Mi iveti Şom söyliyen dili hiç çekinme kes, Haine verilmez aman hemşeri! Yapış gırtlağına aldırma nefes, * Ölümü dertlere derman hemşeri! Sürünür yerlerde yılanlar gibi, Bakarsın aranır köşeyi dibi, Yabancı mangırla doludur cebi, Bekler bir münasip zaman hemşeril Bu kötü kişidir, duşman kişidir, Casustuk alçağın âncak işidir, Gezer, soruşturur, görür, işidir Kurnazlıkta gayet yaman hemşeri! Fakat bir gün geçer mutlaka ele, Kanunda zorludur elbette sille, Yağlı ip üstünde sallanır kelle, Ölümü dertlere derman hemşeri! M Halâ afaroz ediyorlar İstanbulda Fener kilisesinde bir Baş papas var ya.. Bu baş papas, iki tane arnavut p - pasın afaroz etmiş. Bu adamlar, hâlâ 'dünya yüzünde bir nüfuzları olduğunu, sanıyor!ar yahul.. Kaplumbağa rağbette | Bildiğimiz kaplumbağalara rağbet çoğalmış. Bunların kabuklarından âlâ taraklar, kadın eşvaları yapıldığı için çok para ediyormuş. Memleketimizde az kaplambağamıvar? Hemen gözümüzü açıp avcılığa başlıyalım. Hastalığı nedir ? ](:"Içük Saflfet hasta ] çekti baktı, lmuştu. Doktor ge- | - Saffe tinannesi cahil- tirdiler. Doktor hemen | ce bir kadındı. Te- hararetini anlamak için| Jâşla doktora sordu: cebinden termo met-| — Doktor B., bu ma- reyi çıkardı. Koltuğu- | kina tabiidoğru söyler. — munaltına koydu. Bi- | Acaba çocuğun hasta- Uyaz durduktan” sonra |lığı neymiş? M anak 5 Ki aA A O zaman Leyla an- | nesine dedi ki: — Beni mektebe yol- layan sensin, şimdi de Hi| şunun bunun dedi ko- dusu yüzünden gitmi- yeceksin diyorsun. Beri #| de neyapacağımı şaşır- g| dım. Pek âla artık ev- deevde oturacağım. Leyla acısını belli et- memek için annesine | böyle söyledi. Fakat o dışarı çıkınca mindere kapanıp hüngür hün- Kays de Leylanın- mektebe gelmediğini görünce yıldırımla vu- rulmuşa döndü. Artık ne okuyup yazıyor, ne de bir şeyle kendini a- vuta biliyodu. Günler,aylar,seneler böyle geçti. Her iki ta- raf ta tek kıvılcımı ek- silmeden bir birinin aş- kıyla yanıp tutuşuyor- du. Fakat kimseye dertleriniaçamıyorlar, alttan alta eriyen bir kar yığını gibi gizli giz- gür ağladı. ...gğ li içlerini yiyorlardı Kıraat Hayvanlazrı seviniz! Ağızları, dilleri yokturki bi- ze işin doğrusunu anlatsınlar. Onları sevinizki size sadık bir arkadaş olsunlar ve ica- bında uğrunuzda canlarını fe- da etsinler. Sahibini tehlikeden kurtar- mak için bin haydudun, bir hırsızın bıçağı altında canver- miş köpeklerin. Avda vahşi hayvanlara karşı koyan atla- rın hikâyelerini tabi hepiniz dinlediniz. İnsanlara bir arkadaştan da- ha sadık olari bu hayvanlara eziyet etmeye aklı başında bir. & | Köylüye zıraat GEEERDİDDEN Ş * | Bahçeleri bel ile insanın eli varmaz. Bilâkis elden geldiği kadar bize hizmet etmekten başka bir kabahatleri olmayau bu zavallıl ara iyi bamağavicdan ve insaniyet borcu billüzemy Hayvanlar içinde etinden yününden istifade ettiğimiz vardır. Bu hizmetin altında kalmayalım. 'Tam beş sene sonra bir gün sokakta bir birlerine ras geldiler. Daha uzaktan renkle- ri sarardı, helecandan yüreklesi ağızlarına geliyor sandılar. Kays yavaş yavaş Leylanın yanına yaklaştı. Elini tuttu: — Beni unutmadın değilmi Leyla? Diye sordu. Leyla bekledi, cevap veremeden düşüp ba- yıldı. Kaysin de bu hal fenasına gitti; başı dön- dü oda yere yuvarlandı. | Leyla ile mecnun masalı Bü tesadüften sonra Kyase tuhaflık Arız oldu. Dünyadan boş- anmamaya insanlar- dan kaçmaye- başladı, Nihayet evden kaçtı. Gündüz dağlarda ge- Zip g celeri taş kovuk- lar.nda yatıyor, Kurtla kuşa arkadaşlık edi- yor, Kendisine gelip na- Sıhat verenlerin dedi- gini yapmak şöyledu- rsun sözlerine bile ku- lak asmıyordu. Onun için halk bu delikan- hiya “Mecnün,, dedi, Kaysin adı o günden itibaren böyle kaldı. - Btmedi - (E i Ne kendi belli, ne dekatili ğâele yutturdukl? aa | Memleketinden yeni gelmiş bir adam Baya- zıt camii avlusunda gü- vercinleri seyrediyor- muş. Dalgın dalgın ba- karken omuzuna bir el yapışmış: — Hiş, ne yapıyorsun orda be? Adamcağız ürkmüş biî' halde başını çevir- miş: — Ne Ben rTum —Daha neyapacak- sın? Güvercinleri sa- Yiyorsun! Yasak oldu- tanu bilmiyorsun ga- t a? —Hayır.... — Kaç güvercin say- dın, çabuk söyle ! Şey.... Yüz tane saydım. — Ver yüz kuruş öy- leyse.. Adam, çıkarıp cere- meyi vermiş ve artık orada kalmıyarak ko- vardı yâni? bir şey mi yapıyo- 2 şar adımla uzaklaşmış. Biraz sonra tanıdık- larından birine rasge- lerek vak'ayı anlatmış: —Hay budala hay, demişler, sakın parayı verdin? Gülerek cevap ver- miş; —Verdim ama, demiş acele etme, tam dört- yüz güvercin saymış- tım! Bereket versin ttu. işledikten sonra tohu- Evelki gün Tarabya sırtlarında dolaşan | mu kapatmak için bel- jandarma devriyeleri başı bir demirle parça- | ki kara saban kullanı- lanmış bir ceset buldular. t 18 inci ders. Sulu toprakları işle- mek pek güç olduğu gibi burada mahsul da fena yetişir. Çok sulu toprakla, kurak toprak arasında hiç fark yok- tur. İkisi de fenadır. Dereleri taşırıp tar- layı sulamak çok faide- lidir. Müsait yerlerde bunu yapmayı tavsiye ederiz. Gelelim alet bahsına: Ameleyi toplayıp herkese birer er. c kin'se t adı birer göster- katil ar: KERİSEARSATA dersleri ETEEEEEEREEKENNZ Z- mak mümkün olduğu |için toprağı istediğimiz | şekil ve derinlikte işle- yebiliriz. İş tarlaya düştümü mes'ele değişir. Evvela şunu akıldan çıkarmamak lazımdır ki kara sabanla ziraat ettikçe bizde çiftçinin karnı doymaz, eline on para geçmez. Toprağı pulluklarla labilir. İki hayvanın çekebi- leceği hafif pulluklar var, Atın şu kara sabanı yahu. Avrupada köylü sizden beş, altı misli fazla mahsul alıyor. Kara saban toprağı kazmaz; eşeler.. İki parmak işlenmiş top- raktan ne hayır gelir. Orada ne mahsul ye- | tişir. Pulluklar pahalı da değildir. Tırmık denen aletle | | toprağın üstü işlenir, | Tezekler kırılır, tarla- : nın sathı düzelir. Merdane demir ve ya taştan bir yuvarlaktır. Tohum atılıp örtül- dükten sonra üstünden geçirilir. Çapa için de makinalar var. Zengin çiftçiler her halde trak- tor kullânmalı. İş hem |ucuza çıkar, hemde | toprak daha iyi ve de- rin işlenir. Kerim Ömer