4 Ocak 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K ha 9. DA H ye ASRIN ÜMDESİ “MİLLİYET.TİR. $ KÂNUNUEVEL 1929 BU GÜNKÜ HAVA ğ — Dün en çok hararet 16 en az 11 | idi. Bügün hava lodos ve - bulutlu olacaktır. FIKRA Zenginlik mes'elesi Zengin olmak, rahat yaşamak — beşeriyettin başlıca gayelerinden Ö ve arzularından biridir . Fakat — görüyorum ki zenginlik mes'ele- — sinde bizim pek yanlış bir na- — zariyemiz var. Biz istiyoruçki ',_çabucuk zenkin olalım. Her yeni Dir iş tutan, ticari bir müessesenin ' başına geçen ne yapıp yapıp “iki gün içinde servet sahibi olmak için çalışıyor. Kısa za- manda çok para : bu, servet ilmi noktai nazarından çok sa- kat ve çok sakim bir nazariyedir. y Saltanat idaresi zamanında — cktisat ve ticaret işlerinden pek uzak kalmıştık. Umumi harp ise DÜJÜNDÜKLERİMİZ: TÜRKÇEDİR Köşe minderine yaslanip çu- buğunu tüttüren köhne Osmanlı. ülkesi, cahil Osmanlı, tarihe karıştı. Bu günkü - Türkiye ile Yangın nasıl söner? ' Büyük binalarda, sinema ve tiyatrolarda yangın söndürme vasıtalar 1 bulunacak -Gazeteler- bu Türkün eski li ve eski osmanlı ülkesile alâkası yoktur. Osmanlı devleti cahildi, tembel- di, idaresizdi. Halkı bu cehale- tinin zincirine raptetmişti. İdra- ki pasli bir inueesisenin bağla- rına hapsedilen halk benliğini kaybetmişti . İnkilap, kudretli bir devletin efradına benliğini kazandırdı. Türkiye ve Türk meydana çıktı. Azimli, imatlı mefkure sahibi türkün irfanına hizmet büyük rehakâr inkılabın vazifesiydi.Türk Arapça öğren- memişti.Öğrenemezdi.Buna lüzum da yoktu. İnkılap Türke hayat veren elini uzattı,Arap harlarını avucunda yuğurdu, sonra silip” attı. O harfler aslına avdet etti. ve Türk, dilini öğrenmek için Türk harflerine koştu. Bu gün okuyup yazdığımız harfler yeni değildir . Türkün bu güne kadar harfi yoktu ki, bu günkü harfler yeni Si K e İ A gn panayır yerinde Muharriri: Alfons Seşee - (*) Niste — panayır © kurülmuştu. Mosena —meydanı, * Mah-Mahon rıhtımı barakalarla doluydu. Do- laşıyordum. i Dött ayaklı bir - iskemlede oturan bir maskara, çığırtkanlık ediyordu. Gecenin berrak ve yıl- dızlı olmasına tağmen, şemsiye açmıştı. Yaklaştım. Diyordu ki: Geliniz, — giriniz, — esrarengiz. yağmuru görünüz. Geliniz. görü- nüz. İliklerinize kadar ıslahdığınız halde kav gibi ku ru kala- caksınız. Geliniz. giriniz esraren- giz yağmuru görünüz. ğ İçeri girmek iki — meteliktir. girdim. kendimi sık bir ormanda buldum. İnsan boğuluyordu. Biri: Hava fırtınalı; dedi. - Diger biri ilave etti: kükürt sıkişiyorduk. Kadınlar feryatlarla can kurtaran istiyor- lardı. kendilerinden — geç- mişler, haykırıyorlardı: “Yetişirl. Artık yetişirl,, Dört tarafımizdan mengencye Kadınlar, canhiraş Etrafta halk gülmekten- kir- hiyordu. Harici her türlü şuura laka- j B::Şî::::':î h"'"î';nd'khıî olsun. Türk halaskârının saye- —NEe yapıyorsun canıma; ortalığı suya boğdun ? : kokuyor, — şeytanin — gazebine A îbııt numunelse:rg;::er'diwuırp sinde yeni harfe kavuştu . Ka- —Ne yaparsın beyim; baksana tutuşan tutuşanal. Ugf'lî;'î(:â;g'w'— yıttım; Yalnız vucudumun - her 4 " vuşuncaya kadar harfleri yeniy- ' a z issedi- — esnasında hokkabazlıkla para N çUŞ bir kaç altını kat kat kâada olan Fransız askert nakliyatını tehdit Uzakta bir uğultu, mavi bir an biraz daha sıkıştığını hissedi /— yapan, zengin olan kaç kişi di , Bugun artık yeni harfimiz . sarıp ahırın derunündeki kova- Askeri bahis eder ve bozar. iviçaç... Şimşek, bir : yerde, bir yordum.Kulaklarım uğulduyordu, — b yoktur . * Sadece harflerimiz, FRANSIZ BÜYÜK-SAHRA d li KOĞ O :::b;:::î"e""' ';"' şn:ı'. ı:ı.î alfebemiz, gramerimiz vardır . | Ya saklamış. Kâat tiryakisi DEMİR YOLU ' Çünkü zamanımızın (denizaltı, de- | şeyleri tuz buz ediyor.. Yağmur içinde cehennem gibi bir âteş e ğmbirraz Millet mektepleri müdavimle- | manda da kâatları yerkek B cp arakanı şökündekt aPi AYYE SS YT gibi) yeni deniz |: Çabraklarda damlalanıyor. yanıyordu; kanım — gözlerimden h dbi SA EE DA OA mişlerdir. Bu derslerden bazılarımız bi- lmem niçin mütenebbih olmak — istemiyorlar? ... Geçen gün ev için öte beri almağa çıkmıştım. Bir Türk mağazasına uğradım. Verilen — fiatlar fahişe benziyordu. Ora - | dan çıktım, biraz ötedeki mu - — sevi girdim. Fiatlarda yüzde on beş, hatta bazılarında yirmı kadar bir fark görmiyeyim mi? Mecburen museviden alış veriş şüdur: Oradâ mağaza açan Türk, ni- ' hayet bir sene zarfında koydu- gü sermayenin birkaç yüz — colan musevi servetmni tedricen — yapacaktır. Böyle emin esaslara iptina den zenginlikler hic bir zaman sarsılmaz. Halbuki fazla tamaa, ... — İstanbuldaki Karamanlı bak- kallardan olsun ibret almalı — değilmiyiz? Bunlar vaktile Ka- Tyamandan gelip işe çıraklıkla başlayarak tedricen işi büyüt- |müşlermiş. Yaptıkları, uzun sene lerin çâlışma çabalama mahsu- |lüdür, beşer, onar paralık kaza- — açların terakümüdür. İşte böyle servetleri değme buhran, değme sarsıntı- yıkamaz. — Tacirlermize. esnaflarımıza, kâr, ve kisip peşinde koşan her Türk müteşebbisine tavsiyem Mf > * zz — — Zengie olmak için aman acele etmiyelim. — Bu - işlerde sabır ye teenmni her yerden Ziya- ri yeni harflere değil, Türkçeye çalışıyorlar. Arap harflerile bin bir türlü şekle giren, bin bir şive alan Türkçeyi doğru ve pürüzsüz okuyup yazmaya çalı- şıyorlar. Öğrenmeğe çalıştığımız, oku- yüp yazdığımız yeni harfler deyil Türkçedir. FELEK KEDİLER GİBİ amelesi şubat ayında olmuş. bu aylarda çoğalıyor, kedilerde bir Şehr var, bir « Terkos » su şirketi Şirket su vermiyor, halk su Emanet emrediyor, ve her biri oldukları yerde duruyorlar. Bu muvazene parlaktır. ÇOCUĞUN SUALİ ? -- Baba gazozun kimisi açı- lınca köpürüyor, kimisi köpür- müyor, neden ? -- Şişe çok sallanırsa köpü- rür ! -- Biz hergün tramvayda sallanıyoruz ama hiç köpürmü - yoruz ! > Manda mı? Altın madeni mi? Çatalca köylerinden birinde tühaf bir vak'a olmuş; Halil ağa isminde bir köylünün kâat yemeye alışmış bir. mandası “varmış. — (Kırtasiye - meraklısı olduğuna göre yaşlı bir şey Bu nasıl işk??._.Suzanın ya- p o da yanlıyacak, hiç a kendine. münasip bir haftalık . bağlatacaktı. Cemalin indinde Suzan bunu yapmağa ecburdu. İcabinda evi soyar, aha da lâzımgelirse herifi de jni de temizleyi verir, lur biterdi. Sürünmek canına k demişti. Bu-eziyetli yaşa- ma: ı ele geçirdikten sonra da, bunu haftalığa- bağlıyacak, - geriye dönecekti. SR En azı, haftada on lira umu- yordu. Bu iratla gül gibi ya- şıyacak, o kahveden bu kah- veye, o meyhaneden bu mey- haneye dolaşacak, - kumarını oynayacak, esrarını, — içecek, Alel'amum izdivaç kareketleri var, bir de bizler yani halk var. istiyor Emanet te- şirkete çıkışı- olmalı) Halil ağa biriktirdiği kopukluktan - kurtulup - kalan- altınları da işkembesine indi- rmiş. Halil ağa işin farkına varınca yatağı mandanın ardı- na sermiş ve bir müddet intizardan sonra altınları der- deste başlamış yalnız üç tanesi halâ meydanda olmadığından Halil ağa yeni maden dama- rından ayrılamamaktadır. Altın yumurtalı tavuk diye bir efsane vardı, zeman — altın tezekli manda hakikatini yarattı. Do- grusu Halil ağanm mandası yine iyi hayvanmış ki yuttu - böyle hazmı güç bir şey yu- ttuktan sonra ardında kimseyi dolaştırmaz, teper. #EÇRİYAT HAYATI Resimli muhit Ahmet Cevat B. arkadaşımız mı atmaktadır. Ayda bir defa çıkan bu nefis mecmuanın mün- dericatı cidden vahdet içinde bir tenevvu göstermektedir. Hi- kâye, tiyatro, şiir, hatırat, kadı- nlara, ev hayatına ait malümat, ilmi bahisler bu güzel ve itinalı mecmuaya herkes için ihtiyaca uyan bir nefise namı veritebilir. Muhitin bu defa çıkan nüshası büyük Gaziye, Başvekile ait hatıraları, bazı şiirlerle müta - addit “hikâyeleri, — yazımızın | tarihine ait ilmt malümatı cami- dir. Büyük bir gayret ve feda- kârlıkla neşredilen - bu güzel mecmuayı tebrik, muvaffakıyet- inin, devamını temenni ederiz. lini yutmuş ispinoz gibi dü- şünmeyle mi dağıtacaksın? gene dalgada mısın yoksa?. Cemal , derdini arkadaşın- dan gizlemişti. Ne olur ne ot- maz ihtiyat ediyordu. Belki iş cinayete kadar varırsa, kendi- sini/ele verecek bir sırdaş bü- lundurmaktan çekinmişti. Se- sini çıkarmadı. Fakat Hamdı bir daha israr edince artık kettimluğunu muhafaza ede- medi. Birazda , derdine orlak edinmek ihtiyacını duyüyordüu. — Ah, canına yandığım! müstemlekelerile Afrikâ” garbındaki müstemlekelerini birleştiröcek ve Bü- yük Sahrayı kesip geçecek şolan mu- azzam demir yolu ağları Ön yıl sonra bitecektir. Bu demir yolu* yalnız Francız teknik ve dehağıfım “ parlak bir eseri " olarak - kalmıyoör; 'aynı Za- manda cinsi beşerin muazzam mu- vaffakıyetlerinden birisini teşkil edi- yor. Bu muazzam teşebbüs, cihânın bir hadisesidir. Onun askeri ve siyasi ehemiyeti ise bilhassa mühimdir. Bu teşebbüs aynızamanda- Fransa Fransız müstemlekleri, Büyük - sahra denilen, ve onları bir düşman - cöl denizi ile çepçevre sarmış olan -bir demir yolları bu ateşli kuny,denizin- den geçerek simaldeki Fıraysız Afri- kasını garpdekine birleştirmekle- her ikisi üzerindeki Fıransız hakimiyetini de kuvvetlendirmiş - oluyog; çünkü saya mümkün olacaktır. Bu demir yolu sayesinde, Fransanın «Büyük Fransız Afrikası» ndaki nüfuzu ku- vetlenecektir. z Bu mühim teşebbüsün en mühim noktası ise Fransanın bir harp yap- ması düşünülünce canlanır. Malüm- dur ki Cihan Harbinde Fransızlar ve müttefikleri gayet müsait bir vaziyette idiler, onlar, cihanım deniz- lerine hâkim olduklarından garbi Afrikadan asker getirmekte Fransız- lar güçlük çekmemişlerdi. Halbuki gelecek bir harpta Fransa - yalnız başına kalacak olursa acaba vâziyeti bu hususta (gene müsait ölur mu? Tabiüdir ki hayır. Deniz 'küvvetleri Fransaninkinden daha zaifolân bir ,devlet bile, gine körfezi; '" Atlantik koca Denizi ve Akdenizden''geçecek aptesane mandalı sandın galiba. Bu kafadır, anam babam, tuz kabağı değil. Daha senin aklı- nın eremiyeceği neler var ki apçet hisabivle tutarını, - bir çırpıda — söyleyiveririm , ” evel Allah ! Sen hele de /bakalım da , anlayıp anlamadığımın sonra farkında olursun.. Enayi pilâkisi ! — Darılma, vahul! — Darılmadım.. Hadi: öt! — Senin anlayacağı kardaşımı arıyorüm. — Ayl! senin kız kât laşın mı “silahları karşısında bu - gibi uzun de- niz yolları üzerinde pürüzsüz bit em- niyet kurmak mümkün değildir. Binâaenaleyh bu- demir yolu ağı, Avrupa Fransasının dahi siyast ve askeri emniyetini arttırmak - itibarile gerek Fransa ve gerekşe diğer Avru- pa devletleri için manasız değildir. Bu demir yolu olmayınca, Senegal, Gine V. S. gibi garbi Afrikadaki müstemlikelerden celbedilecek renkli birlikler evvelemirde Gine körfezi kıyılarında Dakar ve Senluvi (Sainl- haftalarca demir — yolü — seyahatı yaparak Marsilyaya - çıkarılacaklar. Hem de nasıl bir yoldan? En zaif demir yolu ağları, büyük Francız- Af- tikasının Bizi ağaclar koruyordu. Fakat birdenbire ormanın seyrek ağaçlı bir yerinden geçmek lâzım geldi; İptidat bir köprü sel gibi akan bir derenin üstune bacak germişti. Yağmura hükmeden barakanın sahibi haykırıyordu: Yürüyünüz yürüyünüz... z İki hamleyle köprüyü aştım, ağaçların altına sığındım. Ama bardaklardan boşanırcasına yağan -yağmur, iliklerime kadar işledi: ettim. PİL at rz fi y g için, halkın ruhunu ve maneviyatını Louis) limanlarında - topl: klar, Bu farkın sebep ve menşeti Yapılan pir lstatlsti_ğe nazaren| gunun — kısmı âzamını — ge yükselten bir propaganda Genbadır: s, nların p nn_aca' , Sağnak durdu. Sular, dallirdan ae bulda en çok e mu- | vermiş, ne mandalar var ki Müloadürki.” simali & Afakadaki ondan sonra — vapurlara - bindirilip TIYATRO damlıyordu. İlahi bir — serihliğe büründük. Islak kum kokusu etrafa yayıldı. ; Bitti. Çıkıyorlar. Elbiselerinde Gayri ihtiyart elimi şapkama ge- tam göbeğinden geçiyor. Garbi Afrikanın kara derili bütün Francız kavgacılarını daha çabuk Akdenizin Afrika limanlarında taşı- yolculuğu kalır ki bu kadarcık bir demir yolunun — Muhafazası da daha kolaydır. Sözün kısası, Büyük Sahra demir yolları bir harp balinde Fransaya şimalt ve garbi Afrikadaki bütün insan, hayvan, ziraat ve sanaat men- bâlarından istifade imkânını verecektir. 'Bu demir yollarını, masraf ederek yapmanın daha derin bir manâsı da vardır; Fransa, Avrupada İngilteresiz olarak ta bir harbe hazırlanıyor. Kime karşı? Bahtına him çıkarsa; Almanya mı, İtalya mı, belki de Ingiltere mi? yâni hazırlığı kuvvetlidir. Biz, cihanşumul bir ehemmiyeti olan bu demir yollarından okuyucu- larımızı — haberlemeği faydasız bul- madık. CİNOĞLU bu herif? Şakir bey isminde birirsi. - — Karıyı temelli mi tuttryor, yoksa bir- yere kapatmış da arada bir mi uğruyor? — Temelli. — Bu, geçmişine . yandığı- mın karısı hiç seni arayıp sor- mayor mu? Şimdiye kadar ben arayıp sormadim ki. “—Neden? Aranızda bir vaz- geçti mi vardı? tirip muayene edince, halk gül- mekten katıldı, Ogust dilini çıka- rıp selam verdi. ç Çıktım, gene dolaşmağa başla- iskeletler sarkıyordu. Bunlar sa- hici iskelet değlidi, fakat tıpkı iskelete benzeyen şeylerdi. İnsan kemikleri şeklinde ince çelikten yapılmiş kafesler tasavvur ediniz.. Bunlar ne işe yarar diye sor- düm. Bir genç kız cevap verdi: — “ Vucudu muhafaza eder. — Nediye?,, * Bu kafeslerden- birine girer- siniz; çelikler kemiklerinizi sıkar, vücudunuz — yuğrulur, çelikleşir, Ezilecek olursanız, hayatınıza hiç bir şey olmaz. — Ezildikten sonra ha? — Evet Eylenceli bir şey mi bu? İnsan çarpıntıya, heycana oğ- ruyor., - Yirmi santim — verdim. . -Bir garson beni çelik kafese soktu, Çelik bir mağfer şakaklarımı sıktı, kollarım çelik kapanlara - sıkıştı., bacaklarım çelikleşti. Ka- sıklarıma, karnıma,göğsüme - çelik çenberler -dolandı. Kımıldıyamı- * yordnm. Öte yanda garsonlar, daha başkalarına çelik kafesleri geçirmekle meşğuldüler. Bu işle- rini bitirdikten sonra açıldılar ve haykırdılar : * Felâkete — doğru maş marş! ,, ğ ğ Bi İlgE Ceb fışkıracaktı, dudaklarımdan fişkı- racaktı; damarlarım patlayacaktı; 'kemiklerim bin bir parça olala- ktı. Kendimi kaybettim. Uyandığım Zzaman - baktım, siyah kedim Kita,göğsümün üstü- ne çıkmış yatıyor. * Nakleden Selâmi İzzet SİNEMALAR — mislini elde etmeğe karar ver- | de öyle değil mi? — FELEK | tesli mania ile garpteki Fıransız | bir düşmanın bile tehlikeye koyacağı d Kadiköy Hale Tiyatrosı müştir. Diğer taraftan rakibi BİR WUADELE! müstemleklerinden — ayrılmıştır. - Bu | bir yoldu! - Halbuki Büyük - Sahra | hiç bir. yağmur alameti yok. GÜL HANIM Cuma ğünü saat 3 de. DARÜLBEDAYİ Tepe başı tıyatrosunda - bu ğün saat 15-30 da ve akşamı saat 21-30 da — aykırı .hırsa istinat ettirilen ser- | yor, hatta mukavelesini feshet- | tarafından neşredilmekte olan | bundan sonra Fasta çıkacak; bir- is- | Barradan da Marsil — yetler ise datma tehlikeye ma- | mek istiyor; Buna rağmen halk | resimli Mühit mecmuası her | yanı, Senegal ve Gineden getireceği ;; ;ı'(r ııî:ı îşörta ;aîjîkyîışın ğîî:: dim. Bu iki katlı bir atlı karın- R. U.R - Başdır, su istiyor, Şirket vermiyor, | | 4 . veni bir terakki adı- kara yüzlü askerlerle bastırmak Fran- a caya - benziyordu. İlk katından Yapma Adamlar 4 perde müterrecimi: Halit Fahri FERAH SİNEMADA Yolcu ilaveten Namus Ayrıca mükemmel - Varyete numaraları. Y R aF AĞ . Naşit bey temsilleri Bu guün Günduz ve akşâmi Gündüz(altun arayıcılar) 6& perde Gece ( yılan izi ) komedi 4 perde Raks - varyete - Üsküdar Orman muamelat memur- luğund. isad mvalinden oluş Kadıköy, Erenköy ve Kısıklı civarında mahfuz iki bin altmış yedi kil0 meşe kömüriyle elli yedi çeki elli kilo meşe hâtabı, on iki çeki ikiyüz yirmi beş kilo mahlüt hatap ve Üsküdar iske- lesinde kırk bir adet beş metre üçyüz yetmiş beş desimetre mikap Azman meşe kerestesi' 27 kânunu evel 928 tarihinden bilitibar yirmi gün müd- Öl;cıklmıi Üsküdar Orman muame- lııt menuduğuni müracaatla yevmi ihaleye müsadıf 15 kânunu sani 929 salı günü * saat on beşde Üsküdar Kazasındaki kömisyonda te'minat ak- çeletiyle hazır bulünmaları. Beyoğlu civarında tamamen düz 100 metro Arz ve 150 metro tulinde satılık ve ya kıralık z ARSA ARANIYOR | En yakın tramvay istasyonuna 10 dakikadan fazla bir mesafede olma- malıdır. Alâkadaranın Gatata Posta- nesi 90 numaralı kutu adresine tah- O yış, nasıl olsa, onu bir gün | torlar sırasına geçecekti. dedi; bu kafa ile dalga mi o- var? ŞU — Yok! Bizim moruk, peşin Bulış ŞERR daç Görüz Ğ le bir. cinayel işlemeğe Fakat bu parlak. emellerin | Jur ? Öyle biçimsiz bir işe'sar- — Var, yal —| evden - onu — tüydürdü, izini | B va mm'“"ıînı“smnde fion. K i Belki ablası bu | tehahhuku - geciktikçe geciki- sardım ki sorma. B — KEvli mi? kaybettik. Ben valla, ne yalan 'Sef _.V; kvyu ;e yeslğ haîwı" LlSeleP anlar da, kendisini | Yördu. onları lesri - elmenin — Ne- oldu'?” mantar mi — Değil. söyleyim, herhangi bir çeşme ŞD dol n EMEnan ü İ | olmaktan korurdu çaresine bakmaliydi. bastın? sen kolay kolay man- — Kız mı? yalağında kıkırdamış gitmiştir. dönerek — alçalıyordu. İki katın | | Mübayaat .komısyo— Tarzı hareketi qvelden tes- İşte bu gece, Cemal, döşe- değısivc geımezgi'n âka — 0 da değil. Di diyordum, meğerleyim yağlı arasında ezilecektik.. “nundanı ; t olunmuştu. Evi bulmağa | ğinin içinde gene bunu düşün- . Yok, bilâder.. öylesi değil: — Esnaf öyleyse. Nerede, | kuyruk- — vakalamış, Dünya Korku, pençesini. gırtlağıma Vefu örta mektebinin 1881 lira 21 mekçe idğ._Şerhetçi Hamdinin | - — Ya? ÜYEFEİ 'T Feridiyede, filan mı? - böyledir: Kimine hayhay, ki- d“lîdl'________ k“':mbfgîğ”g;mîü KA"':“; belki beşinci defa tekerrür eden — Sana ağnattıramam ki. — Değil, be! mine vayvay! Ben burada tü- ( Altons Seşe 1876 senesi, îıı:dı ihalesi iora kılınf:ık uî—î koırl — Ulan;- işte - şimdi. sana hak verdim: Sahiden -de anla- tün balığı gibi nargile dumanı içinde uyumağa. çabalayim, kânunu saninin 29 uncu günü Nant şehrinde doğdu. Fröydün palı zarf usülile münakasaya konul- ihtarina kızdı. yattığı yerden muştur. Taliplerinin şeraiti anlamak başını kaldırdı ve en galiz kü- — Hırboya bak be! Neden ağnattıramiyormuşuu? Herkes metçiyle hanımı çağırtacak, tek lafedecekti ; « Bana, ne koparsa - uçlan, fürleri savurdu. lâkaydane karşıladı. ” — Ulan, ne oluyorsun, Hamdı bu şütum silsilesini saloz anlayışı kıt enayimi? Ulan, iki yıl daha mekteple b... gü sıksay- dım hafız oliyordum. Sen. be- şılacak. gibi değil. “Evli mi. yok.. Kız miı, yok.. Sermave mi, Oda yok; ey nim surratıma bakıp da, göz- i cep aynası , burunum Hanım kuştüyü yastıkla yan gelip yatsın. İkimizde, halbuki bir ana duğurdu. — O senden büyük mü? nedir o halde? , Birinin aftosu. — Mabadî iddialarını o, 1904 de yazılariyle ortaya atmış, ruyaların, kâbusla- tın manasıza - heyecanlarını, kor: kularını- Şuursuzluğu- etüd etmis- | teminat akçelerile ve mahallen görülmek üzre mektep idaresine ve teklifnamelerin tevdii — için de müayyen müddetten üç saat — evel yüzde yedi buçuk nisbı tindeki HAŞ y

Bu sayıdan diğer sayfalar: