$ sini uzun müddet der'uhde ede- %ullııyet ASRIN UMDESİ “MİLLİYET.TİR 6KÂNUNUEVEL 1929 BUGÜNGÜ HAVA Rassthaneden aldığımız malümaza göre, dün en fazla hararet (14)derecej n az (7) dereceydi, Bugün hava bulutlu ve hafif yağmurlu olacakur. FIKRA MAARİF İŞLERİ Merhum Necatinin em bariz meziyotlerinden birisi de kendi vek-? ve butun maarif teş Jâtın a her işi ehline tevdi ctm iyetleri bulup mey- gdana çıkarmak hassası idi. Bu sayede Türkiye — Cümhuriyeti Masrifi az zaman zarfında bir mükemmeliyet safhasına değilse bile, her halde mükemmeliyete isal eden bir mizam ve İntizam yuluna girmişti. Onın içindir ki biz şu dakıkada, merhum Neca- tiye selef olacak zata ancak onun açtığı yol üzerinden yürü- mesini, onun kurduğu teşkilat binası içinde çalışmasını teme- mülden başka söyleyecek bir söz bulamıyoruz. Zaten başVekil İsmet Pa.hz, lerinin derhal Maarif işlerini eline alışı eski arkadaşı ile birlikte tertip etçikleri irfan dü- €vnin ayrı tarzda devamı kara- a bir alamet değil midir? Bigin devlet ve hükümet makınasımı dik pılamında en | evel gözümlüze çarpan ve nazarı dikkatımızı celbeden maarfi ciha- zıdır. Harf inbılabının yeni bir hayat verdiği bilgi ve kültür şahasında bir taraftan buyuk | ve kesif halk - kitlelerinin oku- tulup yazdırılma harekâtı diğer taraltan yüksek kültür teşebbu- glcri ve Du İki mühim cereya- min ortasında mütad . mektep işleri maarifi mütemadiyen hali- faaliyette bir kocunan çark bkaline sokmuştur. Bunu kuvet ve isabetle döndürecek — kol, Necatinin herkülvarı bazusundan sonca ancak İsmet pş. hz. leri mevinden müstesaa ve yorulmak bilmez bir devlet adamının kolu ve bazüsü — olabilirdi. Fakat, başvekilin de bu vazife zamime- meyecegi endişesi bizi şimdiden derin düşüncelere sevk etseyeri vardır. Bu vaziyet bizl ayrıca şu hakikatla karşı karşıya koym- oştur: oda, hükümet makanizma- | ve bu ademi sında herşeyin, maal esef, hâlâ Şahs ile kâim olmakta bulun- masıdır. Melot ve sistem deni- den şey henüz, salir m "M _ı:ıııenuuc: olduğu glhı O sın yerine geçmemektedir. »Kr- al öldü, yaşasın krall » remzi bizim dillmizile ve devlet anla- yışımızda bir mana ifade etme- kten henüz dek uzaktır. Bunun aksiai muşalcde etmeğe baş- ladığımız gündür ki bizde de devlet ve hükumet binasının muscg> ve medeni mimariye göre kurulduğunu hissedecek, bu sema altında mühim bir şe- yin değişmiş olduğunu anlaya- n YAKUP KADRİ ŞUNDÜK. LRİMİZ TEHLİKELİ BİR VAZİVET Belgirattan gelen haberler yugoslavyada vaziyetin müşkül girdiğini bildirmek- © eç kabinesi on çün etmişti. İstir. di kadar vvel istifa tarihinden burl L vekâleten tedvir edilmektedir. Fakat yugoslavyadaki bul- ran bir kabine ve hükümet buhramından daha derindir. Bu- bran Sırp ve Hirva* unsurları arasında bir mücadeledir, Umu- mi harpten sonra Hirvâtistan Sırbistan ile birleşmiş yeni teşe- kkül eden devlete Yugoslavya ismi verilmişti. Nazariyatta iki unsur müsavi hukuk ve iratiya- zları haiz olacaktı- Fakat fliya- tta vaziyet başka suretle tecelli etti, Sırplar, Yugoelavyayı bü- yük Sirbistan gibi idare etmek İstediler — Hırvatlar — arasında memnuniyetsizlik alâimi görlüldü memnunlyet Hır- vatların idari muhtariyetisteme- meleri şeklerinde tecelli etti İki millet arasındaki — bu mücadele nihayet beş altı ay evel Hırvat lideri Stefan Radiç in meb'usan meclisinde katline müncer olmuştu. Bu hadise üz- erine Hirvat meb'uslar me ve Belgradı terk ederek Hırva- tistarın merkezi olan Zagrep şehrine gitmişlerdi. O zamanden beri Hırvatlar küskün vaziyetle bulunmakta Belgırattaki meclisin salahiyetini İnkâr et- mektedirler. Bir aralık krâlin müdaha- tesiyle., ihtilâfin halledildiği v Hırvatlara — idari — muhtariyet verildiği bildirllmişti, Fakat bu şayıalar tahakkuk. etmedi, İşte şimdi kabine bul göze çarpan bulranın hakiki sebebi - bubul Son haberlere göre, kral Fırkra reislerini nez- dine çağırmış — ve ihtilafın helli için yeniden ciddi teşebbüsatta bulunmuştur.Yalnız Yugoslavya- mn değli, Balkanların sulh ve sükünu mamıra, Sırp - Hırvat ihtilafının daha — vahim bir saf- haya girmeden halli — şayanı temenmnidir. ve kümet İşle & | ni şeklinde | MÜTECAVİZ ÇOCUKLAR Bu tabiri gazetelerde gürdü- güm bir haberden aldım. Bizim tabirimizle üç sersel ve gazete- lerln tabirile üç genç çocuk kız. mektebi hocaları olan üç genç mise taaruz etmiş- ler, şimdi iş mahkemededir. Evvelâ şu egenç çocuk> sözüne ne dersiniz? «Ihtiyar çocuk» rorta yaşlı çocuk» var mıdır? Saniyen bu «iç genç çocuk: kaç yaşın- dadır, bilirmisiniz? 19, 18 ve 16. Desenize süt kuzuları! 130 SAAT SÖZ ! Hepimiz az çok söz söyleme- sini severiz , hele Felek huna bayılır; lâkin onun da bir dere- | cesi Amerikada zıpırın birl | 10,000 dolarlık bir müküfat | mukabilinde 130 saattan aşağı olmamak üzre bir konferans | Müsabakası tertip etmiş , könfe- rans mevzuunun herkesi alakadar eder bir şey olması da şart imiş. Düşündüm; ben bu müsabn kaya girsem, mevzuu mutlaka gayrı ahlâki bir şey intihap ederim; çünkü 130 saat doğrü akıllıca Ki 8öz dinlemeye şimdiki Insanların tahammülü müsalt değil ; söylemeye gelince bütün dünya boş vemanasız söz söy- lemeye o kadar alıştı ki bunda zahmet çekilmiyeceğini zanne- derim . YENİ BİR AVUSTURYA MACARİSTAN Mi? Rivayata bakılırsa Sırbistan- da ipler |kör düğüm olmuştur. Kral hirvat rücsasıyle görüşmüş fikirlerini sormuş, onlar ayrı bir “irvat parlamentosu ve ayrı bir tşekkülü siyasi istemişler. | Dup ve Hırvat ihtilâfin n bu hât şekle girmesine sebep olun si- yasi cinayet karilerimin elbet hatırındadır. Bu sütunlarda o zeman (Avrupada yeni bir Av- usturya Macaristan hazırlanıyor| demiştim. O zaman fazlaca bir latife telekki edilen fikir bu gün galiba tahakkuk ediyor. 3,660,5753 BİNA Resmi istatistiklere nazaran Türkiyede 3,169,575 bina var - mış. Acaba Galatada Voyvada caddesini bankalara doğru do- nerken tesadüf edilen ve şüp - hesiz erkâm aliyci emanetçede çirkinliği | mundarlığı lastik buyürulan yıkık dükkân enkazı da bu rakkama dahli mldir? FELEK TIBBİ BAHİ BİZDE IABAB <T VE METKİİ Necati Bi lan antliyat iünksebetile Gazcte sütunlarında her vesile ile (h: gibi bir hissin tesiri di bu münakaşatın güzete sütunla- | tında uluorta devamına sebebiyet verdi. Evveli şurasını - arzedeyim kik fenni hususatn münakaşesi / gazete sürunlarında değil akademide olur. Kısa bir zaman zarhında — Türk etibbasının — gösterdikleri — muvaffa kıyetleri takdir. edebilmek için mu- kayeseli / staristiklerimize asthi — bir göz gezdirmek külidir. Yalnız teessür- le arzederlin ki, son — zamanlarda pedense parlak muvaffakizetleri ihmtl edilen Türk etibbasının her vesilede nabak yere tahtiye edilmesi, hatta bunda onlardan hesap sörabilecek kadar ileri gidilmesi mutat . oldu Bu taarruz, bazen akıl ve mantık hududunu da aşarak gayrı şuurl bir badde kadar ilerletildi Pek çok bir zaman evel bir has- tayı muayene ederek fenni kanastini, içtihadini söyleyen bir hekim bir zaman sonra İ0 hatta cinayetdle ediliyor. landolayı taahkümiyecine kadar tah Bir tabibin fenni kanası böm edildiği şimdiye kadar vaki değildir . Her kesin fen ve ilim idu dahilinde içtihadına hörmet az bir Tüzimei nezaket değil , icabatı meslekiye , batta dünyanın her tarafında kalde bükmüne girmiş bir usuldendir. Bir karşısında yapılan konsoltasyonların hükmünü de kesin kanaatından, O vak'a hakkındaki mü'dhızatından istifade et- ektir, Bu kanastların mutlakâ ittihar evnesi şart değildir. Ayni vak'a üzerinde muhtelif fikir ve kanaatların şiddede musademe ettiği pekçok - vakidir . Aile istediği Bir kanaate, buns müstenit hir teda- viye meyledebilir. Bugün herkesi işgal eden bir misali ele almak iste- rimt Masrif vekili Necati beyi pek çok zaman evel müsyene edenler- den birinin Apandisit teşhisi koydu- gunu, halbuki —diğer bir tabibin A- pandisit olmadığı kansatinde bulundu- Zunu nazan Gikkate alarak felâkette mesuliyeti olmadığını kabul - eden abibe hücum edilmesi hiç te doğru değildir. Burada hastanın © veya şu tabibe itimat ederek hareket etmesi mevzuü bahs olabilir. Dünyanın her tarafında bu vakidir. Birer vesile ile İagiliz kralından bahsedilyor. Bögün tahak- kuk eziği — veçlile kralın hastalığı fevkalâde basit olduğu halde muhte- Tf millerlere mensup; etibbanın yap- tığı konsoltasyonlarda ne itrihar, node vaktiyle isaberli birteşhir. vaz'edilmemiş, buk ihastada birAnfizen olduğu neden uk ermiştir.Bizde esasen hası talar ameliyattarı bahsetmiş tarafa daba çok meylederler ? Huna hergün şahit oluyuruz. Bir © fen veilme isti- nat eden kanastından dolayı değti, yanlış icraatından, gayrı fenni hare- katından dolayı tetiham edilebilir. Bizde İse, bilmem ne sebeple, ne altında — daima vaz'iyet tahlil —ve terkik edilmeden mütalaa — yürütmek, — karşısındakinin izzeti nefsine börmet ermemek, na - etihbaye tevcih edilen kaksız isnadat beni bir kaç söz söylemeye sevketri. Bazı ctibbanın gelişi güzel mutaaları hak yere yapılan bir gizmin efkânı gmümiye Üzerinde, Tn ve - irfanı a vnü hesabına ne inikâslar yapaca Harıçte Neler Oluyor? _îAltm ve mücevher kuyusu içinden göz kamaştıran muazzam bir servet meydana KUVUDA GENÇ ı(n l(E' l LEI“NDDI YIĞINLAR DA VAR! çıktı fını düşünmeden uluorta “bünsafane Mmütalaa serdetmek adets bir. usul haline girdi. Bu Itübaliliği burada teesslirle arzederim ki, en ziyade memleketin en yüksek sınılına men- sop, ilmü irfanı, aklü iz'anı — yüksek olanlar gösteriyorlar. Bugün bu ha - reketleriyle ne kasdettiklerini anla yamayorum. Onlara düşen — vazife, ince bir terkikten sonra - bitarafane münsifane bir vaz'iyer almaktır. Türk hey'eti sıhhiyesi hatasız olduğumu iddia etmiyor. Onlardan afdilenmiyor. Yaptığı- 'nan het vakit hesabını vermeye amâdedir. Esasen tababette yalnız muvaffukiye *dinden behseden tabip ne kadar za- vallıdır. “Au malheur au medecin Çüi ne declare Gni sont triomphes, Aapandisitinde buz kesesi tathi - kindan sonra kamının mühim bir e olan bir genç kızın şhur Profes Doöyen ) aleyhine açtığı davada bile tababet gene şerefli mevküni muhafaza eci. Çünkü ttpik edilen tedavinin temin etiği muvaffakiyette Bünyenin en mühim bir rol ovnamakla olduğu tababette — varidi hatır olabilir? Va dam ki, vak'a çok ağır ve edilen tedbirlerin de gaym müessir kalması ihtimali — vardır, müdahale edilm 4 daha doğru değil midir? Nurnonun — başından geçen . bir yak'a buna hakimane bir cavap ola- bilir. Bir kontesin çocuğu Dilteriden hastalanır. Ecibba kosoltasy ında mü- dahelenin büyük bir muvaffukiyet veremiyeceğine kani olarak müdahe- leden sarfı nazar edildiğini kontese tebliğ ederler. Bu tebliğden müte essir olan Kontes müdahele edilme- diği taktirde akıbecin meş'um oldu- ğunu nazarı dikkate alarak müdahe lenin ne nispette müessir olabilece- gini sormuş, ©, 1 cevabini. alınca hemen müdahele İcrasında ısrar ex miş ve yapılan müdahelede hasta ds kurtulmuştur. Çocuğun kurtuldu- Kundan memnun “olan Nuruno de- miştir ki “yalnız bir şeyemüteessirim, © da V1 ihtimalin bile muvalfakiyet için mühim - olabileceğinin etibbaya tabip olmayan biri tarafından İhtar edilmiş olmasıdır!..., tedavisini sa, ilaya çalışmak mecburiyerii dedir. 'işte, Ankaradaki: meslekdaşla” tumız bu vazifeyi bu fedakârlıkla ifa etmişlerdir. Biz etibba vazitede Kant düstur larma tevliki hareket etmek lüzumu- nu dediği gibi ademi muvaflakıyet ihtimali kuyvetli dahi olsa, onun şıh. siyeti üzerinde olacak gi tesirinden korkmayarak ifs etmenin şerefli bir vazile — olduğunu — taktir - ediyoruz. "Türk etihbasımdan kesap — sorant: telkin etmeye çalışını leket tababeri için bir vazile old günu taktir ediyoruz. Bu tahassul edinceye kadar serbessiniz. -Sizden itimal ve hürmet dilenecek değiliz Siz bunu kendiliğinizden vereci niz. Tüdk edbbasının, sık sık oğraştığınız. bu. vatandaşlarım timat mevkilerine hürmet borcunuz- dür, Bu anlann şahısları için de olmasa memleketin ilim — ve irlanı nimına yapmağa — mecbur — olacağınız — hir yazifedir . Eğer bizlerle sık temasa Telefonda Klüpten — çıkınca mösyö Maruyla biraz dolaşum. Her Zan mahzun — ve suratlı olmasına rağmen, sevimli bir adamdır. Postanenin — önüne | geldiğimiz zaman — Müsaada edoermisi dedim... telefonla konuşa Bu sözüm üzerine iliklerine kadar ürperdi. Avdet ettiğim zaman onu bütün bütün mah- zun ve sinirli buldum. Yolumuza devam ederken anlattı: «Karım Luiz ve oğlum Marsel ile sonhaharı Marsil- yadan üç saat öteleki köşkü- müzde rmeye karar ver- dik. İhtiyar lııaııuq,ıı Nanet işimizi görü izi pişir- ecekti. 'ıV(llg gülı tüfek ıvllî'ıı— ııııı.ıla bütün gün karım ve oğlumla beraber tenhâ kırlar- da dolaşıyordum. Bir .ıl(şnm iş ı'ıku Parise gilmem Vüzım — geldi . Karım Dilidi ki : « Ben burd> kalırım. | Nwet ki Ü öder'er. Merak ede- cek bir şey yok . MWW gelirseniz , o vakit biz de sizi hafta- İarca tegal edecek kadar mühim hatta daha daha mühim mevzular bulabi- lirsiniz » Mütevazı Türk etibbasının kiymetini ö vakit taktir etme finı gösterecek , belki kal mesmüat veyâ şüphe üzerine müesses olan haksız Mmüralaaları, vicdanmız- daki azapları zadif “edeceksiniz .. Biz bir memlekette ilim ve fen adamlarinı “İdham - ederken - büyük bir hassasiyet bekleriz. Maalesef bu hassasiyeti görmemekle — ne kadar müteessiriz |. Efendiler , siz üzerinde bulun- duğunuz dalh- kesiyorsunuz ! Operatör M . Kemal Asırlarca gizli bir —ı:ıwL hu günlerde 'mıııhl Amerikada Yukatanda mey na çıkarılmıştır. Kızmet milyon lımva yakın ve altın- elmas kehribar v.s. den ibaret olan bu hazinenin şimdiye Kadar keşfedilmemesi şavanı hayrettir. Mücevherin bulunduğu ma. hal Chichen-İtza namında ve 1500 sane evel Maya İmpera- torluğun merkezi hükümetinde idi. Bu İmperatorluk” ahalisi kukulkan isminde bir Allaha hdu ebiyorlardı. rıkada, belki de dünya- da ıııııs.ılı olma! num kenarında bedi var, ' Bir uç nliği 150 ayaktan Mayalar çit mur - İlabi. olan yalvararak kuüyunun etrabi foplanırlardı. Bu dualara cevap ı_ıı.uaL ağmur, bazen gecikin- p, kaymetli ne var ise kuyu- va atilırdi. Sankı bü . yetmi yormuş gibı kuyuya almak için memleketin en güzel genç kızları da ayrılıyordu . Kurak senelerde 14 ile 20 yaş arasın da yüzlerce güzel kızın kuyü- ya atıldığı vakıdır . Sekiz yüz sene devam eden bu (feci adet, kuyuyu mücevher ve kız ke- mikleri ile doldurmuştur Kayunun dibindeki hazineye | bu uzun zamanlâ ı da doküm- sına bir sebup te derin- Kuktu!kanna etti . Nihayet bir gün genç bir kızın kafa tasımı bulunca, bize ümit geldi. Kazmakta devam — ettik . Doksan — kadar kız iskeleti cıkardıktan sonra, tulumbanın - kovaları — işlemez oldu . Floridada çalışan bir Yunanlı sünger — dalğıcı — ge tirttim — ve ikimiz de kuyunun dibine indik - Evel taştan heykeller bulduk ve ipler ile bağlayarak vinç, ile- yukarı çektik. Şimdi daha rabal araya' bildik ve bir çok altın para, yü kâseler, ta- bakalar v.s. lopladık Kovalar dolusu küçük kehribar In—yL ler; küp&ler yo boncuklar bul. dük. Bunlar bü gün Harvard ümversitnin müzede muhafaza edilmektedir. Eminim ki biz Tan İstanbul liseler mübeyaat komisyonundan: İstanbul leyli lise ve orta ve eplerinin beş ay- lık ihtiyacları olaıı şekerleri ile *Kabataş, - İstan- mden mada ekmek- leri Kânumnusaninin 20nci pa- zar günü saat on altıda ihalesi iera kılınmak üzre kapalı zarf usülü ile münakasaya konul- muştur. Taliplerinin şeraiti an- lamak üzke komisyon kitabe- tine müracaatları bir genç ara- Kuyuyu keşfeden Mr. anlatıyor : Kuyu- uzun kablolu 'hampson un — kenarına n Aelküülü nıyor: 'Türkçe ve Almancaya lavıkile va- kıf ve küvvetli fenni tercüme yapa: bileçek bir gence ihtiyaç vardır. Taş- a " n d0 e gaanlmey © S e e dolu idi ve günlerce öyle deyam Muharriri : Şarl Foley attim . Fakat içim Hareket rahat değildi . Trende göz yummadım. Gelir gelmez he men Lelefona sarıldım . —Âllo! geceyi rahat ge mi Luiz ? Korkmadın ya — Bi korktum .— Dahiş doğrusu Nanet korkktu. Ama merak etme. güya bahçedi ayak sesleri duymuş... Balçı vanı kaldırdık , köpeklri kuy verdik, bir şeyler bular Eğr vakıt bülürsan telefon et olmaz mi İçim rahat etmedi. rar telefon ettim. Çok geç vap aldım? — Allo | Allo ! Luiz. Ne var? — Şimdi bir çocuk geldi , Bahçıvana bir mektup gelirdi, nesi ağır hastaymış, oğlunu stiyormuş. Adam deli oldu, itti. Arkasından kapıyı Bunun geç işlerin iyi m ? Neredesin — Uyuyorlar... Marsel sana bansuvar diyor. Dinle. Bonsuvar — babarığım . Bonsuvar. — Bonsuvar oğlum. yemek yiyeyim, gene totefon e iu.ılıııı Yömnek - yiyer dim, İçimde garip bir sıkıntı vardı... Bir saat sonra tekra telefonu açtım. Uzun — bir müddet cevap çıkmadı . «Allo! Luiz allo!.. » Neden sonra karımın — sesi duyuldıı: «Allo!. Korkuyorum. Tü- fek nıoırlandı yok. Balıçıvanı mahsus uzaklaştırdılar ğgaliba.. Aklım yerinden oynayacak Dur bakayım. baliçede avak sesleri duyuyorum .» Gözlerim yerinden oynadı. «Luiz söyle ne düruyorsun?u der baykirivor ... kudurmuş gibi haykırıyorlar... koşuyorlar.., uzaklaştı Sllğ- talar... bahçede ayak - sesleri var... Eve doğru vaklaşıyorlar. — Konuş Luiz ... susma . Delli olacağım. Bir şey duyu- yor musun ? Bir şey duymayorum ha !.. duyuyorum . Pancur- lardan birisini ” zorlıyorlar, » .. çildi ... Bir cam kırıl- rkuyorum Haykırmaya başladım : « Marsilyaya telefon et . polisa, jandarmaya haber ver. — yötişeme hem be- nim aklım başımda ni ? — Gürültü et .. Ve yahut ta ç .. Evet, çocuğuno al ve kaç. — Kaçamayacağını, Bacak- Terdivenlöri ora geldiler'. “Yavrum ... İmdat ! Can- kurtaran yok mu? Boğuk bir feryat, devrilen şyaların gürültüsünü duydum nra ses seda kesildi.. Baynimin — kafa - lasımd fışkırdığım hissettim, olduğur yere düşmüşüm. Vak'anın — tafsilatını — üğren- mek - isterseniz leri oku yunuz. Karımmı, oğlumu ; hi metimi katlettiler, ve ben b; facıaya kuloklarımla — şahit o!