TFikir, Mizah, Fd İ Asrın ÜUmdesi “Milliyet” tir. 1 23 NİSAN 1930 * İDAREHANE — Ankara çaddesi o, 100 Telgraf adresit Milliyet, fe- ll anbul 'Telefon numaraları(” Istanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkü Hariş için n 800 kuruş 1409 2700 ”a <a 3 aylığı — 400 kuruş K 180 400 » BUGÜNKÜ HAVA Dün herafek en çok (2 en ez .[ 8 derece Idi Bugün rüzgür ( | estcek, hava açık olacaktır. FEtEkA Gz açmak ı , l'; # ! İ'n Bir arkadaşımızın cep saa- #tini yankesici çarpmış. Vak'- W ka “İtçemaati hülâsa edebilen man- 'Dzara az bulunur. Genç, ihtiyar, Hğakir zengin, pis temiz, asker Ysivil, saf ve cingöz, paralı para b sız!... Ben de bu ufak fakat ma Si'nalı kalabalığın — içindeydim. |*i Bilmem hangi istasyonda içeri ,)'biri geldi ve girerken beni ba- *yağı hırpaladı, dayanamadım $ iver Yi —— Yavaş yahu, önünde a- 'Ytdam var, ü açsana! de- Bidim, sükünetle özür diledi ve |dtramvayın içine girdi.. e — Sirkecide indim ve elimi san time götürdüğüm — zaman ye- rinde yeller estiğini gördüm, hu Anladım ki açması ah Zimgelen o değil ben idim. En fejiZiyade tecsslirümü mucip olan bi $Ey Zaten iyi işlemiyen saati- 'giz Min çalınması değil, bu vak' “ Va'lle kendi zekâma karşı itima cdımın zayıflamasıdır.. V Marie Bell! Bu güzel Fransız artisti ni- «Herry Keastmakers» in «La Nuit est  nous» unu sinemaya çevirmek işi bir genç san'atkâ- ra birdenbire göhret verdi ki, o da «Mudemoiselle Marie! Bell» retten istifadeyi hisaptan ken- dini alamryanlar, hemen - mev- simin ’Mıhc de - rTak -bir tume tertip Ğ Ankara'da ve şehrimizde bu versin ki, Bükreş dönüşü vesi- lesile bu eksiği tamamiryabil- dik. «Mademoiselle Marie Bella henüz genç bir san'atkâr... Kendisinde «Comedie Fran- isev e mahsus olan evsaftan enüz esaslı bir eser görünmü- yor. Hattfi çok defa ellerini ne reye koyacağını bilemiyen bir |Hizuamsuz ve fazla hareket görü |nüyor. Valetinden evvel kazanıl |mış bir şöhretin verdiği bu şı- |marıklık genç oyuncunun istik- bali için çok muhataralı olabi- | lir.. San'atkârı pek kıt olan memlekitimiz böyle vaktinden evvel yetişmiş sanılıp şımaran istidatların acısını tattığı için bir bu.tehllükenin zararmı bol san'atkâr sahibi memleketler- den daha siyade tanır ve biliriz. Eğer “Madem oiselle .Marie Beli, hayatını sahnoye vakfet- |meğe karar vermişse, daha beş |altı sene kendisini mensup oldu Zu yüksek san'at evinin sıkı mü İrakabesi altında yetiştinmeli- |dir. Gençlik ve güzelliğim cazi- beleri muvakkat ve yıpranıcı dır, san'atın cazibesi ise güç ve geç ihtiyarlar. Bu kış şehirimizi ziyaret eden “Madame .Cecile | sında kalan kalabalığın kıyme- tini anlryacaktır. Köprü açık iken! Üç gün evvel geceyi Beyoğ- lunda geçirmiş olan — bir zat ; erkenden — İstanbul — tarafına | geçmek ister. Karaköye geldi- | ği zaman köprünün açık oldu- | ğunu görür, acele işi de varmış |sandal arar, bulamaz, — köprü- ün para kişesinin — yanında leutro hayatı pt ç Marle Bell Turnesi dir. Bu ant kazanılmış göh- |4 |umumt terekkübü” itibarile bu Sorel» bunun canlı bir. misali- dir, Tüurnenin asıl sahipleri Mr. Charles Boyer,, ile “Mr. Andre 'obert, Eğer “Mademoi- Bell. ,, sinemada ka zandığı şöhretle bu' turneye e- hemmiyet verdirmiş - olmasay- dı, sıcakların basmağa başladı- gı gu sıralafda bu takımın - Tağ- bet görmesi ihtimalden usak kalırdı. Bununla beraber geçen ak- şam *Jeunes Filles 'de Palace,, iyesinde deo kadar kuvvetli ir kalabalık yoktü. “Madame Pierat,, ve “Mr.| Alexandre,, gibi büyük san'at tistatlarına şitap eden halkrmı- zın bü gibi tumneler için rtağbe-| tini tahdit etmesi, memleketi- mizde hakikf san'at zevkınin varlığını göstermek — itibarile çok sevinecek bir şeydir. Turneyi teşkil eden oyuncu- lar arasında “Mademoiselle İ- yönne Garat,, ile “Mr, Georges Bertic,, en çok göze Çarpıyor. Hele ikincisi.oldukça küudretli bir komedya oyuncusu. Fakat türneyi başlıca kıymetli san'at ziyaretlerinden saymağa maal- esef imkân yoktur. Mevsimi kapıyan bu ziyaret, tiyatro üzeninde gittikçe tesiri- ni artıran sinemanın propagan- da noktai nazarından da icra ey lediği nüfuzun bir eseri addedi- lebilir. Bu nüfuz olmasaydı, he-| nüzne sinema nede tiyatro sahasında kıdem ve iktidarı tec rübe edilmemiş bir oyuncunun bu kadar ehemmiyetle telâkki edilmesine bittabi imkân bulu- namazdı, Turnenin geçenki ziyaretin- de tiyatro salonunu hunca hınç dolduran başlıca sebep, bu sine| ma propagandası olsa gerektir. Yoksa bu turneyi terkip eden- lerin san'at ve kabiliyetleri iti-| barile değerleri o kadar büyük| görünmüyor, Hele “Jeunes Fil-| des de Palace,, n oynanışı o ka- kadar ihmal ve iptizal içinde ce reyan etti ki başka bir takımda olsa ve misafirperverlik hissi de müessir olmasa alkışlanma-| sma imkân görülemezdi. aa rane nnn di Tei Boluda kız kaçı | irma Bakkal, çakkal... Yeşilhilâlciler önayak - oldu- lar. Artık her hafta bir cemiyet| azası hususi vapurla Boğaz a- çıklarında keyif çatacaklar. Böyle tenezzühlere kendini davet ettirmenin yolunu çok iyi bilen bir arkadaşa: — Yahu, dedim bunun sırrını bize de Ööğretsen de fırsatları kaçırmasak, .. — Gayet basit, dedi, ve anlat tı: — Geçen serie bakkallar cemi yetinin tenezzühünde idi. Vapu ra girdim. Etrafıma bakmırken birisi sordu; — Affedetsiniz, dım Bizi, ... Bakkal mısınız? Güldüm: — Hayır, dedim, hani baki çâkkal diye bir 1âf vardır a? — Evet! — İşte o çakkal dedikleri be- nim! Tabil hoşlarına gitti. safayı hatırla aralarında ma kadar eğlendim. Kulak Misatiri Meklepiler — mösabakası Neticeye doğru 49 uncu hafta 4 üncülüğünü Darüşafaka lisesinden 109 Hü- sameddin Nuri Bey kazanmış- tır. — Yazısı şudur: Bu haftanım en mühim haberi Londra Bahri konferansının ni hayete ermesi ve neticeleridir. Hakikaten üç aya yakın bir za- mandanbeni devam eden bu kon ferans hiç bir neticeye vüsrl ol- mamış değildir. Her ne kadar İtalya — Fransa ihtilâfı halle- dilemedi; ve bahrf tahdidi tes- lihat için beş devlet arasında bir itilâfa vüsıl olmak hususun- daki emekler boşuna gitti ise de buna mukabil Jıî:ıyı da da hil olduğu halde giltere ve Amerika arasında üç devlet iti lâfr tahaltkuk etti. Diğer taraf- tan konf’fınıın siyasi cephesi- ni teşkil eden “Devletlerin em- niyeti 'meselesi,, nde Fransa tanıyama- kal| Ben de temayüz etti. Velhâsıl üç aylık| bir uğraşmadan sonra Londra konferansı bir neticeye vâsıl ol madan dağılmıyor. M. Briand KA eb |bunları öğrenmeli. KZu Sıhht bahisler Anne ve çocuk «Bir kadın için en büyük — Fazilet anne olmaktır» Çocuk üreyecek koca bir nesildir!. .. Hilkat kadını anne olarak yarat- maştır. Tabiatin bu ulvi mevhibesini be- nimsemiyen kadın bir zavallıdır. Bir kadın için en büyük Pazilet an- ne olmaktır. Hayatta kadın için analıktan bü- yük menlek ve çocuk yetiştirmekten eser san'at yoktur. Kadın için k bilgi çocuk bilgisidir. Her anne - çocuğunu — sever, gen, neşeli, sıhhatte görmek ister. Fakat yalnız istek bunlari tatmin — etmez yalnız çocuk hastalanınca! “çocuğum | diye çırpınıp ağlamaktan bir şey çık| maz.: Bvet, çocuğu basta yatan bir cıdan dahâ feci bir sahne yoktur, bu bir hakikattir. Fakat eğer çocuk an- İnesinin bilgisizliğine kurban olmuş- |sa... bu sahne daha feci olur. Çocu- ğunu seven bir anne her şeyden evvel çocük nedir çocuk bilgisi nasıl olur? | — Her anns kalbindeki şefkat kadar' bilgisi olursa çocuğunu sevmiş olur. | Bülgisiz bir anne çocuğu için tehlike- |H bir üvey annedir. Bilgisiz bir anne nin çocuğu ergeç ölüme mahkümdur. Halbuki çocuk Üreyecek koca bir ne- sildir. O yalnız annesinin değil daha gok memleketindir. Onun ölümile yal İnız annesi çırpinmaz memleket yas, tutar! Dr. CEMAL ZEKİ | İntihar salgını <—— — — Bitinci sahifeden mabat iye girememişlerdir. Bunun ü- zerine zabrtaya haber verilmiş ve vak'a mahalline gelen polis |memurları kapıyı kırıp odaya finnlılırdir. Bu sırada zaval- r Böhor Ef. kanlar |jlıu'l re yıkılmış bulunuyordu. - Bohor Ef, derhal Sen-Jorj hastanesine kaldırılmıştır. Ya- rası pek ağırdır. çüncü intihar — teşebbüslü |ise sinirli bir kadın tarafmdan yapılmıştır. Hirisavi isminde Kıbrisli. bir kadın, intihar kas tı İle gece kendisini Sirkeci va- pur iskelesinden denize atmış- sada — kurtarılmıştır. Madam Hirisavinin muayene neticesin de sinirlerinin bozulk — olduğu ve bu yüzden intihara kalkıştı- B1 anlaşılmıştır. e yami “ illiyet” in ile M. Mac Donald arasırıda ce-| y me hayet dün İstanbuldan gitti. Nün parı he “Burada az çok aralıkla geçirdi- | Köprünün saat kaça kadar açık Üi 15-20 gün zarfında bir çok kalacağı yazılı olduğunu görür . yürekleri oynattı, bir çok kese-| bir de saatine bakar ki beş da- Bu , lere tenhalık verdi ve arkasın- | Kika geçmiş. Fakat köprü açık. Bohuda bir kiz kaçırma vak' reyan eden müzâkereler netice | ası olmuştur; hâdise şudur: — |lenir ve İngiliz kabinesi de baş Güney kariyesinden kıyıroğ| vekilin nöktai nazarını kabul| anne kalbinin dyduğu iztırap ve a-| di iyat, Kapını a Doğrusu akıllara hayret ve- recek şeyt Sami bu dört koca- dan arta kalan kadını nasıl al- dı?... Evet nasıl aldı? İnsanm aklı- na havsalasına sığmıyor? Birisi çıksa da dese ki: — Yahuey Sami! dünyada alacak kadın mı yoktu? Kadın kıtlığına kıran mı - gir- Efendim, Saminin aldığı ka- dın pek te yabana atılır şey de- ğil hani .. Z Güzelliğine güzel, kibarlığı- na kibar, fakat fındıkçı mı fm- dıkçı, .. Aşifte mi aşifte... Kül lü aybından mada - bir de uğur-) suz!,. Hem uğursuz oğlu uğur- suz! Yoksa dört koca nasıl cs- kitilir, dile kolay bu... Birinci kocasile kavga etmiş ayrılmış. İkinci kocasile evlen- dikleri günden beğ ay sonra ba- ba olmak şerefini bahşetmiş. Üçüncü kocası hanımefendi- yi bir gün bebek sırtlarında a- Şıkı ile alicengiz oyunu oynar- ken yakalamış, herifcağız kah- rından verem olup tahtalı kö- yü boylamış. Dördüncü kocası- nt sarışın, esmer, kumral, kran- ta bir çok adamlarla aşk komaır| dit şirketi hissedarı yapmış ve biçare iflâs ederek kırk günlü- ğüne uğramış gitmiş!. . Beşinci kocası ise, işte kırk bir buçuk maşallah Sami Bey!.. Hey gidi dünya hey!.. Aşk, mo- ğer insana neler yaptırmış!..... Neme lâzım, Sami batıl itikat- lara kulak asmaz, mezhebi ge- niş bir zatmış!, . Yahu, daha ilk gününde dedi kodusu başladı; — Hişt.., -Sami de yaman- mış haniyal. — Hişt... Allah vere de bu eğlenceleri ık sefer de karı, yenidünya karp zu gibi kan kırmızı çıkmasa. » Zenginin malı züğürdün $i nesini yorar derler. Bu kadım da aşktan yana zenginliği V tek kocanın gözüne bakabil züğürt kadımların çenesini yi mağa başladı... Hatta dediki dular o kadar aldı yürüdü ki hayet bu iki sevdazedenin lağına bile aksetti. Fakat ol hiç aldırış etmediler, Gülüm ip geçtiler. Çünkü alârivayet) iribirlerini çıldırasıya seviy! lar biribirleri için pervane Bi yanıp tutuşüyorlardı. Sami Beyin çok yakın ve yi ir bir dostu olan Mübarek B bile bu izdivaca mâni olmak tedi, Fakat ne faide?.. Ati aşk saçağı sarmıştı. İyisi bir gün Sami Beyi karşısına hıp iyi bir nasihat geçti: — Sen sen ol evlâdım, Kadın kısmına zinhar aldan? inanma, kanmı Onları boş bırakmak doğru değil. Sof ra maazallah başma türlü ti felâketler gelir. Son pi fayda vermez. Dikkat eti.. alacağın kadın malüm. Eh lah ikinizi bir yastıkta kod! sın, Ama gene diyorum sana, kın ola ki gemi elinden bır ma., Kapının sıkı tu! kapa... Anladın mı, kapını İfj ce kapa... Haleflerinin b rma geleni biliyorsun. .. Sami Bey def'i belâ kabi Bey bu dört kere dul kalıti kadınla hakikaten gül gibi çiniyordu. Aralarında ufak stxzltı bile olduğu yoktu. Bu ginci koca Mübarek Beye P rast gelişinde: z İi kapım - sıkı sıkt palı mı diye alay ediyor.. geçip gülüyordu. * * Bir gün Sami fena halde talandı ve örtü döşek yattı. B kes, arkadaşları, dostları ve meyanda Mübarek Bey de © ziyarete gitmişti. Sami Bey F * Pö:; da az çok yürek ktilü bıraktık- Pa, tan sonra tekrar Parise döndü. Erbabının ifadesine — nazaran Marie Bell, meşhur Viyanalı Jaktris Miloviçten sonra İstan- bulda en çok rağbet görmüş < bir kadındır. Dün Sirkeci garı, A âteşzedeleri, tutkunları, ha T ranları ve müflislerile dolu “Parise vardığı zaman iki ma- © halle komşusu veya şano arka- "İ daşile yaşlır ve — emektar bir sütnine ve arasıra deniz kenarr ma gitikleri bir amcazadeden x başka kimseyi karşısında gör- |— Meyince Sirkeci garında arka- : '_'Elllyel,,îı;dâbı: Ti op Pöre ” bu ilk zaferden pek memnundü. ti Hatta kayıp ta ctse arada böyle p Dir rabrta tesis etmesi kârlı bir)| iç MŞti. ) Galip Bey memnun: n — Otur azizim, bir sandalye — gek te yanıma otur! diyordu. Ka Bu münasebet onları birden- ç, Bire teklifsiz yapmıştı. * — Ahmet Sami garsonun uzat- İ uğı sandaliyeye ilişti. Şimdi o- “—yunun tarzına da dikkat ediyor ? u, İş gayet basitti, Bütün ma- " rifet elinde sekiz ve dokuz sayt ı'. yapacak kâadı bulabilmekte. ıi Ve Galip Bey çok oynadığı DU oyunu gözü kapalı idare ede bilecek kadar alışıktı. El gelin-, Dü <e bir daha açtılar. — Banko! Bu defa iki yüz lira idi. Galip ” Bey attığı bir Valenin, yerine Orada rasgeldiği bir — zavallı köprücüye ağzına geleni söyler söyler, hiddetine- pâyân ola- maz. Başına toplanan kalaba- lığa hitaben de: — Ben gösteririm, köprüyü vaktinde kapamayıp ta halkı işinden - alakoyanlara! diye meydan okur, lâkin köprü ka- panınca trpış tıpış geçer ve bu meseleden kimseye bahsetmez. Çünkü bu zat Karakây köprü- sünün büsbütün kalkması kara rını veren komisyon azasından imiş! oql;ını: 77 Bürhan Cahit altılr çekti, elinde üçlü vardı. Dokuz oldu. Ve iki yüz lirayı kazandı. Ahmet Sami: — Bravo, dedi, el yürüyor, de vam, Galip Bey akşamdanberi ver diği bin iki yüz İiranın acısı ile müteessirken şansın birdenbire | dönmesi karşısında eski neş'esi gelmiş, Şimdi yaktığı sigaranm dumanlarını savurarak her elde kâat çekiyor ve ufak, büyük mü temadiyen kazanıyordu. İlbi ahbap müşterek kazancın. neş'esile dostluğu kaynatıyor- du ki salona Hâle, Cevdet Bey, Nusret Bey ve Sedat Âli girdi-| ler. Kalabalık arasında ilk defa görmedikleri bu dostluk sahne-| si ilk defa yine Hâlenin gözüne | |di lu Hasan ağa kerimesi Saime Hanım ebeveyninin rızası ile Mahmut isminde bir gence ni- şanlanmıştır. Fakat Saimeyi bir gece, ev- velce kendisine göz koymuş o- Tan, Çorak kariyesinden Gire- sonlu oğlu Arif ve hemşiresi Fatma ve diğer bazı şahıslar ka çırmışlardır. Kızın feryadı üzerine annesi kurtarmak istemiş ise de dört el silâh atmışlardır. Ertesi günü Arifi, Salı paza- rı jandarması yakalamış ve kızı da ailesine teslim etmiştir. Sai- me 'bikrinin izale olunduğunu iddia etmiştir. ilişi | — Galip bakaraâ oynüyor, de-| Yanında Ahmet Samiyi de görmüştü. Fakat onun vaziyeti lâalettayin bir seyirciye benze- diği için orada bulunuşunu fev kalâde bulmadı. Sokuldular. — Ne haldesin Galip! Genç kadının sesini işiten Ga lip Bey sür'atle başını» çevirdi, arkasında bütün ahbaplarını be raber görünce coşkun bir neş'e ile cevap verdi: — Çok mükemmel gidiyo- ruz, Ben fena halde içerde i- dim. Fakat Allah razı olsun Ah met Sami Bey imdadıma yetiş- ti. Ortak olunca şans döndü. Nusret Bey yavaşça Cevdet Beyi dürttü.Hâle göz ucu ile Cevdet Beye baktı. Ahmet Sa- mi yenemediği bir neş'enin taş, kınlığı ile elleri arkasında ma- sada dönen oyunla- meşgul gö- rünüyor; Galip Bey kâat çeki- yordu. Hâle birdenbire Cevdet Beye ve arkadaşlarına döndü: — Siz oynamıyor musunuz? ederse Akvam meclisinin 16! ıncı maddesinin tefsir meselesi disini fena halde üşütmüş bir zatürree meb'deine dahil muştu. Mübarek Beyi görmez haykırdı: halledilmiş olacaktır, ki bu tak- dirde netice mühimdir. Çünkü: 1 — İngiltere — Japonya — Amerika itilâfı esas itibarile ta karrür etti. 2 — Tahtelbahirler tahdit ve tâbi olacakları kaideler tesbit « dildi, 3 — Cemiyeti Akvam misa- kının 16 mcı maddesini tefsir için İngiltere — Fransa arasın- da esas itibarile bir itilâf hâsıl olda. İşte cihan siyasetinin hemen merkezini teşkil eden Londra konferansının neticeleri, y Nüsret Bey: — Ben ortak giderim, dedi, Hâle, o çıldırtıcı, her şeyi yaptırtıcı bakışlarile ilâve et- — Ben de, ben de ortak - olu- rum ve Sedat Âliye bakarak devam etti. — Siz de olun! — Emredersiniz! Hepsi ellişer lira çıkardılar. Hâlenin balo için taşıdığı Pari: işi sadefli mini mini çantası ipek mendille bir altın pudra- lık, bir de ruj tüpünden başka bir şey almıyordu. Onun hesabı na Cevdet Bey elli lira koydı Karşısında çok kaybettiğ çin söylene söylene kalkıp gi- den bir ermeni tüccarın yerine Cevdet Bey oturdu. Ortakları da etrafına toplandılar. Cevdet Bey yeşil çuha kaplı masanın önüne gelince kendisini bir an (Exsleben) deki kumarhanede zannetti: Binlerce lirasını silip ü gazinonun hatırası rpertti,Bu arada Lüb man güzelinin esmer ve güneşli Bugünkür yeni bilmecemiz SOLDAN SAĞA: 1 — Karip (5). Cet (3). 2— Ortg(3). 3 — Kaşa sürülen macun (6). Ra- bit (2). 4 — Nida (2). Az sıcak (4). 5 — Yama (2). ile (2). 6 — Açıkta bırakmak (7). 7 — Uzak (4). 8 — Mubarek nehir (3). İsim (3). 9 — Kocaman tencere (5). çehresi bekârlık hayatında gö- rülen kadınlı. rüyalar gibi bir hayal halinde damarlarını yak- |tı, geçti. Kâat istedi. Galip Bey yüz liraya banko! diyordu. Hâle Cevdet Beyin omuz ba- Hâle gayri ihtiyart ellerini çırptı. Galip Bey kızdı. Ahmet, Sami gülüyordu. İki yüz lira dört ortağın önüne geldi. — Bu olmaz ki! dedi. Başka- ları gelmedi, biz karşı karşıya kaldık, bir parti tavla oynıya- lem daha iyi. Bu oyuna zaten Galip Beyle dostluğu kızıştırmak arzusile giren Ahmet Sami gülüyordu: — Daha iyi ya canım, diyor- du. Maksat vakit geçirmek! Cevdet Bey Ahmet Saminin | maksadını. derhal anlamıştı. Kurnaz adam Galip Beyin en Dünkü bilmecemizin halledilmik sekli YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Moeecruh (6). 2 — Sebap (4). 3 — Karton (6). 4 — Tuvan (5). 5 — Yama (2). 6 — Su cereyanı (6). 7 — Hüya (2). Belirti (4). 8 — Tim (8). Fenerin meşhur ©-| yuncusu (3): Yapmak (3), Adavet (3). hassas bir zamanında bile; den yakalamıştı. Piyasada muhtekir bangerler vardır ki bonusunun müddeti geldiği için para diye kıvranan en muteber tüccarları kanun haricinde yük- sek faizi koparmak için karşıla- rında yalvartır, bekletir, neden sonra dediklerini kabul ettire- rek para verir, nefes aldırırlar. Ahmet Sami bu akşam Galip Beye karşı ayni vaziyeti almış- tı. Galip Beyi bu vaziyetten kurtarmak ve yahut ikisini bir- | den vurmak lâzımdı. Cevdet| Beybu meselede kendisini e- pey kuvvetli buluyor. - Hele genç kadımın şansından çok şey | ler ümit ediyordu. Bir kaç el başkalarının da iştirakile dön- |dü. Cevdet Bey iki ele gitti ve |üç yüz liradan fazla kazandı. | Galip Bey iki yüz lira daha ver- di, yor, Galip Bey kızmağa, evvel- ce yalnız olduğu zaman yaptığı gibi her elde kâat açmağa baş- ladı. Yarım sast sonra önünde pa | z |au Hâle: Oyun - gittikçe hararetleni-| — Yahu sen evliya mısın / sin. .. Sen evvelden beni het | işünde kapını sıkı kapat d İtembih etmez mi idin? Bak başıma gelenleri Senin yerden göğe kadar kın varmış!.. Bir gün yarım açık bıraktım. , . Mübarek Bey sür'atle muf tabımım sözünü kesti: — Ve karın da aşıklarını ri aldı! — Yok canım!Kapı açık lımca kurander oldu ve beti işte yataklara düştüm! MÜMTAZ FA: Cevdet Bey - ihtiyatlı yor, çok yüksek - bankolar? ) çiziyor. Ufaktan fakat emnif| li kazanıyordu. Masanın sağ ucunda, da iri bir sigarı fabrika bâf gibi tüttüren zengin bir tüccarı: — Banko! dedi. Beş yüz | Bütün başlar ona çevrildi: sadakiler sarardılar. Kayıp ya kazanç bu bir saniyede VE| cek karara bağlı idi. — Bir ermeni zengini: — Evet! dedi. Bir musevi ma: yerek ilâve etti: — Evet! ğ Galip Bey Ahmet Samf yüzüne bakıyordu. O kabi der gibi başını salladı. — | Cevdet Bey tereddüt edif — Tabii, tabit, dedi, B varız, 4 Ve Nusret Bey ilâve etti?, — Ne korkuyorsun - biz © kişiyiz yahu! (Bi