Seilliyet Asrın umdesi “Milliyet” tir 23 TEMMUZ 1931 İDAREHANE — Ankara cadde si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Hstanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için $ aylığı © 400 kuruş 800 kuruş 6 70 , 1400 ,, 2 1400 ,, 2700”, Bugünkü Hava Dün azami hararet 28, asgari 21 derece idi. Bu- gün ruzgâr mutedil poy- raz, hava ekseriyetle açık- tır. Bilmem dikkat ettiniz mi? Artık her satın aldığımız şeyin ucunda bir ikramiye bulacağız: Kırk tane çukulata resmini bir arayagetirenler, elli tane gaze- | te kuponu devşirenler, yirmi tane falan şekerin kâğıdını top layanlara bir ikramiye verile- <ek.Bu her tarafı tarya) hevesi hal daki telâkkisi: dir... Bizim arkadaşladan züğürt birisile — züğürt olmayanı pek azdır — bir dükkânın önünden geçerken bir çukulata aldı, ye- di ve resmini cebine altı. Sor- — yi 0?. Sen de mi çukula- seri bir araya getiriyor | Acı acı gülerek cevap verdis ki yakamı bir araya getiremiyorum.. Nerede kaldı gukulata resimleri". Doğru söz amma, çoğu iki yakası bir araya gelmeyenler bu havadan kazançlara düşkün dürler!., İnfilâklar Üsküdarda Topanelioğlunda bir nalbant dükkânında bir lâk olmuş, bir kaç kişi yaralan. mış, Mahmutpaşada bir benzin terekesi patlamış... Eğer bugünlerde Babrâli varinda böyle bir infilâk sesi rseniz, ya sıcaktan ben pat lamışımdır, yahut hiddetinden Arif Oruç!.. Hangimi oldu- ğunu anlamak için infilâktan sonraki havayı koklayın!, Rakı kokusu yoksa benim!.. Ekmeğe pul Buğdayın fiatıni o yül mek meselesi ötede beride söy Jene gelen bir mülâhazadır. Bu mülâhazaya göre ekmek yiyen lerden okka başma iki üç ku- ruş fazla alıp bu farkı buğday satan köylüye vermeli. Dile kolay, güzel bir fikir. Gi de tatbik et!.. Buğdayın iyes adaki fiatı dünya fiat! evazin bir haldedir. & YER Sl zi ler g e le mü Tabii Ucarst ve rekabst kanunları ca | vi oldukça buğdayı pahalılaştı- ramazsmız... Buğday pahalılaş- mazsa ekmeğe koyduğunuz üç kuruşu ya değirmenci yer, ya- hut furmci! Bu iş böyle ola dursun, İstan bul Ücaret müdiriyeti ekmeğe yapılacak bu narhın nasıl kon- trol edilebileceğini üzün derin tetkikten sonra pek ameli bir çare bulmuş ekmekler üstüne pul yapışacak" Met g Bu pul yapıştırmak garibe- # kalk sini bir de eski istihlâk kanu- ke ve hunun tatbikinde görmüştük. Playa Üstünde pulile tatsız bir arzu- «Hiç hal gibi duran kavunlar, kabak lar ve hıyarlar vardı. Hattâ yu « murtaya bile yapıştırıyorlardı. © Onun için ekmeğe pul yapıştır mak fikri o kadar kız oğlan kız dei imdi bu pul yapıştırma usu lünün tatbik edildiğini farzede lim... Bakın eler olur?.. Evvelâ fırıncı mutlaka pul — » Suz ekmekler çıkarır o ve ucuz o 1 satar, Bunu o yakalayanlardan bazısı fırmcıyı tehdit eder pa- | a bazısı göz yumar işti İk eder... Bir karişıklık. bir İİ een gider... netice müsbet v ir sürü karışıklığı mucip olur ve bu usulü £ ildirirlar. . Onun için gah nereler fena olinaz!, pi Dr. Hikmet Hamdi Bey merhum Hiç intizar edilmeyen bir | manda aramızdan ayrılan ve bugün cismi ebediyetin eşiğine konacak 0- lan Recai E£, ahfadından Dr. Hik met Hamdi Bey merhum emsali pek az yetişen ve gaybubetile bıraktığı za» boşluğun dolmasına imkân © olma yan simalardandır. Açık ve asil bir masiyenin biç kirlenmeyen bir kalbin sahibi olan Hikmet Hamdi Bey fazilet ve ke mal medlullerinin gayesine vâsıl ol- muş insanlardandı. Kendisini yakından © tanıyanlar merhumun maddiyat ve maneviya- tının baştan başa faziletten örülmüş ve kâmil bir insanda bulunması lâ- zim gelen bütün evsafı nefsinde ce mettiğine kanidirler. Vefâ, kadirşinstlik, tevazu, isti- kamet ve mertlik gibi hüsmünhlikm herhangi bir faslı açılırsa onda Hik: tün mehasin kaideleri: yade fil ve hareketlerile ifade eder | ve kendisine bu hareketlerile herke. sin muhabbet, hürmet ve itimadını eelbederdi. ... Dr. Hikmet Hamdi Bey Fennin son harekâtmi takip eden ve oku- yan bir tıp âlimi idi. Senelerin ağar. tığı beyaz sağlarının tecrübelerle geçen uzun seyirleri merhumu'mem leketimizde nadir yetişen tep âlim- lerinden yapmıştı. Senelerce resmi devairde ve doğup büyüdüğü Uskü- dar muhitinde merhumun © şifakâr tedavisine mazhar olmayan yok gi bidir. Meslek aşkı hemcinsine yar | dum arzusunun verdiği heyecan ile yaz kış gece gündüz her hangi bir hastaya yetişen rahimkâr bir oldi. Munis ruhunun hasta üzerindeki in şirahlı tesiri de ayrıca mahzar oldu. | ğu tecellilerdendi. *»» Merhum sanayii | müncezip ve bu alâkası filen isba teden bir san'atkârdi. Mesikide bi yük bir behresi vardı. Yüksek bir ressamdı. Ressam Rıza Bey m mun janrı üzerinde senelerce çalı şan Hikmet Bey çok kıymettar. ve sanfatin yüksek derecesine yetişebi- | len yüzlerce eser bırakmıştır. Tob- lolarınıa altındaki (Doktor Hikmet Hamdi) imzası geniş ve büyük mev zulara uzanan bir hüviyet © sahibi olduğunu ifade eder. Resmi vazifesi Hılassıhha mü zesi müd di. Müzenin banisi | bu zattır. Memleketimizde ilk defa kurulan ve intibahlı faidesi no fin gözü önüne konan bu müessese müstekillen mevcudiyetini Hikmet Hamdi Bey merhuma medyundur. Ömrünün son dek'kaşına | tekad. düm eden saatlere kadar Beyin İ da kalırsa bu yülesek ruhlu 5 san'atkâra karşı pek büyük bir ka dirnaşinaslık yapılmış olur. . Hikmet Hamdi Bey gençliğinde hattâ kismen son zaman larına kadar sporlada uğraşmıştır. İ Memleketimizde teknik sporun ku. vulmasında bu zatın bü eti | ve tesis ettiği muhitte hiç yorulma, | Beyazlanmış sa- | sının gerçevelediği möil © çehresinde | sporun âsarı henüz bakiydi. Metin vücudünde dürüst ahlik; gibi vet ve zindeği ineşhut merhum İ ük bim yan mesâisi var » eş Bütün bu meziyetleri ah seklikleri ilim ve irfan faz taşıyan Hikmet Hamdi Bey merhu'n her şeyin fevkinde memleket işleri. ne canügönülden merbut bir valan- perverdi. Memleketin inkilâp seyi leri içinde itilâ ve terakkiye müte- vece mesaide dalma vazife ve yer | almış ve dalma müsbet çalışmıştır. Işgal günlerinde memleket müdafa asına matuf hareketler için çalışan merhum son zamanlarda Cümhüri. yet Halk Fırkası Üsküdar kazası i intihap edilmiş kendisini se daha ziyade / sevdirmi Biâman ecelin nihayet verdiği bü. tün faaliyeti maddeten mataimam kal | mış olsa da manen gayesine vâsıl ol | | muş addolumabili Hik: Hamdi Bey dünden ii | baren biz fanilerden ayrıldı. Ebedi Yetin fezası içinde © her an bizden | uzaklaşan bu zat arlikamda hiç s5 | meyöcek mürlu İ doğru eve koştu. tin derinliği kadar uzun ve büyük | tür, Kaysı Geçen gün Adolf, kasabadan | üç kilometre uzaktaki tarlasını hasada gitti. Öğleye kadar ha- sadı bitireceğini tahmin ediyor du. Fakat bu sene hasat bol ol duğu için, saat on bire geldiği halde, tarlanın daha ancak ya- rısını bitirebilmişti. Kendisine yardım için tarlaya gelen oğ- lu Jül'e dedi — Bu işi biz akşama kadar bitiremeyiz, sen doğru eve git. Öğle yemeğini © buraya getir. Ayni zamanda bana testereyi de getir. Şurada dalları kesile- cek bir kaç ağaç var. Onları da keselim. Çok çevik ve ateş gibi bir ço- cuk'olan Jül tabanı yağladı ve Annesi alelacele bir şeyler hazırladı. Bir kaç sucuk parça- 81, akşamdan kalmış sövüş ve içük bir kapta da şeftali reçe- li, ekmek ve saire... Hepsini de meşin bir torba- ya doldurdu ve Jül torbayı boy suna: geçirerek yola revan ol. Fakat tam yarı yola geldiği zaman elini alnıma vurdu: - Eyvah, dedi, testereyi u- nuttuk , Akılzıs başın cezasını ayak çekermiş. Jül, babasından tek- dir işitmemek için tekrar eve dönüp testereyi almaktan baş- ka çare olmadığını anladı, Çün kü babasının, emirleri yapıl. mazsa son derece kızdığını pek âlâ biliyordu. Kaç defa bunun | tecrübesini yapmıştı. Az mı da- yak yemişti Jül? Yalnız boynundaki heybeyi de, Allahın o sc: da eve ka. | dar tekrar götürmekte £ yda olmadığını düşür Yolun tam sinde küçük | ir ayazma vardı. Kapalı bir taş odanın içinde serin bir su, büyük bir haç ve bir de duvarın oyukluğu içine konmuş aizze- den birinin heykeli. Yarı yan mış mumlar, bu kapalı höcere- nin içinde ecaip bir koku bırak mıştı , Jül, boyaundaki heybeyi aiz- zeden birinin himayesine ter. Yangın Ha; | kelin, kaysi reçeli yemiş di — Pransırci ketmekten muvafık bir şey ola mayacağını düşündü. Öyl bunların ruhani büyüklükl anasından daima işitir durur- du. Heybesini tam heykelin yak ucuna ve kovuğun içine bı- raktı ve şimdi daha hafif, koşa koşa eve döndü. Fakat on adım ileride, bir a- ğaç altında serinleyen kır ser- serilerinden Bramfon, çocuğun yaptıklarını — görmüştü. Bu Bramfon'u belki tanımazsınız. Öyle vicdanının üstünde ağır yükler taşımaz. Vicdanı yoktur ki ağır yükler taşısın. Çocuk daha yüz metre uzaklaştıktan sonra, yavaş yavaş ayazmaya yaklaştı içeriye girdi ve heybe muayene et- tikten sonra, eline geçen şeyle- ri zevkine muvafık buldu, Faz- la naz ve istiğna göstermeden, sucuklara, sövüşlere ve kaysi reçeline saldırdı. Heybenin di- bine darı ektikten © sonra, bir- denbire kafasında şeytani bir fikir dolaştı. Çanakta bir mik- dar kalan kaysi reçelinden aiz- ze heykelinin ağdını bulaştırdı. dam, kovu- ğun içinden hiç bir şey yapma- dan $erterinin her hareketini seyretmişti. Yarım saat sonra Jül, bu de- fa elinde testere olduğu halde, heybesini almak için yorgun argın ve kan ter içinde ayazma- ya geldi. Fakat elindeki hey- benin çok hafiflemiş olduğunu farkedince, açtı ve içini bomboş görünce köpürdü; — Vay canina, nevaleyi kim aşırdı? diye düşündü. a baktı, ve a- izzenin heykelini bu felâkete şa hit tutmak isteyormuş gibi, yukarıya bakt rden bire hey gibi, olduğunu gördü. anamad;. Belki ha- kikat meydanda duruyordu. İ-| nanmamak kabil'mi 7 O zaman kollarını göke kaldırdı — Allahım, dedi, artık bun- dan sorra kulların kime inan- sın... meyusa- at Nakliye Kaza Kaza Otomobil ANADOLU SİGORT ŞİRKETİ Türkiye İş Bankası tarafından teşkil edilmiştir. Adres: 4üncü Vakıf hava Hakiniş Han Telefon: b 531 t Heklebinin Te'graf: İm'ivaz kaydı kabul şeraiti 1 — İkinci maddede yazılı şartları haiz bı ve vesaiki hi 2 ile Ağustosun birinei Yeşilköyde mektep müdürlüğüne müracaat eylemeri lizi eğ İstanbul hı de bulunup ta vaziyetleri şeraiti dehüle te. vafuk eden taliplerin dahi işbu vesaiki mektep müdürlüğüne irsıl ile alacakları cevaba göre 2 — Şerait şunlardır: A — Türk olmak; B — Taliplerin orta msktep ikmal etmiş ve asgari on yedi mi yaşında olmaları lâzımdır. edenlerle orta mektep tahsilin hareket eylemeleri icap eder. (lise sekizinci sımf) tahsilini yaşını bitirmiş ve azami yir- (orta mektep tahsilini ikmal yüksek tahsil den görenler imtihansız olarak kabu! edilirler.) Şehit, malül, asker ve san'- atkâr evlatlarile ecnebi diline Mektep kadrosu orta mekt dolmadığı takdirde orta mekte; renlerden usuli vechile müsabal C — Tamüssihha bulunmak tahane hey'eti sıhhiye raporu | D — Ahlakı mazbut olmak veya mahküm olmamak. vakıf olanlar tercih edilir. <p tahsilini ikmal edenlerle p tahsilinden dun tahsil gö- ka ile alınır. (mütehassısları tam olan has- âzumdır) ve hiç bir cürümle mazmun E — Mektebe kabul edilecek talebeler: Gedikli küçük zabitler hakkındaki 1001 numaralı kanun mucibince muamele kıtaat gürür'er. (Mektebi muvaffakiyetle ikmal edenler ha: İ) ssn3 mdcetle hava gedikli kü- ve mürssesatında (ON çak zabit olark ayi vazife edeceklerini taahhüt edecek- dir. “3 —. Müddeti tahsil İKİ senedir. 4 — Kaydıkabul müamelesi edecek ve bundan sonraki müracaatlar kabul olunmıyacaktır. 15 eylül tarihine kadar devam 5 — Askeri pilot olmak ve askeri »tayyareciliğin diger ihtisas iş'erinde kullanabilmek için evvela hava moıkinist mektebini muvaffakıyetle ikmal etmek şarttır. birinci teşrin bidayetinde “başlanır. 6 — Derslere HORHORUNI Beyoğlu Tokatlıyan yanında mektep sokak 35, Cilt ve emrazı İ | (3) Neseli (3) | kuk bu ki 1931 el |Çapras kelimeler | ünkü şeklin halli : LL | Yeni şekil Soldan sağa 1 — Kırmızı kır çiçeği <e toprak (3) yiğit (2) 2 — Uzuvlar (3) Keder (3) Za- man (21 3 — Nota (2) Davul (3) Çok değil (2) 4 — Aldatmak (4) İyi (3) 5 — Irat (4) Cemi edatı (3) 6 — Ekmek (5) Beyaz sarı kır siçeği (7) 7 — Kasımpatı (9) 8 — Meyva (3) 9 — Mor çiçek (7) Nota (2) 10 — Lâin (5) Masset (2) Aza © 11 — İbadet (4) Birdenbire (3) (4) İn- Yukardan aşağı 1 — Söz (3) Efsanevi kuş Sır (2) 2 — Uzuvlar (3) Kazanç (3) İç-| ki (3) 3 — Nota (2) Kokusu güzel bir | çiçek (8) İ 4 — Pislik (3) Zamlar (5) 5 — Çiçeklerin sultanı, (3) nevi kumaş (5) 6 — Su kabı (4) Zaman (2) 7 — Umit et (2) Başına H ve ederseniz mat etmiş olursunaz (e) Bir ili- 8 — A E Tekil suali (3) 9 — Çoğaltmanın aksi (7) 10 — Boy değil (2) Romen para- sı (3) Baş (3) 11 — Çiçek (8) DEVREDİLECEK İHTİRA BERATI *“Tayyarelerin sathı o bamiline ) nit walahat” hakkında olan beratı talebi için İstan: | eti celiletine 25. Ağustos | 1928 tarih ve 24695 numara ile mu | kayyet müracaat üzerindeki hukuk bu kere ferağ veyahut ceğinden mezkür e etmek arzunun aş Han Na. 43-48 de mia | H. W. İSTOK Efendiye mü. tarı, DEVREDİLECEK İHTIRA BERATI “Tek satıhlı tayyarelere ait 15 isbat” halkında olan bir ihtira be. rati Lalebi için İstanbul Vilâyeti cs- | Ülesine 27 Ağuster 1928 & takdim olunup 24759 nu mukayyet mürnenat üzerindeki erağ veyahul icara ve | rileceğinden mezkür ihtirayı satn | almak veyahut isticar etimek arzu- sunda bulunan — zevatın İstanbul Bahçe Kapı Taş Han No, 43-48 de mukim vekili HW. İSTOK efendi. ye müracaat etmeleri, MÜZADEYE İLE SATIŞ 1931 temmuzun 24 üncü cuma günü sabah saat 10 da Beyoğlunda İstiklâl caddesinde İmam sokağmda 5 numaralı Ziya Bey apartımanının. 4 numerolu dairesinde © mevcut ve muteber bir aileye ait nefis eşyalar müzayede suretile satılacaktır. Kanape, 2 koltuk ve 4 sandaliye- den ibaret mükemmel asri o küçük salon takımı, aynalı dolap, lavabo ve geçe masasından mürekkep nefis lüke yatak oda takımı, ceviz masif büfe, masa ve muhtelif sandaliyeler aynalı ve aynasız dolaplar muhtelif perdeler ve storlar, © portmantolar, kolonlar elektrik avizeler ve abajur- lar, muhtelif tabak ve kadeh takım- ları, kadife kaplı kolonlar, lâke de- mir karyolalar, çini sobalar, muhte- H€ sandaliyeler şezlong ve sair bir çok eşyayı mefise. Zarif Anadolu ve Acem halıları ve seceadeleri ve hay k cedit muşambalar. Pey sürenler. ! İSYARBUEHN kisi 7g No: 68 (77 Yazan: MH. Wi Kadın pencereden eğildi İşte taraçaya geliyor. Uzun boyl ince belli, güzel bir kadın..! — Sakın bana bir şey vadet- me! Mert bir erkeğe benziyor- sun, olabilir ki, yapamıyacağın bir şeyi vadedersin!.. Hüsrev'in canı sıkılmıştı. Sihirbazı bir an için rencide etmek istemedi: — Haydi şu aynaya bir daha bak bakalım, dedi, Eleni ölmüş mü, yoksa yaşıyor mu? ih baz kırık aynası- — Ben bir şey söylemiyece- ğim, dedi, aynaya dikkat edi- niz ve gördüklerinizi bana söy leyiniz! Hüsrev derin bir saffati kalp le sihirli aynaya bakmağa baş- ladr. Odanın içinde büyülü ve baş döndürücü bir duman dalgası vardı, Zamora sordu: — Bir şey görmüyor mu- sun? — Görüyorum.. deniz kena- rında ufak bir ey... Başka,.? Güneş ufukta bir bulutun arkasına gizlenmiş.. caddelerde gözleri dumanlandıran garip bir loşluk var... — Evde neler görüyo: tun? Hüsrev gözlerini oğuşturdu: — Evin taraçasımı görüyo- rum.. iki yüksek çam ağacının arasına sıkışmış, denize nazız bir oda... pencereden bir kadın | başı görünüyor... Taraçada w. | zun bir sedirin kenarında şarap testisi ve iki kadeh var.. — Percereden denize bakan kadını tanımadın mı? — Hayır... — Dikkat et, tanıyacaksın! Hüsrev aynaya eğildi: — Kadın pencereden çekil di... İşte, taraçaya geliyo: zun boylu, ince belli. güzel bir kadma benziyor, Kelebek gibi sarsılmadan yürüyor... İşte, se dirin üzerine uzandı.. şarap ka- dehini doldurdu.. bir kaç yu- dum içti... Zamora sinirlendi: — Hâlâ tanıyamadın mı? — Yüzü gölgeli, Zamora! — Bekle, güneş çıksın! Güreş (Eyip) in üstünden göründü — Bulut dağılıyor.. aydınlandı... — Aynada kimi gödün? — | Hüsrev sevinçle hayi kardı. | — Sevgilimi. ta kendisi... E leni'yi görüyorum! İşte, bir ka | deh daha doldurdu., leni..! EK Hüsrev ne söyleyeceğini şa- şırmaşt, — Sevgilim ölmemiş, Zamo- ra! Eleni yaşıyor, değil mi? Bizanslı sihirbaz başmı yu. karı kaldırdı ve mütehakkima- ne bir tavurla : — Yaşadığını gözünle gör- dün ya.. bana ne soruyorsun? Bu ev nerede acaba, Za- mora? Taraçanın kerarındaki parmaklıklar Venedik tezyina- Lına benziyor. Eleni acaba Ve- | nedik'te mi — O ka zakta onu aynada göremezdin! O, se nin yaşadığın memlekette yaşı yor.. senin teneffüs ettiğin ha- vayı teneffüs ediyor. Güneş ar- kasından batıyor, demiştin! De mek ki, Eleni, Haliçte oturu- yor... — Haliçte mi oturuyor de- din, Zamora? Bu kadar yakm- da demek... Hüsrev aynadan gözünü a- yırmıyordu: — Ah, onu bir defa kucakla- yıp kollarımın arasında sıkabi ortalık bir | oturuşu, ne neş'eli şarap | var? — Yanında! duruyor ? — Evet. bu i min acaba? — Odadan taraçaya 8 ne bakılır; bekliyor... dikkat et, kim $ cek bakalım! Odanm içindeki sihirli man Hüsrevin başını | müştü, — Gözlerim kararıyor, | mora! Artık bakamıyacağI Beni sevgilime kavuştur” | İhtiyar sihirbaz, delikanli şakaklarını uğuşturdu: | — Biraz daha bak., 8: nin kiminle yaşadığım da : görürsün! Aynanın içinde ufak J cikler uçuştu. Hüsrev gözl açtı : — Bir erkek. zayıf, Hİ sırıtkan bir erkek.. Eleni W dığı sedirin üstünden fırlf boynuna sarıldı... İşte öpÜ yorlar... hem de ne öpü Allahım! Herif, Eleni'nin yanaklarını ısırır gibi ... Bu adam kim acaba, İ mora? — Dikkatli bak, belki sm! — Tanıyamadım.. iskelet) bi, sade kemikten yapılmış! adam.. Kafamın içinde kuru, zayıf bir adamın tecessüm etmiyor.. Ne küs! bir erkek, Zamora! Bu ad | ne mütecaviz bir erkek.. nin elini avucunun i siddetli sıkıyor, öyle eziyor Bak, Zamora, sevgilimin ri sulandı... belli ki canını kahalarını işitir gibi oluyor Zamora gülerek sordu: — Haniya, biraz evvel € yandığını, gözleri sulandıği söylüyordun? — Şimdi va çimli di | baş başa verdiler; şarap ii içi lar... Kuru herif koynundaf, yaz kâğıtlar çıkardı... Eleni kaşlarını çatarak bir şeyler ” latıyor... Artık, tahammül! kalmadı, Zamora! — sevgili bu herif, iğfal etmeğe çel, Eleni sevin: vindi.. fakat elindeki kâğıtları tekrar ko na sokuyor. Bu kâğıtlarda E ninin mukadderatına, line taalluk eden bir yazı Eleni yalvarıyor. Kuru ellerini öpüyor.. dizlerine W nıyor.. Ah, konuştuklarını tebilsem, Zamora! Bu sah! bana göstermeğe müktedir ! yorsun da, onların sesleri0i den eriştiremiyorsun? Ç: cağım, Zamora! Eleni, bir gibi yerlerde sü | rıyor.. İşte, bitap dirin üstüne düşt lamak istiyor... elbiseleri dı., bağırıyor.. çırpınıyor. / lan ağzında çırpınan bir bi.. Bu herif sevgilimi boğ? Zamora!.. Eleni'yi bu a rın pençesinden nasıl ki çi ? sem, Zamora!... Bak, ne güzel aksim Bahçesi BUGÜN MİLLİ BAYRAM münasebetile Varyete programile Matine Tenzilât Gsen MESHUR MUCANNİ lı fiatlar | MONTU öasnlen 2. zel