Mülliyet Asrın amdesi"“Milliyettir” 14 NISAN 1931 Sİ IDAREHANE — Ankara caddesi No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- tanbal. Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 400 kuruş 800 750 |, 1400 4 , 278, Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş bir. Gazete ve metbanya ait işler için miidiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların o mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü Hava Dün enfazla hararet 10 enâz 3d. Bugün rizgir mütehavvil ve hava ekicriyyetle açik. Cesaret | Geçen gün tramvaya binerken arkamdan birinin alışılmamış Jir tazyikinı hissettim, döndüm yaktım, yankesici esnafının en itanmaz ve cür'etkârlarından yirinin muşambamm arka yırt- macı tarikile art cebimi karıştır nak istemiş olduğunu anladım. “kimiz de tramvaya bindik, ben viraz sertçe bakmışım galiba... Beriki bana gazubane bakmaya taşladı. Benim de birile göz iöre gelince yılgınlık gösterip (özümü ayırmak pek zıttımdır. (© ) bana ve ben ona dik dik ba- 'arken aklıma geldi... Herilin Tine baktım, karşımdakinin ce- inde idi.. Derhal dalavereyi an idım,. Beni gözü ile işgal edip endi rahat rahat çalışacak. İşin! aribi, benim gördüğümü fark ttiği halde bile yine gözünü özümden ayırmadı, hep ayni üretle baktı... Tabii ben de o- un bir gözüne bir de eline bakı ordum, bir mesele çıkacağmnı di,gitti, Ben arkasın biri Ar 2 di | ii, nladı ve i çan bakarken yolculardan öze başladı: Ne ise bir şey çarpmadan! tti! dedi. Bir diğeri sordu. — Vay bu yankesici mi? — Elbette! Hem de diploma- ,, —Hayret yahu! Hiç senden İ Bunu söyleyen adamm üstü “ işr perişan iken yankesicinin rtında güzel bir kostüm “ve wrdesü vardı. İlk lâfı söyleyen swap verdi: — Ne zannettin ya! Onu her) , İs tanır. M her, e " kaibi, Vallaha daha bir kur- ec m atımından tanırım.. m. “Ben dayanamadım ve fafa kâ| ri üs — Sen uzaktan tanıyorsun a, 4 nma, galiba yakından pek se- © miyorsun!. in — Neden?. © — Neden olacak, deminden- af | Fettahım zihni yalnızbirnok ik, ya saplanmıştı. O da kendisi- n 4 *bütün .yaşadığı müdi İdetçe , 8 i mç ve güzel ikadımlar tarafın- « m istihfaf ve istihzasma mah “İm etmiş olan, onu bir köle o- sak satanm'kim olduğunu mdisine söyliyecek olan ada- 1 bulmak ai * va uli Buikendisine o kadar büyük eği veriyordu ki yolda ğ giderken ne geçtiği yer- uf) Tin,nede ilerin far- asli nda idi. i © Yolda yüzleri örtülü, baştan inli Sağı kadar esrarengiz bir su- bii #te kapalı kadınlar vardı. Fa- © We şimdi Fettahın zihni bun-| dıl, rla değil, kendisini böyle bir i ile haline getirmiş olan ada- K“AKSIJT”, Meklepliler müsabakası | Osmanlı borçları 99 uncu haftanm üçüncül! nü Darüşşefakadan 235 M. Makalenin de rahim B. kazanmıştır. Yazı e şudur: — Hay hay!... Bu hususta e mir bile aldık. Zaman zaman ortaya atılıp dık. günün en mühim havadisini teş) — ÖYİ! eşi arak kil eden Düyunu umumiye me- 'ana a selesi tekrar hükümetle dayin -| rekette bulunmakla mı ittiham ler vekilleri arasında yeni | bir | ediyorlar? Şunu söyliyeyim müzakereye mevzu oldu. Hükü-| £i bu ahkâm < filhakika na met Düyunu umumiye meclisi- men tatbik olunmamaktadır... ne verdiği son cevapta hâmille-| “ 2» re tapiko üzerinden tevziat ya- pılmasını teklif etmiş ve bu me- yanda üçte bir nisbetindeki kıs mı bankaya yatırmıştı. Hâmille rin bu teklifi protesto etmeleri meselenin yüz üstü kalmasını mucip olmuş ve o zamandan be- ri müzakerye tekrar girişmek gibi bir'teklifte de bulunulma - mıştı. Cevaplarımızda bütün dünyada hüküm sürmekte olan umumi buhranm nazarı itibara alınması keyfiyetinden bahsedil mişti. Dayinler buna mukabil 1928 Fethi Bey mukavelename- si üzerinde israr ediyorlardı, fa kat yaptıkları tetkiat ve Müte- hassıs M. Ristin raporu bü hu - susta haklı olduğumuzu tasdik etmelerini icap ettirdi. Yapılan son müzakere teklifinin bun - dan neş'et ettiği anlaşılıyor. Hakkımızı tasdik etmelerine rağmen müzakere arzsunda bu- lunmaları meselenin kat'i bir i- tilâfla nihayete ereceğini göste riyor. Hükümet cevabmı Pa - ris Büyük Elçimiz vasıtasi ile dayinlere bildirmiştir. Müzake- renin Paris veya Ankarada ce- reyanmda da Ankaranın tercih! edilmesi daha kuvvetli bir ihti- maldir. beri senin yancebini karıştırı- yordu.. — Beriki telâşla elleri- ni ceplerine soktu... — Aman birader, madem ki, gördün nede beni dürtmedin!, Nah işte yeni paket sigara al- mıştım, aşırmış. Hay Allah be- lâsını versin!. Nağamati lâtife ! Geçen akşam “ Glorya,, sine- masmda “Milletler şarkısı minde bir filim seyrettik. İçin- de ilk defa bir Türk hanımı oy- nayan bu filim bu noktai nazar dan şayanı dikikat idi: “ Türki- ye bülbülü,, intihap edilen Hü- dadat Şakir H. bu filimde şar- ki okuyordu... Mesele burada değil. Filmin orta paydosunda öğrendik ki, “ Türk bülbülü, filmin ilk gösterilmesi ve hal kın kendisine karşı gösterdiği alâka dolayısile bir iki parça ta- ganni edecek! Bekledik, bekle- dik!, Nihayet Hüdadat Şakir Hanım çıktı, tabii “alkışlandı. Lâkin boğazından rahatsız ol duğu için okuyamıyacağını, “ si nema müdüriyeti,, namma bir zat söyledi.. Vaktâ buda bül- bül gibi söyledi amma, malüm ya bir kaç türlü bülbül var! Bu zat işte o nevi bülbül gibi söy- ledi... FELEK min isim olduğunu öğrenmek düşüncesile meşguldü. » Yolda önüne çikarak kendi. sine yalvaran: ..., On para. Diyen bir kaç dilenciye: — Cehenneme git, cehenne- me!,.. Diyendu. kimse acımamıştır. O da şimdi kimseye acımayordu. İbrahim Bey sarayda yeni silmek lâzım geldiğini” âmir olan âyeti - biliyorsumuz ya?.. Siz bu hükmü tatbik edecek ol- sanız, vükelâmızdan çoğu kol- suz olurdu.” Bunun üzerine Ni 'dan her biri bu kinayeli sitmemiş olmak “için paltosu- nu, bastonunu almağa başladı, hafifçe hiddetlenen Sadrazam dahi böyle bir cevabı aslâ arze- demiyeceğini söyledi. daha ziyade hiddet ve tehev- vür içinde kalan, ve fikrini a- çıkça ifade etmekten de hiç bir zaman korkmamıs “olan Ham- di Bey derhal arabasına döne- rek doğruca saraya gider ve baş kâtibin nezdine girerek mâ cerayı anlattıktan sonra vak'- anın hemen © ânde Padişaha Şildirilmesi hususunda ısrar €- der, Padişah meseleden haber- dar olunca hayli haşlanmış - filvaki hülcüm sürmek için in-| anların arasma tefrika düşür- mekten zevk alırdı! - ve Ham- di Beyi bu defa da rahat bırak- İieinci hikâyemiz daha gü- Hünçtür, Abdülhamidin Maarif Nazırlarndan hiç biri henüz Müzeyi ziyaret etmemişti. Çün kü evvel emirde vükelâ irade istihsâl etmedikçe hiç bir yere gidemezdi, sonra da pek oka- dar merğup olmayan bu mües- sese hakkında hiç biri fazla a- lâka göstermek istemezdi. Lâ- kin günün birinde bu Nazırlar- dan biri Müzeyi ziyaret edece- gini bildirir ve hakikaten de ge lir. Hamdi Bey onu istikbal €-! der, ve heykellerin arasmdan ona Müzeyi gezdirir. Ziyaretin nihayetinde bu zat o kadar çok çıplak şekiller görmekten mem nun olmıyarak der ki: “Canım, is-|müdir Bey, bütün bu heykeller şu çıplak hallerile ahlâka mu- gayir olmaktan hali olamazlar! Rica ederim, bunları hiç değilse bir “peştemal” ile örtdürsmez- misiniz ??..” Hamdi Bey şaşırdı. muvafakat eder gibi göründü ve bir kaç gün Sonra Müzenin bü- “çıplak, ları birer asma yap- rağı ile setredildi... Maamafih aradan bir müddet geçip te naza retin bu telâş ve heyecanı sükü- net bulunca bu yapraklar tekrar kaldırıldı... Fakat Hamdi Bey her şeyin fevkinde san'atin tedrisindeki ehemmiyeti ve bunün talim ye terbiye hususunda ifa ettiği hiz- meti tamamile takdir ettiği için İstanbulda bir Sanayi nefise z mektebinin tesisi maksadile hü! kümet nezdinde kemali sebat ile bir çok teşebbüslerde bulundu. Nihayet Çinili köşkün yanı ba- ğını Kamer- den öğrenmemiş miydi? ., Şim di bir kendisini düşündü, bir de İbrahim Beyefendiyi... Fakat aklına bir çare geldi. Kendisi- ne ne istediğini sorar .gibi ba- kan haremağasma dedi ki: — Ben Sadrazam Paşa Haz- retleri tarafından geliyorum. Paşa hazretleri beyefendi haz- retlerinin gözlerinden öperler. Kendilerine vermek üzere ben- de bir mektup var .. Fakat ha- remağası şu menfi cevabı ver- di: — Beyefendi biraz evvel çık- dılar. Yalnız öğleden sonra . | aldırarak talebenin bedii hissini Fakat vazifesine teyin edildiktenberi | tekrar teşrif odeceklerdir. E- Yıldız civarında bir konağa | ger isterseniz o zaman gelirsi- nakletmişti. Fettah burayı öğ- renmişti, Onun için bulmakta müşkilât çekmedi. Rakat kapı- ya geldiği zaman kendisi gibi bir haremağaasile ( karşılaştı. Fettah İbrahim Beyefendile karşı karşıya nasıl gelecekti.. niz, . İrahim Beyefendi gibi mü- him bir adamla Yusuf Paşanın ölesi olan ve Bülbülden Gül den, daha başka cariyelerden daima istihza ve istihfâf gören Fettah Ağa arasında ne uzak MWXIZAKI, ECGICMDIV CAL, HAMDI BEY MÜZEMİZ Demek ki bir da şında bir küçtik bina vücude ge- tirmeğe muvaffak olarak onun 'küşat resmini 3 mart 1883 tari- hinde icra etti, Bunun müdüriye| OBu onun günalu olmuştr. tini deruhte ederek ömrünün)|Bciki de son günahı olarak kal- son gününe kadar bu mekteple|dr. Çünkü genç adam.ondan ay meşgul oldü. Bidayette kabul) rılarak çok uzak'bir yere gittik- edilen talebenin adedi 20 yi geç| ten sonra genç kadm ilk kaba- miyor idi. Muahharan mektep | hatini başka hiç bir erkekle tek mühtelif tarihlerde ayrı ayrı sa-|rar etmemişti. Buda pek acı bir İonlar ilâvesile büyüdüldü. Tah-|nedamet bırakmıştı. . Kocasm- sisatın fikdanı hascbile tedrisat-|dan şikyet edecek'bir behanesi taki müşkülât pek kolay tasav-| yoktu. Kendisine karşı son de- Vür olunabilir. Evvel emirde)rece alâkadar olan genç yakışık “Model,, yok ii Hamdi Bey 1! bir adamdı, Bir de kız çocuk- Kendi hanesi halkinm kol, el ve/ları vardı, Genç kadın kimbilir ayaklarım alçıdan kalıplarını nasıl bir zaaf neticesi olarak bu günahı işlemeğe kendini ter- ketmişti. Bu günahtan sonra kendini son derece küçültmüş, kocasınm, çocuğunun Oyüzüne bakamayacak okadar utanıyor buldu. Kendisinin cürüm ortağı olan genç adama şunu söyle- mişti : — Eğer beni hakikaten sey- miş isen, eğer benim nazarımda şerefli bir erkek olarak kalmak isteyorsan buradan gidersin, u- zaklara gidersin! Erkek anlamıştı ki eğer o- hun dediğini yapmayacak olur- sa yakın bir felâket baş göstere cekti, Çünkü genç kadm pek korkunç bir asabi buhran geçi- riyordu. Genç adam temin etti — Evet. Gideceğim. Bir da- ha benden haber alamayacak- sın... Yalnız müsaade - et, seni üzaktan olsun seveyim. Daima Senin hatıranı muhafaza ede- si idare âzâlığında da temeyyüz eylemiş idi, İnkitasız bir faaliyet içinde geçen böyle bir hayat Şarklıla- rın rehavet ve âtalete-inhimak- deri şöhreti şayigsiim ne kadar yanlış olduğunu, Surette is- pata kâfi değili w İşte “Müzenim.tesisi ve tan- zimi hususunda “& hide- matı bergüzidesini takdir ve na- mmı da tezkir,, İçindir ki onun iftihara lâyık olan keşfinin, ya- ni “İskender,, namile meşhur ve âsâri atika ilminden bâhis| bulunan lahdin teşhir edilmekte takriben 20,000 ciltten mürek-|olduğu salona hükümet tarafın kep olan bu kütüphanenin) dan bir levha vazettirilmişş, ve esasını oHamdi Bey bizzat| kezalik Güzel San'atlar akade- kendi &ütüphanesinin erkeo-| misi'nin meshalinde de göze Joji'ye ait olan eserlerile|ilk görünecek surette yarım hey teşkil etmiş ve ecnebi zevat ile| keli rekzolunmuştur. olan münasebetlerinde de bu Hamdi Beyin mesai ve ikda- müesseseye kitap hediye etmele|matına ancak ölüm nihayet ve- ri için her fırsattan istifade ede-| rebildi, fakat hâyatı tam bir mu rek bu kütüphaneyi bugün haki| vaffakiyet ve muzafferiyet için- katen nazarı dikkati calip ola-|de hitam buldu. cak derecede mühim bir hâle ge 24 Şubat 1910 tarihinde irti- tirmiştir. i hal eden merhum, Haydarpaşa Yukardan beri Hamdi Beyi) istasiyonundan elli kilometre ka Âsâri atika âlimi olarak tavsif)dar uzakta kâin Gebze'nin sa- | ve tarifeyledik, Fakat onun ha-İ hilde bulunan ve Eskihisar de- kiki tasvirini ikmal için şunu İnilen ufak bir köyünde metfun- da ilâve etmekliğim icabeder ki| dur, bu mürebbi, bu yüksek ilim sa-| Hamdi Bey bu köyde ufak bir hibi,bu kâşifbu kudretli ressam | köşke malik idi ki boş kalabildi- İbu mahir rehber ve mektep mür| gi vakitleri oradafgeçirir idi. İş- dürü ayni zamanda liyakatli bir)te bizzat kendinin tayin etmiş i maliyeci idi de: Sabık Düyunu| olduğu bu bedii ve latif mevki- (umumiye idare meclisinde Türk|de ebedi habğâhma tevdi kılm- dayinler vekili vazifesini büyük) mıştar, !bir vukuf ile ifa etmiş, ve muh- İ telif demiryolu şirketleri mecli- irikişaf ettirmeğe ve mesai ve ikdamlarını da teşvik ve tergibe çalışıyor idi. Meşrutiyetin ilânı ne bü- yük sevinç ile karşılamış idit.. Bu büyük âlim padişahm ken dinden evvel öldüğünü görmek gibi bir nasibe erüp ermeyeceği ni anlamak için her sabah o- yun kâğıtlarile bir fal açardı. Meşrutiyet ise hürriyetin ilânı ve binaenaleyh müstebiddin ölü lmü demek değil mi idi.?.. 25 ni- isan 1909 tarihinde Hamdi Be- jyin gözleri yaşla dolu olduğu halde bana doğru gelerek :“Hay di bakalım!.. Yarından itibaren Sanayi -nefise (o mektebinde San'at tarihi dersini . vermeğe hazırlanınız, zira şimdi artık serbcat söyleyebileceğiz!...,, de- diği el'an gözümün önündedir.. Filhakika bü ders o vakita ka dar tedris edilmiyor idi, çünkü Abdülhamit ile onun hafiyeleri her memleketin her devirdeki sân'at ve san'atkârları üzerinde tesiratın; göstermiş olan içtimal ve alelhusus-Siyasi âmillerden bahsetmeğe asla müsaade et- mezlerdi. Halbuki bu avamil ve müessirattari bahsedilmeksi zin san'at tarihini tedrise hiç im kân varmıdır?, Gene Hamdi Beydir ki bu büyük müzenin #ütüphanesini lihdas eylemiştir. Bilhâssa tarih ! VAHİT — Bitti — iKAYL ha gelmiyecek... Fransızcadan yim. Bunu müsaade ediyorsun değil mi..? Ayrıldılar, Aradan seneler geçmişti. Senelerce | evvelki genç adamdan hiç bir haber a- lınmamıştı, Kendisini daima u- zakta bulunduran bu adamın şimdi.nerede bulunduğu o ka- dar meçhuldü ki kadın derin bir emniyetle yaşayabiliyordu. Fakat düşünmek istemediği hal de çok kere hatırma gelen ilk Ve son âşıkımı gayri ihtiyari dü- şündüğü zamanlar günalhımın nedametile beraber içinde bir de merhamet sızısı duymuyor değildi O zaman kendikendine: — Zavallı, derdi, uzaklara git ti! Bu öyle büyük bir fedakârlık tı ki sırf onun asabi bir buhran geçirdiği esnada gösterdiği ar - zu ile buna katlanmıştı. Kadı- nın gururu bundan dolayı ok$a- hiyor değildi: K — Benim bir zözümle bu fe- dakârlığı gösterdi. Diyordu. Bunun böyle oldu- ğunu düşünmekle niçin bir zevk duyuyordu.? Niçin gururu okşa nıyordu. İlk zamanlarda bu bel ki onun kalbinde daha derin bir ısrarla yâşadı. Kadın o zaman farketti ki bunu düşünmekten aldığı zevk yalnız bir kadm iz- zeti nefsi değildi. Kendi kendi- ne: — Hayır, dedi, buna imkân yok... Korktuğu şey kendisinden senelerden beri ayrı olan o ada- mı hâlâ sevmesiydi. | Kızı büyümüş artık bir genç kız olmuştu. Bir gün sokaktan dönen kız koşarak O annesine mühimi bir haber vermişti: — Kimi gördüm bilsen anne diyordu, kimi gördün?, Sonra anlattı. Kendisi küçük bir çocukken oyuncaklar geti- ren, sonra senelerdenberi artık gelmez olan adamı görmüştü. — Biribirimizi çabuk tanıdık, İhtiyarlamış. Çağırdım gelme- sini söyledim. Kadın belli etmek istemediği bir heyecanla sordu: — Geleceğim, dedi mi kızım? — Hayır, anne. Hemen ha- reket edeceğini söyledi. Kadın kendi kendine geniş bir nefes alır gibi ve sevinç mi, keder mi olduğu anlaşılmaya cak bir tarzda söyledi: — Demek ki gelmeyecek..! MÜESSİF İRTİHAL merhum Asaf Derviş Paşa ve Kay- makam Cemal Beyle Celil Riza Beylerin valideeri ve Miralay mite. kaldi Fuat Ziya Beyin Katm Valide. leri Hasnadil Hanmlendi dün gece rahmeti rahmana kavuştu. Cenazele- ri buğün Çenberlitaş'şaki hanelerin- den ikindi vakti kaldırılarık Beyazıt camiinde namazı badeleds sile ma pefesise defnedilecektir. Mevla rah- met eyleye. ş bulunuyordu. Beyefendile (o karşılaşmaktan | Araba İstanbulun en işlek korkan © Fettah şimdi bey bir yeri olan Beyoğlu caddesi- efendinin konakta olmadığını'nin taşi öğrenince geniş bir nefes al-| giderken Yusuf Paşa da bunla- madı değil, Karşısmdaki harem | rı düşünüyordu. ağasma temenna etti, çekildi. İbrahim Beyefendinin Yıl- Fakat Fettah İbrahim Beyi bu- |dız sarayı hümayünuna gittiği- | beraber ne olursa olsun bu a-| öyleydi. Çünkü İbrahim Bey damla karşılaşmak, ondan iste- | hemen saraya gelmesi için pa- diği malümatı almak oemelin-'dişah tarafından birsirade teb- den vazgeçmiş değildi. Öğleden iğ edilmişti. İbrahim Bey sa- sonra, tekrar gelecek, İbrahim /rayda “kazandığı. mevkiinden Beyi görecekti, İdolayı kendisini ne kadar bah- Fettah İbrahim Beyin kena tiyar addederse etsin şimdi pa- ğnm önünde demin mükellef dişah tarafından çağırılınca “i- bir arabam hareket ettiğini çinde az çok bir korku duymak sonra parlaya, parlaya uzak- tan kendisini alamamıştı. Ser- laştığıni görmüştü. Bu araba hafiye Davut Beyle son defa nın içinde her halde İbrahim | görüştüğü zaman bu -mülâkat Beyden başkası değildi. | kendisi için bir çek ümitlerle mın pek samimi ahbabı idi. İki|dolu bir mülâkat olmuştu, Da- taraf arasında işte böyle bir| vet Bey, İbrahim Beye ihsas münasebet vardı. Yusuf Paşa etmişti ki kendisi için paşa ol- da kızma müstakbel bir koca mak ümidi açıktır!. i olarak genç Kadri Beyi intihap. — İbrahim Bey arabanın için-| de giderken yolda i başlı bir hâdise olarak yegâne kayde- dilecek şey şu oldu: Bir manda yolu kapamıştı, Fakat bu çok sürmedi, Beyin arabası yoluna devam etti, ScArı chi gsm sima mann Son Hafta şi Kupamızı han mektep alacak ta son haftasıdır. Şimdiye kadar 3 muhtelif mekteplere devam eden gençlerimizin müsabakaya karşı $| gösterdikleri hararetli alâka, her 3 türlü ümit ve tahminlerin fevki- ne çıkmış bulunuyor. Bizim böyle bir müsabaka a- ilerimizin cihan görgü ve bilgilerini” çoğaltmak, kendilerini günlük © havadisleri tetkik ve takibe alıştırmak gibi bir maksadımız. vardı. özal AM i ik ederiz. kinim e, 3 kupa hediye edeceğimizi vadey- emiştik. Bu hediye, — bütün ce- pların tetik İ tasnifinden sonra $ Covapların tasnifine devam ed yoruz. Netice taayyün eder et- imez ilin edeceğiz. 3 Bakalım, mektepliler müsaba- £ kasında rekoru hangi mektep ka B rncnk? a Ül os tn a Ferah Sinemada Bu gect Sinema, tiyatro meşhur Çingeneler . Aso - Jana meccanl tombala, varyetş perşembeya. San'at. kâr Naşit Bursadan âvdeci münasebetile bliyük müsamere. Ba akşam Pangaltı sinemasında K. Şevki B: Dram sahnesi arüstleri birlikte ! Idlâs D.K. #P. Leblebisi kuvarettosü. sünda Hafız Burhan B. saz heyeti komik 0. İsmall Bt, Anastas varyete bey'eti Çengi Afet vodvil'3 perde. Bayizit Vilâyeti idarel hususiye- sinin Kara köse Ziram bankasından muhtelif tarihlerde Tayyare cemiyeti Merkezi amunmisi emrine tediye edil- mek üzere alınmış olan çekler hetnasılsa ziyaa uğradığından bahis le iptaline karar verilmesi Türk Tay yare çemiyeti vekili Cemal Hazım Bey. tarafından talep edilmiş wv: mezktr çekleri o Türk | Tayyar eemiyetinin hamil bulunduğu müb- rez ve Kara köse Zirast bankası tarafından o musaddak çek suretleri ünderecatile anlaşılmış olduğundan 174115928 tarih ve 10870 mumarilı ve 446 lira 76 kuraşu havi 20-190 merih ve 10806 numaralı ve 100 Ilrayı muhtevi 7-4-020 tarih ve 19920 numaralı ve 199 lira 66 ku Merhum Derviş paşanın ailesi ve 4 ruşu muhtevi 18.5.0290 tarih ve 19930 numaralı. ve SI lira 96 ku- ruşu muhtevi 09.998 tarih ye 19864 numaralı ve 10201ira 10 kü raşu mühlevi 10-1-929 tarih ve 19893 numaralı ve 252 lira 17 kuruşu o mubtevi alt kıla çekin 45 gin zarfında mahkemeye ibraz edilmesi ve aksi” takdird: bi- tamı “müddette -çeklerim iptaline ka- tar verileceği ikinci defa olarak ilân olunur. Jar da geçme! üsaade et- tiler. Kapıdan girdikten sonra uzun bir yoldan geçti. Duvar- ları üzerinde sallanarak sürüsü arabanın önüne çıkmış, |larda bir çok lavhalar, harita- lar bulunan bir yere dahil oldu, Orada masanın başıma geçerek bir şeyler yazan, - kendisinden Sefil Fabrikatör yahut Ağk Neticesi Bu akşam Üsküdar Halk tiyatro- 11 Spo tr ede enidi dd, — | K Ankara Ticaret Mahkemesinden e Bir müddet evvel Yusuf Pa- |daha yaşli bir adam vardı, Ya-: ğu yerde İbrahim Beyin de ara- bası durdu, Burası saraydı. Sa- ray kapısındaki adamlar İbra- him Beye yerden temenna ede tek kendisini karşıladılar. Bü- yük kapıdan giren İbrahim B. ağır ağır adımlarla yürürken etrafında kendisini selâmlıyan- lara mukabele ediyordu. Bah- gede fıskıyeli bir havuzdan ha- lamadığına memnun olmakla ne şüphe yoktu. Hakikaten de şanın arabasının durmuş oldu-| zı yazan adam kalktı. Bu Da- vut Beydi. İbrahim Beye yer göstererek oturmasını söyledi. Sonra dedi ki: —Geldiğinizi zatı hazreti.pa- dişahiye arzedeceğim. Hakkı- nızda ne buyracaklarını anla- mak üzere efendimizin huzurun. da bulunduğum müddetçe beni burada beklersiniz. | Davut Bey eğri bacaklarını fif ve okşayıcı bir ses geliyor-| ağır ağır hareket ettirerek oda- du. İbrahim Beyi saraydaki da-'dan çıktı. O çıkıp gittikten son- ireye götünmek üzere sarayın 'ra İbrahim Bey etrafına baktı. adamlardan biri önüne düştü. | Buradaki eşya pek parlak, süs- İbrahim Bey ufak bir kapıdan Il görünüyordu. İbrahim Bey içeriye giriyordu. Beyin önünde | bunun 'karşısında kıskançlık ki adam bu ufak 'kapıyı bekli- duymaktan kendisi alamadı. yenlere bir şeyler söyledi. On- (Bitmedi)