'Fikir, ÇAS Myett esi “Müllf ($0 NİSAN 1930 ÜYREHANE — Ankara caddesi (329 Telgraf adresi: Milliyet, . İ “ tir. | VP Telefon numaraları: Yğlstanbul 3911, 39IZ, 3913 ı;BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 800 kuruş 1400 " 1400 2T00 ıt" » “belen evrak geri verilmez eti nushalar 10 kuruştur. | İ » ve matbaaya ait iler için “Malidüriyete müracaat edilir. & | , prece Idi Bugün rüzgir poyraz îvpsl. bava kapalı olacaktir. K b 120 dakika süküt! ( Kadınların bu cuma ” güntü U*acakları miting hakkında | ü aldım, programın en Mizah, MILUYET nEner gör ee ae eee eee T ** $ Tema MI. M. Bell Sinemanım halk üzerindeki tesirine inanmıyanlar varsa *“Marie Bell vak'ası,, bunları da şüphesiz fikirlerini tepdile se- vketmiştir. Teknik noktai na- zarından mükemmel — bir film sayesinde, ikinci ve belki üçün- cü derecede bir oyuncu — olan MI. Marie Beli, İstanbulda ken, disini bile hayrete düşüren bir muvaffakıyete mazhar — oldu. Bu “vak'a,, ya sinemanın zaferi diyebiliriz. Fakat bu psikolojik hâdiseyi kâfi surette tarif et- , | ** İ hayatı 'in temsilleri raudoux'nun en — az muvaffak olduğu bir eseridir. Bu piyes- teki kadın rolü pek ehemmi - yetisiz. — olmakla beraber ba- sit rollerdendir.. ML — Bell bunda çok muvaffak oldu diye- meyiz. Evvelki akşam oynadığı o- yuün, şüphesiz, — repertuarının yegâne güzel piyesi idi: La vie est belle (Hayat güzeldir) den bahsetmek - istiyorum. Müelli- fi, Marcel Achard, genç'bir mu |yaya bir iki haftada kendisini harrirdir. Henüz büyük seyir- ci kütlelerine nüfuz edemiyen Marcel Achard, zevk sahiple- tü rinit diği ve lezzetle din - Evet, sinema gençliğin za-| le; irediptir. MI Bell'in ev- ferinde muazzam bir amil oldu|velki akşam oynadığı piye- Şimdiye kadar tiyatroda, enlsin mevzuu kısaca anlatılahi- | yüksek, en müstesna san'atkâr|lir; Bir genş kız, fakir, işsiz bir| lar bile şöhret bulmak, hünerle | adama tesadüf ediyor; onu sev-| Hinin mükâfatını görmek - için| meğe başlıyor; fakat aralarm- on beş, yirmi sene — durmadan daki içtimak — seviye farkları uğraşmak meçburiyetinde idi-/ yüzünden hasıl olacağını tah-| ler. Halbuki şimdi on sekiz yalmin ettiği “hissi müşkülâttan,, | şinda bir gencin, bütün dün- |korkarak sevdiği serseriden |kaçıyor. Piyesin güzelliği mü- a y n,|kâlemenin inceliğinde, nefase- bir filmde muvaffak olması kâ- tindedir. Ezcüml& ikinci perde| f. — Amerika “yıldız,, larının/kâh Shakspeare'i, kâh Strind-| muvaffakıyetleri gözümüzün ö-/berg'i hatırlatan bir nevi şahe-| miş olmak için ayni zamanda “gençliğin zaferi,, de demek do- tanıttırmak - ve sevdirmesi içli nünde. Ayni —hal, ML Marie Bell için de vaki oldu. Pek genç olan MI. Bell, sinemaya intisap -anı dikkat noktası şudur: 'lyiünıı iştirak edenlerin teş | İyettiği alay hürmet işareti ol- (e üzze beş dakika Emanet, | dakika kadım birliği, beş da- | Fırka önünde ve beş daki- 'jda Vilâyet önünde tevakkuf #süküt edecektir. Cem'an ye- -bu 20 dakika hanımlarımı- | yegâne sustuğu tariht daki- var olacaktır. Şehrin dört en (bim binası önündeki bu sü- ten istidlâl edebiliriz ki, ka- İllarımız da artık “Söz gümliş etiküt altındır” hakikatını ':Mm edeceklerdir. * Ticaret telâkkisi! 'lıhk:nede soruyorlar : w';—Pal: AlA, kocan ne iş yapat? '—Rfendim ticaret eder! | — Ne ticareti? — Kundura boyacılığı eder... —: Tuhafçı dükkânı mı? Boz burun civarında kayılı- lar sekiz metro tulünde bir ca- İnvara rastgelmişler. Biçare a- »m oğlunun eline düşer de ra- at eder mi? Hemen yakala- ıir ve yerinden oynatama- ikları için parçalamışlar. Kar- n bir kadın iskarpini bir çorabı, bir erkek don — ve ömleği çıkmış. Anlaşılan ya navar bir çifti mahrem vazi- te yutmuş, yahut İstanbulda Hi iyi gitmeyen tuhafiye mağa- ından biri deniz kızları i- orada bir şübe açmış olacak ! FELEK je:meıeydi kim bilir daha ne uzun seneler muvaffakiyet ve şöhret için uğraşacak, yanacak- tı. Sonra, sinema yalnız geni san'atkârların değil, — bütün gençliğin âlemi olmuştur. O sa- natkârların şöhretini — yapan- lar gençliktir, genç seyirciler. dir. Serapa sibir olan gençliğe bu süretle sinema gibi mühip bir sihir unsuru da iltihak etmiş bulunuyor. MI. Marie Beli, — İstanbula maattcessüf umumiyet itibarile dun bir repertuvarla geldi. Ya seyircilerimizin edebi zevkleri hakkında hariçte bir suizan mevcuttur, yahut san'atkârla- rın kendilerinde aradığımız ze- vk yoktur ki bize daima Gı taen basit pübliklerin bile lemek — istemediği — oyunları tronun her mem ettiğini biliyo- ruz. Fakat yeni muharrirler a- rasında lezzetle dinliyeceğimiz adamlar yoksa — Shakspeare, Marivaux, İbsen, Musset'nin eserleri demi yok, — Elhasıl bu sefer de L'ennemie, T'Homme de joie, — Jeunes filles de Pa- lace, Pinsoumise, M&lo gibi “eserler,, dinlemeğe mecbur ol- duk. Tiyatro, eski zamanlarda edebiyatın mühim bir şubesi, hatta başlıca şubesi olmasaydı belki bu edebi hatıraların te- siri altında bulunmaksızın bize oynanan piyeslere daha müsa- mahakâr bir gözle — bakardık. Fakat Shakspeare'den — sonra, İbsen'den sonra Henry Berns- tein'e “edip,, — denildiğini işit- mek doğrusu pek acıklı oluyor (Evet, Bernstein'i edip zanne- denler var, Andır& Maurois'yı edip zannedenler olduğu gibi) Büu saydığım piyeslerden baş- ka MI, Beli Giraudoux'nun Siegiried'ini de oynadı. Bu, Gi- | “Müliyet,,inedebi romanı: 64 ” Evli ve çocukları da vardır. cat sonradan zengin oldukla- a | Bürhan Cahit u için onun elinden geçen par- çaların neden sonra Ahmet Sa- serdir. Üçüncü perde de enfes bir meclis vardır ki, Bir yaz ge-| İcesi rüyası'nın en güzel tablo- | |larından birine — benzetilebilir. Bize bu piyesi oynadığı — için |ML. Bell'i takdir etmemiz ve di- |ğerleri için de — bu seferlikt!— affetmemiz lâzımgelir. Zevk sahibi, hüner sahihi bir muhar, ririn yazdığı bir oyunun en ba- |sit oyuncular tarafından bil |kusursuz. temsil edilebileceği- ne bir delil daha şudür ki, Ha- yat güzeldir harikulâde bir su- rette oynandı. Bu temsilde en az muvaffak olan da MI. Marie Bell'dir. Genç kızın rolünü ma- atteessüf lâzım gelen hararet- le, samimiyetle — oynıyamadı. MI. Marie Beli'de bir nevi ba- dır. ki. bu yüzden ancak mahdut bir “jJanr” da vaffak olacağını zannediyorum. PERŞİ ebiyat, Tam ea y a y yaretler ı Bir ailede zengin fertlerle fa- kirleri ancak dört haâdise bir, araya getirir: Düğün, tevellüt, ameliyat, ve ölüm. Eğer bunlar olmazsa zenginlerin, fakirlerle temas etmelerine hemen imkân yok gibidir. İşte Lüsette amcazadesi Ray mondu senelerdenberi görme- mişti. Bir akşam lâmba ışığı altında çorap yamamakla meşguldü. Kocası da bir koltuğa yahlamış | |gazete okuyordu. rdenbire: —Lüset!diye bağırdı.. Bak si- zin aileden haber var. Sonra gazeteyi okudu: “Meş- hur mühendislerimizden M. Raymonda dün akşam böbrek- lerinden bir ameliyat yapılmış- tır. Genç mühendisimize acil şi- falar temenni ederiz!,, Lüset bu havadisi dinlediği zaman bembeyaz olmuştu. Koca sı alay etti: — Bu rengin ne böylet.. Sa- kın bayılma ayol! Ameliyat ol- muşsa olmuş! Sana ne?. Kadın buna hiç cevap vermi di ve işile meşgul olmak istedi Fakat elindeki yırtık çorapların yerinde, gözünün önüne yığın yığın çiçekleri ve vâsi çemenle- rile büyük bir bahçe, tıpkı bir sinema perdesi gibi, açılmıştı. |Büyük kestane ağaçları yeşillik leri gölgeliyordu. Mat benizli, esmer bukleki bir genç kız salın İcakta sallanıyor ve yüzünün hatları, siyah gözleri tamamen | kendisininkine benziyen genç bir mektepli onu artkasından ite rek sallıyor. Anneleri iki kardeşti. İkisi. nin de kocaları ölmüştü. Ve hel taet, birnevi durgunluk var- |ikisi de samimi bir hava içinde | beraberce yaşıyorlardı. İhtiyar mu- kadınlar hep bu Lüsetle" Ray-| almıştı. vi | |mandu düşünüyorlar ve onlara Yakl:ışî]ı. Sugıuk ıulmı R:y- MI. Bell'in arkadaşları arasın. /istikbal için nadir bir saadet te mondun hummalı eli üstüne İda M Charles Boyer'yi zikret-| merini ediyörlardı: Lüset bazen| koydu. Sonra nazarlarını. onun mek lâzımdır. M, Boyer mü- | kızarıyor, kendini müdafaa et-| sarı ve nemli alnr üzerinde gez-| İşte şimdi gözünün önünden bunlar geçiyor ve isli petrol lâm basınm ziyası altında mekanik surette çoraplarını yamamağa devam ediyordu. . S lk. ' Soluk soluğa üçüncü kata çık Fasa benziyelim | Sultan Mahmut devrinde ilk defa olarak karantine idaresi teşkil edilecekmiş. Bunun esas larını kurmak - için bir meclis toplamışlar. Fakat mecliste ekseriyeti ho- calar teşkil ettiği için karanti- na “düveli nasarada,, da vardır diyerek ulu orta #leyhinde bu- lunmuşlar. Mecliste meşhur Kethüda za mış ve herkesin yavaş sesle ko-|de Arif Efendi de varmış. Yo- nuştuğu bir salona girmişti. — |bazlara sormuş. Raymondün karısı bunu gö-| — yarantineyi — yaparsak rünce: ğ DA Hötülniz &ğ a |frenklere benzemiş olmaktan K tLSiniZ. » NCTe-İ ma çekiniyorsunuz, den haber aldınız? Evet gazete| İler yazmışlardı. Amma sizin| — Evet! EUR bilmem gazete okumağa vakti-| O e&nada Fas hükümeti de ka niz oluyor mu?,. Raymond sizi / Tantineyi kabul - etmiş bulunu- görürse kimbilir ne kadar mem| Yormuş, Kethüda zade bunu fır, |nun olacaktır. Yalnız şimdi bi-| Sat bilerek: raz istirahat ediyor. . Çok zaifle| — Karantina idaresi Fasta |di, çok düştü. Allah vere de bu da var, demiş, Fas ise Müslü- gün başka ziyaretçi gelmese..|man devletidir, ötekilere benze- |Fazla heyecan iyi değil diyor-|memekten korkuyorsanız Fasa lar... Siz bir dakika burada du-| benziyelim demiş ve işi böylece |run da,,. kitaba uydurarak fikrini kabul| Kadın gitti. Lüset yalnız kal| ettirmiş. | dı. Hastanın odası hemen orada idi. Kapısr hafifçe aralanmış- tı. Yağlı boya duvarda,Raymon Meğer kimlerin elinde imi- şizl. lur eski bir resmi asılı idi. Lü- et ona bakıyordu. . Ah, ilk şefkat, ilk sevgi kalp Terimizde ne kadar temiz, saf ve derin bir yer tutar, Lüset hâlâ bu resme bakıyor du, Sonra birden dimağı ve kal- bi bir arzu, onu görmek arzusu ile yandı. Ayaklarının ucuna basa basa ilerledi. Kapıyı itti | ve onu gördü. | Hekleplilar “ müsabakası Valkonun nutku. 47 mci — haftanın Beşinciliğini Galatasaray lisesinden 479 numaralı Fahmi Efendi kazanmıştır. Yazısı şudur: “Peşteye avdet eden Macar Hari- ciye nazırı Mösyö Valkonun Macar İstiraplar ve hastalıklar ba-| gazetelerine vaki olan beyanatc bu İzılarını ihtiyarlatır, bazılarını| baftanın en mühim haberidir. gençleştirir. | — Ankaradaki temaslarından fevka- Raymond da inanılmıyacak de lâde memnun olar nazırın söyledi-| İrecede gençleşmişti. Güzel yü-| Ki sörler harici siyasetimiz noktai| ü zaiflamış, iri siyah gözleri,| nazarından büyük bir ehemmiyeti jüsetin onu tanıdığı sevdiği za| halzdir. İki devlet” beynindeki mü- pasebat inkişafının bizim için çok hayırlk menafi tevlit edeceği mu- hakkaktır. Mühtelif -Avrupa devlet deri ile yapacağımız bu gibi dosta- me temaslar faldeden hali değildir. Pek yakında irkan kardeş bulundü- gumuz bu devlet ile başlıyacak olan |manlardaki gibi parlak bir renk | kemmel bir san'aticârdır, ve Ha-| mek istiyor fakat içifı _içı'n tatlı yat güzeldir deki pek — müşkül bayaller kurarak seviniyordu. Tolünü müstesna bir meharet ve| — Öteki pervasızdı. O böyle mu samimiyetle oynamak suretile| havereleri duyunca ağzı kulak- âçin yürüdükleri ve girdiklerilmi tarafından — keşfedildiğini yyata ailelerini sokmıyan, on-| gördükçe için için gülüyor, bu yalnız sinide yemek yemek)| işte acemi olduğunu anlatan du pn, mutlakta musakka pişir-| dak büküşlerle Ahmet Samiyi ve bakla ayıklamadan| kudurtuyordu. iktarıp evlerine bir aşçı, bir| Cevdet Bey şimdi piyasa ka- lizmetçi alan bu iş adamları|dınlarile alâkasını kesmişe ben bzyete hayatı diye girdikleri|ziyordu. Hele adaya yerleştik- u âlemde ferah fahur eğlene-|ten sonra artık klüpte hemen ek için bekâr görünmeği|bütün vakti aileler arasında ge- krcih ediyorlardı. Ahmet Sami|çiyordu.. Meb'us Nusret Bey ;ey de köşkün üst katını ailesi de ailesini (Hristis) te bir köş- ayırmış, alt katlarda şatafat| ke yerleştirmişi 'bir eski zaman selâmlık haya| —Bu eğlence dine dansan gece sürüyor, hatta bu âleme ya-'si Cevdet Bey misafirlerile sof-| ner kadınları bile sokuyordu. ' rasına yerleştiği zaman salon| Ve şimdi iki grup arasında a-| dolmak üzere idi, Yalnız üzerini rekabet kadın mes:l:şînde!de (Ahmet Sami) nin kartı gö-|kırmızı gül kopardı. Kadri Be-|daşı ile ilii de kadın vardı ve|kaba söyliyeceğim. Jaşlamıştı. Cevdet Bey çapkın-'rünen ortadaki büyük, çiçekli âlaminde daha kıdemli oldu'masa henüz bostn. v e0 g FlEreie ÜUi yiç LÜ layni zamanda pek zeki ve ih- ce bir san'atkâr olduğunu da ispat etti. - N. Yenineşriyat TÜRK SPOR 28 inci sayısı dün güzel yazı ve resimlerle çıktı. A, Şerelettin Futbol makalesi. Vefa mektebinde Spor. Bisikletli kroskontri.- Son mitsa- bakalar. Memlekette ve dünyada Beyin Şundan'bundan, Spor & Koca Yusuf. Anketli müsabaka VS Kadri Bey: — Ahmet Saminin bu akşam misafirleri delişi iyorlardı. Ta Cevdet Bey alâkadar görün- medi. Nusret Bey güldü: — Onlarım zaten klüpte işleri ne, iskele gazinosunda, diyasko losta daha iyi eğlenirler. Hâle bu mükâlemeyi dinle- miyor gibi idi. Rengini ve saç- larını açan blödösaks tuvaleti ile bu gece pek fevkalâde idi. Cevdet Bey masanım üzerini | süsliyen çiçeklerden küçük bir beyaz gül ayıtıp teklifsizce genç kadına uzattı: — Elbisenizi açar mı bil- mem? Hâle nerkis gözlerinin bütün meş'esile güldi — Renkleri Cevdet Bey. — Bu bir ihtisas işidir, dedi Kadri Bey, ben hiç anlamam. Cevdet demetten bir de | | biliyorsunuz yin hanımı, Püreda Hanımefen- 'diye uzattı: “Baktedebilecek Aiğerl dül dedi, akşam | larına varıncıya kadar gülüyor. “Sen bemim zengin ve mes'ut bir hayat arkadaşım olacaksın, | Hele şu mühendis mektebinden |bir çıkayım da!,, diye söyleni- | yordu. | Filhakika Raymond , mühen- İdis mektebinden birincilikle çık |yegâne vait bu oldu. Aradan za man geçti. .. Anneleri öldü. Ve İkasabanın mezarlığında istikba K görmeden birer arşın toprağa wsınclılaı'.lîıyı-xmrnd Pariste zen- gin, güzel bir miras yedi kadın- la evlenmişti, Lüset artık ha- yatta yalnız kaldı. Mütemadi- yen piyano dersleri arkasından koşmak önu çok yormuştu. Ni- hayet talih onu da ne şahsi, ve ahlâki güzelliği oln::lyun orta letinize yaraşacak? Püreda Hanım bu' bir elbise ile gelmişti, Hâle: — Bravo, dedi. Vallahi çok iyi gitti. İkisi de çiçekleri göğüslerine Hiliştirdiler: Yemek başlamıştı. Henüz va dö roz dirdi. Hasta Lüseti tanımıştı. Bu i hi bir tahassüse kadar nüfuz edi yordu. | Lilset onun ilk heyecanları: nn hatırası idi, Lüset mes'ut bir çocukluk, bütün bir sevgi, bütün bir aile aşkı idi. Bütün ruhunu, içini doldurup taşıran bütün tatlılıkları kelimeler içi. ne sığdırmağa çalışarak mırıl- di: jt .. Fakat heyhat! Tuttuğu| danı tu. Titriyen ellerile onun kır saçlı başını okşuyordu. Sonra birdenbire gözlerini çevirerek gerisin geriye döndü. .. Salonda kimse yoktu. Ray- mondun yüksek, kibar ve güzel karısınt'aramağa lüzum yönme- den uzaklaştı. Hastaya gelince, onun da göz leri yaşlı idi. Mazinin bu canla- Ti I(Suzan) dı. I Bir ân içinde Nüsret Beyle göz göze geldiler ve gülüştüler, Nusret Bey dudaklarımı 1sırdı. Cevdet Bey aralarındaki bu hu- susiyeti belli etmemek için en-, dişe etti. Herkes gelenlerle meşgüldü. Yalnız Hâle, gözle- rinden bir şey çakmıyan bu ze- bakışlar, bu şefkatli bakışlar ilâ| çorbalarını içiyorlardı ki, bahçe| ki kadın, iki arkadaşın arasında tarafından Ahmet Sami Bey ve| geçen bu imalı tebessümleri misafirleri göründü. derhal farketti. Ve ancak on- Kadcri Bey yavaşça mırıldan-|dan sonra Ahmet Saminin ya- di; nındaki kadınlara dikkatle bak- — Ayakta sallanıyorlar. Hep|tı. si sarhoş! Hallerinden ve -hareketlerin- Cevdet Bey bakmıyacaktı. Falden esasen mevkileri derhal kat bakmak için hiç bir hareke-|belli olan iki genç kadın şuh te lüzum yoktu. Yalnız gözleri- ni kaldırması kifayet edecekti. Ve kahkahaları bahçeyi doldu- ran bu grupa bütün başlar çev- rilirken o da yavaşça gözlerini| — Burası klüp değil mi? Şu kaldırdı. | gelenlere bakın bir kere! Ve hayret içinde kaldı. Ah-| Kadri Bey ilâve etti: met Saminin yanında iki arka-| Hanımlar affetsinler ve arkadaşlarının yanında ye- mek salonuna girdiler. Galip Bey mırıldandı: biraz gu kilbel bu kadınlardan bini Hülya, öte-|ran olduktan sonra bu ki de bir akgam Nusrot Basla w kları rivayet edilmekted kahkahalarla Ahmet Saminin dı. isadi —müzakereler, aradâki dost- İuğu — tarsin edecektir. — Sulhperver bir siyaset takip eden hükümetimiz| in bu gibi dostane temaslara eh miyet vermesi şayani memnuniyet- tir. Devletler arasında umumi sulh ve sükün ancak bu gibi münasebat ile kaimdir. Bu — noktai nazardan Mösyö Valkonun beyanatı haftanım en mübim haberik duymuştu. Kendi kendine va- detti: — İyileştiğim zaman. İlk so- a çıktığım zaman... yileşti. Çıktı. Mevsimler bir çok defalar tekrar etti: Seneler biribiri üzerine yığıldılar: Ve Raymond fakir Lüseti neden sonra ancak bir gün, korkunç bir gün görebildi O gün Lüsetin üzerinde uzun siyah bir şal ve yüzünde siyah tüller vardı, Tercüme eden TAZ FAİK se ğız açıp ta bir şey söyliye. mez. Nüsret Bey: — Maatteessüf, dedi, içtimaf sınıf, hiç olmazsa seviye farkı hiç gözetilmiyor. Senede- elli lirayı veren yat klüp azasından oluyor ve böyle rast gele kadın ları koluna takıp içeri giriyor. Geçen gün yeni azanm İiste- sini gördünüz mü? — Kimler var? dediler. — Kimler yok ki! Doğru yol- daki kunduracılar, — Sultanha- mamındaki tuhafiyeciler. Neler| neler, Handise kuru yemişçiler-| den Uzunçarşıdan, ayak esna- fından aza arkadaş göreceğiz. Kadri Bey yavaşça mırıldan. ki — Ayak le var, Ve yan gözle Ahmet Sami- nin masaşındaki kadınları işa- ret etti. esnafından şimdi bi- 1 — Tanıdığım yok, fakat kim- lar olduğu hallerinden helli! "T |mek Tâzı an'at Kuinğm !sıi]id e Tatlı tatlı kesersin Dün arkadaşlardan biri ken: disine verilen işi yapmamış. Ya hut yapmak fırsatımı - bulama | mış. Artık, mazeretler biribinini ta kip etmeğe başladı: — Üç dört yerde iş verdiler. Hangi birine yetişeyim? Birini ararken ötekini kaçırdım. ünde bir tel kopmuş, tramvaylar yarım saat işlemedi. Tahrir müdürü bir. sürü mazereti büyük bir sükün içinde dinledikten sonra dedi ki: “| — Yahu, sen şu Babıâli cad- desinde bir dükkân açsan a? Ciddi zannederek sordu: — Ne dükkânı? — Havyar dükkânı, ,, Şaşaladı: — Havyarı ne yapacağım?.. Öteki hafifçe gülümsedi: — Tatlı tatlı kesersin!... Kulak Misatiri Dün akşam MELEK - SİEZEMA- SINDA Halkımızın ” gözbebekleri: JOHN JİLBERT, JOAN KRAV. FORD, ANİTA PAJ ŞARL KING gibi büyük artetleri ko- nuşürken ve Caganni — ederken gören seyirciler OLİVUT REVÜSÜ gözlü ve şarkılı filminin şimdiye kadar görtlen en FEERİK tema- şa olduğunu tadik etmekte müt- vefiktirler. Metro Göldvin Mayer filmidir KOLEN MUR un En büyük şerelil — Sesli, süzlü ve şarkıjı filmlerin şaheseri eylâklar açarken filmini temsil etmiş olmasıdır. A Beyoğlu MULEN RUJ salonunde | Bu akşam 22de gala müsameresi San'atkâr NAŞİT BEY Ali Bey ve umum mükallitlerin iştirakile 25 artist sahnede tarihi ve milli ORTA OYUNU Naşit Bey Kavuklu tolünde Ke- | yuklu Ali Beyle karşı karşıya ala: rurka dandlar, allevi duetölar. Dühur liye 30 mevki 60, Husust 75 localar 300 ve 200 meşrubat mecbürl de Bildir. TEŞEKKÜR Nadir Derviş Hanımın bir l neticesinde ağır mecruh olarak H seki hastanesinde yattığı zarfında tedavi ve istirahati suna pek ziyade gayret ve itina dilmiş olması ve bilhassa muall muhterem - operotör Kemal ve m vinleri Fahri Beyfendilerin yükü hazakatleri sayesinde muhakkak b ölümden kurtulmuş - olması sertabip Esat, Operatör Kemal muavini Fahti, asabiye — mül $ükrü Hâzım ve dahiliye mcıuâıs sıst Vasfi Beyfendilerle doktor Hanımefendiye ve hasta bakıcı Seff vet Hanıma ailemiz efradının mi net ve şükranlarını takdim c bir vecibei vicdaniye addeylediğimif arzeyleriz. Büyük mahtumu topcu” kaç lemal — merhum Derviş î ğ Âle, lunda Püreda Hanım otoru; lardı. Bu vaziyette Al nin masasına yan dü ı Hâle kendi masasındaki € keklerin başka kadınlarla güul olmalarına sinirlenmiş biraz settçe lakırdıyı değişti di: A — Bu gece oyun var mı? | ne akşamları yapılıyor di mi? 4 — Bakara yok, fakat b poker kadımlara da var, Cevdet Bey sordu: — Oynamak isterseniz, rada küçük salonda bir kare V P Genç kadn pör iştiha dudüli ür ; BAA ğ — Güzel bir gece, güzel müzik, masa başında ' mak doğru mu? Şacap-içiyorlardı. Müsik #f | zel bir vals çalmağa haşladı: 'Tek tük dansa hlkıyot’ Cevdet Bey Hâleye eiı& — Kalkalım mr hanıme! (Bitmedi? | g *N vefiemenar Kan mmoddır