MILLYET CUMARTESİ ? MAYIS 1931 Viyeceğe hile karıstıranlar ağır ceza i Yiyecek ve içeceğe 1i Mayıs Bayramda nasıl eğlendik? görece Sür'at Adliyede yeni bir İ : w O hile karıştıranlar (Amele bayram - Yağmur altında, doğrusu hoş hir meclisi sıhhiye encümeni hile ya- panların şiddetle tecziyesini isteyor « gün geçtikçe çoğal- ak ola- s o Wİ Yiyecek ve içeceğe hile karıştırılması Rkta ve belediye teşkilâtı bunun önünü almağa muvs Kmaktadır. Bunun başlıca sebebi mevcut cezaların ve ün kifayetsizliğidir. ga ml Şehir meclisi sıhhiye encimeni bu ciheti nazar dikkete Wak tetkikat yapmış ve meclise teklifte bulunmak üzere iy İSebata hazırlanmıştır. Encümenin bu mazbatası şehir mec Wi ilk içtimalarında müzakere edilecektir. e Encümen hile yapanlara diğer memi tlerde old Gr sk Sok ağır ceza verilmesi için bu hususa ait k a Min Hükümetten rica edilmesini şehir meci # m u $İ Gazi çifliğinin #| yıldönümü Bİ, ANKARA, 1 (Telefon) — | #hsan Efendi isinde bi Yısın beşinci günü Gazi Gif | çe müracaatla münhal meb hin yal dönümüdür. O ÜN | zuklardan biri için n Sveti Vekile, bütün meb'us- | pi koymak istediğin: » Hücsa ve erkânı memurin Ankara halkından (bir çok vat çiftliğe | davetlidirler. halk ve bilhassa köylüler Gazi İZ. nin az zaman içinde bu ka- mükemmel bir hale ifrağ €- en çöfeliği ile, çiftlikte tatbik ilen fenni usullerle çok yakm N alâkadar oluyorlar. Çiftlik dürli Tahsin Bey, meraklı Ba istedikleri izahatı verecek- | * ği. İ ektir. Lord Athlone'nin samimi intibaları halkınızın misafir perverlikle- ağız. Bü- Hazretleri kabul etti- aralmdan gayet Bir namzet daha Bayradan bir güp evvel Fa «ih itfaiye garajında tesV “Ar pili | sin dan şimdilik yapılaca re İş | olm endi: tir geldikten tekrar faali u kabil mü İntihap em heyeti teftişi: eçtikten Sonra caatlar nazarı dikkate alma te İngiltere Kraliçesi Hz.nin | hu derleri Lord Athlone Ce- | rini hiç unutamı Spları refika ve ke: ile | yük reisiniz taber perşenbe günü ekspres | beni hususi olarak #şehrimizden #mufarakat et- (ler Böy R$lerdir. İstasyonda misafir- | idare İngiliz sefiri M, Klark refi | bahtiyasınız. - 1 sefaret erkânı ve şehri- Son söz olarak memleketi Rizdeki İngiliz tabaası teşyi | nizden samimi intihalarla ay: işlerdir. Leydi Athlon Ce- | cıldığı e #blarile kerimelerine M. Kla İilem namına teşekkürler | Ve İngiliz tabaasından ba- YOPUM. 1 tarafndan buketjer tak- | Lord Cenanları şehrimizde unmuştur. d Athlone Cenapları ha- | bulundukları esnada «et ederken gazetecilere ati | çinde: “Xi beyanatta bulunmuştur. |ler yapmış'ar leri — Memleketinizin tabii gü- | sarayile, müzeler *lliğini, büyüklerinizin ve | gezmişlerdir. iğ için | arzedi lar ve Dolmabahçe camileri Lora cenapları şehrimizde bulunduğu günlerde Dolmabahçe sarayını ziyarel ederken İnç ressamlar —içlerinde sa- | ye benzetemediğini. “> yöni olanlar da b ulunduğu | milyonlara e erin iç/de— bu yeni yola döküldü- İşte bu ihüyatkâr oldu ve ; halk sustu. Fakat bu müsa- 110 İ hülemetmedi. Bir. geyler düşündükleri | MÜM derce sahte ressamın N ebebiyet — “ İlde düşündüğünü ifade ede- |" : Riyenler yanında hiç bir şey ni çesaamlar ki kendi- ünmedikleri halde büyük | 1“ ene san'atkâr ol ME ilme ve san'at hisli, | erinin en bÜYÜ e a çalışı ş gibi olanlar da lı. Yani aldanan ve halkı|,... izl ; ş kıymetlerin | iş tanlar. İlk samimi ressam | «Adam şunlardan bir kaç tân€ resimde yalnız çizgi, $ekil | sini tavan arasma atalım ©0 * renk &henginden başka bir | Sene sonra belki çok para © e mremiy İder diyordu... adan gele Artık kapışan kal tezyini bir m İ na bir de san'attan Harak tablo haline soktular. İn ve herkesin anlam: . ün e leseli murabbalar, müsel- anlarmış süsünü gör- «Ser ve allı yeşilli renkler â- | mek istiyenis ire edince *$ma bir kitara ve büyük bir | me zenginleri Köz », yordu. “2 ve kadm eli koyarak buna er tablolara 3“ üni ismini verdiler. | - Anima kıvmetle kapışana. Bu çok anlar- adı ver- | | | l | l Jisine teklif edecek- Adalarda bazı tenezziih | | | tanbulda İ sükünetle geçti Dün 1 mayısti, Bütün dün | amelesi bir n tesit etmi lerdir. Gelen telgraf haberi ne göre bazı Avrupa şeh de amele nimayişleri de yapıl- mış, hattâ bazı kanlı hâdiseler de olmuştur. Dün T' amelesi de 1 mayış tesit etmişlerdir maya tesa melenin bilhassa işine yaramış, ya n | AMIN ailesini ala lerdi yata riay de amelemizin künetli hareketi poli ım bira uür hiç mü miş, iikünetle ve hiç bir vak” 1 geçi ine Tü; ştir. Mısır prensleri şehrimizde Validei Hıdivi, Türk | vapurlarını methediyor Validei Hidivi, beraberle- rinde Mısırın en asil ailelerine | mensup pren: esler ve maiyeti mı teşkil eden altmış ki kafile bulun ir tikbale den ve meraklılardan kep bir kalabalık vardı. Vali i'yi diğer prensesler eti takip ettiler. z Hanım üs an, kürk r manto et kıymettar bilezikler vardı. Seyrisefain müdürü umumi &i Sadullah Bey de rıhtımda vapura k Hidivin valde çti. Seyrisefain vapur da gördüğüm temizlik hüsnü muameleyi hiç w i | yacağım. Bu Türk vapurlarını her yerde herkese anlatma; methetmeyi bir vecibe | derim. Bilhassa bana karşı çok mihmannüvazlık gösterdiler... Validei Hidivi ile maiyeti memleketimizde Teşrinicvvel İ mihayetlerine kadar kalaca iar ve gene Seyrisefain vapu İ larından birile avdet ierdir. Validei Hidivi ili yeti Yalovaya da gidi dir. — e... —— Abdülhak Hâmit Beyin teşekkürü Şairiazam Abdülhak Hamit Beyefendi, ahvali sıhhiyesinin İ kesreti iştigale müsait olmadı. ğı beyanile kendisini tebrik e mek İdtfünde bulunan zev kirama arzı şükran etti, ti sene 20 bin frank fakat geli cek sene bu tablo muhakkak 40 bin edecek bunu 40 bine a- lan da 60 bin franga satmak ümidile alacak idi Bu hususta bir Fransiz mil elifinin fikirlerini yazıyorum: “Bu halin sonu neye vara: Mesele çok mühim ve san" çin tehlikelidir.Çünkü bir ini lâpta nekadar ileri gidilirse gi dilsin bir hatten sonra mantık ve muhakemenin tesirile had- di tabiiye gelinir ve bu İşgidişin Kuvveti geri kalmak istidadında olanları İlker ve onlara yeni bir saha a- | çar. Fikat bu inkilâp hareketi- ni kendi vaziyeti iktisadiyele- rinin inkişatma bir vesile bu- larak o yolda gayri samimi yü rüyenler san'ata ihanet etmiş olurlar. 41. sazelekül edecek | adde- | gazetemizle ilânmi rica etmiş- | ileri | ileri çes| bir seyahatti bu... Bayramın ikinci günü yapılan matbuat tenezzühü | | kalem teşkil edildi İşlerinin daha muntazam ve İ seri bir surette cereyanını te- d umumilikte yeni bir kalem teşkil edilmiş- tir. Bu kalem Adliye vekâleti- le müddei ilik, Hi Hava etrafında tahminler — Yalnızlık Allaha mahsustu — Valantin de| ne ve tevk | le ve işçi çoluğunu, ço u ve sü- | | Tali, bize nerde olsa yetişi- yor. Hava, daha geceden boz- muştu. Sabahleyin, dehşetli bir fırtma ile uyandık, Simsi- Şah bulutlarla örtülen gökyüzü bize adam akıllı bir muziplik İ hazırlıyordu. Matbuat ehlinin Yalova tenezzühü belli ki çok İ parlak olacaktı, Sünnet çocuklarının allı ye- şilli takkesi gibi süslenen Kala mış vapurunu kolayca bulduk. Birer ikişer, ıslak güğerte üze- İ rinde toplananlar, Fatin hota İller yürütüyorlar: Gün batısı esiyor rüzgi mik — Canım bildiğimiz lodos bu ser muru değil mi? — Dikkat getpinti geçti. izde tevekkül erbabı da ağzın. yelim.. — Vapurdan Fiz. — Kaplıcalara | gitmeyiVeri riz.. Ellerinde nevale paketlerile şimdiden temiri et- r var, Arada bir kmayileriz köşelerini lışanl Kafadarlar, birbirlerini çabu « buluyorlar: — Beraberiz değil mi? — Beraberiz. Sende neler da bir türlü kalkmak Arkadaşlardan biri sordu: — Daha kalkmadık mı net eserinden başka bir Şey ol- tur, bunları bizden son evlatlarımız müzelerde gördüğü vakıt gülecekler ve bu ressamların veya ressam yapmamalı ndan neşet etmiştir. Biz de iti hundan bir şey göstermek; zin büyük bir ihtimam ve d katle me: Mesonya gibi ta biatın ayaini yapınak bir san” atkâr işi değildir, Fakat mütemmim renkler ve mütevazin hacimleri yan yana uydurarak çarpık çürpuk ve alaca bulaca anlaşılmaz bir takım: şekiller çizer de san'a- tm bu olduğuna halkı inandır mak ve Mikel Anjile Ram- brandi san'atkâr değildir di- ye itham etmek de san'atkâr- lık değildir. miza parmak ısırtacak tahmin | — Hayır cenuptan “geliyor - Nercd ise açar,.Nisan yağ | | ediyor musunuz, Şeker | ( ederiz ki ru-| Rakı şişesinin başında sabah faslı yapan birisini gösterdim: — Daha kâlkmadık amma, nerede ise öteceğiz! Bir aralık “Vakit” in Toplu iğnesi önümüzden geçerken bi zim Elif Naci sordu: — Yalnız mısın? Topluiğne cevap verdi: — Yalnızlık Allaha mahsus tur! Gülerek Naciye döndüm: —Öyle ise biz Allahlıkız azi zim... Saat 10, ğumuz ye yıyoruz — Ne bekliyoruz kuzum? Birisi dedi ki: — İslim gelmemiş de.. — Biz gidelim de islim arka mızdan gelsin. Oh.. Hele şükür.. Birinci dü ldr. Derken is londa, nasıl anlata- yim, hâlâ bir yerleşememezlik İ var: Gidip gelenler, kta, İ tanıdıklarile uzun muhaverele- re girişenler, daha nerede otu- racağını tayin edemiyerek ma- sa masa dolaşanlar! Bu masala İ rm üstünde neler yok ki... Jam bonlar, peynirler, turşular, mu | tardelalar, pastırmalar, sucuk- lar... Sonra, çeşit çeşit rakılar r, likörler.. at 10,5... Biz oldu a irson önümüze bir biste ge | firdi. Okuyoruz. Çerezler ve sa ireden sonra, tavuk valenti, | Birisidediki: — Valantin de beraberse işi me gelir... Ada açıklarmdayız. Cümbüş İyice kıvamını bulmuş gibi. İ Carhant, durmadan cazırdıyor. | | Yalnız, ah şu kâfir lodos. kalkıp hop oturtuyor bizi ni zıplamakiçin;caza filan hacet yok.. Şöyle iki adım attınız mı, ayaklar birbirine dolaşıveriyor. | Aşağı salonda durmadan atış- tirenlara mukabil, büfenin etra. İl #mda cinler top oynuyor. Birisi İ önünden geçecek olsa hemen İ gağırıyorlar: — Beylendi, siftah etmedik vallahi... Bir sey almayacak mı sınız? Efendiler, geçiyor pürvekar ve biaram... Hani doğrusunu is İ terseniz büfe de pek pahalı de gil, Bunu bir münasebet düşü- İ rüp arkadaşlara söyleyecek ok İ dam, Birisi atıldı; Büfe pahalı değil, amma, De yapalım ki serde züğürtlük İ var... Etrafımızdaki yabancı si malar hatırı sayılır derecede... O kadar ki, bu hal, matbuatın kadim emektarı Vartan Efendi nin bile nazarı dikkatini celbet ti. Bir aralık, Şam fıstığı yer- ken yanmdakinin kulağına eği lerek; mırıldandı: — Biz bizeyiz der iseler inan — Görmoorsunuz, © erbabı matbuat minoriteyi teşkil edi- or! ikinci ve ü- | ve |beraberse... — Erbabı matbuat minoritede.—Sadullah Bey ve Yalova— Kudret suyundan' birer avuç su — Beşiktaş nde sis bastırınca. Gazetecilerin Yalova tenezzühünden bir intiba : Memba sularında mafih, salıntı biraz da işe yara | madı değil, Hakiki sarh, deniz tutkunlarını birbi den ayırt edemez hale gele | vapurun sallandığını görerek | İlhami Safaya sordu İ —Ne dersin, İ galiba. İlhami güldü: — Sana öyle geliyor.. Salla- nan biz değiliz.. Deniz sallanı- İ yor İ Havanın bu ak: nen bir arka — Gördünüz mü şu işi diyor, İ felekten bir gün çalalım dedik, o da olmadı... Arka sıradan birisi atıldı: — Sen Feleği tanımıyorsun. Adama gün değil, günlük bile vermez. Bilmem, Felek aramız da olsa buna ne derdi? Abidin Daver Bey, bir aralık İ ayakta eski bir bahriyeli olan işletme müdürüBür haneddin Beyle Halkı Tarık Bey ) rina sokuldu: İki kaptan burada başba: şa ne konuşuyorsunuz? Daver Bey, ne cevap verdi bilmem amma, ayakta durama- yacak hale gelen biri beni bir | kenara çekti: — Kaptanlara sımsıkı sarıla ım. — Neden 0? — Baksana birader, fırtına- ya tutulmuş dümensiz gemilere döndük... Bu gidişle Yalova! gelmeden galiba şapa oturaca- gız! O sırada, gözüme duvardaki levha ilişti: | — Can kurtaranlar, kanape- erin altındadır. | Bunu yüksek sesle okurken baktım, eller hep birden kane- penin altına gitti. Fakat simit yerine birer kocaman şişe mey | dana çıktı. Can kurtaranlar sa- hiden kanapenin altında imiş | meğerse! Nihayet, işte Yalova sahille | ri göründü. Vapur, iskeleye ya maştığı zaman, yerlerinden kal İ ka bilenler, sayılacak kadar az- dı. İ | Buraya kadar gelmişken kap | hıcaları görmeden dönmek, iste gine öfkele örüşüyordu. asça arala zümrüt Yalova kaplıcalarının yolunu tuttuk. Meğer, elâ göz İi yağmur, dört gözle bizi bek Jeyormuş.... Kaplrcaların önüne geldiği- miz zaman, bardaktan boşanır- | casına bir sağnaktır başladı. O İ telin daracasına dar attık kendi İmizi.. İ Burada bir aralık, Seyrisefa in umumi müdürü Sadullah B. nedersiniz bu yağmura... Başımı havaya kaldırdı: — Ne yapalım taliinize kü- sün... Eddai Hafız Necip Efendi bile | sallanıyoruz | medim. Bir kamyona atlayıp | | haberat işlerile m: tır. Muhaberat işlerinin başlı ba ş me verilmesi sure a müm ah ül bile essir etmeğe ım bir gün ması icap eder Sadu ayr sanıyorum ki, Yalova dün- Sadul birbirlerini iret oldukla aplıcalarm ce bir do küne dönecek | Jah Bey, bun tamamlayan ik: lamak i köşe ve bucağım şöyl laşmak kâi gelir | İçimizde burayı ilk defa 2 İ ret edenleri, bir ba mek kabil oluyor. muh | başkası, büyük ote İlan başında; harıl harıl: — Yahu. Burada üç kar ler varmış... Nerde acaba? Diye | soruyor. Dr. Şerafeddin Bey önde, biz arkada © dolaşiyoruz me suyunun. menbamı, büyük havuzu gördükten sonra, o gü zelim ağacların zümrütten bir tavan teşkil ettiği koruya dik, Fakat, üç kardeşlere var- mak kısmet olmadı. Yolda öyle yağmur boşandı ki, hepimiz çil yavrusu gibi dağıldık. a gir- | dret suyundan birer avuç su içmeğe ancak vakit bulabile İ rek ters yüzüne geri döndük. Bir kısım arkadaşlar, bu-ara da banyolarını aldılar. Akşam yirmi dakikalık bir kamyonet yolculuğundan sonra'Yalova is kelesinde bekleyen vapura gir- İdiğimiz zaman sırsıklamdık Gece, mahtapta Boğaza doğru bir gezinti yapacaktık. Hava da açmıştı. Eh.. Dedik, acısını gece çıkaracağız demek.. Der- ken Beşiktaş açıklrında bir sis bastırmasın mı?Hadigerisinge rin Meğer, asıl tehlikeyi burada geçirecekmişiz. o Önümüzdeki kocaman vapurla az kalmış ki borda bordaya çarpışalım.. Dehgetli bir fery: — Sis var! Çarpıyoruz Bu esnada meşhur “Züm- İ bambari,, şaricısın: terenniim İ etmekle meşgul olan Tevfik Ne cati haykırdı: — Azizim, ne korkuyorsu: nuz. Sis, bizden korkdun.. Birisi sordu: — Neden o? — Neden olacak. Sis, niha- yet bir dumandır.. Biz ise halis bulutuz yahu... Vapur saat yiri dörtte Köp- rüye vardığı zaman kimsede pârmağını kımıldatacak mecal kalmamıştı O sırada hoca Saidin bir ka: filenin başina geçmiş yanık ya nık tekbir getirdiğini görenler hayretle sordular: — Yahu, ne oluyorsun? Sait, tekbirin âhengini boz- madan cevap verdi: — Ne yapalım kardeşim, bunca kazadan belâdan kurtu- lap salimen Köprüye yanaştık. İşte bayramın ikinci günü, biz ehli matbuat ta böyle eylendik. Darısı dostlar başmal ai j i