AMilliyet MDESİ Agu ASRI! FELEK SAİRİ AZAMIN BİR SÖZÜ e benim gösterdi-; Vallahi etendim, be! yok iken çıkmış. 'dem dan gaztenize yazı girebiliyor. O hal de onü yazanlara lütlen söyleyini Sabun köpüğile dimağlarını temizle-| | sinler. Bu söz üzerine gazeteci şakkışefe etmeden acele acele uzaklaşmış. AHÇI MEKTEBİ! Alem işin alayında. İşin ciddi ta- 5 metin bir ahçı melktebi açması hakkındaki tektif pek uyi kabul görmedi gibi. Halbuki, Türk Mutbağr artık kaybolmaktadır. Şimdi eskisi gibi konak mutpakları yok ki ahçı yetişsin. Her halde Türk yemeklerinin kaybolmaması için bir |Şırnah .İbir heyeti fenniyece MİAAYET SARŞAMIBA — 2 ALUSTUŞ 1929 Mizah. nikâ.ye. KRomamnm.MSahifesi Tast gelindiği < n mervi isede bu| ir heye tesbit edilmiş değildir kaza merkezinden Cezirci ibni Ömere giden yol üzerinde de betomlu Şist tava; gelin- wif ç Saütimetre - kalınlı da ham neft tabakasına tessadü lmektedir. Bu görülen ! seyyal ve giyabımtırak, mefti dır. Bu maenbam |izo İrengi haiz olmak! |300 men k aNti yaz mevaiminde ç tesbit edilme- him petrol ihtiva ettiği c imtiyaz talebinde bu- unmamış isede milli mücadele csna- €- |sında ocivarı dolaşan mösyö Garn- jan riyasetinde Fransız heyeti ilmi-) Si taharri ruhsatı talebetmiştir. Bir az daha Cenuba doğru inersek Harbul petrollarına tessadüf ederiz) |Harbul petrolları pek eski zaman- ardan beri malüm — oluptakriben! 1295 - 1300 senelerinde Basra hava- lisinde sefer eden vapurlarda kö- İmür makamında kullanılmak - üzre İbabriye memurları tarafından işle- İdilmiş, Harbul ile Dicle nehri sında yapılan yol ile Dicleye ve sonra keleklerle Rağdata sevkedil İmiştir. Umumi harpten bir az evel Jalmak'şartiyle vasi bir sahade imti- | yaz talebinde bulunmuştur. Harbuldan on beş kilometre Cenu- ham pe-| na Satadartovil şirketi Harboluda içine | ketini et 1914 tari hi Umumi hari ru üzerine her- kesce râl dil etmiştir. rolleri içinde | de iştihar eden Giyare, Zaho, rkattır. a1 petrollerinin bu kadar z Saltanat üzerinde- şletnemesinde ka- en mühim iki âmil vardır. | Birincisi e rakabetinin ) siyasi entrikalar, mal petrolle doğurdü mda Neftlik dere dır. Bu mahalin i 'AZI 28 t hinde 365 hektarlık bir saha dahil de olmak üzre müşir Fuat Paşa al- mıştır. Harbi umümide işgal cana- ında Ruslar bu sahade muhtelif te- şebbüslerde bulunmuşlar ve istifade etmişlerdir. Bundan bir kaç sene e- vel Müşir Fuat Paşa, madenini bir Fransız gürubuna satmağa - teşebbüs etmiş, Fransızlarda Oranjan İsmin- deki zatın riyasetinde bir heyeti il- miye göndermişlerdir. Bu heyeti il- miye muhtelif açılmış kuyulara rast -| gelmişlerse de hepsi çökmüş vazi- yette bulunduğundan yalnız 10 me- tre kadar derinliğinde olan bir tane- İsinde petrol — tesadüf etmişlerdir. Mezkür kuyudan alınan numune seyyal bir halde olup rengi koyu ne- |ttidir. Lezzeti ve kokusu petroldür. İSuhuletle yandığı zaman fazla iş i-| vagon yükü olmak üzre :| Maarif hareketleri senesinde mütahasarılarla beraber 19 vat getirtilmiştir. meden dört tonu madene miştir. Cibeti askeriyece celbi mütahasırlar marifetiyle menbadan alınan iptidal bir ve taktir ile lambada yak SADREDDİN Beynelmilel Terbiye kongreleri Cinevreden kaynağı olan ter- etmiş olan fikirleri nektedir. k devir- ur. Me- ternik devri, Napolen devri, Bene- volan burjuvasi devri v. &. gibi. bir; İçok devirler gelip geçmiştir. Yir- minci asır ve bühassa umumi harbi takip eden seneler " Avrupada - yeni) bir devir açmıştır. Bu devir, Terbiye devirdir. Avrupa ve Amerikanın her tarafında bebeklerden ihtiyarlara ka- dar her kesi yeni bir terbiye havasi içinde bulundurmağa çalışıyorlar, Bu hava <Fraternite humaine» dedikleri İinsani kardeşlik havasıdır. Kongreler de bilhassa bu gayeyi takip etmekte- |dirler. | Cinevrede bu sene iki terbiye kon- gresi toplanmıştır. İlk kongrc - tem- İmuzun 2tüncü günü büyük Karlton Jotetinin mütena salonlarında Kolom- |bia darülfünunu mezunları arasında Joldu. Professör Monroe'nun başlan- giş nutkuyla açılan bu kongre, be- mevzudan sonra da mekteple aile a asındaki münasebet geçildi. Yeni mektep aileye nisbeten pek ileri git -| tiğinden arada ha ugu izale çaresi olarak halk terbiyesi faaliye' e ebeveyin - muallim cet Orta tedrisat hakkındı şalarda — vasıl mekteplerimize yı değilsede bu Tin lisanımıza nakli süretile en mektep proğramlarının nenlek ve istidatlara kabiliyetli mümkün medeni slan gençler ye yetimiz n di- e M y ile ya ik. loği ile meşgul ol Türkiyede birkaç defa do- laşdığını söyleyerek az zaman zar- fında orada yapılan islâhat ve değişi- kliği tarihin hiç bir devrinde hatırla- madığın: ve Müustafa Kemali beşeri- yetin yetiştirdiği bir iki müstesna hilkatten birisi olarak kabul ettiğini çok setayişkâr bir Tinanla anlattı. An- ede ki bu büyük inkilâbin ebedileştirilmesi maarifle, —mektep hocasile mümkün olacağini teyit etti. Konferansımız üç gün böylece en- teressan mevzular üzerinde musaha- belerle geçti. Ayni esaslar dahilinde beynelmilel hislerin ve fikirlerin mu- badelesine vasıta ölan bu toplantı- dan büyük bir istifade ve tehassila. le ayrıldı! Bunu takip eden umumi beynelmi- lel terbiye köngresinden diğer birkaç yeni| Sıkılgan koko - Fransız bikâyesi | yapraklariyle, iyi atılmığı Prens Koko, koca bir adam| gun bir şilteyi andırmışt. oldu. — E... söyleyin bakâl Güzeldi, yaşı on - dokuzdu. — No söyleyim? Böyle böyle omuzl: böyle pazıları var Yamanı bir geni Malümya tı va F kılgar |musunuz? .. |Taşral tu. Kadm konuşu Konuşuyordu at, Prens Koko sı- şeyler, söylemek istedi; ma nasıl biliyor | değildi ve Prense de istedi / Çok sıkılgandi. . |leri " söyletemiyor, — ist li bir kiz kadar mahçup-| yaptıramıyordu ) Ç — Biraz daha yakın ge? misiniz? — Hay hayt! ? Muhavere gene gevşedi. İğİ vanın iyiliği, yazın güzelliği, şin'söruğu .. bütün bunlili bahsedildi... Prens k ticaretini sordu. Kadın verdi. ' Fakat aman allah! Prenf | gibi duruyor, krmıldamadi? rada bir, bir söz söylüyordU Nihayet sözü spora intikâl ” tirdi Ö — Sizin ne mükemel bif Cudunüz Vart . — Öyle mi? — Siz atlet olmalısırt?? kadınlar, Prens Koko-| nun karşısında, vecde geliyor-! lar, heyecana, helecana kapılı- yorlar; velhasılı kelâm, ağızları nın suyu akıyordu. Bilhassa, tüccaranı mutebere- |den birinin karısı vardı ki, kabil /olsa, Kokoyu bir yudum su gibi |içecekti. . Amma deği Prens Koko oralarda . Kadının halinden hiç | anlamıyor, — sezmiyor, | |kendisine karşı olan aşkı kav-| 'ramıyordu. | | Kadın kendi kendine: [' — Bu çocuğu zorla yola ge- tirmeli! diyordu. şey yapmalı, mektep mi olur, sergi mi, müsabaka mi? her halde bir ha- reket AMAN MEİ ba doğru inecek olur isek Zahonun| brakarak petrol rayrhası neşreder. beş kilometre şimalinde Zaho petrol-| Kuyu beş metre kalınlığında Kon- larına tessadüf edilmektedir. Umu-| glumera tabakası içinde olup yağ mi harpte giden ilmi heyetler bura-| tabakasının altından hamızı karbon ya çok ehemmiyet vermişler ve son| intişar etmektedir. zamanlara kadar harbı umümide a- daha makalemizle bahsedeceğiz. MEHMET SAFFET Hektepliler — müsabakası iyet tarhinin büyük terbiyesi o- lan ve kongrenin toplandığı şehirde| doğmuş bulunan Jcan Jack Rous- seau'nun l iyeciliğin yi msil eden ** * w — Öyle mi? ğ_';/r — Kim bilir soyundu; zaman vücudunuzun teni ne güzel meydana çıkar. .* ı ©MUR OLAYIM DEME! arkadaş sıcaktan şikâyet anlattı Bir akşamdı... 'Temmuzun sıcak, lekesiz, saf | fkürelerini dar terliyorum ki don ve rerklam oluyor ve oturdu- , eğer e| yakında m zamon iskemlemde | mali komunizm ek kimse kalmadığı r. Dünyayı sulhu saadete racağını iddia eden komünit- biri 1 Ağustosta ustasını bı- gakla öldürmüş, sordukları zaman: — 1 Ağustos nümayişini yapamadı Zımızın İntikamını aldım, demiş. Al- ah aşkına olsun böyle canavar — ve böyle canavarca fikir nasıl sevilir? ! FELEK Hemlekelimize nasıl para girebilir? “ Madenlerimiz ,, Petrollerimiz ve — müştekkti.— Türkiye arazisi ilmülarz - teşkilâtı itibariyle petrol sahalarına sahiptir. Evet Anadolunun hemen bir çok yerlerinde petrolifer sahalara, hatta istihsal ve istihlâk olunmuş petrol madenleri asarına — tesadüf olunur. Belki madenlerimizi - tanımıyanlar bu sözlerimi biraz fazla nikbinliğe helki de mübaliğaya hamledecekler- dir. Fakat hakikat olduğunu temin, ederim. Şimdi Anadolu petrollari-) mizi cenup, şimal petrolları ve mü-, teferrik madenler olmak üzre üç kı- sım Üzerinden mütalâa edelim: Cenup petrolları — Siirit ve hava- Tisini cenup kısını olarak kabul edi-| yorum. Bu mıntıka Botan irmağın-| dan civarında başlayan et Haai tabakati ile kapalı olup cıvar tabas, kalarda kül ve esmer renkte (Şist, Konglomera, Gre) tabakatına tesa- düf edilmektedir. Kötemis köyünün karşısında ve botan irmağının — sol| sahilinde bir petrol madeni bulundu- ğu mervi olup suların azalmakta ol-| duğu Ağustos ve . Eylül aylarında çılan 15 - 20 metro derinliğindeki olunan petrol- y Mardin havali iştir Cenuba inecek olu petrollafı ile karşılaşı- nda da Geoli ise ptidaf ( usul 1 BU arazi h ümat mefkı rın zenginliği hsalât ile saltanat e çe diğimiz bu zengin havzayı İngilizler |artık emmeğe başlamışlardır. Fakat Musul bahsederken u- fak bir tarihçeyi de yaprmı kardaşlarima karşı bir borç telâkki ederim. Musül ve Bağdat petrolları çok eski zamandan beri malümdur. Bu zenginlik Sultan Hamidin kula ğına ancak 1306 senesinde vasıl ol- muş ve heren o vakit kanun mahiye. tinde olan bir iradei seniye ile bun- ların hazineyi hassaya aidiyetini emreylemiştir. Hazinei hassada ev- velâ Anadolu - Bağdat demir yol- ları şirketi ile bir mukavele yapmış, fakat bilâhere şirketin mukavelenin yirmi ikinci maddesine ademi riaye- tinden feshedilmiş isede Almanlar, harbı umumide bidayetine kadar Musul petrollari üzerinden hak tale- binden fariğ olmamışlardır. Mahaza hazineyi hassa bu müddet zarfında bazı menafi teminine de muvaffak olmuş, yâni muhtelif bir seneyi cavüz etmemek üzre 500 - 1000 a tın bedeli icar mukabilinde mülte- zimlere ihale etmiştir. Mültezimler de bittabi gayet basit usullerle tak-| tir ve tasfiye ameliyesiyle petrolleri civar piyasasına çıkarmışlardır. İngilizler Musul petrollerine çok- dan beridir göz dikmişlerdi. Alman- ların hazinei hassa ile mukavelesini hiç bir zaman çekememişlerdir. Ve nihayet İngiliz hariciye nezareti: de 19 Mart 1914 tarihinde bir ü | trollarini işlemek üzre 9, 50 Dary arubu, 96 25 -Doyçe Bank, 96 25 İngle Sakson petrol kumpanyasın-i dan müteşeki troleum Co. Tör Türk T e çıkacak olur vek üyetinin — cenubu saniyedi hararet- n gazatı ile bi etli neft, kuyu Bu neftin , tathiri müşküldür. Civarda yirmiyi müte- caviz menbalardan hamizi karbonlu İsrcak su intişar etmektedir Bu maden için Balasanyan ismi: de bir maı de taharri ruhsatı istemiş isede ta- kibat — lâzimede - bulunmadığından hakkı mefsuhtur. İşgal esnasında Ruslar burada da çalışmışlar, 30 |metre kadar sondaj yapmışlardır. Ruslar, rücatleri esnasında bütün İtaharri tesisatını tahrip etmişlerdir. Bundan başka Bayburt kazası dahilinde bunlar kadar ümitbahş o1- mayan Aşağişemel neft sırintıları vazdır. Şimal petrollerimizin en ümitkâ- e katranlının garbi — şimalisinde temdidi mukarrer Erzincan - Er- zurum demir yolu üzerindedir. Bu menba çok cski zamanlardan beri malüm ilk sayi teşebbüsü işgal es- nasında Ruslar tarafından vaki olup taharri ameliyatı enkazımdan ufak bir kuyu dahilinde neft sıyrıntıları görülmektedir. Civar arazi: Kon- dümera, Gre, Şistbitümö etraftaki tuzlu su ve alçı taşları ile petrol te- şekkülâtina çok müsait emareler ar- zetmektedir. Bilhassa Gürzot made- nine giden Granjan pek fazla alâka lâfname imzalamışlar ve Musul pe- | göstermiş,imtiyaz almak istiyen Er-| yetinden bahssettim. Munakaşa baş- - İladığı zaman yazı inkilâbımızdan da zurum belediyesiyle anlaşmak is: miştir. Ruslardan sonrâ bu madene alâka, gösteren 336 senesinde ordumuzdur. Ordumuz tarafından - Rusyadan 337 Hiliyelin eebi letrikası: 50 — — Mesele bu değil ki kalma- sın. — Ben dünyanım ne diyeceği- ni dintemem. Nederlerse desin-| “ler. Etleri için zevk ve çeşni di-| ÇAPKIN KIZ Yazan: AKA GÜNDÜZ — Çapkın kız yiğidin, temi- zin, saffetin timsalidir, onu ha- rap etmeğe hakkın yoktur. — Öyledir ama görüyorsun ki civanmertliği ilfetsizlik vesi- inde ( el ile|i ve merbutiyeti ile — açılmış, € mahiyeti izah c- kip mühte memleketler. ü ve ter mekteplerinin en mühim neslin ceki im- paratorluk inden uzak demo- inde yetiştirilme- | 5 nda yeni fikirlerle| derecede muallim bt- sterildi. Diğer mekteplere y lovakyadaki — alelumum bütün memleketlere şamli umumi bir. dertten bahsedildi. Bu gert Orta mekteplerin sadece kültür veren tah- sil ile yetiştirdiği Zazla miktardaki| gençlerin kendilerine göre iş bulama- | maları içtimai nizam için bir tehlüke teşkil ettiğidir. Münakaşa esnasında buna çare olarak Orta mekteplerde mesleki tedrisatı çoğaltmak faideli o- lacağı gösterildi. Bu günkü medeni- yet bir makine ve sanayi medeniyeti olduğundan ona intibak için el işini makine işine ferdi sayı toplu çalış- mağa terketmek ve bu yeni hayatin yeni şartlarına uymaya ihtiyaç var- dir. Bunun için de mekteplerde bü- yük sanayı devrinin terbiyesine — ve mesleği tedrisata ehemmiyet vermeli- | dir. Maasır medeniyetin en — mühim bir farıkası olan içtimat iş bölümü ancak bu suretle paydar Olabilir. Avrupa milletlerinden — bazılarının mümessillerini müteakip Türk mual- lim mektepleri hakkında bir mutaha- be yapmakta bana teklif edilmişti. Memlekete verdiğimiz yeni - terbiye istihalesinin demokratik bir devlet sisteminde ifa edeceği földen ve bu yeni prensiplere göre müallim yetii tirmek hususunda ki sayiin bahsedildi, ve nasıl bir muvaffakiyet- le satbik edebildiğimiz Soruldu. Bu bbüsün geniş bir mikyastı fakiyet kazandığını izah ettim. Bu Son zafer 13 üncü Müsevi — Lisesinden Bey kazanmıştı. Bü yazı şudun Bence bu haftanı haftanın 4 üncüfüğünü bi di maç ve n en mül il halkını da pek yakından â! lür ediyordu. Büyük bir farkla Fenerin mağlubiyeti bütün bu halk kütlesini müteessir ve mey üs etmişti. Gene Galatasaray, hakim bir oyun oynamasına Tağmen bu mi yüş gönülleri neşel fak olamadı; fakat telit takim için, galibiyet ür vi yüzde yüz artırdı. Onun içindir ki herkes: sArtık bu sefer galip olaca ğez> temennisini izhar ediyordu. Şim di arzular yerinc geldi, gönüller neş- elendi... Bilnesile galip mühtelit ta- kıma teşekkürler ederken, bu zaferde biraz da neticeyi heyecanla bekliyen olmazsa muh hm! Halk sütunu Şark şimenditerleri Şark şimetidifer — kumpanyası te- mizliğe hiç riayet etmiyor - üçüncü mevkiler âdeta oturulmrıyacak dere- cede pis camlar perdeler yok. Üçüncü mevkilerde oturanlar insan değilmi? Kanepeların üzerinde müba lağaşız bir aylik toz var. Bu yüzden elbiseler leke içinde kalıyor pençere kenarlarında halâ kalkmayan eski haflerle yazılmış levhalar var, Bu haller herkesin gözüne batıyor fakat kumpanyanın nazarı dikkatini celp) etmiyor. Sonta kumpanya Memur larına ehaliye karşı biraz nezaketli olmalarını İhtar etse fena olmaz, Bakirköy, İstanbul caddesi 18 numeroda KEMAL | ve temiz kız mutlâka bir koca İhimayesinde mi yaşamalı? Ce- |miyetten ona verilecek bir zer- İrelik hörmet ve himaye yok mu dur? a —Çapkınkız, sana baktıkça, se ni dinledikçe sende iki hüviyet buluyorum, biri (dün) ün kız- lığı, biri de (yarın) m... Son- rTa dünle yarını da telif edebili- | yorsun. — Zaten bu bambaşkalığım lenenleri yanımdan uzaklaştırı-| kası olarak kullanan bir cemiye| değil midır ki hayatının en kuv yorum — Yaptığın iyilikleri aleyhi- ne delil olarak kullandıklarını| Bir cemiyetin -— da görmeğe başladın. — — Beni her vakitki gibi dü- şünüyorsun Cicim Ali! — Önce öyleydi, şimdi hem — geni hem istikbalini düşünüvo- — rüm. tin içinde yaşıyor. — vetli deminde beni sarsıyor, — Bütün bir cemiyete ımu'î — Hikmetli iâfları, lüzum- Bi içinde bulunan suz tahlilleri brrakalım. Pratik bir takım bataklıklarla karşılan| tarafı şüdur, sen — mahzun ve mak betbahtlığına uğruyorsun, kimsesiz yaşayamazsın. © kadar. Behemehal bir hayat arkada- — Ne yapmalı? Ne yapmalı?| şına ihtiyacın var. Sesinde yaralanmışların inil- tisi vardı, Cicim Alinin kalbi| Pekâlâ, öyle olsun, fakat işte Çapkın kız diş gıcırtısı hissi-| burkuldu. Yere baktı. — ni veren bir kahkaha ile sarsıla-| — Ne yapmalı? — rak ellerini Cicimin omuzlarına — koydu: -— İstikbal mi? — İstikbalim Jmi?Sen ne söylüyorsun çirkingü — zel? Bende hâl, istikbal mi kal- d, Hatgi ufka baksam — yarın denilen şey başını uzatıp Palya- . Yatim kabil değil mi? İzdivacın fazi-! ğğçc beyni-'letinden, şaadetinden balısetine| haykırdı: Hi üt — Evlenmeli, senin desti izdivacını talep et- Hayret beye teklif ettim, be- — Sen de bunu ıöyl(;ynrıım.ı nimle alay etti. İsen de bu maniye tutulmuşun. | Kimsesiz temiz kız yaşayabil- mek için mutlâka bu desteğe mi dayanmalı? Kimsesiz temiz kr- zın,kimsesiz ve temiz yaşar j iğe kalkışma, ukalâl i T etmeden li Si — İşi şakaya vurup kahkaha savurma, — Daha ciddisi ne olabilir? — Hayret beyle — benim or- tamda bir başkasını bulalım. Hançerlenmişlerin — sesiyle —— Herkes beni Ciciı .£ reddediyor! feryattaki acıyı; sarı, foci ta- zallümü derhal hissetti. Fakat anlamaz görünerek gülümsedi : — O senin fena kuruntun. — Kuruntu değil,hakıkat, en soön defa da. Tıkandı, Bulgar çarşısındaki vak'a kızıl hararette bir demir yuvarlak olup hançeresine tıkıl- dı, mendilini parçalıyaral — Hiç kimse beni istemiyor, beni fena kız telâkki ediyurlır.ı Eğer kimsesiz olmasaydım da , Dünyanın cua fena mahluku ol-! saydım bir takım etiketlerim| olacaktı, bu vaziyete hiç düşü- rülmeyecektim. Aşıklarım, yo- ruldukları - vakıt beni kocamın kollarına terk' edeteklerdi, ko- cam yorulduğu Vâkit iş bahane- siyle çıkıp gidecek, - beni yeni aşıklarımla serbest bırakmağa son derece riayet edecekti. Ve ben yine yer yüzünde ki- bar, zengin, pek namuslu bir. hanımefendi sıfatile sürtecek- tim. Bu hayatta bir sır var. Gül- bede nhanımefendinin İstanbul- da tarırmadığı şoför yamağı kal- mamıştır, fakat benim ismeti- min dedi kodusunu yapar ve et- rafindakiler derhal reveransla: rla tastik edetler. * lığını, kenı in kulaklar pat tan karşılıksız istikrazlarını u- nutan Yelda hanımefendi her salonda benim bu kadar serveti nereden bulduğumu manalı ma- nalr sorar. Hem kimlere? Kocâ- sının bizzat soyduklarına, ken- disine bizzat ikraz edenlere! Ben hiç bir şey bilmiyorum, işitmiyorum, senin ne demek istediklerini anlamıryor mu sa- nıyorsun? Her şeye vakıfım her şeyi seziyorum, fakat alâkadar olmağa karakterim müsit de- ğil ? Cicim Ali! *Bu Çapkm kızın son devirlerde çektiği iztırapları ölçemezsin. Ondan bir tutamını havaya savursam - bütün beşer zehirlenir. doğan Çapkın |zamanlarda yapılmış bir izzeti içinde|nefis meselesidir. Kahkahadan kız hıçkırıktan bir .hava i yaşıyor. Sen bunu biliyormu- sun? Her gece ne kadar göz ya-| Sadık Hüseyin| -ledip, Prens Kokoyu davet etti. halkın hissesi - olduğunu unımniy,ı-ı rüzgârsız ve havasız bir akşa- İmıydı Tüccaranı mutebereden olan| zat, işlerini tanzim- için dışarı İ Karısı bundan istifade — Öyl emi? ... vW — Kadının sabrr. tükenli yi du..... Nihayet — Prensi getirmenin çaresini buldu? 4 — Bugün, dedi, knc:ım.,'q İmin kutrunun, kolumun U ) İgu ile müsavi olmadığın! etti... Kolunu belime doladı. * ceba, siz de kolunuzu belimt” larsanız, müsavi gelir mi? .4 — Bunu anlamak mı isti! sunuz?,. — Evet.... j — Kolayı var. — Bir İ kolumu ölçerim, sonra İ nize dolarsınız, .. ! (gitr — Bahçeye çıkalım mı? — Hay hay! Bahçeye çıktılar. Havadan, sudan, olup olmıya cak şeylerden konuşa konuşa do İlaşmağa başladılar. . . Tesadüf bu ya... Böyle do- laşırken, bâahçenin 1ssız, kuytu, sık ağaçlı bir köşesine geldiler. — Oturalım mı> — Hay hay! Oturdular. ... Bulundukları — yer, her göz- den gizliydi, ve yer — menekşe Bi Nakledet SELÂMİ İ: Harik, hayat, kaza ve otomobil sigortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin” Ünyon sigorta - kumpanyasına pyatırımız. 'Türkiyede bilafasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON İKumpanyasına bir kere uğramadan sigörta yaptırmayınız. .-. -Tolefon: Beyoğlu - 2002 Evrakı matbua tab'ı: Tülün inhisarı umum müdürlüğünden: ş İdare için müstacelen tab'ı lâzım gelen 3330 adet % 84,500 yaprak 10/8/929 Cumartesi günü pazarlık suretile y edlecektir. talip olanların yevmi mezkürda *, 7,5 teminatı mü' rile galatada mübay: üzere her ryorsun. Çirkinliğin bu kadar saadet ve- rici bir güzellik olduğunu şimdi daha çok takdir ediyorum. İhtiyarlığa karşı içimde tü- kenmez bir minnet var. Hayret bey bu sayede bende kalıyor. Baksana güzel Sevile! Bak o |i: güzel kıza! bir hafta buraya gel- memek için iki hafta okunacak uzun bir. mektüpla bahaneler bulmuş . O bile . Cicim Ali birdenbire sordu: — Mehmedi seviyor musun? — Başka şeyler görüşüyoruz. — Mehmedi seviyorsun! — Seviyorum. — Seviyorsun Çapkın kız! — Sevmediğimi ispat ederim — Beyhude uğraşma! Bu son li de burada sgenile mühift mesele müzakere edeceğifgir -öyle ya ...ne olacak? ”pf leyiveriyim, merak — etmt- ., evet. < ken üşümez canım, gençsin işte amâ: 'daha sıcaktır.. Hoşkal: * " olf — Ben bundan b: ıfw dimsa güzellerin güzeli :/ p 2 Çapkın? riyeni V verdim; — Ha şöyle b pr — Akşama üçümüz verit işi bitiririz. f — Hayır, ilk, daha ilk görüş ve tanışta sarahat peyda eden şı döktüğümden haberi var mı?|bir hakikattir. — Kiminle evleni Halamın ölümü bunlara yalnız iki gecelik bir fasrla oldu, şim- di iki misli ateş savuran bir ce- hennmin ocağında tutuşuyorum Beni, bana ölen Mehmet bile terketti. Benden Mehmede ölen Sevil bile uzaklaştı. Yalınız sen varsın. Yalımız Hayret bey var. Çirkinliğe karşı içimde tü> kenmez bir minnet var. » — — Evlenmeğe kat' eeei siz bana bir yoldaş b'":','g; Hadi şimdi, çayım' 5 hazırlattım, oraya! Mvğ İki ezeli dost çiqd*_,k' AY ortasına kurulan küçü o.,,dıy sasına karşı karşıya an “!f Çapkın kız solda dura” — Mehmet sana avdet etme- lidir. — İmkânı yok. — O halde sen Mehmede av- det et. — Büsbütün imkânsız. Söy- deme bunları. — Sana ispat ede- zi demedim mi? göreceksin? 'Telefonu ııı;tı. Hayret beyin — Ne bileyim?