Yanınızda tir kavalye Gl - Taadığı zaman Holivudun o en güzel, en şık yerinin kapısma bile yaklaşmak bir cesaret me- seleseydi. Holden öteye geçmek iiçin. nız garson Size bakar. Orkide rengindeki halınm ortasında duran genç kız, bır Taya girmek için kendisinin bulduğu hileye pek © herkesin kanacağını sanmıyordu. Bunun la beraber bir deneyecekti. Garsonlar önce genç kızın soğuk soğuk rülen tuvaletlerin hususiyeti yoktu. Başgarson ona hiç bir alâka ve saygı göstermeksizin baktı. — Akşamlar hayrolsun ma- dam. — Akşamlar hayrolsun. — Evet, Mister Pol Zeyn ile piş m Geldi mi? şam öyle bir vaziyet yok. — Bekliyeceğim. Çünkü ge- lecek. Başgarson bir ara bu kızı geri çevirmeği düşündü. Fakat ya hakikaten Mister Zeyn'in bir tanıdığı ise.. Başgarson bu- nun artistlere resim imzalat “ mak meraklısı bir genç he - vesli olmasından korkuyordu. Bununla beraber itidali elden bırakmaksızın : — Bu yoldan madam.. diye Bir başka garson geldi. edersiniz ma - — Mister Zeyn gelinceye ka dar bir şey içmiyeceğim. ruşuyor, içerek şakalaşıyorlar- söğaiilrl film rejisörleri- sin, stüdyo sahiplerinin karı - larından bazıları çok . çirkindi. Fakat tzerlerindeki tuvaletler ilk bakışta gözlü alıyordu. Par makları mücevherlerle dolu di bu kadıların. 8 — KURUNun“İLAVESİ Şöhret ihtirası Bir kaç serbest örkök de olacağını düşünüyor ve bekli - yordu. Acaba Mister Zeyn hakika- ihtimal şöyle diyecekti: — Mükemmel, oh ne mü - kemmel. Hem güzel bir kızsın. Seni yeni filmlerimden birinde Bu usul herhalde genç kız- ları film sanayiine alabilecek bir adamı stüdyosunda görmeğe çalışmaktan iyi idi. Çünkü stüd sürmeden izdivaç teklif eder - di. O zaman bu genç kız: — Hayır Pol, olmaz. Yap - tığm iyiliklere teşekür ederim. Fakat mesleğimi izdivaca ka - rıştıramam. Diye bir cevap verirdi. seni yarattığım gibi mahvede- rim de.. Acaba bu vaziyette halk is- yan eder de protestoda bulu - nur muydu? Yahut da aşk ga - İp gelip kız onunla evlenerek Akdeniz kıyısında bir çiftliğe mi yerleşirlerdi. rektörüne nüfuz etmek istemiş” ti Lâkin muyaflak olmak im - kânsızdı. Bu adam © kismeyle ba kalabalıklaşıyordu, uka - randevu almadan görtişmezdi. rıdaki dans yerinden inenler de Ainelikağ bar gittikçe da'- tezgâh önüne yaklaşmaktaydı. Genç kız yalnız birinin ken- disine yaklaşmasını hâlâ bek - Tiyordu. Birden aklına bir şey geldi. fazla düşünürse, takdim edil - medik kimselerle görüşmenin burada imkânsız olduğuna o kadar fazla inanıyordu. Yanı başındaki separede o- turanlara garson güzel bir bif tek getirdi. Bifteğin ılık ve mu Elizabet beni dinle: Dünyayı ateşe verecek kıvıl- cım yok sende! incecik kizartılmış gevrek pa- tatesler görünüyordu. Kızın ye'si daha derinleşti. Yüreğinin ezginliği gittikçe ar- tıyordu. Fakat onunla kimse konuşmuyorşa, muhakkak o bi- — Mister Kley diye. hay - kırdı. a Kley dönerek: : zeterek kendilerine her selâm verene mukabele ederlerdi. Kız sordu: — Pol Zeny'i tanıyor musu- nuz? — Pol Zeyn'i tanıyor musu- burada mı şimdi? — Hayir. Fakât benimle bu- luşacağını söylediği halde or - tada yok. Yalnız başıma otur * mak rie tuhaf Şey... Acaba'o gelinceye kadar bana refakat eder misiniz? — Elbette. Kley, genç kızım masasina oturdu. — Ne içiyorsun? diye sordu. - Daha henüz bir şey iç - medim. Pol'ün gelmesini bek * Jiyordum. — Ben viski soda içiyorum. Fakat aktörün sıkıntılı bir hali vardı. Kız: — Neyiniz var, sıkilryor mu- sunuz? — Khc.an ok. Ben dai ma biraz canı sıkılan bir ada- mım? — Ah yanıma geldiniz de ne iyi ettiniz. İnsan yalnız başına garip bir hal alıyor.-Ben sizin oynadığınız her “filmi gördüm. Harikulâdesiniz. Fakat kim bi lir bu sözleri kaç yüz kere işit- mişsinizdir. Söylediklerim ba - şımızı ağrıtır. — Aslâ.. Ben hakkımda söy- lenen iyi sözlerden memnun 0- Turum. Çünkü bir marangoz, bir bahçıvan gibi hararetle ça- lışıyorum. Elbette mesaimin takdir edilmesini isterim. — Ben sizi bütün gece met- hedebilirim. Hele son filmde harika idiniz. Annem de beğem gmişti. Fakat annemin beğen - mesi mühim bir şeydir. Çünkü zor beğenen bir tabiatı vardır. Hele benim artist olmak he - vesim karşısında filmlerden nef ret eder. Buna rağmen beğem- di. — Ya, demek siz film artis- Aktör Kley hâlâ Birgül, > — Fakat sizin neyiniz var bu akşam? — Karım beni birakıp git - ti. Kız gülerek: — Fakat bu gibi şeyler Ho- livudda daima vaki olan şeyler dir değil mi? — Evet ama, behim vaziye- raber mütevazıane yulaik.. — Mister Kley.. Açlıktan bahsettiniz de, biraz acıkmış olduğumu hissettim. Acaba... Kley cevap vermedi. Dal - gn Bakıyotdu. Kendi elemli düşüncelerine © bağlı olduğu "belli idi, Kız biraz a ba bekli * yerek, onun işitmediğine kana at getirip bir daha söyledi: — Mister Kley.. Müthiş a - cıktım yahu.. Bu akşam bir iş çıktığı için acele ile yemek yiye medim. Ve Mister Pol 'ü gör mek için buraya gelmiştim. A- caba bir kızarmış et sandoviçi yiyebilir miyim? Kley bu defa hayretle ba » Şını çevirdi: — Ne? Dedi. Kızarmış et sandoviçi mi? Elbette. Fakat garsonu çiğiği için bir harekette bulunmamış- ti. Bir dakika dâha süküt için- de oturdular. Kley yeniden ken di kara sevdalı ( düşüncelerine dalmıştı. Kız da düşüncesiz de gildi. Gerçi kendisine vaadedilen sandoviçi düşünüyordu. Fakat gideceği, kimiz — Burası seniii gibi, dedi. Kalkâlım. Buradan -gide“ Tim. — Nereye? — Herhangi bir yere. Nere ye olursa olsun. Buradan çı * kalım. Kız şaşırmıştı. Bir kaç da kika evvel pek alâka göstermi yen adam şimdi neden değiş mişti. — Fakat ben bir şey yeme ihtiyacındayım, değdi. — Haydi gidelim. Evde ke şey war. Ya.. Demek evine götür” yordu bu adam. İşte bu, düş memesi lâzım gelen bir vazi ka, Kley büyük bir sinema yık dızı idi de... — Pek âlâ. dedi, gidelim. Kley'in otomobiline bindi,