n Ümdesi “Müliyet” tir. v-â MAYIS 1930 NE — Ankara caddesi Fransız Hariciye nazırı M. | Briand, geçen eylülde Cenev- | re'de bir. Avrupa Birliği fikri- ni ortaya atmıştı. O zaman- | danberi siyasi muharrirler a- rasında birtakım — akademik | münakaşalara münhasır kalan |bu mesele, şimdi tekrar taze- l endi. M. — Briand, Cemiyeti| Akvama aza olan — 27 Avrupa| devletine gönderdiği bir muh-| tırada Avrupa ittihadı fikri Jizah etmektedir. Türkiye ve Rusya Cemiyeti Akvama da- - |hil olmadıklarından tabii bu iki İdevlete muhtıra — gönderilme- miştir, | 'Telgraf edresi: Milliyet, Te fon numaraları: Slll 3912, 3913 1 ee OÖNE ÜCRETLERİ — Türkiye için Hariç için 1400 kuruş 800 kuruş, 750 1400 2700 KN evrak geri verilmez OHi geçen nushalar 10 kur ete ve matbaaya ait lüriyete müracaat edilir. z ilânların mes'uliyetini kabul etmez. | Gönderilen — muhtırada bu birliğin, siyasi »bir vahdet ga- | yesini istihdal etmediği, yalnız | |devletler arasında tesanüt çın İbir teşriki mesaiden ibaret ol- Barsret en çok Men az !&."m di Bugün rüzgir Bava bulutlu olacaktır. gayesile — Cemiyeti Akvamıri hedefleri arasındaki müşabe- het bizzat M. Briand'ın da na- jzarı dikkatini celbetmiş olacak- tır. ki, muhtırada bu meseleye |temas etmek lüzumunu - gör- müştür. M. Briand — diyor ki, Avrupa hükümetlerinin elbirli-| #i ile çalışmaları Akvamı Cemi-| adın lafları! elbisönin modası de- da zaman zaman de- İetmodası vardır. Bugün- sözü ve kadın ha- |âbi rağbette. | u mahut ilmi makaleden bu maruf sinir doktoru- kadın hastaları azalmış mukabil erkek hastala- sun, onun eserini kolaylaştır- mak lâzımdır. İtiraf etmek lâzımdır ki M, Briand'ın bu izahatı pek mukni yesi, aynen Cemiyeti Akvamın gayesi olduğuna göre, neden , cemiyet teşkilâtı haricinde ça- Doktor gelen kadın| şilmak istensin?.. Berliğin teş kabinesine ılmzdın! cumbadan tetkik etmek- iiri yarı olanlara evvelâ zati doktor olarak gön m sonra vaziyetten mut olursa o zaman müuayene dir. - and'ın ileri sürdüğü sebepler- den ibaret olsaydı, cevap verilemezdi. İşin hakikati şudur: Fransa umumi! harptenberi siyasi yal- İnizlik içindedir. Bu siyasi yalnızlıktan — kurtulmak şimdiye kadar Fransız hari yesinin başardığı — çareler bir netice vermemiştir. M. Briand, Almanya ile yalnız anlaşmak imkânını ararken, bütün büyül devletlere şamil bir Lokarno i- tilâfı hâsıl olmuştur. Amerika ile ayrı bir itilâf akdine çalı- şırken, bütün — dünyaya şamil bir Kellog ' misakı meydana çıkmıştır. İngiltere'de Mac Do- inald hükâümeti iktidar mevkii- ne geçeli, Anglo - Sakson te- sanüdü büsbütün tebarüz etmiş Fransa yalnızlığını daha ziya- de hissetmeğe başlamıştır. Bu ebelik, emziklilik, sinirli-| yalnızlık içinde, — Fransa için | Nikâhlılık, nişanlılık, dü-| yapılacak bir şey, Avrupa Bir- |8! gerdek, kıskançlık - gibi|liği namı altında Anglo - Sak- talar Cetüt,, edilmekte " aa korkaklıktan bahis yok- askere gidecek mi,! mi rivayeti çıkınca | fleminde işler allak oldu.. Vakıa yol parası esi de var amma onu da- 'ade erkekler vereceği aldırmıyorlar, ve lâkin lâfı oldu mu dudakla- boyıumı kadar bembeyaz iyorlar. erkeklerle müsavat ko- Daha şimdiden bir ta- nımlar kadınların asker- melerine mâni olan şey- Muhtevi'bir lâyiha hazırla- | meşgüldürler. Bu lâyiha Va * . M l5 ler, Ve şüphesiz: — Acaba bu cami neden ta-| mir edilmez, tamir edilmeğe | imkân ve lüzum yoksa neden yıkılıp arsası satılarak parası bir hayırlı işe yatırılmaz? Di- ye için için sual sorar ve tabif cevabını alamazlar.. Böylelik- le şarkın yıldızı İstanbulun en büyük caddesinde bir harap ca- mi yarü ağyar gözü önünde dö-| külür durur. .. FELEK feminist olmıyan bir ar- diyor ki Hele bir silâh altına alım- | ©© da giderler mi, gitmez- s'f ü görüşürüz! ! Ağa camisi! yoğlunda Doğru yoldan geçenler orada duvarı- dkküle döküle bit- t harap ve bakımsız bir ca | melül vaziyetini görür- 'Milhyel,,ın edebi romanı: 100 BT U ? e) iBürhan Caht öR Üat Ali krübarim bi ara-) — Bazıları daha ileri gidip önü idi, işitmedi.” Romanın sefahat kahramanla- mç kadın zarif bir tebes-' rından Borjiya hemşirelere ben © iktifa etti. İ|zetiyorlardı. Halbuki genç skalosa kadar ağır ağır, | dını yakından tanryanlar gi F arabada, ötekiler yaya |nüşü(Firine) yi hatırlatan güzel konuşa gittiler. mahlükün çok temiz bir kalbi, iki tarafında muhafız-/ince bir ruhu olduğunu - kabul anında yaveri ile akşam | ediyorları isine çıkan bir kıraliçe| Ona bu yıl adada güzel (Firi- gelip geçenlerin nazarı|ne) adını takmışlar. ini celbediyordu. Bu isim Sedat Alinin kulağı- kşam turundan dönenler|na gittiği zaman meşhur kurti- kadının bu İstanbulun en zanlar hakkında bir eser yazan üf ve zengin simaları tara- büyük gazeteci şiddetle isyan teşkil edilen mevkıb:ıeımışıı düf ettikleri zaman biribir-| — Haltetmişler. (Firine) şeh & fısıldıyorlardı: veti servetle ölçen adi ruhlu bir £ Bu kadın eski Yunan Yunan fahişesi idi. Hâleyi, hat (Firine) ye benziyor,'ta kleopatraya bile benzetmek | ür- İliğe iştirak için | duğu bildirilmektedir. Birliğin | bi yetini zâfa uğratmak şöyle dur- | değildir. Avrupa Birliğinin ga-| ” kiline amil olan sebep, M. Bri-| bu suale bir| | — |hemşiresi, son vahdetine karşı — müttehit bir cephe teşkili — kalmıştır.. Fransa, Avrupa kıtasının en kuvvetli devleti — olduğu için, oynıyacağı — rol de o nisbette mühim olacaktır. Avrupa itti- |hadı fikrini, Napolyon'dan sa- bık Alman İmperatoru — ikinci Wilhelm'e kadar bir çok dev- | let ricali, ellerinde İngiltere- ye karşı, bir oyun kâğıdı ola- rak kullanmışlardır. Gerçi bir- İngiltere de davet ediliyor. — Fakat İngiliz efkârı umumiyesinin böyle bir teşekküle aleyhtar olduğu öte- denberi malümdur. Sonra far- Zi muhal İngiltere iştirak etse acağı rol ikinci derece- de kalmağa mahktımdür. İşte, hu Avrupa Bi projesini sız harici siyasetin tikameti olarak kabul « lâzımdır. * et- Bir taraftan Avrupa Birliği | en, diğer taraftan | | Avrupanın harpten evvelki |bi ikiye ayrılması — ameliyesi, |bütün süratile inkişaf etmekte- dir. İtalya ile Fransa arasında- ki ihtilâfı halletmek için Ce- nevre'de — çalışılıyorken, M. Mussolini, şiddetli — nutuk- larından birini — daha irat etti. Gerek İtalyan Hariciye nazırı M. Grandi tarafından Cenevre' ye gitmezden evvel irat edilen nutuk, gerek — Mussolini'nin son sözleri Fransa ile İtalyı arasındaki ihtilâfin mahiyetii İ tebarüz ettirmektedir. Bu ihi lâf, kişaf ettiği zannedilen bir bah- K tahdidi teslihat ihtilâfı de- ğildir. İtalya Fransa ile müsa- vat istiyor. Bahri inşaatta mü- savat, bunun ancak bir safhası- |dır. İtalya bahri inşaat mese- lesinde müsavattan vazgeçecek olursa, Avrupada oynamak is- |tediği rolden de — vazgeçmek mecburiyetinde kalacaktır. İtalyanın Avrupada — oyna- mak istediği rol — nedir?,. Bu, İtalya'nın takip ettiği siyaset- le anlaşıIryor. Harbi. umumi- için çalışı si cereyan tebellür etmiştir. Bu cereyanların — biri, Versailles muahedesile hâsıl olan vaziye- tin idamesi, diğeri de - vaziye- tin değiştirilmesi hareketi şek- linde tecelli ediyor. Yani Av- İrupa'da bir memnunlar ve gay-| İri memnunlar zümresi - vardır. İşte bu siyasi cereyanların birine Fransa, diğerine de İtal- ya riyaset etmektedir. Binaenaleyh görün! Avrupa, M. Brinad'ın - sevket- nek istediği gibi, birliğe doğ- ru değil, ikiliğe doğru gidiyor. * * Hindistan hareketi müzmin bir kıyam şeklini aldı. Memle- ketin muhtelif taraflarında u- fak tefek iğtişaşlar çıkıyor. Fakat bunlar umumi bir ihtilâl manzarasını arzetmekten uzak- tır. İngiliz hükümetinin, Hin- diştan vaziyetinden ne derece endişe ettiği bazı — ifşaat ile * madam - Rekamiye- dir. Buna rağmen etrâfın verdiği isim o kadar şayi olmuştu ki (Firine) nin kim olduğunu bil- miyenler öğrenmişlerdi. Bu akşam Diyaskalosta epey kalabalık vardı, son mehtaptan istifade etmek istiyenler gece- yi adanın bu yeşil çam ormanla, rı ortasındaki sakin koynunda geçirmek için gelmişlerdi. Cevdet Beyin gündüzden ha- zırlattığı geniş, mükellef masa,| ileride sedin en son noktasında ki büyük çamın dalları altına kadar sökulmuştu. Masanın et- rafında bir kaç bez koltuk yer- leştirilmiş, üzeri çam dallarile süslenmişti. Ada- zenginlerinin mehtaplı| gecelerde piliç ziyafeti çek- | tikleri bu yeşil köşeyi Hâle de| pek seviyordu, — hazırlanmış| masayi görünce Cevdet Beye döndü: — Tebrik ederim sizleri, de- di, ne güzel olmuş, — ve ilâve çI y if, para, 'selahat ma-|doğru değil... O ancak ve an- lcak Fransız edebiyatının güzel etti: — Tesekkür ederim. | Londra konferansında in-| den sonra Avrupa'da iki siya- | anlaşılmaktadır. Öyle anlaşılı- yor ki, Hindistan valisi Gandi' nin tevkifine karar verince, key fiyeti Londra'dan istizan et- miş. İngiliz kabinesi de bu müza- kere ederek tevkife karar ver- miş. Bu kararı haber alan üç gazete, ertesi gün Gandi'nin tevkifi ihtimalinden — bahset- mişler. Bunun üzerine İngiliz |Hükümeti telâş ederek, devlet Wesmmun ifşası hakkında 1920| senesinde yapılan bir kanuna istinaden bu — gazeteler hak- kında takibat yapmiya — karar vermiş. Hükümetin bu kararı- nı hürriyeti mabuata bir te vüz telâkki eden gazete sahip- leri derhal — içtima ederek, protesto — etmişler ve İbu gazctelerde neşrettirmişler. Şayani dikkat- tir ki protestoya amele f: nın ve hükümetin mürevvici ef- kârı olan Daily Herald gazete- i etmiştir. Diğer taraftan — Hindistan HıAı(kmd:ı tetkikatta — bulunan Simon köomisyonunun hazırla- hiğı raporun ilk kısmı, 10 ha- | randa, anda neşredilecektir. Sonra Hindistan'ın yeni idare şeklini tetkik edecek olan heyetin de 20 Teşrinievvelde toplanması- na karar verilmiştir. Simon ko- misyonuna hiç bir Hintli işti- rak ettirilmemişti. Fakat 20 Teşrinievvelde toplanacak o- lan heyete Hintlilerin de işti- rak edeceği anlaşılıyor. —Bu muhtelit heyetin Hindistan i- çin tesbit edeceği idare şekli Hindistanda o vakte kadar te- celli edecek hâdisata tâbidir. A.:$: ndikası, protestolarını Bugünkü yeni bilmecemiz SOLDAN SAĞA 1 - Nihayet (3). 2 - Gülün hançeri (5). 4 - Yol (2). Nota (2). 6 - Ansızin (3). Birinci (3). 7 - Zekan (4). Aksilik (4). 9 - Methal (4). Yumuşak de- ğil (4). külün pazarlıkla ve Mayıs 930 şartile tamir etürilecektir. İsma okuduğunu anlattı, sonral Ş ASI-| ikinci kısmı da 24 ha-| “Mıllıyet ın eğlenceleri islanbul iltalâl gümeüğünden: İstanbul ticareti Dahiliye Gümrüğü alt katında mevcut bozuk bir adet baskül ile dört N anbarda mevcut kezalik bir adet bas- 24 Mayis Cumartesi günü saat on da İstanbul ithalât gümrüğündeki komisyona müracaat edilmesi. İ)ııldn(lıııu şirketi * Fransızcadan - | Sonra karısının meraklı su-| aline karşı: — Şu delikanlı yok mu, de- (ıı hani denize giriyor, spordın |bahsediyor... İşte bu akşam tam | Kocası merakla gazetesini |okurken gözüne bir havadis iliş mişti. Bu haber Fransada bü- yük bir şöhret kazanmış bir sporcuya aitti. Sporcu zengin olmuş, dostlarına, tanıdıklarına| beş yüz frangımı dolandırdım.| ziyafetler, balolar — veriyordu.| Kumarda borçlandı, benden is-| Bu haber de işte böyle bir ziya-| tedi reddedemedim. fetin tafsilâtı idi. Gazetede me — Karısının buna hiddet etme- rakla ne okuduğunu soran karı| gini bekliyordu. Fakat kadın te âşsız bir tavurla: — Elbette borcunu öder!.. di Bu başka bir erkek hesabına verilmiş teminata benziyordu. Başka bir kıskanç erkek ol-! aydı buna dikkat ederdi. Fa- İkat genç adam şimdi yalnız beş yüz frangı nasıl kurtarabile ceğini düşünmekle meşguldü. ilâve etti: — Sen bu /-sporcuyu hatırla- 'Hcı mıyor musun? Ön sene - evvel| biz bu adama tesadüf etmiştik. Kadın hatirlamak istemedi- ğini gösterir bir tavurla omuz- arını kaldırdı. Fakat aradan on sene geçmiş | olmakla betaber hâdise karı koca için unutulur gibi değildi. Sonraları meşhur | İbir sporcu olan adam, on sene| — Bundan sonra sporcuyu ge- evvel az çok serseri ve parasız|ne gördülerse-de kendisi hiç |bir delikanlıydı. On sene evvel| borçtan bahsetmiyordu. Niha- bir yaz — Fransa sahillerinden| yet alacaklı karısına: |bir yerde karı koca bu delikan-) — — Eğer, dedi, bu adam be- z S G zda nn yür eeet Meriye z zamaniydi. .. ç- kadın|cekse ben aptallığımın - cezası:-; denize girdiği zaman yeni tanışlna katlanarak şuradan gide- tıkları delikanlı kendisine karşı yim, Çünkü borçluyu görmeğe son derece dikkat ve ihtimam| tahammül etmek alacaklı - için gösterirdi. Arada bu suretle bir| zordur. dostluk peyda olmuş, lâkin bu örleba e Aeli dostluğu daha - ileri gmıgini'mkâî': TRLSER Na v BÖRSDE DE Oi GÖe İi ” Aradan hayli zaman geç lll Srlatinde. | Alacaklı artık vaz geçer gibiy- — Ah, diyordu. ettiğim bu-|kesmişti.. Zaten artık sporen dalalığı nasıl itiraf edeceğimil de karı kocanın yanına gelmez bilmiyorum! olmuştu. Genç kadın o zaman |düşünmüştü : — İyi ki ben kendimi bu a- dama feda etmedim. Bir müd- det sevişseydik şimdi ayrıla- caktık... Bundan sonra seneler geç- ti Şimdi gazeteler bu sporcu- dan bahsediyordu. Beş yüz fra- nk senelerdenberi gelmemişti. Fakat onun yerine karı kocaya sporcunun imzasile şöyle bir da vetiye geldiği zaman ikisi de hayret etti: “Ben eski dostlarımı mam, Sizi önümüzdeki - pazar günü için çağırıyorum... — v.s.,, Davetiyede sporcu bunları en kibar bir yere çağırıyordu. Karı koca daha ziyade miı rak saikasile bu davete gittiler.| Fakat sporcu artık on sene ev- velki delikanlı değildi. Bilâkis ciddiyet sahibi görünen bir a- dam olmuştu. Ziyafet iyi geçti. Avdette ikisi de memnundu. Fakat bilhassa kocası pek neşe liydi. Otomobilde bunu karısı- na anlattı: unuüt- Dünkü bilmecemilzla halledilmiş şekli YUKARDAN AŞAĞI 1 - Dizden ayağa kadar (5). 2 - İstifham (2). 3 - Gem (6). 4 - Nota (2). 5 - Hamur sopası (6) 6 - İstifham (2). 7 - Yumuşak (6). 8 - Nota (2). 9 - Baharat satar (5) on senelik faizini kat kat ala- rak... Çünkü sporcu şimdi bir şirket tesis etmiştir. Bana kâr verdi. Yeniden benden para is- tiyerek iştirakimi istedi. — Sen ne dedin? — Ben bu kârlı teklifi kabul nihayetine kadar ikmal edilmek — Müzik için fikrinizi almak istedik hantmefendi, iskelede- ki 'alaturka sazı getirmek yoruz. Fakat bir kere de sizin zevkinizi anlamak lâzım. Hâle alaturka — musikinin böyle eğlentilerde yaptığı teh- likeli buhranları düşünerek ba- şını salladı: — Bana sorarsanız mehtap- la iktifa edelim, olmazmı?.. — Emredersiniz. Genç kadın zarif bir hareket le döndü: — Fakat siz nasıl isterseniz Ben zevkinize mâni olmıyayım. — Ne münasebet! — Kadri Beyler daha gelme- diler. Hâle açılır kapanır bez san- d.'ıl_velerden birine yerleşti. Ar- tık güneş tamamile çekilmiş. Dört tarafı, çam ormanı ile çe- vrilen bu küçük meydana yeşil bir loşluk çökmüştü. . Garsonlar masaya çerezler, mezeler getiriyorlardı ki Kad- ri Beyle hanımı geldiler. Bun ların gelişi Hâleyi o kadar Hepsi birden cevap verdiler:| memnun etti ki gazinonun ka-| genç kadın ne pısında arabanın durduğunu gö |dudaklarında pek az — görülen rür görmez istikbal için oraya |caıı verici, iştiha verici tebes- kadar gitti. sümlerile konuşuyor, herkesi Daha ilerdeki masalarda i- | derin bir zevk ve şetaretle din çenler vardı.. Ve çoğu tanıdık | liyordu. çelırelerdi Adada bir mevsim' — Ay vuks:lıyor çam!ar sis- | geçiren hemen hemen biribir- | ten sonra görünen bir yakın sa-| lerini hısım akraba kadar tanır-| hil gibi bulutlu ve hülyalı gö- lar, Hâle bu çehreler arasında' rünüyor, ara sıra gelen araba: bir kaç erkekle, hem de mükelt-İlar bu güzel geceden İstifade lef bir içki sofrasında, — yalnız|için çıkan kadınlar — erkekler bulunmaktan sıkılıyordu. grupları bırakıyordu. Püreda Hanım şişman vü- Sedat Ali kadınlara dön- cudünü zorlukla yürüterek bu- |dü lundukları yere geldi. İki ka-| dın hemen yan yana oturup kn—r nuşmağa başladılar. —w —— | Cevdet Bey ve arkadaşları | bu akşam hiç te geri ve aykırı| bir fikre tâbi olmuıyarak — sırf| — — Malüm, rakı. |genç kadımın kendilerine gös- |— Hâle müşkülü, onları da men, terdiği nazikâne dostluğa bir nun edecek şekilde halletti: |mukabele olmak - üzre bu ziya-; — — İsterseniz herkesi serbest feti tertip etmişlerdi. Samimiydi bırakalım, arzu edenler bira iç |ler. ü — Müsaade ederseniz biraz içki takdim edelim, dedi. Cevdet Bey ilâve etti: — Ne emredersi! bira ve.. Nusret Bey gül: ; sin. Erkeklerin de iltihak ettiği | — Bu fikri hep beraber alkışla: masa başında şimdi her vakitki dılar. dedikodu başlamıştı. Bulundu- — Böyle eğlenti — âlemlerinde #u meclisi daima neş'elendiren|cn kücük bir nükteden; en hoş — Alacağımı aldım, Hem deji: zamandanberi | bir fil | mesinde israr etti i, Yavuz hırsız Kırmızı yollu çarşafmın için de yuvarlak bir bira fıçısına benziyen şişman bir kadın, tra- mvayın ön sırasında avaz avaz haykırıyordu: — Şahit olun.. vası edeceğim!., Bütün yolcular ayağa kalk- mrş!ınh. Yuvarlak kadın bağı- iyordu: — Bana hırsız dedi, hırsız dedi.... Ben mi Ha, ben miü hirsiz? Sözde elimi çantasına * Namus da- bana hırsız? sok- |muşum., Ümmeti Muhammet. . Yarın Hak divanında iki elim ©on parmağım — yakanızdadır... Hem şimdi karakola da gidece ğiz... Durdur şu trambayu... Biletçi, kontrol, vatman, güç hal ile zaptederek yerine oturt tular. Biraz hiddeti yatışır gibi olmuştu. Asıl tuhalı, kendisin- den namus dava etmeğe kalkış tığı kadın kabahatli kendi i- miş gibi bir kenara çekilip sesi- ni çıkaramıyordu. - Hâdise ya- tışmış gibi göründüğü bir sı da yolculardan biri çarşaflı ka- dını göstererek sordu: — Kim bu kuzum? Biletçi omuzlarını kaldırdı; — Kim olduğunu bilmem ama dedi, yavuz hırsızın biri olacak... Baksan a ev sahibini bastırdı, ,, Kulak misafiri Adliyeden iş istiyenler 1 — İstanbul Adliyesine mü- sabaka ile mübâşir almacağın- dan evsaf ve şeraiti matlübeyi haiz ve mübâşirlik için müra- caat ve evrakı müsbitelerini ib- raz etmiş olanlarla yeniden 'ta- Hip olacakların keza şeraiti ifa ederek imtihanları icra kılın- mak üÜzre 24/5/930 tarihine mü sadif cumartesi günü saat 14 te Adliye encümeni kalemine mü- racaat eylemeleri. 2 — Şeraiti matlübei kanuni- yeyi haiz olup ta İstanbul Ad- liyesinde Daktilo olarak bir va- zifeye tayini talebile müracaat etmiş ve evrakı müsbitei Resmi yelelerini ibraz eylemiş olanla- rın imtihanları icrakılınmaküzre 2/6/930 tarihine müsadif pazar tesi günü saat 14 te Adliye en- cümeni kalemine müracaat ey- lemeleri. ettim. — Budala onun sana borcunu ü bir tuzaktı. Asıl almak ği şimdi vereceğin binlef ce franktır. Kadın ziyafette sporcunun kendisile değil başka bir kadıfi la meşgül olduğunu anlamış tı. Bunu düşünerek kocasına: — Bu dolandırcınım şirketi ne giremezsin, dedi rden - bol neş'eler ve kali kahalar çıkarımak mutattır. Ga“ zinonun bu en uzak köşesi bü akşam bir neş'e ve şetaret metti bar gibi her dakika — kahkahâ fışkırıyordu. Garsonlar sağa, sola müte* madiyen işliyor, yeni gelenlef metitaptan istifade edscek müs, nasip köşe arıyorlardı. Masaya geçtikleri — zamafi| Hâle sofranın baş tarafını Pü" | reda Hanrmefendinin işgal et | Zeki kadifi! her hareketini o kadar ince h€" | |saplarla yapıyordu kilen basit! meselelerde bile düşüncesinde” ki yükseklik — belli oluyordu: Kendisi mukabil köşeyi aldı VE erkekleri o suretle idare etti Ki sağına Püreda Hanımın kocâti Kadri Bey, soluna da oradâk? erkeklerin en yaşlısı ve en & çapkın olanı meb'us Nusret tesadüf etti. Kadınlar bira içiyorlardı, S” dat Ali Bey: (Bitmedi)