b Fikir,; Snilliyet *MİLLİYET,TİR 3 MART 1920 BUĞGÜNKÜ HAVA Dün 'en fazla hararet nakıs () 'en az makıs dereceydi. Bo gün havanım karlı ve şidderliğ| poyraz olması muhtemeldir. FIKRA Şair ve kadın Dostum katkısız, sahici şafrdir. Diyebilirim ki son senclerde öz kendimizi en çok ve çok güzel kafiyelen- diren bu dostumdur. Bu hemen hemen tek olan şalr dostum bize şire bürün- müş bir demet nesir verdi. Kadımı, izdivacı meteden bu demetin renkleri de ko- kuları da, dürülüşü de ku- Ssursuzdu. Tıpkı Vandik'in bir man- zarası, Mesonlye'nin en İnce detaylı bir tablosu gibiydi. Fakat sade o kadar işte, ne tablat manzarasının kendisi, ne tablonun hayattaki haki- katı değildi. Ben şalrimi tanırım. Şalrimin denilen şeyi de tanırım. Şalrimin kadın derdemez tâğ içinde bir altıntas kanın acı, acı köpürdüğünü de — bilirim. # © zısını Anın — içindir kt — “Gürün kadını, adını verdiği o ya- nefis bir “modern minyatür,den öteye geçir- medim. Şalir ve kadın ezelden ebede kadar “Leyla ve Mec- nun, — demektir, — uzaklaş- tıkları zaman vuslettedirler, birleştikleri vakıt ayrı. Kadınla şalri yan yana düşünür düşünmez şairin kaburgaları altladaki “Pro- mete ciğeri, ni görürüm. Fakat dostum mademki şairdir, şalr kadın için, ha- yat için ve her, şey için ne — derse hemen bir kadeh Ku- antro gibi zevk ve lezzelle kabul ederim. Kadına çerçeve, delikan- hıya öğüt.. Bunun imkâmı mı vardır? Bunda imkân gören bir şalrse “ peki, derim, şa- ir değilse muhakkak ki güle- » rİm. Mutlaka Idealizim yapmak lâzımsa “Kadın, © vucuda getirmek İçin, İlkönce “anne,, yi yaralmalıyız. Anneyi yarttığımız. gün Türk cemiyeti idealin! bula- . “Havvâ, hanım elendiden T güne kadar hiç bir ka- dmıııçu yoktur, Habil bey efendiden bu güne kadar tanıdığı — kadırı | hiç bir delikanlının suçu — olmadığı SÖNEN IŞIK Yazan —MEBRURE HRUŞİT — mç kazın dimağında, solgun, r hasta hayali canlandı.. gözler. di onları. “Yeşil Çözler, Küçükten berl arayıp ta bir türlü resmini olsun göre- mediği o yanık ninnileri söliyen “anne,! Karyolanın Üzerine çıkıp çerçeveyi aldı. Yere oturmuş, bu cansız çeyi — gollarının arasına almiş - gözle- Örinden — süzülen yaşları silmeği - bile akıl edemeden bütün canını — bütün sevgi küdretini dudaklarına vererek, doya, doya: — Annem- Annem... Annem... ” Son - benim annemsin! diyordu. Tekrar, tekrar onu kaldırıyor, bu güliimsemekten başka bir şey an gözlerini | MİLLIY ET- !M[iıııılı : llhılıııırıa, PAZAR 3 MART 1929 İ[lımıtııııı 'l?i)rııtırı) “İdeal alle,, sizliğin bütün cürmü cemiyetindir. Evlenmek Istemiyen erkek için kadını ve müsrif kadın için erkeği Itham edemeyiz. Ürkeklik Izdivaca karşı dekil, cemiyete karşıdır. Köy kadını mektep kadı- nı, şehir kadını hayat kadını (ve alelıtlak Türk delikanlısı iş ve refah delikanlısı olma- dıktan sonra tek şalr Faru- kun demeti. nihayet bir şiir ve mevsim demetidir. öyle değil mi dostum? FELEK l Abidin Daver Bey biraderi- miz dünkü “Cumhuriyet, gaze- tesinde Matbuat — balosundan bahsediyordu, bu yazının — ilk Aıkrasını naktediyorum: *Gazetelerimizi - henüz — pek Avrupa gazetelerine — benzetes miyorsak da balomuzu Avrupa balolarına pek âlâ benzettik., Sevgill meslektaşım Avrupa- yı bir haylı gezmiştir, acaba bizim baluda görülen “ Zuhurt kolu, Avrupanın hangi - balo- sunda vardır. Ne görmek istiyor ? Istanbula — buzların hucumu hakkında uzun uzadı söz söy- liyecek yaz'iyette değiliz, fakat | pek te süküt ile geçiştiremiye- ceğim. Dünkü davetsiz misafirlerin limanı — istilâsı üzerine Rasat- haneye sormuşlar: — Efendim bunun akibeti acaba ne olur ? Eğer gece soğuk - olür kar yğarsa don olur! Gece soğuk olmasına ve kar ve yağmasına rağmen dön olmadı. | Rasalhane acaba mutlaka — İs- tanbulda don mu görmek — is- tiyor? Dalyin dalgin! Evet dün Sirkeci dürmüaş dalgın — dalgin yordu.. Sordum: — Neye dalgın dalgın - buz- dara bakıyorsun ? — İlham alıyorum ! Dedi : Bu bir muharrirdi, ne muhar- riri olduğunu siz tahmin ede- bilirsiniz! Bunun Üzerine! Limanın bir buz yaylası ha- line gelmesi üzerine “Istanbul HUman işleri, nin Buz inhisa- rına verilmesi derpiş edilmek- tedir. inde bakı- FELEK HATIRALAR Bir balo hatırası - Istanbulda 40 sene evel balo Evelsi akşam bizim —mesleğin balosu — Perapalasra — verlliyardu - arkadaşlarımın — arasında — bulünmak armasu beni de perşembe — ukşamı Reyoğluna geçirdi . annesİnİn —nüvazişini almak için uzaklara uçuyormuş gipi bulun- duğu yerde adeta benliğinden te- | cerrüt ediyordu, Artık birinci musmmayı hallet- mişti. Burası annesinin yatak od ası idi. Karyolanın üzerindeki Büyük çarşafın bir kenarını açtı, yirmi senc evel annesini sevin- diret © sırma — işlemeli, beyaz kadife morifli yatak örtüsünü o da çok güzel buldu. Şu boliçadakiler de ne İdif Bu küçük yamalı çoraplar, şu eski yünden Çocuk entarisi, bu siyah atkı.da kimindir? Bunları neden saklanışlardış. Neyran çak | düşündü, “Takat bir kepiyor , | uulı. kapısında gelenleri ağırlıyordu; davet- liler ellerindeki kartın ucunu kopar- tarak içeri girerken matbuat ailesinden olanlar, kendi evlerine geldikleri için bilet göstermek lüzumundan kurtanl- miş idi; ve her şey çok samimi ve çok neş'eli idi. Nekadar yazık ki Istanbulda tam Türk renkli bir içtima salonumuz olmadığı için gine bu kasvetli Pe- rapalasın — dar salonlarına — sığınmek Mmecburiyetinde kalmış iğik: bu kas- vetli ve çok eski zamanda fena ha- tıralara sabine olmaş olan Parapalasın salonundan — içeri — girdiğim — zaman birdenbire beynimi — dolduran —acı “levanten, hacıralarını bir an — İçin vavttum, çünkü orası nurlu ve me- deni gençliğin güzel ve sevimli si- malariyle dolu idi . Neşeli Türk çiftlecinin arasından geçerken. bizim olduğu halde pek çok seneler bizden başka olanların kendilerine mal edin- dikleri *Pulas, salonunda Türklükün asri ve kaynar hayatını yakuldan İgürdügüme çok seviniyordum . Perapa- lasta bit balo gecetindeyim. Kubbe- nin altı güzel giyinmiş kudın ve erkeklerle dolu. Fakat nekadar büyük fatk var. Bu kadınların ve erkeklerin hemen hepsi bentem milletimden... Ve benim dilimi - konuşuyor. Ben ise vaktiyle burasını Babil kulesi gibi her lisan- dan konuşanlarla dolu gönürdüm. ve Beyoğlu Babil kulesini dolduran o eski halk belki hiç bir milletten olmak | davasındu bulunmazdı! - çünkü onlar “Leyanten, ler di yani — varansız, mefküresiz adamlar idi; milliyetlerini yalnız ceplerindeki — pasaportlar an: İanrdı ve ekseriya 6 pasaportün ya zaldığı ecnebi dilini bile sahibi oku yamnaz ve söyliyemezdi ! Ve bu renk- siz, ruhsuz, milliyetsiz. güruh, kendi- Terini bizlerden yukarı sanırlardı.. daha eski zamanlara doğru zihnim yol aldı. Ömrümde ilk baloya gittiğimi hatır- İadım. Mektepten yeni / çıkmnış idik. Bizi şehadetnameye kavuşturun büyük imtihanların sıkmtısından — soara olarak Beyoğlunun kamaval dan karişmak — istemiştik. Biz üç ar- kadaş idik. Mektep yoldaşlarından bir | Ermeninin yardımını sığındık: onan | Pangaltıdaki evinde çarşıdan kirala dığımz döminaları giydik, yüzümüze maske taktık. Ama ne müthiş balecanlar içinde V idikl O tazihte, şimdiki - Tokatlıy: |run olduğu yerde bir Pransız tiyatıc dış bir balo orada Alhamza sinemasının senin ölduğu yerde * STLMUEND T tiyatrosı vardış bir balo da orada vardı.. Nihayet daha şiki olarak Te- pebaşı uyarrosunda - İstanbul Yahu- dileri menisatına bir bulo daha ter- Tp olunmuş idi Sokuklar karnavalcı ile dolu idi; her Ilsan konuşuluyordu; sade Tükçe yöktu. Baloların Ikisini gezdik, pastacılara, birahanelere baş vurdük. Fakât' Yüreklerimiz - çarpı- yordu, — kulaklarımız — uğulduyordu, Türk olduğumuzu bilmedikleri için Deyoğluluların bizler için savın Jukları sözleri işidiyorduk; fakat karşı koya - mayorduk ! bü kilik ile kendimizi göstermek mahv olmak dentekri. Da madık, biraz sonra tekrar Pangal fıya geldik, maske ve dominoları bırak- tk.. Hat bak unutayordum . O vakıt İsmokin ve frakta giymek yasaktı; * İstanbulin . — denilen — Protestan papazlarından alma önü kapalı “Set- re, leri giydik; tekrar Tepebaşı balo- suna döndük; orası da bizi ezdi. Başında kırmızı fesile bizden başka on adam daba yoktu ve biz üç er- kek arkadaş kolkola idik! Ruhumuzu çok ve derin bir hüzün sardı. Arka- daşımın bir tatesinl mektep lakabirle “Palabiyık.. diye çekırırdık ve pala- biyik, hepimizden ziyade - sinirleni yorda. Bir kaç kadeh daha yuvarla dedik; o, bize şu Cevabı. vermiştit Çocuklar. ben dayanamavaca- cağım. zaten kafam dumarllı, çok içer- sem mütlaka — birisine çararım. dahu fena olur. İyiti ntf savuşayım. Dedi ve — yanımızdan Kayboldu. Dışarda. bursin buram . karyağıyor- dn, İstanbulun gine büytik kışlarından birisi idi, İki sıkadaş kalmıştik. Bir kenarı — çeklli Ö zamanım modası olan kadcilleri, vakları, mazurkaları geyrettik ve geç bir vakıtta balndan çıkıyorduk. — Paltolünmizı —aldığımız zaman, palabiyığın kokületah kamse- lasını da önümüze koydular ve biz şaşırdık, Aceba - Pilabiyik ince setre ilemi çıkıp gitmişti * Bu olamazdı; çönkü mürhiş SOğuk vardı, çok kar yağıyocdu. - Balonum içini Bir daha aradık: hayır nafile! P- ayrıldı. hçede. kanspe tüanrinde Hzanmış yatıyor ve horul horal ayu yör! Üstüne yağan karlar bir kaldırdık; laşına sardık, döğrü bir h Kötürdük, kendige geldiği vakit W———w&ı GÜNÜN LÂTİFELERİ | Muştu. yorlar, hasta varmış.. deye haber verdikleri zaman, adeta çarpıntıya tutuldu.. | Ağaçlı, büyük bir bahçerin ortasında, zarıf bir kuş kafe- 1e benzeyen köşke girdiği zan n heyecandan titriyordu.. * Genç. güzel bir hanım ef güler yüzle, Takat endişeli bakışla.. Doktor, dedi, büyük kızım dün gece birden bire hastalandı; çok harareti var. — Kaç yaşında efendim. Dokuz.. küçüğü — yedisindedir. Onu kardeşinin yanından ayırdım. Buyurunuz, yukarı çıkalım. Yukarı çıktılar. Doktor Nezih, gözlerini kaldırıp. genç kadınım yüzüne bakmağa vesnret edeml- | yör, fakat kadının gözlerini kırp- madan Kendisine baktığını, hisse- diyordu. ü d * Çocük - kızamuk - çıkarıyordu. Doktor. Nezih sö, eğini söy- ledi, —- reçetesini gitmek üzme kalktı. yazdı, çıkanlar böyle kar alında yan akıllansın! Dedi sonru ilâve Bir de bizim kendi balornuzu göcmeden ölürsem gözüm açık vidöri Bizim de keadi balomuz olsa diyarum diye belki beni deli sanırsmız! fakat, aklım — başımda, — bünü — mütlnka görecetiz! Bü hikâye —oylediğim vak'a 40 seneliktir, Palabıyık — ba dünyaya albı sene evel voda etti ve gözü açık gt mahut Perapalasın Tepes başına nazır pençeresinden Palabiyi Çın sızdığı kanapenin olduğu — yere geçen gece bakarken benim zözlerlem yaşartmıştı. ve arkamdan iğin me ve oynama sesleri geliyordu,| Ahmet İhsan maDe geni Buzlar Istanbul limanını kapladığı zaman neler gördük. Niazi, galışan dalgın gözlerle bohçayı tekrar - kapadı. Yatağın örtüsünü çekerken eli ipekli bir şeye değdi. Ba, bir *sabahlık —idi. — Neyran — genç kadınlara has olan merakla önü üzerine geçirdi, büyük endam aynasındaki hayaline baktı. O esnada düvardaki resme ne kadar da benziyordu.. Neyranın aynaya bakan gözleri dehşetle açıldı Odanın ortasına döğrü ilerli- yen kimdif.. Birdenbire arkadan doğru uza- nan ikl zalf kolun gittikçe taz- yikaar arttıran — çemberi — içinde kaldı.. korkulç kısık bir ses : Kâmran! Kâmran!.. geldin değil mif Bana acıdın, değil mi? Neyran başına döğrü- şiddetli bir hararetin yüksekliğini hissetri, gözlerinin önünde al” bemekli pullar pırıldadı, yüksek bir yer- | den karanlık bir kuyuya düşer | « İstanbula Anneciğira! Anneciğim! fer. yadından başka - bir çıkama- | dan kendini kaybetti. - 2 Neyran gözlerini yavaş yavaş araladı.. Yatağının başında otu- ran babası mi idif Doğrulmak istedi. Fakat parmağını bile kı mıldatamadı. Üzerinde öyle ra- hat bir gevşeklik vardı ki Uyandın mi, Neyrancığım? Nasılsın? Daha iyisin, değil mif Sus, aman konuşma yorulursun. Bunları söyliyen babası idil Ne de tatlı bakışı vardı!.. Ne tuhaf.. İşte elini almış okşuyor- du. Neyran — hastalardaki, o en Fevkalâde şeyleri bile - düşünme den kabul eden saf memntniyetle gözlerini kapadı.. Bahası yavaşça elini birakmış, arasından ziya sızan perdeyi, biraz daha indir- meğe gitmişti.. Genç kız gözlerini açmadan | ' ayakla- | inmek için de başka FN ucunn İmasarak — yaklaşmış, yatağının başındaki koltuğa otur- müştü. Neyran kirpiklerinin arasından belli etmeden ona bakıyordu.. aveli saçları .ne kadar da beyazlarmıştı. Başını avuçlarının arasına alan elleri ne zail, ne şeffaftı.. Sanrılığın altından adeta mavi damarları seçiliyordu. Neyrana ne olmuştu. Uzam, uzun bir uykudün uya- niyormüş. gibi idi RBaba ben hasra mı idim? - Evet Neyrancığım, üç haf tadır yatıyorsun.. Amu artık İyi oldun. Eğer konuşmaz dediklerimi dinlersen birkaç güne kadar kalkarsın. Dudakların mı yapışıyor.. Dur sana bir portakal soyayımı. Neyran babayı ne iyi buluyor. Önün portikalı soyuşunda, İnce kabukları dikkatle ayırışında, or- tasından çekirdekleri çıkarısında ne müşfik bir “sna, ball v Genç kız 506 çıkarınadan uğmn- m açıyor.. üki UMUMİ ADAP. Mektepten çıkalı üç sene ol- | şanın köşkünden çağını- | ” Hanım efendi, parlak — siyah gözlerini genc ışıldatarak : Yarın gelirsiniz değil mif. dedi. — Emredersiniz... Ertesi gün gitti. Daha - ertesi gün, ve daha du ertesi gün.gene gitti.. * Neriman hanımı efendi, ihtiyar teyzesine sordu: — Genç doktorü nasıl - bulu yorsun? Çok terbiyeli, kibar bir adam..Aytı zamanda iyi doktor da, Acaba neden - İstanbolda, mesela Beyoğlunda bir muayene hane âçmıyor? — Kim bilir. ğ * Doktor Nezih. Netiman hanı- ma aşık olmuştu.. Şimdi küçüğü de tedavi ediyordu. kızamuk, bü- yükten küçüğe de sirayet etmişti. Nerlman — hanım da, - Nezihe İkayt kalamumağa başladı. o da Nezihi sevdi. * akşam, çok geç vakit, misafir — odasında — otururlarken, sessiz — sedasız, » mükaddemesiz, ilanı aşksz,hirbirlerinin kollarına atıldılar. avet Bir * Çocuklar iyileşti.. Bir gün ihtiyar teyze Nerima- na dedi ki: — Doktora vizitasını verme- dik. Ayıp alüyor. O, nezaketen istemiyor ama, sen vermelisin. Neriman yutgundu; — Evet.. vermeliyiz... — Hem zengin bir adam da değil., Elbiselerine dikkat etme- din mi ne kadar eskit. — Onu yemeklere alakoyduk, dost muü- amelesi cttik, para alımağa ut mıyor.. Ben yarın çağıtıp verc. veğim. Olur. * Neriman, teyzen” heni tah- ett... Bana para — vermeğe Beni artık seymiyor mu — Posasını çıkar emi; Neyran? Dudaklarıcın arasından posayı aları parmaklar ne kadar da tit: | riyot.. oturam, olmaz mf Koltuklarının - altından — tutuj onu - kaldırmağa — çalışan soğul eller biraz beceriksiz.. Neyran yoruldu.. doğrulmıyor.. Kapı yavaşça açıldı.. Genç an. nenir meraklı gözleri Neyrana bakıyor... Behi tahıyor lâdım? Bibette, gece anncciğim, seni tanımaz olur muyum? Neyran — geçirdiği — nöbetleri hatırlamıyor .. - o geceden beri doktorların ellerine bile; “Anne- ciğim ... “anneciğim .. beni bur- dan götür.., diye bağırarak sa- rıldığini, “babam beni sevmiyor. babâm beni sevmiyor... sayıkla- maları ile çırpındığını bilmiyor.. — Babacım, artık — benimle müsun ev Baba biraz yatağın içinde | huk Başka, hekimlik başka. — Teet İ parayı alsmam. istemem, — senden — para * Ertesi gün köşke daver edildi İbtiyar teyze karşıladı Her şeşi biliyorum oğlum, Neriman — söyledi.. —Siz para almak istemiyorsunuz.. O, sizden ayrılmak — istemiyor.. Evlenin | bari. Doktor Nezihin gözleri karardı, sevinçten gırtlağı düğümlendi.. Sahi mi? Sahimi? — deye kekeledi. bana varıyor cüyle mi? — Evet. haydi gidip konu şunuz, sizi bekliyor. * İhtiyar teyze kendi kendiIne söyleniyordu: — Garıp şey .. Çocuklara bakti.. Bunun için haketriği parayı kabul etmedi.. Neri manin metresi diye... Halbu ki evleniyor ve Nerim: nın bürün servetine kon mayı kabul ediyor.. Adalm umumiye telekkisi . içinden çıkılmaz şey vesselâmi.. Nakleden Selâmi İzzet Şehremaneti ilânatı mth deiresinden: Unkapanın- Idı Elvan zade mahallesinde Azaplar | sokağında 20-10 emlâk numaralı ve 3 katlı ahşap hane enkazı Martın 20nci Çarşamba günü saat 15 te kapalı zarf — asulile P satlacağından talip olanların o günden daire Encümenine gel meleri İâzımdır. ... Şebremaneti Mezat müdürlü- günden: Sahibi meçhul bir adet fanile makinası ilc Belkis hanıma ait otomabil ilân tarihinden iti- baren 15 gün zarfında kaldırı! madığı takdirde bilmüzsyede sa- kemesinden: 13 Kânunu sani 079 tarthinde ilâni illasma katar verilen İstan- bulda kürkcü hanında 46 numa- rada icrayı ücaret eden Mehmet Arslar ve — mahtumları — şirketi hakkındaki illâs- kararının ref'ine 9A Şubat 090 tarihinde karar ildigi ilân olunur. Zayi : — Üç fiçı suzlü balığa gir Lenin vapurunun 7-11-920 tarihi ile ve BİTS nümerof könşimentosunu kaybedilmişrir. Yenisi - çıkarılacağın- dan eskisinin hikmli kalmadığı - ilan olunur. Sovflot —e İstanbul Ticaret müdiriyetladen; Istanbul umum ekmekci fırancalacı ve fırıncılar esnah vemiyetinin idarc hey'eti iatihebi. AA0f Pazartesi günü Karakövde Havyar — hanında kdin cemiyet merkezinde icra ve saat ondan ondörde kadar intihaba devam edlieceği alâkadarana İlân olunur . Doktor A. Kutiel Elektrik — makineleriyle — belin- gökluğu — idrar darlığı, — Prosur ade müktidar. ve - belgerşekliği — serlan ve cilt ile firengiyi ağrısız tedavi & Börekçi dırım siri sında | Tancığım... yalniz sen konuşup yorulma. Ne İster: sen ben söyliyeyim., bak gece annen de burade, İkimiz de ya- nındayız. hiç korkma! Bir şey daha sorayım da.. susarım.. Babacığım artık benden kaçmıyacak mısın.. hep, hep ya nımda kalacak misın? Artık iyi oldum mu? Evet Neyrancığım, iyi âl: dün < Bundan sönra hiç ayrıl- miyacağız, yemeklerimizi de be raber- yiyeceğiz.. hele yi ol, bak seni nerelere — zötüreceğim. yalnız sen Şimdi üslü uslu göz- lerint kapa da wteşin gene yük- selmesin Nöeyran yorganm söz dinledi.. fakat tündekt küçük terli &, dudakların söylemeğe cesaret edemediği bir arzu e kımıldadı, demin Onu yavaş, yavaş okşayan parmakları aradı..