iiliyet üilyet j / Kğ mesi “A1iMiyet” tir. Tİ MART 1930 İHANE — Ankara caddesi Telgraf adresi: Milliyet, İs ç 15 ek kiye numaraları: bul 3911, 3912, 3913 INE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç işin 400 kuruş 800 1400 2700 evrak geri verilmez a nushalaf 10 kuruştur. ve matbaaya ait İşler için te müracaat edilir. ilânların mes'uliyetini “kabul etmez. hava ekseriyetle bulatludur. EZ no de Rivera i ya Şhakespeare (Şekis- 'uçlal ama tarihinde meşhur o- “ım'asar (Sezar)ın fecibir i# “öldürülmesi münasebe- i#lemiş: İnsan öldüğü za- içilikleri onunla beraber «| 'ir; yalnız fenalıkları top- İ/lışında kalır....! iler hakkında insafsızça iler yürütmekte ihtiyatlı şi; ı geride kalanlar için borç İ giriyor. * , dık diktatörü ceneral Pri- i#Riveranın birdenbire ve- İ li4berini okurken İngiliz 18''n o sözü hatırımıza gek iki İN i agues >Estella Primo de iEye 923 senesi son baharm- * A fdarbci hükümetle İspan- iİhkümeti bütün manasile irdi . Geçenlerde de ar- 'ndini iktidar mevkiine ge ken askeri kuvvete isti- iyeceğini anlıyarak çe mecbur oldu. Altı se- U& ya ii (arınca da itiraf edildiğine Hgirndi onun vefatı karşısın fuarızlarmın duyduğu ilk | ti i zi e j£ için daha mühim bir nok- Ki tiki, o da İspanya memle- şip muk leratile alâkadar ii sınıfın millet için si- a yeni bir ufuk aç- dır. det Bey küçük bir kahka- barat şebekeniz yan- âaberler alıyor hanımet: en kalabalık, en- eğlentilerden nç kadın da dedi, iş âlemlerinizde örji- i ediyorsunuz! © Bey başını salladı: - Ah, onu yapabilsem! n yapmayasmız, sizin ve sizin vaziyetiniz- eğlentilerle vakit geçi- iyi biliyorsunuz hanı- cat iştö ben bunla- N İn telgraflarda İspanya- ie ,. İbis orijinal bir şekil r 9 e BESİ ” Bürhan Cahit rat Evdeki Güldürmeden başka hiç bir kıymeti olmıyan bir vodvil Darülbedayi bu mevsimin son, dan bir evvelki piyesi olarak George Faydeawnun bir vodvili ni oynadı.Dört perdeden mürek kep olan bu oyun alelâde bir vodvildir. Ne şahıslarda hususi karak- terler, he vukuatta bir orijinal. Hik vardır, Sırf gülünç kombi - nezonları yan yana getirerek seyircileri güldürmek için yazıl mış bir eserdir. Kızınm herkes çe sevilip istenir meşhur bir ko kot olmasile iftihar eden bir ba ba, metresini dostuna emniyet edip te bu emniyetin suiistimal edildiğini öğrenince onları faka bastırarak nikâhlarını kıydırıve ZÂlren bir âşık, çiçekten çiçeğe ko nan çapkın bir kıral, mirasına. kavuşmak için arka: met resini amcasına nişi diye takdim eden bir delikanlı tün bu şahısları daima gü lü karşılaşmalar ile yüz yüz getiren sahneler... İşte “evdeki pazar,ın bütün varlığı bundan ibarettir. ki tında az çok e me lm z ik 33 üncü hafta müsabakasında memlekette böyle her perdesi, dördüncülüğü, Darüşşafaka 1i- hatta her meclisi bir kiproko ile tertip edilmiş bir oyun, sadece gülmek için hoşa gidebilir. Fa- at maatteesüf bizde şahısların bir çoğu anlaşılmazlıktan kurtu lamıyor ve eser, nakli esnasında bir hayli kısaltılmış olmasına rağmen, gene neşe yerine sıkın. tı veriyor. Ötedenberi tiyatro meseleleri minleşen biri de şudı Iunuyor ki, bizim tiyatro sa olsun, oyunu seyrederken gül slin, o kâfi! ildir. Çünkü a e inceliğine varabilen lere nisbetle, sathi ve gülünç bette adetçe daha fazladır. Lâkin, şehir tarafndan bil hassa tiyatronun asri ve mede- ni tekâmüle ermesi için idare edilenDarülbedayi san'at işinde ti olmak ve o akalliyeti çoğaltmak vazifesile mükellef- tir, Darülbedayi gülünç eser de oynar, fakat o gülünç eserin de İ san'atçe bir mevkii, bir kıymeti İ olmalıdır. Bir karakter komedi- si, bir ahlâk ve âdât komedisi, ince komedi, hattâ yeni ve bulmuş ince zarif bir vodvil; Darülbedayi için biçilmiş kaftan olabilir. Ka basaba gülünç oyunlara heves eden zümre için ayrıca sürü ile salâş tiyatroları var. Fiksimizçe Darülbedayi bu seyirci zümresile hiç bir rabıta muhafaza etmemeli, ötedenberi kenglisine rağbet gösteren mü- 'nevver sınıfım ruhunu daima 7 İkinciden fazla birinci olarak dir ki, korkarım . — Kâlbinize eminiyetiniz yok mu ? güldü: — Maatteessüf. Ruhen oka- anlaşıldı, o halde |dar hâşin ve titizim ki, böyle yeniçeriler, vezirler |bir meşguliyetin beni tehlikeye İdüşüreceğinden korkarım . memleketimizin | Yeti bâiz olan bu siyast konte- arasında müz | rans, ne kadar devam edeceği, ur: Zanno-|müzakeratın şekli ve sureti cer- seven | yanı malüm olmamakla beraber halkımız en ziyade gülünç oyun İmukarreratının beynelmilel bir dan hoşlanır. Amma, nasıl olur) kanun mahiyetinde olacağı şip Bu zan bütün bütün yanlış iddi ve “ağır senedenberi hukuku düvel- me- bir oyundan zevk duyanlar el- gösterdiğiniz şekli isterim. Fa- kat bu bende o kadar tehlikeli- MİLLİYET Mizahı, irem sims şömine #* t 4 > ha pazar mahfuz bulundurmalıdır . Bu ve geçen mevsimin tecrü- beleri: zasınımızçabu hareket tarzının fena olmadığını ispat | etmiştir. «Kör», «Katil», «Ham- let» gibi ciddi eserelerin; «Ay- noroz Kadısı», «Fermanlı deli», «Kafes arkasında» gibi yerli ve orijinal mudhikelerin gördüğü rağbet, «Reisin Karism, «Ko- kotlar mektebi» ve emsali ile kiyas kabul ödemez zannediyo- ruz. «Evdeki pazaro da maattees- süf bu ikinci nevidendir. Oyun- cuların bütün gayretine, Vasfi ve Hâzim Beylerin karşılıklı gülünç sahnelerine rağmen, hiç bir sanat zevki vermeden niha- yet buluyor. 1. Necmi eklyilr müsebn Lâhi konferansı sesinden 80 Osman Nuri Bey | azanmıştır . Yazısı şudur: Bu haftarım en mühim habe- rir hukuku düvel ahkâmını ka nun haline getirmek üzere " Hay,, de “Bizim de iştirakimiz- le, toplanacak olan beynelmi- lel könferanstır. Çok ehemmi- : Malümdur ki, bir kaç selelerinin bir kanım haline if- ragını düşünen * Cemiyeti Ak- vam murahhasları tetkikatları neticesinde “Devletlerin mes'- uliyetleri,, «kara suları» gibi ba zı meselelerin kanun haline gi- rebilecek bir mahiyette. olduk- den cemiyete dahil bütün mu- rahhasları davet ettiler. Bu dahil olmadığımız Halde) işti rakimiz unutulmasın (ki, bi tisna» teşkil etmektedi Bu konferans mühimdir. Çün kü: senelerdenberi hâlledilemi- yen kara sularında gümrük iş- leri meselesi bu konferans ta halledilecek ve muhtelif tabi- yette bulunan eşhasa âit tabi- iyetişleri hakkındaki hükümler İde beynelmilel kuvvei müeyyi- İdesi olan bir kanun şeklini ala- meyanda bizim de, (Cemiyete |. PERŞEMBE o 90 MART Sasi Şom ağızlar! Bilmem ki —vakit bulup— dikkat ettiniz mi? Bazıları var- 'dır ki frenklerin “sansasyon,, dedikleri heyecan uyandırmak için, haberler verir. Fakat insan lar —hiç değilse— iyiden ziya- de fena haberlere inanan adam- lar olduğumuz için bize hep kötü şeyler söylerler: En hafiflerinden size bir iki misal söyliyebilirim: Bu sene kış çok olacak... Bu sene bu olacak... Bilmem ki daha ilâve edeyim mi? Düşündüm.. Acaba bütün bu manasız ve —şüphesiz— €- sassız kehanetleri yapanlar is tedikleri nedir? Ve madem ki bir boş lâftır ediyorlar... Bü- tün bu kara haberler yerine: | Bu sene mevsim pek mülâ- yim olacak. .. ' Bu sene hayat ucuzlıyacak... | Bu sene yiyecek içecek bol olacak. .. Gibi hiç olmazsa insanm ku- lağı alışmadığı iyi sözler söyle iseler de bâri maneviyatımız bo zulmasa olmaz mı? H. FAHRI B. Geçende Ertuğrul Muhsin / Beyle tavla oynarken attığı za- rın düşeş olduğunu iddia eden Halit Fahri Beyin bu iddiasma karşı Ertuğrul Muhsin B. zarın dübeş olduğunu söyleyince Ha- Jit Fahri Bey kendisinin gözlük taktığından kuşkulanarak bu- inunla E. Muhsin Beyin: “Sen şeşi beş görürsün!,, demek iste- diğine hamletmiş ve Darülbeda 1930 Edebiyat, REN Nİ ARE Yaliyor alma... Hizmetçi kullananlar bilir. Öyleleri vardır ki, evde hanım kadar, sırasında ondan ziyade hükümlerini yürütürler . Birisi anlatıyordu: — Nemrut bir kadm. Yüzün- den düşen bin parça olur. İki hafta evvel biri tavsiye etmiş, getirdiler, İşi, eh oklukça temiz.. Oda gösterdik. Yüzüne gülü gülü- günde yarım teneke yağ yeme- dik ya.. Pirelendim. O sırada hanım da yanıma geldi. Tene- keyi gösterince birden kaşları | çatıldı: —A.. Bey, dedi, vallâhi ka- dın çalıyor... Meğer bizi kapınm arkasın- dan dinliyormuş . İçeri hiddet- le girdi: — Ne..ne? Ne olmuş, kim su ile ben hanımden evvel atıl- dım: — Sana göre bir şey yok .. — Ya, kim çalıyor? — Hiç kızım, tencere bakır çalmâğa başlamış ta onu konu- şuyorduk . .. Kulak biri > EE, V -—<E yi rejisörü aleyhine bir dava aç Imuştı, İlki gün evvelde buna benzer diğer bir dava daha aç- miş. : Bu ikincisinin sebebini henüz Şii bir sihhatle tahkik edeme- Yalnız Babrâli caddesinde 40 laşan bir rivayete göre bu ikin- ci dava da dama oyunudan çık- mıştır. Halit Fahri B. kendisine: t yorsun Şeklinde anlamış, ve güya bundan müteessir olarak bir da va ar ün matbaamıza gelen H, Fahri Bey bize: SE — Bügün kimse ile kavga etmedim ve yeni bir dava açma Idım, yazabilirsiniz!. demiştir, FELEK TEŞEKKÜR Zevcim ve pederimiz Mülga Na- fin nezaret kalemi mahsus müdürü İzzet Bevin vefatı münssebetile zi- yaret, mektup ve telgrafla taziyet ve cenazeye iştirak suretile elemimize iştirak eden merhumun dostlarına, Zirast Bankası müdür ve memnrle noa, akraba ve ehibbpı kalbi teşekkürlerimizin arzığa mohr gâzetenizin delâletini rica ede Refikası ve çocukları caktır. sunuz ! — Yok, hayır, nasıl diyorlar, mazuhist galiba Gene aynı mana değil mi? ilmem! le orijinal kadınsınız? — Niçin? — İnsanı söyletmek istiyor- sunuz, söylerken yolunu kesi- yorsunuz, taze, yeni bir mev- zua çikiyorsunuz velhâsıl? — Velhâsıl! — İnsanı meşgul ediyorsu- nuz. Cevdet Bey: Halenin attığı bir düşeşle son oyunu da aldığı- nı görünce geri çekilerek gül- dü: — Ve nihayet insanı böyle denç — Ya o korkuda ki, zevk? — Bulunmaz, onuda tasdik ederim . Fakat kalbimin istida- 'dına başkalarını da kurban et- mek istemem . Sevdiğim kadını irademe ve arzularıma müti gör mezsem benim için felâkettir . Hale gözlerini açtı: — Mü adamsınız Cevdet Bey, korktum: sizden! Neron ibi ruhumuz var! ği kadın yuvarlak omuzla- tr: iki! Cevdet Bey başmı salladı; — Öyle oynattınız ki! Küçük neşeli bir kahkaha da- masada duran billür bir şişeden kadehleri likörle doldurdu: — Bazan mağlübiyet te zevk ve şereftir . — Şüphe yok . Hele böyle is- tihzalar; iltifatlarla karışık mu- ammalı bir mağlübiyet olursa — Ne tuhafsmız Cevdet Bey! — Ya siz, dedi, ne kadar müs- tehzi ve... —Ve.. — Zarifsiniz! —Sevimlisiniz, © diyeçekti Diyemedi, fakat onun ne de- mek istediğini genç kadın 'an- lamıştı. i ! — Naziksiniz! dedi ve kade- hini uzattı, afiyetinize... — Saadetinize! İçtiler . rmr oynatarak bir kahkaha at-| Pokerdevam ederken onlar bir köşede şundan bundan ko- — Fakat siz o kadar bilgini- | nuşuyorlardı. Cevdet Bey genç | ze rağmen öyle fena oynadınız | kadının maharetle bulup tatlı bir lisanla ifade ettiği mevzu- larla o kadar meşgul oldu ki, gündüzki heyecanı Ve teessür- Jeri tamamile unuttu . Bir daki 2 bi eyi Genç kadın yanındaki. alçak | Memleket işi.armut! Küâstamoni köylülerinden bi- ri, mabeyin erkânma çâtarak az zamanda paşalıkli bekâm edilmiş . Fakat adamcağıza, bu yeni girdiği hayat pek sarma- mış , Bütün gününü resmi ziya- retler içinde geçirmek, şöyle bir bağdaş kurup yanlıyama- | İmak adama adeta eski günlerini | aratmağa başlamış. Bir gün, sedinde oturup pencereden s0- kağı seyrederken bakmış ki, vekilharç elinde bir sepet ar- mutla geliğor. Herife gizlice kapıyı açıp elinden sepeti al- mış ve odasına çekilerek armut ları birer birer kabuğu ile ağzı- 'na atmağa başlamış, fakat tam O sırada karşı aynadan efendi- sinin çatalsız, bıçaksız armut yediğini gören vekiliharç telâş- | la uşaklara, seslenmiş: — Ne duruyorsunuz, çabuk İbir tabak, bir bıçak .. Paşa efen dimiz armut yiyorlar... Odalardan uşaklar koşuşur- ken paşa elindeki armutları ye- re fırlatmış: idik, o da olmadı!... bir işi kaybettikten sonra kolay kolay iradesine hâkim olmak, | — Ulan, demiş, kak yılda bir! İmemleket işi armut yiyelim de- as Bag Bağ bozumu yapılıyordu. Bağların arasında sesler ve kah kahalar yükseliyordu . Köpek- ler boyuna zıplıyorlar oradan oraya koşuyorlardı, serçeler ka- natlarını çırpmadan o kütükten Ibu kütüğe süzülüyorlardı. .. Bağ sahibi, rençberlere cesa- ret veriyordu: . Bu sene et fiatleri yüksele- | verdik. — «Ha gayret, ha gayret,gö e Hanım rahat, benrahat... |reyim İğ sene" sivri sinek fazla ola| İyi güzel amma, dün baktım | Bütün çeneler ve dudaklar cak... yağ tenekesi yarıdan fazla ek-| tatlı ve ballı damlalarla yapış Bu sene kuraklıktan korkulu | sik , 4 yapıştı. Eller, ceketler, küçük yor. iz bağ bıçakları, asma çubukları Bu sene gu dlacak. > Geleli daha on güin olmadı. On ep üzüm suyu ile ökselenmiş- ti Bağcılar bu yapış yapış elle- rinin ayalarını gene, tekneler liçinde buğulu üzümleri ezerek yıkıyorlardı . Üzüm iyidir. Hele ter gözle- rinizden aktığı ve elinizin ayası ezmekten yoroluğu zaman... »* Yağmur hafit hafif çiseliyor- du. Bahçenin çamuru üstünde çalıyor dediniz? sarı bir ziyanın iki hattı uzanı- Hizmetçisiz kalmanın korku-|” çile sn — Oovo!, Merhaba! o. Mahzen çok basıktı. Ortada küçük bir fıçınm üstünde bir petrol lâmbasının isli ve kırmı- zımtırak ziyası tütüyordu. Ba- ğın sahibi elinde bir kadeh ol- duğu hakde lâmbanın yanma o- turmuştu, Yüzü, büyük fıçılarm dipleri gibi menekşe renginde idi. Etrafında bir yığın esmer tekneler, fıçılar daha vardı, Du- İvarlarda, köşelerde, mahpus ve İmahküm pencerenin demir par- maklıkları arasında, yırtılmış yamanmış, kirli, tozlu binlerce örümcek ağı sallanıyordu. Ka- ra bir kedi frçılar arasında si- nirli sinirti dolaşarak etrafı kok luyor ve havayı işba haline ge- tiren saral: lâkaydile teneffüs ediyordu . Pantalonunun pağalarmı sı- vaniayd uğraşan bir adam, göz- İerini kaldırdı ve bana baktı. «Vilâ» üzerinde geniş fıcılar duran dört köşe ya nında ayakta duruyordu . Dim- dikti ve genç kızlığın bütün ta- ravetini üzerinde lu. Göğsü kırmızi bluzunu da- raltnıştı. Bana gülümsedi. Ya- vaşçacık dedi ki: e — Hadi yavrum şunun ne zıpla! Gündüzün topladığımız iri ta i salkımlar teknenin içinde emekten o kâ- ezilmişti, Üzüm yı dar tanelilerine iltifat ediyordum - faf bir üzümü ağzıma kendi el- lerile soktu , Sonra: — Şu benim ellerime bak! dedi . Elleri küçücükü, idi, hadi işe başlıyalım .» Mart gecesi günü yaladı. teesslirünü unutmak müşküldü. i sohbeti on' bu hazin ve istırap- lı vaziyetten kurtarmıştı , manmdan çıkıp yalnız kaldığı zaman-anladı. Halenin mevcu- İdiyeti tpkr âmeliyat olmadan, İhastaya verilen: morfin, havasından ve muhitinden çe- kilince ağrıları ve acıları bir an- da İayrvermişti. niş etti: — Ümidederim ki, artık teş- rifat kaidelerile davet etmeğe lüzum kalmadan bizi hatırlar- sınız , P Cevdet Bey mahcup ve mü- teşekkir mırıldandı: — Affediniz, Kkabahatlarımı yüzüme vurmayınız. Otomebili bekletmemişti. Ya arek © Nişantaşma; doğru klor-' dan uyandı. Şimdi gözlerinin önüne'evve- Cevdet Bey geçirdiği buhra- lâ Fahirin sarı çehresi, çil mavi fim atısını ancak “gece yarısın- | gözleri, sonra Alimet Saminin dân sotira genç kadının apart- müstehzi ve sinsi bakışları gel- idi. form gibi onu uyuşturmuştu. O, sürtünüp ayak sürüyerek ka- bağl Çıkarlarken Hale ona serzi-| Evet, Buradayım, akşama ka- bozuımu!.. üzeri- ki, ancak iri | lışmıştı Vilâ ceviz kadar büyük ve şef- rakla uğraşmaktan nasırlanmış ikenler içinde çizilmişti. «Se- n ellerin ne güzel bak, diye mırıldandı. Sonra bağırdı: «Ha- — Aldattılar, diye mırıldan- Vilânın amcası, bağ sahibi bir bardağı ceketinin eteğile si- lerek bana şira verdi, İçtim... Berikiler boyuna üzüm ezi- yorlardı. yalm ayak üzüm dolu teknelerin içine girmişler boyu- na tepiniyorlar ve soluk soluğa bir kinle salkımlara basıyorlar- dı. Tahta tekneler, her tekme darbesi altında — gıcırdıyordu. Üzümlerin ince kabukları, çe- kirdekleri, stilarr geniş tabanla- rmın, kıllı bacaklarının arasın- dan fışkırıyordü . Vilâ bir köşede eli teknenin üstünde duruyordu . Tırnakları kapkırmızı olmuştu . Nihayet bağcıların ni diz kapaklarına kadar şaraplı hâlitanın içine görüldü. Tepin me artık bir pistonun hareket- leri gibi müntazam yapılıyor. du.. Vilânın amcası muttasrl içi- yor ve sonra yumruğu ile 1sl bıyıklarını siliyordu. . Taze şira, açık fıçıların için- de kaynıyordu. Ve bu şiranm üzerinde bir yığın sarhoş sinek- ler tütüyordu. Şarabın sıcak ko- kusu bütün genzimi kaplamıştı. Adamlar içi cibre dolu bir len- geri kaldırdılar ve fıçıya boşal- tırken korkak kediyi baştan a- şağı ıslattılar. Bağ sahibi kahkahalarla gül“ dü . Ve bana bir kadeh uzattı. . Sert şıra ağzımı kavurmuğtu . Sonra Vilâye döndü: — Git fıçıya bir tıpa getir. dedi. Ben ondan evvel koştum. Fa- kat Vilâ da arkamdan yetişmiş- ti, Yağmur yağıyordu. Gece karanlık ve çamurlu idi. Bay- kuşlar ötüyordu. Vilâ beni elim den tuttu ve koşarken çıplak ve islâk kolumdan öptü. Kısık bir seslet — Vnâ?. diye mırıldandım.. ve Ahenkle üzüm eziyorlar, bağ sa- hibi şarabmı içiyor; siyah kedi slâk tüylerini, yalıyarak kurut- mağa çalışıyor .. — Yete oturdum. Memnundum. Uzun ve güneşli bir yolun üze- rinde koşuyordum. K oşuyordum. Koşuyordum Temmuzda, güneş tam tepe- de iken, tarlalarda koşan adam duruyor . Çünkü o kadar sıcak, o kadar kuvvetli ve tatlı bir zehir tenef- füs etmiştir ki, büyük bir kuv- vetle bile uzanmağa ça- , Gözlerini kapıyor, kir- pikleri be ateş semast gibi a- kalmanı gaçtan ağaca dolaşan muaz: âlevler yükseliyor. Hava yu- karda teessür ve gam İçinde titriyor... Fakat birdenbire hiddetle a- yağa kalkıyorum ve ilk defa 0- larak yuvasmı terkeden bir kar- tal yavrusu gibi evime koşuyo- rum. Tercüme eden MÜMTAZ FAİK Souk rüzgâr yü- | — Koca işi kaçırdıktan sonta Sarhoşluktan, s1- cak salonun verdiği . yumuşak- Fakat genç kâdının huzuru ve ;Jiktan ve nihayet tatlı bir rüya- şimdi kalem efendisi gibi mek- tup okuyalım. artık! İ Ve zarfları açarken Nusret Beyin telefonla verdiği havadi- üyordü. — Kim bilir, belki, dedi, bir -# kapı kapandı ise biri açılır. Bir çok mektupları okudu, cevap verilecekleri ayırdı. En son eline fena bir yazı ile adres ert bir. idi. zılmış mektup geldi. Açtı, im Ve bir serseri gibi duvarlara e G endişeli. i gözleri şu sat bir hamlede ranlıklara karıştı. okudu: ... ve iz “Efendim, .. Büyük işlerde Allo... Sen misin Nusret. . . üçük ad a 3 dar, ne yapalım. Artık yapacak bazan insanı hataya düşürür. | i Emniyet ederek hem on bin li- ne kaldıki... Öyle ya., Anla- ii il betle dım .. Ciddi mi?.. Ya.. O halde çabük gel, anlat! Cevdet Bey telefonu kapat- lar. | Ferda Hanım postadan bir şey var mı? İ Genç kız mektupları getir- di, i | «Cevdet Bey kendi kendine mırıldandr.. ii bin lira almış ve kazandığı, İmi bin lira ile serbest mak üzere bugün İ ket etmiştir. Hayatın il mukabilinde on içe İş yap” izmire har Derim