Fikir, Mizanh, ' Williyet ç n Ümdesi “Milliyet” tir.| (3f16 MART 1930 AREHANE — Ankara caddesi 2, )0 Telgraf adresi: Milliyet, İs-| Telefon numaraları: “latanbul 3911, 3912, 3913 İlİBONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş hi 1400 » 2T00 » völen evrak geri verilmez d eti geçen nushalar 10 kuruştut ” 'zete ve matbaaya alt işler için lüdüriyete müracaat edilir. yzetemiz ilânların mes'uliyetini İ; kabul etmez. ("UGÜNKÜ HAVA An Bararet Cen çok 18 en z l iâL Bugün rüzgür lodos || |. DEN aa | :, tısadi tahdidi teslihat... Vnferansları pek — bol olan | *(amandayız. Başta Londra 1 tahdidi teskihat konferan | Juğu halde 930 senesi bir “içtimaa şahit olııyân Tah feslihatın çeşitleri de çok: ! 7 datahdidi teslihat,denizde i teslihat, havada tahdidi " ;'rat,ve nihayet bunlara ilâ- r Di ÇA üçdN, ; İstiyoruz. Harp vasıtaları : ça milletler arasındaki em “jisizlik te artıyor ve silâh- 4 | teslihat rekabeti devam » ir, İşte, diyorlar, tıpkr bu- Üygibi memleketler arasında '7 ük tarifeleri de arttıkça )| adi sahada da milletleri a- |N uçurumlar gittikçe büyü- / *Harbin önüne geçmek ve İtleri ağır —“masraflardan İ f)k&m& için nasıl tahdidi tes vW y givrede bir konferans top- ;"â Ortaya atılan — teklif üiç $ ik bir “mütareke,, ak- y fek gümrük tarifelerini ar- hmaktır. Fransız heyeti ta- 'Fuı vaki olan teklif pek gi [':ğf konferanstaki cereyana Şti teşkil edilmesi isteniyor İyalnız memleketler arasın Nigümrük tarifelerini indir- ";i” kalmıyor. İktısadi mesa- Wizünden çıkacak ihtilâfları | |me havale etmek için dev. »F arasında bir itilâf akti ile- irülüyor. Janun için daimi bir hakem ; *ti teşki edilmesi isteniyor- 4Bi sahada harp kanun hari- 'ı_'ln edildikten sonra artık | | iktısadt münasebatta da iötlerin arasmı açan eskiden Ja üsüllerin kaldırılmasiçin | için di akti " Milliyet, inedebi romanı: 40 :!Vdeı B. hâlâ heyecan için- İ birinden birini ya- Ük elleri cebinde odadan o- 14 dolaşıyor, gözleri dalıyor, üyor, mırıldanıyordu. mühendis yarım saat le son işleri bitirdi. Yazıha t dört aydanberi takip et- mühim işe ait dosyayı Tamam Beyefendi! det B. gözlerinde garip * parlıyarak zarfı aldı: 'alet mektubu da içinde ÜKoydum efendim! şça Sordu: “On dört milyon yedi yüz ğil mi? » Tamam! POnların ki neidi? HOn dört milyon sekiz yüz b e ş Nun en eski ve canlı |ilk haftayımda jtakım öni Ğ ** f Spor hayatı (| ** T Elim fakat muntazar netice! Cuma günü Türkiye sporu- temeli Galatasaray ve Fenerbahçe bü sene ikinci defa olarak Tak- sim stadyomunda — karşılaştı- lar. Galatasaray bu sene gene ikinci defadır ki 20 senelik rakibi olan ve dört beş senedir kendisine muttasıl yenilen Fe- nere mağlüp oldu. Sporda ga- lebe ve mağlübiyet gaye olma- dığma nazaran bir eski sporcu sıfatile buna ehemmiyet ver- miyebilirim. Fakat — oyuncula- rından birisi sakatlanıp çıkan, diğeri de hakeme itaatsizlik ettiği için çıkarılarak — daha 9 oyuncu ile kalan Fener takımı karşısında “âciz, şaşkım ve şirazesi dağıl- mış bir hale gelmeseydi Gala- tasaray hakkımda ehemmiyetli bir şey söylenemezdi. — Fakat senelerce İstanbul şampiyonu olmuş bir takımın 9 kişilik bir ünde ddeta varlığını kaybetmesidir ki bana bu sa. tırları yazdırdı. Galatasara- yın rakipleri, hasımları, Fe- nrin taraftarları ve dostları ne | kadar beyanı meserret ederler- | se etsinler, muhakkak ki Cuma | günkü hâdise spor Ââlemimiz i- | çin bir facia, bir hâile idi. — | Türkiyenin en eski ve kavı'.k en esaslr. bir müessesesinin o | hale düşmesi memleket sporun- da maddi manevi hissesi olan- lar için acınacak şeydi. Böyle bir mücasesenin bir saat zarfm- da bütün dostlarını ve rabıta- larmı kaybederek yıkılışr alaya tahammülü olan bir hâdise teş- kil edemezdi. Ben Galatasara- yı yani Türk sporunun en yük- sek bir parçasını harap eden a- feti yeni ve mevzil — görmüyo- rum, .. Kimsenin suçu olmak. sızın bu milesseseye nasılsa gir miş ve maalesef kökleşmiş olan “kırıcı,, tarz — memlekette ve hatta kendi içlerinde bir kaç gahsı kurban verdikten sonra bütün Türk futbolünlü birlikte sürüklemesi — tehlikesini tevlit edince Türk — hakemleri bu nizamsız ve muzir sisteme kar- şi ciddi vaziyet almak zarure- tini hissetmişlerdi. İşte bu sene Galatasarayın müşahidi olduğu muz mütevali muvaffakıyetsiz- liklerinin sırrı bu idi.. Yoksa iddia ettikleri gibi ne takımın yanlış tertibi, ne oyuncuların idmansızlığı. .. Galatasaray gi- bi en eski ve kavi müessesemize Srız olan bu âfet nihayet kendi mevcudiyetlerini de birlikte sü- rükledi. .. Ve.. — umalım ki- ne mâni vardır?.. İşte gümrük mütarekesi veya tarife tahdidi teslihatı gibi isimler takılan cereyanın başına geçenlerin ile- ri sürdükleri dava budur. Umnumi harpten sonra dün. yanın iktısadi müvazenesini ye- rine getirmek için ortaya atılan ve nihayet bir konferansta mü- zakere edilen bu fikrin az çok varacağı bir netice vardır. Fakat şimdiki halde konfe- ranstaki heyetleri tesiri altında bulunduran şey şudur: İhtiyat.. ; Bürhan Cahit bint — Yüz bin fark var. Kâfi. Haydi şimdi istirahat et, yarın dokuzda burada buluşur, bera- ber gideriz. Genç mühendis, patronunu hürmetle selâmladı. Çıktı Cevdet Beyin heyecanı kesil- miyordu. Yarm saat ona kadar uyumasına irmkân yoktu, sıkın- tıdan ne yapacağını şaşırmış bir halde mütemadiyen sıgara içerken Nusret B. geldi. Arka- daşınm gelişi onun bitkin halin deki asabını biraz teskin etti: — Otur azizim, otur, dedi. Ne var, ne yok bakalım, anlat Allahı aşkımal! Nusret Bey ondan havadis bekliyordu: — Haber sende yahu, dedi. Dün dört saat kaldım. Yarın sa ada “çekmek,, artık içimizden ilelebet çekildi gitti.. Galatasarayın — bu feci akibetinin gerek kendisi gerek- se memleket için en teselli ve- recek noktası burasıdır, Bürhaneddin Kocakarı fırtınası Lâf aramızda, Cuma günü Kayışdağı sırtlarını bembeyaz görünce inanm ki az kalsın Ab- dülfeyyaz Tevfik Beyin keha- netine hak verecektim. Fakat arkadan yetişen sıcak bir güneş banyosu bu beyazlıkları çabuk eritti ki artık Tevfik Beyfendi- nin son ümitlerinin de bu kar- | larla birlikte eridiğine kanaat getirdim. Halk takvimini dikkatle takip — cden karları görünce -dedi ki: büylük bir annem — Oğlum, Kocakarı soğuğu Üç gün — Şubattan dört gün Marttan. Hatırımdadır ki bü soğuğu her sene ©o soğuk, kar, fırtına, velhasıl bir münasehetsizlik yapar. Bu mü- şahedemi arkadaşlardan birine söyledim, bana ciddi bir tavır- la sordu: — Evli misin? , — Hayır.. — Öyleyse hakkın var, bi- ©T iken — ihtiyarladığı için — senede ancak üç dört gün fırtı- na yapar, lâkin gençleri.. her tanrının günü, . BİR İLÂVE Dünkü “Haftanm yazısı,, mastarınım bü- itün kullanıldığı — yerleri güya toplryabildim — zânnediyordum. Halbuki üç şey hatırlattılar ki unuttuğuma mahçup oldum: Sineye çekmek - enfiye çek- mek - silâh çekmek!. . Acaba daha var mı?, FELEK İcevap verdi: Kulak!) misafiri A 5 ei Siz DİIZüen eyvel yanarsınız.. Dünkü kasırga matbaarın da mındaki kiremitleri hallaç pa- muğu gibi savururken biz de aramızda başbaş vermiş Fran- sada ortalığı sele boğan büyük fırtmadan bahsediyorduk. Biri- si dedi ki: — Hele şükür uzun boylu. yum. Selde kolay kolay boğul- mam! İçimizdeki kısa boyluları işa- ret etti: — Sizin vaydır halinize.. Ben atıldım: — Âkıbet, sen de boğulacak değil misin? — Evet ama, sizden herhalde bir kaç saniye sonra boğülu- rüm, | Aramızda bulunan İ. N, Bey — Ya yıldırım düşerse.. O zaman da siz bizden evvel yanar Mail akşam ışığınm pembeleş tindiği yolda genç kız neşeli ne geli yürüyordu.. Uzun boylu iri,parlak ve ahenkli idi.Çehresi ni: serinliğe uzatırken ruzgâr lâgarson saçlarını arkaya atı- yordu.. Çıplak elleri uzun ve muntazamdı. — Pardesüsünün bileklerinde sıkılmış yenlerin- den iki çiçek gibi çıkryordu. . Parlak genç kız sonbaharı teneffüs ediyordu... Hayatı- vun harekâtını tanzim ederken gösterdiği sıhhatli bir iştaha ile teneffüs ediyordu. . . Düşün- cesi hür, fikri temiz, kalbi asu- de idi. Kırları seviyordu. Dar kır yollarını, ırmakları, orman- ları seviyordu. .. Yorulmaksı- | zın uzün zaman yüzebiliyordu.. | Ve uzun zaman sıkı etlerini | mımncıklayan suda ve kamçıla- yanhavada tutabiliyordu.Erken | kalkar ve köşkün bahçesindeki | yemişleri daha üzerlerinde ge- sını! Kulak misafiri cenin soğuğu bulunurken yer- di.-Her zaman böyle sayfiyede ve toprağın hakikatinde yaşa- , Mmak isterdi. C %—v,“ | Tereslere söyle!.. Sultan Aziz, fartafurtası ol- mıyan, ağzına geleni söyliyen bir adammış . Bir gün Teşrifat- çısı Mahşer midillisi Kâmil Bey, Cuma selâmlığından son- Ta kabul olunmak üzere Rus se- firi İğnatiyef ile İtalya sefiri M. Dökova ve Amerika sefiri M. Bekeri padişaha takdim e- derken acele ile dili dolaşa- rakce: — İğnetiyef Kova ile Bokyer cenaplari,.. demiş. Sultan Aziz gülmüş: — Tereslere söyle.. Yedik- leri bo. . n hepsinden haberim | var, demiş , Yenineşriyat Varan üç Genç ve kıymetli şair Na- zım Hikmet yeni bir eser verdi: Varan üç. Nazım Hikmet bu şiir mecmuasmda en nefis eser- ——— İlerini toplamıştır. Genç şairin ÂLENİ TEŞEKKÜR yeni eserini tavsiye ederiz. Çok sevdiğim kızım —Sabihamın |) - ——— ——— —— cenazesine bizzat teşrif sine buyurmak zahmetini ihtiyar cden ve tahriren — Birinci Ticaret Mahkemesinden; Eskişehirde Çifci Bankası tarafın- ftaziyette bulunan zevatı muhtereme| dan Sotiriyadis biraderlere terhin &- hazeratına bipayan teşekküratımızı | dilen ve Sirkecide Aksaraylar hanın- arzu takdim eyler ve afiyetler temen-| da bulunan Tütünlerin bilmüzayide h ni ederiz. Pederi: Esat, ——— İrtihal Aksaray postahanesi telgraf mu- | habere memuru Recai B. in refikası ve gazetemiz muharrirlerinden Alâcd din Kümil B. in baldızı Memnune Ha di ü etmiştir. Keder: taziyet ederiz. bende de havadis var. Bugün ye ni fakat esaslı karar verikli, Cevdet B. telâşla sordu: — Hayır ola, ne kararı?. — Şu liman inşası meselesi canlanıyor. — Ne diyorsun? — Evet, evet, bu öyle uydur- ma havadis değil, teklif bana geldi. — Eh! — E si bu. Demir yolu ihale- sinden bir ay sonra liman imti- yazı Ga liman tesisi şartile veri- lecek. — Garip şey! — Bu eski bir fikirmiş. Hatta bir zamanlar hükümetçe yapıl- ması düşünüldü, sonra şirkete havalesi fikri canlanmnış,. Tabit doğrusu da bu! Bu sabah bizim encümene geldi. Tetkik ettik! — Noetice? — Fikir muvafık, heyeti umu miyeye sevkedilecek, Ve tabil- dir ki reddedilmiyecek, — Yarınki işle alâkası, — Yok, Fakat şurası muhak- kak'ki, demir yolunu alan grup | | furuhtuna mahkemece karar verilmiş! Biraderi M. Ali | ©İtnakla talip olarıların 20 Mart 930 perşembe günü ve kabil olmadığı tak dirde anı veli eden günlerde aat on- da mezkür handa bazır - bulunmaları ilân olunur. wvalinden | ik mühü- kazdıraca-| “Jbah havadis çok... . Ha dur bak |liman işine karıştırılmıyacak; — Şü Sedat Âliden, meb'us | Hidayetten işittiğimiz lâkırdı- lar. — Evet, aşağı yukarı öyle! — Demek işi onlar daha iyi yerlerden takip ediyorlar. Nusret B. arkadaşının bu sö- züne alındı: — Yok, dedi. Rivayet her za- man olabilir. Fakat işin ciddi şekle girmesi ancak iki günlük meseledir. — Neyse, vaziyete göre iş gö receğiz demek. — Zarfı hazırladın mı? — Hazır. " — Bir işin var mı? — Hayır, — O halde çıkalım, sen biarz sinirlisin! Telâş etme, şü ha-| Mail akşam ışığının pembeleş tirdiği yolda genç kız veşeli, neşeli yürüyordu.. Akşarmın ses siz gürültüsü onu korkutmu- yordu.. Ve köşke gitmek için | geçilmesi lâzım gelen koruya | da girmişti,Yalnız acelegitmek icap ettiğini anlryordu. Çünkü semaolgun kayısı renginden do nuk zümrüt rengini — alıyordu. Süratle lâcivertleşiyordu... | Kız da asabi korku yoktu. Fakat gecenin bazan yol İcıvrım larında parlak gözlü ve haşin | tavırlı fena çocuklar sakladığı- nı da biliyordu. . Münasebetsiz bir karşılaşma düşüncesi kafasından geçerken sağında ağaçların arkasında çiğ menen yaprakların hışırtısını Jişitti. Birdenbire durdu. Rüz- gâr semada istical eden bulut- ları büküyordu. İlk yarasalar duvarlara çarpıyorlardı. Genç kız korkunun kalbine saplandığını hissetti. Artık teh likeden şüphesi — kalmamıştı. Önünü kesmeğe uğraşan ada- mı görmüştü, Bağırmadı. Bili- yordu ki bayılmıyacaktır, uğra şacaktır, Bütün çevik vücucğle. tırnakları ve dişlerile pençelesşe cektir. Meçhul adam önünde- yürü- yordu. Dar alımlı ve cüretkâr hali idi.Nazarları pustu kurmuş gibi görünüyordu, Gençti, ve en korkunç bir hırsızlık arzusi le gözleri yanıyordu. Şimdi erkek kıza yan gözle bakmağa başlamıştı. Taarruza geçmek için onun bir korkusu. | nu bekliyordu. Pakat korkan | ve korkudan geri sendeliyen kendisi oldu. Genç kız. yanma yaklaşmış yüksek ve ahenkli bir sesle soruyordu: — Affedersiniz buradan mı gidilir?. Kız erkeğin önünde dimdik duruüyordu. Parlak ve iştaha ve Delidereye | recek, * — İnşallaht İki arkadaş otomobile atla- dılar. Şoför Cemal sordu: — Nereye beyefendi. İkisi birbirlerine bakıştılar. Cevdet Bey yüzünü buruştur- | |ferinden emin, fakat heyecanı- — Bu gece şöyle bir sarhoş | du: lolmak istiyorum. Haydi (Altın Palâs) a gidelim. Otomobil Şişhane yokuşunu hiddetli bir dev gibi çıktı. İki arkadaş sir£ içmek ve sarhoş | olmak fikrile otelin barına gir- diler. Ve içtiler, geç vakte kadar iç tier. Saat on, kalın perdeli relerden hafif bir ışık süzül gçuşlarmı kıran gayri mer'i ü İyordu. pıshane münakaşasında, Çatal- |büyük odada münakaşa komis- ca şoseleri işinde de böyle si- |yonu meşin koltuklara dağılmış nirli idin, üzüldün, ne oldu, bu|lar, aylardanberi dedi kodusu iştir. Kazanç kaybın ortağıdır. |olan bu ihale işinin son dakika- Şimdiye kadar bu iş için ne ver|larını hazırlıyorlar. Tn Komisyona - evvelâ Cevdet — Dokuz bini geçti. Bey, koltuğunda büyük maro- — Ne diyorsun, yahu! ken çantasile girdi. i«&üÜüçülkk Milksaye Haydudu zıncirliyen kızl.. riti boynu dimdikti. Ve erkek |etmişti. O da ruhunu ona ver te iki parmağı ile bir çiçek ezer |mek, elini, eteğini ” öpmek isti- gibi ezebileceği bu boyuna elini |yordu. Köşkün önüne gelmişler uzatamıyordu. Kalbi adeta işiti lecekmiş gibi atmağa başla- di. Kız: t — Dostum, dedi size minnet — muştı. İkisi de hareketsizdi. İ- İtarım!... |kisi de esrarir bir tarzda biril Erkek, o karanlıkta da kızın rini ölçüyordu. Erkek nihayet İitimatkâr gözlerini ve güzel te hiç konuşmryan kimselerin kı- (bessümünü seçmeğe çalışıyor- sık sesile: — Evet doğru gidin! dedi. Kız muttasıl ona bakıyordu. Kız biliyordu ki gözlerinin nü- fuzunu ve sahte itimadını herif ten ayırdığı dakikada tekrar düşman olacaklardı. Meçhul adam hayre“an yı- kıldı. Taarruza uğramış bir ka dının feryadı. yerine ne gör- müştü? Âdam ne bekliyordu? , Kız kaçacak, o tutacak. Bükeceği ellerin boş bir mü- dafaası, tıkacağı ağzın boş bir feryadı!. . Dizini genç kızm göğsüne bastırac: Yüzünü genç kr zın yü: layryacaktı. Bekle- diği bu idi. Halbuki kız ona yo lunu soruyordu. ,, Kız sözlerine devam etti: — Eğer siz de o tarafa gidi- yorsanız, benimle beraber ge- lir misiniz? Bakın akşam oldu. İçimde bir korku var. Ne isabet oldu da size rast geldim! He- rif güldü. Uzun süren ve sar- san bir gülüşle güldü.. Ve kı- zın yanında yürümeğe başla- dı. Kız daima emniyetli ve gü- zel bakışını bir tabanca namlı- sı gibi herife dayıyordu.. Son- ra onun vahşi İıllı ve korkunç derecede geniş - ellerine baktı ve dedi ki: “— Eğer birisi önümüze çı- karsa beni koruyacak kudrette- siniz! Kız bu son cümleyi hüzünlü bir sesle adeta yalvarır gibi söyledi ve adamı zincirbent et- 'Bu serseri, rtinden herkesi kapılarını kilit. lemeğe meçbur. eden bu hay- düt, namuslu bir adam olmuş- | leri tu. Genç kız onu bağlamıştı. Kız biliyordu ki herif ona ce- vap vermiyecekti, fakat parlak Zaferinden emin olarak onda | toplanan âzalar bâsıl ettiği iyilikleri, tatlılıkla- | mişlerdir. Mali; tt ve şaşkımlığı idameye çalışı yordu. Ona bir sürü sual soru- yor, ve yalan cevaplarile alâka- dar oluyordu. Erkek serseri ol- duğunu güç halle yordu. Kız sükütun ağırlığını berta Taf etmek için ufak tefek şeyler | kalar bu du. Genç kız devam etti; — Biliyorum, hayat bazan acıdır. Kara günleri de vardır. . Size bir şey vermekliğime mü- saade eder misiniz? Sonra çantasımı açtı ve erke- ğe para uzattı Erek: “Hayır!” dedi. O zaman genç kız ince ve zarif ellerini haydudun korkunç elleri içine bıraktı. Erkek heyecan ile bunları öp tü. Kız herifin vahşi sakalmın sert kıllarını, iki damla göz ya- şının ilikliğini hissetti. Herifin serseri hayatnın ilk ve yi yaşlarını yumnuk elletinin üstün de duydu. . Kız köşke girdi. Herif yolda uzaklaştı ve gecenin içinde kay boldu. Mümtaz Faik ——— Heklepliler — müsabakası Konsorsiyom 44 üncü haftanın | inciliğini Ti- caret mektebi talebesinden 745 Ad- Bey kazanmıştır. Yazısı şudur: lür. Malümdur ki, İngiliz lirasının ga- yritabii yükselmesile kapımızı çalan felâketin önüne geçmek üzre hüküme timiz bazı tedabir nldı. Bunlardan bi- ri de kambiyo işlerini idare etmek ve Milli parayr — sukuttan kurtarmak maksadile, bazı Bankaların iştirak et- tiği, Konsorsiyom teşkilidir. Sovyet Bankalarının iştirak — ettiği Konsorsiyom' ü hül #sermayesi hüküme- tin de yardımı ile 1,000,000 İsterline baliğ olmaktadır ki, alâkadarlarca ih- bu yolkesici, şer- | tiyaca kâfi görülmektedir. Hayati bir mestle halini alan pas Tamızın iştikrarı yolunda büyük fnide olacağına — şüphe — etmediğimiz Konsorsiyom bu hafta zarfında âzası- n Nurullah Esat Beyin riyasetinde Projelerini tanzim et- iye vekâletinin proje- ıind: sonra kat'i proje tesbit edile cektir . ha düğümüz bu “com- cSdN v aa yaliy Si ada saklıyabili. | üzerim Türk piyasasında çalışan bazı ban p.by':kçmqıhhi_ anlatıyordu. . Ve yol bitiyordu. |lardır. Bunların içinde bidayette Kon- Gece çökmüş gibi idi. Erkek şimdi genç kızın sakin | m; ve beyaz çehresini, gözlerini seyrediyordu. Kızın söylediklerini -anlamı- Bir hayvan gibi kıza anmış olarak satlerce, yor- tordu. ona cmanet den gitmel Kız, kendisini iş adamını komi: zası esasen — tanıyorlardı. hat bir koltuk gösterdiler. Cevdet Beyin dudaklarında mebzul bir tebessiim - eksik ol- mamakla beraber yüzü sart, se- sinde garip bir tokluk var. Za- mı yenemiyen bir hal var, Biraz sonra Ahmet Sami, yüzünde câli bir neşe ile girdi. Heyetle beraber iki hasım selâmlaştılar. y Reis işe başlamak saati geldi gini söyledi. ç Bvvelâ salâhiyetnameler ve banka itibar mektupları tetkik edildi. Zaten iki tarafın da bu işteki ihtisası malümdu. Niha- yet mühürlü zarflar heyetin ma sasında açıldı. Tesadüfen ev- velâ Cevdet Beyin zarfı Reisin eline gelmişti. Ahmet Sami sakin ve müste rih koltuğa yaslarımış gözlük- lerinin altından etrafr seyredi- yordu. Reis zarfı açtı. Ve heyete gösterdi. Yekümı zaptetti. — Çok az, onu netice göste-| Bu hem nüfuzlu, hem zengin Sıra öteki zarfa gelmişti. Re- İgunluk, açlık ve uyku hissetme | * sorsiyom'a en mütemayil olanların diyetini öğrenmemiz hayretk bir kat daha attırmıştır. Bu ban- aydınlık |kaların devletimize müfit olabilecek bir harekete lâkayt Türkler ancak nanki biliriz. kalmalarını biz lüldla ifade ode Çok temenmi ederiz ki, bu Banka- is ayni sükünet ve ağırlıkla o- nu da açtı, Cevdet Bey Reisin yüzlüne ba kıyordu. Ahmet Sami Beye ait zarfı açıp ta göz gezdirince Re- isin kaşları hatreket etti. Yan gözle Ahmet Samiye baktı ve kâğıdı yanımdaki âzaya göster di. Komisyönun beş âzası da ildi mektubu tetkik ettiler. Reis yüksek sesle neticeyi bildirdi: — Ahmet Sami Beyin tekli. fi ile Cevdet Beyin teklifi ara- sında beş yüz bin lira gibi mü- him bir fark var, Bey memnun, müte- bessim doğruldu, Ahmet Sami Bey telâş etmedi. - Reis ilâve etti: — Ahmet Sami Bey, Cevdet Beyin verdiği yekündan beş yüz bin lira noksan vermiştir. , Cevdet Bey kulaklarına ina- namıyordu. Reis devam etti: — İki tarafta ayni evsatı fen niye ve kanuniyede bulunduk- / (Bitmedi) — ( hRMe ÜDESİAE a AÖ