Dir iki Milliyetin tefrikası 49 Ertesi günü onu kabul edece- ğinl . görüşüp — konuşacaklarını söylediği zaman Neyran bilmem ki, sen sevdiğin için mi nedir? Bu adam hakkında henüz hiç bir malüma- tm olmadığı halde büyük bir emniyet düyuyorum. Sanki senin mühabbetini kazanan biri fena olamaz sanıyorum dedi. Evet Mis, bunu söylediği halde, o kadar sevinç ve ümitlerden sona şimdi — istemiyor! —Nasıl iztirap çektiğimi görüyor da gene istemiyor... bari söylese, sebebini göylese! Hayır bu da yok.. çıldır. | gıyor. süküru ile beni çıldırtıyor! Ne varf Ne oldüf Anlarm- : yorum. Cuma sabahı kalkğım zaman bütün “dünya gülüyordu. Çiçek- derle, âpaçlarda, kuşlarda, Tuzgür d Dile başka bir neşe, sande- tesit eden — bir eri Şimidi.. — Şimdi her y Ü— ıbnıvonım Halbuki d- var. höcekler Saçarlar becan! - Yarasa gibidir bazı kimseler, Güneşe dayanmaz kaçarlar be can ! Biraz alış veriş gevşek deseler, Ortalığa dehşet saçarlar be can! Durgunluğu sevmez karıştırırlar, Nerde görsen çene yarıştırırlar , Sizi de yalanla barıştırırlar Ağzı torba gibi açarlar, becan ! Bir çoğu farketmez yünle seteni ! Güya ki bilirler olup biteni, Şayet kızıp desen: « Kıs şu çeneni ! » Keranıet gösterip uçarlar be can! Mar bir şayıa : «Seferberlik var! » Borsada kazanır bir kaç bin dolar, Herkes birbirinden aslını sorar Ootalığa dehşet saçarlar be can ! İngiliz ve İtalya Gelen haberlere göre luly ı baş vekili M. - solini, Floransada lngılıı hariciye nazırı çuıı- berlayn ile görüşmüş ve görüşülen mes eleler üzerinde mutabık kalmışlar . Dünyanın bu iki mühim adamının neler ko- nuştuklarını şimdilik bilemiyoruz.. Bakniım güzellik - | .MS. | yıp öpüştüler . güne kadar ucuzlar ! Sönen ışık Yazan —MEBRURE HURŞİT — hep eskisi gibi vızıldıyor, kuş lar gene her zamanki gibi cıvıl- dıyor... Fakat ben, hepsinde bir hüzün, ber şeyde, her keste, balime acıyan, beni teselli etmek isteyen acı bir ifade buluyorum. Gece Annemin yaşlı gözlerle — Vah evlatcığım... vah ku- zacuğum... diye başını sallayışını bile çekemiyorum. Bağırıyorum, ağlıyorum:,, Söyleyin! Söyleyin ! Bari sebebini — söyleyizi, diye yalvarıyorüm. Susuyori Yanaklarımı merha- metle okşayarak ; — Bilmiyorum... vallahi ben de bir şey bilmiyorum! diyor. Mis, gel . Beni seversen — geli Bu muammayı hallet.. beni kur- tar... niçin, miçin babam ona varmamı istemiyor? Bak Misciğim, o gün Ekrem geldi. Baba aşağıdaki mal döşe- meli küçük salona aldı. Ben o sabab en güzel elbisemi giydim, saçlarımı süsledim, başıma, buk- - Sağ yoldan gide- lim ! Dedi . küçük kardeşi Citiraz etti: — Hayır - sol yoldan gidelim ! Nihayet uyuşamadı- | lâr. Büyük sağa, küçük te sola sapıp yollarına devam etmeğe karar | verdiler. birbirlerini kucakla- Sonra arkalarına bilebakma- dan-atlarını dört nala kaldırıp sürdüler. Şimdi küçük çocuk yoluna gide dursun, biz ortanca cocukla beraber dolaşalım. Or- tanca çocuk “az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti. Nihayet yulunun üstünde bir şehre teşa- düf etti. O şehirde bir kaç gün kaldı. Bir gün çarşıda dolaşırken baktı ki bir dükânın önünde bir kalabalık toplanmış . Herkes bir ihtiyarın bir genç ço- enğu dövmesini seyre- diyor. İhtiyar, hem çocu- ğu dövüyor, hem de: - Mademki benim oğlumsun burada ka- Tacaksın, hiç bir yere gitmiyeceksin ! | rine uyan. bir “bando,, taktım, | ve gelmezden daba iki saat evel hazır oldum. Aşağıdaki büyük yemek odu- gnn camlı kapısını açtım, mer- divenlerden — inerken — karşidaki uzun aynaya akseden hayalimi seyretmek için belki yirmi defa dMmip çıktım. Bacağımın uzanışına ayağımın — oyanışına, — elbisemin dalgalanışını baktım, — dürdüm.. eğer yamınıda olsaydın bu halime gülerdin. Görüyorsun ya Misciğim senin o sert terbiyen, talebenin kalbine bir kere aşk kıvılcımı düştükten sonra para etmiyor. Sen ki bana daima süslenmek güzelleşmek — arzuları aleybinde saatlerde nutuklar verirdin, gördün mü bir kere şu Neyranını? Bak ona açk neler ögretti? Senelerdenberi ne emeklerle kurmuş olduğun esasları bak o ne kısa bir za- manda, yıktı. Nihayet o geldi ve senin ap- tal Neyranın da utancından mi- dir, nedir, bu kadar hazırlandı- Rina Tağmen çıkıp ona - görüne- medi. Camlı kapının arkasında saklandı, burnunu renkli cam- lardan birine dayandı ve Gülzar önde o arkada küçük salona girişlerine baktı. Misciğim, hele Gülzar yukarı lekrin arasına Tobumun desenle- | gidip babaya haber vermek üzre MTI .l.lYET İ gölerek bahçeye çıkum — Diyordu. Hukümdar oğlu o vakit yanındaki adamların birine sor- du: — Bu ihtiyar oğlnu niçin dövüyor ve nere- ye ğöndermek istemi- yor? Yanındaki adam şöy- le cevap verdi: — Burada bir vali vardır, hem merhametli insaflıdır, hem de za- limdir. İşte bu valinin bir güzel kızı var. Vali bu kızı öyle bir adama vermek - istiyor ki o adam evinde bir hafta misafir kalsın ve ga- dabına oğramayıp kel- lesini kurtarsın. Hal- buki şimdiye kadar, gerek bu şehirden ge- rek komşu kasabalar- dan hangi genç bu işi tecrübe etmek istedi ise muvaffak olamadı, öldü gitti , Bugün de gene hafta başı, bu ihtiyarın oğ- luda taliini denemek istiyor, ihtiyar da çocu- ğunun gıtmesıne razı almuyor. Mes'ele bun- dan ibart . Hukümdar oğlu bu hikâyeyi büyük bir şaşkınlık içinde dinle- di. Biraz düşündükten sonra bu garip mace- raya atılmak için kal- binde büyük bir arzu duydu. alinin kızı o gün de 00000009090500000005000000000000000000AAADAADAAAAAAAAKANADA Nesi vardı ? Refik beyle karısı müthiş sürette kavga- ya tutuşmuşlardı. Ka- rısı bağrıyordu: — Bu evde mobilye, bakir - takımı, perde, balı, ne varsa hepsi babamın annemin ya- digârı, sen buraya iç güveysi diye elini ko- lunu sallaya sallaya gel- din. Söyle bakalım ev- lendığımız vakit senin neyin vardı ? Refik bey sükünetle cevap verdi : ertsiz, kavgasız başım! camlı kapıyı ıwgı zaman sanki ( yese bir şey düşürmüş gibi eği- Hp aranışımı göreydin. gülmek- ten bayılırdın. Âz sonra, merdivenden inen babamın ayak seslerini -doydum ve patmaklarımın — ucuna - basa- rak üsülca aşağa sıvaştım. Telaşımdan, mutbağın önünde gece anneme çarptım ve zavallı Şaşıran ihtiyarcığın boynuna sa- rıldim, yumuşak yunaklarını öp- tüm, öptüm, öptüm. Sonra da kollarından — yakaladım taşlığın ortasında bağırta, bağırta — zorla döndürdüm. Elimden — kurtulduğu zaman hem iki yana sallaniyor, hem de küçükten beri bürün şımarıklık- larına katlanan 0 — müşfik sesi ada İlâhi çocuk, Allah iyiliğini versini. diye söylenip duruyordu. Oradan, kapısı açık duran kilere daldım, kese - kâğıtların birinden bir avuç kuru üzüm çaldım ve kışın bile yemesini sevmediğim bu kuru şeylerde yepyeni bir lezzet bularak oldu- ğü gibi ağzıma attım: bir kısmını da, taşlıkta hâlâ entarisinin ku- şağını düzeltmeğe Uuğraşan gece annemin ağzına soktum ve artık onun tatlı söylenişini dinlemeden, Mahkemede reis maz- nuna sordu: — Sabıkan var mı? — Evet .. On beş sene evel bir kere mahküm olmuştum. -Peki ondan sonra hiç mahküm olmadın mı ? —Katiyen .. — EBe .. Bu on beş se- ne de ne iş yaptın? — Hapishanedeydim efendim . /*#Parasını vaktinde ödeyen adam başkala- rının kesesine her za- man hakimdir. — Neşemin bütün bu lüzumsuz zannedeceğin telermaatını neden veriyorum, biliyor musun, Mis? Bu kadar sevinç ve saadeti bir- denbire öldüren o beklenilmez felâketin acılığını, zulmunu anlı- yasın diye! Bahçeye çıktığım zaman gayri Mhtiyarf bir — surette adımlarımın beni küçük mal salonun altına doğru sürüklediğini gördüm. Tam geri dönecektim ki mai odadan bir gürültü, sanki yumrukla bir yere — vuruluyormuş gibi boğuk bir gürültü geldi ve ayni zaman- da babamın sesini duydum. Ne dediğini pek anlamadım, yalnız “Vermiyeceğim.. vermiyeceğim, yeter artıkl, gibi bir şey şletim. Nasıl koştum, merdivenleri nasıl çıktım, hiç bilmiyorum. Yemek odasına geldiğim zaman birdenbire mai — salonun kapısı açıldı, Ekrem çıktı! Yüzü kıpkırmızı idi, kıravatı çözülmüş; yakası açılmıştı Beni görür görmez: “Saadetimiz tehlikede. Bu akşam deniz kenarında sizi bek- liyecefimi, dedi ve aşafıdan gelen Sayak seslerini duyarak, şapkasını bile ulmadan hemen fırladı, gitti Yukarı çıkan gece anmemdi. u dı gürültüyü döymüş olacaktı. rind en | f ] Hıkâyele her hafta âdet olduğu üzere konağının bah- çesihe çıkmış, bir çok halk ta kendisini seyre gelmişlerdi . hukümdar oğlu da var- dı. Kız bin naz ve ni- yazla bahçenin ortası- na doğru şumyordu Üstünde çok iyi biçilip dikilmiş ipekli elbise- ler, başında, pamağın- | da pahalı mücevherler, | elmaslar vardı. Kendisi | de okadar yosma ve | güzeldi ki hukümdar oğlu ilk görüşte can ve gönülden âşık oldu. Kız da hukümdar oğ- luna o kadar kalabalık içinde dikkat etti, ba- şını salladı, göz süzdü, dudak büzdü. Hukümdar oğlu bu iltifatı görünce daya- namadı, gitti valiye misafir olacağını söy- ledi. Vali onu iltifatla ka- bul etti. Akşam olun- ca beraber yemek ye- diler. öteden beriden konuştuktan sonra her- kes odasına çekildi. Hukümdar 0ğlmıu da gayet süslü bir odada rahat bir yatak ypıl- mıştı , bi İkimiz birden küçük salona gir- dik ve babamı yüzü koyun yerde yatıyor. bulduk. Ne yapacağımı — şaşırmıştım, ellerim. — bacaklarım — titriyordu. Gece annem düşünmese - belki gastlerce öyle taş gibi kalacak- tn. Bereket versin © kolonya istedi. Yukarı odama — koşarken, camlı kapının önünde Gülzarla karşılaştım. - Öteki kız. ö gün izinli gitmişti - “Aşağıya in, işine bak, çağrılmadıkça gelmel, dedim. Biraz sonta merdivenleri, üçer ülçer atlıyarak elimde kolonya şişesile indiğim zaman, salonun kapısında karşıma Gece annem çıktı, şişeyi aldı y Baban seni istemiyor.. xe- ten rahatsızlığı da geçü. başı dönmüş.. bir şey yok. - Hadi bahçeye çık! dedi ve kapıyı yüzüme kapatıverdi. Ne düşüneceğimi şaşırmış, ap- tala dönmüştüm. Babamın “Ver- miyeceğimi, diye bağıran Kor- kunç sesi, Ekremin garip kıya- feti, “Saadetimiz tehlikedel, söz- leri, deli gibi kaçışı. — bürün bunlar ne idit Ne demek isti- yorlardı? Baba neyi vermiyordu? Kime vermiyordu? Neden beni yanına sokmak - istememiştif Ne vardı? Odama çıktım, yatağıma ka- | Scb/c pa'ı'ıh ol .ıcak | Sebze bahçeleri 54| hipleri kendilerine t0 humluk verilmesini i* tiyorlar, tohum vert mezse sebzeleri bu setttj — çok fazla fiatla satmf Bunların içinde bizim| 82 mecbur olacakları?| | söylüyorlar . Meryem hanım | | | | ZÂ K Meryem isminde b kadın hastaneden çi tıktan sonra bıçal kendini tam on iki ainden yaraladı. Mef | | vem hanım kocası İf J iyi geçinemiyormuş * ondan kendine kıymij| * Sahte olmasa .| Sadi bey pul topl: mağa meraklı idi. gün arkadaşı Hüse Beye: —İstermisin,dedi s: koleksiyonumun kıy metli bir parçasını g€| tereyim. Ve pulu çık rirken ilâve etti : ha — Sahte olmasa tâ" .'. beş bin lira kıy İ var. ğ bir yomru, kim - bilir ne zaman kaldım. Kaç saat geçti Kapım açıldı. - omuzuüma bİf değdi, Gece annemin sesini * dum,başımı kaldırdım. 2 — Neyram, baban çok DJ seni bugün göremiyecek. M odasına çıktı, — yatağını yatacak. Yemek de İstemiyö' bir az başı ağrıyor ... dedi - Okıdııyılvırdln,w şey söylemedi! Bilmiyormuş ! Ü) — min ediyor, birşey bilmiy0 >x Peki kim biliyor ? ÇÇ Ekrem de bilmiyor ! O da an mış, ne olduğunu, ne old çıkmadım. Ben de yemek İs” | dim, kapımı kilitledim, bek!” / P her kesin yazmasını - beklt y Ne bitmek — bilmeyen KST D saatlerdi onlari. â Nibayet gidip Ekremi gö 4| Ben ki sana konuştuğumu! ö | nişanlandıktan sonra — SÖY ÜY Eimi yazıyordum. İşte araık yorsun. Deniz — kenarına B fakat Misciğim ondan da * öımıemıdlnt