Milliyet Asrın umdesi “Milliyet” tir. i l 18 AĞUSTOS 1931 İDAREHANE — Ankara cadde si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Istanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için aylığı 400 kuruş 800 kuruş vi 760 ,, 1400 1400 , 2790 3 6 r Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya sit işler yete müracaat edi Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü Hava Dün azami hararet 30, asgari 19 derece idi. Bu- gün vuzgâr poyraz hava nizamnamesi Tamam! Kavunun da ar-| tık başını nizama bağladılar. | Gazetecilerin sıkıya çekilmesin | den mi alham aldılar bilmem | Her halde kavun da artık ser- best serbest çıkıp gezemiyecek | içeri dışarı dolaşamıyacak.. Kavun, karpuz, gibi yemi lerin bugünkü müptezelliği nizamnamesizlikten ileri gel- miyor mu?. . | Bence harici ticaret ofisi bu nizamnameyi tevsi ederek fı dık, fıstık, kestane, leblebi kuru yemişlere de teşmil etme | bdir . Acaba bu meyana çitlenbiği sokmalı mı? Onu Osman Ce- male sormalı.. İçimizde çitlen- bikten en çok anlıyan odur. izamnameye göre üç ı kavun ihraç €- demiyeceğiz . o Demek kavu- aun cılız ve ilezelerini yi- | okkalılarını | Avrupalı dostlara satacağız. İlk nazarda bu karar insa- »n aklına mülâyim geliyo: uma düşündükçe bunun boşlu- funu keşfetmekte gecilmiyor. Şünkü kavunun irisi değ atlıs makbuldür. Ne uzağa gi liyoruz. Adamın birisi tatlıdır liyebilir miyiz ? | İri ufaktar tatlı olsa öküz, | oyan kuzudan, ku e tavuk piliçten tamamen tersi- İyi ax ,lelip del * ılmadığına Ni bütün kavunları da adına bakmak kabil re nasıl seçme- İnsan olsa © güç olur ama -avun olunca dibini koklamak idir. Şu halde ofis için yeni ir iş. Kavun kontrol memurluğu, ksperliği falan falan. Bu su- * etle mizamnâmenin tatbiki de olaylaşmış olur. Çünkü şim- *üki halde Türkiyeden çıkacak İ ütün kavunları birer birer çe- İ iye vurup üç okkadan ağır ol * uğunu tetkik etmekle poste- mak arasnıda suhületçe ir fark yoktur. . Ne var ne yok Dün elinde beş altı gazete j Jan birisine yanımdaki soruyor iv 4 — Ne var ne yok gazeteler el. i — Hiç. Kavun, karpuz bu! İ sne çokmuş. Beşiktaş ya İ enn sebabi | terkas diyo *'u sene her © tarafta sıcak Yızla imiş. Holonoloda bir i İ an olmuş.. Alman © maliyesi si. İngiliz maliyesi de fena gi *iyormuş.. . © — Başka bir şey canım. © öyle sadra şifa bir şey?. sizlere ö- İ evvelâ Yuşilere | malden de) her hangi bir | mald. İ (Kao-ti) ni Askeri bahisler | | “İlk Tü ürk Kahramanı Mete'nin Kumandanlığı ,, m v GE dn. ai. Çe sadik Mete, (Insan Muharebesi) ile, şarktaki en âcil ve mühim tehlikeyi bertaraf etmişti. Tu gululardan birçok korkusu kalmamıştı.. Ülkesi ve ordusu biraz daha büyümüştü. $ — Şimdi ne yapsın?. Di- biaman düşmandan ev velâ Çinlilere mi? yoksa Yuşi- lere mi? taarruz etsin?. Mete, cenupta vâsi ve malzeme kaynaklarına sahip olan Çin'e yürümek için sol yanını temin etmişti. Tugulu” pm | ları ezmekle.. Fakat, şimdi Çi- | vuku bulan akınlarına n'e doğru yürürse garpta ve cenubu anını bisindeki Yuşiler tahdit edebilirdi. Çün | kü Yuşiler, Oo Mete'nin babası (Teuman) zamanmda yedikle- ri darbenin öcünü almak hır- sını bekliyorlardı. İlk fırsatta | Koyunlu'ların üzerine saldırma ları çok muhtemel ve mümküm dü. O halde, henüz dahili rışıklıklar içinde | yüzen Çi şimdilik kendi haline bırakıp arruz etmek, bu suretle sol yanından da ta- mâmen emin olduktan sonra- dır ki Çine taarruzu düşünmek icap ederdi . Mete, de işte böyle yaptı.. Bu sefer de Yuşiler üzerine sal dırdı. .Onları da Çinlilerin yar dımından mahrum ederek mün feriden tepeledi. . Bu suretle Koyunlu ülkesi bu taraftan da genişledi. Mete nin ordusu manen ve madde- İ ten bir derece daha yükseldi. Mete, artık Çinlilere taar- ruz edebilirdi. Fakat o-hiç bir şeyi tesadüfe brakmak istemi- yor, Çine doğru yürürken ken disini yalnız sağ ve sol yanla- rından değil, velev. zayıf bir ihtimal dahi olsa arkadan (şi- a ruz ve tacize uğramak ihtima- lini de bertaraf stmek istiyor. du.. Onun için bu sefer'de şi- Baykal gölü civarında ve garbindeki Likuen'letle, di İ ha görpteki Çinlilere ve Tim- lim'lere saldırdı.. Orları da yen di. Koyunlu ülkesine kattı. $ Artık, mütefer Beylerini birleştirerek lu ülkesini, genişler yük Türk Birliğini vücuda ge- Hrmek gayesini güden Mete, bu ilk üç zaferi: | bu gayenin büyük bir kısmını temin etmiş oldu.. Sa Çine yürürken uzak tan ve yakından, sağdan, sol- dan ve arkadan kendisini ra- hatsız edebilecek ne kadar düş an varsa, hepsini bertaraf et , Ve en nihayet (Ortus) mın takasındaki Tatarları da kendi | sine iltihaka mecbur etti. . Ordusunu daha kuvvetli ve daha kudretli bir hale g Şimdi sıra Çin'e gel » # “Tay (Tai) meydan muha- (Milâttan 199 yıl evvel) imparatoru (Şe - Ho- ang - ti) (Milâttan evvel 210 da) ölmüştü.. O zamandanberi Çin dal ihtilâller içinde yü züyordu.. Dıştan hangi bir tecavüze karşı dur: mıyacak bir hale gelmişti Gerçi, Çin imparatorluğu bu sıralarda yeni © imparator daresinde Ve karışıklıkları'd rel bu zat dahili zeltmekle meşguldü. da henüz memleketinin iç iş rini yoluna koyamamıştı Çinin iç siyasi vaziyeti işte böyle karışık bir vaziyette yıllar içim | insan | gelecek her | Fakat bu | mm $ — Çinin müdafaa tedbir- İ leri: “İmparator (Kao-ti), (Şan si) mıntalkasmda (Tay) veya İ (Tatung-fou) eyaletinin muha İ fazasını Ceneral (Tsin) kuman dasındaki orduya tevdi etmiş- ti. | Ceneral (Tsin) karargâhını (Maye) de kurmuştu.. Çinliler, daha © imparator İ Çeo) (Tehco) sülülesi zama- İ nında, Koyunlu'larım cenuba, İ Çin'e doğru devamlı ve sık sık karşı, | (Peking) eyaleti kıralı (Yen) İ ve Şansi (Chansi) eyaleti kra- lı Çao (Tehao) taraflarından İ kendi memleketlerinin şimal hudutlarma © birer set (dıvar) yapılmıştı. | İmparator Şeho-angti (Che -hoang-ti) zamanında da bu dıvarlar birbirine bağlanmış ve birçok ilâvelerle takviye ve tah kimlerle Çin seddini o vücuda getirmişlerdi. (*) Şöyle ki: & (Şeho-ang-ti) (milâttan 220 yıl evvel) Ko- yunlu'ları (Hoang-ho) Yeşil ırmak'ın cenubundaki (Ortus) mıntakasından çıkardıktan son ra bu ırmağın boyunda 44 is- tihkâm yaptırmıştı.. Bu nehrin geçitlerini bu suretle tahkim et mişlerdi.. Bundan başka Şensi (Chen- İ si) eyaletinin ( (Yeşilirmağm şimale doğru çevirdiği kavisin içindeki eyalet) şimaline boy- dan boya büyük ve geniş bir dıvar yaptırmıştı. İşte bu dıvarı, yukarda söy lediğimiz (Yen) ve (Çao) kı- ralların yaptıkları dıvarlarla birleştirmiş idi.. Böylece, K. yunlu'lara karşı (Çin seddi) ni vücuda getrimişti. . $ — İşte, Mete o Çinlilere karşı harekete (karar verdiği zaman Çinlilerin hudutları böy le, o zamana göre, çok kuvvet- li kaleler, ve bitişik (setlerle tahkim edilmiş bulunuyordu. “İki taraf orduları,, idi. Bunda ittifak var Mete'nin ordusuna ge- e, müverrihler arasında: 30,000 diyen var; 40,000 diyen var. Sonra 400,000 di'yen de va Mete'nin ilk önce 10,000 ki ilik sefer mevcudunda bir (To man) teşkil ettiği ve bunu git gide 24 Tomana çıkardığı (**) ve şimdiye (Okadar (o yap- tığı muharebelere bu kuvvetle iştirak lâm olduğuna ve mağlüp et- tiği Çin ordusunun © miktarı da 320,000 kişi bulunduğuna göre, Mete' bu muharebeye de 24 Toman yani 240,000 ki- şi ile giriştiğini kabul edersek hata etmiş olmayız. Demek ki şimdi göreceği- miz (Tay) meydan muharebe sinde Mete'nin 240/000 kişilik ordusu ile 320,000 kişilik Çin ordusu çarpışacaktır. Yani Me. te, kendi ordusuna adetçe 1/3 | nispetinde üstün © bir ordu ile çarpışacaktır. . O halde Mete'nin o burada İ muvaffakıyeti ancak Çin ordu- İ suna (sevk ve idare) ce, (ye- tişkinlik) çe © (olgunluk) ca (Sevkülceyş) ve (tabiat) ça, | üstünlüğüne bağlıdır. Yeşilköy: A. Rıza (Bitmedi) ü. Ta.C.2. 5. 15 Mİ, Şemsettin) (*) Türk medeniyeti T. K. 1.5.2127. Kökalp) Çin ordusu 320,000 kişi | ettiği ma- | İki mektup © yazdım. Hâlâ cevap vermedin. Hasta mısın diye merak ediyorum, İnş lah değilsindir. Parise gelmek için şöyle on beş günlük izin istedim. Ancak yazın izin ve- receklerini söylediler. Fakat ( allahaşkma, bizim mesele ne sularda? Hani İvet- te için bana müsdeli bir haber verecektin? Yoksa, sen de mi bu işe razı değilsin. o Halbuki İvette uzun © endamı, sarışın saçları, koyu gözlerile benim çok hoşuma gidiyor ve tahmin ediyoru ki, ben de onun hoşu- nda gittim. Benim ne kadar (o uslu bir genç olduğumu senin herkes- ten fazla bilmen icap eder. Bu gün hayatımı pek âlâ kazanr- yorum. Yarın daha iyi kazana- cağıma şüphem yok. İvetteyle evlenirsem, onu mes'ut etmek için elimden geleni yapacağım. Bu iste biliyorsun | ki, arada yalnız bir mani var. İvette'in annesi madam Lamasse bu iz- divaca razı olmıyor. Neden ol mıyor, bir türlü « anlıyamıyo- rum. Ben bu kadına ne yap- tım? Hoşuna gitmek için az mı uğraştım. Nafile! nedense benden hazetmedi vesselâm.. Kuzum Margueritte sen bu işi o kadar gevşek tutma! İvet- te'in ağzını ara. Beni met ve sena et. Annesini de fikrinden caydır. Kadı kadını daha iyi anlar. Sen bir suretle ma- dam Lamasse'm neden bana vermek istemedi renirsin. Ondan sonra bir ça- resini buluruz. Hastalığı anlı- yalım ki, ona göre bir ilâç bu- lalım. Bana öyle © geliyor ki madam Lemasse fikrinde o ka dar w aadetim bu kadıtiın elindedir. Kari Sütand — Geçenlerde Yeni Gün de ec- nebi şirket (o ve Bankalardaki yazı vardı. Büyük İnkılâptan beri bir türlü ( halledileme- yen bu mesele yüzünden biçare Türk memurları mütemadi teh likeye maruz kalmaktadırlar. Şimdi ise tasarruf perdesi altın da tekrar Türk (o memurlarını kapı dışarı etmeğe başlamışlar dır. Lâkin tasarruf gayesinden ziyade, maksat, Türk memur. larını uzaklaştırmaktır. Böyle olmasa, diğer gayri Türk ana- sır dururken, bir kaç adet ade- ta nümunelik Türke yol ver- İ mezler. Hükümetin ihtaratma rağmen senelerden beri Türk memur adedi ziyadeleşmemiş, is ve maalesef böyle gider e inecektir. Adeta kapi- | tülâsyon devrini amdıran tarz- İda hareketle (bulundukları, | memleketin evlâtlarına reva gördükleri muameleye © karşı hükümet sözle v kle yola gelmiyen bu müessiseleri ka. patmakta niçin ; tereddüt j yor? Bunların memlekete faide den ziyade mazarrat doğurduk İ ları ve Türk memur istihdamın dan imtinalarının da sirf mak- sadı mahsuslarını istedikleri ik olmak istemeli bahasına olursa olsun hüküme. tin evamir ve hufuzuna karşı koyarak, gi ik ile çıkara madkları Türk memurları takım havai sebepler ileri kimse yokmuş gibi onları çıkar maktadırlar. Bir Türk memuru alacakları zaman bin bir şeraiti ileri sürdükleri halde, çıkarır. Harik ve hayat üz: icra Merkezi idare Acentası | ulunmayi Tele! ar etmiyecektir. Hülâsa- Türk memurlar hakkında bir | rerek, sanki çıkarılacak başka | lerin istedikleri gi in? İki mektup —Fransızcadan— Mektubu sabırsızlıkla bekliyo- rum, Paul Margueritte Nihayet izin aldım. İstan- bula geldi Fakat kimiple beraber bilsen zevcem Simon- neyle beraber. Sen daha Si- Monne'u görmedin. Bu, kadın değil, gökten benim için inmiş bir melek. Öyle | güzel, öyle şirin, öyle nefis bir mahlük ki.. Öyle insana, ılık ılık sokuluşu, tatlı bir sığınışı var ki.. Doğrusu mes'udum, U vurun fevkinde mes'udum. Bir defa Simonne'u görürsen, sen de bana hak verirsin. Yalnız sana bir haber vereceğim. Ge- çenlerde İvette kocası ile bu- raya geldi. Madam Lamarre'ın bana vermek istemediği o gü- zel kızına ne olmuş öyle., San ki eski zarif kız o değil. Ne ka dar hantallaşmış, ne kadar de- ğişmiş. Güzel bir kadının den bire bu derpze çirkinleşebi leceğine şaştım, kaldım. Hattâ Sinmnne' a da göster- dim: — Bak, ben bir zamanlar bu kadınla evlenecektim, de- dim de kahkahayı bastırdı ve sözüme inanmadı. Huni, doğ- rusu ya, inanılacak şey değil. Bir ona baktım, bir Simon- ne'a! Saadetimin derecesi, zaman anladım. Parise geliyo- ruz. Birfırsat o çıkarsa av. ğim. Çünkü medyunum. Onun sayesinde böyle hantal bir kadının koca sı olmaktan kurtuldum. Zaten demezmiydim ki, saadetim ma dam Lamarre'ın elindedir. Gözlerinden öperim. Paul Gene Türkleri sebepsiz çıkarıyorlar ken en iktidarsız bir gayri tür- kü bir muktedir türke te alıkoyuyuorlaı | Bazı bankalar bununla da iktifa etmeyerek senelerce is- tihtam ettikleri bu zavallılara tazminat olarak ve (o kanunun rahatına rağmen maaşları- nın yalnız 15 günlüğünü veri- yorlar. Bu tarzı hareket sefalet içinde yaşayan bu / zavallıları daha büyük müşkilâta sokup memlekette buhranı tezyit ve sefaleti artırmak ve bizi iktısa- den müşkül mevkide bırakmak maksadından başka neye ham- ledilebilir? İnsani cihetinden sarfı nazar senelerce istihtam sâyindan fikrinden, zekâ sından istifade ettiği bir memu ru çıkarırken taltif ve taktir et mesi bir borçtur. On beş günlük tazminat ver meği son günlerde âdet edinen bir banka evvelce çıkazmış bu- lunduğu gayri Türk ve firması- iyeti iz memurları- istifa ederek çekilen. | lere bile her sene için bir ma- aş nispetinde tazminat ken şimdi Türk memurlarına yalnız 15 günlük vermektedir. Acaba Hükümet bundan ha- verir. tatbik imkân: sahasma ma | berdar mıdır? Bu hükümetin inden ibaret | nüfuzunu o msvcüdiyetini hiçe tir. İşte bunun içindir ki her ne | sayarak istedikleri gibi hareket etmek demektir, Kendi topraklarımızda va- tandaşlarımızın mukadderatile böyle herkesin bilhassa ecnebi- i ve bilhas- sa haysiyetşiken bir tarzda oy» namalarına göz yummamalı ve katiyyen musaade etmeli mi- dir? İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi sigorta muamelesi leriz. Sigortaları halk için müsait çeraiti havidir, Calatada Ü n şehirlerde acenta aranmık'adır. : Beyoğlu — 2003 nyon Hanında — Ne dersin? Eleni, Bu a- dam, bana çok allâk görünü- yor. . Eleni, içini çekti: — Benden beklediği olmasa simdiye kadar yüz kere bulun- duğum yeri haber verirdi . — Beklediğini ben sana söy leyim; Bizans hazineleri! Öyle, — Hüsrevciğim.. Şimdiye kadar geceli gündüz- lü uğraştı. Hezinelerin yerini göstermedim . İ Baktı ki, ne yapsa nafile. buldu. Beni, nasıl için bizi bir a- di. Aklı sıra hazinele rin yerini ben sana gösterece- İ ğim. Sen de ona gidip anlata- caksın, Kontarino cenapları da bizden habersiz, hazineye sahip olacak.. . Hüsrev, gülümsedi — Sen hiç telâş etme! İşler, İ onun arzusu dahilinde cereyan | etmiyecek... Eleni, Hüsrevin sarıldı: — Benim dünyada her şe- yim sensin.! Cihanın hazineleri ni karşıma dizseler, hükmü yok.. . Hüsrev, kendini hafifçe çek ti: — Evet ama.. Bu hazinele- ri, Kontarinanun kara gözleri uğrunda feda edemeyiz değil mi? — Elbette! — O halde, sen beni din- le.. Kontarino, hazinelerin ye rini mutlaka senden öğreneği mi zannediyor ve bu ümitle- dir ki bizi ele vermiyor. Yok- sa, padişaha yaranmak içim iki mizi 'de yakmak bu adam için işten sayılmaz. Şimdi, bizim yapacdığımız şey, onun ümidini kırmadan, kendisini birkaç günler avut- mak olacaktır... Anlaşıldı, değil mi ? — Anladım Hüsrevim.. Hüsrevin Eleniyi kapadığı bu yeni ev, Üsküdarın kuytu bir köşesinde, kimsenin aklı sırrı ermiyeceği karanlık ve iz be sokakların birinde idi. Ele- | ni, bu evde, çilesi tamam olun cıya kadar bekliyecekti. Hüs- rev, onun ihtiyac olduğu şey- İleri, dışardan gizlice tedarik | ediyordu . , Kontarinonun Eleniyi ken- İ di elile Hüsreve tes hazineye bir an evv boynuna m etmesi, | sahip ol / mak arzusundan ileri geliyor. | du. Aradan birkaç gün geçtik- | ten sonra Hüsreve sordu: — Dediklerimi yaptın mı de lilkarlı? Hüsrev, başını sallıyarak: — Sen hiç (merak etme..| dedi, işler £ yolunda gidiyor. Kontarino, sabırsızlandı: Canım, açık söylesene.. Hazinenin plânını gördün mü? — Gördüm.. — Alıkoymadın mı ? — Hayir! Alıkoymak, onu şüphelendirebilirdi. — Peki.. ne vakit sın? — Bir haftaya varmaz. - — Aman, dikkat et.. Padi- şah, her şeyi öğrenebi | Bu sözün ucunda gayet ma. İ hirane savrulmuş ince bir teh | dit işareti sezen Hüsrev, için- | den Kontarinoya : Dur bakalım, ded nin de dizlerini döğeceğin gün | uzakta değildir. . Ve sonra yüksek sesle: | — Siniyor.. Görüyorum ki, | İ beni hâlâ anlıyamamşsın! İ Hazinenin yerini Eleniden | | mutlaka öğreneceğim, diyo: | | rum sana... Plâna gelince: Bu nu, ben, pek kıymetli bir sey | bulmuyorum. Karmakarışık hatlarla dolu bir kâğıda baka İ rak bazinenin yerini nasıl ta yin edebileceksin, işte anlıy İ madığım nokta burası, alacak- | Eleni, H LET Id Yazan; M. Ya, üsrev'in boynuna sarıldı Benim dünyada her şeyim sensii Dünya hazineleri gözümde yol Kontarino, te — Sen anlamayabilirsin kat, bütün esrar, işte senin a karışı sandığın hatla de saklıdır.! — Olabilir, yalnız, acele şeytan karıştığını e bilmelis Eleniyi şüphelendirmemek i, ihtiyatlı hareket etmeğe me burum. Sonra biliyorsun ki nu çıldırasıya seviyorum. EB kızım üstüne daha fazla va mam ki... Bu cevabi aldıktan son Kontarinonun keyfi büsbüt kaçmıştı. Hüsrevden bugü lerde hayırlı bir iş beklenen yeceğini anlıyordu. Kızı, bizz görüp, hazinenin plânmı isi mek hatırma gelmedi değil, | kat bunu yaptığı gibi, Eleni ürkütmek ve hazineyi büsb tün elden kaçırmak © ihtime vardı , Canının sıkıntısından Hü reve veda bile etmeği unutar? hızlı adımlarla çekildi gitti . Hüsrev, artık boş geçiril ok vakit olmadığını görüyo e. Hemen Usküdardaki eve d nerek Eleniyi karşısına aldı. Kontarino, ile aralarınd geçen muhavere nuna ka kaşlarını « ört taraftan tehlike i gindeyiz.. Padişah, £ bir haft zarfında seni © ele geçirmem irade etmişti. Haftanın üç gü gitti. Geriye ka işlerimi bitirme- Kontarinodan korkulur, Herif, hazineyi ele geçiremi yeceğini anladı. Hiç uma: ğımız bir dakikada padişaha g dip haber verebilir. Sarayda, Klionun bugün lerde boş durduğunu hiç zan Hetmiyorum. Sahi, sen Klioyu bilmezsin değil mi? Dur, sane anlatayım. Bu kadın, padişa- hin gözdelerinden biri, Be li iyor. Mukabele görms- için intikam almak istiye ceğine hiç şüphe etmiyorum! Eleninin gözleri korku ve hayretle açılmıştı : — O halde ne yapacaksak bir an evvel yapalım. . Hüsrev, dedi ki: — İlik yapılacak şey, şu hazineleri ele geçirmek olma- eninle beraber gider hazi İineyi çıkarmağa bizim kuvveti miz yetişmez. İki kalın dıva- rın arasını günlerce kazmak i- cap edecek! — Zarar yok. . Hüsrev müşkülâttan yılar adam değil dir.. Hariçten birisini yanımıza. almak, tehlikeli olur. Eleni sordu: — Ne vakit rısı.. El ayak çekildikten son - ra, buradan beraber çıkarız. Hazinenin yarini “uzun uzu arıyacak değiliz ya. . — Hayir!. Blâkernede, ka- yıklarn yanaştığı iskelenin raz ilersinde hazine bizi bekli- yor. Hüsrev, Eleni ile, gecenin zifiri karanlığında “Haliç,, ds. ki imparator sarayının önünde kilyomeni kapısından ayak larının ucuna basarak geçtiler Bizans imparatoru, karaya çıt tıktan sonra bu kapıdan geçer lerdi . Bi Avyansaray kağisı dediğimiz mevki, o tarihlerde büyük bir kuleye bitişikti, Bu kule de, iki tavus kuşu arasında Ayapantaleymon ki- tabesirin hakkedildiği iki taş vardı. Bu taşlar, uzun örn? bir dıvarın ara de gizleh. mişlerdi “Devamı var)