4 AĞUSTOS 1931 IDAREHANE — Ankara cadde. / »i No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, “stanbul. Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 Tom, posta müvezziliğini ka bul etmeden evvel hayli düşi müşü, Eğer cinsiyeti müsait ol | saydı, bir telefon matmazelliği | ni mutlaka tercih ederdi Fakat dünya bu! Kendisine teklif edi len işi kabul etmek mecburiye tindeydi. Hattâ düşüne düşüne bu va- zifenin kendisi için biçilmiş kaf tan olduğuna bile aklı erdi. Ce binde bir tek meteliği olmayan adam için başka türlü düşün- İ mek te akıl kârı değildir. Tomun son bir ümidi vardı. | İhtiyar teyzesi Cruso'dan mi- ras bekliyordu. O kadar zaman dır beklediği bu miras, teyzesi ölünce artık tahakkuk etmeliy di değil mi ya? Fakat bir ay ev vel ölen teyzesi bütün serveti bi, ba vasiyet, uzaklardan bir adama bırakmıştı. Zavallı To- ma mirastan kala kala bir şem siye ve bir de papağan kalmı t. Kara sefalet kuşu zavallı To mun başma konmuş, oturuyor | İda oturuyor.. Bu kuşu kovup | ta şöyle bir az rahatlığa kavı ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş 6 750 1400 2 1400 ,, 2700 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edil Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü Hava | Dün azami hararet 30, ari 18 derece idi. Bu- gün ruzgâr mütehavvil ha-| va açıktır. Kavun ihracı Bundan altı sene evvel tam Du mevsimde Pariste idim. Ver lu çalışacağına dair, mak lâzım değil mi ya? Onun için Tom kahramanca çalışma | ğu karar verdi. Sonra müvezzi lik o kadar na hoş bir iş de de- | gildi. Boynuna bir kutu asıp | ta sokak sokak dolaşmak, boy | nunda kutu olmadan sokak s0- kak dolaşmaktan her halde da | ha iyi idi, İşe başladığı gün, hayatının en güzel günü oldu. O gün de yağmur öyle yağıyordu. ki.. | Tom düğmeleri yepyeni ve pı- rıl pırıl parlayan müvezzi üni formasını gıydi. o Teyzesinin şemsiyesine rağmen, sırsıklam postahaneye geldi. Tabiati piş- | kin olduğu için, böyle sırsık- lam ıslanışa bile aldırış etme. İdi, says parkını ikinci defa işin « bindiğim r) bize Veryasda bir de yemeği o yediriyordu.. şam yemeğinde — evvelâ | ba içtik. Arkasından - bü ikram olarak - bir dilim in geldi. Bu kavun rengi le bizim eski yuvarlak yerli kavunlarımızın biraz büyüceği idi. Yolcular- dan kimisi bu kavunu şekerli ben bir kere tattım ve bıraktım, Çünkü mübarek şey kavundan ziyade | biraz olgun bal kabağına daha | de benziyordu. Çorbadan sonra neden ka- arayi olarak (Otok alışam emaili itibar burun pek kibar bir şey oldu- ğunu ve kavunu yemiş olarak değil iştiha açicr bir şey ola- rak verdiklerini söylediler, İşitiyoruz ki, ihracat ofisi | bu sene Avrupaya (kavun ve karpuz sevkedecekmi Evve- len hemen söyliyeyim ki; Av rupada karpuz maalesef kaba ve itibarsız bir meyva telâkki olunur, Kimse arayıp sormaz. Zaten cenubi İtalyada Sicilya- da bol karpuz yetişir. Bilmem onlarla rekabet edebilir miyiz?. Alelhüsus müşterisi az bir me- ta üzerinde, Kavuna gelince, onu maale- sef bizim tanıdığımız gibi tanı- mazlar. Oralarda kavun üstü- ne şeker ekilerek yenebilen hi- yar nev'inden bir şeydir. İşte onun içindir ki; ofis kavun ih- | raç ederken her halde evvel tatlı kavurlar sevkedip Avrupa ya hakiki kavun tadını tattır- malıdır. Bu tadı tattırırsa müş teri çok bulur, lakin önüne ge- len topatan kavunnunu vagona doldurup (o gönderirse oara- larda emsali olmayan bir şey ihraç etmiş olmaz, Hem bizim kavunların adı kötülenir, hem | de kavunlarımıza müşteri bul- mak imkânı kaybolur. (Arabalı) nın hali Araba vapuru daha doğrusu | araba vapuru iki tanedir: 26 v 27 numaralı, sühulet ve sahil bent vapurları... Ben Şirketi Hayriyenin en ufak numara olarak 13 numa- rasına yetiştim, Galata ismin deki bu vapur Harem ve Sala- cık iskelelerine işlerdi. O İdarei hususiyenin 4 numaralı Ay * vapurile şirketin 13 mumaralı Galata vapuru ağır gitmek re- korunu kırmışlardı. 7 Arada ne oldu ne bitti hatır. lamıyorum. Yalnız şimdi şir- ketin en eski vapurları bu iki başı kıçı bir “e hertarafa gider * vapurlarıdır. Araba vapuri İnn bu kolaylıkla ileri geri gi- dişleri kadar da zamana uygun bir meziyet güç bulunur . Bu vapurlardan 26 num, Sermüvezzi kendisine namus | (Başı birinci sahitede ) Bu tasarruf ancak estırarlı za. | manlarda tevessül edilebilecek | za- ruri bir tedbir mahiyetindedir. Böy. le meselelerin anlaşılması tabii isti. kametinden şaşırtilıp da başka ist kamete sevkedildiği o vakit efkâ umumiye zehirlenecektir. Bunlar. dan memlekette fayda değil, zarar Öyle şeyler gördüm ki tashih denilen mefhum mu- başlamıştır. Her hangi yanlış bir havadisin neşrolun duğunu görüyorum, Güzel, yanlış işitmiş olabilirler. Yahut farkında değ mutat | | olan medeni olan insani olan çare- | hasıl olur artık hitten çıkmağa dirler. Bunun çaresi, si bu işin doğrusu bundan ibaret tir demektir. Tebliği alırlar ya namı yaparsmız, | dıklarını gösterir. erek göstermek daha iyi bir şeydir. Çünkü bir mukabe leyi davet eder fakat tahrik ederek neşrederler. Bu zihniyet hakikatlerin tağlit İ hakikatlerin fayda ve menfaat beklemek yetidir. Hakikatlerin tağlit masından ve hakikatlerin ler, yahut tahrif ed neşreder. ler. İnanmadı; olur ki olunmasından asından sihmi- anlaşılm sine: | anlaşıl mamasından fayda bekliyen zihni. yet mahzı şerdir alkışlar) Eleminizi tahrik etmemek * başka misaller ğim. Arkadaşlı derecede misaller söylediler. Efendiler, dava başına tekrar geliyorum. o Matbuat bürriyetinde bir nevi çaresizlik kendini göstermektedir. e Hakikat hilâfında hasıl olan bir kanaati taş- —— aralarını filânmı kaldırdılar. dı. Zazallıda babadan kalma ya digâr bir baca vardı. Nihayet onu da elinden almışlar ve yeri ne bir sürü gürültü patırdı ya- pan bir motör koymuşlar, Bu revayı hak mıdır!,, Evst, bacanın kaldırılışı bir | haksızlıktır. Bunu eğer korum am bacasını çıkarmışlar ve içi- | tutar diye yaptılarsa daha ne İns buhar makinesi yerine gaz | bacasızlar var ki; bir kilomet- #) motörü goymmuşlar. Sevdikle - | ro uzaktan korumunun - karası | rimden biri bana yazıyor: “İki | insanm üstünü girletiyor. Fa- lü erken | kat motör koymaları onun için 1126 numaralı arab bir nevi Voronof aşısı oldu. | hali çok fena i adu. | Şimdi daha genç ve dinç , Adeta ağlamalı oldum. Biçare | geliyor!, | #'nin bir aralık üstünü, yan ka- FELEK (Bravo sesli söylemiyece- mız kâfi ri. | neş'e | bih | dır. İ bir millet LIYET Posta müvezzii —Fransızcadan— alelusul yemin ettirdi. Kutuyu verdiler. | Boyama taktı. alay mek- tubu, gazete vesaire verdiler. Hepsini kutuya koydu. Bu ku- tunun içinde neler, neler vardı? Aşk mektupları, kartpostallar, taahhütlü mektuplar. Tom hep sini de sırasına göre (O kutuya yerleştirmişti... Postahaneden çıktı, Dışarıda yağmur şakır şakır yağıyordu. Sel gibi bir yağ- mur.. Yüz senede bir defa ya- ğan sağanaklardan.. Şoförler bile otomobillerini kenarda bı- rakmışlar, kahvelere sığınmış- lardı. Arabaları yağmurun al- tında tertemiz yıkanmıştı Tom yağmurun altında bir müddet cesurane yürüdükten sonra, tabiati mağlüp edemiye ceğini anlayarak, bir £ kapınm altına sığındı. Hazin hazin s0- kağa baktı. Mektupları dağıt- mak için daha beş on saat do- laşacağını hesap edince, ağla- yacak gibi oldu. Fakat göz ya- şının bir faydası olmadığını an layınca, ağlamaktan vaz geçti. Nihayet sa förler vaziyetten istifade ede otomobillerine | ini ip git- mişlerdi. Tom da “Ya hak!, diyerek sokağa daldı. Sağa 80- la uğradı. Üç dört mektup bi- raktı . Bulvarın köşesine birden bire durakladı. Idi. Karşıda, kırmızı boyalı bir m: tusu görmüştü. O zaman Tom, kend manet edilen aşk mektup ları- kartpostalları ve taahhütlü ektup riye Yüzüne duvarda ktup ku- nı, mektupları birer birer kutusunun deliğinden attı. Sonra bom boş © kutusu ile vicdanı müsterih bir halde, evi min yolunu tuttu. Matbuat celsesi yoktur. Peki her hangi bir siyasi veya iktisadi meseleyi doğru bir istikamette mü nakaşa etmek imkân yoktur. Peki de bulunan talebe © üzerinde inde çalışan köylü üzerinde, ada etmeğe imkân şe birde yaşıyan vatandaşlar mütemadiyen zehirli hava çiğerleri zehirlemektedir. Bunun nereye varacaktır. e Çare olmak üze re hatıra gelen elimizde neticesi bulunan bir salâhiyeti , yani kapatmak salâ. | İ hiyetini tatbile etmektir. Bunu tatbik etmedik çare değildir de etmedik. latmak ist Matbuai artık br büküm meselesidir Variyete mun için — tatbik snelerdenberi srarla an ix bir Hükümet selesi zannolu i. yetinin bir mil söyliyebi *k için lerce ber türlü maruz olması ve bunlardan ürkmi. yecek, korkunıyacak kudrete oldu- (Bra dan üç, beş sene © kümet meselesi lesidir deseydim, evet, darda olan adam efkârı ettiğim hükümet » virmek için meseleyi böyle teştih e diyor denebilecek idi Bugün vaziyeti cesaretle mamın sebebi İsmet Paşanın bü tün bunları millete anlınn “akil iyebilecek imtihanı geçirmiş ol masıdır. (Şiddetli alkışlar). Matbu- at hürriyeti denilen meseleyi * kork. maksızın milletin asri (idaresinde olarak ele zamanı gelmiştir. Birinci mesele şudur: hürriyeti bu essir milli vasıtalarından Memlekette matbuat halk idaresinin bulunduğu mek ihtimali yoktur. udur: Matbuat kullanılmıyan yerde memlek anlat esaslı bir vasıta almak Matbuat en yeni en mü. biridir. olmaksızın m ie hürriyet fe- lâha sevketmez. nle- ketim batırılmasını tacil eder iki zıddı telif etm. . Bugün Türkiyenin mukadde- bu iki zıddı telif vazifesi ikarşısın da bulunuyor. Matbuatın hür nak dindi. Şo- | | kaktı. İ sür'atle karşı SALI Dil işleri E 4 aye ağiv Dil encümeni tahsisatı büt- çeden hazfedilmiş.. Telgraf- ların, telefonların verdiği bu haber, İstanbul O matbuatında muhtelif akisler yaptı. Kimisi sevindi, kimisi alman tedbiri biraz fazla buldu, Dil encümeninin bu memle- kette üç senelik bir tarihi var- dır: İlk toplanış 26/heziran dan bir alfabe yapmak maksa- diyle olmuştu, Büyük Gazi- İ nin yüksek irşatları sayesinde bu inkılâp kisa bir zamanda ta hakkuk ettirildi. Yeni alfabe tesbit olundu, her tarafa yayıl- dı. Bütün millette susamış bir okuma, yazma arzusu uyandı. rine imlâ kaidelerinde ufak ba- zı tadiller yapıldı. Encümenin bu ilk devresin İ deki faaliyete hiç diyecek yok- tu, içinde encümen yeni alfab:y yeni imlâ kaidelerini tesbit et- İ miş, bir devlet alfabesi, bir al- fabe raporu, bir gramer rapo- İ ru, bir imlâ lügatı, vücude ge- tirmişti. Bundan sonra, gra- mer tedris ve teliflerine esas teşkil edecek bir “ana gramer, İle bir de “dil İügatı,, yapmak lâzımdı. İşte 1929 senesi ipti- İ dasından itibaren bu işe el ko- nuldu. Encü niden bazı | zevat alındı ve işe başlandı Öyle zanmederiz ki bu ilk tuttuğu istikamette edilmiş o olsaydı “harf inkılâbı,, denilen büyük vak'anın neticeleri elde edil: bilirdi, Fakat bu tarihten son- ra mesainin gerek hedeflerinde İ ve gerek tarzda birçok inhi- raflar, zikzaklar vücude gelmiş tir. İleri inkelâbi,, men iki bü- yük hedefi vardı: Biri “milli hedef,, tir: Halkın büyük küt- lesini kısa bi” Zamanda kolay- İ lıkla okutup yazdırmak, böyle İ ce Türk milletini mümkün ol- duğu kadar.sür'atle okur yazar milletler siraima yükseltmek... Bu hedef için resmi devlet teş- kilâtmın ağır Şiakinesi haricin de, kuvvetli bir teşkilâta ihti- yaç vardı. Halk dershaneleri İve millet mektepleri teşkiltı, inkılâbın ilk ateşini muhafaza edemiyerek bu büyük işi yavaş latmıştır. Diğeri ameli hedeftir ki asıl Dil encümeninin meşgul olaca- ğı taraf bu idi.Bunda daimi me saiye ihtiyaç olduğu muhak- akat ilk ihtiyaçlara gelmek, ondan sonra da dilin mütemadi tekâ- mül we tahavvüllerini takip ve ene yı devrenin y devam İ yeti memlekete zat © | leri, çocuklara müte (Bravo sesleri), | Farzet- | İkinci mese» | iyi | a | li alkışlar), ratma hâlim olan Büyük Meclisi i tanz tesbit işile meşgul olucu bir makine vücude getirmek lâ- zumdı. Birinci işin inkılâp a m mmm am km & baki kalacak ve matbuat kürü hülcüme hükümetin Bu vazifesi kamet yalniz Bu ecektir tir. Bu i tin elinde değildir. eline bütün milletin müşterek onra gi müşterek meğelesi olarak zihinle Eğer hocalar kürsülerinde tahsil ettirdi telkin etmek. İâzimdir. nadiyen zehirli havalar içinde yüzdüklerini görür. dört beş etmiş, küçük Bu rifetleri yapabilir diye mütemadi - ler ve aldanmayınız, > ursuz kendini kar tiraslara mağlüp olmuşlar. Bu m yen söylemezlerse, eğer bu memle- ketin hukukşinasları zehirli olan bu havayı zerre kadar müteessir olmazlar ve Hikayit kalırlarsa — İsmet Paşa bu meseleyi nasıl halletsin (Alkışlar), rast geldiğim gaz:tsyi kindi takdi. rime göre kapatacağım ertesi zünü tekrar kapatacağım, böyle bir hiya- netin hali idaresi ile münasebeti nedir? Bunu ben bugün böyle kul- lanacağım, yarın başkası bunu ay- ni isabetle. yapabilir tin hukukçuların. görürler, hükümete bi istip, seleyi münhasıran rakması memleketi kap kara dada sevketmeleri dernoktir. (Sürek | (Bravo, Diğer bir nokta da şudur: y halk ida edon usullerde © ve siyasi adelade ilerim evvelâ geç- öğe mecbur olduklar geçittir. hürriyeti denilen müc: enili den Encümenin Tarihçesi 1928 de türkçe için lâtin aslın- | Tatbikatta görülen ihtiyaç üze | Altı aylık kısa bir müddet | baştan başa | Matbuat | * velen diğer matbuat gelir. Sonra le heyecanlı bir surette takibi lâzrm iken normal bir gidiş al- masına mukabil, normal | rette yürümesi lâzım ol ci iş fazla körükleni evvel eldeki varlığı tesbit için, meselâ Vefik Paşanın “Lehçei osmani” şi, Şemsettin Sami Be yin “Kamusu Türki,, si, Mual lim Nacinin “Lügati Naci, i gibi maruf bir çok lügatın mec- muuna muadil olacak bir “Türkçe lügat,, yazmak ve or- taya koymak lâzımdı . Bu lü- gatte asıl türkçenin kullanılan veya lügatlarda yazılı olan bü- İ tün kelimelerile, türkçede k | lanılan Arap, Acem, İtalyan | Fransız... kelimeleri, muhte lif mânalerı ve kullanışlarile yazılı bulunacaktı, Türk kökün den yeni kelimeler ihdası işinin bu lügatla alâkası olmıyacak- i kelimeler ayrı bir tek- lif kitabı halinde muharrirlerin kabulüne arzedilecek, bunlar. | dan kullanılmağa başlıyanlarla | derleme suretile elde edilen ye- | ni kelimeler lügatın ileriki ta- bılarına konacaktı. Lügat her | beş senede bir kere yeniden ba | sılacaktı. Diğer taraftan da bir ana gramer vücude getirilecek | ti, | i iki buçuk se.| aya eser koymak bırakan İşte encüm. nedenberi or mkânından m şey, bu programın düz ve açık olmuş | mevcu in ih- m olarak takip tur. Türkçe dun ifadesi ile müstakb i bir araya sokulmuş, bu suretle iş başa çıkarılması çok güç ve çok uzun bir hale gelmiştir, Bu kadarla da kal- mamış, bu türkçe lügat işine, fransızcadan türkçeye lügat tertibi ve ıstılah lügatları ya- İ pılması işleri de ilâve edilmiş- tir, Vaziyetin böyle girift bir | şekil alması, encömesin sür'at. bir muvaffakiyet göstermesi İ ne imkün bırakmadığı gibi, di- lin mühtaç olduğu lügat ve a- | İ na gramer işlerinin de geriye | kalmasını mucip olmuştur. İş- İte Dü Encümeni hakkında memnuniyetsizlik uyandıran a- sıl sebep budur. Bununla beraber, lügatının ve ana © gramerinin | yapılması ve dil hareketlerinin İ yakından ilmi bir surette takip edilerek tabii tekâmülün hem süratlendirilmesi, hem de tes- bit edilmesi işleri ihmal edile- | mez. Bunun için yarın yeniden bu meselelerin ortaya konması lâzımdır. Geçenden ibret ala rak geleceği hazırlamak hepi mizin boynuna borçtur. Bunun mak lâzım ol- makalemizde zari i dilimizin gelecek deceğiz. İbrahim Necmi eclisi kürsünün de matbuat hür- riyetinin zararlarına karşı devanm Büyük Mili olduğun- Bu faaliyetinde ıle buat hürriyeti olunmu nedir? Matbuat tanllük eden gizli ve dol usulleri en iyi yine gazeteler ler, milletin hayatına zarar veren istikametlere karş: salim © kanaat te bulunan mmatbuat cesa: deleye mecburdurlar. Matbuat hür- riyetinin zararlarını evvelâ arkadaş ları olan d bertaraf etmek meeburiyetindedir. Evvelen | matbuat yekdiğerini mürakabe et- matbuatı melidir. Fena sözler, fena nşriyat | memleketin efküruns fena istikame. te sevkediyorsa buna iştirak etmi- yen matbuat tek cephe alarak ce- surane diğerinin üzerine — atılmak, umumiyeyi tenvir etmek, zehirden kurtarmak Bzamdır. Halk bulunanlar memleketi idare eden Başvekilimiz gibi hususi mes'uli- issile mütehassis olmak lâzım mütemadiyen efkârı İnresinde siyasi zayiette çocuğa ders bir bi | milletin eflkârına her gün bir fikir telkin etmek iddissmda. bulunan adamlar bir takım tabi olmalıdır. Bu mürakabelerin başında kanuni mürakabe hülküm- süz, bu mürakabelerin başında ev- yaşındaki $ husus tutuyoruz, mürakabelere | terihti . İ siyetlerini tehlikede görerek mem. İ leketin mukaddesatında İ gelmesinden korkuyor. Ondan b ar YP e İZ n: M. Yan Gülelim, ki Emredinizde gemiyi hazırlatalın belki hareketimiz müşkülleşir aray i ayni sözü tek- rarladı — Asaletmaap! serserilerin elinden kurtulmak için (Bi. zans) a kaçmaktan başka çarei | halâs yoktur. Bu esnada Venedikli kuman dan da muhavereye karışarak dedi ki; Tecrübe dide kâtibinizin teklifi çok musiptir. (Bizans)a gidiniz ! — Ya şehir...? kim idare edecek? — Biz, umumi heyecan ya- | tıştıktan sonra (Teofilos) la | muvakkat bir muahede yapa- | rak vaziyete müdahale ederiz. | Andronikos için (Bizans) a gitmekten başka kurtuluş yolu yoktu. l Hayatımı kurtardım ya.. bu da bir kârdır. ! | Diye kendi kendine mütesel | li oluyordu . Venedikli kumandan: Emrediniz de gemiyi zırlatalım... serseriler sahile kın ederlerse, belki hareketi- miz de müşkilleşir. Dedi . Andronikos kâi ne baktı; — Gidelim mi? (Teofilos) un: '— Kahrolsun!,, Sadalarmı işitmektense, Bi- zansa kaçmak elbette hayırlı o lacaktı, İmparatora nasıl olsa hesap verecekti. Bu vaziyet karşısında, impa rator bile kaçmaktan başka ne yapabilirdi.? İhtiyar mabeyinci: — Limandan © uzaklaşalım, asaletmaap ! Diye cevap ve: Venedikli kumandan, gemi tayfalarına hareket emrini ver- di. Yelkenler gerildi. Bir an içinde limandan çıktılar. Prens, tehlikeli muhitten u- zaklaştığı için hayatından bir az daha emin, biraz daha müs- memleketi | ha Bizansa doğru gidiyorlardı. #4 Şair Teofilos, o gece, saraya ve memlekete tamamile hâkim olmuştu. Serseriler yavaş ya- vaş evlerine dağılıyorlardı. Büyük erzak anbarları (Teo filos) un emrile yağma edilmiş ti. Teofilos, prensin Selânikte saklandığına (o kanidi. Sarayı kendi adamlarından iki yüz ki şi ile kuşatmıştı. Bu adamlar sonra cemiyetin siyasi hayatında bulunanlar mürakabe edeı ni mürakabeler son çarelerdir. Arkadaşlar; ben birçok zaman. Kanu ine gayretle ve endişe ile bu ha ) yatı takip ettim. Erbabı namus hay ikcir sahibi olmak endişesile yavaş yavaş kendilerini siliyorlar, Herkes her hangi, bir kendisini matbuat diline ve meşguliyet vesile ile | düşürüp de haysiyetinin © örselenmesinden insan yüzüne bakamıyacak © hale memle- eşirra Arkadaşlar! Eğer bir kete erbabı mamus laâkal kadar sabur olmazsa, © memleket behemehal batar. (Sürekli alkış lar). Halk idaresi, hepimizin idare- si, millet idaresi diyoruz. Bu iddi ada bulunan herkesin allük eden meselelerde millete ta- Eğer eleleri hal- pa-| (Bravo | ir uliyeti olmak lözemdi bir hükü ledecekse onun kurunu vusta et bütün me dıahından ne farkı vardır? allkaışlar) matbuatın haklı veya hal tenkitlerile ge: stifade öimişle yerlerini teha istifedeli olan yerleri'de tas meliyiz, sesle Benim ik et (Bitmedi) aynı zamanda, Teofilos tai dan silâhlandırılarak memle tin asayiş ve inzibatını temi memur edilmişti. Teofilos o gece memleket huzurunu temin için . halki mürekkep bir hey'et teşkil ! — “İmparatora karşı asi d z, dedi, yeni bir hüküm! gelinceye kadar memlel ti idare edeceğiz. Herkes em yet ve sükünetle işlerine d vam etsi Sarayda teşekkül (Sofi) de eden İ hey'ete iştirak & Saraydaki lacak... Tuz?, Diye sordu, Teofilos iyeler ve t onları niçin dağıt mi kahramanlıktaf İ hoşlandığı kadar, kadın mecli lerinden de fazlaca sefih bir adamdı. cariyenin sarayda bizzat kendi emretmişti. kat, bu hey'ete karşı : “— Ben onlardan hoşlanıyt rum.. sarayda kalsınlar!,, diyi mezdi.. ve diyemedi Cariyeleri nasıl kurtaracak tu? Hey'etten biri: “— Onları, serbest (o kalafi mahkümlardan genç olanlar tevzi edelim!,, Demişti. Bu teklif pek te mânasız de ğildi. Hey'et âzası : “— Çok muvafık olur! Cevabile bu teklifi tasvip et mişlerdi. Sofi de cariyelerin saraydat uzaklaştırılmasına şiddetle ts” yemin zevk ala Otuz kada kalmasın Fı '— Bunlar sarayda kaldık- ça, eski sefahat hayatını sön- müş addedemeyiz . Cariyeleri | mutlaka dağıtmalıyız Diye bağırdı. Teofilos: “— Üç gün müsaade ediniz! Ben hey'etin arzusunu kendile rine birer birer tebliğ ederim. Aileleri olanlar gider; kimse siz olanları da arzu ettiğini? delikanlılara veririz!,, tarzında bir teklifte bulundu. Hey'et bu teklifi kabul etti. (Teofilos) a üç gün (mühlet verdi. ir Teofilos, © cariyelerdesi üç tanesini kendisi için ayırs- caktı, “— Diğerleri ne olursa ok sun!,, Diyordu. Halbuki genç kızlar saray- dan ayrılmak istemiyorlardı Hepsi de kimsesizdi.. küçük | ten büyütülmüşlerdi. Hey'ete bu Fikri veren, cat yeleri bir an evvel saraydan w- zaklaştırmak isteyen bir ka- dın vardı; Sofi . Sofi hey'etin en nafiz âzasın dandı. Zindandan çıktıktan son ra cesaret ve kahramalığıla der hal şöhret bulmuştu. o Zaten halk arasında onu tanımayan yok gibiydi. Ressam (Agripas) karısını kim tanımazdı.? Prens (Andronikos) tarafın dan bir gözü oydurulan (Sofi) nin macerası dilden dile bütün Bizansa, hatti Venedik'e ka- dar yayılmıştı. Sofi'nin çok mütenasip en damı, güzel vücudu vardı. Gö zünün biri kör olmasay nün en güzel ve sehi larından biri addedil Maamalfih, Sofi, & de etrafına bir toplamıştı. So sareti, hitabesi sindeki âher zamanı nın ade mişti çok <Bitmedi)