% AÇT Wikâiâr, E" Ty — 4&1 HAVA BUGÜNKÜ riyetle açık ölması ah Ucuzun hakareti Bu serlâvhayı okuyunca bir- ödendire ne demek istediğimi Akeşfedemiyeceksiniz. — Ben bu yyazımda hayat pahalılığından ; Şikâyet edenlere ufak bir iki smüşahede arzedeceğim ve bu- Onunla ucuzluğun adiliğini, pa- “hâliliğin — kibarlığım — göstere- ceğim. Bilmiyorum her tarafta öyle «mi? Fakat Beyoğlu canibinde poluranlar için bir şeyi ucuz — almak. istemek kadar - büyük DAPUŞ AŞ ŞTT Oyygavukl. kazâ olamaz. Ben şahsen bir mövsim zarfında yaplığımı bir " Elüd , w işte yazıyorum Apartımanın öçüncü katın- idan bir madam çağırtyor : - Portakalcı! E portakalcı? — Burada Madam — Kaç küruş? — Otuz kurus? — İstemem ! — Neye almadın ? Madam ! kaça alırsın ? On kurus ! — Çekil madam! İçeri çekil! Güneş var - solarsın ! Bu kötü cevabı bereket versin beriki an- damaz. Ben bunu duyduğum zeman kendimi güç zaptettim. Başka bir vak'a : Banânes ! Haniya müüzı - Kaç kuruşa verdin. Yüz kırk ! Sen ne verdin ? İstemem A Çok pahalı ! — Camım sen de ver paranı elinden almayız ! — seksen kuruş ! v — Sen hiyar yer Hıyar! Bu' Tâtif cevaba ne dersin. Başka bir müşahede : Usta enginarlara ne istiyorsun ? — Uluz iki buçuk — Aşağı olmaz mı? —- Utuza al! Ne verdin? On beşi — Bedava versem yermisin? Sen deve dikeni ora) Al bir daha: — Armut kaç para — Yüz yirmiş — O1 Biryne iş yahu, yüz yirmi kuruşa armut olur mu ? Altmışa alayım! en onu yiyemezsin “Milliyet. im edebi tefrikmsı 49 ea Allahım sen ır ihsan et! kuruş alalım ! versene U.gı. kı vak'a : Oğlum — portakal — kaç para ? Bu suali soran - yaşlıca ve | fakirce bir kadım. Tatfar manav cevap veriyor! Anım töyzet Sana ya- ramaz olar ! At Neden? parasilan değil mi ? — Kirk kuruş! — Nasıl işine gelir mi? A, a, o nasıl şey öyle ? Ön kuruşluk — şeylere kark kü- Tuş verilir mi ? — Ben sana dedim, olar senin işine gelmez ! Sen soğan ye' Soğan! ... Bu vak'a ve müşahedelerin hiç biri mühayyel ve uydurma değildir. Allaha şükür, ev alış verişini ben yapmadığım — için bu harikü'ade kana dokunacak | tevaplara — maruz — balmadım , fakat her: gün bunlardan bir kaçını tanıdıklürim. / ana nak- lediyorlar. ben bu vak'alardan şu neticeleri çıkardım :| 1 — Bizde satıcılar kaba ve terbiyesizdir. 2 — Belediye esnafin halka karşı alacağı lavurlara alâkadar değildir. 3 — Bu sözlere maruz ka- lan müşteriler ya saburlu. ya korkaktırlar. 4 — Ucuz şey aramak in- sanı hakir düşürür. İmdi ucuz alayim diye haktr olmaktansa, pahalı alıp fakir düşmek ev- dâdır. Cenabıhak cümlemizi bukabil satıcılardan ve onların ağır söz- lerinden muhafaza buyursuün * FELEK TERBİYE İDEALİ Birkaç gün evel bu unvan altın- da Zeki Mes'ut Beyfendinin intişar çden makaleleri bütün terbiyecileri alakadar eden bir mahiyyette idi. Bu ehemmiyetli makale ile memlekette bilhassa içinde bulunduğumuz inki- lap devrinde gönülleri yeni bir ateş- 1- tutuşturmk için terbiye felsefesi olarak pragmatism yerine idealikmin kabul edilmesi ileri sürülüyordu. Şüphesizdir ki bir cemiyette eski koymet hükümleri yıkılup yerine ye nileri geçerken kuvvetli bir. idenlin de içtimei bir çimento vazifesini gör mesi lâzımdır. Ancak terbiyede prag matismi yani bizzat işleyerek öğren- | mek felsefesini kabul.ve tatpik et mekle mefküzekiz bir. terbiye siste- mi kabul edilmiş olmiyor zannında- | yım. Zira mefküreyi her hangi hu yali bir kuvvet olarak telakki etmi yüp müteki kün bir gaye olar iKöy , hekımı Bürhan Cahit di tesiriyit Act Badem köyünün|ge), imamın (Asiye), (Kara bütün ağırlığını üzerinden âtıp| Ahmet) in (Züleyhası) ve daha epyeni bir âleme doğan Emine|bir çok akranları onu rahat bı- evlenip te çam ormanma yerle-|rakmiyacak, her gün gelip ma- şinceye kadar adeta bir sinemaİnasız bayat dedikodularla başı- hayatı geçirdi. Hanımefendinin |* 9ğtmtacaklardı. ayrılışı, çam ormanında kendi |, , hik Na a DaR AA elleriyle yuva kuruşları, sonra |K î'“; '“b’:’ “k?“m';"_ işini bis evini süsleyişi, tavukları, kö A aN D a ST ) #i onu bir müddet oyaladı. Bun | 'SiH'de Vazifeşinas bir ev kadını. da küçyşüpbesiz her hangi biz| Doi duyduğu bakin, memnun se- genç kızın bir kaç aymı lezzetle| NC düyardı. , Vakât Du ve- z D ç vinç çok kere Tosun un çok Çolduran yeni evliliğin tesiri de| geri, çok iptidai lâtifeleri veya- A hut köyden getirdiği turfa ha- Fakat berleri karşısında bir saman a- eekalâ levi gibi hemen söner, kararır- hit PÜT besiler: dı. Genç kadın tehlikeli bir is- #a her birine birgisi |tihale geçiriyordu. Ya bu ha- n ” zevls. almamağa, yata yuyacak, okuduğunu, gör- — “Şek sevdiği bu kuçük yuvanın 4 düğünü- unutacak veyahut ha- olduran başka âlçr nlerin zeçip giden aylar - bu. leri yavaş yavaş ta- Genç ka- verdiği | Mit X,Ill;'l Mızah llıkâye. bu gayeyi en İyi ve en müspet bir | şekilde istihtaf eden fclsefi bir sis- temdir. Ameli hayatı esas ittihaz e- den ve fikirlerin kıy lerini amelt hayattaki kabiliyeti tatbikiyesine gö re ölçen bu yeni hayat nazariyı ferdiyetciliği ile maruf olan Anglo- sakson ırkına münhasır değildir Pragmatism bu karakterin altında meydana gelmiş bir nazariye değil daha siyade onun müfrit fer- diyetciliğini tahfife matuf olan bir felsefe tarzıdır. Filbakika bu fikir cereyanı, içti af kadiriyeti yani vatandaşlık, sây 've tesanüt rühu gibi faziletleri he- 'def ittihaz eden, ve beşeriyetin te- kârnül yolunda vasıl olmak istediği menzile onü en seri inal edecek olan bir terbiye ve ahlâk kuruluşudur. Böyle bir #isteme hiç bir zaman mef- küresizlik yaftası vuramayız. Demo- tesiri kratik ve realist bir cemiyetin isti. at edeceği bir Selacfe ancak bu oe dabilir. Esasen Avrupa ve Amerika-| da demokrasinin vüsat ve intişarr ü- zerine böyle Bir fikir akidesi mey- dana gelmişti. Prensiplerini bizeat hayatın kendisinden alan ve yalnız| hayatın oluşuna ve tecrübelerine e- | hemmiyet veren bu — akidenin pek sağlam ve kuvvetli olacağı şüphesiz dir. yapdığı demo- Türk heyeti içtimaiyesi inkilaple hayat! prensipleri: keatik esaslar üzerine kurmuş bulur- nuyör, inkişaf ve terakkimize yol a- gacak yegâne rejim de bü olabilir- |di. Şuhalde bu neviden bir içtimat taazzinin felsefesi olan pragmatis- mi kabul ve tatbik etmek zarureti vardı. Anglosaksonlardan başka di- Ber Avrüpa milletleri — de bu tam (renlist felsefeye doğru gitmektedir- |let. Almanlar ve Ruslar son zaman- larda mekteplerinde iş — prensibini, | yani çocuğu bizzat düşünerek ve fa: aliyette — bulunarak öğrenmesi düt- turünu kabul etmişlerdir. Self göver | nınent denilen kendi kendini idare teşkilâtile çocuklarının terbiyesinde şok Büyük muvaffakiyetler ve seme- zeler elde etmişlerdir. Bizim de ük mekteplerimizde küçücük — inkilap meslirlin nağıl bir hürriyet ve içtimai kabiliyetle yetişmekte — olduklarını görüpte iftihar etmemek mümkü değ Ancak böyle bir nesil Türk cemiyetihi' vasıl olmak istediği ga- yeye eriştirecektir. O, Türkiyeyi mazinti — köhne ve kurunu vustaf ahanelerinden kurta- racak, onu aserlarce geri bırakarı şar kir ruhundan azade kılarak “Mürsir |medeniyet seviyesine — yükseltedek- tir. Bu seviye beşeriyet tarihinin en |son devri olan positiv ve Yealist bir İ|devirdir. ilim devridir. MEHMET SAFFET Bu günkü Comartesi ve yarınki - Pazar günleri ASRİ SİNENADA Saat 16 1/9 marinesinde VAR'YETE bir nadide kuş gibi sünüp gide- cekti. Emine nin hayatında bu çe- tin mücadele başlamıştı ki kü- Çük bir hastalık vesilesi onu İs- tanbul un ince, hassas, uyallık bir genciyle karsı karşıya ge- tirdi. Doktor Suat Naci de genç kadının vaziyetine yakm bir buhran geçiriyordu. İstanbul un Kadiköy gibi çapkın Üir gen- gin içinde doya doya kulaç atabi leceği engin bir aşk denizinden çıkıp Sahrayikebir den farksız bu hücra kaza merkezine gelişi biçareyi çölde aç, susuz kalmış bir kârvan yolcusuna çevirmiş- ti. O da bir müddet kendini fiz: yoloji, anatomi kitaplarna verdi. Fakat gençliğin bazı inatçı dem leri vardır ki bazen anf buhran-| lar halinde geldiği oyalayıcı zevkler bir balon gihi derhal koflaşıve rir. Suat Naci de iltihaplı, çıl-| gin bir mekleplihk hayatından sonra bekâ İşürmüştü. İkisi de ('ı"ı ARTESİ — 4 MA YS 1929 Roman, Cennetin kapısında. M. Vilyam Mikael deminin geldiğini lerinden en büyüğünü *Oğlum Algi, babanız, ruha benzeyen nesnesini hakka teslim edecek yetişdirdim. Hlepiniz de çevik ve gürbüzsünüz. — Teşekküre — hacet yok, sizi, canım böyle - istediği için böyle yetişdirdim.. Dünyada en büyük meziyetim — gazetezci olmaktı. Bunu unutmayınız ve şunu da iyi hatırlayımız ki, dün- yada en manasız insanlar münek- kitlerdir. Herksin yaptığına söy lediğine — burunlarını — sokarlar Münekkit gördünüz. müş anlın gırtlağına. Dünyada her yere bedavadan girdim. Ümit ederim Ki cena- bukak bunu nazarı dikkate alır- Pa, öbür dünyada da —masıral Şarp: uymnca, piç gağırdı dedi, — centilmen etmem. Son demde olduğumua kardeş- haber vermedin. İnsan- iren ölmezler ki , öldük- rahatsız kerinize lar n leri zaman yaşayanları etmek hakkını halz Artık elini Tum. Ve M bir olsunlar sıkayım. / Gidiyö; Şary öldü ; İngiliz vücudu ; tam centilmenine yakışacak 5i M. $ yükseldikçe: Arhtün yarabbi, vazı- lacak, <ne. çok Şey. yar, Fakat yazık ki neştetmek mümkün de- Bill diyordu. Bir “âralık dürüladı, karşısında Margo # Bonjur Mafgo. Burada ne yüzime Şosonun, Tuhü vardı. aynı günde öldük dİçsenize-.. Bir birimize söz vetmişiz. gibi. Ben pünomoni - oldüm.. Neyse sizi gördüğüme pek memnunum, — Ben de mgumyunum, Çün- ki- sağ man — sana olduğumuz Sizleri iyi | İttihadıMilit | aşıktim D — 'Anlamışum. Anladığını ü neden — belli etmedin. Senin Ilânı aşk etmeni bekliyordum. Neyse, kismet bü dünya- da sevişmekmiş.. Bak ne Ceninet. güzel yerlerdi Her taraf nur içinde. Sen ölmeden evel de her şeyi kolayca beğenirdin. — Sen buraları beğenmiyor geçiyoruz. musun? — Beğenmiyorum ya.. Bana ba başka tarif etmiş: - Sen de çok müşkülpesent- in.. Hem daha tamı - cennete gelmedik ki 2 — Buraları >cennet | civarı — Orasını da görürüz.. Ben göremem ki nete sokmazlari | da günahkâr beni cen sağlığım bir. kadındım. Sen aldırma, Bir haylin Nihayet divatları mü benimle gel dderdaha kayarak yürlidüler. hallebi, kapısı ekmek Kadayıhin. yapılmış cennete geldiler. Divarlar ve - kapının kaymaktan tokmaklarına ilân den yapılmış ça yapıştılmıştı *Yalamak memnudur., M. Vilyan Mikacl Eâvin Şarp kapcıya yaklaştı. Kapıci sordü: Şarp; Tâkayle bir “sesle — Mar- | göyü gösterip: Madamnla beraberiz! dedi , hakkını ka- ve bu suredle , girmek haiz olmadığı bir cennete dini- da- soktü, Nakleden Selâmi İzzet Türk sigorta şirketi arik ve'hayat üzerine sigorta muamelesil! icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti Merkezi İdaresi: Galat: havidir 2 ada Ünyon Hanındadır| Acmesi ubuyumayan şehirlerde acenle aranmaktadır. p> Telefon: PAZARLIKLA YATAK MÜNAKASASI Kalia —Pon - Meklebi” Mübayaal - kamisyonundan Mektep için pazarlıkla (25) takımi görmek ve anlamak için het gün vemünakasaya nei pazar günü saat ((4) te gümüş suyunda Mekteh, | Sipahi Ocağından: Koşu toakalli çayırımın otu. Mi on dörtten -ön«yediye kadar müzayede ile satılacaktır. ga verdiği izli gizli gretklayışmdan kur Taşınak, coşmak - ih- tiyacıyle sarsılan sinirleri kâh Bademli köyüüde Cemile nin bir siyah pırlantaya benizeyen gözlerne, kâh Sarı bağ güzeli- nin vahşi, gergin, ihtiras veri vücuduna doğru boşanmağa ha- zırlandığı halde ayıltıcı akse- lerle geriye dönmüştü. Fakat çam ormanı tesadüfü genç adamın bu her tarafı ka- palı ufuklarnı taze bir seher gi- bi aydınlatıyordu, Kasabada ve kasabayı çerçeveleyen bağlarda tanıdığı zengin eşraf aileleri içinde şöyle konuşulabilir. bir kadına rasgelmediği halde hü- €ra çam ormanı içinde kütüpa- nesiyle, mütevazi fakat modern salonuyle anlayışlı, zeki ve gü zel bir genç kadinla karşılaş ması onu leziz bir heyecana di birbirinden habetsiz birbirini arayan bu tali Kufbanları. r.qyıu mucın:sıyle karşı kıı;ı— tulamadı. yatak yaptı e. Bümüne Ve şarahi Ştirak için de mayısiın müracast olunması. layısın Çatşamba” günü saat Parasını iki biye i halde yine hilkatin| dı. Yalmız, Suat Naci, mütehav- aşk kahramanları gibi derin Sahiftesi I' ' İVV—'T'N EĞ LENCELERI Dünkü bilmecem'zin halledilmiş şekli Yukarıdan aşağı: Hastaya bakmak (6) Dahi(2) Kalın kumaş (3) Lezzet (3) Fıkat (8 Sökün (6) Vaz geçen (8 Kımrlık (6) İstifham (2) Hiamamda kadın yıkayıcı Küçük (© Rivayet eden (8) Uzak nidası (9) Bu günkü yeni bilmecemiz 1— Seyretmek (6) Mubikt âet 9— Nota (9 3— Büyük hatırlı 4— Su (©) Çırak S— Ahval 6— Neş'eli 8) 7— Uzak nidam (2 Demir yolu(3/ 8— Bir oyun (6) 2 $işe (8) ardımcı (5) ' : 3 4 5 6 T 8 v ayyare piyankosu Keşideler -hersayın li. ndedir 4. üncü keşide 11 Mayıs 1929 dadır Büyük ikramiye: 45000 liradır Ayrıca : 204000 154000 12000 10.000 Hiralık ler ve 10.000 Hralık bir mükâfat. Bu keşidede cem'an: 3,900 numara kazanacaktır n Kenmm NT ıt MAĞAi | HİRAKETNI MT Yazan: A. Lmlullışı Büyük Elçilik Müsteşarı Hariciye Vekâleti İstihbürat müdürü Birinci cildi intişâr etmiştir Münderecat bulâsası: Seyahat istihzarati, pasaport, gardrop, efj ve vapür seyahatleri, gümrük, muâyene, selaret, ziyaretler, kart vizit teatisi, otel, pansiyon, apartıman, - müstadimin, - kançılar )f vazalfi, ataşemiliterler, konsoloslar, huşusf hayat, dçki; kumsfi kadın, para, sinema, ötelde ve evde bir öğle ziyafeti —dansitliş tedansant, bar, sefarerrte bir akşam ziyafeti, Veda ziyafedi v. & Beyoğlunda Mondiyal, Istanbulda Babığli dadldesinde İkbal KUtÜR” En kuvvetli ve müessir muzad! Bel soğukluğu uımına bevlidir Gut milliter Tebevvülün evcami izale ve bütün ihik M0 teneder, MÜPTELÂ-— VE-— MUZTARİP- OLANLAR — İÇİN” PAJEOL- , BİR. TEDBİRİ ŞAFİDİR Paris hastaneleri mütaahhidi: Şatölen Mü: 15 büyük Mükâfat - bilâmum eczanelerde satılır. lezzetini tattı. Ormanıti tesadüfün o şayani | vil, kararsız hâlleri ” arasmda|çam ormanınım koynunda karşı bırbirini takip eden Sart bağ veİkarşıya gelince cöşkun nehir- Leylâ vak'aları içinde çam or- | lerin-engin-denizlere dökülüp| manır macerasinı bir İâhze unu-|kaynaşması gibi kalplerinden tür gibi oldu. kemiklerne kadar — birbirlerne Zehra söğütler altı mülâka-|karıştılar. Emine nin hayattan, tiyle bu gizli mücadelede ebe- qıldvet eden rakık sesi saatler- diyen mağlüp olunca harp mey-|ce genç adamm başında hazin danmın yegâne müzaffer ku-| bir musıki gibi devam etti. Suat mandanı olarak Leylâ kaliyor-| Nati, göğn üzerinde dün- du. Fakat Suat Naci nin haya-. yarlm en büyük irtiaşlarıyle sar- tında tatlr olmakla beraber balr| Sılân ve çırpınan yüzlerce kadı- ve heyecanı almmış bir mazijnm lisanından işitmediği yaşatan bu genç kızm daha ku-| vecizelerni çam ormanının bu dretli bir düşman karsısında se-| garip yavtusundan dinledi. Ve bat edeceği meşküktu. onun içli, masum lisanmı din- Ve Suat Naci nin Bucak vak'|lerken, bir zeytin yaprağına blen âsı münasebetiyle çam orma-|zeyen iri gözlerne hbakarken 'nndan geçmesi,Tosun çavuşun | yalnız bu kadarken — gönlünde | başka bir köye gitmesinden is-|ummadığı, duymadığı ince - bit tifade ederek geceyi çam orma-|noktanın, hafif bir gece rüzğâ- İnında geçirmesi, bu gecenin ona | tıyle hilkatin meçhul bir musiki Emine yi bütün varlığı ve zevs| İsini terennüm eden gergin bir kıyle tanıtışı daha ilk adımda|tel gibi inleyip konustuğunu |Leylâ nın mağlübiyetini hazır-|hissetti. İlk defa hissetti. Her hangi'bir kadınm ' yanında “ve aşk | ginliktan ayılatı ve munis temasında _tı“'ıs,y zevk öna en muhteris EZP get rn duyurduğu o gaş$it' ae Wlerden çok tatlı, çök | '? Çok leziz geldi. Ve an! defa anladı ki gönül '”"J y ve kemik ıevgııınd'—" getlidir. y Genç adam irade' .ı lünü tılsımlayan bu '“’“',;l' tir sevginin heyecanım — pağ' meğe başlayınca Uİ’ZM., Maziye ait fena mili Onlafı hatırlamağa ğ’g j behimi ihtiraslar, o i&Tİ, nasebetler, ne€ 'l”’c',m, tekreh şeylerdi. N: vk ınl/ | da bu gülünç ve l İlara ağk ismmi veri .wı—ğ_—-,f genç adam bunları hâl kasabadaki - evinde mayhoş şaraplar, lar ve çıplak bar te getirmek için y düşündü. O ne maceraydı.