'V KaT ArMRR N e cam a Yutma hemşeri! Politika denen çorbadan tatıp t Kahvede keyfini çatma hemşeri! Çınar meydanında sohbet kaynatıp İşini yarına atma hemşeri! Politika senin neyine gerek Kazan da erbapsan ye yaglı börek Bir elinde çapa, bir elde kürek, Çalış sirt üstüne yatma hemşeri! © Ö | Gelmişe geçmişe karışma dayı Karşılıklı çene yarışma dayı, Dedikoducuyle barışma dayı, El elinden ağu tatma bemşeri! Karnim doyurmaz İtalya, Rusya, Yerinde duruyor Avrupa, Asya, Sen bak çeltik nasıl, kârda mr Tosya, Her söylenen lafı yutma hemşeri | Il L D îu ” îılıu'ı';'r." S H, Fy Feriköyünde Civelek sokağında börekçi “Abdurrahman ve arkadaşları mahalleden bir kadının evinde gülüp eğleniyorlardı O sırada mahalleli gençlerden bir kaçı Abrahim, Zekeriya Ramazan « Vay ne demek olsun, bizsiz etlenti olurmu imiş»? diyerek — kapıya dayandılar. — *“Abdurrabman gürültüyü işitti, dışarı çıkıp İbrahimi öldürdü ötekileri de yaralayarak.. Bir-eğlenti dörtocak söndü demktir, 'MILLİYET, PAZAR 10 MART 929 illiyetin halk nn İi Evel zaman içinde kalbur saman içinde | deve tellalken, ben ba- bamın beşiğini sallar- kendi memleketinde büyütülmez, başka bir dost memlekette terbi- ye görürmüş. Onun için « Ateşı Beyin oğlu ka mahs masal içinde masal $| ken Aandolu içerilerin- X| de bır Bey varmış. Adı Ç| bir erkek evladı dünya-| ©| cihangir olacağını. ve- «Yıldız»ı da «İrak» Beyinin lalası .Numam a teslim etmek kararı verilmiş. Lala Numan Yıldız Beyi görünce o ya gelmiş. Müneccimi- | kadar kanı kaynamış « Ateş» miş. Çok zenzin mülkü gen ş, tebası bahtiyarmış. Bu Beyin Ç| ler çocuğun taliine ki kendi evadı gibi bakmışlar: «Büyük bir| bağrına basıp büyüttü. İrak Beyi de Yıldız di iklim dört bucağı ele Beyin aklına ve zekâ- Kİ geçireceğini soylemiş- | vetine hayrandı. ler». Yirmi yaşına yakla- Ozamanın adetince | şınca av eylencelerine 4| böyle Beylerin oğulları o da gitmeğe başladı. aa AAAAAA AAA KA ; Hem havadis hem kıraat Bereketine maşallaht -- İzmirin geçen sene yabancı memleketlere gönderdiği | malları hesap etmişler. Netice şu çıkmış: 3 buçuk milyon kilo üzüm, 2 milyon yedi yüz bin kilo incir, 18 buçuk milyon kilo tütün, 24 milyon kilo palamut hulâsası, 114 bin kilo afyon, 3 milyon kilo pamuk,1milyon yüz bin kilo halı, 1 milyon üç yüz bin kilo zeytin yağı,3mil- yon kilo arpa, 13 buçuk mil- onkilo meyan kökü, 3 mil-. yon kilo da başka mahsuller. Bir gün gene av pe- şinde koşarken ortalık kararmış, akşam olma- ya başlamıştı. Yıldız Beyin kovaladığı geyik bir dağın eteğindeki mağaraya girdi, vıldız Beyde arkasından. Fakat mağaraya elli adım kadar yaklaştığı zaman Yıldız. Beyin yüzüne dehş tli bir sı- caklık çarptı yaklaş- tıkça osıcaklık ta art- maya beşladı. Fakat ne olursa olsun atını sürüp mağaradan içeri girdi. Bir de ne baksın us sahife sim siyah bir ejderha, gözlerinden cehennem gibi ateşler saçıyor, ağzından baca gibi dumanlar çıkıyor. Yıldız Bey bunu gö- rünce birden bire ir- kildi. Fakat dönüp gitmeği yiğitğineli Tâyık görmedi. Yalnız kendi kendine düşündü: — Muhakkak bu ge- yiği bana bu ejdarha bir hile olarak gön- derdi ama ben onun hakkından gelirim! - Bitmedi Tuhaf fıkralar siyeti. - Hasis bir adam ölme- den evel bütün serveti- ni daridünvada bir ta- necik yeğenine vasiyet etmek istedi. Kâtibia- dili çağırarak servetini birer birer saydıktan sonra Kâtibiadil yaz- mağa be şladı: « Yeğenim Hasana bütün emvali enlâkimi bağışlıyorum.. Hasis bağırdı: —Bağışlamakmı? Asla, asla bu kelimeyi istemem. O halde terk ediyo- rum diyelim. —Hayır hayır, oda olmaz! Servetimi veriyo- rum. Bunların karşılığı memlekete (ij 75 buçuk-milyon lira para gir- / miş. Yaşa sevgili İzmir! S TENM Z N eer &e e AM * ” : VF y S $ ı İki Efendi arasında: Annesi — yavrum, genç kızların yalnız ba- şına öyle lokantalara, barlara gitmesi tehli- kelidir. Onun için sana da izin veremem. Kızı — Ne gibi tehli- | korku nedir bilmezdim. e diğinin, içtiğinin para- | $ Annesi — Ne gibi teh-| sını sen verğıeğe bur olursun da a ke ânneciğim. — Yahu bizim birader evlenmekten — dehşetli korkuyor. Onun için bekâr yaşamayı tercih ediyor. — Garip şey, halbuki ben evlenmeden evel mec- '|Hasis adamın va-! Gramofon hırsızları Pek çok taraflarda kurnarzça hırsızlık yap- tıktan sonra- İzmirde yakayı ele veren aktör Mustafa ile arkadaşı ayı Mehmetin evleri ve üzerleri aranmış 3500 liralıktan fazla eş- ya çıkmıştır. 10 tane den fazla da gramofon bulunmrş, henüz sahip- leri anlaşılamamış. ma gitmez. — Bırakıyorum. —Oda iyi değil. Kâribiadil artık da- yanamadı: —Mademki öyledir, dedi, malımı mülkümü birlikte mezarıma gö- | türüyorum » diye yaza- hım, olmaz mı? 22 inci ders Şimdi rakamları söy- ktelim. Bir toprağı- mız var : Ona gübre filan vermiyoruz. Buğday ektim aldı- ğım mahsül bir hektar (on dönüm ) 3540 kilo buğday. Fosforla potas ver- dim, azot vermedim aldığım mahsül 4210 kilo. Azot, potas verdim, fosfor vermedim, a d- ğrm mahsül 7530 kilo. Azot, fosfor verdim, potas vermedim, aldı- ğim mahsül 7550... Hem azot, hem potas ve hem de fosfor yani tam gübre verdim, aldığım mahsül 9570 kilo, Bu tecrübeyi hiz bir çiftlikte yapmış ve bu neticeyi al nıştık. Demek ki hangi güb reyi verdimse mahsül yükseldi. Fakat tam gübre verince iş değiş- ti, mükemmel mahsül aldım. Gübre fala - vermeye de hiç gelmez. Mahsulu ©hem - yakar ve hem de bir favda gelmez. İktisatla ha- reket etmek çiftçilikte en birinci kaidedir. Demek ki toprağın niçin gübrelenmek lâ- zam geldiğini öğrendik Gelelim başka bır bahsa, Bir toprağın hangi gübreye muhtaç oldu- ğunu nerden anlaya- —— | yım? derseniz size hak veririm. Bu dersleri yazan muallim de tar- İa bağına gitse bu tarlada bu ve bu noksandır diyemez. Onun uüsülleri var: Bunların bir kısmını sizler, bir kısmını da ben yapabilirim, Topraktan numune ahrım, gider kimya- hanede tahlil ederim, hesapla size şu kadar fosfor. bu kadar potas, şu kadar azot verin derim. Bunu siz bırakın, böyle bir şey yapmak isterseniz ziraat me- muruna sorun, numu- e alın, merkeze gön- derin Kerim Ömer —— —....—— Sevginla devam — | Karısı — Acaba ihti- fi yarladığım — zamanda 4| beni bugünkü kadar se Wii| vecek.misin? Kocası — Canım © 3 kadar meraklı olma, yarın öbür. gün bunu öğrenecek: