hararet 20 en bafit Dün en fazla ge 12 idk B poyrar esecekti FIKRA Deli... kanlılar Ankarada bulunduğum za- mbul matbuatını Vâ- yıkı İle takip edemi); | içindir ki oraya haröketimden | sonra intişar etmiş bir makale- gençler Mi gün — Tüzgür “um. Gerçi bu tecssürün hakika- | ten vaki bir şey olup olmadı- | gıni bilmiyorum; zira bu mefhuz | hadise, ancak gündelik bir ga- zetenin havadis sütununda bir | kaç satırlık bir şayıa mahiye- “tinden öteye geçememiştir. Bu şayıaya nazaran, güya “bütün Darüifünün — talebeteri * hatta “zannederim ; * profesörlerile be- / raber « beni , * gençliğe tereddi | uatfettiğimden dolayı protestoya U) Karar , vermişler imiş. Vukuundan evel şaylolar bu bbüsün bazı serserilerin kendi arzılarından ibaret Oolduğuna — şüphe yoktur. Zira benim o ma- de bahsettiğim gençlik ile gün Darülfünunda okuyan çlik arasında hiç bir müna. sebet olamayacağımı Türkçe bi- den her fert ilk bakışta anlardı. Ben harbi umumide yetişmiş geslin muayyen bir zümrosin- m bahsetmiştim ki - buna | mensup olanlar şu anda yirmi “ beşle otuz beş yaş arasinde bulü- — müyorlar ve bir mevi yüksek | entelekiüel ve edebi aeslin mü- ssilliğini —İddia — ediyorlar. | Kimi hergün bir devi yere çal- dığına, kimi traaklarında yüz- binlerce İnsanın kanını taşıdığı- ma, kimi bir tekmeda ya - bir ühteşem mabedi tuz buz ettiği- ne ve bir putu bir. nefeste çöp Ü parçası gibi havaya savurduğu- op v.'s. v. 8. kanldir. Bu züm- a hesaba zığmaz, akıl 2l- hezeyanlarını ibret ve dik- okuyanlar bunlara koydu- mülereddi teminl pek haflt kifayetsiz bulurlar. Bu avârelerin başı üstünde enip, müthiş ve uğultulu. bir cinnet havası esiyor. Çıkardık- Ş yaygaradan kulaklar tıka- Biyor; her biri bir kargıdan atın üstüne binmiş, ellerinde kamış- 0 birer mızrak sağa sola sal- iyörlar, zavallı ücrü edebiyat sında tozu dumana katıyor- lar; göz gözü görmüyor. ikide bi “Varda, çekilin, geliyoruz!,, naraları, Buyurun, gella. Eedebiyat arsası o kadar teolia ki burada Ala detiler ve garipler için /(de barmacak bir köşe bulunur. Ne gelen var, ne giden! Gene “Varda, çekilin, biz ge- orur!,, naraları. Biçarelerin ihayyelesi o kadar bozuk, o — kudar hasta ki önlerinde kesif bir srduonları yürümekten alıkoyuyor, im in dedirler. li eei llti (V İ ve çT | “Nihayet ( Tabaren) barında|nız... Hem devlethanenize, hem| yeni kocası ile baş başa oturu- rar kıldık. Enişte beyin ağırbaşlılığı şah Karısı canatıyordu ama, ü böyle iyi bir koca ile yar eğlentisi için kavga çık- hazdı. Kocasmın Mollaefendi iğine uydu. . Sarıklzın abeyisinin abeyisi le enişteme yarım uydu: Z mma, bir sodavatır erken kalk- ndeyim. — Hanımlar! Beyler! Hiç bir | Darültünun gençliğinin ve mü- nasebeti — olabilir? — bunlarla, bütün yarına alt ümitlerimizi kendilerine tevdi ettiğimiz Da- rülfünun gençliği şöyle dursun hatta en umumi manası ile her | smıt Türk gençliğinin hiç bir alâkası olmamak tazımgelir. Büyük 1mkilâp devirlerinde bir birini takip ederek yükselen nesiller bazan yere safralarını | ; bügünkü pnt kırıcılar ve mabet yıkıcılar, İşte a Bu satraları temsil edebilirler. Çünkü bunlar ne vatan müda- mda bir siperde idiler; ne kaları döğüştü, başkaları ekti, başkaları biçti; şimdi bütün | arivistler gibi küstah ve müteca- | oviz, bu İnkilâbi. yapmış olan meslin şereflerini, kuvvetlerini, heyecanlı aparmağa - kalkı- şıyorlar. Yalan ve dolanla bazı saf ve masum Türk yavruları belki aldatılabilir; fakat Tarihi değiş- tirmek kimsenin elinde değildir. Yakup Kadri FELEK Mukadder! vay adam ezdi. Bir senedenberi bundan memnu - olanlar için e- lüm bir şeydir. Filvaki Cuma gü- nü akşam üstüne dogru bir u- fak kızcağız eceli kaza ile tram vay altında kalmış, bir saat ka- dar araba ve ceset bütün fecaa- tile olduğu yerde duruyordu, te- sadüfen oradan geçerken maal' Teset gördüm. Bu münasebetle u- fak bir mülahaza dermeyan et- mek isterim. Kaza olan yer ve civarında oturan halk içinde he- nüz «öküz arabası» — devrinde yaşayan ve hâlâ tramvayın sa- kınılması lâzım gelen şeylerden olduğunu takdir etmeyen kim- seler vardır, bu adamlar henüz yalm ayak kapar koyuverirler. Ben o civardan her geçişimde bu kaytsız ve kaygusuz çocuk- lardan birinin kurban gideceğin den korkardım, bu korkduğum oldu. Burada Himayci — Etfale, Belediyeye ve Polise düşen bir vazife var: Böyle kayıtsız ve korkusuz çocukları toplatmak ve ayak altında dolaştırmamak. Buna muvaffak olurlarsa sade © yavrulara değil, çoluk çocuk sahibi vatmanlara da iyilik et- miş olurlar. İkinci mülâhazam şudur: Gazetelerde okudum: Üsküdarda Polis karakolunun karşısındaki köşeyi Belediye is- timlâk ederek caddeyi tevsi'ede- cekmiş Eğer açılmak, tevsi edil| mek, istimlâk olumnak lâzım gelen bir yer varsa o da bu tram vay hattının gectiği ve kazanın olduğu Şeh camii — caddesidir. | Tramvayla geçergen ebile - do- kunulaçak kadar yakın — yerler, istimlâk edilmezse böyle kaza- fara intizar zaruridir. Hele ora- lart gibi |tine bi |hnan bir mahalie satın a- yerlerin hâlâ dar kalması >APKIN KIZ Yazan : AKA GÜNDÜZ Hindi Çiniye kadar gidebilirim beyelendi! a Hayret bey söze”karıştı: — Beraberiz cfendim. Aka kızdı. Sertçe bir şaka et- ti: — Hacı efendi! dedi. Manşo- nunun içine oku üfle de selâmet le gitsin dönsün. ' — Hikmet Şevki içerledi, ken di kendine mırıldandı: — Kaksinoz! Dördü bir otomobile binip tı- arıda bırakılmaz. Ya hep ge| pış tıpiş kaba döşeklerine doğru| ruyordu. Masalarında'iki Şişe bi mak cür'etini gösterdiler. Baş- | İlara Avrupanın pek çok - yerle- | . KULĞArnı Nihayet Üsküdarda da tram-| yürümeye başlamış çocuklarını | ir tramvay arabası fie-| MİLLİYET tn, HHi Şaşılacak şeydir Tayyare nedir? Bir muharrir—galiba İtalyan filosundan ilham almış olacak— tayyateyi edebi, felsefi, bedil | tarif ediyor,"lâkin doğruyu sö-| ylemek lâzımsa bu . tariflerden| tayyare anlaşılmıyor. Arkadaş- lardan biri tayyareyi şöyle ta- İrif etti, ben beyendim: «Tayyare ecel beşiğidir» Var mı daha iyi tarif eden? En çok ayakta duran! | Istanbulda en çok ayakta du-| ran kimlerdir diye bir sual so-| rulursa bilâ teredi biletçileri ve vatmanlar deyiniz! |Aceba bu ayakta duran adam-| rinde olduğu gibi ara sıra otura verilemez mi?! | iken mektepte bizi| ayakta durdurarak cezanlandı- rırlardı, şimdi bu medari maişet olmuş! FELEK | —MMM—M—MM—M—M—MELE—— BEN MANTARA BASMAM Waz gelince piyasaya çeşitli ayak kapları çıkar. Bu sene de mevsim gi- | rer girmez bütün tuhafiye dükkân- Tarlının camekânlarında altı mantarlı | üstü keten kunduralar peyda oldu. Fiatları da sudan — ucuz: Hediyesi | |250 kuruş. Dün bir arkadaş, aramız- da yaz ihtiyaçlarından, keten panta- |lon, hafif alpaka ceketten filan bah- sediyordu. Bir aralık, birisi altı| mantarlı kunduraları methetti: — Çok hafif oluyor. Sonra olduk- ça dayanıkir da... Diyecek oldu. Bir başkası sordu : atı? Fiatı ne kadar? 180 kuruştan tut ta. * 180 kuruş mu dedin? Evet! Hem altı da bir mantaflı — Abizim, ben mantara basmam ! Kulâk misafiri karış , Hemen atıldı j Küçük y Meçhul hanım — Medihacığım, bana bu iyi- liği sen yapacaksın. .. Çünkü kocam arkadaşlarımın — içinde bir seni tanımaz. .. | —Vallahi kardeşim, - bu işi| becerip beceremeyeceğimi - pek| bilmem, fakat hatırın - icin bir tecrübe edeyim. — Canım bu - yapılamıyacak bir iş değil. .. Perşembe - günü onu takip edersin, Yazıhanesin- den 5 te çıkar. . * * Mediha Perşembe günü saat beşte Sahir Beyin peşine düştü. | Hem yürüyor, hem de söyleni- İyordu: « Arslan gibi erkek.. . Cana yakın gözleri var, ben de Onun yerinde olsam çapkınlık ederdim. Karısı kadın değil, ca- di mubarek! » ... Saat altıda Sahir bey bir ha- nımla buluştu. Ama uzaktan buluştu. Kadın da Sahiri taki- rastakoerliği yok. Her grup ken| di çetçevesi içinde. | Cicim Ali! Burada olsaydın, alimallah, buranın da en güzel| çirkini sen ohirdun. Taa., Karşı köşede Pakize| |yorlardı. Acaba eski kocası ne oldu? Zavallı Mustala! Ne iyi adamdı değil mi? Fakat Pakize ye iki sene kim taharmmül edebi-| ? Bari bu. — kocasının canımı | yburnuna getirmese, . Cicim Ali, gene beni dedi ko- duya sürükledin. Halbuki ben sana bu küçük barın köşesinde geçen bir sahneyi - söyliyecek- tim. | Pek yakınımızdaki masada | temiz giyinmiş üç delikanlı otü- line, şirin, kıvzlcımlı - gözlerine PAZAR z Arkadan Medil yürüyordu. Sahir bey hanım la bir eve girdi ... Saat sekizde Sahir bey çıktı, hanımdan ayrıldı, Şişliye doğru yaya yürümeğe başladı. Taksimde Mediha y — Bonsuvar beyfendi —Bonsuvar efendim federsiniz, tanıyamadım?. .. — Ben Mediha., Karmızın| eski bir ahpabı. .. Sizi takiba memurdum. Vazifemi yaptım. Nereye gittiğinizi, kiminle gitti-| inizi gördüm. Karınıza her şeyi söyliyeceğim. . . Sahir bey sarardı: — Demek siz bir hafi — Evet... fakat suiistimal edebilirim, eğer. . . Sahir bey, istediği kadar para | vermeğe hazırdı.. Mediha kıv- rak bir kahkaha attı. .. Para is- temiyordu. — Emrediniz, ne yapacağım. — Yarın karmıza, lehinizde bir yalan uydururum. - İstediği mi de, gelecek perşembe, biraz evel çıktığınız evde söylerim. — İyi ama, gelecek perşem- be, bugün gördüğünüz hanımla randevum var. — Onu atlatırsınız, yerine ben gelirim. Sahir bey Medihanın ince be- Şti Af isterseniz baktı: — Peki! dedi, ... Perşembe günü, evde buluş- tular. .. Buluştular ve Konuştular de- yip kesiyorum. — Çünkü mese- le berakis olmuştu. Geçen per- şembe Medihanın istediğini, bu| diha nazlaniyordu. Nihayet, bi- rinin bu pergembe, diğerinin ge- çen perşembe istedikleri oldu. .. ... Mediha karyoladan - uzandı. Saat sekizdi. — Yorgunum, dedi, karma gi-| demem, bir mektup yazayım. Kâğit kalem aldı, yazmağa başladı: «Kardeşim, Sahir bey 5 te| yazıhanesinden “'çıktı. Tünele| bindi, 6 da Tokâtliyanda otur- du, 7 de Şişliye doğru yürüme- ge başladı, 8 de, , .» | — Saat 8... Şimdi Sahir bey| ne yapıyor? Sahir kalemi âldı, ilâve etti: «...B de büyük bir tuhafiye mağazasına ğirdi ve kadın ça- maşırları dairesinde durdu. . » Nakleden SELÂMİ İZZET Xî"i neşriyat Ergenekon Ergenekoo, Türk “hüralesidin en | canlı ismi, büyük edibimiz Vakup | Kadri Beşin kalemi ile yeniden can dandı. Türale devrinde Türklerin ç- saret içinde geçirdikleri devir. Erge nekon İsml alında tanılmıştı Yakap Kadri Bey de Türkiyenin en acı devretini teşkil eden mütare- ke esnasında neşrettiği — makaleleri yni isim alında / toplamış ve birin hiç te fena bakmıyordu. Elâ göz lerinde derin bir hayret ve bakış larında sezilir bir heyecan var- dı. Samimi — bakıyordu, yalnız mana çıkarması güç idi. O kadar devam etti ki Aka| gülümsedi : — Sana çok bakıyor, farkın- da misin? — Evet, soracağım. Dedim ve mani olmalarına mey- dan vermeden, sandalyamı bi- raz daha yaklaştırarak tabii bir. sesle sordum: — Genç efendi;bana mr bakı- Yorsunuz? — Evet hanımı dedi ve kızardı. Si t yeterdi, hemen konuşmağa başladık: | — Niçin baktığınızı öğrene-| ? | yrak ile ortasındak ü | kında birçok Ti 16 HAZİRAN,1929 âaye. R 4 TAR 1NIZ V6 X, MW Bayraj | Türk hayrağından hahselmeilen evel zaruri hir izal-Eski sikkeler üzerindeki Ây yıldızlar Bu gün kulları tler vardır L— Evelce B nasıl di? Ak mi? karzıl mi yeşil mi yoksa birçok renkler mi — kullarıl yordu? 2.— Bayrağımızdaki ağımızın ise pek yakındır. Rum Tarihçiler: — *Ay» eski B nu İstanbulun Fethinden sonra a) dılar! Diyorlar, hatta Mahmut Paşa merhumda bu rivayete inan gibi görünüyor. 3— Bayrağımızdaki rindeki flar ve yeldız. meselesi, nihayet: A şanlar olmuştur, fal kiki yapan mütekâit bey adir bir zattır. (*) Ali beyin tetkikleri çok kıymetli dir. Miralay A Kiren *Ay nu ispata yarayacak canlr bir del |perşembe Sahir bey istiyor, Me-| gösteremiyorlar. Bursanın — Fethin- den sonra kabuledildiği meselesin. de de olduğu gibi.. 'Türk bayrağında (Yarım ay mahçe!.. var idi, bu ispat edilir. bilal tin Sâsâni paraları - ile arıyorlar, yine Ayın «Zühre» yıldı dan da *Vizantiyona> geçtiğini gö: Tılisimi bulunduğunu göstermek iti barile tetkikleri ehemmiyetlidir. ci kitabini da- neşreylemi 1920 den Mart 1929 ye kadar İn kitapta İstiklal GComorre muharririnin vecirli ve kud. retli kalemiyle tespit olunmuştur. Ergenekonu okuyanlar hem güzel ve bedii bir üslüban ba; sihri ile zevk duyacaklı doğum tarihinin canlı noktalarını ye- niden batırlamış olacaklardır. Ergenekonun bu ilk kitabım bü tün okuyucularımıza tavsiye öderken, müjdeleriz. misiniz? — Ben yalnız Fokstrot bili nuz, Sonra mahçup olurum. |tarzda oynarım. ne konuşuyoruz : — Siz nerelisiniz? — Ben bir köylüyüm. — Bir köylü mü? cuğuyum. Yozgat tarafından. Acaba benim bakışımı ayıpladı bu ayıp bir şeydi warımı daha yeni Çımız kirmizi ba Ay yıldız» hak rengi | raziy sAy yıldız-| 'dan» Ay çok cskidir, yıldızın tarihi zans Alâmetlerindendir. Türkler bu- Şevket *Ay» üze-| Bu meselerden bir kısını ile oğra- t en ince ted- Yalnız Ali Bey Türk Bayrağına » İstanbulum Fethinden evel Bayraklar üzerinde bulunduğu- Halbu ki İstanbul Fethinden evel katiyen Ali Bey Ef. Ayın biz Türklerle münasebetini izah için; Halife Ö- mer zamanında Arabistana giren İra- münasebet yı ile beraber Eski Babilder dola- $ıp Romaya ve oradan Atinaya ora- teriyorlar ki, cAyım Rumların mâ- Hi olmadığını ve çok eski bir şark Hakikat caki İranlılarca <Ay> ve syıldız» hayır ve sağdete alâmet tu- tulurdu, «Ayın> onların paraları ü- aa e ae Mayıs | tişar etmiş makaleleri havi - olan bu mücadelesinin © de- virdeki biltün- intibaları, Sodam ve döndürücü hem de milli mücadelemizin ve yeni Türkiye 1929 den yafere kadır devam eden | ikinci kısmının da yakında çıkacağını rim ve acemice oynarm, halbu- ki siz çok güzel dansediyorsu- — Sizi hiç mahçup etmiyecek | Kalktım, kalktı, dansa başla- dık. Az oynuyor fakat hatasız. Direğin etrafında dönerken ge- — Evet, tam, has, öz köy ço- nız mr hanrmelendi? Bilirim ki akat ben şal çıkardım ve leri şahit tutmayr |life Ömerin zamanındaki Sâsüni part |ralarındaki Ayyıldıza atlamışlar ıHTETKıKLERi | Kunların ildiasi | iremeee —— O paralara gelince onları bizim değil Selçukilerin ded adı da bilip tanımazdı. Görülüyor ki, “Bayrak” ve * Paralar ( zlardan dadırı 'a lesini üzer başka eti vardır. taraf> | ddialarının hülasası $Ü* |ut | Büyük Iskenderin Babası Me- |kedonya kıralı Filip Eski Atiti |şehrini zaptetmek istiyordu, fâ” İkat Bizans Atinalılara zahire fi- lan veriyordu, İskenderin baba> sı Filip Bizans üzerine yürüdü: Vizantiyonyu almak - istiyordu. maksadı kara Deniz boğazıni ti aşaya erzak geçirmemekti ordusu' şehri bir gect sıkıştırdı. Ayrıca kaleye bir Lüğım a€ mışlardı, köpekler - havlamıya başladı, bir taraftan da “Ay çıktı, Ay işığı kaleyi müdafar eden muhafızların işlerine yart- çük bü içukilere ve zerinde Arapi kümetlere; nihaye Yonlardan da bize dayanması bir fa- labi Fakat Selçuki asla| «Ay yıldızı görünmüyor,hatta tAy» da ya yan yahut terstir, diğer kü- Ççük beyliklerin sikkelerinde — de <Ay» namına birşey yoktur. Yalnız Konyada hükümet süren Rum Selçükileri devrindeki paralar üzerindeki çoğu sekiz ve köşeli eyil- drz> lat görünüyor, <Aya> gelince:| di İzzeddin key kavüşün bir ışkhııu- Düşmanı püşkürttüler k'f""' ö& Ay yıldız vardır. bizim yerle-| duklarına teşekkür ve mi rini tuttuğumuz.Rum selçuki hükü-| duygularile Hilâl şeklini indarlarından dördünün sikkesi olup | et olarak kabulettiler bi olmadığı bilinemiyor. rına Hilâl şekli baştırdılar, bi Rum Selçeki devletinin kurulma-| Alamet, “ Vizantiyonlardan sından kırk sene sonra - Hükümdar olan meşhur kılıç Arslanın oğlu bi- rinci Rükneddin mesutun ilk sikke- si mallmdür Bu sikkede sekiz köşele bir yıldız. olduğu gibi yarım «tasvir» ve var- dır. Sonradan Rum Selçüki devleti- nin yerini tutan <kayıhan> Kabile- si (*) “Erzincan» taraflarından <Ha- lebex doğru bareket ettikten dokuz | sene sonra Selçukilerden ikinci «Ör- yaseddinin» kestirdiği paraların bi- rinde' bir “ay” şekli vardır, yıldız Ayın içinde değil altındadır. Gıyaseddinin bu sikkesi : (638-1240) tarihlidir, bu zatin yine bir başka sikkesinde bir yıldızın yanında bir sAy» vardır, Cryaseddinin; — 640- 1242) senesinde kestirdiği başka bir tikke de de “Ay” görülüyor. Selçukilerden İkinci İzzeddin al- ti sene kadar sonra/ Sivasta bastır- dığı bir sikke de ilk defa olarak: bes köşeli yıldız. kullanmıştır. Bu paralar şüphesiz her tarafta Beçiyordu, eski bir ikisi ayırdedile- cek olursa hemam bütün — paraların üzerinde yıldız vardı. Selçukilerin inkırazından — sonra Anadoluda kurular küçük küçük beyliklerden biç biri sikkelerine “Yıldız” koymadı. Yalnız Konyada Selçuki mirasına oturan karaman beyleri yıldrzı para | kestiler. Eğer yıldız meselesi Türk bayra- ğina giren “Ay” hikâyesini halle yardım ederst niçin Türklerin o ka- dar tanımadıkları “Aya” pek çok tanıdıkları 'yıldızı” tercih etmedik- leri süâli hatıra gelir! Buraya kadar paralara dâir vermiş olduğumuz izâhat miralay Ali beyin meseleyi “Sikke” ler dolayısile man- tık ölçüsüne vurmak istemeleri iti- bariledir. Kaldı ki, Ali,bey Selçuki - idare- sinin ortadan kalkmasından seneler- paralarında - l ar y Türklerine geçti! Mahmut Şevket Paşa mer” ç hum Hilâl meselesi için hulasa” - a . Kamer birden bire çıkâ” rak etraft aydmlattı, muhast- rada bulunanlar düşmanı keşfet tiler, hücumu defedince Hilâli İstanbal ahalisince şehrin Tilesi” mı addedildi, Bizar Hüküme tine mahsus Arma içine koyd” lar. Osmanlılar Istanbulu fethel” tikleri zaman <Yaarım ay» şekli” ni her tarafta resmedilmi rünce hoşlarına gitti. Hilâli nakışlarda kullınld"; Bayraklarına da teı ettiler: 'Tabit Mahmut Paşa bunu riraft olarak kaydeder. Celâl Esat bey d7 İskenderin babası Filip ıııeıekl""î yazdıktan sonra: " ... 6 zamandanberi Bizaf” tenler bayraklarında «Hil kabul ettikleri bazı kit! g yor! diyorlar: Şu üç:rivayetten bici Hİ lin paraya, ikincisi: armaya ve #6 rin binalarına, üçünetsi de Bit bayrağına goçtiğini gösterir. Yarımay resmi Bizanslıların alir meti imiş demek oluyor. Acaba iddia edildiği gibi ler İstanbulu fethedince duvar! ve ötede beride HNlAI resimlerini © rüp hoşlandıkları için mi ba) rıma malettiler? d Yoksa İstanbulun fethindet S. ” yar mıydı? Miralay Ali :'J Istanbulun - fethinden çok hatta Bursa- fethini müteskif vardı. diyorlar. Fakat vosikâ defli gösteremiyorlar: Beki eei daki Ayyıldızlardan misaller yorlar. Biz başka yoldan yürüy” bunu ispat edeceğiz! l - | “Mabaadı var.” |-nem ki, : bir — Ben Anadolu türküler — lirim. — Sahi mi? | — Yalan ; inem. Büsbütün kızardı, k: — Affdersiniz. yüm, — Çok fena söz söyl Tışmışınız, — Gene bir fer ledim? ; — Evet, ben köylüyüm| niz. Yani sizce fena VCMP zannettiğiniz şeylerin is: liilükıenr;:'ldîgı â :öylrl".d'yi.,ıı tiyorsunuz. Köylü olmak " maktır. Bi — Siz köylüleri sevtf Ayhat lardan benzemiyorsunuz. Mese- lâ onun yanakları al ve parmak- ları kmalrdır. Onun saçları pul- larla dolu ve sizin boynunuzu mavi damarlarımız süslüyor. — Siz biraz da şairsiniz. — Ben değil, içim şair. — Ne memuriyettesiniz? — Kendi toprağını süren çif- çi memuriyetinde, — Şimdiye kadar âşık oldu- nuz mu? — Henüz yirmi yaşındayım. Çapkınlık ettim ama, hiç âşık olmadım. Hem ben köy çocuğu- yum, sevsem bile beni sevmez- ler ki. — Sizinle bir mukavele yapa- lun mı? Ben Ankarada bulun- dukça size dans dersi yereyim, ıdyleıne!i"i dedi?. | n KÖf emeğe ”” na şey mi 'dl dedi Alas *Rumlara” onlardan da osmanlı Türk İ tan şöyle bir rivayet kaydedi" — İ lâl» İe | yüreğimdeki temizlik henüz kir- lenmedi .Sadece bir köy çocuğu- nun takdirli bakrşiyle baktım, — Bakışınıza — hiç darılma- dım. Hemşireniz köyünüzde mi? Bana benziyor mu? | — Köyümüzde. - Size yalnız| bir taraftan benziyor, siz de o- 'nun gibi samimisiniz ve yapma- cık hanımefendiliğe tenezzül et- miyorsunuz. Fakat diğer taraf- irsiniz, ya hep evlerinize gide niz? . Biz kaç kişi kalıryaruz? — Çok zamanlarım anımefet” : öy — Estafurüllah yok, ©V ge leyim. Siz de çok iyi bir Tikanlısısınız. siz de bana karşılık olarak çap- kın bakmayınız. — Zaten gimdi bile bakmıyo- rum kiç — Siz şarkı sever misiniz? — Severim tfakat sesim' yok. Yalnız güzel saz çalarım. — Bir akşam sizi davet etsem sazmızla gelir misiniz? Benim| — Benim Paşaka sesim var, size yardım 'ederimjmuııx_ıqz? — Ben İstanbul şarkıları bil-İ — yollandılar. Biz de beş adım songra vardı ve yanlarında kadın ra Tabarene girdik. » * |yoktu. Yavaş yavaş konüuşuyor- | — Hayret bey, Hikmet, ben fa-| — Cukurda, küçük, temiz bir sa| lardı. Bize en yakmn ve profil du- topu topu dört kişi kaldık.|lön. Bir çok bey, bir çok hanım, ran al yanaklr, saçları soldan sa| tem beni pök o kadar tanı-| bir çok artist, bir çok ğenç... / ğa taranmış delikanlı oturduğu-| hiyor. | Cazbandin alt tarafındaki kö- | muz dakkadanberi gözlerini ba- Sen.. yalnız. . Nasıl olur?İşeye oturduk. Yemekten sonra|na dikti. Öyle bakıyordu ki. .. İemesin mi? Hemeu yapıştır-| soda ile kuantro iyi oluyor. Ey-| Bu bir başka bakış olsaydr lence yerinde. Burada İstanbul | mutlaka can sıkar ve terbiyesiz- |Maksiminin o berhaneliği, o|ce olurdu. Fakat bu delikanlr. bilir miyim? — Çok beğendiğim için ba- kıyorüm. — Ne cihetten beğendiniz? — Her cihetten. - Benim bir hemşirem var, size baktıkça, ©- nun da artık şalvarını defetme- si zamanının geldiğini düşünü- yorum. —— Benimle dansetmek ister| r. çok iyi bir hi İ ni OH Ben, . Yalnız, .-- yapa yal-