h  £ S F Li K £  £ * v SEŞL M B V F . — vde filiyat sahasında tecelli edi-| — syor. Bu ay başına kadar bir ta- ğ | £ WFikiâr, >Miliyet A j , Milliye ASRIN ÜMDESİ *“MİLLİYET.TİR 22 Teşrinisani 1929 DAREMHANE —Ankara caddesi. Na 100 Telefon sumara! Astandil 30KI, 3912, 3013 RFTLERİ Hariç için 00 kuruş 1400 200 ABÖNE (| Türkiye için vruş 8 oylığı 750 1000 Grlen evrak geri verilmez Müddeti geçen vuvhalar 10 karağtur. matbasya ait işler için * edilir. Gazete ve müdürlete müraz nn mesaliyetini kabul etmez. Gezetemiz BUGÜNKÜ HAVA Dün hersret en çok 15 en az 10 derece idk. Bugün havanın poyraz ve yağmurlu olması mühtemeldir. Ingiliz lirası İngiliz Hrası iki ay içinde elli kuruş kadar yükseldi. Niçin yükseldiğini anlamak için güm| Tük istatistiklerini tedkik et- mek kâfidir. Yeni gümrük tari- fesi tatbik edilecek diye tücca: külliyetli miktarda mal getirt- miştir. Bu malın fiyatının birl| kısmını tediye etmiş. Müteba- damımı bulunca becaişindeki' görmedim ki! Hem de aslı ö- hikmeti anlamak güçtür. İküz olduğu balde, .. Yeni seyrüsefer idaresinin? — Doktor A. C. d. t. beye na- muvaffakiyeti ve ya muvaffaki-|zaran tarihin en büyük adamla- ye hakkında bir fikir be-İrr ayakkaplarından muztarip i- yan edecek kadar zaman geçmelmiş... Hatta bu zat maruf ta- miştir. Yalnız ilk günlerdekilrih hocamız A.R.f.k. beyin tarih fazla faaliyet te haş bir te-İte meşhur nasırlas,, diye bir e- sör hasıl, edecek mahiyette di Köntrol — yapılmak iç ksa kontrol — yapıldığını 5stermek için mi nedir, her bir. kaç akşamda bir seyrüsefer me murları şehrin en işlek cadde lerinde — otomobilleri durdura- rak şoför permilerini tetkik et- mektedirler. Geçen akşam bir| otomobilin yarım saat içinde| yolda on üç defa durdurulduğu nu işittik. Otomobiller ve tak- siler lüzumlu, lüzumsuz yerde, lüzumlu lüzumsuz. zamanlarda durdurlunca seyrüsefer — büsbül tün intizamını kaybediyor, şe- hrin munavakalâtı felce uğrr- yor. Seyrüsefer şehrin müna- kalâtını bozmrya değil tanzime memur bir idaredir. Şehrin mü- makalesinde anarşi hasıl etme- den de kontrol yapmanın elbet bir yolu vardır. [Haftanın Ayak kabı Şu:lafın garabetine bakıni: nasırları | anlıyarak: albuki, beriki aşık lafını #nazırlar — Ben siyasi tarihle meşgul değilim! cevabını vermişti.. E- ğer rivayetler doğru ise Napol- yonun sağ ayağının küçük par mağında fena nasır varmış ve Moskova ric'atine de bu na- sır sebep olmuş derler. Timur lengin ayağı da azmış bir nası rmn iyi tedavi edilmemesinden topal olduğu muhakkaktır. Mu rat beyin gayri matbu bir ese- rinde gördüm, Yıldırımın bir gözü de, ayak kabı vurmuş bir tırnağını keserken gözüne sıç- ramasından kör olmuş. Totan- kamon'un iki ayağında da na- sır olduğu son hafriyatta mey- dana çikan' bir yasiyetsameden anlaşılıyor. Dünyanın şu ayak kabıdan çektiklerini düşünüyo- rum da hâlâ nasıl olup ta bu be- idan kurtulmanın yolunu bu- lamadığımıza hayran oluyorum Geçenlerde, monden bir akşam yemeğine davetli olan A.H.ş.m bey yazılarınım takdirkârlarına karşı sırrı muvaffakiyetini izah si için de bono vermiştir. Gerek giparişte ilk taksidi — verirken,| gerek peyderpey vadesi gelen| bonoların tediye ederken İngi-| liz lirası de ecnebi kambiyosu satın almmış ve binnetice para- mız düşmüştür Fazla ithalât ne kadar arızi bir vaziyet ise, bu vaziyette İngiliz lirasının yük- selmesi de o kadar tabiidir. Bu- nu anlamak için iktisat müte-| hassısı olmak lâzım değildir. Hal böyle iken, İngiliz lirası her bir kaç kuruş çıktıkça, ga- getelerimiz telâşa düşer. Bir takım mülâkatlar yapılır. İh-i tikâr olduğu söylenir. Hüküme tin hazarı dikkati celbedilir. Şiddetli tedbirler — almacağı beyen edilir. Sonra unutulur ve İngiliz iki kuruş yükselince ay- mi nakarat başlar. İngiliz lirasınım çıkmasıma Mmâni olmak istemiyen vatandaş yoktur. Fakat bu çıkmiya ma- Bi olacak tedbir gürültü, ve va- weylâ değildir. Devamlı mesai- ir, Şurasını hatırda tutmak lâ- saımdır ki, Lozan'da kazandığı- vmuz iktisadi istiklâl, henüz ye- Hi gümrük tarifesinin tatbiki i- | kım — muüadelerle — ellerimizi vwe kollanmız bağlı idi. Çalışa-| “lem. İngiliz lirasının aşağı do ğru yuvarlandığını görmek za- “manı her halde uzak değildir. ... Seyrü sefer Şehremanetinin — seyrüsefer idaresi sabık başmemur - İhsan beyin idaresinde iken — şehir i- dare makinemizin en mükem- mel bir şubesi idi. İhsan bey, asgari bir kadro ile şehirde sey Tüsefer işlerini Avrupa şehirle- Tine nümune o:!uk bir intizam ile idare ' ediyi Hatta bir Ayak kabı. Su kabı, şeker ka- bi ve y abı gibi. Demek bu nesnenin ismini koyanlar ayağı u saklanacak bir şey addetmişler , Ayak kabının hayatımızda, işlerimizde yaptığı tesiri hiç| mütalâa ettiniz mi? Arkadaşlarımdan biri var, hayatı bizim — göremediğimiz şekilde görür ve müşahedeleri ni bana söyler. Ona “ayak ka- bı,, hakkındaki - mütalâasını so- rdum; o da süali bekliyormuş ederken demiş ki: — Hanımefendiler, beyfen- diler. Ben en muavffak eserle- rimi başımda takyemle fakat a- yaklarım çıplak olarak yazmı- şımdır. Ayağımda en ufak bir tazyik karihamı altüst ediyor. Ne zaman ayak parmakları- rar piyano kleleri gibi oynatar- ak yazı yazarsam ertesi günü bir çok yerlerden tebrikler alı « rEm. Alemde - özledi & şan oynıyan ve Taakimleğğü; tir, ç İreketi vardır ki, manasız bulu- Tum: Hikâyeyi bilirsiniz ya; dere- den aptest alırken papucunun tekini su almış götürmeğe baş- lamış,Hoca da herkesçe malüm olan şekilde aptesti sakatladık Di geylar d sıka idi ki giları bugünkü kadar — ayak sık- sonra topal oldum. lâkin| MSZMIş. .. SW.;:LH—W Düha siyede maldıma giden tirmeye, ne de — genişletmeğe|$ey bir insanın rabıtalı, namus- imkân vardı... Tamam altı ay İ olup olmadığı hakmda görü- — © zamanki potinler 6 ay da-|*' yanırdı — ben bilirim.. O gün bu gündür ayak kabmım daima bir numara genişini alırım. Lâ- kin kâfir bu sefer de nasır ya- İpıyor. Dar alsan sıkar, geni; — O pek sağlam ayak kabı değildir. .. sözüdür. Demek in- sanm varabileceği en yüksek if- fet derecesi bir sağlam ayakka- br ile ölçülüyor. .. Buna hiç di- Pazar gününden itibaren kaç ay evel bir İngiliz Times gazetesine İstanbul'dan — mek- — tup yazarak, Londra belediye- sinin İstanbul seyrüsefer idare- sinden öğrenecek şeyleri oldu- ğunu bildirmişti. Bi EEE P FELEK SAtHİLAL ıimıı-nu] ÜÇ SİI:AHŞOR Duglas Fayerhanks ğim, Ve sırf yaln ayak gezmek için. Dünyanım en büyük adam ları ayakkabından zahmet çek- milt €l, dN ecebi tefri bir iztirap şairinin özenikliğiy- le göğsünün üzerine bas- darışmı — seyretti, di kendine işlıik la karı- pik “Aşk için aş...” şar- e yalvaran, isyan eden, hüznü- muşaklık vardı. Bu şarkiyı ta-| ran bir elem çiçeği gibi inle-i di durdu! Sonra: — İzmir... İzmir... - Güzel İzmir! Diye bir şarkı tutturdu veha fifçe başını çevirdi, gözlerimin içine battt. O nil rengi gözlerde O öyle hâzin bir sızlamış - vardı. ki? ... Sanki: günaha girdin.. — Aldattın... AŞK GÜNEŞİ | sonra ken-| dertli ettin,! B ğimi onun üzerine ne kadar tit- rediğimi görüyor, .. Bu aşktaki| ideal, hudutsuz, taşkın manayı biliyordu. Hem bu aşkı bilme-| yen, tanımayan, ayrılığını sez- meyen kim Beni oldu. ğu kadar benim ağzımdan Ha-| san'ı tanrmayan kim kalmıştı?.| Hasan bir idealdi, bir vatandı, Etem izzet günaha — girdin... .diyen bir. sızlanış ve... Bakış! — Bu bir kurtuluştu, sonu gelmeyen eda Ööyle yüreğimi sızlat- hududu daima zihin kalıpların- ti ki, Bu sızlayışta; aşk, dan taşan bütün bir aşktı. Bu W_Whvn. nedamet, ıztırap ve ha- tıra aramamalıdır. Tek bir şey| var: Merhamet ve... Gaflet! Gaflet ettim. Onun beni bu. kadar içten sevebileceğini dü- şünmemiştim. Ona daha ilk önceden: — Ben evlenmiyeceği: Demeliydim. DS EE — Öldüyse bile Hasanı”"nm...! Demesini bilmeliydim. Mer- hamet duydum: yazık! genç. Boğ yere sinirlerini yıpratıyor. Hiç ümidi olamaz ki. Benimıhi Iııtıı'îıı bilebilir Bu aşkta et kokusu değil vatan ni büyüleyen ağdalı lezzeti var! Hasan'ın dediği gibi: — Bu bir aşkın bir vatan, bir desi insan ve vatan sevgisinin birliğidir . Bu aşkta asıl olan feragat ve.. azimdir. Her şeye galip ve her| şeyden üstün bir feragat! Be- Mizah, HMikâye. ser yazmaya teşvik etmişli . .. | şeyler- | olursunuz. den biri de köprü üstünde ko- Madam Rönar—Miç te olma- oralarda adeta |Yız. olan serseri ço| Rönar — Pekalâ yerde yata- cuklar gibi yalm ayak gezmek-İrız.... Siz esasen yorgunsunuz, Ben Nasrettin Hocaya bayı-| —Madam Langle—Filvaki doğ' hrım. Lâkin merhumun bir ha- ru, tren beni çok sarstı. nim bu düşünüşümü herkes Biz yerde de yatarız j | j | | M. Rönar, kırk beş yaşında , Madam Rönar, otuz iki yaşında M. Langle, otuş beş yaşında , Madam Langle, yirmi dört yaşında Pariste, Rönar'ların evinde. Orta halli bii Çük ve dar. Ev sahipleri, karı ve koca, evin yegâne yatak odasın- dan çıkıp, yemek odasına geçerler. Masa itilmiş, yerine, yerde bir yatak yayılmıştır. Langle ile karısı, özür dilerler: Langle —İmkânı yok olmaz.|den, damdan düşer gibi misafir Karısı — Canım nasıl olur? | gelmez. Rönar — Pekalâ olur. Rönar — Sus diyorum, işide- Karısı — Canım niçin üzülü-| cekler. yorsunuz, size rahatsız olma-| — Karısı — Sen de tuhafsın am- yız diyorum, ma, yerde yatmak hiç bir şey de, Langle —Siz yatağınızda yat| Bil ımııx;':ing. e YA'| " Rönar — Malum, fakat ne ya payım? Karısı — Ne deye yatağımızı peşkeş çektin? Rönar — Bunu sen yaptın, ben değil.... Karısı — Şimdi kabahatı be- nim üstüme atma. Rönar — Kabahat Tum, doğruyu söylüyorum. Langle — İmkâni yok olmaz. Karısı — Yerde çok rahatsız İkaryolada rahat edin. Langle—13 saatlik seyahat..| Karısı —Sen onu affetmişsin, Kolay değil, doğru deye yalan uydurma, Rönar — Öyleyse derhal ya-| kabahat senin. tın; allah rahatlık versin, Rönar — Peki, ikimizde de Langle — Tekrar ediyorum| kabahat var. Rönar, biz yerde yatalım, Amma böyle yapmağa mec- Rönar — Olmaz dedim ya. |burduk. Karısı — Neden? Rönar — Samimi dostlarımız Madam Langle — Beş gün başmızda ekşiyeceğimiz kâfi de gilmiş gibi, bir de yatağımızı| yahu. zaptediyoruz. Karısı — Neden dostlarımız Langle—Karısma— Ben sa-|oluyor? Bizi hediye mi gark- na Rönar'lar gibi misafirperver| ettiler? insan az bulunur demedim miy-| Rönar — Kuzum yavaş söyle di? işidecekler, yüreğime iniyor.Yal Rönar — Haydi, iltifatı brrak|nız muhakkak olan bir şey var- ta, yatağmıza yatıp oyuyun. — İsa,onlar da bize karyolalarırı Langle— Öyle olsun, bonsu-| verdiler. Karısı — Bana ne? Rönar — Haydi sinirlenme, var. Karısı — Allah rahatlık ver- sin, soyun, (soyunmağa başlar.) Rönar ve karısı — Geceniz| Karısı — Çok rahatsız olaca- hayrolsun.., sabah kahvaltısı ne | ğız. yersiniz? Rönar — Allah rızası içi: Langle — Sütlü kahve. — İvaş, duyacaklar. iRAR Kapılar kapanır, yatarlar. Karısı — Duyarlarsa duysun- 2 lar, ei Rönar — A: k oluyor- Yemek odasında S ıî“” mma çok oluyor- Madam Rönar — Usulca ko-| Karısı — Hoppala!. Artık söz casma — Fena insanlar değil,|de mi söyliyemeyeceğim... Yer- değil amma, bu yaptıkları da|de, kuş tüyü yatakta yatar gibi yatacağız deyeyim?.. Rönu İ tanıya bilirdi. Ben Hasan'ı, Kemal beyin bu angaryeleri, bu aşkı kazanmak yolunda öl- de yeni çıktı. Yazılacak çok ya- müş bilirken bile ona, onun da- zısı, acele çıkarılacak bir ista-| Pazar akşemı LES CLOCHES Pazartesi akşarmı LES SAL T OARESALARNEU 7 Z KS KA 0 | K— İtttihadı Milli Türk sigorta şirketi Harik ve hayat üzeri: icra eyleriz. Sigortal şeraiti lerkezi İdaresi Acntrs Bu günkü yeni bilmecemiz SOLDAN SAĞA: 1. Yenilmek (7). 2.> Rabit odatı (2), Kasapta satı-, lan (2). 3- Yama (2). Zaman (2). 4.> Nota (2) vücut parçası (3) Nota (2) 6. Zaman (2) kalın kumaş - (3) ir (2). yüzünden kavga edeceğiz. Rönar — Senin bu kadar kö- tü huylu olduğunu bilmezdim. Karısı — Sen beş gece buhal- de yatacağımızı unuduüyorsun. Rönar — Sus, yarın gider hııı" Rönar karyola satın alırım. Karısı — İstemiyorum. Üste- lik bir de fuzuli masrafa girece ğiz öyle mi? Ben karyola falan istemiyorum. Rönar — Peki, peki, almam. Karısı — Hem biraz rahatsız. olduğumuzu anlasınlar da, beş günden fazla kalmasınlar. Hem artık bu sözü bırakalım (hiddet le geceliğini giyer) yemek oda- sında yatmaktan da nefret ede- rim. _Rü'nır-—Başkı Karısı — Doğru. Rönar — Onun için sesini kes.... Salonda yatmak isteme- din. Karısı — Elbet istemem, Sa- lon yatak odası değildir. Rönar — Burası yatak odası mı?. Karısı cevap vermez, yatar... İki dakika sonra: yerimiz yok — ÖZ, uyuyamıyorum. Lam- .İba başıma düşecek zannediyo- rum. Yalnız tehlike gözlerinde ... dedim. Cevap verişimden ce- vasına nasıl delice- bir coşkun- tistik filân bir şey oldu mu, he- lukla bağlı olduğumu bilmeyen men: kim vardı? Hele Hasan böyle| — Aman Hamra'nım.. günün birinde karşıma çıktık-| Diyip başıma işi sarıyor. Bu tan sonra artık hâlâ beni sev-|akşam da gene: menin, Ümide düşmenin manası! — Aman Hamra'nm ben iki |saata kadar geliyorum .. Çok Fakat işte olacak! Murat bir rica ederim, şu iki kâğıdı yaz .. an irade ve hüviyetini temamen| — Dedi, bir sürü iş biraktı gitti. saret aldı galiba: — Onu çok seviyor sunuz de- .| ğil mi? Sert, yıldırımlanan bir bakış- la gözlerinin içine baktım, bir kelime ile : — Evet... dedim. O devam etti: — İzmir almdı; Müdanya Galatada Ünyon Hanındadı! ubuynma yan şehirlerde acente aranınaktı ları nerdeyse iyice kapanacak. Ş 5te OSUNDA DE 21,15 te CORNEVİLLE ilk defa olarak TİNBANK ne sigorta muamelesi arı halk için müsait havidir 2 Dünkü bilmecemizit halledilmiş şekli YUKARDAN AŞAĞIİ: le Yemiş (7) d :ı.ıı:::.ı.n(ı)l.ınıı’_ (2) ö 2) Nota (2). d ?:’uı..n( )ııııı (2) v.ıııw Aı—ldın-üı(”-n LNm(Z)—l(J),I)U" , 7.- Beygir (2) Nota ( Kormızı (2) Bağışlama ( Miftah yor. Rönar — Evcclâ anlamad | dinler — Evet ne oluyor? (#75 ra anlar) aferin onlara... AfT genç karı koca... M Karıst — E bu artık '& aştı.Kendi evlerinde olı:.î;y ne neyse..İnsan biraz ut e saatlik şimendüfer yol dan sonra... Rönar — Canım bu... Karısı — Şu bu yok.s ahlâksız insanlar... Bizim | * ğımızda... Düşün!.. Rönar — Evet amma mızı verdik. çel Karısı — Uyusunlar dey€ dik.., çait Rönar — Merak etme, ©j de sonunda, nasıl olsa uyüjf | caklar, M M şırdı: — Ya nasıl? # — Teklifinizi reddetmiş V? ziyette kalmamak için İzmir lmdıktan sonra düşünürüz miştim!. — Ama ben hep ba gö — Fakat Hasan geıdiw mi?.. bekledim?.. — Fakat ben de sizi sevii”” ayın cazibesine esir. vermiş ve Hatır için zehir yutmak ,. de- mütarekesi yapıldı, Sulh için "Um! pençereden çekildi, yine dudak-| Murat'la böyle uzun zaman bir| demezdim. İşte olacak! Her halde beş on dakika geç-| 'rıldana yanıma geldi , Bir hey- kel gibi duruyor, gözlerimin liçine bakıyordu! Ben de boyna yor, için için kızıyordum: |konuşmadık. Fakat gene sükü- — Kemal beyin de işi çıkaca-! tü bozan o oldu. Birdenbire: ğı gün tuttu. Öyle de aksi biri — Hamra'nım Hasan bey zaman ki .. Bari Murad'ın nö- nasıl oldu? betine rastgelmeseydi . Ve .. sabırsızlaniyordum : dedi. Sesinde öyle bir titreyiş,| dık vardı aşk Muradın aşkı - değildir ..| mankenleşmiş bir adam hâliyle dikleri şey budur. Bilseydim ki|hazırlanılıyor değil mi?... Ne demek istediğini anladım. havasının ciğerlere dolan ve bey|larında bir şarkı mırıldana mı- arada kalacağım hic bir zaman;| Ama gene ben hiç bir şey anla- mamış gibi göründüm: — Eveti. Sesi boğuldu, yumuşadı, kor- vatanın bir aşk oluşudur ki ifa- başırır önümdeki kâğıtlara eği-/ ti. Ne ben ne Murat hiç bir şey| kar gibi oldu: — Bu günlerde biz evlenmiş olacaktık değil mi? ilmem ! — Öyle konuşmamış mıy- Bu cümleyi ilk def'a llw"j d'ın ağzından bu kadar küVYİZ. ve çılğın bir tonla çıh;M rüyordum. Yüzü sapsarı ğ tu .. Derileri gerilmişti, l solmuş ve nemlenmişti! Zati | zangır titriyordu! Keni vap vermediğimi görünce £7 —| kendi söylemekte devam "dğıd | — Affedersiniz. Sizi ıgıü&u vaziyette birakıyorum. Siz Ü san'ınsınız. Onu nasıl bir #