Milliyet Asrın umdesi “Miliyet” Hr. 11 TEŞRİNİEVEL 1930! İDAREHANE — Ankara caddesi! No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, iel ” Telefon numaraları: Istanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için Diri kuruş Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş! 1. Gazete ve matbaaya ait işler in müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Dün en çok hararet 25, en sz 20derece idi Bugün rozgi eğecek hava yağmurlu olac Neşriyat hayatı: İngilterede neşredi- len mühim eserler | İzırmı Bismark ile mukayese €- İman tarihinin devlet adamı ola| MİYET CUM APESİ '. “TEŞRİNİEV VEL 19: Mizah, Edebiyat, Sanat İde | getirmiş olan meşhur Lo- carno muahedesine bu suretle yal MN oluyor. Bu muahe- İdenin 92 24 eşeinievvelinde ak- dedildiği ii Gariptir ki böyle bir muahe-| denin akdedileceği hakkındaki| ümitler ilk zamanlarda o kadar İzaif imiş ki bir çok diplomatlar! bunun akim kalacağını iddis-| dan çe kalmamışlardır. Onun! için İngiltere sefiri bu muahede nin tarihin kaydettiği muahede in en talihlisi olduğunu söy- Jüyor. Avrupa sulhu noktai nazarın- dan bu kadar büyük bir ehem- miyeti olan bu muahedenin ak dinde az çok müessir olmuş bir takım devlet adamları vardır ki bunları tanımak ta doğru olmı-! yacağından Lord D'Abrenon bunların çehrelerini de bir kaç kuvvetli hat ile bize tasvir et- mek istemiştir. İşte meselâ Almanyanın sulh ten sonra en mühim rol oyna- mış olan ve geçen sene ölen Hariciye Nazırı Stresemann. ..| İngiliz sefiri bu Hariciye na-| diyor. Yalnız onunla değil, Al rak arzettiği daha bir çok adam larla mukayese etmektedir. Bu mukayese neticesinde Lord'un! İngilterede yeni neşredilen eserlerden bahsetmek isterken İngilterenin umumi harpten| sonra Almanyaya yolladığı ilk sefir Lord D'Aberon tarafın-| dan neşredilen ciltlerin üçüncü ünden bahsetmemek imkânsız dır. Umumi harp bitip te 919| da sulh akdedildikten sonra Al manyaya vakit geçirmeden se- firini gönderen sabık düşman! devlet İngiltere olmuştur. O- nun için Lord Debernon sulh sefiri unvanını almıştır. Bu €- serler (Lord D'Abrenun's Dia- Ty) unvanı altımda neşredilmek tedir. Ve üçüncü cildi mulitelif notlarla intişar etmiştir. Bu son cildi teşkil ediyor ve meş- “hur Locarno muahedesinin ak- dinden bahseyliyor.Bundan ev- velki ciltler İngilterenin Ber- &: sefiri Almanyanın o umumi nrpten sonraki fena vaziyeti kkımde verdiği tafsilâta ve ttüğü mütalealara tahsis e- Ölmiştir. Bu ciltte Almanyanın yavaş| i avaş dirilmek ümitlerini izha-| “başladığını gösteriyor. İngi- İz sefirinin eserinden anlaşıldı ğına göre umumi harpten son- a, meselâ 925 senesi başlangı-| ında Almanya, Fransayı te- min etmek için iki memleketin) hudutlarını emniyet altında bu-| lundurmak için bir muahede|” &kdini teklif etmemiş değildir.! Onun için biribirlerine daima | yan bakan bu iki memleket ara sında bir teminat akdi fikri ye- ni değildi. Lâkin efkârr umumi ye buna hazırlanmamıştı. O za man İngiltere Hariciye Nayr- rı olan Sir Austen Chamberlain böyle bir teklifin Paris hük&- metine değil, kendisine yapıl- masını istemişti. Fakat Alman- verdiği hüküm şu oluyor: Hiç bir devirde Almanya Strese- mann derscesinde akıllı ve ces sur bir Hariciye Nazırı görme- miştir! . Harp edebiyatı etrafında Umumi harpten sonra diinya! edebiyatında türlü türlü ce, yanlar başgösterdi. Bilhassa harbin feci sahnelerini tâsvir için her lisanda o kadar çok e- ser yazıldı ki sayısını bulmak kabil değil. Fakat bunlardan meşhur o- lan ve derhal diğer lisanlara tercüme edilenleri azdır. Mevzuumuz bu çok satılmış, çok okunmuş ve nihayet artık ilk hararetini kaybederek unu- tulmağa başlamış olan eserleri mukayese etmek değildir. Yalnız. “şunu söylüyelim:) Fia sahenlerini tasvir ettikle-| in okunan eserler başlıca) vE teci olduğunu, onun iç sanların bir daha böyle acı bir maceraya atılmamaları lâzım! geldiğini gösterenlerdir. Diğer leri harbin feci olduğunu, in- sanların böyle acı bir maceraya | atılırken çok iyi düşünmeleri) * lâzım geldiğini anlatmakla be-| raber harp sahnelerinin fecaa: İleri içinde lu insanlar yetiştiğini, ne kadar) meçhul kahramanlar vücmde) geldiğini de unutmamak icap) etti gösteren Bunlardan hangileri daha çok okundu?. | Bunu araştırmak mevzuumu-| zun haricindedir. ! Bizim söylemek istediğimiz! şundan ibarettir: İngilterede| | Gelibolu ve Filistin cephelerin 0, kadar büyük ruh-)” eserlerdir.) - lar olduğu gibi unutulmuş olan lar da pek çoktur. Fakat görülüyor ki harp mev| zuu hâlâ taze tutulmak istenen | bir mevzudur. İşte meselâ son zamanlarda neşredilen iki eser bunu gösteriyor. Biri: The Ro-| ad To Glory isimli ve Richard Aldington tarafından yazılan İküiçük hikâyeden müteşekkil e- ser ile Ernest Raymond tarafın dan neşredilen The Jesting Ar- my hikâyesidir. Birinci kitaptaki küçük hikâ- yeler harbin feci neticeleri, ka- Gl ve intihar, kurşuna dizme sahnelerini tasvir ediyor. İkinci hikâyenin mevzuu ise! de bulunan bir fırkanın geçirdi ği hayattır. Bu yeni hikâyelerin intişarı İngiliz neşriyat âleminde belli başir birer hâdise teşkil ediyor. Bilmecemiz 34567891011) bilmecemizin hatledilmiş geri 129456 89 toti| ! Bugünkü bilmecemiz Soldan sağa ve yukardan aşağıya: 1 — Üzüm suyu (4), Arpa suyu 2 Kadek (3) 3 — Haz nidası (2) 2 Ne sandın? İyilik emek Vo degil 1. Civarımızda bir çok kedi var. Küçük, büyük, sıska, toplu bir çok kedi. Bir çokları kedileri sevmez. Bir kısmı bu hayvan lardan iğrenir.. Fakat ben bu hayvanların hayatını başka bir noktal nazardan tahlile değer olduğu fikrindeyim. Dediğim gibi civarımızda biri çok kedi var. Sokakta damların üzerinde, bu hayvanlardan bir © çoğunu görüyorum. Bunlâr arasında türlü türlü İark vardır. Güsellik, çirki: ve saire farkları pek Büyükt Fakat bunlar arasındaki talih ve saa- det noktai nazarından olan fark, ları düşünüyordum. Hele bir tanesi vardı ki ogidecek yeri yoktu. Kendisi ufaktı. Sıska, açtı. Daha kuvvetlilerin tecavüzüne uğruyor, kendini müdafaa ede miyordu. Kararımı verdim. Bunu alıp besliyecektim. Esasen bu kara ikmişti bile,. Yapaca- ğ i daha evvelden yap- malıydım. Fakat beni bu hu- susta düşündürmüş olar şey şu oluyordu: Benim bir kedim vardı. Bu kediyi eve getirince bu hayvan ne yapacaktı? Belki de onu dö vecek, istemiyecekti. Bu su - retle sokakta daima tecavüze juğrayan hayvancağızı ıstırap- İtan kurtarmış olacağım şüpheli görünüyordu. Maamafih ha; vancağızın hali daha ziyade te- reddüde mahal birakmadı.. Al dım, getirdim, Bu karalı beyaz- lı bir haydandı. Fakat tüyleri dölrillmüş, kemikleri | çıkmıştı. Eve getirir getirmez kedim gel di, ba yeni sığıntıya yaklaş- Taştı. yice tetkik etti, et- rafında bir milddet dolaştı. Ben. Wir fenalık yapacağını zannet- miştim. Bilâkis.. Bu bedbah- ta dokunmayı bile bir tenezzül addettiğini gösteren £ bir aza- | | | 4 — İçenler ehlidir (7). 6 — Rakinin yüzü kızarmış, utan! ganı (5). Orsuz içki içilmez (3): 8 — Faydası dokunmak (7) 9 — İç: çek! (2), bırak, at sin (2) 10 — Rakı (3). 11 — Bira yapılır; yi lara mahsus değildir (4), Asmanm| zinci (4) | git İ aldız bayvân-| Nişan merasimi Dayinler vekili Zekâi Beyefendi-! nin kerimeleri Mecdet Hanım Efen- di ile Kahire sefiri Muhiddin Paşa Pazretlerinin mahtumu Osmanlı ban kası memurlarından Seyfeddin Beyin metle uzaklaştı, gitti. Beni sı- ğıntı kedi ile bıraktı. Dikkat ettim. Yeni gelen bi- İçare karnını iyice doyurduktan sonra nazarlarile bana minnet ve şükranmı ifade etti ve uzun uzadıya elini, yüzünü temizle- meğe başladı. Fakat bana so- kulmuyordu. Çok geçmeden anlattı; gitmek istiyordu! . Müâni olmadım. Kapıyı aç - tem. Serseri tekrar sokaktaki hürriyetine uştu. Şimdi tetkik edilecek mev- zu benim kendi k dimdi. O, uzak ğ sığmtının —Fransızcadan— sanki bana şunları söyler gibi nazarlarını ayırmadan bakma- ğa başladı. — Sen, sanki iyi bir iş yap- tığını mi zannediyorsun?. Bu- raya getirip karnını doyurdu- ğun serseri hiç olmazsa gecey burada geçirmek suretile sana minnettarlık göstermedi. Onu) doyurduğuna memnünsun, fa - kat kendisinden derin bir teşek kür görmediğine de şimdi tees süf ediyorsun değil mi?.. Ne kadar mükemmel oldu- ğunu farzedersen et, her halde sen de her insan gibi yaptığın iyiliğe teşekkür beklersin. . Şimdi bir de onun buradaki rahatı bırakıp gitmesindeki se- bebi düşün: O zaman anlarsın ki bu serseri karnını doyurup gitmekle sana karşı nankörlük! etmiş değil, bir an evvel hürri yetine kavuşmuştur. o Burada ne Varı, İyi yemek, bol bol uy- ku, rahat değil mi?. Fakat ser- güzeştin verdiği heyecan?.. As- la!.. O bunu biliyordu. O is- tiyor ki karnını bin (o tehlikeye uğrıyarak biraz doyurabilsin!.. Oradan oraya giderek tehlike içinde gözüne kestirdi- ği bir parça eti çalem.. yakaladıktan sonra kendi gibi diğer serserilerin hücum ede-- cekleri korkusu içinde mırılda-| na mırıldana yesin.. İşte o dü İşindü ki burada o zevki bula- mıyacaktır. Çünkü burada kar- nmı doyurmak için hırsızlık et- -İmesine lüzum yoktur. Siz insan lar bütün mahlükatın kendini- ze minnet besleme: istersi- niz.. İşte bütün düşünceleriniz burada toplanıyor. . Onun daha ziyade bu bahsi bana bakışlarile uzatmasına ta- hammül edemedim. Elimi kal- dırdım. Vuracaktım. O zaman gözlerini kırparak bana sanki şöyle diyordu: — İşte.. Doğru söz karşı- sında müracaat ettiğiniz çare.. Vurmak değil mi?.. Yeni neşriyat Addi tarifeler Gümrük istatistik ve tetkik mü dürü Mustafa Nuri B. Türkiyede ah- di tarifelere ait dördüncü eserini neş retmiştir. Bu eserde modüsvendilere ve yeni ticaret muahedelerine nazaran tarife | nin nasıl bir şekil aldığı izah edilmek tedir. Zayi: Beşiktaş polis. merkezinden İ 944-950 tarihinde aldığım 39066 | vali gayri menkulerii numara tiğimden v ikamet cüzdanımı: zayi e yenisini alacağımdın korku | Bunu! Ömniye Sandığı enli muzayedes Kati karar ilânı Merhünatın cins ve nevi ile Borç mevkii ve mnüşterildn emi 1361 Kasımpaşada Çatmamesçit mahallesinde Cef atik ve Küçükhamam sokağında eski 2, | 9, 9 mükerrer 9 mükerer ve yeni, 3, Tilâ $, 7 13 numaralı üç yüz altmış arşın arsa üzerinde keklerin soyunma mahallini ve ikiyüz yirmi 2 arsa üzerinde kadınların soyunma mahallini beş yüz arşın arsa üzerinde her iki tarafın si lık mahallini sıcak ve soğtk hazneyi erkel kısmı kapısının iki tarafında bodrum şeklinde dükkânı ve iki yüz on arşın arsa üzerinde gir üç katta on iki odalı ve altında iki düküğ ve iki sofa, harap bir mutfak, bir toprak avlu odunluk, bir kuyu ve birinci katın bölmeleri gir ikinci ve üçüncü katın döşemeleri ve venleri ahşap bir hanı ve beş yüz on arsm bâl yi havi bir hamamın otuz iki hisse - itibarile yedi hissesile derununa cari bir buçuk mi lezizin on ikişer hisse itibarile üçer hit Şaziye ve Hobter hanımlarla Hayrlinnas ve dimünnas Beyler 72 Galatada Kemankes Karamustafapaşa mahal sinde Gümrük ve tulumba sokağında eski, 2 12, 35 mükerrer 35 mükerrer 35 mükerrer ve 33 ilâ 39, 4 ilâ 14 numaralı altı yüz arşın arsâ rinde kârgir iki kat üstünde 22 odayı ve altıf on dükkânı ve yüz otuz arşın bahçeyi havı AĞ hanı namile maruf bir hanım tevsii intikalli hissesile bilâtevsi rubu hissesi. Memduha ve Atiye Hanımlar 4087 Kocamustafapaşada Avratpazarı Kürkçü başt met Şemsettin mahallesinde Küçüklünga sinde eski, 144, 146, 148 ve yeni 152, 152-1 nu rali yetmiş yedi arşın arsa üzerinde ahşap buçuk katta biri kiler gibi olmak üzere dört of bir ufak sofa, bir antre çini taşlık merdiven b odun ve kömürlük bir mutbah, bir cihannuf bir kuyu ve altında bir dükkânı ve yüz yirmi #f kiz arşın bahçeyi havi bir hanenin tamamı Ahmet Ef. | Emirgânda muvakkıthane caddesinde eski, mükerrer 46 ve yeni, 38, 40 numaralı 38 numa lısı kırk beş arşm arsa üzerinde kârgir iki kat bir oda, taşlık ve elli arşın arsayı kırk nı sı kırk ve elli doküz arşın arsayı havi iki dül kânın tamamı, Fatma Hadiye H. Sarıyerde eski, Kudretullahefendi ve yeni, be sokağında eski 10, 12 ve yeni 68, 70 numa: yüz sekis arşın arsa üzerinde ahşap üç katta oda, üç sofa ve yi iki arşı arsa Üzerinde mutbah ve iki yür yirmi ei bahçeyi havi e ce bir hanenin tamamı. Tasan Tahsin Bey Nudiye ve Seniha Hanımlar | Beyoğlunda Feriköy ikinci kısım mahallesin Kir sokağında eski 3, 3 mükerrer ve yeni, 41 maralı iki yüz otuz sekiz arşın arsa üzerinde mi çatı kârgir altı katta bir ufak oda, kilâr, biri h mam odası olmak üzere 16 oda bir salon, iki olmak üzere üç sofa bir mutfak bir hamam dört yüz otuz iki arşın bahçeyi havi bir hanef' tamamı, Cinan H. Alp ve Mehmet Cilâsin Bİ Beşiktaşta Sinanpaşayı cedit namı diğer Ku Alipaşa mahallesinde Mseçit sokağında eski ? yeni, 46, 48 numaralı dört yüz seksen arşın üzerinde kârgir iki buçuk hatta on üç oda iki lon, bir mutbah bir kuyu ve yüz otuz beş arşın sa üzerinde kârgir bir katta üç odak ( harap lâmlık dairesi seksen arşın arsa üzerinde ceki hır ve odasını ve yüz kirk beş arşın bahçeyi “| derununa cari nısıf masure mai lezizi havi bir nağm yirmi hisse itibarile sekiz hissesi, Ahmet Şemsettin B, ve Hatice Necmiye Ham Yukarda cins ve nev'ile semti ve numaraları muharrer icra kılınan âleni müzayedeleri neti İsinde hizalarmda gösterilen bedellerle müşterileri üzerleri takarrür etmiş ise de mezkür bedeller haddi lâyıkında görü ya çok geçmeden resmen Fran| harp için çok eser yazıldı. &ız hükümetine böyle bir teklif-! Bunlar a te bulunmuştur. İşte Fransa ve| kitaplar bülmak is Almanya arasnda İngilterenin | nı de iştirakile bir teminat vücu- nişan merasimi evvelki alışam Tokat ima yeni|liyan salonlarında aile erkânı ve gü. iliz | zidelerden mürekkep bir hazirun ara İeminin nazarı dikka-! sında icra olunmuştur. Tarafeyne u- rup temizlendikten sonra tek» | kükmü olm. sokağa kaçtığını biliyordu.) © Findıklıdı Ben yn geldiğim Ozaman numaralı gözlerinde ker şeyi tabit gören ilân mediğinden tekrar (otuz bir) gün müddetle ilân edilmeleri karar verilmiş ve 12 Teşrinisani 930 tarihine müsadif Çarşaf dan yevmi mezkürda saat on dörtten 16 ya kadar Sandık ba günü kat'i kararlarmın çekilmesi tekarrür eylemiş olduğ! amur. tramvay caddesinde dükkânda arı asından Yani veled te Toma ziyade celp etmiş olan | sun sandetler dileriz. ““Millipie, in edebi romanı: 91 1 Mahmut Yesari Havanın kararmasma, yağ-| Şöhretsc, onu az çok tutmuş- nura, çamura aldırmayıp istas| tu. Muvaffakiyetin de az çok yona gitmeği niyet ediyordu.) zevkini sürmüştü. Bu eser, son Lâkin bu hareketini nasıl tevil| eseri olduğu için mi? edecekti. Kalbinde bir şüphe kanıyor- Hava, güzel, ılık, güneşli i-İdu: Muvaffak olabildim mi? ken istasyona uğ Eski canlılığı verebildim mi? dam karşılamıyan, kimseyi bek| Eser, yazılmıştı, bitmişti. Lâ- lemiyen Nevres Vacidin böyle|kin bunu, gözlerile, geç vakit, böyle yağış, çamur-| görmemişti, görememişti ki lu günde oğlunun yolunu bek- lemesi bir hayli mânalı düşmez midi? €ye bu kadar merak ediyor mayordu. Her an, beynin içinde, bir: — Acaba, nasıl? İstifham şeklinde bir yılan gibi kıvrılıyor, kıpırdıyor, kıv- ranıyordu: — erme ni ina his. bişi >İniyet gelemiyordu. Gözleri kuv yakından Gözlerile görmeden emin ola. vetini kaybettiği, söndüğü gün denberi etrafa karşı bir emni- yetsizlik, itimatsızlık gelmişti, Oğluna okutuyor, inanamıyor. du. Gözlerinin zaafı, kulakla- rına da yet etmiş zannedi- yordu. Doktorlar, okumağı, yazma- gr, sureti kat'iyyede menetmiş lerdi. Nevres Vacit, bu memnu iyete, hazin hazin gülmek'e idi. Müsaade etmiş olsalarda o kuyamıyacak, © yazamıyacaktı ki. Bütün ihtimamlara, tedavile- re, tesellilere rağmen gözleri sönmüştü. Renkler, şekiller, mânasız, uçucu hayaller oluver| mişlerdi. Emineyi çağırdı, odanın per- delerini indirtti. nca: Işıklar da ya-j tasih Bey beni görsün, dedi Hizmetçi kız, sessiz adımlar. la çekilmişti: — Peki, Beyelendi. Nevres Vacit, bir. Süme gö gelir gelmez, İsatir de gelmez. çal 2 Dam kumıldatıyordu: bir mânalı bakış vardı. Sonra tik taklarını dinliyerek oğlunu bekledi. Odanın kapısı birdenbire açıl mıstı, Nevres Vacit, başını kul- dırdı? — Nerede kaldın Rasih? Hürrem Hakkı gülümsedi: — Ben, seldim Nevres! Beri beklemiyordun ama... Nevres Vacit, kardeşinin se- sini duyunca, başı göğsüne düş tü — Görmüyorum ki, Hürrem! Hürrem Hakkı, Nevres Vaci din yanma oturmuştu, elile o- nun dizine vurdu: — Bugün, evde bir kişi yıkladım değil mi? — Çok — Aksi gibi böyle günde mi- sa- — Evet... Aksidir. ne var, ne yok? — Peyyazı gördüm. — Hani buraya gelecekti? — İşlerinden vakit bulama-| Oğmaş, Nevres Vacit güler gibi ei Sen de kundu: Nevres Vacit, kardeşinin ce- vap vermesine vakit bırakma: 'dan devam etti: kadaşların da var? — Alayı bırak... Ha orun işleri, ha benim işlerim. — Ne gibi? | — Gidiyorsun! — Mal satmak, rehine koy- geçti... Ağaçlar yapraklarını mak. İdöktüler. Bu islak, kirli, ça- — Bu hususta işküzarsındır. İmurlu, çıplak tabiat, insanım Hürrem Hakkı, alaya boğ-' (gözünü, kalbini dondurur... Gi mak istiyordu: İdiyorsun, Hürrem! Demek ki — Buda bir nevi ticarettir. yazın, açan ümitlerin de soldu, Feyyaz eski müflislerden...İkurudu. Ancak bir bahar açan Teyzesinden mi, halasından m:'tümidini buraya gömdün ve gi- bir akrabasından mirasa kon-'diyorsün!.. Git, bu sıska dallı, muş. .. İstanbula gelişi de bu- hasta ağaçlar, bozulmuş bağ- nun için... İlar, yaza kadar kurumıyacak o — Şimdi gidiyor mu? İlan balçık topraklar, melâl ,e Hürrem Hakkı, durdu, yut istrap verir. Bilhassa senin gi- bi kısa kış günlerini, uzun gı — Beraber gidiyoruz! celerin rengârenk — zevklerile? Nevres Vacit, ağzı açık baka! lunutan ve avutanlar için, öyle kalmıştı: P İazaptır ki... Sonra, bir teselli- — Sen de mi gidiyorsun? İş, » Heri, ne tat Hepsini bırak çel." yeni üfüklur göreceksin. . E.İ İvet, yeni ufuklar, yeni insan- mın ormuzları'lar. ktü: İsin... Sesinde, bir ağlama sonunun Çünkü yaz — Hayli uzamadı mı? — Arkadaşın mı fikrini di? şük, gözleri — Gidiyorum. — Kat'i kararını verdin ö — Demek senih m e me . Göreceksin, görebilecek:| İdaresine müracaat eylemeleri lüzumu ilân olunur, — Yirmi gün, bir ay sonra Bası işlerin pürüzleri çıktı. Nevres Vacit, istırabını nutmuşa benziyordu, güldi — Ne gibi işler? 'Ne'gibi Pİ rüzler? Son zamanlarda, sef esrarengiz bir faaliyet başla tı, Sık sık İstanbula inmeler: İstasiyonda adam beklemelef| Mektup yazmalar, ,.Telefon *j meler.Kimsenin işine karış âdetim değildir amma, yine rak oldu. l Hürrem Hakkı, canı sıkı” bir tavurla kolunu sallıyordu” — Paraya ihtiyacım var, — Ne kadar? — Borç mu vereceksin? ME) — İzzeti nefsine mi doku” yor? — Daha o kadar iflâs et” İdim. Biraz idareliyimdir. — Taksimdeki arsa duruyt) mu? — Şimdi onu satıyorum. — Başka bir şeyler kalmi mı? Hürrem Hakkı, başını e