e| ( ; Ü Y .t ll yt Asrın Ümdesi “Milliyet” tir, 5 MART 1930 İDAREHANE — Ankara caddesi No. 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- , tanbul Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kurüş, 750 1400 1400 2700 » Gelen evrak geri verilmez Ğ çen n ır 10 kuruştur. € matbaaya git işler için müdüriyete * edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul BUGÜNKÜ HA 0 en Z. hararet &n çok Bügfin hava kısmen SA Dün B derece idi kapalı, rüzgür lodos e Gürültü ve pislik Bizde her şeye ve her işe ka- k rışan memur ve — daireler var- n dir. Yalnız en can — alacak bir " şey vardır ki kimse karışmaz ve kimseye onun hakkında şikâ | yet edemezsiniz. .. Bu şey pis- lik ve gürültüdür. Tramvaylara üstü başı pis h olanlar binemez... Vapurlar ve umumi arabaların içine ye- | miş kabuğu gibi süprüntü atı- lamaz. Lâkin bunlar hep naza- Ti şeylerdir. Tramvaylar üstü başı yağ içinde adamlarla do- Pa, ludur. Buna kimse ses çıkara- maz. Siz de o sıkışık yerde üs- ştünüzü berbat eden adama .? ses çıkaramazsınız. Dünyanın Şi her yerinde gece saat 11 yahut , ı: 12 den sonra gürültü edilmez, | lâkin biz bundan müstesnayız. H haskaralar — ve sar- * hoşlar, çöp arabaları egçtikleri yerlerde uyku rahat bırakmaz- lar lâkin bunu da kimseye şek | va edernezsiniz. Şu halde biri — Sizin memlekette — pislik ! ve gürliltü mübahtır. dese kız- mamalıyız. | İğYE Radyo düşmanlığı «Milliyets in fransızca nüs- , hası karilerinden bir zat yazdı- : mektupta diyor ki: *Vakıa bizim Radyo sustu; lâkin biz Avrupa konserlerini | alıyoruz... Fakat Telgrafhane- — nin telsiz muhaberesi bizi o ka- | dar bizar ediyor ki her sene ver i t bunun i- “kendi ken- limize soruyoruz!” | Bu mütalea haklıdır ve hiç şü |phe yok ki buna telgraf idaresi (| de cevap veremez. Ben telsiz #£ abonelerinin tedirğin olmasın- i ihtiyaçlara “dan ziyade mede! | — karşı hürmetsizlik olması sebe " Ş bile bu işle meşgul oldum. Ra- — dyo konserlerini almak isteyn- lere karşı bu manasız düşman- lık neden? Ben olsam! Bayramda gazetelerin çıkma 'ye omuzundan fırlatıp atmak | — pu İşte bir tarafa yardım edecek|alırlar. Fakat gazeteciler için |lar ve sonra |8 benim gi ileri kızdırdı. A. Daver |biraderimiz de bu meyandadır. Bu bahis hakkında - yazdığı bir bentte Daver Bey diyor ki: — *Ben karilerin yerinde ol- sam, istemiyerek çalışan gaze- tecilerin çıkardığı gazeteyi o- kuümarmn! Bir kari'im bana yazdığı bir mektupta diyor ki: — «Muhterem Daver Bey, her kesi okumaktan mene çalı- şacağına bir kabadayılık — edip kendisini yazmaktan men'etse- ydi yatı İyi ama ©: Tilke mes'eletün Juhrât Bayat, lime lime olmuş, hur- Ida o eskiden bahsetmek isti- yorum ki, yeniliğinde de pek |hoş bir meta değildi. Bugünün İnesli, grdasına katık yaparak |bu lokmayı istirarla kemirdi. |Ve sonra o, hiç te güzel bir hüsnü niyetle yeniyi karşı- |lamış değildir.. | Eski, yeniyi tedris eden bir |muallimdir. Eski vardır ki, ha- kiki bir kahraman, bir ilâh hey- keli gibi dimdik, asırların res- mi geçitine gülümser. Daima |taze ve yepyenidir. O, hiç ba- yatlamaz , Daima kendiden, yerini terkeden eskinin tâbi ol- duğu bir kanun, bir kanunüu ta- biat vardır ki, hak ve hakikat ile kolkola yürür ve haddini bi- | len, insaflı eski, onu «Yolunuz açık olsun efendiler!» diye en tatlr sesile teşci eder. O eski- den bahsetmiyorum . Tazeyi inkâr eden ve pek ra- hat ettiği sandalyesini terket- meğe gönlü bir türlü razr olmı- Uyan haris ve fena kalpli o eski İden bahsetmek istiyorum ki, hiç te iddia edildiği i bir fe ragatle meydanı yeniye bırak- mış değildir. Yeni; bu hakkini küvvetile almış, beceriksiz ih- tiyarın bileğini bükerek müca- |delesinde tam bir zafer kazan- |mıştır. Zaten hak verilmez, alı- nır. «Yolunuz açık olsun!» diyen tatlı sesini işittiğim dünküden bahsetmiyorum. O, mübarek |bir kıymet gibi dizlerimizin üs- tünde, kollarımızın arasında tebcil ettiğimiz dünün büyük vediâsıdır. Onlar bahsimden uzak. Bugünün varlığına hücum ederek, müzmahil, münkesir avdet eden dünün sahte meta- İlarından bahsediyorum.. Nesil- İleri akldata bilenler, tarihi alda- | tamadılar. Onlar, viranelikte kendi ken- dine solan veya genç topukla- rın ezip çiğnediği baldıran ot- larıdır. O tüfeylilerden bahse- diyorum . w Bu eskiyi modası geçmiş di- Bürhan Cahit sonrakine | Kör dilenciler Büyük camilerden birinin av- İlusu . Şadırvana giden duvarın dibinde iki kör dilenci . — Allâh rızası için... — Cenabi yezdan kimseyi gözden, kulaktan düşürmesin.... Ki — İşler kötü, — Öyle. — Sen buraya yeni geliyor- sun galiba, sesini tanıyama- dim. — Evet. Yazıbenim kaşık nile Adada geçirdik | — Senin hatun da ayni mes ,lekte mi? | — Hayır, o topaldır . | — Bena değil, topallıkta da iş var . | — Son zamanlarda işler ke- |satlandı . nse metelik vermez , | | | , — Buna mukabil her şey a- günler hörmetine beş on para | teş pahasına... Bu sabah bes- lemeyi pazara gönderdim, bir tavuğu 120 kuruştan aşağı ala- mamış . — Esnafın hepsi mühtekir. — Sahi öyle. Kadın erkek bir çok kişi ge- |Hip geçer. übarek günler hürmeti- GÖ Ü- — Savaptır, beş on para sa- daka... Kimse metelik vermez. — Keselerinin dibine kiprit |suyu... — Ben gidiyorum, şöyle bir borsayı dolaşayım, bakalım is- tikrazi dahili ne sularda. — Çök var mı? — Eh, herkesin olduğu ka- dar. den epey kazandım . — İstikranı dahiliden şaş- ma. — Rende de bir kaç tane var. — İnsan bu devirde parasmı kimseye emniyet edemiyor . — Allâh rizası için, beş on para sadaka... — Bu âmaya merhamet... Bir genç, körün birinin çana- |ğına bir şeyatar. — Allâh kabul etsin... Çanağa atılan şeyi yoklar. | — Hay Allâh belâsını versin, 218 10101OKALOKALAAALAA îg'ırbi bir züppelik değil , Bu sa- /tırları, hâlâ genç sanatkârların lmuvıffakiyeıi karşısında onu inkâr cur'eti ile başını kaldır- mak istiyen hortlâklara haddi- ni bildirmek için yazdım ve te- menni ederim ki, anlatabildim. göKiE Ademi iktidara uğrayan ihti- yara metreslik eden sanat işte böylece genç sanatkârların koy nuna girdi . Elit Nati rıp (Yedi bin beş yüz) lirayı Sedat Âli Bey namına doldurdu. Ve küçük — salonda arkadaşlarına — iltihak ettiği akit Sedat Âliye uzattı — Uğurlu, bereketli olsun. Gülüştüler, içtiler, konuştu- yemek yemeğe sin. Böyle vaziyet karşısında gö| böyle bir kayıt yoktur. Maama- | başladılar. zünün önüne gelen yekün ne ka dardır. Sedat Âli ciddi cevap venmek zamanı geldiğini anlamıştı. — —- On bin! dedi. NusretBey arkadaşına döndü: — Ne dersin? Cevdet Bey başını eğdi: — Mümkün! — O halde mesele yok. Bu- tih zarar yok, öyle olsut. Cevdet Bey: — Daha başka bir şey yapa- rız, dedi. Dörtte üç kısmını pe- şin, bir kısmımı sonraya bırakı- rız, ıikisi ortası bir şey olur. Nusret Bey tasvip etti: — Bravo, en doğrusu bu.. Şâ halde artık mesele yok .. Hay- di bakalım, bu tatlı anlaşmanm “hun yarısı alelusul peşin verilir.| şerefine parlatalım . “Yarısı iş sonunda değil mi? Sedat Âli güldü: — Öyle değil ama öyle olsun, teklif yok. Ve ilâve etti: — Bu usül avukatlar hakkın- lacır ... Öyle deruhte ettikleri avaların üçretini yarısı peşin, sonra olarak iki taksitte Ca Ti ü di di — Dostluğumuza ! — Saadetimize ! Nefis mezeler boşalan kadeh leri takip etti. Üç arkadaş tam bir neşe için- de içmekte devam ediyorlardı. İçkinin verdiği coşkunlukla hepsi kazançtan, eğlentiden ba- hsediyorlardı. Nusret Bey bir aralık o kadar neşelendi ki: — Yemekten sonra bir yere gidip eğlenelim. Yahu, dedi, kadımsız içkinin de tadı çıkmı- yor. Sedat Âli kahkahalar içinde tasdik etti: — Bravo monşer, doğru! Cevdet Bey, Salr günkü mü- Tâkatını düşünerek bir hamle- de buna taraftar olmadı. Sonra böyle bir eğlentide kendisinin dahil olsa bile kadınlarla mü- vallahi Bir aralık dışarıya çıkan Cev-|nasebet etmemekte serbest ol- det Bey, otelin ahanesine uğradı. Cebindeki küçük çek Ü duğunu düşünerek muvafakat etti: — Ben son günlerde İngiliz- | defterinden bir parçasını kopa- | İgai_uz şişesinin tıpasını atmış... | — Bayramdır, mübarek ak- |şamdır 'ım yirmi beş kuruşluk bozar |mısın? (Kendi kendine) Elim- debir sahte yirmi beşlik kal- |mıştı. — Var, bozayim (Kendi ken- | dine) Beş tane delik beş kuruş- | m luk vardı, şunları süre Biri şahte yirmi beşliği, öte- |ki geçmiyen delik beş kuruşluk ları ceplerine koyarlar . — Eyvallâh ..: — İnsanın gözü görmemesi ne fena şey. — İyiliği de var amma ,.. İn- sanların ahlâksızlıklarını, veralarmı görmüyoruz... — Doğru... — Allah rızası için, mübarek |sadaka... Sevaptır.. Meklepliler - mösabakası Para istikrarı 42 inci haftanın 4 üncülüğü- İnü Galatasaray Lisesinden 960 Ragıp Bey kazanmıştır. Yazısı şudur: “Paramızın istikrarını temin etmek maksadile hazırlanan ka nun, Reisicümhurun tasdikine iktiran etmekle katiyet kespet- miştir. Bu kanun, kambiyo alım ve satımımın muntazam bir mu- M.M. | |ren maddeleri ihtiva etmek barile, ve bilhassa Borsa dahi- lindeki işlere taalluk etmesi hetinden bu haftanmm en mühim haberidir. Kanuunüun en kıymetli noktası spekülâsyonun men'idir. Buna karşı alınması lâzimgelen tet- birlerdeki isabet; hükümetimi- İzin kambiyo — işlerindeki idari müşkülâtr — basitleştirmekteki mühim — muvaffakıyetlerinden |biridir. Artık bundan sonra, mü temadi spekülâsyonların tesiri- le İngiliz Hrasının gayri tabhii denecek derecede — yükselmesi kuvvetli bir imkânsızlık arasına alındığına şüphe edilmemeli- dir? Daima paramızın istikrarı- nı düşünen hükümetimiz bu ka- nunu muvaffakıyetle tatbike ko |yduktan sonra'mühim — faideli tesirlerimi göstereceğini kuvvet İle ümit edebiliriz. Milletimizin | mali itibarınm bir ölçüsü haline gelen İngiliz lirası istediği gibi hareket edip sırf şahsi menfaat larını düşünen Borsa oyuncula- rının elinden — kurtulması, ve kambiyo alrm satımının yalnız hükümetin itimat ve resmi mü- sadesini haiz Bangerler vasıta- sile görülmesi mali inkişafımıza yeni bir vüs'at kapısı — açacağı şimdiden muhakkak addoluna- ibilir — Pek Ölâ; dedi. lde beş dakika müsaade-edin de bir iki yere telefon edip vaziyet a- lalım. Ansızın iyi bir eğlenti tertip etmek güçtür. — Hay hay, hay hay, dedi- ler. Cevdet Bey otelin husust te- lefon odasına kapanıp klunda bir kaç yere telefon etti. Bunlardan birisi (Ahmet Ali) isminde bir adamdı. Teklifsizce konuştular. Ah- met Ali, geç haber verildiği i- çin derhal istediklerini bulmak müşkül olduğunu söylüyordu. Cevdet Bey ısrar etti. Asıl ta - nıdıklarının Kadıköyünde ol- duklarını söyliyen Ahmet Ali - ye çıkıştı: — Ne olursa olsun, şimdi bir motöre atla, git, bul, getir. Böyle varlıklı ağızlardan e- mir almağa alışkm olan Ahmet Ali: — Başüstüne, dedi. Nereye istiyorsunuz Cevdet Beyfendi. — Taksimde pansiyon Ku- kaya getir. — Başüstüne Pasam. Hemşerim, bana | rakabe altına alındığını göst:-( Sıhht bahisler —— 'Tütün.... Lehinde, aleyhinde Yazan: Dr. Rusçuklu Hakkı Tütün istihsalâtı bügün milletlerin membaları arasında mühim bir yer tutüyor. Memleketin mali kudretini | | düşünenlerce herkesi tütün — içmeğe | teğvik etmek lâzım gelir. İktısatçılar | tütün sarfiyatını ve binnetice varida- tın artmasını isterler, Hıfzıssthatçılar ise mazarratlarından bahsederek tün içmenin aleykinde bulunurlar. le tütün içmekten vazgec iye edenlerin - tavisyel, cmek için serdettikleri e 'n inceye &raştırmak için bir €ngel yoktur. meseleyi bu noktadar tetkik etmiş olanların kanaatlerin ayrılık gayrılık var midir, yok mi |'dur meydana çıkar. Mü: baricinde kaları ta, şudur ki, tütün içmek hir dır; iptilâ tabil manasil İbir iti bir nok- iptilâ- mübrem meş'e ğu esi olarak tütlin içmek bir zarteet ve ih-| tiyaç balini alır. (Volter) tütün için | “Büyük bir ticaret ve sun'i bir yeni| ihtiyaç demişti. ir iptilâya esir olmak Jise bir zaaf eseridir. Bunu itiraf et- » |mekte tütüm tiryakileri başkaların- İdan geri kalmazl di (Şarl Rişe) Tütün içmek sersemce bir iptilâ-| (dır; bunu bilmekle beraber ona zin-| cirle bağlıyım” demiştir. Bu iptilâ, bu itiyat her daim teh- likeli midir? İşte dedikodu — yapılan| mescle bu... | Tütün düşmanları kokainin, mor-| finin yaptıkları felâketleri tütüne de| isnat etmekten çekinmiyorlar. Tütü-| ü göğüs hunnakının sebebi olmakla ttihara ediyorlar. Bu ağır bir ittiham dır, çünkü göğüs hunmakı sonu feci bir arızadır. Böyle kat'i karar vermekten çeki-| nen ihtiyatkârlar ize buna cevap veri yorlar, diyorlar ki: Ender olarak te- f olunan bu feci vak'alara istinat Vettirilen bu fikirler ve kanaatler bü- |yük bir dikkatle tahlil olunmak icap eder. İhtiyarın biri bir sigara içtikten sonra ölürse hemen sigaranın öldüz-| müş olduğuna hükmolunabilir mi? | Çubukla, pipo hakkında kimsenin bir| şey söylediği yok. Tütün göğüs hunnakı buhranları: na istidadı olanlarda o — buhranları sıklaştırablir, kü . Meşhur tap üsta- kısa bir zaman için— yükseltir. Da- marlarlarındaki tazyik yükselmeze meyyal olanların, tesiri ne kadar az olursa olsun tazyiki arttıracak sebep- lerden sakmmaları icap eder. Tütün tiryakilerinin karşılarına| korkuluk gibi dikilen saratanı da tü- tünün tehlikeleri arasından çıkarabi- liriz. Tütün içenlerin mutlaka sara- tana müptelâ olmaları lâzım gelece- ğine bugün inanılamaz. Piponun da- imi surette dudağın bir noktasını taz yik ve tütün dumanımın da o noktayı tahriş etmesi kabul olunabilir. | Tütün içenlerin gözleri bozuluyor. İGözlerinin kuvveti azalıyor. Işin ribi şu ki bu keyfiyet ispirtolu içl içenlerde görülüyor. Kabahat içkide mi? Tütünde mi? Bir kerre bunu kes, tirmeli. Tütün, tiryakilerin akli melekele- Üynden baztlarına da dokunuyor. Bu İcihet te karışıkçadır. | Bu bususta yapılan tecrübeler, me |selâ tavşanlara nikotin şırınga etmek İle hâdis olan arızalara ehemmiyet vermiyenler mazur — görülebilirler. |Meşbur mizah muharrirlerinden( Al İfons Ale) bu münasebetle hatırıma |geldi, Bir tavşanın kulağına — ispirto gırınga ediyorlarmış, Alfons Ale de | bulunuyormuş. Şırıngadan sonra hay |vanın düçar olduğu arızaları görün- ce demiş ki: çin söylediği pansiyonu bulup sahibine hazır bulunmasını em- retti. Para — kuvveti önünde her , müşkülün halledildiği bu yerde gecenin böyle geç vaktinde bile arzu edilen bir kadını ele ge- çirmek mümkün olabiliyordu. Muhtetif zamanlarda muhte lif arzu ve ihtiraslara şahit o- lan Ahmet Ali zenginler âl minde her - istedi, istedi anda yapmağa alışkın ne ho - İvardalar — tanımıştı. Onün için daima kulağı gerisinde idi. Ha- | zırlıklı bulunurdu. Müşkül gibi bahsettiği şeyler pek o kadar zahmetli değildi. Eli altındaki kadınlara — muhtelif vasıtalar daima telefon edebilirdi. Cev- det Beyin ne hatırı sayılır zen- gin olduğunu bilen Ahmet Ali işi daha sür'atli yapmak için derhal Galatadan — bir sür'atli motöre atladı. Kadıköyüne geç- ti. Tam bir saat sonra iki güzel kadın Taksimdeki pansiyona giriyorlardı. b konyağımı eskisi gibi içerim. Diyorlar ki tütün unutkanlık ge- tiriyor. Bazı kimseler için evet, bazı ları için hayır. Beyniri çalışmasını arttırdığını söy liyenler de var. Bazı kimseler ağız- larında sigara, yahut pipo olmadık- ça çalışamazlar. Her itiyadın tesiri böyledir: Tatmin edilmezse o itiya- din esiri olan kimse yolunu — şaşırır. Tütün içenler sabahları tütün içmi yenlerden ziyade bir tandıman veri: yorlar, akşama doğru — randımanları azalıyor. tün beynin çalışmak kabiliyetini ıyor, lâkin pek az bir nisbette. ... t aleyhinde olduğu gibi İe- nde de fikirler var. Tecrübelerden laşıldığına göre tütün adeta fayd. h: br şey. dümanından mütee orlar; hat dümanınıt tesirile ölüyorlar. mikropların içinde kolera ve ti. fonuakilerinin buunması işin ehemmi gösterir. Tütünün bu tesirine | iti edenler diyorlar ki: t, tütün dümanı dokunan mik-| roplar ölüyorlar, lâkin tecrübe şişe-| lerimizin, tecrübe borularımızta için- de. .. Viülcude girmiş olanların üzerin de bir tesiri oluyor mu? iliyormusu- nuz?... Şimdiye kadat yalnız ağzın içine girmiş olanlara tesir ettiği gö rüldü. Tütün dümanı daha uzaklara 214 )Kçd ezerçiş ng TOKNUSNİ deper cevap verilebilir: Vücudü zehirliyen | bir çok mikroplarla bu mikropların zehirleri bedene ağzın içinden yayılır yor. Müstevli sahayayı dimağı şevki ihapları ile grip salgınlarında tü- tün içenler içmiyenler kadar hasta- Irğa tutulmamışlardır. Artık burada kalalım, daha - ileriye giderek tütün içenlerin sarr hummaya| tutulmuyacaklarını iddia eden Ame- rika hekimleri gibi meseleyi ifrata) vardırıyoruz. Neticede kararsızlık bu. dereceyi bulunca işin içinden çıkmak için başka vasıtalara müzacaat etmek “Mililiyet,,İn —pek az ve pek| Bugtukt yanl bilmecemiz SOLDAN SAĞA: 1 — Matem (3). Çizgi (3). 2 — Evde oturulan yer (3). Yap- (3). aleti (2). Nida (2). 7 — Beraber (2). Şamdanda yanan (3). Beygir (2). 8 — Zanaat (5). 9 — Ayı yuvası (2). İstifham (2) Harik, hayat, kaza ve Galatada Ürnyon hanında kdin yaptırınız. Türkiyede bilafasıla icra a Mikropların bazıları tütüri eğlenceleri lâzım geliyor. Acaba kimya mâ Yi halledebilir mi? Onun da yarı olmüyor. 'Tütünde hakikaten madde nedir? Nikotin mi? Evet, niketin ğ , in & bir madde. Lâkin sigaramızı yi tellendirdik mi, sigaranın kızaran tunda bararet 200 dereceyi bulur derecede ise nikotin, nikotin - olal kalmaz, tahallül eder, bir çok şe) jheyda olur. Buna bakarak bazı r) dakikler - diyorlar ki insana —ma: Tatı dokunan nikotin değildi n in değildir., atöl tesirile nikotind delerdir. ee y Mesele içinden çıkılmaz bir hal |d Tütün içmeli mi? İçmemceli mi Mesele bu şekilde ortaya kkom |herkes için tatbik kabiliyetini. a) bir hal tarzı bulunmuş olmaz. Tü: den tütüne, tiryakiden tiryakiye fi var; hesapsız bir takım amiller Tütünün bir kimseye rratr olmadığı halde, bir - diğel zararı dok Şahrs, istidat mej esi... Tıbben anir mesclçlerinde Pauğu gübi. .. müzir caba, Neticeleri taban tabana #it olan bu tecrülbelerden kansat hasıl edebiliriz. - Yaşlandı mümkün olduğu kadar - tütün içmi Üten sakınmalı kırmızı kan | yuzmuşaklığını kaybedenler, tansiy Harı tabiü derecenin Üstüne çıkanl ağızlarında, boğazlarında mühia ü şöyle Jarızalar bulunanlar tütün içemez| tidal üzere içilirse sıhhatı yerindi lanlara tütünün tesiri olmaz gibi İrünüyor. Böyle olmakla beraber | tün bir iptilâ olmaktan kurtulamı iptilk ise insanı bir daha yakasını rakmıyacak derecede - tütünün c eder. Tütün bana keyif veriyor di lere “Kanunların ruhu” müellifi hur (Monteskio) bakınız ne € veriyor: “Bize keyif veren şeylerin eks si manasiz bir harekettir.” Düakü bilmecemizin balledlimiş sekil YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Nida (2). Gök (6). 2 z Ayni isimdekiler (4). | 3 — Hocaların sardığı (8). Nİ 5 — Kötek (S).Ekmek yapılan ( — Ağaçlık yer (5). v Hacı olunan yer (5). Nİ ). 8 — Fikir (4). Nida (2). 8 — Nida (2). Dikbaşlı (6). otomabil sigortularınızı Ünyon sigortu kumpaayasını yı muamela etmakta olun ÜNYON | Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Ahmet Ali onları evvelâ tı lefonla arayıp bulmuş, hemen iskeleye gelmelerini söylemişti. Biri sinemada idi. Evinden der hal haber yolladılar. Genç ka- dın daha filmin başlangıcında bıraktı, çıktı. Öteki yorucu bir gündüz muaşakasından sonra banyoya girmiş, yatmağa hazır Tantyordu, Tekrar giyindi, kür- küne sarıldı ve iskeleye koştu. Üç arkadaş yemekten sonra likör içiyorlardı. Nusret Beyin çenesi açılmış, Avrunadaki eğ- lentilerine ait tafsilâtr harci- yordu. Bir gölge gibi hizmet eden garson bir aralık Cevdet Beye sokuldu: , — Beyfendi, sizi telefondan istiyorlar! Verdiği emirlerin neticesini bekliyen Cevdet Bey sabır- sızlanıyordu. Hemen — kalktı. Telefona gitti. Ahmet Ali tek- mil haberini veriyordu: — Emriniz oldu Paşam.Teş- Tif büyurunuz. — Pek âlâ, Kukayt söyle, şampanya açsın, içmeşi başla- | — Başüstüne Paşam, 4 Beş dakika sonra bol bir iç ) ve nefis bir yemekle cephant tamam bir, seri ateşli sahra b taryasına dönen üç arkadaş Â tınpalas'tan çıktılar, t Üçünde de ilk gördüğüne d lice âşık olan genç bir mekte Hi neşesi vardı. İ Kürk yakalı paltolarıma 4 rılı üç adam otomobile binmed ler. Meydana çıkan - yollardi birine saptılar ve çok gitmedi (Pansiyon Kuka) nm kapıst nüne geldiler: | Yukarda kırmızı kadife di şeli büyük salonda bütün elt trikler yanmış, ortadaki masi 'nım üzerimeyveler, kadehleri süslenmişti. İ İki genç kadın —uzunca © deniz yolculüğundan sonra B sıcak salonda, hafif bir şampâ ya sarhoşluğu ile sere serpe | | çılıp saçılmışlardı. Beylerin 8 'lişini şakrak bir neşe ile kar$i jladıar, Havayi dolduran —HU landırıcı bir esans kokusu # A TDeovamı var)'