Mmiliyei srin ümdesi “Milliyet” tr 29 MART 1931 İDAREHANE — Ankara caddesi 4 100 Telgraf adresi: Milliyet, Tar bul, i Telefon numaraları! 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için, ayiığı 400 kuruş 800 kuruş . 750 1400 1400 2718© , Gelen evrak “geri ri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş 5 Gazete ve matbaaya ait , işler » müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilknların mes'uliyetini “bul etmez. ı Bugünkü hava in en barla barares 55 enaz 15 Bugün © rozgir pöyraz ve Java kapat iz , , Silâh aramak! © Hiç dikkat ettiniz mı bilmem, 1 sevde açık çakı olan adam ö- İselileki eşyayı çenter, elinde ta kurşun kalem olan önündeki Lisol, muttasıl çakar ve ağzında ipederzı olan da çiğner. takımı yataklarında silâh i mağa başlamış. Mükemmel '#taşımına değil umuma teşmil et cerh ve # vak'aları nekadar azalır. -nkü elinde silâh olan adam, ç “Fikir, MİLLİ Ecnebi edebiyat Bir kaç Kitapların uzunluğu sahifele rinin adedile değil, muhteviya- tını kesafetile ölçülür, Bir e- serin hacmini kelimelerin mec- muundan : ziyade herbirinin sikleti teşkil öder. Yüzlerce sâ- hifelik kitaplar vardır ki garip bir kısalık, cücelik manzarası arzederler. Buna mukabil bazı| eserler biliriz ki her kelimesine ayrı bir mâna, bir siklet ilâve! edilmiştir ve bunların son sahi| fesini okuduktan sonra da he- nüz bitirmediğimizi, kapattığı mız yaprağın muhteviyatının| daha uzun müddet dimağımız-! da açılacak ve yayılacağını his sederiz. İşte uzun eser, kesif o- larıdır; her cümlesi bizi durdu- tan, ruhumuzu uzak veya derin düşünmelere sevkeden, ayrı bir âleme götüren, hülâsa nüfuz e- dilmesi en çok zamana muhtaç olanıdır. — Jean Giraudoux'nun kitapla- rı da bu cümledendir. Onun her hangi bir eserinden her hangi bir cümleyi intihap ediniz: O kadar olgun ve zengindir kip eden cümleye geçmeden ev vel onun size açtığı, getirdiği havada bir müddet tenefüs et- mek mecburiyetini hissedersi- niz. O tek cümle dimağınızda on cümle olur, bir sahife on misli çoğalır, kelimeler bir çok kelimeler doğurur, bir çok şey ler canlandırır ve hatırlatır. Ha kiki bir san'atkârm elinde keli- meler korkunç bir kuvvet ikti- sap ediyorlar. | ideri karalar, elinde çakmak o- ağ İşittim ki Polis İstanbulun ibir, Yalnız bunu sade ayak Yar'li. Bakın o zaman i olmayan adamdan yüzde Giraudoux'nun son çıkan ese ri de ayni mahiyettedir. Jeröme Bardini'nin sergüzeştleri (1), a bundan bir kaç sene evvel inti üdiriyeti binası | şar etmiş olan Bella ve Eglan 3 Çok şükür maznun sıfatile| tine in bir nevi devamı ise de a ianbu! Polis müdiriyeti bina- tün müstakil bir macerâ- EYCa girmiş değilim, amma eşiy ye etmektedir. Jeröme & iritu görmek için giderim, Es-| Bardini, Fransanın ufak bir şeh | Zen Surayı Devletin çalıştığı rinde mütevazi bir maliye me- grln asıl ismi “Tomruk|murudur. Günün birinde git- resi” dir,. Vechitesmiyesini|meğe, değişmeğe, büsbütün İK MZmiyorum, fakat İstanbulun | başka bir âlemde başka bir a- #imieski ve berbat binalarından | dam olarak. yeni bir benlik e- ru. olduğunu biliyorum. Kısa- | dinmeğe ve yeni bir hayât ya- m bek bime gizi İ Bini halile, pis tahammül-| sa kokusu, rutubeti ve > peri- - #lğr ile Polis vakarnı, Hü- net haysiyetini telif etmek mil değildir. İki gün evvelki Belediye, Düyunu umiye binasma geçerse, eski » ediye binasına da Polis Mü- — iyetinin geçeceğini yazıyor mir, sevindim ve bu fırsattan iz fade ederek o musibet binayı mek istedim. Kusura bakma < Pul mes'elesi e pin memlekette, senet, kun t, arzıhal, ilmihaber, elhas- i üzerine imza atarken ürküten bir “umacı ida; Pul cezası. Ben, kanun ilam öğrenilen mekteplerde senelerec resmi hu- LE müesseselerde — çalış İğüni, hâlâ 2X3 santim ebadında- MEİ yulun neresine, ne şekilde i im meye tarih ü » sp de zâman, zaman kuv. li bir ıztırapla tutuşan bu * giyi, Fahri “Celâl anladığı Pil “dudaklarında belirecek a müstehzi büklümlerle, kar- İĞ! saçak gönlümde, : sihirli bir in €smiş gibi, ani bir nefret «SU recek ,. Ve en Jâkayrt oldu- ların bile istihzasına| ül edemeyen gönlüm, > derinden bağlandığı sev müstehizi dudak bük- Ez derhal derin bir in- ş eki ve nefretle cevap 'vere- ei Betiki böyle acıbir inki- i abii n kalbim bam başka ola- kurtulacak ve belki içinde beni seven bir insanı sevebilecek bir kabili- ları böyle düşünmekle ne kadar boş ve-lüzüm- 78 TIĞI şamağa karar verir.Vebir sabah | evini, karısını, çocuğunu terke- dip gider, Gittiği yer Amenika'dır. New — York'a büsbütün yeni, büviyetsiz, isimsiz, mazisiz bir adam olarak ayak basmıştır. O rada, umumi bahçelerin birin-! de. Stephy isminde bir genç kis za rast gelir. Bu asri -) grin,. Stephy'yi teshir etmekte | (1) Avventüres de Jeröme Bardi-) ni. Naşiri: Emile yapmak talinin bizde hâlâ dekiliilmgizili” memesi, tamga kanunun ilk mü rettiplerinden olan- eski nazır| Hallaçyan Efendinin ona ver-| diği O Keşmekeşlik © ruhunun bir türlü izale (o edilememe- | sinden mı, yoksa pul cezast a1-| mak zevkının galebesinden mı? Bana bu satırları yazdıran şey gazetelerde pul mufettişle-! tinin taraf taraf gezip ceza kes- mekte olduklarını okumaklığım roman gecikmez. O kadar ki genç kız onunla evlenir. Fakat yurdun- dan kaçmış olan Bardini'de hâ| lâ, her dakika gene kaçmağa a- made bir adam hali vardır. Bu- nun farkına varan Stöphy, koca sınm kendisini günün birinde terkedivereceğini anlar; mâni olmak için türlü türlü çareler düşünür; fakat mâni olamıya- cağını ve kotasının kaçmak ü- zere olduğunu anladığı bir da- ikikada böyle bir felâketin aci- sma tahammül edemeyeceğini görerek kendisi Jeröme'u ter. kedip kaçmağa karar verir, ve derhal evinden i Eserin üçün. yetsiz ve hatti kıymetsizdir: Jerâme Bardini yalnız kaldık- tan sonra sokakta kimsesiz bir çocuk bulur, yanma alır, terbi- ye etmeğe başlar; fakat günün İbirinde çocuğu elinden alırlar, O aralık kendisini aramağa ge len ihtiyar Fontranges —ki Bel Ta ve Eglantine'in başlıca kah- ramanlarından o biridi onu tekrar Avrupaya götürür. Bar- dini evine avdet eder mi? Bil- miyoruz. Eserin on güzel tarafı birinci kısımdır, Giraydoux burada hü nerini bütün kuvvetile sarfet- miştir. Bardini'nin zevcesine, evini terkettikten sonra bir | dere kenarında ve nihayet bir kabir önünde geçirdiği dakika- fe, Giraudoux'nun her halde en güzel, en yüksek yazılarından- dır, Hulâsa, zamanımızın haki- ki edipleri arasında birinci saf- ta bulunan Giraudoux bu sefer de enies bir eser vücude getir- miştir. Aşkı sevmek ister misiniz? Kadın romanerları okuyunuz. Sizi aşkla barıştırmakta onla- rın müstesna bir mahareti var- dır. .Meğer ki size, ona karşı nefret ve husumet telkin etme- ğe kalkışsınlar, Her halde aşkı soğuk kanlılıkla, objektif bir tarzda görmeleri, imkânsızdır. Ancak, aşk iki suretle mütalea edilebilir. Biri âşık gözüyle, ya ni nikbinâne; digeri fen adamı gözüyle, yani bitarafane. Bina- enalyh nefretin, bedbinliğin, tumturaklı kelimelerin burada yeri olmaması lâzım, Onun için dir ki aşktan bahsederken cn !doğru, en mantıki yolu bulan- lar onun lehinde idareci kelâm 'Lohen. | edenler ve bunlar arasında da / kadınlardır, kadınlar ki biz er- İ keklerin aşka hakiki hayatta ilâve etiğimiz şiir havasını aş-| kın yalnızmuhayyel tarafında, yani bahsinde, hikâyesinde yaratmakta muvaffak olur- lar. İşte son O günlerde çikan bir kitap bu hu susta bize yeni bir misal getiri- yor: Mın Sigrid Undset'in //k- bahar ından bahsetmek istiyo- Jrum (2). Mm. Undset Norve- cin en iyi roman&ılarındandır. Umumiyetle hayat karşısında nikbindir denilemez. Fakat bir | kaç gün evvel tercümesi intişar si beraber bana çay hazırlarlar. Bu müşterek sevimli işte biri- birlerine ne kadar yakın ve “uy- Nür Tahsin suz hulyalar. yaptığımı. biliyo. rum. Gönlümün bu derin iptilâ- sını benden başka kimse. bil mezken Fahri Celâlin anlama- Sına imkân var mı? Kayanm bile içimde yaşayan bu derin ve hâkim fırtınadan haberi yok... Hele Nazan böyle bir sev- giyi bir ân bile düşünemez. Bazan gülerek: , — Bizim nişanlı ne âlemde? diye ona sorarım. — Akşam, sabah seni düşü-! Büyor, diye alay eder, Bana öyle geliyor ki Naza- nm, Fabri Celâle karşı büyük bir zâfı var. Onuo kadar be- nimsemiş ki! Mamafih Fahri Celâl de bu minyatür yüzlü gü-' rum, zel genç kıza karşı hiç te faz-) la lâkayıt bulunmuyor. . Nazanlara gittiğim zaman İki-! gun olurlar! Gönlümün ta için- den yanmasına rağmen iki sev- gili gibi onları biribirine yakış- trir veöyle tasavvur ederim.Fa kat böyle kisa bir tasavvur bile beni o kadar harap eder ki., U- zun bir hastalıktan kalkmış gi bi yorgun ve kudretsiz kalırım. Fahri Celâl, beni her gö: şünde garip bir iptilâ ile Neri- ;me Cavidin şiirlerinden bahse- diyor, Bütün şiirlerimi hemen, hemen ezberlemiş gibi. Bana Ea uzun, tekrar, tekrar oku- in 1 İstanbula or. Bazı mısralarım üzerinde| Mink tahliller yapıyor. Ken»! di şiirlerimi onun ağzmdan tat- u bir musiki gibi dinlerken duy duğum zevk, şiirlere malik ol- mak zevkinden o kadar kudret. liki.. Ondan dinledikten sonra eser lerime bir kıymet verebiliyo- Mektubu tekrar elime aldım Bazen, ve kararımı yavaş, yavaş: desİsizi bekliyordu. giştirdim. laleli iiğia <p | fakıyet sayılır. Heehalde İ/kba Mer PAZAR © 20... MART 1931 eden kitabında — ilkbaharın te siri ile olacak— aşka öyle bir cazibe, öyle bir ülviyet vermiş ki mevzuun hazinliğine rağ- men, şahısların senelerce süren ve büyük bir romancı mahareti le ifade edilmiş olan istırapla- rma rağmen sevmek fiili haya- tın yegâne zahmet ve külfete değer işi olarak meydana Çıkı- yor. Bu bahiste şahsi tecrübele rimiz nazarımızda en doğrula- rı, en kıymretiileridir ve böyle | olması da mattıkidir. Binacna- leyh,Sigrid Undest'in *kitabın-| da aşka dair yeni bir keşif kar-| şısmda bulunmayız. Fakat on- da aşka dair yeni bir keşif kar- cek, hisler âlemile barıştıracak bir sıcaklık, bir nevi şevk var- dır ki bu, ayni zamanda san'at noktai nazarında da bir muvaf har, esasen çök kiymetli bir ro mancı olan Sigrid Undset'in en güzel, en tatlı kitaplarındandır ve fevkalâde güzel sahifeleri muhtevidir. “e. Aşkın bir de tumturaklı, gü- rültülü, debdebeli ve çok sözlü bir cephesi vardır, Bunu da M. Yves de Constantin isminde ye hi bir Fransiz romancısının neş rettiği ve hayli muvaffak olan €serinde temaşa edebilirsiniz.3 Her işin gürültüsüz, fazla söz sarfedilmeksizin yapılmasını is temekliğim bilmem süküt ve) sükünete meylimden midir, fa- kat bana öyle geliyor ki ağzı 'kâlabalık ve hareketleri patır- İdılı insanların bu kadar Kizum- suz yere çırpınmak ve -söylen- mekten bir nevi hicap duymala rı lâzım gelir. Hele aşk gibi en mahrem, en hususi olan bir ba- kıt geçirmişti, Fakat kit Böyle maceralar kimbilir şim- diye kadar kaç genç kızın ba- şmdan geçmiştir!... Sizin de işittiğiniz, bildiğiniz böyle vak alar varsa bu hikâyenin kal manı olan kizr daha iyi gözü nüzün önüne getirebilirsiniz. . Köyün zengini sayılanlarından bir adamın kızıydi. Kaç sene- dir komşulardan birinin erkek çocuğu ile birlikte oynamış, va gide seneler geçtikçe ikisi de büyü dü. Kızm babası zengin sayı- lan bir adamdı. Öbürünün ise babası ölmüştü, Dul kalan ana sr çocuğunu büyütürken mah“ rumiyetin acılığmı çekmiyor değildi. Fakat bu çocuğun belki de bir gün kendisine güvey ola cağını düşünen zengin köylü ona yardım ediyordu. Kendisi nin erkek çocuğu yoktu, Bi düğü zaman ikızmı mutlaka Zengin bir adama vermek eme- linde de değildi. Bu komşu ço- cuğu büyürse ve yetiştirilirse bir gün mühim bir adam ola- İcağına dair köylüde müphem bir his vardı, Bunu nereden an lıyordu?.. İçine böyle doğu- yordu. Çocuk büyüdükçe köy- deki mektep itâfi gelmedi. Da- ha büyük bir merkezdeki bir mektebe yollandı. O geceli bir mektebe #apanmak üzere gi- derken kız ilk defa kendisinde bir acı duymuştu. Şimdi anlı- yordu ki ondan ayrılmak ken- disi için kolay bir şeyolmıya- caktı,. Bundan sonra artık o- his etrafında velvele çıkarmağı biraz âdaba mugayir buluyo- rum. Fakat sevmenin bu tarzı müstesna şahsiyetlere vergi ©- “lacak ki Don Juan — les Pins kibar ve zelci kahramanları onu ihtiyar etmişler, Filhakika kita bın en mühim şahıslarından ©- lan Yvesde Vezet hem si fayet kâtibi bem” imuharrirdir; sevdiği kadr, lur, Mily'nin Vezet'den bir ço- cugu olacaktır. Kocası bunu | duyunca, ailenin şerefi namma İhareket ederek karısını müthiş bir ameliyeye icbar eder. . İnün üzerine Mily evini terkede Tek Vezet'nin i R kat nihayet sev vuşan Vezet'de bu kadını sonu- relinin gelini ve zevcesi, ve ken disi de âlim derlecek kadar mü- tefennin bir kadındır. Bu ayar da iki şahsın karşı karşıya ge- Hince biribirlerine neler söyleye ceklerini ve ne uzun Söyleye- çeklerini tahmin edersiniz. Bu iki âşık, biribirlerine kitabın üç te ikisini işgal eden sonu gelme yen nutuklar irat ederler. An- cak, hayatlarmı, şahsiytlerini, temayüllerini ve nihayet askla rını bu nutuklar sayesinde keş- fediyoruz. Diyeceksiniz ki mü- ellif bunu bize başka bir suret- İle öğretebilirdi. Tabii. Fakat her ferdin —hakiki olsun, mu- hayyel olsuri— bir huyu, bir hu susiyeti vardır, Bünlarınki de fevkalâde natuk ve beliğ ol- maktır. Yvesde Vezet Mily H is- minde bir kadı sever. Mily de genç erkeği şiddetle sevmek tedir, Fakat evlidir. Arcak, ko casından memnun olmadığı i- çin ondan ayrılmak arzusunda- | dır. Bu aralık feci bir hâdise o- l Süha gittikten sonra, ko- ca evde dayım ve yengemle be- vaber yap yâlüiz kalıyordum Kaya da İzmir seyahatinden bir türlü dönemedi. O olsaydı bize çok yakm oturdukları için yazın pek sevimli bir yer olam Bebeğin tadını çıkarabilirdik, Şimdi Nazanın davetini reddet mekle kendi kendime işkence miş olacaktım, Halbuki gönlü yoün biraz gürültü içine girme ğe ve düşünmemeğe İhtiyacı Jar, ..Füsunun defterinden Nazan beni odama bıraktığı zaman saat iki iri, Bugün evve- inmek, oson- ra Tarabyaya gelmek be- ni çok yormuştu; gelirgel mez uzanmak istedim; fa- kat çok geç geldiğim için din- lenmeden yemeğe oturduk. Fah ri Celâl, biz yemekte iken gel- di Beni görün —Aman ne iyi ettiniz, Füsun Zün aydin demeli, kaç gündür Somra hazırlanan yerine gm na kadar sevebileceğine dair ha fif bir şüphe uyanmıştır... Ki- tap da bu nokta üzerinde bi- ter. İşte bu basit, dünyanın her yerinde ve her dakikada vuku- bulan bu hâdise o'kadar gürül tü hareket ve söylenme için de cereyan eder ki siz de haki. katten bunun müsesna bir vak'a olduğuna inanmağa başlarsı- nız. Pakat bir romancının hü-| değil midir? Onun vazifesi en ehemmiyetsiz bir meseleyi dal | - landırmak budaklandırmak, ga zetecilerin kullandıkları bibe- del tâbirle şişirmek, bir kıvrlcı- mı bir yangın şeklinde göster- mek değil midir? Bu noktai na zardan M. Yves de Constantin fevkalâde muvaffak olmuştur. Zaten eseri, her sahifede artan bir merakla okunuyor. Onda, nereden geldiğini bilmediğim bir nevi cazibe var. İşte size bu kitabı onun için tavsiye ediyo- rum, Ri NURİ turdu. Nazanın babasile o gün- kü işelere dair konuştular. Yemekten sonra salonda top- landık. Oldukça kalabalıktık. Nazanın akrabalarından Şük- ranla, Samiha da bir kaç gün kalmak üzere gelmişlerdi. Na- zanı piyanoya oturttuk. Bize| dı. Fahri Celâl onun notalarını karıştırırken: — Ben geleli altı ay oluyor galiba Nâzan bütün kabiliyetini bu altı ay içinde meydana çı- kardı. Geldiğim zamandanberi | çök farklı buluyorum, Siz ne fikirdesiniz, Füsun Hanım? — Ben bir senedenberidir ki Nazan piyanosunu fevkalâde buluyorum, Fahri Bey. Sonra birden içimden gelen bir arzu ile: — Siz Kemanla Nazana ar- “kadaşlık etmez misiniz? Şükranla eya atıl. / | Hansm,dedi, Nazana hemen gö |dılar: “Mizalı, Edebiyat, © (KAYL Bekleyen kızın aldığı haber Bü bir köyde başlayan ve ge | nuizinli çıkarâk geldiği günle- ne orada biten bir macera idi. İrum.... ri beklemek devri “başlamıştı... Bu hâl aylarca ve bir kaç sene deyam etti. Fakat br gün geldi ki çocuk artik çocuk olmaktan | çıkmış, bir delikanlı olmuştu. Daha büyük bir tahsil görmek için daha uzak bir yere gitme- $i lizrmgelmişti. Artık kızda bir çocuk olmaktan çıkmış, bir genç kız olmuştu. Genç kız şimdi bir kere daha büyük bir ıztırap duydu. Çünkü delikanlı daha üzağa gidiyordu. Sonra | genç kızım kalbine korkular gir- di.-O artık büyük bir şehre git- | mişti, Hep işittiği: şeyler büs| yük şehirlere giden köylü genç | leri korkunç tuzaklara düştük- lerini göstermiyor. muydu?; Bir takım kadınlar onun sevdi ği bu saf gencin etrafmı alıp kendisini zaptederlerse.. O za man delikanlı mektebi, kitabı, tahsili ve.. Köyde bıraktığı sev gilisini unutmıyacak mıydr?? . . Genç kız kendi (kendine hep bunları düşünürken sevdiği de- likanlıya tahsiline devam için uzak bir yere gidebilmek imkâ nın: veren babasma sanki düş- İman oluyordu. Mamafih bu korkular boştu. Çünkü genç köylü büyük bir i- natla çalışarak her sene muvaf İfakiyeti arttıkça sevdiği kızı daha çok seviyor görünüyordu. | Artık iki genç için istikbalin hazırladığı saadet yaklaşıyor- du. Bir buçuk sene sonra deli- kanlı bir hekim olarak köye döndüğü zaman sevdiği kızı al mıyacak mıydı? .. Fakat bir hastalık kızın babasını bu dün | yadan ayırdı. Kız anası ile yal- nız kalmıştı. Delikanlı için bu dul kadmın yardımını bekle- İlmek acr“geliyordu, Fakat bu bir buçuk sene de nihayet geç ti, Kızım ümidi yerine gelecek, dul kadın bu gi si ile evini İ şenlendirecek değil mmiydi?... Fakat kazandığı parlak emuvaf fakiyet genç hekimin gözlerini köyüne değil pek muhteşem bir İ yere çevirmişti: Paris... Gidip orada çalışacak, meş- hur olacaktı, Genç kızın korku su bundan sonra bir. hakikat oldu. Çünkü bir gün geldi ki genç hekimin kendisinin hoca- sı olan bir adamın kızmı aldı- ğı haberi geldi. O zamana ka- dar bekleyen kız bu haber kar- İşısında ne diyecekti?... Bir İsey söylemedi. Meklepliler müsabakası Tatil kararı 79 uncu hafta birinciliğini Ticaret mektebinden 441 Zıya B. kazanmıştır. Yazızı şudur: Son haftanın en mühim ha- beri Millet Meclisinin dört se- nelik içtima devresini nihayete erdirmeden tatil kararı vererek dağılmasıdır. Kâzım paşa Hazretlet tuklarında işaret ettikle; — Ben evvelâ Füsun Hanımı dinlemek istiyorum, dedi. On- dan sonra'da cesâret edebilece- ğim şüpheli ya... — Bu gece beni affediniz Fahri Bey.. Uzun zaman var ki ! kemanı elime almadım. Baba- | ölümünden ar işe eme kame Ele sonra derslerim intizamnı kaybetti,. Şimdi. si- zi dinleyelim; tabii bir gün çal- dığım zaman ne kadar geri kal dığımı göreceksiniz, dedim. Fazla ısrar etmedi. Zaten Şük- İranla Seniha da benden ziyade lonu dinlemek istiyorlardı. — Sözlerinize hak vermiyo: Mademki evvelâ be- ni dinlemek istiyorsunuz, peki, dedi. Uzunca süren bir akorttan İ sonra Nazanla beraber çaldılar. | Bu müziği nasıl dinledim, bil- meyorum. Yalnız gözlerimin ö- nünde kemanmın üzerine eğil- | miş ince yüzlü kumral bir baş var. Müziğin bütün manası “bu kumral başta ve bu sarı göz h iz Hioemilaiman iyilketzrlaği lerde toplanmış.. Bu küçük imei Haydi, e Li il Sal mat Spor İzmir muhteliti Son kadrosu tesbit olundu İZMİR 27 — İzmir futbo heyeti gazetelere gönderdiğ bir tebliğ ile, üçü ihtiyat olmak üzere mulıteliti' tesbit ederek o- yuncuları son anrenman maçı na davet etti, İki haftadan beri hazırlık maçı yapan İzmir muhtelit bu hafta esaslı bir tertip halin de son talim müsabakasını ya: parak kat'i şeklini iktisap ede. cek ve hafta arasında da yapa cağı bir iki eksersisten sonr büyük maça müheyya bir vazi yet almış olacaktır. Beş klüpten seçilip davet edi- len öyuncularm isimleri itibar le sahaya çıkacak * olan İzmir muhteliti aşağıdaki şekli alacak tır.,, K.S.K. Lütfi A G.T. Hilmi o Hakkı 1.$. İ.S. A Lüt& (oOİhsan (o Feyzi A.O, A: GT. KSK. A.O Hüseyin Hakkı Muzaffer Esat Sait Bu oyunculardan artan Rız: K.S.K, Hayri İ, 5, Fuat GT Beylerin de münavebe suretik oynamaları ihtiyat olmaları hr sebile lâzımedendir. Maamafil bu üç oyuncunun nfüdafsa haf ve for hattındaki rakiplerin nazaran muvaffakiyeti g pacak olursa o zama: yerine bunlar geçmiş olaca! Altay Kıbrısa davet edildi Altay idman yürdu birine futbol takımı Kıbrısa davet e dilmiştir. Kıbrısta Lefkoşed islâm ve hıristiyan futholc: rmdan müteşekkil bir takımlı maç yapması tek şeraitin bildirilmesi müştur. Altay idare “heyeti bi teklif üzerinde a İnnarak bir karar Altaylılar, bu sey: etmek için mâni gi dirler, Uyuşulabildiği takdirde Altaylılar mayıs iptidalarmde Kıbrısa gideçeklerdir. İmillete rey ve arzusunu ye, izhar etmek fırsatını veren me- bus intihabatı nisan nihayete rine kadar ikmal edilmiş ve ma yıs 11 de yeni Meclis toplanmr olacaktır. Halk fırkasının büyük lider milletin intihabma arz edeceğ mebus listesini bugünlerde ha- zırlayacaklar ve intihaptan bi: gün evvel isimlerini gazetelere ilân ettireceklerdir. Türk milletinin her zaman olduğu gibi bu sefer de Büyük kurtarıcısnın kıymetli tasvib- lerine iktiran eden listedeki i- simlere reylerini verecekleri gür bsizdir, Son günlerde en çok merak edilen şey yeni Meclisin nasıl bir sima arzedeceğidir. Bakalım millet vekilliği gibi çol gayret ve bir az da feragati ica; ettien bu mühim vazife kimle- bir poker çevirdik. Epey celi geçen bu parti bize gece ya- rısmın çoktan geçtiğini unut- j tarmuştu. Nazanla odama çikarken: — Sana ne çök anlatacakla- rum vardı, Füsuncuğum, dedi fakat bunlardan vakıt yok ki. — İstersen seni dinleye bili- rim, Nazan dedim; zaten uy- kum yek gibi.. — Hiç olur mu, Füsun? dedi, şimdi uyu; allah rahatlık ver- sin; yarın konuşuruz. Nazan çikmca yatağın üs- tüne uzandım, Bütün yorgun- Tuğuma rağmen uykum kaç- mıştı. Ekseri uyumadan uzan- dığım zaman beni yalnız bırak- mayan hulyalar gene kafamın içinde belirmeğe başladı. Bu ıafta edebiyat mecmuasına bir ir göndermiştim. Yarın çıkar- İsa her halde Fahri “Celâl alır, ederiz. Fakat acaba bu son şi- irimi nasıl tee