Şıâsiıllıyet ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET.TİR 2 Nisan 1920 BUGÜNKÜ .HAVA Dün hararet en çök 13 en az 2 derece idi. Bügün tüzgâr — katayel — esevek, ve hava bulutlu olacaktır. Âza sıra baflf yağınur, yağması, mühtemeldir. FIKRA İki küçük haber Tefecilik Gazeteler şöyle ehemmiyetsiz adam zalimcesine faizle borç tkılmış İnkılap Türkiyesi için bu haber Akvam — derneğinin — teşekküli veya inhilal etmesinden çok daha O mühimdir. Gadrını, taizinin fuh- şunu çok defa kitaba uydura- bilen o bir alay zalimden velev O bir tanesini dama Ukan has cümhüriyetçi - cumhuriyet hakl- mioi falzçi pençesinde titreşen- der namına takdis ederim, Polatlıya gidersin bu , Eski- şelro gidersin bu, Konyaya gi- — dersin bu , Yana, Bitlise, Sam- Sufa, her hangi bir bucuğa gi- dersin bu .. , Yüzelli gümüş — kuruşun faizden ötürü — yetmişbeş al- ün Ura olduğunu ve tamam yirmi dört seüe - Gdenmediğini bilr mlsiniz ? İşte bu Anadolü- mun hleran ve mukadderat ta- tihizde ve fasıl fastl, devir. de- vic okunabilir. Para ve İaiz fahşile' alülte olanlar hemen her yerde bilinir, tanılır. Cumshuriyetin yukarıdakl ge- “ Tadetli hakimi gibi her celadetli müddel umuümimiz busu bir YUHRA ve inkılap İşi olarük ta Taşsut ve takip ettiği gün - hal- Kin kesesi ve ciğgerleri rahat bir nefes almış olacaktır. #Curk Şeyh Saitin vereceği za- rar bir delfaya melisus olmak. üzre beş on müyondür, fakat.. fakat Dbir tek tefecinin verdiği | zarar her ay -ve mübalâgası ile — her gün- beş on milyondur. Bir köylü bana dedi ki: — Yedi kere yetmiş bin yıl katran kazanında yemem, of bile de: eli para İçln bir t | düşmeyim.. Sokakların adi: enin görülmez bir görülmesi lüzut olan şu havadisi okudum : ( Bilmem ç Hazgi bir dost memlekette bir “adam varmış, buzat adamakıllı meşhurmüş, okadarki- bir çok -— sokaklara, meydanlara, kasaba- Tara onün adını vermişler. Ara- dan ezbaçik zaman — geçmiş içloründe hir çıkmış, dün gayet meşhür olan 6 adama - kiziver- , hemca ilân ederek demiş- Nafile imiş, onua sam gam , yeter ki cinin eline “Milliyet, in edebi tefrikası ı7 nesiller yaratacak bu filiz gibi delikanlıları basra vur- muş bosltan mahsulü gibi kavurup çitrütüyorlardı. (Suat Naci) bakir ve ma- sum diye bellediği anavata- pın bü mühlik dertlerini birer birer, yavaş yavaş baret olmadığımı takdir edi- ordu. Bu dağı taşı bakir ereketli toprağın bakımsız e görgüsür sakinlerini Insan dan, kötü âdetlerden kur- nak Tâzımdı. Şarkın ve bin çürük ve — iesada ğramış ahlâkı ve inanı(Ana- Olu) köylüsünün saf yüre- ührevi ve semavi bir / birer köşelerine — ahnmış bulu- nan bir. havı kabilinden koyüvermişler: ( Istanbulda bir para verdiği için, adliyece dama | - Cehennemln geyya kuyuşundaki Köy hekimi | Dmektir . Eğer bu bir. sevginla | Paşa kâzımın - vafatı şayıasın- | haberi vermesi şüpheli görün- 'n1 sokaklardan, meydanlardan Yalan kaldırdık, başka bir meş- hur adam daha arıyoruz, bulur- sak bu selfer yenisinin adını koyacağız. Biri şöliretini adımı istismar kadar aklıseliım yokluğuna de- lalet eden bir şey yoktur, Tak- kesi düşmeden, boyası siyril- madan göçüp giden şöhretler en hakiki en mes'ut şöhretlerdir Çünkü birinin şöhreti çok zaman çok yerde ölçüsüz takkediIr, bir rüzgâra bakar, badanalı posttur, bir halif suluscpkene bakar, za- ten dünya kurulalıdanberi hiç geçinmeyen Iki müthiş düşman vardır: | — izdihamlar, 2 — Şöhretler . Bunun için bunun en Iyi yolu yollara , meydanlara dirilerin adıtı koymağa meydan verme- netlcesi ise sevgi haktır , fakat bu günkl sevgilinin adını yarın kepaze etmek hak değildir. Hiç bir zaman İnsan hiç bir issanın barış — darış oyuncağı olma- malıdır, bunu İdrak için de bir parça aklıselim kâtldi FELEK Ahretten avdet ! Karilerin elbette hatırındadır bundan dört beş gün evel bu sütunlarda — muhibbi — halisim dan bahsederek eğer hakikat ise kaydile merhum hakısında | teessürlerimi yazmıştım . Bu kara haberi Milliyete Eskişe- hirden * Dündar , imzasile çekilen — bir telgrof vermişti . Milliyetin Eskişehirde hususi mahabiri varken başkasının bu düğünden telgrafı neşretmemis idise de ben bundan bahsetmiş ve hatta * erken olmasa buna bir nisan balığı lâtifesi , Di- yeceğim geliyör demiştim. Dün Paşadan gelen ve 1998 tarihti arabiyül'ibare bir mühürle de mühürlermiş olan — tekzipna- meyi dilım, kemali memnu- niyetle öğrendim ki Paşa Kâ- zim dostum hentz - fevtolma- miş. Ben de zaten geçende onun hakkında yazdığım yazı- yi pek beyenmemiştim. İnşallah hakikaten öldüğü zaman daha mükemmellerini yazanım , İşte Paşanm tekzipnamesi :» * Sureti vefatım hakkında yapılan tahkikatı fenniye ve tetkikatı -baytariyede henuz vefat etmediğim gibi şimdilik etmeye de - niyelim - olmadığı kaydımdan anlaşılmaktadır . Mamafi bir yanlışlığa meydan vermemek üzre bizzat takibatta bBulunacağımı arz ve İstanbul- daki sicilime * vefattan avdet , suretile şerh verilmesini - reca ederim efendim. Paşa Kazım Vay balık vay! Dün de demiştim ya, dünkü gazetelerden bir kıs 'ne bütün Bürhan Cahit yaçlarını bulamıyarak için için — bozulüuyor, korkuüyor, nesli harap oluyordu. Ve genç adam, (Istanbul)da zevkinden, maceralarından başka birşey düşünmeyen döktor. (Suat Nact), daha yirmi üç yaşında bu kasa- baya gelince adım adım tesadüf ettiği bu acı ve çirkin hakikatlar karşısında ,kaıll:dııe do[nı .vöylmekten bıkarak nisanın birinde onlara yalan söylemek istemişler ve geçen sene bu hususta kullan- dığım bir tabir vechile -sayfa- larınt balıkpazarına çevirmişler. * Cumhuriyet , deki deniz aygırı haberi, * İktam , daki kadınlara belediye intihap hak- kı verildiği haberi “ Akşamda Çeplin balonunün geleçeği haberi hep balık kokan şeyler- di. * Vakit , arkadaşımıza gelince o bu sene nisan balığı rükorünü kırdı. Karilerini al- datmak - için, Troçkiyi müslü- man etti. Haşim beyi Madride gönderdi, Amerika ile İngiltere arasında harp çıkardı. ve be- kârlara vergi darhetti. — İşin Jenası hiç kimse bu haberlere ehemmiyet — atfetmedi, — yalan olduğu belli olunca - havada todos- nisan balıkları kokmağa başladı. Bütün bü İşte benim hoşuma iki şey gitti. Birisi Asım bey kardeşimizin uydur- | ma telgraflar altına imza ata- rak karilerini aldattım sanması diğeri de arkadaşlardan birinin -artık bunu ( Vay! kuzular vay! J diye balik satar gibi salmalı demesi. FELEK Askeri bahis YIPRATMA MUHAREBELERİ Harbe karâr veren millotler harbe başladıktan sonra harbin mne kadar uzayacağını kestire- mezler Bu mes'ele tarafeynin müttefikleri — olup — olmadığına göre değişir. Istikbal harplerin- | de yalnız başına iki devlet harp | edemez, her ide meniaattar, hükümetlerde kısmen ve ya tamamen yardım ederler, silâh cephane erzak veren de - bulu- mür, şu halde ileride yuku bu- lacak muhareb elerde bir ve ya bir. kaç devletten mülrekkep zümreterim muharebe elilklerini göreceğiz. Harpte her devlet — hasmmını biran evel mağlup ve esir etmek ister fakat bugünkü , mubarebe- ler müllet muharebesi halinde tereyan etliğinden yalnız ördü- nun imhasile muharebelerin bit- miş olmadığını » bundan — evelki makalelerde yazmıştım. Binaen- aleylı mahyolan ordumun gerl- sinde yeni ordular teşkil edecek millet mevcuttur. Millet mevcut oldukça taze kuvvetler meydana gelmektedir , Her ikf taraftan bu süretle mütemadi asker çık- maktadir ki bu da harbin uza- masına sebop olmaktadır. Büyük harpte karşılıklı harp- eden zümrelerden amilyon aüfustan sıkıldıkcı alıyorlardı, karşı taraftaki ingiliz ve Fransızlar ise blr. taraftan müttefik devletler kazanıyorlar bir taraftanda müstemlekelerden rTenk renk asker çıkarıyorlardı. 1917 de artık harp öyle umumi bir şekil aldıki milyonlarca ms- | ker karşılıklı, boğazlaşıyordu. | | bulamayacağına kat | tirdiği İçin llk zamanlar bir ikl eğlenti davetine git- üğl halde bu dümdüz ve bayağı toplanmalardan iğre- nerek — inzivaya çekilmeyi | tercih — etti. İşte genç doktorun böyle mühllinden zevk alamiyarak | kitaplarna avdet ettiği bir zamanda çam ormanı koru- I-ıırıımık llhlıllıı edgildi. O halde yeni bir şekil düşündüler HARBİ UZATMAK..., Bu gayeden maksat zaten muhasara vaziyetinde olan Al- manları aç birakarak - teslimi, silâha mecbur etmek, Bu su- retle mütelif devletler YIPRATMA muharebesine — karar - verdiler. Çünklü kendileri bol pâra ve bol erzaka maliktiler. BU USUL İKİ PEHLİYANIN YEKDİĞERİNİ EVVELÂ YORUP SONRA YEN- MESİNE BENZER. Netekim harp uzadıkça Alman milleti harbin ağırlığı altında inliyordu. Bir taraftan açlık ve bir. taraftan malzeme ilizarın- daki müşkülât Alman ve mütte- fiklerini mecâlsiz bıraktı, harp uzadıkca kış devirleri - taham- mül edilmez bir hal alıyordu, hastaların gıdasızlıkları çocuk- ların süt bulamamatarı ve hiç bir taraftan sulb aydınlığımın görünmeyişi müttelik devletlerin maneviyatını sarsıyordu. Harp uzadıkça millet yıpra- miyordu . İngilizler sulha yanaş- miyorlurdı , çünki harbin uza- masından Almanlar kadar muz- tarip değillerdi ve çüükü ken- dislle beraber her çeşli devle- ti de harbe sokarak harbin ağır- Tıklarını diğer devletlerin omuz- larına taksim etmişlerdi . En eihayet Vilson çıktı alda- tıcı bazı prensipler — neşretti ve Almanları aldatarak sulha yanaştırdılar, Fakat b mütteliklere hiç bir (: etmedi ve İngilizlere ist şeyleri kabul - ettirdiler . işte ingiliz ve Fransızlar bu suretle muharebeyi bir yıpratma muha- rebesi yekline sokarak kazandılar. Istikbal harbim Türkler Yunanlılara karşı pek âlâ bir yıpralma — muharebesi — tatbik ettiler Yunanlılar yorgun bir halde Eskişehir Afyon hattına çekilmiş bekliyorlardı. Vunanlı- Tarca buradâ beklemek fayda- sizdı fakat tektar taarrüz ede- cek bir halide yoktu çünkiü ev- vekke Sakaryada boyunun öl- çüsünü almışlı, geri çeklimek işine gelmiyordu, Türkler İse kendileriai hiç bir zamka mağ- lup “addetmiyorlar ve günden günc kuvvetleşiyorlardı. Yunan eiradı bulundukları hatta dur- maktan canları sıkılmıştı. Fakat bir şey yapmağa da kudretleri N rin barbi uzatmaları Yunanlıların aleybhine oluyorda. Harpten bıkan ve yılan Yunan- iları en mihayet Ulu Gazimiz mükemmel bir suretle tepeledi işte bu suretle Türklerde Yunan- hlara karşı bir yıpratma, muha- rebesi tatbik ederek muharebeyi | intâç ettiler ve Yunanın müâkhu- riyetini şanlı satırlarla dolu Türk tarihine kaydettiler . Doğan Yıldız KIRALIK SAYFİYE İSTENEYOR Derhal kiralanmak üzre Boğaz içinin Balta limanı, Emirgân, Boyacıköy, Kireç - burnu ve Kefeliköy taralla - rında dörtbeş odalı ulak bir sayliye aranıyor. Milliyet gü- zetesinde Nell beye muracaat » olunmalıdı j istilâsına Uüğradığını meğe başlamıştı. Böyle mu- ayyen yılları aynı yerde ge- çirecek bir ağır ceza mah- kümu gibi her günü yekna- sak, mahdut, sıkıcı hayatını sürükleyip giderken çamor- maniı ziyareti genç doktorun bağlanan ve paslanan hisle- rinl bir anda çözdü; parlattı. (Emine) yi tik defa nihayet | cusu (Tosun) çavuş, kayma- kam vasıtasıyle onu hasta karısına Çl'lrl'llşllv Aİstanbul) gibi, zekl ve becerikli bir fakülte talebe- dürüldü;. şaşırdı, izrendi. ve sonra — çalışmağa — başladı. Kasabanin en malümatlısı (Kadir zade Ahmet) gibi mnihayet yarım patlak bir Iptida! tahsili görmüş, öğ- rendiğini daha — mektebin kapısından çıkarken unut- muş, bellediği şeyleri mu- hitinde besleyemediği için bir masal, bir eisane zan- netmiş zavallılardı. Ve (Suat Naci) bu muhltte kitaplarla, gazetelerden —başka — dost si İçin famütenahi bit aşk” sahnesinden bütün kadınla- rı büründükleri poştimalla- rın deliğinden bakarak yürü- yen geri ve iakir bir kasa- baya gelen (Suat Naci) et- rafında şöyle hasbuhal öde- cek, akşamları Iki kelime konuşup başka mevzular ü- zerinde münakaşa edecek bir arkadaş, bir kafadar bul- mayınca okadar sıkılmıştı ki genç doktor yavaş yavaş ha- vasının ağır bir (ıdlıkıll) eee di basit bir orman korucusu- | nün karısı, bir köylü kızı | zannetmişi.. İik ziyarette orman içindeki küçük evin şekli, süslenişi ve (Eminejnin bir köylü kızından ümlt | edilmiyen serbest ve mun- | tazam — konuşuşu — şiddetle | gözüne çarpmıştı... İlk hay- ret ve tereddütlerden sonra şehirlerden, kasabadan, vah- şi köylerden uzak yeşil ve kuytu. çamormami — içinde mekân tutan genç kadının Hlmonlukta yetiştirilmiş na- KULAK M.ISAFIRI Hicaz pulu gibi Tramvayda pek kalabalık değil- dik. Arka sahanlıkta fiç ihtiyar bir de ben. Kendimi ihtiyarlar arasın- da saymadığıma dikkat ediyorsu- nuz değli mi?- Her neyse, üç ih- tiyar, bir de ben. Demeğe kalma- dt Eminönünde dört kişi olduk Fakat bezme geç gelen bu adam, hakikaten “ekâbir, denmiş. Biletçi ön tarafa gidince arkaya çeklldi. Biletçi arka sahanlığa teveccüh edince beriki içeri savuştu. Öyleki, biletçi ayaklarile, biz erimizle herifi tükip etmekten yorulduk Zavallı kondüktör, son bir hamle daha yapmaktan kendini alama- mıştı, Jakat bu defa da yağlı -haydi yakası yağtı diyelim- evel yağlı müşteriyi kaçırdı ve kemen oracıkta geniş dbir nefes alarak ön basamaktan bakıp bakıp sırıtan arsız herife doğru : Yahu dedi, böylesini de gör- memiştim, Hicaz pelu gibi herif be.. Bir yerden- kaldırıyorum - öte tarafa yapışıyor . Kulak misafiri SIHHİ BİLGİLER Şeker hastalığına mahsus tedbiri ekli Tni 3 — Balık etlerinden kulkan, kaya, dil, sardalya çok münesipdir. 4 — Karidis, ıstakos bu hastalığın çok değerli birer pdasıdır. İstiridye, —anşüra Dilhassa şayanı tavsiyedir. © — Av hayvanatının etleri ziyade mikdarda mevaddı sükkeriyeyi hamil- olduğundan eklinden ictinap olun: malıdır. 7 — Mahsulâtı hayvaniyeden südü ancak idrarda yumurta akı bulunduğu zaman için saklamalıdır. 8 — taze yumurtaf havyar, peynir, ayran, yoğurn, tereyağı nafidir. HBZ Dr. Mühiddin İstanbul İkinci Ticaret Kemesinden; İstanbulda Celâl bey hanında 1T nümerolu dalrede — kuridüra ticaretile ve mütcahhitlikle müş- tegil iken | Mart 990 tarihin- de ını—ı )llıoluıııı. olan İbrahim Zade İ Ve Kemal Nasi şirketile am — teşkil eden şürekâdan İbrahim zade Lütfi ve Kemal Nasi efendilerin hususatı Hilâsiyesinin tüyet —ve — tasfiyesi zanınında avokat Vako Şaol ve Bensiyon beyler asaleten sendik taşin kılınmış olduklarıı müf- lisi mümeileyhüma zimmetinde mah- alacağı olanların kanunnamel ti leri mucibince tahkikidüyun için tarihi ilândan itibaren yirmi gün zar- fında senedatırı. üç günde 27-28 nisan 20 tarihlerine mü- yani | şadif Cumartesi, Pazar, Pazartesi ! günlerinde saat on dör itiba- ren ikinci mâhkemei ticaret iflâs müameldtina — mahitus — odasına | gelerek sendik - beylerin muvuce hesinde kaydu deti miyen alacaklılar hakkında kanunu mezkürün 210ncu maddesine tev alacaklarını — ispat — ve dik ettirmeleri ve müd cephesinden — gören lnce, hassas bir kadından mah- | rum yaşayan genç doktoru ağır bir uykudan uyandırır gibi harekete getirdi... İlk temastan — sonra — kalbinde hiç bir temayül ve hareket hissetmediği halde İradesiz biç karar onu ikinci defa, çamormanına sevketti... (Emine)nin ona su başın- da çay masası hazırladığı gündü.. Genç doktor 'bu ziyareti sırasında onu o tec- tetkik etti... Bir küçük tosa- düfün harap köy evinden kaldırıp — yetiştirdiği — genç kadın o kadar istidatlıydı kl iki yıllık bir ihtimam onu adamakıllı yuğurmuş, pişir- miş, inceltmişti. Ne dilinde bir şivesizlik, me hareket- lerinde bir. kalınlık, ne fikirlerinde cahillik — vardı. Sikı ve ince bir terbiye dide bir çiçek olduğunu anladı. Ve bu anlayış — yıllardır. genç, ılıı| ve hıynı onun elbise değişir gibi onun fikirlerini, hareketlerini ve dilini değiştirivermişti. O gün (Emine) ile konu- ede ispatı vücut ede molunur. | rübeli gözleriyle derin derln | “Venleri buruşmuş, yüzleri muş- mülalaşmış, iki Ihtiyardılar. 55 senelik karı koca, birbirleriyle bir. gün bile kavga etmemişmler, sakin bir hayat yaşamışlardı. Bir gün, 55 sene sonra, hayatlarındaki aymı hüzür ve sükün —devam ediyordu.. Bir gün, bir Pıım:d günü, harükulâde bir vaka oldu.. © gün, Fatma hanım, mutfakta oturmuş sovan ayıklıyordu. Oca- ğin üstünde, Tışıldıyarak — tüten tencereden, etrafa güzel bir koku yayılıyor, kızmağa başlayan tava- da, yağ cızırdıyordu. Kapı açıldı... Kapı açıldı ve içeriye kocası Hüsnü efendi girdi. Fakat bu giriş, 78 yaşında —bir ihtiyarın girişi değildi.. Hüsnü — efendi, bir aslan yavrusu gibi karısına yaklaşı ve Fatma hanımı ense- | sinden Öptü. (— Kadin şaşaladı: Ne ölüyorsun — efendif! Hüsnü efemdi cevap vermedi, şeytan şeytan, çapkın çapkın, kıs kis. güldü — ve karısını bir daha üptü: — Ne oluyorum lı! Keyif- liyim işte.” Sonra * göz kırparak “lâve ctti: — İlkbabar hanım, ilkbahar!. Fatma hanım iâhavle çekti, | desni dedi, — Allah Allah diye başını salladı: — ikbahardan sonra ne pin- pon? — Görürsün ne olacağını.. Haydi. sende.. Bu cesaretll haydi sendeye rağınen, Fatma hanımın da kalbi , Hüsnül attı,, ve yemekten & elendi kahveye çıkarken — Çok geç Kalır misi sordu. Hüsnü efendi; bıyıklarını - vazlayıp, karısının boynuna 5 Yarım saat sonra burdayım, sakın uyuyayım deme .. Kocası gittikten sonra, Fatma hazım tatlı bir hülyaya daldı; | Hüsnü efendinin bu son sözü, muhavyelesinde, senelerin, ecelerini canlandırdı; | eski şurken bu körpe bir kızdan | farksız genç kadının (İstan- bul)lu olmadığına şaşıyordu. Vazilesi İcabi. - kasabüda, ciyar köylerde bazen teh- likeli hastalıklarda genç kız- Jarım yanına girmiş onları eyiden eyiye tetkik ctmişti. Hatta *(Doğanlar) köyünde masum bir köy kizi ona | kendiliğinden sürmeli göz- : leriyle bir çok şeyler fade | etmek istemişti. Fakat (Suat Naci) parmakları avuçlarına kadar kınalı, tırnakları çapa | sallayıp hamur yuğurmaktan | kalılaşmış, başı — yemenili ve Iskokulu şirlm mahlâklar için birşey hissedemiyor ve düşünemiyordu. (Eminec) kasabada değli, köyde değil, dağ başındaydı. Fakat (Suat Naci) ilk defa genç kızın odasına girdiği zaman bütün köy odalarında koklamağa alıştığı ağır isko- Üi Cai gençlik çağında bazı yece ler sokağa çıkaken, kansına uyu- mamasını tembih ederdi. Fatma hanım - kollarını, boy- nunü — sildi, ayaklarını — yıkadı, yatağına girdi. —Yarım — saat bekledi Yarım — saat daha bekledi. Kocası gelmiyordu. Kulağı kirişte, kalbi heyecanlı bir saat daha bekledikten sonra, uyuya kaldı . <e Gözlerini — açığı — zaman, ortalık aydınlanmıştı. Koçası baş ucunda güler yüzle duruyordu; — Dün gece Beni bekledin değil mif.. Ukbaharın mucizesine ınandın mi? Fatma hanım cevap vermedi, surat etti.. Hüsnü -efendi gene güldü. Sen dün takvithe bakma- dındı. galiba — Takvim ne oluyor?.. — Dün Nisanın — biriydi ka- ticığım, — yalan ve — aldatmak güntt Selâmi İzzet IİSTANKUL BORSASI İSTİKRAZLAR Bükrazı dahili Düyunu muvahhidi” İkramiyeli demir yolu o. Ümo ) SENETLER u u İ bankan Anadelü Gemir yolu 1 Tranvay, $. L U. S Şirketi L Su Şirketi T. Tütün A $, L Değirmen $ $ Değirmen $. A Çimento $. X. Telelon $. $. M. Ecza $ $ Hayriye rüksel Sotya Praz Berlta v Iıulırlıı.ın koku ve musikidir. Doğrudan doğruya ruha te- sir ettikleri için midir, nedifi Aşına bir koku, aşına bir musiki yüreklerdeki bütün — ıztırabı harakete getirir. (Suât Naci) (İstanbul) defi her gün temas Kİ geııG" kızlarda ekseriyetle bu (şlpf)-'— kokusunu tanımıştı.. Senelef | sorra aynı kokuyu sakin bir orman içindeki bekçi kulü- besinde duüyünca - iliklernt kadar sarsıldı., Fakat (Tosum) un yanında daha Yazla açıİ” madı. İkinci ve üçüncü ziya” retlerde bu hislerin! birer b rer genç kadını incitmeden, t&7 miri müşkül bir pot kırmad! izah etmeğe çalıştı, çalı Ve hissetti ki (Emine) bi lüzumsuz ve birbirin! taklf eden ziyaretlere okadar y gâne değildi. Yalnız mubi” tin fena bulacağı bu temat” te-Pesuu3l kusu yerine yüzüne hafif bir (Şipr) dalgası çarpmıştı.. Gürbet âleminde iİnsana memleket acısını en fazla ların uzamasından ve sıklâf masından korkmaktadır. — bitmedi k