—T LN kurtulursun! Binaena- Belgrattan yazılıyor: — Yu-|let ; : ggeldiğin en ufak hoş- slavyada bir senedenberi kra| yor.gezerresini bir filozof ka- mutlakıyet idaresi höküm |m Mll“ tat! Çünkü üyor. Bazı vekay hr'r(.ır:ıf"ınv ıı._.ıg temizden, acı tatlı- lirse Cenup Isl, 1 krallı- çok ielem zevkten tümen tü- de- | gostiktur. v ediyor. Fakat dahili vazı 1 i bir tarafa bırakarak Yugo-|bu K , ÇAMI vyanın harici mu'mxeh.ıtmı] ai E kavimler tapmak içi £ önüne getirm öneşi, kâh ateşi kâh öl goslavyanın hari (© »mişler, kimisi de — mev- mda bilhassa İtalya ile kar-| . arasında hayalinc uygun arşıya Jdan vaziyeti pek ca-|e âh bulamayınca sekiz kol- İlslepaşlı İlâhlar yapmış- “r son zamanlarda bir inde ÇoO'ası İlâh ararsa ” *nr intihap etsinler. AM B[R n yüksek kıyme- . anyalarının edir ———Aaanet tarafından o| edilmiştir ki | —i ges ar vermeleri baz. fahire Ada çamları- SENETLER ıikarmasına se'ti aralarnıda payede- g © bu süraektedirler, . n İ yn! Bakınız nelere'yarar:CE © — almaktlere hayat verir, eski çam- » dan bardak olur, Noelde, yıl- 0 — PüNyYişında evlerde biter, ve niha - #n hiyet drasıra eş dost — tarafından .» devrilir. Bütün — bu sarfiyata #0 arın |rağmen hâlâ vardır.. Hem de Sha be|eskisinden daha fazla. . bu değil BİR YÜZLÜ VAZİFE! Ne zaman yerli — malmı ve yerli satıcıyı korumak sözü meydana çıksa hemen herkes bi- lâ istisna alıcıya teveccüh eder: — Efendim! Yerli — malı al- malıyız! Yerli malr satanlardan alış veriş edelim . Türk durur- ken ecnebiye gitmiyelim. Bu temenniler doğru ve hak- lıdır. Lâkin, bir yüzlüdür. Ya- ni vazifeyi — ve eğer varsa — külfeti sadece alıcıya yüklemek eksik bir iştir. Nasıl alhemımn vazifesi varsa satıcının da var- dr.. 'Yerli mali aranıyor diye fiati|lı yükseltenler yahut malının “ka- lite,, sini aşağılatanlar iktisat hareketinde millt umdeye hi- yanet etmiş demektir. Binaena- leyh halkı tasarrufa,yerli malı kullanmıya teşvik edenler, alı- ; gırtacağına ek- şlına gireceği- aseydik; haya v0 Jöçken - be- çe,hüyüye dW60 “imi- MES aye — ir- iet- ha- şidip- sa yüp, a bir takım sebep işler 1 idam edilen oslavyada "isam, zibi telâkki hiş tela. yetişmemiş ,,!Iag, münasebatıı. | Lle koyan basi ” dâha i: laha oldu: Yub Ha" e vosa limanma ge. - ıle 1 g:misinden e şı“.bt:; cnın hüsnü niyetini ihtikâr va- dci'er taşa tuli ç A, el sıtası yapanlara müsamaha et - tine Belgrattaj € Ve lana, al memeli bilâkis pek şiddetli ha- M. & Yup?YEyor, on- teket etmelidir. B lelem “erdediği gi ?jer dahi “dahi gida'l" Saayat böğle bieydi| Yeni sene esklmeden|"m Dlnç olurdu, p zaman gö- ;Zn önünde ne- — büy: Siz bu satırları okurken artık ük|yeni seneye girmiş bulunaca- 1Z " Akşam 929 senesi takviminin son yaprağını koparırken arka- daşlardan biri odaya girdi. Çok neşeli görünüyordu: )'bukı günden güne yıpra- düşüncelerimiz,dert — E. .. dedi, bu HARIÇTEN A< Gerginlik aldı yiz eli K Orhan Seyti alya - Sıris alya- SırGkRrpk l gergml'—" YILBAŞI! aammnm, llikâye im öldürdü? Ey kari! Bugün 1930 senesi-| — Beş vakit namazın bir vaktini| Gözleri, ateş gibi iki göıle a.l'aSl F nin îıışıdır. Gğguı sene ne ka-| bile kılmaz, fakat besmelesiz ye- . Bu — gözler, bir — CERİ |dar saadetle mahmul olursa ol-|re basmazdı. | | |kara kedmın gözleri idi. riç için |sun gelecek sene için ümitlerin| — Hayatta korktuğu, çekindiği ş ... l)tOİUH(lEJ kuruş İve —emellerin vardır... Seni|bir çok şeyler vardı: Cinler ve| Ertesi akşam, — apartmana » İnevmit ve münkesir etmek iste-| periler. Bir de karahaberci deye geç geldi ve üçüncü katın kapı- u un()e'“ » İmem, fakat sana bir tecrübedi-| kara kediden korkardı. smi gene açık buldu. rilmez |de dost gibi söylüyorum. , Çok| — Oturduğu apartman, bir za-i İçerde kim vardı?, Şeytan- Tgo burustur. | Petleyip az bulmaktansa az bek |manlar büyük deye anılan, daha dan başka kimse var mıydı? p '& ameği tercih et! Böylece inki- | büyükleri yapıldıkça küçük ka-| — Kapıyı itti. — Parmaklarının lan bir apartmandı. Bu apartma-|ucuna basarak girdi. Kimseler Sesli ve sözlü filmi Amerika filosunda geçen gayet feci bir dramı tasvir etmektedir. —H — Yeni neşriyat Çocuk ansiklopedisi Çocuk ansiklopedisi yemden çıkmağa başlamıştır. Bu hafta 29—1ncu cüzü çıkmıştır. Eskisi gibi her onbeş günde bir cüz neşredilerek bu sene bu eser ikmâl edilecektir. Çocukların ve| t6i ilkmektep muallimlerinin en bü-||| yük yardımcısı olan bu eserin 'W eski cüzlerini alanlar bugün çı- |1ğ) kan 29—uncu cüzü alabilirler. Eski cüzleri tedarik etmek isti- yenlere Resimliay müessesi ko-| Te? MONTE KRiSTO $ Kânunusani pazar gününden itibaren HİLÂL ve ALEMDAR SINEMALARINDA gösterilmeğe başlıyacaktı. E£EZEEZ w—m mq Bu hahta ELKAMRA SİNNASINDA RAMON NOVARO - ilk şarkılı ve 9 sözlü eseri olan PLİK AŞIKLIR. : filminde tagannl etmekteaı. İlâveten çok merakaver ve müte- nnevi Foks dünya havadisleri. * Buakşam veyarın akşam ROZİTA BARİOS ve KÂSTROLAR veda | nın en üst katında, çamaşırlığın arka kısmımdaki iki odalı daire-| " tierledi. de oturuyordu. İşinin gücünün ne olduğunu bilen yoktu. Kapı- cı, bir yazıhanede hesap memu- yoktu. Ne in vardı ne cin. Kapısı — açık duran bir odaya ayak bastı. . Kanapcli, koltuklu, perdeli bir oda idi bu. Gayri tabii hiç ru olduğunu söylüyordu. Am bir şey yoktu. . ma hangi — yazıhanede?.. meçhüldü. Kapıdan: Destur! deyip gi-|1ap nazarı rer, besmele ile tırmanmıya başlardı. Şikâyeti farelerle gecekuşlarındandı. Fakat birden, odanın bir kö- şesinde duran kocaman bir do- dikkatini celbetti. merdivenleri | Bu dolabın da kapısı aralıktı. İşte nihayet gayesiz gayesine irişecekti: Aralık kapmın esra- Bir gün kapıcr onu damdalrını anlıyacaktı. gördü. Gecekuşlarına ökse ku- ruyordu. Fareler — için de eve kapanlar koymuştu. Halbuki ne evde — fare vardı ne de etrafta gecekuşu. Halbuki o, sülün — beylerin Rüküş hanımın çocukları, gece- kuşlarının Yavru beyin ahbap - ları alduğuna kani idi. — İyi saatte olsunlar, onlar her göze görünmez! derdi. ..» Bir akşam, doksandokuz sa- lavat getirip merdivenleri çe karken, üçüncü katın sahanlı- | ğında durdü. Üç numaralı dairenin sokak kapısı aralıktı. — Allah allah! deyip yürüdü. Fakat ertesi — akşam kapıyı gene aralık görünce, üç - ihlâs bir fatiha okudu. Sonra aralığa kulağını koyup dinledi. İçerde çıt yoktu. — İyi saatte olsunlar! diyip gene yürüdü. ... Bir hafta zarimda, üçüncü katın kapısını yalnız bir gün ka- palr gördü. Yedinci gün, ara- lık bulduğu — kapımnın önünde durdu. İçinde; içerisini görmek arzusu uyandı. Gözünü aralığa dayadı. Baktı ve: — Destur! diyip geriledi, hız- ir hızlı odasına gktı şt gecesi.. ne dıişünüyorıun ba- kalım? — Hiç. . dedim, ne duşuncce-İ ğim. Işxmı bitirince eve gidip rahatıma bakacağım. Hayret etti: — Amma yaptın ha., Eski- yen seneyi demek tazelemeğe | niyetin yok?.. — Azizim dedim, eskiyen se- neyi tazelemek kolay ama. .. — E sonra? — Onu tazelerken yeni sene- yı bir gecede eskitmiyelim! de- Kâalender arkadaş omuz silk- ti: — Adam sen de,. Kimbilir belki yeni sene eskimeden biz eskiriz. .. Ve «İç bade»s ile başlıyan meşhur mısrar mırıldanarak u- zaklaştı. Kulak Misafiri Dolabı açtı. İçinde daha ne ol- duğunu görmeden, arkasında in ce bir ses duydu. Bu ses, tıpkı Rüküş hanımım sesine benziyor- du. Onun sesi — kadar ince ve tizdi: — Ne yapıyorsun orada? , Başını çevirdi. Yavru beyin annesi, bodur — boyu, kıpkızıl saçları ile karşısında duruyordu. Kızıl saçlı kadına doğru bit a- damı attı, kadın kaçmak istedi. Yakaladı.Kadının gırtlağna sa- ridı. Ne yaptığını anlatmıya başladı. Bu anlatmak uzun sür- dü, O anlattıkça kadının gözle- âi dönüyor, yerinden uğruyor- u. Nihayet kımıldexaz oldu. Ye re düştü. .. ' kiracısı, gene geldiği gibi, ikâi kapıyı da ara- lık bırakıp ayaklarının ucunda yürüyerek gitti:. ... Ertesi gün müddeitmumilik cinayete vaz'ıyet etti. Fakat, ü- çüncü katta — oturan kötürüm kadının delişmen hizmetçisinin katilini — bulamadılar. Önüne gelenle fingirdiyen bu kızın, a- lelekser sokak kapısmı açık bi- raktığı tespit edildi. Evvelâ bak kalla kasabın * çırakları tevkif sonra tahliye edildiler. Cinaye- tin sebebi meçhul — kaldı. Kızı |kimin öldürdüğü meydana çık- | madı. Nakleden SELÂMİ İZZET Yeklepiler müsabilası Darülfünunun -ıslahı 33 üncü haftanın 4 üncülüğü- nü Darüşşafaka lisesinden 968 lavlık göstermektedi! meslek sahibi olmaları meselesi değildir. Bu, ancak ikinci de- Darülfünunun vazife ve vaziye- ti halledilmelidir, mevcudiyetinin hikmeti nedir? seden gelme bir müessese oldu- gu için burası mücerret ilimle- rin merkezi sayılırdı. Onun için Avrupada Darülfünun mücerret ilimlerin merkezi idi, Darülfü- nundan âlim ve filosof yetişirdi. Fakat hayat adamı yetişmezdi. Buraya gu'eııler kendilerini ilim fen ve felsefeye verir başka bir meslek takip — etmezlerdi. Son zamanlara kadar Avrupa Darül- fünunları — kilisenin tesirinden kurtulamadı, halbuki Amerika- da Darülfünun — ilim için ilim, san'at için san'at Öğreten bir müessese olamazdı. Darülfü- nuna giden genç her şeyden ev- vel hayatta muvafkık olmak i - ll ım olan malü- Fakat — Darülfünundan çıkan genç hayatta muvaffakiyet gös- teremiyordu. Bunun üzerine bir çok tetkikat yapıldı ve hatanm Darülfünunlarda olduğu anlaşıl dı. Derhal Darülfünun kapıları- nı herkese açtılar. Buğün Kolumbiyada dersin adedi 500 ü geçmiştir. Sinemacı Jıktan tuvalete kadar her türlü amelf dersler verilir. Gene bu- mezun olanlar ekseriyetle m ve muallim olurlar. Her- kes istediği dersi alır. Darülfü- nun her itibarla memleketin fi - kir ve ilim hayatının merkezi- dan herkes istifade eder. İşte biz de böyle herkese hi - tap eden, bütün — memlekete cız. Darülfünuna —müracaat e- den aradığı kürsüyü bulabilme- li. Hiç bir kayda tâbi olmaksı- zın içeri girmelidir. -Biz böyle bir müessese istefiz. — Halbuki bugünkü mücssesemiz mânasız ve tenha bulursunuz. muhtelif fikirlerin kaynaşması ve binlerce gencin — dolaşması lâzımgelen bu müessese niçin recede bir meseledir. İlk evvel| © Darülfünun kilise ve medre- || dir, Bu merkezin neşrettiği nur- |* nur yayan müesseseye muhta- | ; vazifesi meçhul bir müessesedir | * Ne vakit gitseniz binayı ıssız || İçinde | A, Tursun B. kazanmıştır. Ya-|bir cami gibi boştur.? Çünkü o zısı şudur: da cami mahiyetini kaybetmiş Memlekette vazifesi henüz ta| ve hitap edeceği sınıfı bulama- ayyün etmemiş olan müesse -| mıştır. Bugünkü şekilde Darül- selerden biri de Darülfünundur. | fünuna sarfedilen paraya yazık« Bu nasıl müesşesedir? Oraya|tır. Bununla Avrupada birkaç kimler gider? Ne öğrenirler ve genç okutmak daha faydalıdır. oradan çıkınca ne olurlar? Biz de Amerikalılar gibi yeni Bu süallerin cevaplarını araş-| doğmuş bir milletiz. tıracak olursanız menfi netice- | Kendimizi an'anelerden kurta- ler karşısında kalır, müteessir|rarak yep yeni bir ilim ve irfan olursunuz. Bizce — Darülfünun | müessesesi vücude getirmeli - meselesi müderrislerin hariçte yiz... mes'ut olurum S L A Bu günlük bu kadar Seniha- cığım , Yazacak başka şcyım kalmadı. Yarın veya öbür gün İstanbula gidiyorum, İstanbu- la gidiyoruz, İstanbula gidi- yor. .. rum mu, ruz mu, yor mu, nasıl ıfıde edeceğimi ben de şa- Zırtndmrmilâveedi— J İnanır mısın, elim ayağım ke- | — Öyleyse neden canın 5i kıı- sildi. Sendeledim . dı?.. Söyle, canını sıkan şcyın Şefik bozulduğumu anladı. he olduğunu anlamak istiyo- Endişe ile sordu: |rum. — Fena bir haber mi? Gayri ihtiyari bileğimi sıkı- Kekeledim: yordu.. — Şey...hayır... — Acıtıyorsun, ,, Bir taraftan telgrafı avuçla-| — Ver,.. rım büküyor, bir taraftan da bu — Avucumu açtı, telgrafı aldı. Nâzımın kim olabileceğini dü- Haykırdım: şünüyotdum . — Okuma! j Sımhındı Nâzım diye kim- | Biraz geriledi, dikkatle, hay- |seyi tanımıyordum, İstanbulda retle, şüpheli şüpheli yüzüme î&nyıhiürdm? Bir ay,| &t iki ay... Nasıl olsa gi- Onlırıî nedir? Ne yaptın?.. Garson Seükbını —îıtıııbııldıgizli buluşur, zaman Şefik odada yoktu - |gizli görüşür, gizli sevişirizle — Telgrafinı diyarum, çünkü (t .. Sen aklıma neden sonra gel— telgrıfım gmıdiğl dabıııindeblrıhpıbn yok- baktı: — Benden bu kadar'mı giılı? — Hayır, değil amma... şey... Kendimi sahiden kabahatli “gildir. Ben on gün mesut sonra ne yapacağım? * Buna da şühodfyom görüşmeyecek miyim? Lâfl!!... lTebilir miyim, Nâzım», ıazdeuı!;lmı;m ime, gizli gizli bulu- dum, şacağıma hiç şüphen olmasın , | — İmzayı okuduğum zaman Şe- | ( olmaz. Ben hayatta her Hem belki butarz sevişmede fik içeri girdi. Ben zaten afalla- | itesadüflere bağlı olduğu- ayri bir zevk vardır; çocukların mış, fena halde Mıhrn metmişimdir. Bir gün, hırsız-polis, saklambaç oyunla- Kıqmdı görünce bey- . iMudığım bir anda gene | rmdıduyduklın zevke benzer uimden -değil miydi? © |dediği zaman, şiddetle reddet- bu muzipliği yapacak senden dın uya bu şekerim. Herkese | tim. başkası değildir. — iye mesut olmak mukad- Fıkn İstanbula gittikten l fik ne düşündüğümü düşünü- Şefikle — «Bursada yalnız mısınız, ge- yor, beni bu derece düşündüren *telınfın ne olduğunu merak dı.. saklıyorsun? vurulmusa - döndüm. | — Fena bir haber değil Ben, bunları düşünürken, Şe- zannediyordum. Onu bir ân ev- vel başımdan atıp, Nâzımı bek- liyormuşum gibi bir hâlim var- Halimi bir gören olsa,icat et- | tiğin bu mühayyel Nâzımı sa- hiden âşığım zannedebilirdi. Halimi Şefik görüyordu. Telgrafı açtı, okudu, tekrar okudu. tekrar tekrar okudü... ediyordı Nihayet, bir tilki gibi yak- laştı, elimi tuttu: — Fena bir haber aldm, ne- den a suvareleri. Gelecek çarşamba günü bu ane kadar çevrilen sesli filmlerin en Muazzam ve en mühteşemi olan ALTIN Bugün yılbaşı münasebetile, göz yı.ııın dökünceye kadar gülmek isterseniz l OPERA SiNEMASINDA! Üösterilmekte olup WALTER FORD taralından temsil Olunan YIKIĞCĞI nam son derece gülünçlü ve eğlenceli komediyi görmeğe gıd!- niz. Bütün sene gülecek ve neşeli olacaksınız. İlâveten: iki | sesli varyete Jackson ve Blake (Zenci) nin komik şarkıları | ve Jack Payvies cazbandı I / / ( / Bugün yılbaşı münasebetile matinelerden İubaren' MELEK SİNEMASI yeni senenin en büyük eseri olan SİLİK ÇEHRELER filmini takdim Ömekmglr' Mümessili dehakâr KLAYV BRUK. İlâvecten SPOR- VE GENÇ- LİK serisinin üç nomerolu filmi AT KOŞU LARI yaltiz. bügün ve yarın sast 16 34 ROSİTA BARİOS VE KASTROLAR n veda matineleri —— w?ırmmuı mııııdıı — Dehakâr aktör r,m ŞANEY — yarın akşamn ASRİ SINEMADA gösterilecek olan Şehir uyurken Çok nazarı dikkatı celip tablaları havi filmini temaşaya gidecek seyir- gileri teshir ederek meraklarını mucip olacaktır. Refakatinde oynamak- t olan ANİTA PAJ tebessümile, güzelliğile oynadiğı —muhteşem | sahneleri parlatacaktır. ; Perde aralarında çok meraklı - varyete programı letro Göldvin Mayer filmidir S ee eee Türkiye İş Bankasından: 2 Kânunusani 930 tarihinden itibaren Bankamız gişelerini hergün saat 10 dan 16 ya kadar müsteminren ve Pazar günle sakde Bant 10 Ögn 12 ga SÖĞ SO bulünacağ İâG Olunur e .. Bir imzaya bakıyor, bir telg- | rafın çekildiği yere bakıyor, sonra beni süzüyordu. Sessiz beş on dakika geçirdik. Nihayet konuştu: — Nâzım beye yalnız - oldu- ğunuzu, derhal gelmesini yazı- nız. Ben şimdi gidiyorum. Sizi huzurumla rahatsız etmek iste- mem Şadiye ... hanımefendi! Ne diyebilirdim? Ne söylemem lâzım geldiği- ni birdenbire kavriyamadım. Omuzuma bir el dokundu. F ses sordu: Başımı kaldırdım. İhsan Şi fik bey gülerek devametti: lmıp Maşallâhi.. Birinci kısmı mel larını okumuşgunuz . — Evet, hem de merakla, t: sıkılmadan okudum , — Elinizdeki Bursa, 1st= bııl faslını ayıran son mekti |En makulü doğruyu ıdylunzk- — Anlıg.ıııyor. ti. Fakat kendisini kıskandır-| — Demek hoşunuza gitti 'mak için, telgrafı senin çekti-| — Çok hoşuma gitti, ğini anlatabilir miydim? Bu' — Bu Nâzım iyi uydurulm Niıııum. senin muhayyelen- bir den başka bir yerde mevcüt ol- madığına acaba inanır mıydı? değil mi? — Bu mektuplardan bir ri man yapacak mısım? Ben inanmıyacağına emindim, — — Fenadeğil. Sustum, ,man ğıpıcıkmnm? — Hoşça kalın! dedi ve çıkıp” — Muhakkak , gım hsan Şefikbey karşıma| tığın mı.rlfcn beğendin turdu. mi? ftihar et. — Bir bira içelim mi? i & (Bitmedi ... ...