ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET.TİR 94 ŞUBAT 1999 ! BU selyakinin Di 3ÜNKÜ HAVA '€n a7 nakıs 5 dereceydi. en fazla hataree nahis 9, Bugün havanın kapalı ve rüzgârin Mütehavvil olması muhtemeldir. FIKRA Kitap ve Hayat Ümmilerin adedi gittikçe az- almaktadır ; fakat bize kim — diyebilir ki okuyanların ,_:ın“ da ayni nisbette artıyor ? Böy! — Bir iddlayı bütün kitapçılar , — Bütün tabiler, hayretle karşı- Hiç bir devirde , okur yazar sanıfın okumaya bu kadar az — rağbet ettiği görülmemiştir. Bu hHadisenin esbabı aceba ne oler /" gerektir ? Bizim mekteplilik za- manımızda , kitapçı dükkânla- — mından çıkmayan nesilin yerine kalm olanlar acaba ne İle vakit / geçiriyor ? Bugün olmuş gibi — hatırlıyorum , ben Hypolite Taine “ in o meşhur. * yeni Fransanın O menşel tarihi ai almak - için kendimi bir hafta öğle yemek- kerieden mahrum ct Meşrutiyetin Ük — yıl'arında — BabtAli de dükküm olan Babik- — yün birmderler bizim bu ateşi- - mizi daima hatırlarlar sanırım; Çünkü bizim vesli takip ede mesli, Babı-Alinin bu yegâne Eransızça kitaphanesini artık — hiç besleyemez oldu. ve Babik- — yan biraderler burayı kapayıp — dağıldı. — Pek yakında Babı-Alinin tür- kçe kitap satan dükkânları da — birer birer iflas edeceklerdir; — gçünkü, bu müesseselerin hiç birl — artık hiç bir ihtiyaca tekabül etmiyor, Bunlar son kozlarını da oynamışlardır; bir zamanlar açık Saçık neşriyatın müşterisi vardı, onlarla geçinip gidiyorlar- — di, şimdi, bu da kalmamış! Ne tohaf değil mi? Tohaf, diyoruz; belki de bu hali bir facla gibi telakki edecekler vardır; Zira, ba, bir ülletin fikri Yfiasından başka ne- yi lazammun eder ? — Evet bu haldeki fecaati daha derinden hissetmek İsterseniz, — kitapçı dükkünlarından kaçan- — Jarın nerelere Üşüştüklerini gö- / rünüz; harlar, meyhane ve kumar- haneler bunlar İçin yeğâne genç- ik yuvalarıdır. — Arasıra ilmi, fikri ve edebi slmler taşıyan bazı milessese- lerin çatısı altında — toplanıyor- | n | edebiyatla bir alâkası var sanmayımız, böyle yerlerde ahi yaptıkları şey bir nevi dimağt — sefaketten Vbarettir ve onları alâkadar eden mevzu /— doğrudan doğruya ilim, edebiyat gll , belki sadece bunların — dcdikoduşudur . | Zavallı gençlik , sana acıyo- raml Nerode İse sen de kırkıni | aşacaksın ve Dizlm senelerimizi | | Dir cennet rüyası içinde sallayan ikri zevklerden hiç birini tatmağa vakit pulamıyacaksın ! Biz — kaldığımız zuman karnımızı bun- Tarlâ döyürürdük ; aşk İhtiyaç. larımızı bunlarla tatınin ederdik. bunlarla sevinir , bunlarla gü- “lerdik. Adeta bin türlü azap ve | gy olacak.. — Allah'buna — nasil umüsaade cder? Onun ne günahi İ ivar. —— Namık bana her istediğini yap Cdüv. Vur, vücudumu en zalim işkenceler rlamda ez.. Ama onu.. VOrü boak dan al.Namık di avrucuğun hiç ka- an kalbinde açtığı rayı unut.. onun benim kiyım öldüğünü hat . Bak sen, ge (t dar İrma önü bir raceğını Onü teslim den başka emin.senden sKR sadık bir kucak — görmü- İyorum..Namık biken ben de ne “açılar çekrim..Ben de hatamı ne gözyaşlarile temizlemeğe çalıştım... P Griz Ğ ğ ! B laanne ee D Yazan —MEBRURE HURŞİT — CTT AR TT DŞT TTTT T yatın içlide daha doğrüsü , fev- kinde Wkinci bir hayat yaratmış- tık ve bumun ÂdA7 biz , metban bizdik. Halbuki sen şimdi, bir daki- kalık adi ve maddi zevkin Için bin bayalığa, bin külfete katla. Siyorsun; kâh rühünü şeytana tayorsun, kâh gönlünü fariziye esir veriyorsun. Neye İrişmek için? Onu da pek Iyi bilmiyorsun. Yakup Kadri DÜŞÜNDÜKLERİMİZ BİR MUKAYESE Istanbul Şehremaneti ikinci kar üpisi Imtibanında daha iyi bir numara oldu , Gerçi tipi de © kadar şiddetli — olmamıştır . Fakat bununla beraber , kar yere düşer düşmez karınca gibi birordu amelenla derhal sokak- darı istilâ etmeleri n tinl ngeçen defaki tüpiden çok İstifadeli bir - ders valdığına ve her ihtimale karşı — hazırlıklı bulunduğuna —şüphe — birakma- maktadır. Şark şümendüferlerinin imti- han notu ise yine sıfırdır. Üç gündür. Avrupa trenleri gelmi- yor. Memleketiu hariçle muva- salası yine İnkitan uğradı. Geçen defa bü - vaziyetler için büsbütün hazirliksiz olan şark demir yolları şirketinin İmdadına devlet demir yolları Lıııııııçıı. Devlet demir yolları veçten getirdiği bir kar maki- nesini şirkete vermiş ve yollar bu makine vasıtaslle açılmıştı. Bu defa , galiba — kulla- erinden, ma- l& kalinıştır. Makinenin kar altında bıra- kılmasına beceriksizlikten başka bir setep gösterilemez. Çünkü bir dela makinc, karla mücade- lede husüsi ihtisası olaa bir memleketten getirilmiştir. Bizde fevkalâde addedilen bu hadiseler İsveçte her günkü işlerdendir. Sonra bu makincnla bir eşini lanmakta ve bu sayede müna- kalâtın intizamını temin etmek- tedir. * Her memlekette devlet demir yolları ME husast şirket demir yolları İdareleri - arasında- bir mukayese daima devlet idaresi aleykine çıkar. “Bizde vaziyet bunuu aksidir. Filhakika aradaki dezat milit gururumuzu okşayor. Fakat Avrupa ile temasımızı temin vazilesini deruhte edeir şark demir yolları idarcsinden de azacık faaliyet beklemek hakkımızdır. ... RESMİ YAZIDA İNKILÂP Yeni harf takılâbının doğur- duğu yazı ve dil İnkılâbı resmi muhabereye de Intikal etti. Dün Manisa Valisi imzalı bir mek- tup aldık. Mühterem - Vali mek- fubuna şu - sözlerle başlıyor : *« Aşağıda suüreti yazılı ilânın vs.» EBeki ağdalı, roesmi meklup- larla kayas kabul — ötmiyecek | derecede tatlı ve munis, Darısı diğer — hükümet — dairclerinin Başida t... FELEK | Anne bu nedir ? Bir ufak yavru annesile beraber Voyvada caddesinden geçiyorlarken oradaki büyük Şimdiye kadar kendim için sen- den biç, bir şey istedim mi? Bu rada hepimiz, ilaçsız — selaletten sana halimi bildirip muavenet istedim mi? Bu benim için değti, Namık! Babasız, anüesiz “kakım zavalir masum bir yavrü İçin. Öna se- Hin kalbin acımaz olur mu? Namık onu kabul et Rahat öleyim... Ah sana anlatabilsem, de ne felâketlil ne — musibetli günler geçirdiğimi anlatabilsem, belki cezamı kâfi - bulur, evla- dimi hâmisiz, yurtuz, aç bırak- tğımı bilerek öhnmeme vazı ol mazsın. Namık söyle. Kabul edeçekin, değil mif Neyrancığıma — baba OMULAK ni | isırldığını annesinden daima uzâk dürmak, K bi Büzüs sordu ; — Anne burası ne ? — Oğlum banka ! Banka nedir ? Evladım ! Her kes oraya | parasını kor ! — Öyle ise anneciğim , haydi şu benim yirmi beşliği de koyalım ! Anne cevap vermedi ve yav- Tusunu çekti götürdü Ne oluyor ? Vesaiti nakliyeye de ne olu- yor? Kardan ilk mütessir olanlar onlar . Vakıa insanlar da dondu , dondu ama daha evel trenler durdu . yapurlar battı ve nihayet sıra insanlara geldi. Yine başlamış, dün okudum: Marmarada bir vâpur karaya düşmüş, Çerkes köyün- de bir tren kara saplanmış, Zaten- vasaili nakliye bütün sene bize ettikleri hizmetin acısını en ziyade lâzım olduk- darı şu günlerde , çıkarıyorlar. bütün onların şu günlerdeki sakarlıklarını buna — atfetmek en doğru düşünüştür. Topluyorlar t Dün Emanetin meşkür bir işine şahit oldum . Bidayeten üzerimde fena testr bırakan bir mManzaraya tahammüt edemiye- rek, müdâhale için işe girişince hadisenin mahiyetini anladım. Köprüde bir kamyona bin- memek için yerlerde ve kar- larda “yuvarlanan . bir ihtiyar kadın gördüm , yaklaştım, di- lenci olduğunu ve Darülacezeye gilmek istemediği için cebren kamyona bindirildiğini öğren- dim. Bu çare en kesdirmesidir. Yalnız. ne , serseriler » var ki çalışmadan yaşamak için dilen- cilik edip Darül'aczeye girmek isteyeceklerdir. Umarim ki büy- delerini yol inşaatına sevkederler. FELEK Duhuliye on kuruşmudur? Bir birahanede oturmuş, ısını - yordük. Bu mevsimde - birahaneye Birdi Bir adamın ne vasıta - ile tâsrih etmeğe — lüzem barımı? Neyse kaloriyi kâfi dere- cede almış olacaktık ki daha fazla istninağu hacet görmedik. Arko - daşlardan biri yanımızdan katkıp mahül namaranın kapısına doğru yürüdü. Elindeki yaldızlı sigora Hürsönün hoşuna gitmiş olacak ki yerlere kadar eğilerek - bir tane istedi. Oda çıkarıp verdi, fokat dorsonlar birbiti ardından s0kün öNter. Bİret vi anlarâ dâ “ucü” yaldıztı — birer *Sipahi , — hediye — etrikten — soara | dağıttığı sigaraların futarını hesap | ederek (I00) numaranın kapesında göarsonlara. sordu : Duhntiye on kuruşmuduz ? Kulak mişafiri TEMAYA HAYATI açlıktan .bir türlü rahat uyuya- miyan mini mini Neyram uyan- darmıştı, Örtülerin —arasından — kıvırcık bir saç kümesi ile suslçücn mah- mur — gözlü —küçük bir çocuk başı çıktı- İptida yatağın yanındaki zayıf adamdan — körktü ve — anmesiac sokulup onun, deminki gödyaşları He ıslanan yüzünü öpmek istedi. Zavallı Kâmran, — yavrusunu kollarında sıkıp koklamak - a: lacma mukavemet için ne büyük bir irade kuvveti sarfediyordu. Cenabı Hak artık ona bun- dan daha büyük nasıl bir ceza hazırlryabilirdi? İşte şu” kıvırcık sevimli baş yanıbaşında durduğu, daha şimdiden İçli, içli “ağlama- sını Öğrenen — zavallı güzlere, evsafından eser yoktor, N yetleri çukulata yeker düşüncmiyor, şeklinde oyunlaroynıyan başlıca — yazıcısı bu- zattı. Macün hokkası, İstanbul efendisi, Yedekçi, Kaşıkçılar ... V . 8. isimli gok dikkati celbetmişti.. Bir iki — senedir, alaturka — öperet yapılamıyacağı tahakkuk ettikten sonra © yölda eserlerine meşdan bulamı- yan Müsabipzade Celâl Beyin Darül- bedayi muharrirleri arasında yer tut- tüğunt görüyoruz. İlk olarak öy- nanan — Fermanlt Deli Hazretleri bir sınıf temaşagerler arısinda epice rağbet gördü. Bu defa da vamazan vesilesiyle Darülbedayi gene Celâl Beyin 6 tablolok yefi bir gülünç Esetini sahneye — köydu Aynnraz Kadist ismini taşıyan “bu gülünç Tevu hakikt manasiyle bir tiyatro Piyesi bile değildir. Öperet telifine çok alışmış olan Müsahipzade Celâl Bey asri tiyarro eserlerinin nazik Tuhuna ve san'at şarlarına pek te — riayete lüzum görmez. Bunun için eserin mevzuunda vahdet, neticesinde hedef - aramak gİbİ külfetlere katlanmıyarak - boşa gidehileceğini düği Bazı man Zara' ve ». Vak'alatı: / pizmuk : ipliğiyle birbirine bağlıyarık ortaya bir eser koyar. Ayro oz Kadısı ida - bü vnevi * Bolffe , lardan birldir.. Ala tab- Todan - çerekküp' eden bu- öyündü eski Koragüz ve Orta oyunu çu Buna yakın - eylendirici — bir Takım levhalar yörülür. Fakat bedil beyecan dediğimiz zevki verehilecek — san'at eserleri Zahiren teşhir denilen, tahsis edilmiş olduğu " Ha şahıslarımın — ekserisi tablolarında görülür. Bu “halde ise — öyündaki vukuat ile biç bir alâkası olmuyan — Kavulalı deniz tüccarının - macerasiyle- geçen oyunun diğer birinci “tablonun — eserde hiç bir lüzur * kalmaz: Diğer taraftan Aynoroz papasla- mücadele baline Kovarak bizlmkilere galebe gersii vezen oyunda her ki taraf'tü Üai riyaset latının verdiği salâhi- kul! n şer mümessilleri / olarak edilmiş, hayır e şer arasında cadele yolünde Hiçtubir şey gös- Cerilemiştir. - İnsan; , mesoli — birlaci ve üçüncü tablolardı kadı efendiden “istikrah 'üderek Bü'Hak Şiyen, kendi kinder” b ” eTT 24 — ŞURAT - 1929 teşekkülün velk ilk tablo (position a lde piyesin hsi menfaat için ep fena şekilde gönmesini bekliyor da ve dördüncü tablolarda olarak ayni kadıyı papasların elinden genç kızi kurtatarak iki — sevdaliyi kavuğunlu maktaa ken: dinl alar ör. Bu hal yalmız gülunç manzaralar arayıp t karakterle hiç meşgul olma- mamanın neticesidir. Son iki tabla ise başka bir oyuna dit iken b yatanmış denebilecek Kadar hamhaçka Tahiyetredir. Böyle üç muhtelif vak'ayı pek değer. iz rabrtalarla bağlıyarık sahneye ko- yan “Aynoroz kadıst,, bize her beyti başkı relden / çalin eski gazelleri hatırlatıı. Oyünun sahüeye vazında Derüil- bedayi büyük bir muvaffakıyet gös- terdi- Dekorlar pek uygün, şahislar da pek x istisna ile pek canlı idi. Halide, Redla, Necla, Neyyire, Şaziye ve Cemile hanımlar rollerini hiç ku- dürsüz olarak ifa ettiler. Hazım Bey adeta bir şaheserdi: okadar mükemmel bir kadı tipi ab duşti ki bir iki asıt evel mahkemel şer'iyeye girse mühzirlertde divan dururlardı. Tek kosutu bazı kürkadim İügar- leri yanlışça telâffiz etmesinden iba- reti. Kâtip ve Anadolu Kazaskeri röllerini yapan Zihni Bey de çok mükemmeldi. Darülbedayi ailesisinin Azası arasına giren bu uyonca bet eft büyük bir kubiliyet gösrerdi Vasfi Rıza Beyin beşik “lemalığı enlesti. Emin Beliğ Bey cahil ve mürteşi kahısların rolünde pek muvvüffak vldü. Galip ve küçuk Kemal Beyler aliyalüla iki papas olmuşlardı.. Behzat ık rölünü pek canlı oynadı. Yalnız Talât Bey âşık rolünde biraz acemi oldugünü hafifçe belli ediyordu. L. Necmi Haik sütunu Tramvay Şirkelinden bir. temerini Maçka, Nişantaşı, Harbiye ve civarında oturan mektep talebelerinden aldığımız mek- tuplarda sabahları mektep- lerine — yetişebilmek — için bir çok masralflara katlan- dıkları bildirilmektedir. Buna sebep olarak ta- sabahları bu istasyonlarda Iktaci meyki tramvayların pek az olma- “sidır. Her gün birinci mevki raba ile scy:ıllı'ııl 1se bittabi EEcommmarı Tüymtro Birinci meclis Hareket laba. girelim. ÇUşakla beraber ay- nalı dolaba girerler) Anahtar (Vak'a kahraman avcının.evinde | deliğinden gözetliyorum. gecer) Karısı >bir aynalı dolap alıp, | lan kuplan” avına gitmekten vaz geç- Miyormusun ? Avcı — Hayır. Ben akşam ih- tıyar uşağımla harcket edeceğim. Bu da akıl mif — Adamın değil ki.. Uşak TAynalı dölabi — hazırla- dim efendim. Peki yayrum: şimdi git bir arabâ tut. ÇUşak çıkar) Karısı — Hiç olmazsa yanına bir tüfek âl -Hacet yok, Kaplan svlamak İiçin aynalı dolap kâfi. Yakında | görüşürüz, (gider (Vak'a vahşi bir çölde geçer) Avcı —Uşağına' — Kaplanlar bize doğru geliyorlar. Aynalı do- talebe için oldukça ağır bir masraf İstilzam etmekte- dir. Tramvay - şirketinin sa- bahları bu hat üzerinde ikici arabaları bir az daha çoğal- mak suretile talebeyi mem- nun edeceğini ümit ederiz. GÜNÜN LÂTIFELERİ - - Balatta heyelan varmış —azetelerden — - Bizim taraita toprak yürüyörmüş diyorlar . Bekliyorüm ; şu evin kapısı caddeye yelsede AYNOROZ KADISI Müzahipzarle - Celil Bey Bizde | eski * devirlerin — hayatii >terkik ile bundan üperet ve komedi mevzuları Çıkaran Yoylnn bir O mühaniedir. | iki Üç misline satsam « Volacaksn, değil mif ta sarılmamak, — böyüüne âtil- Zıs- mamak — üzimgeldiğini — Bilmek canın heyecan ve cadişeden| tecssürü ile dolan . yaşları gör- yükselen — istirhamlı —sesi, zaten | düğü halde — evladını sıki, Siki bağrına bustırmamak kadar hi bir ' ölülebilir miydi? DN& sokulama- yında, mini mini çıplak ayakları İle ninesine yaklağı 've gözlerini hâlâ yabancı adamdan ayırama- dan: —— Büyükanne, #annemin hani “Bir baba gelecek, Kızıma cici mamalar getireceki, ninnisindeki babâ hu mü? Bize ekmek getir. miş mif a Diye sordu. Namık bu suali düymüş ve demindenberi Kâmyanın — yalvar: malarıyle müteesir olmiyan kal binde, bu saf çocuk “sözleri büyük bir şefkatderin bir mer- hamet uyandırmıştı. Zavalh Neyran, kendi yaşın- gaki mes'ur zengin çocuklar gibi sız- atmnesihe yan küçük midesi ekmekten başka bir şey istemesini bilemi- yordu. O sırada Namığın ne vakittir tebessüm etmesini unutan — mah- zun” çehresinde küçüğe — cesaret veren halim bir ifade belirdi ve yavaş, yavaş ona yaklaşan yav- Teckl — Ninem — sustu, bari sen söyle.. — mini mini — parmağıle karnını göstererek — buram acı- yor. Bana ekmek — versene.. yu- muşak olsun, emi?..Dedi. Namık, yanında yastığına ka- panarak bıçkira, biçkira - ağlıyan Kâmranı, ötede halâ tasın külle: rini eşeleyen — Kamile — hanımi onutmuş, bü zavallı aç vavru- cuktan başka bir şey görmez olmuştu. Arük — onun” hangi — mel'un bir hatanın mahsulü - olduğunu bile hatılamıyordu. Yorgunlük ve açlıktan, göz- kapanan Neyranı - kucağına leri alırken kaç: senedir boş ve gaye- yeni bir işık, yeni bir ümit ola- cağın: düşündü. Paltosunun — eteği, ile çıplak ayacıklarını örttüğü bu zavallı yavrucuğun ona ne emniyetle, ne Tatlı, tatli sokuluşu, başinı kolu. nün üzerine yerleştirip ne de hoş bir teslimiyetle gözlerini ka- payışı vardı. — Kümran! Çocuğuna — baba olacağım.. Onun felâketimin canlr bir timsali “olduğunu — düşünme- meğe gayret edeceğim. * Namık - o feci unutamıyacaktı. Öksürük ve hıçkırıklarla sar- sılan o Zavalh kolların yavrusuna uzamıp da yine cesaret edemeden uzaklaşması ne hazindi. Kâmran çok fenalaştığı halde kızını sön defa süslemek — suade- ni kims y | vermek istememiş, annesinin. getirdiği şeyleri yattığı yerde, /a sahneyi asla Biydirmişti. — Yamalı | Üşak—Sesi titreyerek— Kap- lar ne yapıyarlar? z Aynaya: bakıyorlar. Benim de istediğim buydu. Şu ciğeri ver bakayım. “CUsak — ciğeri — verir) Artık çıkalıra. > CAynalı dölabin kapısını açıp çıkarlır. Avcı: ciperi saçları beyaz ama,kendisi ihtiyar | Kaplanlara gösterir, sonra dolaha atar. / Kaplanlar — ciğeri yemek üzre dolaba girerler.) Avcı — Kapıyı kapar — İşte iki kaplan avladık. —'Peki “ama” nasıl” oldu da kaplanlar. bizi yetnedil, Bizi Şemediler, çünkü ay- vaya - baktılar, Ayna het aksi küçültür. — Kaplanlar — kendilerini kedi — Kadat gördüler. Evvela şaştılar, sonra telkinle — kendile- rinin kedi - olduklarına kansat getirip ciğere — saklırdılar, — bizi yemediler. Üçüncü meclis Dalgınlık Vak'a avcinın evinde geçer Avcı Karısının odasına gi- rer < İşte geldim. Aynalı dola- bında iki mükemmel - kaplan |) var Yağaklarımızın ününe kaplan” derisi sereceğiz. Karıst- İyi ama, evvela onları öldürmek lâzım, — Lüzum yok, Onları terbiyı edip, posteki gibi yere serilmeği ögreteceğim Sabır lâzım; yalnız mes'ele pencerederi silkelendikleri zaman düşürmemelidir. y — Peki amil ihtiyar —uşağın neredef O artık ihtiyar değil, kap- danları avlarken Öyle kotktu ki saçları simsiyah oldu. Uşağın sesi — İmdad. - Cani kurtaran yok mut Eyvahi ne ölüyür? Avcı on dakika düşündükten sonra — Hal anladım. Çok dal- gi adamım ben. Odamdaki her zaman kullandığımız aynalı do« Tabi kaldırmayı unuttüm, malım YA, Oayna akisleri küçültmez. Aynaya bakınca kendilerinin. kap lan olduklarımı anladılar, uşağımı parcalıyorlar, Ama ehemmiyeti yök, zaten Vol verecektim. (Sı- garasinı yakar.) Kamiden aakili Selâmi İzzet uzun konçlu — çoraplarını siz sörüklediği hayatında onun | mini ayacıklara geçirmeden cvel onları nasıl koklıya, kokliya, öp- Müş, yüzüne saçlarına değdirme: diği — mikruplu — dudaklarını ne döya doya Onlara — bastırmıştı. Acaba hangi muhteşcam sultan elbisesi, onun o geceki yün örgü- Plü eski entariyi giydirişi kadar ihtimam görmüştü?. Uykudan iki tarafa düşen şu mini mini baş, acaba hiç bir Zaman o müşfik anne eli —kadar yumuşak, kiymetli — bir — yaktık bulacak mi idif Her düğmenin' - iliklenişinde, her kıvrımım . düzeltilişinde ne görülmedik bir itina vardı: Üşü- mesin — diye — üstüne — sardığı atkı da, çenesinin —altında — iğne lendiği aman, bu çok - sevgili işin — bittiğini — anlıyan * zavallı elleri ne tecssülle titriyerek mini mini bukleleri okşadı h anne yatağının üzerin de yatan, benliğinin, uyku içinde CBitmedi ) , —