19 Ağustos 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Ağustos 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİSESEYEPEK FI SOLAR, SÜVEATESTERLOFE ma 8 | Muha Sokakl; bir”. ssi: Mülliyet, Bu selim m tam te—795 «BONE ÜCRETLERİ i Türkiye işin Hariç için aylığı © 400 kuruş 800 kuruş 70 , 1400 M0 , 200 elen evrak geri verilmez İüddeti geçen nushalar 10 kuruş Gazete ve şaatbaaya ait işler w insanın yüzüne ordu! Artık hepimize İ İk çökmüş ve kamyonu iyatı olgun bir turşı ? Kamyonumuz , stanbulun Weddahları Bu serlâvha ile gazeteleri. zden birisi bir (e tefrika ilân »or. Ben meddahları tanı- FHakikâten eskiden Tstan- in meddahları çoktu. Fakat A pek azaldı.. Bizde öteden meddah boldur . » Karpuz ve at İki gün evvel Babıâli cad- sinden geçerken — bir araba ayvanın yı yuvarlanmış tuğunu ve — İelkın bu yere "üş hayvana şefkat göster e meşgul olduklarmı gör- © — Sokuldum. Araba en fiatla beş liraya toda- & Olunabilir cinsten bir zırva i. İçinde de yüz tane kadar karpuz vardı ki; hep- se üç lira © vemezsiniz. Yere işen at hiç olmazsa kark elli 'a eder bir hayvandı. Neyse üçkelâ hayvanı kurtardılar ve ekrar arabaya koşup yokuşa aldılar.. Gazeteye (o geldiğim aman bu vak'ayı anlattım ve wdiralek yük için bir hayvanı mi bale getirmenin manasızlı- na izaha çalıştım.. Bizim es- mes'ul müdür dedi ki: © — Ben de öyle değil miy- “. Kırk paralık havadisi m diye mahkemelerde sü- imedim miydi?. - © Gürbüz çocuk ç Gazetelerde yapılan müsa- . dan biri de İstanbulun gürbüz çocuğunu bulmak. Dün kendisile görüştüğüm dan konsolitçi Asaf Bey bi- *imiz dedi ki: 4. Benim © çocukluğumda müsabakayı © yapsa idiler mırdım. Alimallah kar “ibi idim karpuz!. Zaten Xu de bellidir ya! ğ FELEK i FEYZİATI «LİSELERİ "eMüdürlüğünden: Ey nm biri i ve 2 inci ee ln ümmi da 1 başlanacağından alâkadar iktebe müracaatları lüzu lunur. Doktor #efız Cemal ğin höpintiye hastalıkları © mutahassısı adan maada hergün öğ- gi öronra saat (2,30 dan 5 e) ŞÖF İstanbulda Divanyolun- ralı hususi daire- hastalıkları mya- ir EN 7g No: 94 TT ER TE e İİ Yazan: M. Yavuz Hazinenin başında... Yarım saat çalıştıktan sonra önün- deki taş duvar gür diye yıkıldı Kapının solunda ise impara tor Moris tarafnıdan dikilen bir revak bulunuyordu . Sahilin bu (kısmı, denize doğru uzanmış yüksek bir de varla ihata edilmişti. Dıvarm ortasında açılan kapıya Ksilo- porta ahşap kapı derlerdi. İş- te Bizans hazineleri, sahili çe- . İpe çevre... ata eden bu geniş drva- rın Ayvansaray kapısından iti baren yüz metre kadar ilerisin de sürun bir yol ile ikiye ayrı- lan kısmında açılan dıvar deli- Binin bir köşesine sıkıştırılmış u. Hüsrev, dıvarı kazmak için lüzum görülen kazma ve kürek diği için, ameliyata hemen baş ladı. Sürun bu kısmı, zaten yer yer çöküntüler, hasıl ettiğin- den birkaç kazma © darbesile de insan geçeceği yol hasıl olmuştu. o Hüsrev, kazmasını durmadan indirerek bu yolu genişletmeğe çabalı- yordu . Etrafta kimseler yoktu. Za ten ortalık o kadar karanlıktı ki, yanı başlarından bir geçen olsa da onları görmesine imkân yoktu. Hüsrev, bir saat kadar hiç dinlenmeden, kazmasmı savur duktan sonra, dıvarın içinden, gerip garip sesler duyulmağa başladı. bu sesler, kazmanın ucu bir (köp) e dokunmasın. den ileri geliyordu . Hüsrev, alnından akan ter- leri silmeği bile düşünemiye- cek kadar heyecanda idi. Ku- lağını seslere vererek, oEleni- ye yavaşça sordu: — İşitiyor musun? Eleni, kalbi yerinden fırlı- ibi kendini güçlük- rak cevap verdi: — Evet! Evet. . Hüsrev, bütün © gayretini tekrar? toplıyarak o dıvarı kaz mağa devam etti. Yarım saat kadar, fasılasız çalıştıktan son ra, önündeki taş divar, gür diye yıkıldı.. Yıkılan sade dı- var değildi. Dıvarla beraber, Hüsrev de yere yuvarlanmış- tı, Ayağa kalktığı zaman, dir. sekleri kanıyordu. Eleni, Hüsrevin yaralandı- ğını görünce telâşa düştü: — Ah, Hüsrev.. vazgeç- tim ben bu hazineden!.. Bana sen lâzımsın diye ağlamağa baş la rev gülüyordu: — Çocuk olma! bir şeyim yok benim. Kolum biraz zede- lendi. Fakat buna mukabil... Hüsrev, yere eğildi ve de- mir kulplarına sım sıkı yapış- tığı iri mdığı göstererek: — İşte! dedi, bütün zah- metimizi ödeyen hazineyi aki- bet ele geçirdik... Fakat sandığı nasıl açacak- lardı? Bunu yerinden kaldırıp götürmek © imkânsızdı. İster istemez, burada açmağa çalı- * şacaklardı. Hüsrev, var kuv- vetini pazıyı ererek iki ka- pağın arasma sivri bir taş yer leştirdi. Sonra daha ağır bir taş bularak, kapağı hafifçe ye rinden oynattı, — Krak krak... Ağır tahta sandık, bu şid. detli tazyike tahammül edemi yerek ortasından — kırıldı. Ka- ranlıkta Hüsrevle Eleni, göz öze geldiler. İkisi de sandı- İ ğın içinde neler olduğunu gör- mek için sabırsızlanıyorlardı. Kırık kapak açılınca, ikisi de hayretten, sevinçten ne ya- pacaklarını şaşırdılar. Bu öy- le bir hazine idi ki, onlara ö- mürleri oldukça “tövbe yoksul * İluğa!,, dedirtecekti. Hüsrev — eline sesirdiği bir gibi şeyleri beraberinde getir- | delik genişlemiş, dıvarm için- | kadar bir | inci gerdanlığı, ay ışığına uza tarak Eleniye gösterdi. Ele- ni, gözlerini açmış, sandıktan çıkan inci, elmas, yakut, ze- bercet, zümrüt, Ooakik necef bin türlü taşlara, tahtadan kü çük kutulara yerleştirilmiş pa- rıl parıl yanan dükâ altınla, na, korkunç bir şey görmüş gi bi bakıyordu . Hüsrev, bunları rast gele ceplerine dolduruyor, hiç biri- sini bırakmağa kıyamıyarak, kendi alamadıklarını Eleniye, veriyor, mümkünse ( hepsi beraberinde götürmek istiyor. du artık ceplerinde, yer kalma mıştı. Zaten bundan fazla ağır lığı taşımak imkânı da yoktu. Hüsrev, hazinenin kapağı- nı tekrar kapıyarak, üzerine, belli olmaması için birkaç yüz kürek toprak attıktan - sonra, Eleni ile beraber sahile döndü | ler. Kayık bağlandığı duruyordu. Hüsrev, ağarmağa başlıyan tan yerine bakarak: — Aman çabuk olalım! di- ye söylendi . Küreklere sarılarak iki sa- at içinde Üsküdara © vardılar. Ertesi akşam, Hüsrev, bu de- fa yalnızca ayni yere giderek hazineyi tamamen © boşalttı. Sandığı da parçalıyarak ci" daki il suna bırak- tıktan sonra döndü . Eleni, hazinenin kıymetli eşyasını Hüsrevin hususi bir marangoza ( yaptırdığı küçük sandığa çoktan istif etmişti . başka işleri » Hemen yol tedarikine başlamak (| gerekti. Padişah, neredeyse Hüsrevi a- ratırdı. Kontarino,! Ah şu Konta- rino.. Hüsrevi padişahtan zi de düşündüren bu şeytan Vene dikli idi İki gündenberi (o ortalarda görünmemesini Hüsrev, pek hayıra alâmet saymıyordu. Bu herif, elbette boş durmuyordu. Yine kimbilir, ne fesatlar dü- şünüyordu. Kontarino, emeline muvaf- fak olamayınca kırk yıllık dostları ele vermekten çekin miyen adamlardandı. Hüsrev, Kontarinonun gö- züne görünmek < istemiyordu. Fakat, bilmiyordu ki Kontari- no, onu adım adım takip edi- yor . Hazineyi tamamen başattık tan bir gün sonra, Üsküdarda- ki evin kapısı hızlı hızlı çalım- dı. yerde Hüsrev, tesadüfen evde i- di. Pencereden bakıp da Kon. | tarinoyu görünce canı sıkıldı. Bir aralık kapıyı açmamağı dü şünmüştü Fakat bu, herifi büsbütün kuşkullandırmaktan başka bir netice vermiyecekti. İnip kapı- yı açtı. Kontarino, halinden hiç renk vergemeğe çalışarak, Hüsrevi kucakladı: — Nerelerde kaldın iki gö- züm... Bizi bu kadar unutmak olur mu ya?. Hüsrev, — ne söylüyeceğini ayırmış. Kekelemeğe başla- — Vallahi, ne diyeyim bil. mem ki... Beni nasıl olsa gelip ziyaret edeceğini biliyordum. (Devamı var) RESMİ OLANLAR TİR Türkiyede her lisanda intişar eden bütün gazeteler için bilümum resmi daireler ilânlarını kabul eder Adres : Ankara caddesi Kahraman zade hanı 3 üncü kat Telgraf adresi: Resmilân - Telefon: 20960 Posta kutusu İst. 753 Sıhhat — Tifo Yaz ayları. o Tifo kendini gösterir. Kendi österir de- mek değil, şiddetini artırır demek daha doğrudur. Çünkü Elberthin basilleri (o yazında kışın da icrayı hükmedebilr.Gü ya içilecek su, pis buz, kimbi- lir nasıl yıkandığı belli olmı- yan sebze ve meyva bu basil- lerin makilidirler. Bağırsaklar da methal vazifesini görürler. Lenfada kaynaşırlar, haydi ka na girerler.Faaliyete de başlar. a (denebilir, çünkü maazallah tifo bütün bu mın- takayı altıma üstüne getirebi- lir, Böyle olmakla beraber, tifo bugün tıp âleminin £ oldukça tandığı hastalıklardan biridir. Tıp, tifoyu epeyce teşhis ede- bildikten maada, hi kevvününe - ma ziyettedir. Yalnız birçok kim- selerin cehaleti ve yabut kayt- sızlığı yüzündendir ki, çiçek gibi, zarar (o veremiyecek hale getirilen bir (hastalık bazen | tehlikeli oluyor . * Bugün doktorlar tifolu h talarına, eski zamanlardan da- ha iyi bakabiliyorlar mı? Buna müspet bir cevap ver- memeğe sebep yoktur. Çünkü evvelâ ne yapılmak lâzım geldi ğini daha iyi | biliyoruz. Bir Ufoluya snüshil verilmez. tifoluya © gıdasını da vermek lâzımdır. Fakat bu gıda mayi halinde ve hastanm kuvvetlerini muhafaza edebile- cek şekildedir. Sebze maknu- ları, et suyu, üzüm suyu ve saire. . Ağıza ve buruna dikkat et- mekte ehemmiyeti Oomahsusa vardır. Zira bu suretle hasta- da tali iltihaplar husule gelme si il allerinin önüne geçilir. , Kalbi daima 1 ftetkik etmek ve | icabında kuvvetlendirmek lâ- zımdır. Sonra, o sonra buz.. Tifo vak'alarında buz istimali eski- denberi tatbik edile gelen bir usuldür. Tedavi (o noktasından daha başka ve yeni şeyler yok mu? İsviçreli doktorlar bizmüt'ün tedavide çok müessir olduğu- Du iddia etmişlerdi. Fakat bu tecrübelerde elde edilen neti- celer ne kadar mühim olursa olsun, henüz tedavide kat'iye- ti anlaşılmış değildir. Eberth basiline karşı daha müessir mahiyette hususi ilâç- lar henüz yoksa, hastalığın te kevvününe mani olmak husu- sunda gösterilen alâkanm e- hemmiyeti daha iyi anlaşılı Bu noktada her şey değişir. Çünkü tifo aşısının hastalık- tan muhafazadaki kıymeti su götürmez bir o hakikattir. Bu aşının uzun seneler | tecrübesi yapılmıştır. Bilhassa umumi harpte aşı, ün bir orduyu kökünden kırılmaktan çok ke. reler kurtarmıştır. Aşı, gerek | harâret, gerek eter, gerek iyotla sterilize e- dilmiş basillerin - emülziyonu- dur. şırmgalari (Sukütane ekse- riyi defa yapılır. o Şırınga yapıldığı akşam hafif yiyip yat malı ve ertesi gi tirahat et- melidir. Sekiz gün sonra tek- rar bir daha ve bir yirmi dört saatlik istirahat. Tifoya karşı biç bir meseleniz & kalmamış- tır. Aşıdan sonraki yirmi dört matte biraz harar başınız ağırır, belki duyarsmız. Fakat iki gün son ra Veremi inkişaf halinde, has talara, kartyaklara, veya bet- lilere bu aşı | yapılmaz. Onun içindir ki, aşı halinde bir dok- Sarayburnuna İ Amerika sefiri M. Grew Cenapla- İ num kerimesi Matmazel Anita «ün sabah Anadolu ve Rumeli fenerleri arasmda denize girmiş ve muvaffa- kıyetle yüzerek Sarayburnuna çık- mıştır. Matmazel Anita sabah saat sekiz buçukta denize girmiş ve iyi bir yü züş ile Sarayburnuna çıkmıştır. Anadolu ve Rumeli fenerleri ara- # ile Sarayburnu 30 kilometreden fazladır. Bu suretle Matmazel Ani- ta bu mesafeyi beş saatle yüzmüş- tür. Matmazel Anita, geçen sene böyle bir yüzmek teşebbüsünde bu- lunmuş, fakat hava ve sular müsait Sayfiyelere çekilmiş olan- lar, bilhassa © bu ayın ikinci haftasında gökyüzünde birçok sehaplar görmüşlerdir. © Sene- nin bazı zamanlarında, ağus- tos ve teşrinisani aylarının ilk on beş günlerinde, havai fişek- lere benziyen şehaplar, gökzü- zünde daha sık müşahede edi- | Jirler , İ Bu şehaplar bir takım kü- İ manında havai nesimi dahiline İ girdikleri zaman, havanın mu- kavemetine maruz kalırlar. Bu İ mukavemet ecsamın sür'atleri- İ nin murabbar nispetinde fazla» İlaşır. O suretle ki cisimnarı beyiza haline girecek derecede kızar ve geceleri (o arzımızdan i görülür. Güneşin etrafında dolaşan bu küçük cisimler, kuyruklu yıldızların mahrekine benziyen bir mahrek işgal ederler. Bw- nun içindir ki âlimler, şehap- larla kuyruklu yıldızlar arasın- da bir mübihiyet aramışlardır ve şehapları kuyruklu yıldız enkazı addaderler © ve bunla, bir kuyruklu yıldızım keçtiği yola serpilmi: ir. Onun için bir şehap yaltız değildir. Ve daima “petek,, de nilen diğer birçok (şehaplarla beraberdirler. Dikkat edilirse bunların gökyüzünün muayyen bir kısmından gelerek koybol- dukları görülür. Bunun da se- bebi bir galtı rjiyetten ibaret- tir. Nasıl ki müvazi iki raya baktığımız zaman, uzaktaki iki ucunu birleşmiş görürüz . Bu şehapl gökyüzünde tora muayene (o edilmek daha doğrudur. Aşıda © yaşın rold yoktur. Çocuklara bile aşı ya- pılabilir . Aşının kıymeti gayri kabili inkârdır. Aşılanmış bir ada- İ mın tifoya tutulması (o şayanı İ hayret derecede ender vak'alar hin Birçok memleketlerde askere çağırılan gençler, mec- buri aşıya tâbi tutuldukların- dan bu memleketlerde tifo sa- dece kadınların kârı bir hasta- lık haline gelmiştir . Temin ettiği o muafiyetin ne kadar devam ettiği kat'i su rette kestirilemez. Fakat sene de bir defa aşılanmak klâsik ol muştur. Hele tifo vak'aları biraz çoğalırsa, tekrar aşı ol- makta hiç bir beis yoktur. | Şimdi iki vaziyeti düşünü rüz. Bir tarafta üç ay devam e- den ve bazen de ölümle netice- lenen bir tifo hastalığı var. Be ri taraftada sizi (ancak iki Hangisini tercih edersiniz, ona göre amel ediniz AM a tea se RE K UUMTED SİRKETİ Mühim bir rekor! Mell Grew Boğaz fenerinden de | kadar yüzeceğini vadeden Kasımpa- (e FEN. İml Şahaplar çük cisimlerdir ki, seyirleri za- | o ——— kadar yüzdü ! olmadığı için ancak Rumeli hisarı: na kadar gelebilmişi Dünkü yüzme, hava ve sular mü- snit olduğu cihetle suhuletle yapıl- maş ve Matmazel Anita Sarayburnu na çıktığı zaman yorgun görülme- miştir. Amerika sefiri M. Grew Cenapla- rı, kızma kayık ile refakat etmiş ve Matmazel Anitanın uzun süren yüz- | mesi esnasında kayıkta gramofon çalmıştır. Matmazel Anita, denizde | birkaç defa sıcak çökula almıştır. Bakalım bu cama Kavaktan adalara, şa kulübünden Kasım Bev bu reko| vu sahiden kırabilecek mi? çıktıkları istikametteki bürçle- re göre isim alırlar. Meselâ bu ayın on birinde azami kesafet göstermiş olan şehaplar Fars Bürcünün bulunduğu noktadan İ ismini alırlar. 11 teşrinisanide | görülen şehaplara ise Eset bür cünden doğru çikar göründük- in “Eset şehapları,, de- leri i nir Bu şehap peteklerinin şayâ- İn: dikkat bir hususiyeti var- dır . En çok göründükleri zaman da, yani ağustos ve teşrini sa- ni ayların ll, 12, ve 13 ün- cü günlerinde kürei arzı o su retle katederler ki, arz güneş- | Je petek arasında kalır. Petek güneşin ışığını abzü arza ak. | settirdiği için, bugünlerde sı- caklar daha ziyade artar. 15,000 metrede tayyare Almanyada Yunkers tayya- re imalâthanesi 15000 metre irtifamda dolaşacak bir tayya- re imal etmiştir. Profesör Pic- card birkaç ay evvel bir balon- İla sum sıkı kapalı höceresinde 16000 metreye çıktığı zaman, istikbalin tayyare ( yollarının İ Stratoo Phöre denilen bu irti- fadaki hava tabakaları olduğu- nu söylemişti. Yalnız bu taba- kalarda hava binaenaleyh İ bir saniye yaşamak imkânı ol- İ madığı için, yolcuların sıkı sı İ çıktıkları için “Fars şehapları,, | | MİZ, «vustaryada İlki tüccar işlerden bahsedi yorlar. iBri dedi ki: — Ben masal ( dinlemem. Bu buhran Oo zamanında sana birisi 5000 İngiliz lirslık sipa riş verdi ha! Kabil değil inan mam , — Sana söylediğim sözün doğru olduğunu ispat Ooetmek için, siparişi veren müesscse- den aldığım fesih. mektubunu gösterebilirim. İskoçyada İskoçyalılarm ne kadar ha- is oldukları (omalümdur. Bir gün şosede jandarmanın biri, ata ters binmiş bir köylüye te- sadül etmiş ve neden ata böyle ters bindiğini sormuş. Köylü de demiş kiz — Efendim, demin bizim at bir peni para yullu da.. Amerikada Milyoner Jüenis (o Morgan oğlu Jhon Prörpont'a nasihat veriyordu: — Oğlum, fıkar: daima iyi davranmalı! — Allah allah, neden? — Çünkü yarın. milyoner olmıyacağı nereden malüm? karşı — Ey ruh, eğer geldinse bir defa, gelmedinse iki defa vur... Almanyada Erich Froedel © tramvayda bir lâvha gördü : İ “Başka mal kullanma, Al man malı al, Erich çenesini sıvazladı: — Peki, alayım ama, para | nerde? İngilterede Hastane koridorunda dek- tor, hastanm © ziyarete gelen karsma izahat veriyor: — Artık kocanız eskisi gibi çalışamaz. Kadın ki — Öyle ise gideyim, bunu kulağıma söyliyeyim ki, çabuk iyi olsun . memnunane diyor İtalyada İ kıya kapalı höcerelerde ve mü- vellidülhumuze tüplerinin ya- nında seyahat etmeleri lâzım gelmektedir. Onun için Alman teyyaresindeki yolcu ve pilot kamaraları da harici o havaya tar. tör kendi kuvvetini veremiye- tektir. Sebep de ihtirak için lâzım gelen havanın azlığıdır. Ahiren bir Fransız bunun da kolayını bulmuş, insanlar n. sıl müvellidülhumuza ile seya- hat ediyorlarsa, motöre de ih tirak için müvellidülhumuza te min etmiştir. Alman tayyare- sinin motörü de şimdi bu ter- tibat ile techiz ediliyor. Tec- rübesi cihanşümul bir kıymet ve ehemmiyette olan bu tayya- re, bakalım, ne zaman seya- i hate çıkacak? t | | Harik Hayat Kaza ve Otomobil Sigortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin İ ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. | Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan | (Herbert N. Eseri gayet güzel bir Bütün İş adamlarına tavsiye ederiz İ Dn Iİ UNYON gün rahatsız edecek bir aşı! |İğİ kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaplır- mayınız. Telefon: “Beyoğlu 2002 Muallim Mubahat Tercime edilen Ameli Hayli “Alisi (İDEAL BÜRO) evzi mahalleri: Agih Bey kitapbanesi Bir seyyah bir İtalyan kö- yünde önüne çıkan (o çocuktanti en yakın lokantayı soruyor: — Sağdaki sokakta bi lokanta... En iyi | şarap orada bulunur. — Sen bu yaşta şarabın iyi- , kötüsünü nereden bili- İHTİRA İLANI “Mayiin araya ithalile şaft tünel W” hakinda istihani olmam 10 T- Sani 1926 tarih ve 430 numaralı ib tira beratı bu defa mevkii fiile kon mak üzre ehere devriiferağ vey icn! edileceğinden talip olanların Ga ateda Çinili Rıhtım Hanında Re” bert Ferriye müracaatları i'ân olu r Bey taralından * Gasson) un şekile intişar etmiştir. Milliyet matbaası Muallim Halit kitaphanesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: