maliyet isrın vindesi “Milliyet, tir. 14 HAZİRAN 1931 DAREHANE — Ankara caddesi Türkiye için Hariç için 400 kuruş BD0 kuruş 75 , 148 1400 ,,, 2700 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş pi Gazete ve matbaaya it işler yete müracaat edilir. ilânların mes'uliyetini Bugünkü Hava vi # Dün en fazla hararet 24 “en âz 16 idi. &y. Bugün ruzgâr poyraz. iZ Hava” açık. Ne ... Deliler iRivayet ediyorlar ki deliler da serbest geziyorlar- *ş.. Hattâ bu yüzden Bakır pt, hastane idaresini muaheze 1, Benim o hastane ile münase- tim vardır. Bu münasebet İli olduğum için değil oranın y'eti sıhhiyesi ; ba bulunduğu kadrosu taşgın » Zaten eğer bir şi gönderildi de kabul ede- dilerse onun yatağını pansi Su olarak kiraya verecekdeğil 'ya.. Timarhane bir del > dola boşanır Onun için Ön bu işiTimarhanenin yetme * #ğine hamlediyorum. Bunun acaba delilerin artması i marazi keşfedip ilâcını bula ıdıkça delilik dairesi genişli- ek ve yavaş yavaş hepimiz ) mucip olan şey delilerin ser “çe gezinmeleridir. Biz ki ya akıllıyız.. İstanbulda, oto bil dilenci, kuduz köpek, giren azgın manda, pkesici, toz dumandan ser- # gezemiyoruz!.. Şu deliler- birini bulsak da N Açık saçık resimler ©. gönderen kariime rim. Vakin bazı gazeteleri e diye kapatırken ıpadan gelmiş açık | saçık ## imli mecmuaların satılmı isaade etmek arasında bir var gibi görünüyor. Fa- Kadro Arif Niyazi Bey daha iki ay evvel kadrodan çıkarılmıştı. O zamandan bu zamana kadar da iş bulamamıştı. Bir gün biriktir i paralardan cebinde son yir beş kuruş kaldığı sıralarda, âvare âvare sokakta dolaşıyor- du. İstanbulun İokantacıları in- safsızdır. Camekânlarına en iş taha aver yemeklerini sıralar- lar. Mutfaklarından en nefis ye meklerin kokuları çıkar, Arif meram anlatmak için: - Ne olursa olsun, dedi, bir lokantadan içeriye daldı. Garson derhal koştu. Takım getirdi, liste getirdi: — Beyim, bugün pilicimiz nefistir. Getireyim de bakın, başka lokantalarda (bulabi misiniz.? — Getir bakalım.. Garson gittikten sonra, Arif İ Niyazi Bey listeye bir göz att. Piliç 45 kuruş. — Beyim, bir zeytin yağlı enginarımız var ki.. Zaten olacak olmuştu: — Getir bakalım.. ti — Bir kadeh te şarap getir. Enginardan sonra mükem- m- bir makarna, ayni zaman- da bir kadeh şarap daha, çilek korapostusu ve... kahve.. Arif Niyazi Bey cebinde son kalar paketten son sigara- yı tellendirip kahvesini içtik- ten sus o geldi ve he- sap çıkardı. Yekün: 15 te gal son dahil olmak üzere 165 ku- ruş. Arif Niyazi Bey cebindeki yirmi beş kuruşu çıkardı ve gar sona uzatarak dedi ki — Al yavrum, bu senin hak- kın.. Sen bana patronu çağır.. Garson gittiği zaman, Arif Niyazi Bey patronun uysal bir insan olması ihtimalini hesaba katarak, bu işten söhuletle sıy rılacağını düşünüyordu. indeki yeni tıbbi ve iç timai bir cereyanın propagan- da vasıtalarıdır.. Amma bu fi- kir doğru mudur? Onu bilmem yalnız kat'i olarak sizi temin e derim ki — bir müddet sonra (ne kadar olduğunu kestire- mem) — medeni dünya dedi miz âlemin mensupları hiç de. ğilse zaman zaman ve mekân mekân bu çıplaklığa revaç ve- receklerdir.. Ve zannediyorum ki eğer sağ kalırsak bize de bu hal pek batmayacak.. Misali meydanda bundan 25 sene ev- velki kendi resminize, deniz ha mamları ve mesirelerin resimle ri ile bu senenin il yan yan geti; Azizim insanların y- guları o kadar çoğaldı ki kim- senin ayıp mefhumunu düşün- meye vakti ve hali kalma: (Birinci kasır) eli Lübnanda, Berutta Fransız müesseseleri, leri, konsoloshaneleri, leri bu havalide bir fran uzu tesis için çalışırken rine en müsait yuva o- bu aşiretleri bulurlar. Yıl takım takım misyoner © bu aşiretlerin arasında dola .trih ve asârı atika muta- “Sisi altında sürü sürü frenk Balebek harabelerini Bahanesile er, Kabilelerle gez- temas €- e bütün bu karşılıklı anlaş bep bizim aleyhimizde- nkler bu cahil arap avlamak - fikrindedir. rin, reislerin maksa hangi bir meselede $1- İtar. Bu arzu bilhassa bu havalide, | Bürhan Cahit kışınca haricin müdahalesile cezadan, tazyikten kurtulmak» | son za- manlarda çok ileri gi isleri her vasıtadan istifade ede i rek ecnebi hükümet: el uzat- | mağa şitap ediyorlar. Genç erkânı harp çok iyi tet kik ettiği vaziyeti arkadaşları- na anlatarak onları bu münase betlere vâkıf etmek isteyordü. Emir çavuşuna odasından harita çantasını getirmesini | söyliyerek devam etti: — Size bunların mevkileri harita üzerinde göstereceğim Anliyacaksımz ki Şamdan, Ha lepten Süveyşe kadar devlet kuvveti olan sahil mıntakasına hemen hemen müvazi olarak Niyazi Bey zil çalan karnma | | yacağma Ve Arif Niyazi Bey ilâve et- | İ ğini ye de öyle git! Gi | lerinin mevkilerini MELLIİYET Harici yarı bir adamdı. Öyle ki Arif Niyazi Bey, onu görünce, zih- nen söylemeğe hazırlandığı şeyleri de unuttu. di? — Şey.. çağırmak haddim de gil. Fakat ben cüzdanımı evde unutmuşum, dalgınlık bu! Her kesin başına gelir. Onun için müsaade ederseniz, paranızı ak şama veririm, Patron şu cevabı verdi: amam a- zizim. Şimdi bir polis çağırı- rım, ona meram (anlatırsınız. — Peki, beni polise. verin, İ ehemmiyeti yok. Fakat polise aranızı sağlam ka zığa mı bağlamış olursunuz.? Patron dişlerini gicırdattı ve yumruklarını sıktı. Fırtınanın kopmak üzere olduğunu anla. yan Arif zi Bey: Belki bir yumrukta çene- mi kırabilirsin, Fakat bu suret le de paranızı almış olmazsınız ki.. O zaman polis beni yakı i yakalar. İyisi mi, siz bana müsasde edin de, pa- ranızı akşama getireyim, dedi. Birden lokanta sahibinin yü | zü güldü: — Seni polise vermiyece ğim, çeneni de kırmayacağım. Adamlarımdan biri bu gün has talandı. Mutfakta iş var. O işi , Yemek parasını bağışlaya cağım. Fakat akşam sekizden evvel seni bir yere koyvermem ba!, Arif Niyazi Bey ne yapsın? Razı oldu Kendisini mutfağa götürdü- ler. Bir yığın bulaşık tabak gösterdilei — Şu önlüğü de tak da elbi- sen kirlenmesin, dediler. Arif Niyazi Bey önlüğü tak- tı. Bulaşık tabakların muhtevi yatını tenekeye boşatmağa baş İadr. Bu sefer içeriden aşçı başı kızdı — Ulan bu herif artık yağ- ları tenekeye mi döküyor? de. di. Hiddetle geldi: — Be adam, sen hiç İokan- talarda tabak ta yıkamadın mı? Şu pancar artıklarını buraya koy, Kemikleri şuraya koy, on lardan bir etsuyu daha çıkar. Yeşil salatayı şöyle. budala burasını damat paşanın yalısı sanıyor. Arif Niyazi Bey tarifi veçhi- le, saat sekize kadar çalıştı, Ta bakları yıkadı. Fakat midesi de adam akıllı bozulmuştu. Beda- va da olsa, artıkların da iltihak iği bir yemek yediğini dü- şündükçe, içi allak bullak olu- yordu. Saat sekizde iş bitince, önlü ğü attı; — Benim iş-biti, gidiyorum, dedi . Fakat bu sefer patron gene yakasını birakmadı. Gülümse- yerek yanma geldi. — Yok, dedi, o kadar çalış- tın ve yoruldun. Akşam yeme sonLE- fendiye bir et suyu getir.. Bak bakalım, daha ne istiyor!, kuvvetli aşiret kolları yer tut- muşlardır. Bu vaziyetin asker- likçe ne kadar tehlikeli olduğu | na şüphe yok değil mi? Türki- ye bir Avrupa devletile muha- rebe edecek olsa sahilleri müda İna edecek filo olmadığı için bü tün Akdeniz sahillerini beğen- diği yerden bombardıman ede- | bilecek.. Bu hücumu da Anado lu kıyılarından ziyade Süriye sahillerinde yapmayı tercih e v Çü avrupalı Süriyede mamurelerin kilometre geri man ve onun her zaafından tifade eden müsellâh k, aşiretler vardır. Berut deronda patlıyacak bir ecnebi topu tâ “Deyrizordaki arap ka bilelerini türke karşı ayaklan- dıral Emir çavuşu haritaları getir mişti. Yüz başı Celâl günlerce üzerlerinde tetkikat yaptığı bu paftaları açarak aşiret kuvvet- birer birer işaret etti, ilis, Aymtap gibi Türk bel yakınlarına kadar ge- — Beni mi çağırdınız efen- 7 iktisadi bahisler | ıv Iktisadi sukut yakında bitecek mi? Yakında ikti başlıyacak mı? Cihan iktisadının aldığı inkişafa göre bu sunle kolay kolay evet demekte tereddüt.etmek lâzımdır. İktisadi sukutun Türkiyeye tesiri nedir? Bundan Türkiye ne kadar müteessirdir? Çok mu? Az mı? Bir bakışa, Türkiyenin buhrandan çok müteessir olması lâzimdir. Ziraat memleketleri sanayi memleketlerine nazaran buhran- dan daha müteessirdirler, Sebebi sanayi memleketlerinde, trust, kartel; gibi monopol teşkilâtları var, mamul fiatlarınm fazla düş mesine mâni ohüyorlar. Halbuki ziraat memleketlerinde böyle teşkilâtlar yok, mah- sul fiatları ala bildiğine düşe biliyor. Son cihan fiatları şöyledi rai nebati maddelerde fiatlar yüzde 40-60 düşmüştür. Zirai hayvani maddelerde fiatlar yüzde 20-30 düşmüştür. | Mensucat ham maddelerinde fiyatlar yüzde 50-70 düşmüş- âh itlâ maddelerinde çubuk demir son asgari fiyattan ancak yüzde üç düşmüştü Alelümum san: 10 düşmüştür. i mamulâtın son asgari fiyattan yüzde 2 Türkiye ziraat memleketi olduğu için buhrandan çok müte- duymıyoruz. Bu enteresan meselenin izahı şudur: Ziraat memleketleri arasında farklar vardır. Ziraat memle- ketleri var ki çıkardığı ham madde, ihtiyacı ve satılma kabiliyeti azalmış mamullerin imâline yarar. Mensucat gibi, Onun için pa muk, yapağı gibi mensucat imaline yarıyan ham maddelerin fi yatları çok düşmüştür. Ve bu maddeleri çıkaran ziraat memleket | leri daha çok zarardadır. | Diğer taraftan öyle ziraat memleketleri var ki, bunun aksi- | dir. Yani çıkardıkları ham madde, ihtiyacı çok azalmıyan, sa- tılmak kabiliyeti cok düşmiyen mamullerin imaline yarar. Siga- ra, çukulata gibi. Bu sebepten tütün, fındık gibi maddeleri çı- karan memleketler en az zarar edenlerdir. İşte Tüçkiye ikinci neviden bir ziraat memleketi olduğundan dolayıdır ki, Türkiyede buhran Garptaki kadar hissedilmiyor. Türkiyenin esaslı ihracatı: 54 milyon lira 15 milyon lira üzüm 10 milyon lira fndık 6 milyon lira yumurt 5 milyon lira incir 5 milyon Yekün 95 milyon — Bütün ihracatımızın yüzde 87 sini tutan bu 21 nevi zi- raat mahsulünün ne cihan ihtiyacı ve ne de i iştira edilme kabili- yeti çok düşmemiştir. Türkiyenin ziraat memleketi olmasına rağmen diğer ziraat memleketleri kadar, hattâ sanayi memleketlerinden bile az buh- randan müteessir olması bu sebeptendir, Yoksa Türkiye sade pamuk, yapağı, buğday gibi düşük fiatlı maddeler ihraç etseydi ve ihracatının büyük kısmı bu maddelerde terekküp etseydi buh- ran bizi kavururdu. Bugün kambiyo müşkülütimiz yoksa, Garptaki kadar düşmemişse, ihracatımız İngilteredeki te bir sukut etmemiş ise, para ve iş sahalarımızda garptaki ümit siz haller yoksa, bütün bunları şaz vaziyetimize medyundur. Lâkin dikkat etmeliyiz. Bu vaziyet bizi bir sıcak — tatlı re- havete gaketmemelidir. Düşünmeliyiz ki, rakiplerimiz artıyor. Tütün bir çok yerlerde ekilmeğe başlandı. İtalya, Rusya, Alman- ya bu meyandadır. Bütün Şark tütünleri dolayısile mutazarrır 0- lacaktır. Fındık İspanya'da İtalyada mütemadiyen ıslah ediliyor Üzüm, büyük sermayelerle, temiz şeraitle işleniyor. Yukarıdaki alt: esaslı mahsullerimizin üçünden bahsettik. Diğerlerini de zik- redebiliriz. Şu halde biz de alli ıslah etmeliyiz. Büyük ser- maye ile çalışmalıyız, maliyet fiatlarımızı kasmalıyız. Garp, Türk mahsulünü almağ günkü inhisarlr faikiyetimizi tehlikeye dü: Elbette bir gün cihan buhranı han inkişafı ve yer yüzünün misli cihan rekabeti başlıyacaktır. Bu rekabette sür'atli, temiz, ucuz mal veren ka- zanacak, vermeyen altta kalacaktır. Bu ihtimali nazarı dikkate alması iktiza eden Türk ziraat ve ihracat âlemi, şimdiden gele- cek rekabetin politikasını ve teşkilâtını hazırlamalı ve işe başla- malıdir. Zira cihan kıvranıyor, ve biz nisbi bir sükün içindeyiz. Müderris; Nizamettin Ali kat o zaman ci- | Bip dayanan bü dağmık kuvvet | maz, Arkadaşları merak ve hür ler, hiç bir zaman deviste ciddi | metle onu dinliyorlardı. Mülâ- bir sadakat göstermemiş; bilâ- | zım Rifat: kis her fırsattan istifade ede- — Çok doğru yüz başım, de- rek Türk köylerini talân etmiş, | di. İsyan eden kabile affa uğı Iktisadi sukutun Türkiyeye tesiri | essir olması lâzım iken nasıl oluyor da Garp derecesinde buhran | ecburdur zanniyle âtil kalırsak bu- | Türk postalarını vurmuş aşiret lere mensuptu. Sonra asıl mesele bunların bazan birleşip devlete karşı a- çıktan isyan etmeleri gaile çı- karmaları ve devletle adeta mu harebe etmeleridir . En yakın (Havra bunun taze bir misalidir, Hükü | met Havran isyanın: bastır. mak için iki fırka asker gönder meğe mecbur olmuş ve nihayet | iş gene af ve sulh ile bittikten | başka yeni yeni imtiyazlar da verilmiştir... Yüz başı Celâl asabileşmiş ti. Haritaları toplarken alnr bu ruşarak ilâve etli: - Ve netice itibarile arka- daşlar, iş nihayet bir türk ve a- rap meselesidir. Biz onları ken | dimizden, farzediyoruz. Onlar İ | arablıklafını bırakmıyorlar. Ve İ bizim buşekil idaremizde hiç bir zaman onları bize ısındıra- | isyanı) | İ ne gene bayrak dı mı çek yakasını. Gelecek se aldırır, Genç erkânı harp başmı sal ladı: — Mesele affetmekte, harp / etmekte değil. Prensipte! de- di.. Bir devletin hudutları de kendi öz nüfusu kadar kala. balık bir başka millet olursa o- na hususi bir idar: vermek ve onu mümkün olduğu kadar öz yatan hesabına emzirmek lâ- zımdır. Biz aksine yapıyoruz. Ana vatanı bu bizden olmayan | türk olmayan ham topraklar hesabına emiyoruz. Yüz başı Celâl hepsine ayrı ayrı bakarak ilâve etti: — Hepimiz Türküz, bulun- inin muhte- mel hareketine meydan verme- mek içi Halbuki düşünün Türkiyenin hududu burada de- | bir elimiz Afrikada oldukça kâ l .Çapras kelimeler Ms e şi E'RIM LA “e EZ! AMA) ! Yeni şekil Soldan sağa ve yukardan aşağı | 1 — Temiz (3) Duygu (3) 2 — Peygamber (3) Yüksek (3) 3 — Nota (2) Hicap (2) Uzağa işaret (2 (2) Sual (3) 5 — Kedinin düşmanı (4) Zehir 0 6 — Süsl (2) Nota (2) 7 — Ev (4) Yaz haşeresi (4) 8 — Edat (3) Patlayan şey (3) Madeni ip (3) 9 — Nota (2) Içilecek şey (2) Köpek (2) Uzağa işaret (2) 10 — Deri (3) Kabul etmemek 8 u Kör (3) Göz rengi (3) Yeni neşriyat Sorgu Geçen sene Adliye vekâleti tara- fından Ankara Hukuk mektebinde Ağırcaza müddeiumumilerine | veri- len kurslardan Vasfi Raşit Beyin ceza muhakemeleri usulü kanunu- nun tatbikat ve sakkine -ait vermiş tebi tarafından bastırılmıştır. $ Vasfi Raşit Bey'in maznunun sorgusuna dair Adliye ceridesin intişar etmiş olan güzel bir tetkiki de ayrıca kitap şeklinde çıkmeşter. Fransız “VOISIN” markalı, 18 beygir kuvvetinde, 7 kişilik bir li. muzim otomobili SATILIKTIR Beyoğlu, Ayazpaşa'da, Japon sefa- rethanesine saat 10 ilâ 13 arasında Harik Hayat — Baston (3) Ben (3) Zehir | olduğu 8 ders Ankara Hukuk mek- | Kaza “Sigortalarının Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Doktor Süleyman Sırrı Dabik hataları “Ber gür en sonra “Alemdar yurdunda terlavi ede Yaz omevsimliçin BEBEK'te Kiralık al Dalyan önünde Saip Bey yalısı möbileli olarak ki- ralıktır. Derunundakilero müracaat mma Ticaret işleri umum mü- İ dürlüğünden: 30 İkinci teşrin 330 ka tarihli | num bükümlerine göre tescil edil miş olan ecnebi şirketlerinden (Ak. sie Eleskabet Em. Z. Sviçers Berg- nings o Anteöpris - Akticselskabet Em, Z. Svitzer'» Bergninge - Entre Türkiyedeki muamelâtma nihayet verdiğini bildirmiş olmakla mezkür şirketle alâkası bulunanların şirkete ve icabında İstanbul mıntakası Ti caret müdürlüğüne müracaat eyle meleri ilân olunur. Beyoğlu Dördüncü Sulh Hulk Mahkemesinden: Terekesine mahke mece vaziyet olunan müteveffa dok tor Alber Behar efendiye ait olan bir adet elektirikle tedavi makinesi şehremaneti Sandni Bedesteninde 11 İ haziran 931 perşembe tarihinden iti- İ baren teşhir edilerek 15 haziran 931 pazartesi günü sant 13,30 da açık artırma suretiyle satılacağından ta- lip olanların mahallinde hazır bulun maları lüzurmu ilân olu | © Istanbul İkinci Tera Memurluğun İ dan: Bir borçtan dolayı mahcuz ve füruhtu mukarrer bir reys gök bey- gir 176-931 Çarşamba günü saat 10-12 raddelerinde At pazarında bil müzayede satılacağından taliplerin mahal ve zamanı mezkürde memuru mahsusuna mnüracatleri ilân olunur. Istanbul 8 itici Tera Memurluğun dan: Bir deynin tümüni istifası zmm- nında paraya çevrilmesine karar ve- rilen iki sandık Avrupa Sabunu Sir- keci'de Sanasaryan hanmda | 17/6/ 931 tarihine müsadif Çarşamba gü- nü saht'12 den 2 ye kadar furulit e | dileceğinden talipl mahalli mez İ küre memuruna müracaatları ilân o- Tamar, 6 Metro boyunda, 1,40 metro eninde bakır çivi ile perçin olmuş ve derununa ma- kine konulması mümkün bir Motör Teknesi ucuz fiatla satılıktır. Taliple- rın Taksim, Cihangir'de 9 numeroda Graham otomobil garajma müracaatları. ve Otomebil Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır- liğ, Şakikde) Kudüste değil; Ci dede değil, Medinede değil tâ Yemen çöllerinin müntehasm- da, Aden sahillerinde bitiyor ve Anadoludan çok büyük olan | bu sahada Birtek Türk köyü yoktur. Genç süvari zabiti haykırdı: — Ah şu hilâfet, dedi. Başı- mızda canlı felâket Yüz başı Celâl gülümsedi: — Evet ,dedi. Baş ağırtan tetkik-edelim, Devlet işi büsbütün başkadır. Cihanın milliyet politikası üze rinde yürüdüğü bir devirde biz slâma hükümran olmaktan bahsediyoruz. A: ra Afrika cenubundaki mü: man İngiliz müstemlikeleri, den, Fastan, Cezairden, Hindis tandan, İstanbula © hey'etler gelir, ora il akat ve ubudiyetini makamı hijâfete | arzederler. Biz bunlardan deh- şetli mağrur oluruz. Onları ni- | anırsın ki bir kolumuz Hintte mayını. Telefon: Beyoğlu 2002 Arkadaşları gülüyörlardı, Genç erkânı harp devam et- ti: — Halbuki, ben öyle zanne- diyorum ki: Avrupa devletleri ara sıra bu hey'etleri mahsus toplayıp o gönderiyorlar. Tek biz şu din politikasına devam edelim diye; onlar görüyorlar ki biz hilâfet hesabıma koca A- rabistanı besleyip duruyoruz. | Anadolu köylüsünden kesti; miz parayı Şam, Mekke yolları i na döküyoruz. Hicaz Şimendi ! feri için verdiğimiz milyonlar Türk vatanına bir santim faide | vermemek üzere bu kum çölle- İ rine sağılrıştır. — Ya Aynizzübeyde suları | iânesi! dedi mülâzım Rifat! — Buda şimendifer gibi, Kastamonuda Türk köylüsü Vergisini vermek için bakracını | satar. Hükümete 0 parayı geti- rir, Araba hoş görünmek için Süvari mülâzı