Antalyada Hapishane mü ANTALYADAN, Antalya vilâ- 7etile yakından alikadar olan Sıb- Ye Vekâleti burada bir sıtma mü- #adelesi vücuda getirmiştir. 52 Seyfettin Bey tarafından dirije İİ #dilmekte olan bu mücadeleden çok ii Heticeler istihsnl © olunmuştur. İİ İki senedenberi devam eden bu mür Bele sayesinde — dalaklılır tespit ravi olunmuşlar ve hasta ya” kalkarak çift ve Şi "ogul olmağa başlamışlardır. En mintaka Finike ve Manav t cihetleridir. Bunların da beşte “ördü. afiyet bulmuşlardır. Kaza merkezlerinde mücadele doktorları VS sıhhiye memurları bulunmakta İİ * kinin tevziatı matazaman ye: tadır. Geçen sene 300 kilo- ziyade kihin tevzi olanmuş” Ni Vilâyet sıhhiye müdürü münhal bulunduğundan vekâleten sıtma mü “dele eeisi Seyfettin Bey tarafm- dan idare olunmaktadır. Merkezi yi yette 13 hekim, bir Tre ört muayene ve tedavi ev- ei, maraz öç eczane, Elmalda ir belediye eczanesi vardır. Hastahane Hastane şehrin denize nazır mür tefi bir cephesinde © 2 paviyondan İharespir. Yeni vali Abidin Beyin himmetile bir ameliyathane ve 10 Yataklık kovuşu bâvi bir hariciye Pâviyonu da yapılmaktadır. Hasta- hede bir operatör bir dahiliye müte ısı bir eczacı ve muavini 3 hemşire, 4 hasta bakıcı bir idare ir de etüv memuru vardır. Hasta- ne elli yataklıdır. Ve cezanes çok #engindir. Ameliyat masası da pek mükemmeldir. ve bin liraya mal ol muştur, Bı masanin güzelliğini te Maşa ederkön Adana hastanesinin masası aklıma geldi de içim zladı Hastanenin yalnız rontkeni yok tar. Ve kapılarile — pencerelerinin tellenmiz olmasına rağmen hastane Bin içi kara sineklerle malemaldır. VE hastalar bundan çok mustarip” birleri Hasta bakıe'ların bu derece i lâkaydi ve ihmallerine hay- #et etmemek kabil değildir! İdarci Bususiye bu hastaneye 30 bin hira sis edildiği halde rontken alın büyük bir noksanlıktır. Bir koza ç Sıtma mücadele lâburatuvar $* © doktor Abdürrahim Bey bir gün a e ile giderken a e öylüye çarpıyor, miyetsizce yaralandığı halde #edisi tepesi üstüne sukut metio Si olarak kafası « deliniyor. Ve Ke ağ beynine doğru çöküyor v* ye in bir halde hastaneye Ya 2192 ve sol kollar meflüç, sab ai Kayatından ümit münkati ğu halde yüzde iki ihtimal ile hi ör Samih Bey tarafından ür D bir ameliyat yapılıyor, ve dok ii da kurtuluyor! Yalnız burada cihazı olmadığından doktor İstanbula gidiyor. Dok” bugünlerde evdeti bekleniyor Maş örün du, Hapisaneyi ziyaret kıl, alya hapisanesinde 287. © Tıg “© 9 kadın vardır. Bunlardan olan- | wn. Sitin hükümleri tasdik ba, “88. İçlerinde 93 katil mevcut” hı, Hapisane müdürü Ramiz Bey | Sing tan gezdirdi ve bu ziyar& Mazi > üş bast sürdü. Rams bey İkj , Ve kibar tabiatlı bir gensti” bap “DE bizzat hapisleri okutmuş” Maç een senedenberi “de hükür mallimler tayin eylemiştir ve tw yede dörtte üçü okutturulmuş Antalyada sıtma Muvaffakıyetle tatbik edilen mücadele çok iyi neticeler verdi istert okulürker hapisanede her nevi imalâthaneler tesis olunmuştur. Ve bunlar hiç bir taraftan muavenet olmaksızın müdür tarafından vücuda getirilmiş dürü hap: Firar teşebbüsü Mahpaslar bir defa kapıya bü cum etmişlerse de firarlarına mey- dan verilmemiştir. Bir kere de t9- nel kazarken yakalamınışlardır. Bun kazma ve yemek ta- baklarını da kürek yerine Malan mışlardır. Ramiz Bey ( hapisaneyi sik sık yoklama Zar ei mah tebdili ahlâk eylemeleriçin Dimi Bü kadar zahmetli ve mes'uliyetli bir vazifeyi deruhte etmekte olan hapisane müdürlerine 49 lira maaş verilmesi doğru değil- dir. Bunların maaşları pek az duğundan dolayı azim bir müşkü- 1âk içinde yaşamaktadırlar! Bu fe- dakâr vatandaşların vazifelerini bi- hakkın ifa edebilmeleri için onları mayişet derdinden kurtarmak lâ zımdır. Yoksa her zaman işittiği. miz veçhile tonel kazmak ve hapi- sanoden firar gibi hadiseler hiç bir zaman eksik olamaz! Mahkümlarla temas 1 — Çorap imalâthanesinde 3İ1 tevellütlü Rufat karısını öldürdü günden 15 seneye mahlcümdur. 7 senesini ikmal etmiştir. Şimdi de nadim olmuştur. 2 — 30 tevellütlü İbı ni belediye reisi ve fırk; di Osman Efendiyi Bordur çafşisın da tabanca ile öldürdüğünden 7 se- neye mahkümdür. Bunlar, üç kişidir. Diğerleri o- nar seneye mahküm olmuşlardır! 3 — Vilâyet gümrük veznadarı Cemal efendi arkadaşı o Abdüllâtif ile sajistimaldön beş seneye mah küm olmuşlarsa da © arkadaşının kurtulduğunu ve kendisinin ma sum olduğunu iddia seylemekte. dir. 4 — Vilayet Emlâki Mülliye baş kâtibi Ali rıza efendi on lira çaldı- andan dolayı beş sene hapse ve üç sese de memuriyetten mahrumiye- manhkümdur. te çavuş karısını boşamak işin huku- ka müracaat ediyor, bir türlü boşar mağa muvaffak olamıyor. o sirada karısının zanparasına — gönderdiği mektubu yakalıyor bunun üzerine kainvalidesile karısını vuruyorsa da ölmüyor! Er İ tevellülü © Antalyalı kaptan sarhoşlukla karısını mİ iürdüğünden 15 seneye mahküm dur. Bu adam 5.5 senedir yakıyor; canından bıkmış ve ıslahı nefsetmiş Slduğtundan bahisle affını rica eyle- mektedir. 7 — 311 tevellütlü bakkal Şa ban çavuş zifaf gecesi düğünden evine gelen misafi Dn zara vurduğundan 15 sencye mah kümdur. 7,6 senesini ikınal etmiş. tr. *Huclei sifaftan höcrei feli- ketel,, diye buna derler. hep sarhoşluğun belâlarıdır!. İare- te tevekkeli ümmülhabais dememiş İlet içenlere ibret olsun diye yas rum. iş — Hapisler içinde 14 Ayıntap 1: haydut vardır. Bunlar yol kes- mek ve adem soymakla MAREA durlar. Bunlara acımak lâzım değil dir, en ağır cezaya wüstahaktır- bel Ragıp Kemal i | vetli arkadaşlarının itminan İ yalnız | dam felâketi kaşşısında göz ya İ cenaze merasiminden adyet et- Galatasaray Resim sergisi Günden güne bir az daha yı- kılan, bir az daha dökülen, par çalanan, temellerinden lip devrilen, günden güne di- rekleri çatırdayan ve çöken bir müessese var. Güzel san'atlar birliği . Hiç bir hareket gösterme- yen krmıldamayan diğer şubelerinden (o sarfı o nazar, resim şubesinin derme çatma (o toparladığı resimlerle Galatasarayda aç- tığı bu son sergi, bu iddiami zı teyit eden feci bir misaldir. Son sergi diyorum ve iddia yorum. Gelecek senenin ağus- tos ayında Galatasaray mekte- bi salonları bom boş kalacak- tır. Elbette ki iddiamızda mal cup olmamız şayanı temenni- dir. Fakat bana öyle geliyor ki bu müessesenin bu son sergi artık Türkiyede ölmüş bir re- sim devrinin son hatırasıdır. Bu inhidam levhası karşısında | endişe eden vatandaşlarıma ve | rilebilecek güzel bir müjdem var. Bu yıkılan müessesenin yerine kuvvetli bir gayenin te- melleri atılmış, metin ve sarsıl maz, betonarme bir binanın in- şaatı başladı. Her gün yeni bir kuvvetle canlanan, yeni bir hayatiyetle genişleyen, büyü- yen bu varlık, “müstakil res- sam ve heykeltıraşlar,, birliği- | dir. | 928 senesi temmuzunda Mar silyadan kalkan Tadla vapuru bu birliğin temellerinde kulla- nilan ilk malzemeyi limanmıza getirmişti. O zamandan beri fırsat düştükçe kendilerinden bahsettiğim bu genç, bu kabi- liyetli atelye arkadaşlarım hak | kındaki sitayişler bir tefeül de- gil, Kyakatlerine yakından . şa- | hit olmak bahtiyarlığının bah- şettiği iman ve kanaatti. Da- ima bu sözleri teyit eden mu- vaffakiyetleri önünde sevinç ve iftihar duyduğum genç ve kuv bâhş varlıkları olmasaydı bu- gün bu “yakılan, yıkılan, yok olan,, bir müessesenin bu inhi- şı dökmekten başka elimizden ne gelirdi.? , İki damla göz yaşından fark sız, iki eserle iştirak ettiğim bu tiğim zaman kendimi genç ar. kadaşlarımın kolları arasında buldum ve müteselli oldum. EH Naci Toros Mersin gençleri tarafından çıkan bu mecmuanın fevkalâde nüshası elimize geldi. “Toros'un etrafında topla- pan emekçiler bildikleri şey için “akan ve avuçlanan hayat MİLLİYET CUMA m AGUSTOS ZTN > 1931 Modern san'at nedir? Elif Naci Beyin modern san'at hakkındaki fi Modern san'at hakkında ben | ne düşünüyorum? Bundan üç | sene evvel şunları söylemiştim 25 eylül 928 Milliyet: “Dimdik, asırlarca konuşma yan, dudaklarını ebedi bir sü- külta kapamış olan © Mısırın senedenbe- | Yunanın en eski san'atkcârı, sa- bit bakışlı gözlerinde ebedi bir sükütun sırrını saklayan bu ko- | N istedi. Yürüyen, konuşan, mıldayan mermerleri yonttu. Fırtınadan, yıldırımdan, insan dan daha kuvvetli olan tabia- tun bütün âfetlerinden ürken ve her kuvvetin önünde bir ilâhin haşyetile titreyen eski Yuna- | nın puta lapan san'atkârı can yermek istediği mermerin ayak ları dibine alnını koydu. İşte Yunan san'atkârının yon il mermerler karşısın- beşeriyet ve tarih üç bin s€- neden beri hayret içindedir. Asyanın esrarengiz çöllerin- den gelen fırtına 'yunanı da, Romayı da tarumar etti. Ve lâ- yemut ilâhların lâyemut tim- salleri toprak altında kaldı.Me | rmer sütunlar devrildi, mabet- | | lerin çatıları çöktü. Sonra bu | kasırganın önünde devrilen €s- ki medet in enkazi üs! merhametin duasını okudular, Kurunu vus tanın derebeyleri arasında şaya nı hayret bir cesaretle yaşayan papazın manaşlırında yetişen hiristiyan san'atkâr, Yunan ve | besinin tik abidesini tozları üstünde yaptı . Korkudan sinmiğ insanlar, karanlık ve loş kiliilerde misli Takları” el: nan sarı tında senelerce, haşyetlö İsa- ykariş gibi göklere uzan- “San'at, çarmıha gerildi. Romanın enkazı üstünde ku- rulan İtalyada rönesansın ışı- ğı yanmeaya kadar bu günah. kâr nesil bir hayli göz yaşı dök tü, Asırlarca tabiata gözlerini yuman sap'atkâr, bu kâbusun altından başını kaldırıp etrafı. ye fırçasını eline aldı ve yi e geniş, muzlim klizelrin dur varlarını boyadı. Michel Ange ihtiyar Musayı yaptığı zaman kirleri bilin j Kessam Elif Naci Bey Praxitâle'in dirildiğinizannetti ler. Beşeriyet, dört yüz söne- den beride “Rönesans Ana, dan doğan çocukların oyuncak larile eğleniyor. Bugün asrn san'atkârı, bü- yük bir taraka ile devrilen Yu- nan san'atının enkazı üstünde hortlayan bir Rönesans devri- nin ardından ilk san'atkârm e- serine bakıyor. O sanatkârın ki azılı düşma: boğmak için si- lâhlar, çirkin dişisini süslemek için bilezikler yaptı. Biz, asrın çocukları, o sera- zat ve samimi san'atkârı beğe- niyoruz. O san'atkârı ki, bize masal süsleyen tarih gibi ak saçlı dadının hafızasında izi kalmamıştır. İşte bence bugünün sanatı nabzında san'at humması yâ. nan, bu ilk insan kak binin © darabanıdır. Tabi- late gözlerini yumup kalbi nin samimiyetinde one varsa otu veren bugünün san'atı, mo dern san'at, bu ilk insanın yap mak istediği şeydir. Yunan san atı ve onun fena kopyaları, te- sirleri yirminci asra kadar beşe riyetin üzerinden bir taun gibi gelmiş, geçmiş Kırık kollu Venus. Önünde kahraman bir milletin tüğü Yunanın bilinmeyen atkâr: elinden çıkan * bu güzel yosma, kolları kırık, münfeil Louvre sarayının o zindanma hapsedilmiş, teşhir ediliyor. Bu günün çocukalrı, O artık onu müteveffa Yunan san'a! m bir timsali gibi parmaklı. ğin arkasından tebessümle sey- rediyorlar . Elif Naci Büyük adamlar: , Gutenberg (o denilen OJem Gonfleisch 1397 de Mayansta doğdu. Tarihte ailesi hakkında o kadar malümat yoktur. Yalnız daha çocukken, doğ- duğu şehri terketmek mecburi- yetinde kaldı. Çünkü üçüncü | Fredrik Mayansa (girdikten | sonra, ortalık karışmıştı. Gu: | tenbearg İstrazburga çekildi ve ömrünün kısmı âzamını ort da geçirdi . İstrazburgda ayna yapan bir fabrikatörle çalışmağa başladı. İşler iyi yürümedi. Gutenberg te o zamandan itibaren matbaa cılığa başladı. Fakat fabrikatör le araları açıldı. İş mahkemeye düştü. Gutenberg'in bir baskı makinesi ile uğraştığını, fakat kimsenin bu âletin ne işe yara- dığını bilmediğini söylediler. Fakat bu baskı âleti ile mat baacılık teessüs etmiş oluyor. du. Daha bir kaç sene evveline kadar tahtaların üzerine hakke dilmiş klışelerle resimler ve gramerler basılıyordu. Fakat kimse bu kitapların teksiri usu lünü bulamamıştı. Gutenberg işte bunu bulmuştu. İhtiram- dan istifade etmek için İstraz- burgda Fanst isminde bir ban- kere müracaat etti. Banker bu- Ceramigue - Çininin menşei Platon diyor ki Çinicilik insan- lar tarafından yapılan ilk san'atlar- dan biri olsa gerektir, çünkü top- rakla çalışmak için insanların alâta ihtiyaçları yoktu; (1) Çiniciliğin bidayetini aramak lâ son nüshasında şu mahut “ede biyat var m ıyok mu,, şüphesi- nin onlarda uyandırdığı necip tehassüsten bir iki satır okuya- İrm. “Yedi cihan dilberinin si- ralandığı saray dehlizleri ut ve rübap âhenklerinden başka bir gey duymaz ve mey âlemlerin- den başka hayata katılacak bir bağa sırtında taşman mum göl gelerinde incelmiş bir saray e- debiyatı doğmuştur. İlk Garp ateşile yanmağa başladığımız zamanlar gür sesli ( edebiyat kahramanlarımız vardı. Bira iç mek modası gibi dikiş makine- sinin ev eşyası ihtiyaçları ara- sında sayılır bir meta olduğunu hissettiğimiz vakitler Garp e- debiyat teknikini de beraber ka bul ettik. Fikret Rusyada söy- leyen bir şair olsaydı Moskova sokaklarında bugün heykelleri zam gelirse bunu bulmak için tari- hin daha zamanni o kaydetmediği ait bilümum çini asar, umümü karak ter itibarile hepsi Yalnız dini mera- simlerde kullanilmak için yapıldığı görülür. Bu bize gösteriyor ki ilk insanlar iptidar ve Basit ihtiyaçla. rini temin ettikten #ohra ellerine ge (1) « Diet, des originez, au mot Poterie, mevzu bulunmayınca kapluma- | resmen zım Hikmet var ki: dolunun her hangi bir orta mek tep talebesine sorun onu nasıl ezber tekrarlar size?” Ve bir münkirden bahsede. rek diyorlar ki: “Allame kari. katörine yapılacak tek bi iş var dır: İmtihan. İddialı kalemine bir formalık ilmi bir yorgunluk lütfettirsin. Bütün bir Türk edebiyatına “Rat&” damgasını vurmak isti- yen bir çocuğun haddini bildir. mek için Anadolunun bu uzak çen yumuşak, çalişması kolay olan balçıktan kendilerine ilâh yapmak endişesile heykel yaparak Çiniciliği keşif işlerdir. Çiniciliğin yalnız bir yerde de. gil hemen hemen her yerde pek w. mumi bulunuşu bize bu sam'atin e3- İ gösterir, Çinicilik bize eski devirlere ait insanların medeniyetlerini onların hayatlarını oğrenmeğe vasıta olmuş tur. Biz bugüne kadar bulunmuş küçük toprak heykeller, © vazolar, ve tabletler vasıtasile eski medeni- yetlerin tarihini anlamakta — tipki bugünkü matbaanin yaptığı vazife bilhassa bugibi ihtiyaçlarda kulla. salan Çini asar pişdiği günden beri sanayi şekline girmiş oluyordu. Bu satırlarla Çiniciliğin bidaye- ti hakkında muhtasar görüşlermiz. den sonra mazide bu san'atin en #iyade inkişaf ettiği millet veya kavimlerden bahis edelim? z Asurilerde Çisicilik O milâddan yirmi asır evvel | başlamiştir? Louvre Muzesinde olan çini bir ars- ne râstlardınız. Helit Ziya Pa- | beldesinden, Mersinden gelen | *” heykeli üstündeki güzel sirları. riste doğsaydı kitaplarımın ye- | bu ses ne samimi bir vecdin, | !e bize Asuri çiniciliğinin terekkisi- di kere yetmiş defa basıldığını | bir kadirşinaslığın ifadesidir.İş | ni Asurilerin 40 asır evvel. çinide duyardınız. Sonra genç © şürci neslin önünde yürüyen bir Nâ- te “var mı yok mu?,, şüphesine verilmiş en güzel cevap. . tatbik edilen kimyaya vakıf oldukla den en az müteessir olan çini âsâr sırlı bir heykelin asılarca dayandı ğin; bu eserle de bize ispat © etmiş oluyor. Asurilerden sonra Meserle- larda başlıyan çini senayii Nil sa hillerinde milâttan 19 « asır evvel olduğu Tibet mezarlarında bulunan 9 toprak heykelcikten anlaşılmakta dır. Mısır çiniciliğinde bu 9 heykel. kiden beri pek Populair olduğunu | cikten başka balçıktan mamul ese re tesadüf edilmemiştir. Bu bize gösteriyor ki Mısırlılar Nilin getir. diği çamurlarla işlemişler, © beyaz (Limone) denilen bir nevi silisli ça mur bulmuşlardır, Silisli eraziden göçen Nil Mısır çinicilerine kolayca bahşettiği bu çamur her milletten evvel Mısırlılar tarafından £ porsele- nin icat edilmesine vasıta olmuş tur, Çinicilik Mısırda her türlü tekâ- mülünü yapmış Mısır çinicileri O. xidlerin tatbik üsüllerini © bularak boyalar ve sırların terkiplerini yap- mışlardır. Sait devrinde Mısır çini- ciliği tam bir tekâmül © devresine girmiş bü devirde Torna Kalıp ve mütekâmil fırınlar yapılmıştır. 2 Alex Brongar Atlase des o- riginea de L'Art Ceramigue hakiki bir senayi halini almış olan kadın Mesir çiniciliği Fenikeliler & dan Akdenizin her tarafa gi müş ve bu vasıta ile Misir çinileri | ber tarafta tanılarak umum bir rağ | bet görmüştür, kadim Misir çindei- liği bu inkişafile bütün komşuları nın san'atları üzerinde müessir ol rmi gösterir. Zamanin tahriblerin yüstür. Girit, Rodos. âdalarile Fi. | I ÇOCUK “ Taj GUTENBERG il İ pe AR na sermaye verdi. Ve Guten- berg te meşhur incilini bastı. Bu ilk kitap 1456 senesinde ba sılmıştı. Yalnız Fanst Gutenberg'e çok para vermişti. Gutenberg çok çalıştı, fakat aldığı parala- rı geriye veremedi. o O zaman banker bütün batbaa levazımı na haciz koydurdu. Zavallı Gu- tenberg bu işte de bahıtsız'çık mişta, Fakat çok sebatkâr olduğu «(1 için üçüncü defa işe ( başladı. Başka bi rfabrikatörle yaptığı yeni şirkette iş yürüdü. Yeni açtıkları atelyede pek çok ki- taplar bastılar.. Günde üç yüz yaprak basabiliyorlardı. Nihayet 1456 da sebatını takdir eden Adolphe de Nas- Sair Gutenberg'i himayesine al dı ve sarayında kendisine asa- let rütbesi verdi. Gutenberg bu vaziyetinden çok istifade ede- medi. Çünkü üç sene sonra 1468 de öldü. Bugün matbaacılık, Guten. berg'in tahayyül edemeyeceği derecede tekâmül etmiştir. Ro tatif makineler, saatte 15 - 25 bine kadar yirmi, otuz ahifelik gazeteler basabiliyorlar. nike ve Anadolu sahillerinde bulu- nan bir çok mezarlarda tibia Mese lıların mezarlarında olduğu gibi ö“” lü venusleri çıkmıştir. Ahrete jti. kad eden Mısırlıların © mezarlarını ne büyük bir san'atla inşa ettikleri malâm biz Mısırlıların bu gibi adâ- tin ve tesirlerini Romalılarda dahi görürüz; Çiniciliğin ilk zamanlara ait de virlerde insanları çini san'ati ister dini sebeplerle veyahut başka ihti yaçlardan dolayı işgal etmiş biz şunu muhakkak görüyoruz ki şinicilik bugünkü hayatımızda çok daha fazla yer tutan mühim bir se nayi ve ayni zamanda pek büyük | bir ticarettir?.... j Ismail HAKKI Gençlerin serğisi Teşrinevvelde © “müstekil | resam ve heykeltiraşlar hir. © biği,, nin İstanbulda bir resim sergisi açacağı haber elin. mıştır. | Şimdiden hazırlıklarile meş- gul oldukları söylenen ku serğinin çok kiymetli eser leri ihtiva edeceği zan edil mekte ve geç ressam'armı. lenmesktedir. Galatasaray ser- gisinin bu seneki beşluğuna genç ressamlarımızın mesai- lerinin dolduracığını ümit ve KR YU OK YA