ilim, Milliyet ASRIN, UMDESİ *MİLLİYET.TİR 20 v 1999 BUGÜNKÜ HAVA 92, asgari T4 var, âr İodostan esmiştir.. Bugün hafif rürebavvildir. Hava Dünkü azimi rüzgür üçık olacaktır. FIKRA Tercüme ve Tenkit Bütün büyük edebi inkişaf- ların başında az çok uzun bir #ercülme ve tenki! devresi keşi- ederiz. On beşlaci on altıncı namsız ünsüz Jainis(leri Shakespeare'in belli başlı mi decisldirler. Fransız dehası ve Fransız dili Monfaigne'lerin £a- fontaine Verin, Racine ve, Voltaire" lerin elinde bugünkü irişilmez safiyet ve ekmeliyetine varmaz- dan evel uzun hararetli, fakat tan'tanasız bir fenkif ve tercüme devrinin hazırladığı maizemele- tin bir biri üstüne toplanması Jazımgeldi. Ml Wine- kelman'dan Herder,e kadar nice şeyda hümmanisi'lerdir kl Goethe Me bir muhteşem şafak gibi söken yüksek irizin asrın doğurdular, Ayni hazırlık ve başlangıç tarzımı bütün diğer Avrupat milletlerin edebiyat ta- rihlerinde görüyoruz. Yalnız Türk milletidir ki, fikri ve edebi rrmesonsnı bu yegüne tekâmül hattının dışında yap- mak istedi ve onun içindir ki kültür sahasında kendine mi- savi, tta kendinden aşağı milletlerden bile geriye kaldı. Şinasi ve Namık Kemal'den baş. layıp Fikret ve Halit Ziya dev- rine kadar yapıtan bütün edebi tecrübelerin iflâs etmesine sebep de budur. Edebiyat ya bir yeni dinin ya bir yeni kültürün mahsulü- dür; inkârdan müsbet bir şey çıkmasının imkânı yoktur. Hal- buki Namık Kemaldon bugünün en genç Türk şalrine kadar gelmiş geçmiş me kadar mü- cedditlerimiz * varsa - hepsi “de işe kendilerinden evelkileri in- kâr ie başlamışlardır. Onun için hepsi piç kaldı. Edebiyatta babasız deha yoktur. Vr yı beri, bu memlekette yapılan her. şey köksüz olduğu için bu gü- nün nesli dalların ucunda daha tomurcak halinde iken kuruyor. Biz, bu memlekette onbeş yirmi senedenheri eski Yun ve Latin metinlerinin Türkçeye geçirilmesine, eski Yunan ve Latin kültürünün Türk dehasına aşılanmasına, “İşte bu em yüzünden taraftar idik, O za- man kendi. kalei - mızın bile bize cumlurda bulunduklarını madık. Fukat, Türk zevkin - deki , Türk (edebiyatındaki bugünkli inhitat manzarası o vaklt bize tevcih edilen sitem- lere acı bir cevap teşkli ediyor. Bizim ükrimiz on beş yıldanberi xendisine bir tatbik sahası bulsa «di bugün edebiyatımızda hiç değilse, bir Müwrice de Kobra mukallidi yerine bir Virgilins müstensihi, bir Dante müfessiri yetişmiş olurdu. Bir Virgilins müstensihi, bir Dante müfessir! mi? Evet; ve bu hiç değilse bir “Köy hekimi asır Ti Türkün vereni temine kâfi bir hadise teşkil “ederdi. Hatbukl, ow beş yıldan beri birbirini takip eden nesliler, fikir ve hissin ezeli şuhikı rına çıkmak, oralarda hs; verici kaynakların suyundan içmek şöyle dursun, kendile- rinden evelkiler gibi aktlel garp edebiyatının yüksek mun takalarında da kalmayıp, 80- kağa düştüler; kaynak suyu yerine, boğazlarına kadar çir- kef içinde dolaşıp duruyorlar. Bir çoğu da var ki, zannede- rim, İlhamlarını Babı Âll cad- desinin çamurundan başka bir yerden almağa lüzum görmü- yorlar, Zavalh gençlik, sana ne ka- dar acıyorum; bu dünyanın nice yüksek ve ulvi saadetlerinden hiç birini tatmadan kendi dar ve sert derin içinde kıvrana Kıvrana can vereceksin! Yakup Kadri FELEK BAYRAM! Cenabı Hak hepimize hayırlı ve ucuz bayramlar nasip etsin! Ben çocukluktanberi daima şeker bayrammı tercih ederim, belki de bunun sebebi şekeri et- ten fazla sevişimdir. Kurban bayramı Şeker bayramma na- zaran daha masraflıdır. Üç ok- ka şeker nerde, bir koyun nerde! Eğer bayramların an'ane ve merasiminin yeniden tetkikine başlansa Emanet derhal kurban bayramında koyun kesilmesini Zephiye varidatınm eksilmesini mucip olduğu bahanesile men'e teşebbüs eder, Her halde eveli daha fazla koyun kesilirdi, şim. di zannederim daha az! Bu hal koyuca düşünürsek fena bir şey değildir. Kurban bayramında vakıa zenginler kurbanı keserler, lâkin her kes koyun kesmez, kimisi ayaz, kimisi havyar, kimisi afi, kimisi ümit, kimisi de ceza ke- ser. Hangisi makbüle geçer bil- mem! ATIŞ BİRİNCİLİĞİ İki gün evel Saray içinde Po lislerbir atış müsabakası yapmış Jar, bu musabaka neticesinde üçüncü Şube müdürü Hilmi Bey biraderimiz birinci olmuş. Mu- maileyhin atıcı olduğunu yeni işittim. Bu müsabakalarda Fi- lorinalı Nazım bey efendiye de atışa işitirak etmesi teklif edil- mişse de mumaileyh: — Biraz erken efendim! ce- vabını vermiştir. O esnada saat dörde geliyordu. 'Tetkikat neticesinde Bazı rüfekamız hayatı ucuz- latmak için küpon veriyorlar ya! Bu kuponları .kabul eden dükkânlar'içinde bizi en ziyade alâkadar edenler şüphesiz bak- kallardır. Bütün bakkal adres-| lerine baktık, şöyle bir şerhvar: Tİnhisar o emtiasile - hariçten gelen mevat hariç. olmak üzre diğer eşyadan yüzde 5. tetkik ettik bu şerh haricinde kalan emtia, çalı süpürgesi ve pastır- dır. ma: FELEK kadıa hayali saklayan bir gen- sin istikbaliden korkmağa baş- tadım. Zevkleri kınalı ellere köy kazlarna inecek kadar iptidai bir mahlükun kalbinden ve ha- yat arkadaslığından korkarım. Bürhan Cahit pek manasız kalır değil mi? Seni kendi haline bırakıyo- rum Suat , .. Saadetimi bulmak! ve seni mes'ut etmek için artık | £ yapacak başka fedakârlığım kal! madı. İzzeti nefsim bana çok Asabına hakim olamiyan erke-lileri gittiğimi söyliyor. Ümit ve gler tehlikeli mahlüklardır. Sa-| temenni ederi: seni se- ta paketi gibi trene attıran ye. vimli bir yuvaya ısmdırmak için| ni macera Sarı aa Arkadaşlık etmek, “ kızlarna inecek kadar iptidai sna kadar her şeyi verdim. Yap- tığım fedakârlığa istihfafla mu- sabele gördüm. Mücadeleden Jsorkan bir kız değilim. Sevdi- im erkeği başka kadınların iğ- alkâr ellerinden kurtarmak içini ederim ki'beni bir pos- bağ komedisi gi- bi yüz kızartıcı bir sergüzeşt olmasın. (Leylâ Nail) Yine beş numara lâmbasımın sarı aydınlığı altında yalnız ka- lan Suat Naci genç kızın istiha ve serzenş dolu bu mektubunu ndimde kuvvet görmiyor de-|hırsla okudu. Zarfm, kâgıdın MİLLİYET Mizal, Mikâye. Kadın gözüyle Ecnebi diyarında bir gün Ecnebi diyarı mı? Hayır uzağa gitmeye hacet yok, Rumelihisa- İrmın yeşil tepesine çıkarsanız, orada şirin, her türlü istirahati havi,kendi kendine hakimküçük bir diyar görürsünüz. Gözleriniz gördüğünüz güzel - köşklerden, | renkli çiçek tarlalarından, sürü- len muntazam hayattan o kadar hoşlanır, xihniniz memleketi- miz içinde şahit olduğunuz bu tekemmülle o kadar meşgul o- lur ki, orada geçirdiğiniz günün hatırasını yazmadan kendinizi alamazsınız, İşte ben, bir hafta evel, bir Amerikalının evine öğle yeme- gine davet edildim, O eve git- mek için, Robert Kollej bahçe- sinden geçerek, Rumelihisarı te pesindeki Amerikan cemaatinin kurduğu mahalleyi baştan başa dolaşmam lâzundı. £ Vaktile, Kollejde iken, buraları bir çok kerreler ziyaret etmiştim; fakat çocuk dikkatsizliğile görmesini ve anlamasını bilmemiştim. o zaman lâkaydane her köşe, koşarak tırmandığım her tepe, şimdi bana yeni, manidar bir şekilde gözüküyordu. Muntazam yollardan yürüyor dum. Etrafımda erguvan ağaç- larının yerlere kadar eyilmiş rengin dalları; aşağıda öğle gü- eşinin altında hafifce kırıtan koyu lâcivert bir deniz; tepem- de hayatla mücadeleye hazırla- mak için her türlü şeraiti haiz metin, ciddi binalar... Her ta- rafta süküt. Talebeler yemek yiyordu. Bu sükün içinde, mek- teplermizi düşünerek gipte ile içimi çektim, Amerikan dolarla- ri gözümün önünde füsunkâr! bir cazibe ile kâh yaklaşıp büyü yorlar, kâh uzaklaşarak kaybo- luyorlardı. Fakat bunları vücu- de getiren yalnız dolarlar mr dır? Ya o sebat, o demirden kuv vet; uzak kıt'alarda bile varlık- larını göstermek için aralarında ki o sölam ittifak?, Mektebin kapısmı geçmiş, A- merikan * matiallesine dahil ol- muştum. Her taraf balıçe ber ta raf iâle, süsen tarlası. Evler İs- viçre köşkleri kadar zarif, temizi Kavak ağaçları asfalt yollarım her iki tarafma dizilmiş, Kat kat yükselen bahçelerden çiçek kokuları dalgalanıyor, evlerin pencerelerinden kahkahalar, pi- yano sesleri işidiliyor. Aşağıda mor salkımların hizaladığı düz yerde güzel bir teniskort; daha sonra hisarın büyük kal'esi ve onun arkasında deniz. Hor ta- rafa ayrı ayrı bakınmış ve mef- tn kalmışım. İngilizlerin (Garden City) dedikleri bahçe şehri, işte tam manasile bu idi. Belediyede çalışmak isteyen ha numlar, lütfen bir gün Hisar te- peşine gidelim de, ileride kura-| cağmız planlar için buradan bir örnek alalım. Kat kat yükselen Bağazi imiz,para fakat İber halde say ile böyle bir cen- nete benzeyemez mi? Fatih, Ak gül gülistan olmaz mı? Yeşil- köylerimiz, Kızıltopraklarımız memleketimizin şiddetle ihtiya- ci olan böyle bahçe şehirleri şek Jini alamaz mı? © İzünü gıcıklayan genç kızın. sa- t ve penbe hayali gözlernin ö- nüne geldi. .. Onun hassas bir sanatkâr elinden çıkmış bir mü- devver fildişine benzeyen narin boynunu, - Marmara nit billur latan “mavi gözlerini “yanımda igördü. . Bu hayal, bu koku içi- İni gıcıkladı. Fakat teessür kal- İbine kalbine kadar nufuz ede- ibenzeyen hakim çehresi derhal gözlerinin önüne geldi. Ve Ley- ii soluk hayali bir şeytan gi- bi kaçtı. . Bucak Nahiyesi müdürü oğ. lunun sünnet düğünü için bi tün civar kaza kaymakamlarını jandarma kumandanlarını, yük- sek memurları, eşrafr âyrı ayrı İdavet etmişti. Kasabanın yarınd. ağaçlar “ilim. Fakat o erkek benim se-)elyafından sızan Leylâ nm baş| altıma otuzdan fazla çadır kurul “iyemden çok uzak kadınların| döndürücü kokusunu tatlr tatir| dü. (Antalya) dan usta ahçılar salbine iltica edecek kadar ba-| emdi. Bir kaç hafta evel yanı) geldi, On iki kazan birden ate- şit ruhlu olursa bu mücadele|basmda saçlarının bukleleri yö-| şe vuruldu. Civar köylerde ne- saraydaki yangın yerleri böyle| haline gelmiş damlalarnı”hatir-| medi, Eminenin bir Madornaya| PAZ ARI 1 LEŞİ 20 Eve dahil olduğum zaman,ev| sahibesi beni yatak odasına gö- türdü. Her taraf sade temiz,Ban yo dairesinden k irana açık bü-! İtün odalarm her köşesine varın! caya kadar, hav a işleyor.| İ Düşündüm, Acaba kaç Türk ha nımı mahcup olmadan evin her köşesini bir yabancıya göstere-| bilir? Kaç Türk hanımı, temizi İbirtuvalet giymek;fikirâleminde meşgul olmak şartile, evinin ha nım, mutbağınm ve bahçesinin| sahibi, çocuklarının mürebbiye-| si olur? Düşündüm ve işin için- den çıkamadım. Benim için bir şey değişme-! mişti. Her günkü programlarını| bu gün de takip ediyorlardı. Ye! mekten evel temizlik: el yıka- ma, saç düzeltme; yemekte: gü rültüye tahamınül olmayan bir sessizlikle hafif münakaşalar, havai dedikodular, mayonezle karışık Amerikan yemekleri; yemekten sonra: salonun rahat koltuklarında uyku değil, cıga- raların refakatile ciddi mubahe- seler, broşürler, gazeteler... Son! ra birbirimizden gödüğümüz ve öğrendiğimiz yeni şeylerin hu- Sule getirdiği tatlı ve sakin bir! tebessümle, süsenler ve lâleler arasında veda ve bir daha görüş mek vadi. İşte stanbül içinde küçük bir ecnebi diyarında geçirdiğim bi gün. Müstefit olmuştum. Fâkat ayrılırken, kileri düşüne- rek, her köşkünde gözüm kal- mış, her dalın altında içimi çek miş, her pencerenin önünde te- vakkuf etmiştim. Kuşlar tepem de cıvıldarken, tenis yerinde ra- ketler toplara çarparken, kal- bimde yükselen birdua ile, türk toprağında türk elile kurulan böyle bir diyar istedim. Elzayiş Suat Tekirdağ Def- terdarlığından: Müskirat rekhinin ademi tedi- yesinden dolma « tahsilât. komise yonu karariyie Üaezedilen © Ze- ya efendiye ai? olup Kumbağı Karyesinde bulunan “bir fıçı de rununda 13“İörecelik “ 2076 ,, kilo ve diğe: bir fıçı derununda 12 derecelik 1703 kilo diğer (Bir fiçr derinunda “706. kilo şarap” tarihi dan İtilaren yirmi gün müd- detle müzayedeye - vazedilmiş olduğundan talip olanların şarap numunelerini görmek ve şeralti ve ekirdağ tahsilâr ilan müracaatları Avripa karikatürü | ? Acaba Baban beni kendine damat yep takın? O kadar saçma ve manasız işler yapar ki belkl bunu da yapmağa çahşır. kadar davul zurna çalan varsa hepsi tutulmuştu. Ta (Elmalı) dan, (İsparta) dan, (Burdur) dan çalgıcılar geldi. Müdürün karısı zengindi. Kendisinin de hatırı vardı, Valiler, kaymakam lar onu çok severlerdi. Düğün bu nispete şenlikli oluyordu. Müdürün oğluyla beraber eş- Taraftan bir'kaçının, fakir çocuk! larmdan on beşinin de sünneti yapılıyordu. İ Sıcak ağustos güneşinin s0- kulmadığı yüksek ( çınarlar kestanelerin altı mahşer gibiy- di. Bir taraftan davullar, zurna) -İlar çalıyar, bir köşede incesaz başlıyor, ortada pehlivanlar gü- reşiyor, bir uğultudur gidiyor- du. Davetli olduğu halde gelemi- yen (Antalya) valisi güzel bir tay hediye etmişti. Esrafın, öte ki zengin davetlilerin getirdikle ri hediyeler bir aşiret yükü ka- | yun aksi (2) 9 — Rir cemiyete mensup 3) — Şurup yapılan yemiş(4) 4 — İhtimal (5) $ — Düşürmek için “kuru lan (5) 6 — Uzak nidası (2) Ema- ned oğtaşuran mayi (3) zak nidası (3 7 — Göstermek (3) 8 — Şam (4) 4 -—- Cismi olmayan kuş (4) Şahar (4 Bundan iki hafta evel, bir sa- bah, karısı karşısında giyinir. ken, kolunda çürükler görü, Bu çürükler ısırma neticesi husule gelmişti. . M. Bordenav düşünmeğe ba- şladı. Karısı kolunu kime ısırt- mıştı?, .. Kimdi karısı kolu- nu ısıran?... Bir hayli indükten son- ta, nihayet yerinden kalktı... | Bir seye kat'i karar vermiş! gibi, emin adımlarla odadan çıktı, nehre doğru yürüdü. Nehirin kenarinda soyundu 'e kendisini: balıklama: Cup! diye suya attı. Tam bu esnada oradan geç mekte olan orman bekçisi M. Labastit: — Vay canina! dedi, Bordenav yıkanıyor? Ve hemen soyunup atıldı, Bordenavı kurtardı: —Sen deli mi oldun bel... Canından ne istiyorsun?. ,.. *re galiba . Geçen - hafta Bordenav; karısının bacaklarında çürükler gördü. . . Karısı bacaklarını kime ısırt- muştı?. .. Kimdi karısının baca- klarını ısıran?. Bir hayli düşündükten sonr nihayet yerinden kalktı. Bir tomar iple, bir iskemle! alıp, ormana doğru yürümeğe başladı. | Büyük bir çmarm altmda durdu. İskemleye çıktı. Dallar- dan birine ipi bağladı. Ucunu ilmikleyip boynuna geçirdi. (Bende ama uzattım ha...) kendini astı! Bu esnada orman bekçisi La- bastit oradan geçiyordu: — Vay canma! dedi, Borde- Nigehban! .İbuki karmın namusuna İyatma gözcülük ediyorum. AL 'MİLLİYETİN EĞLENCELER Bu ün kü yeni bilmecemiz Soldan sağa: ! ediyordu. Bu arada tunç man- gallar, bakır yemek takımları, top kumaşlar, saatler yığın ha- linde müdürün çadırına indiri mişti, Orta anadolunun namlı peh- Göze takılan (6) Bo: | livanları güreşiyorlardı. (Denizli) li (Ali) pehlivan (Ba yendir) li (Cemal) pehlivanla berabere kaldr. Bu güreş çok he- yecanlı oldu. Anadolunun bu i- ki gürbüz ateş parçası eski usul bulandıkları yağlar içinde bir- birlerini kavrayıp sırtını yere getirmek için saatlerce uğraştı- lar. Biri köprü kurmak biri kurt kapanı yapmakla nam salan bu iki pehlivan ö kadar uğraştıkla- rı halde marifetlerini yapıp ha- sımlarını yere atamadılar. Baş için ayrılan beş yüz lira mükâ- fat olarak ikisi arasında pay €- dildi. . Öteki çorçor pehlivanlar! çoktu. Akşama kadar güreşti- ler. dar vardı. Kuyrukları, boynuz- Müdürün birinci smıf davet-| ları yaldızlı koçlar sürü teşkilfliler içi hazırlattığı büyük ça-İ ziyafetlerden mahrum, o venimmatüzünüknii ilik kiikdiki nkü ifesi / LASTİKÇİ HÜSEY HÜSNÜ 9 ve çerlki muhterem müşteri | sinin mübarek bayraml | tebrik ile kesbi şeref eylerlef Koştu, ipi kesti, arkadaşini SELMK BAHAŞEİ | gene kurtardı | > — Kendini hiç sıkma, dedi|| çe EKÇİ KARDEŞLERE ben hayattayken, sen ölemez-|| “ahterem müşterile, ban bayramların tebrik sin, l “ | o kesbi şeref eylerler. X Bordenav düşündü: karım kollarını kendi ısırmış olabilir!|| Bacaklarını kendi emmiş olabi- lir! Fakat ensesini kendisi diş- liyemezdi yat... Karısının ensesindeki çür leri görünce uzun uzun medi. Hemen çıktı, bahçede, kazma kürek sakladığı kulübeye | ; girdi... Kulübenin deliklerini tıkadı, mangalı yaktı. . Tam bu esnada orman bek- çisi Labastit oradan geçiyordu — Gene Bordenav canma kıy- İŞÜKÜFE!| Itriyat fabrikasi Muhterem müşterilerini! | bayramını kutlular. | j Şırak ve Şair rakıla- rı çift yıldız Here konyağı ve Şırak votka Fabrikası sahipleri sube müşterilerinin dabbe mak istiyor, dedi, burnuma bir)! ramlarını tebrik ie kömür kokusu geldi!. .. “yerel öyler Ve hemen kulübenin kapısı- nı, camlarını kırdı. . . NAZARI ii DİKKATE, Fakat bu sefer Bordenav kız- dı: — Canımı sıkıyorsun Labas- tit! dedi, beni rahat bırak; Eğer kendini öldürmek istiyorsan, el- bette bir sebebi vardır... Ka- rım bana ihanet ediyor Labas- tit. Anlıyor musun?, Karımın bir aşıkı var. Labastit omuzlarını silkti: — Biliyorum, dedi, karının a şıkı olduğundan haberdarım. . , Çünkü karının aşıkr benim... Eğer sen bu dünyaya gözünü yumacak olursan, kibar bir a- dam oluduğundan, “karmla ev- lenmem lâzm gelecek... Hal ima- Bunun için senin ha Ahvali sıhhiyeme ua FÖRLER: - CEMİYETİ saniliğini derdest olan E neticesine kadar hey'eti arasından ERKEM RELIK Bİ vekâleten Ha edecektir. Şötrörler cemiyek relsi sanlsi: Alİ FE 5 Koşunuz! koşunuZ Çakmakçılarda çeşme SÜ gındaki : kuş tüyü tabiki yüzile kuş tüyü yastık 2 wi yorgan on dört, şilte on vi kun dır. Kilo İle 125 kuruştan kuş tüyl dın yok. lah sana uzun ömür ihsan etsin Bordenav! Nakleden 5 5 akl, a SELÂMI İZZET Maarif müdürlüğü Bestegâr Bimen telifine malik olduğu © ri şehir Bimen “ efendinin 5 yatı asarıv narur altını Siki notalarını Tetanbuldi get” cıoğlu hânında 27 am rede Mösyö Blömental çer lere satmış old. Zu Teta yg cükâtibi adilliğinin 248 ya ral ve 19 Mart 340 ta! kavelenamesinden an! keyfiyeti be'y ve furuht# lan muamelâtı tesciliyE leyh Mösyö Blömental Pi lerin müracaatı üzerine miş olduğu ilân olunur. E. Hanım ve beylerde” Dünkü bilmecemizin halledilmiş şekli Yukardan aşağı: 1. — Geri gitmek (6) ole 2 — Mevt (4) Haya (D) teşekkil ince saZ. 3 — Rabıt edatı (2) Gönük(3) tra ve m 4 — Nota Hâva rüzgâr olduğu 75 — Gönül akıntısı (6) salonda Jeriyi senn EĞİ b — Aptaliığı ile meşhar Hayvan (3) Musiki aleti (2) Ne da Gi Zayi — “Trabzon seke — Remil (3) 8 © Vahat (5) Kelimeyi se fat yapmak için sonuna konan edat (3) 9 sinden aldığım aşceri sez bedeli nakli makbuzs Yenileri alınacağından m Istanlulda Yelkenti İstifham (2) Mümkün(5) ! Aumuşdör? zade Süleyi dir bir eski derebeğinin odasına | bayra bayramın zevkini benziyordu. Yerler, kenarlar|nız şereflerine “düğün, hep (İsparta) ni en güzel ha- | sünnet çocuklarıydı. i. arıyla örtülmüştü. Civar kay-| şama kadar devam eti” makamlar, imran eğraf | liler atlarma, bu çadırdalardı. İncesaz buradâ wwdet gttiler- çalıyordu. Suat «.Naci de sün“ ale a Kalan Gö Z net edilen çocukların arasmda- b birer a daha F ki vazifesini bitirdikten sonra); bu çadırda ayrılan yerine gel- yl al ker se mişti. O kadar israrına rağmen) da nahiye müdürü ile çocukları“ tree hm sünnet olan eğraf ona | yüz Tira| aycan: isteti. ile güzel bir halıyı zorla kabul| görü geceyi çin çok ısrar etti- dam nahiyeye n€ ettirdiler. Ziyafet fevkalâdeydi. Erkân avdete çam ya alışmıştı. sani sofrası için tamam on iki türlü yemek hazırlanmıştı... Lenger- lerin biri kalkıp ikisi geliyor ve garibi hep te boş dönüyordu. Bir bayram yeri halini alan çemen- ler üstünde eli ve çenesi oyna- mayan yoktu... Bn zenginin- den en fakırine kadar davetli ol sun olmasın orada kim varsa do ya doya yedi, içti, eğlendi. Bu e. yecek, yahut ge$ fırsatı kaçırmak işine “4 du.