' Alman aktörü Emil > Yanings sinemaya nasıl intisap etti? Ailesi - çocukluğu - maceraları - hayatı Emil Yannings muzunda Nevyorkta Brockiyn da doğmuştur. Babası mutfak takımı imâl eden bir fabrikatör dü. Kendisi de Amerika'da, fa kat Alman ana ve babadan doğ muştu, Emil on yaşma geldiği Zaman, anası hastalandı ve dok tor İsviçreyi tavsiye etti, O va kit bütün ailenin hayatı değiş- ti. Emilin karısını pek seven ba bası, işlerini bırakarak, karısı İ ve dört çocuğu ile beraber (Werner, Emil, Walter ve bir kız) tereddütsüz Avrupaya git ti. Werner Yannings şimdi Şanghayda mühim bir ihracat tüccarıdır. Walter Berlinde U- fa film müessesesinde senaryo İlar yazıyor. Hemşiresi Silezya” da bir hâkimle evlidir. Babası ölmüştür. Fakat anaşı berha- yattır ve Berlindedir. Zürih'te geçen iki seneden aile nihayet İsviçreyi ter . Emil'in babası Almanya da Gerliz'deki ecdadını mali kânesine gitti. Bu seyahat E | mil'in muhayyelesinde çok bü yük tesir bıraktı. Muhtelif şe- hirlere uğradıkça, çocuk kendi | adam hissetmeğe sini büyük İ basladı. Bu tarihte Emil'i üç şey cez bediyordu: Tiyatro, orman, de niz. O tarihte büyük kardeşini bahriye zabiti olan arkadaşla” rından biri ziyaret etmişti. Bah | riye üniforması Emil'in çok ho İ şuna gitti. O da artık mesleği- ni intihap etmiş bulunuyordu. On dört yaşında iken bir gün biriktirdiği paraları, elbise sini ve bir kaç tiyatro kitabını yanma alarak babasının evin- den kaçtı. Üçüncü sınıf bir İet alarak Hamburg'a gitti. O- rada hareket edecek ilk vapur- da iş bulabileceğini zannediyor du. Ve hakikaten de vapurlar- dan birine kamarot muavini 0- larak angaje edildi. Memnun- lerin yolu üstünde görüyordu. Fakat mutfakta kendisine pa- tates soydurmağa başladıkları zaman, inkisara uğradı. Bilhas sa arkadaşlık edeceği tayfalar haşin ve küfürbaz insanlardı. Herkes kendisine emrediyor- du. Bir dakika nefes aldığı yok tu, Uykusuz bir bir ki bir tayt gece, Şiller'in alaya başladı. Sonra da elinde- ki kitabı alıp, pencereden deni ze fırlattı, Emil ağlamağa baş ladı. Tayfalar uyandı ve çocu- ğun daha bir kaç kitabı olduğu hu öğrenince, tutup hepsini dö denize fırlattılar, zamandan itibaren Emil bu hayattan tiksindi ve vapur İngiltereye uğradığı O zaman, bu yabancı memlekette ne ya- ! 1886 tem-/ pacağını bile düşünmeksizin, vapurdan kaçtı, K Londra sokaklarında işsiz, güçsüz hayli kara günler geçir di. Tam bugünlerde, babasının İsviçrede tanıdığı dostlarından Albert Ballin'e rastgeldi. Bu a dam Hamburg - Amerika kum İ panyasının müdiri idi. Ballin, Emil'i perişan kıya- fetle Londrada görünce şaşırdı ve haşladıktan sonra çocuğu Almanyaya gönderdi. Emil babasının yanına dö- nünce, artık okumaktan başka bir şey düşünmiyordu. ve mo- del bir talebe olmuştu. Fakat tatlı aile hayatından pek çabuk usandı, ona heyecan lâzımdı. Heyecanı evde bulamayınca, Şehrin tiyatro rejisörlerinden birini tanımıştı. İstediği kolis- lere girip çıkıyordu. Az sonra bütün artistlerle ahbap olmuş- tu, Netice şu oldu ki, şehirde tiyatro mevsimi geçip te aktör ler, turneye çıkınca, “Emil de beraber gitmek istedi. Bu su- retle gene hiç bir şey söylemek ailesini ikinci defa terke- diyordu. Emil haftada takriben bir do lar kazanıyordu. Bazan da faz- la bir iş veril daha ziyade kazanıyordu. Yavaş yavaş ta- bii istidadı görünmeğe başladı ve hakikaten şayan: hayret bir sür'atle tiyatroculuğu en kü- çük teferrüatına kadar öğren- di, En tecrübeli aktörler bile bu istidadı tasdik ettiler. Bü- Bi başka yerde aramağa başladı. | | Max Reinhardt şöhreti Emil Yanings tün rolleri ezberlediği için, has |İ ta aktörlerin yerine oynardı Bir gün belki çok çalıştı dan ve yahut iyi besleneme: ğinden hasta düştü, Bunun ü zerine trup müdirine artistler gibi muntazam maaş verilmedi ği takdirde, bu işi bırakacağını söyledi. Çünkü kendisinde bir artist olmak kudretini duyuyor du. İyileştikten iki gün sonra Gardelegen tiyatrosunda bir jön premiyeye ihtiyaç olduğu- nu işitti ve dethal trene bine- rek a gitti. Tiyatro müdiri, gelen deli kanlın çehresinden bü işi ya pabileceğine hükmederek, ken disini tecrübe eti Emil gösterilen yere baktı ve müdire okısmı ve isterse deva. munı ezberden okuyabileceğini söyledi ve okudu. Öyle ki, mü- dir kendi bütün dramı yu- karıdan aş: a okuttu. Ak şam üstü Emil tiyatroya anga je edilmişti. 1906 da Almanyanın en ma- ruf tiyatro müdirlerinden olan ittik- çe büyüyen Emil Janning: mağı kafasına koymuştu ve ni hayet te aldı. Ondan sonra harp çıktı. Jannings tevellüdü itibarile A merikalı olduğu tan istifade etti. Tiyatrolarda devam ettiği için yerinde kal. dı, 1915 te Emil daha fazla pa ki abilmek için sinemaya . Nihayet Ribert ee sineda bir rol tevdi etti. Erna Morena “Zavallı hava,, ismindeki ilk filmini çevirdi a Norma Talmadge Norma Talmadge müttehit artistler şirketinden ayrılmış- tır, Kendisine Avrupada bir fir ma tarafından müsait teklif der meyan edildi film çevirmek üzere Avrupaya gelecekti, Disraelli filmini başka bir yıldızda, George Arliss Ameri- | kadan ayrılıyor. Londrada Els tree stüdyolarında film çevire- | cektir. Griffith müttehit şirketindeki hissesini25500000 İİ franga satmıştır. Alman yıldızlarından Cherlotte $: za Marion'un babası Marion Davies'in Nev-York barosunda avukat bulunan ba- bası kızından uzak kalmamak için Hollyvood barosuna dahil | olmuştur. k İ şimdi tahtelbahirlerini de tayyare” inden yakında | artistler | 14 | Dünyada eler Prenses Ileana Temmuz sonunda evleniyor «“renses İleana Kraliçe Elen BUKREŞ, 13 (A, A) — Lupta gazetesi, prenses İleana'nın izdivaç nihayetlerin- | de innin'da yapılacağını yazmakta | dır. BUKREŞ, 12 (A. A) Helene'nin hasıl olan bir uzlaşma neticesinde memaliki ecnebiyeye gi || deceği hakindâki haberler ve bu uz laşma etrafinda verilen tafsilât Ra dor ajansı tarafmdan tekzip maktadır, Prenses Helene bu gün Bükreş!'te bulunmaktadır. Ve bu ha ber mahiyetinde hiç bir karar itti- | haz olunmamıştır Tayyareli bir tahtelbahir merasiminin temmuz Prenses || i olun- Tayyarelerin müstakbel harpler- deki büyük rollerini bilen ingilizler, lerle techiz ötmeğe başlamışlar. Yukardaki * *M. 2” tahtelbahrinin ıyrıca bir de“deniz tayyaresi vardır. 4 dük Bu tayyare hususi hangarında mu- hafaza edilmekte ve tahtelbabir tay- | yareyi de gövdesine alarak denize dalmaktadır, Tahtelbahir su sathına çıktığı vakit, lüzum görürse tayya- reyi hangarından çıkarıp uşurtmak tadır. Fransa, umumi bahis tutuşmağı menediyor PARIS, 12 (A. A) — Epsomat yarışları neticesi aradında bir müsa baka açarak bü neticeyi tayin ede. | ceklere 7500 izterling mükâfat deden 3 gazete 4700 ftank nakti ce» zaya mahküm olmuşlardır. Bu ga: zeteler, umami bahs tutuşmasını meneden kanuna tevfikan cezalan. dırılmışlardır. vas ! 13 üncü Louis'in yeni ile | bir tablosu PARİS, 12 (A-A) — Le Jouri mal gazetesi “On Üçündü” Lowis'is çocukluğüru göslörün bir tablonun Versailles sarâindan çalınması ha- disesi hakkında tahkikat yapılmak. ta ve bu tahkikatın gayet gizli tü. tulmata olduğunu yazmakadır. Har sız, tablonun yalhiz tuvalini kesip çerçevesini burakımıştır. bir ecnebiden şüphe edilmekte ve bu şahsın hüviyet va mevkıinin büyük bir velveleye bais olacağını ilâve etmektedir. Hava seyahatleri MILANO, 13 (A. A) — Milano. Charters - Belerat - Bükreş - Sofya ve avdet hava seyyahatine teşebbüs eden 4 Franz bombarduman tay çıkarmiş, Le Journal, yaresi dün buraya gelmiştir. Yarın Belgrat'a uçacaklardır. Bir banger mahküm oldu MİLANO, 13 (A. A) — Londra da Hatry meselesile alikadar oldu. ğu tebeyyün eden ba Gialdini beş sene hapse mahküm edilmiştir. TE o kadar tatlı geçer. olmak üzere, çifter çifter durarak bir halka teşkil ederler. İ Çifti Bu oyun bahçede oynanır ve oyun suların adedi tek olmalıdır. Oyuncu adedi ne kadar fazla olursa, oyun da Oyuncular biri diğerinin önünde Hızlı davranarak kendisine bir €ş bulamayan açıkta kalır. Bu açıkta | kalan çiftlerin arkasından halkayı | koşarak dolaşır ve nihayet her hangi bir çiftin arkasında birden bire du rur. Bu çiftin önünde bulunan, açık | ta kalanın arkaya gelip durduğunu malı ve bu defa kendisi halkayı dola | #arak, her hangi bir çiftin arkasında durmalıdır. - Oyun böyle “devam © der. Çiftlerden önde bulunup ta açık ta kalanın kendi eşinin arkasına dur duğnu hissetmez ve derhal koşuya çıkmazsa bir gaj verir, Geveze çocuk Mürebbiye küçük Cemile dedi — Bugüm seni gezdirmiyeceğim, yağmur yağıyor. — Neden yağmur yağıyor? — Çünkü sen dün çok sualler sor dun da ondan — Niçin çok sualler sordum? — Çünkü olur olmaz her şeyi öğ renmek istiyorsun. — Niçin her şeyi öğrenmek — Cemil Beylerde de ça'ıştık mı? — Evet, ispatını isterse- niz, valizimde onlara ait bir saat var, göstereyim. Kavga Gayet zayıf bir adam, gayet şiş man bir adamla sokakta kavgaya tutuştular. Şişman zat: — Şu çı görenler memlekette kıt nederler be! Zayıf zat : — Senin de şu hali- ni görenler, memlekete kıtlık getir- di demezler mi? Tuzsuz yumurta — lelâl Hanım, hakikaten bıyık. | sız öpücük tuzsuz o yumurtaya mı | msiz halimi k var zan- benzer? — Efendim, ben hada, — Haydi haydi, sıkılma, söyle, — Efendim, ben daha tuzsuz yu- | murta yemedim i Tavşan kardeş ve rum? Mürebbiye Cemilin annesine git- fi — Ben bu çocukla baş edemiyece #im Hansmefendi, dedi, bir sualine daha cevap vermeden başka bir sual | derhal hissederek hemen sıradan çık | soruyor,. Cemilin annesi içinden — Tupkı babası gibi! Dedi. Fakat bunu huyundan vazgeçir- mek lazımdı, Cemili karşısına aldı. — Cemil dedi, bak sana bir masal söyleyeceğim. Her şeyi öğrenmek isteyen ve çok sual soran bir çacu- ğun masalı. Evvel zaman içinde. — Bu evvel zaman içinde dediğin kaç sene evvel? — Evvel zaman içinde dedim yâ, her şeyi öğrenmek isteyen bir çocuk varmaş... — Her şeyi hasıl öğrenirmiş?. — Çok süaller sörarmış. Bir gün annesi... — Annesinin ismi ne imiş? — Farzedelim ki Fatma. — Neden Ayşe değil? — Çünkü Fatma da ondan. Bir ynam Yeni şoför Geçenlerde Sirkecide bir genç, bekleyen taksilerden birine yaklaş tı. Karşılayan şoföre daha bir şey. ler söyleyeceği sırada, iki kuvvetli kol kolundan tuttu ve kendisini baş ka bir taksiye doğru sürükledi. Ora da alelâde bir paket gibi otomobilin içine atılacaktı. Tam bu cü bir şoför gelerek, iki “ üsta dane bir tekme ile sağ tarafa yıktı ve komali nezaketle müşteriyi kendi otomobiline davet ederken, bir dör. düncüsü peyda oldu. Bu dördüncü şoför, boks talimleri mi yapıyor, ne dir, üçüncüsünün çenesine bir di/ ret indirdi ve müşteriye sol elile Yol göstererek derhal otomobilinin kapısını açtı : — Buyurun efendim, dedi, nereye emrediyorsunuz? Zavallı müşteri şu cevabi verdi: — Zahmet etme arkadaş.. Ben de seyrü seferden kâğıt çikârttım. Ya- rm arabamı buraya getirip şoförlü- ğe başlayacaktı, Buraya “gelişim den maksadım, sizlerden arabamı getirmekte mahzur olup olmadığını sormaktı. ada üçün E! Abdullah Efendi gene karısile kavga etti ve hattâ üstelik bir de tokat yedi. Derin bir nefes alarak — Ah, eğer bilseydim. — Bilseydin, neyi? — Ah ğer bilseydim, üç sene | evvel., — Üç sene evvel, ne? söne evvel, buyün bana tokat atan bu ele talip olmazdım, — Uç kavonozdax. a | gün annesi kendisini mürebbiye ile gözmeğe göndermiş. — Mürebbiyesinin ismi ne imiş? — Farzedelim ki lelâl Hanım... — Ne için Fatma değil? — Eğer sözümü kesersen sana bil tokat vururum. Küçük çocuk mürek biye ile gezmeğe gitmişler. Daha üş dört adım atmadan karşılarına bük yük; bir timsah çıkmış. O zaman Cemilin sözleri daha bü yük bir alâl — Timsah çocuğun üzerine döğ. ru yürümüş, Mürebbiyesi demiş kiz — Aman timsahla konuşma! Son ra seni yer. Fakat çocuk fena bus yundan dolayı kendisini tutamamış. Timsaha kaç tane dişi olduğunu sor muş. Timsah ta çocuğu yutmuş Bu masalın Cemilin üzerinde iyi bir intiba bırakacağını zanneden ay/ nesi ile mürebbiye bakıştılar Uzun bir süküttan sonra Cemil sordu: — Anne, acaba timsahın karnının içi masılmış? ile parladı. — Şu zatı görüyor muz sun? Benim samimi dost- larımdandır. — Yüksek zevat ile ta- nışıyorsunuz demek. erinde bir cevap Kibar salonlarından — birinde hes in dedi kodu yapmakla meş- bur zat, tanıdıklarından ve hayli, aleyhinde bulunduğu bir kadına yak aştı ve iltifatta bulundu; — Maşallah Hanımefendi. inşallah! — Cok şükür. Siz? — Ben ağır bir hastalık geçirdim; — Hastalık mi? Nasıl hastaklı? — Galiba zehirlendim, Fakat gık sa? Bir tüflü anlayamadı, akın İyisiniz dilinizi ısırmış olmayay