er . 5 — KURUN 7 TEMMUZ 1935 GE Tarihin ve dedikodu dünyasrı- o nm meşhur Bikri Mustafası, bir © ikindi üstü “Kara Yorgi,, nin mey - hanesine postu sermişti. Halicin dar, dolambaçlı sokağında ki > belleri i palalr, boynuz bıyrklı yeni çerilerle azılı irsi başka ii meecikler örünmezdi. © Duvwi iie fi git © miş bıçak izleri, kan lekeleri var- dı, Koca Btikri, yıllanmış mahmur- a meyha ka- bi in ik açmışlar, baş dı. oturtı Bikri, akşam ezanına kadar , kim bilir kaç şişe devirmiş, kaç tezgâh başı yapmıştı. Gelenlerin dan kırıp omuz titreterek bir zil fıstınasile ortaya atıldılar. İ şakırtıları “ah?,, lar, “Vah!,, sında if n olam yiğitim, efeler © coşacak e .. Medet senden. *” Dedi. i, mahmuz yemiş bir soy radr. Tavanın tozlarını döken bir - arslan gükreyişile: — Yeter ülen imanı karalar! Diye haykırdı. Sazlar, darbu- bihi iri il a kalar şıp diye kesildi. Duvarda Bikrinin vi ii kat kat açı- larak uza Yay ocaktaki lir kızıl bir dumanlı tavanda kanlı dalgalanıyordu. Bikri, kimsenin racun kesme- sine vakit bırakmamak için Kara orginin yanında duruyor, hesap- lar görülüyordu. En sonra o çık- tı, O duvar senin bu bekl benim Azapkapısının yolunu tuttu. Kı - yıda kayıkçılar uyanmılardı Yel kenlerin altından gi vardı. Başını Havaya baktı. Nerde ise sabah o- luyordu. reçineli kü- alev taşıyor, gölgeler Eyüp yanından ıspanak, taze soğan yüklü eri de sökün etmeğe başlamı Unkapanı e kaş sına gerili Halat, daha kaldırıl - b m Yazan: Kadircan Kaflı Bölem:22 Ateş kayığını tutuşturur tutuşturmaz, biz kendimizi denize atarak oraya geçeceğiz ve kaçacağız... e a Enki bodur mer yalar ımdan doğru eğen Ne. emirde; ne ya” kın tepelerden ne de karşıki kıyılar- e çalışıyorlardı, Gö- ürde in yoktu amma, amiral Army öne demişti: cin gibidirler. Umma - albk yere ei verirler. Görün inme” diğğini İzi sanı tediği, gemisinin küreklrine bağlamaz, —— başaşağı o biraz önce Mi para ve gü” pm yüzle ii üç gönüllüyü di de ölüm korkusile ürkütüyor, böylelikle işi Mer noye mal olursa ol sun bitirmeleri için dürtüyordu- mamıştı. Ona ip atarak altı düz kayıklar para ile adam ayor- lardı. Bikri, birine atladı. Karşıya geçti, Silâhlığın arasındaki örme kesesinde beş para yoktu. ünkü konuşmayı hatırladı. Ka - rısı feracesinin eskidiğini söyle- miş, çocukların ayağında don kal- ei yana yakıla anlatmıştı. sırada babasının bir öğüdü bl geldi. Rahmetli ona: Sakm karnı aç, ieplek bı- rakma : sonra kötü olur. Bu düşünceler onu aydırdr. Burma sarıklı kavuğunu geriye it- ği pi bir bu- ü ek Çeş- me meydandaki idil doğrul du. Semi bütün kalantorları sabah beyti çatıyorlar, o çubuk, nargile içiyorlardı. zaktan Bikriyi hızlı hızlı ge- Tir e e Gi. mik Kürklerin a yakaları ka- ruldu. Oturuşlara ürkek bir talihi geldi. Mustafa uzun konuşmağa vakit bırakmadan Karakulağı ağzıma, kundakları parpar yanan piştov- larını ellerine aldı: — Kalkın ulan keratalar! Diye bağırdı. Herkes put de dineleişti Bikri, Etmeyda! da talim ettirircesine sürü karışık gülünç bölüğünü Onlar önde, Bikri arkada yürüye van esir zn vardılar. Bi- m kahraman tellâla: — Sat la şu benim kölele- e haykırdı. Aşure bölüğü, b epi belki Bikrinin bile, kendisi , bu satış işine şaşmış- lardır. Önce saka sa; birl akçelik bir armağanla belâyi sa- vuşturmak istediler, akat Bikri Mustafa bir, avu- cuna dökülen çil akçalara, bir de sattığı esirlerin kalabalığına ba - karak: — Neeee! Diye gükredi. Bu ka- dar ha!.. e olsun ucuza satm Külaytserikiidik e İlel daily! ar kerataları atarım Herifin şakası olmadığını her- kes bilirdi. Esirciler birer tarafa sokuldular. Zavallı esirler kesele- rine sarılarak kendi kendilerini satm almaktan başka kurtuluş yolu bulamadılar. D.A. —12— ATEŞ KAYIĞI... Kervan, boğazdan geçmeden ve görünmeden Preveze Körfezi ine girmiş- Loredano yığının burnundaki ufak bağladı. ili pes Sakar Ar mandonun yani Armando AN e biri ip tutuyor- du. Bu ipin diğer ucu en geride boş ayığın bariz bağlanmıştı. zi 'edano, arkadaşı en iii a — Ne lüzum yok sai — Şüp! m Hepsini biliyorum. Bu işi ilk defa olarak yapmıyor - kn em sana anlatmağa Nr yada iki korsan ge: erin ende yolunda bir Mısır kadır Avlonyada bir kalyonu it yim Niko ne zamandaberi bunu ediyordu. Kardeşini kurtarmı hangi yı yollardan gitmesi iğ pi ğini düşündi o zamana kadar Ml açıp da sormamıştı. Fakat şimdi bu işi ustasmn ağzından öğ - renmek kal da kaçırmak isteme di Loreşlano|., İzin, verin|. Armando işin nasıl yapı ılacağını tsm. Benim işim Halkinea ri - koyuna iğ da bitiyor. Fakat ne olur, ne olmaz, belki size yardım etmek ihtiyacı baş* göst terir. Venedik gemicileri geldikleri yol- dan tepeye doğru çıkmışlardı. ukarıya ru yü” eşit çeşit renklerle boyuyor, ufka ie. Çok geçmeden batacaktı, O zaman etraf kararacak ve baskıncılar da yo- la çıkacaklardı. Niko buraları o ka- dar iyi ezberlemiş, Halkineanın ye ge o kadar vb bellem mişti ki gözü palı olsa £ el gil zorluk çek - men o Side kti: u: m Kara arial göstermeden çekilip gitmek yok. Bu Bilmem yerlerde onu nereden bulacağız Elbet.. Size onu göstereceğim. Siz. “Gördük, artık gidebilirsin!,, de- medikçe yerimden kımıldanmıyaca ğ ME 2 Bite Böyle olmalı!» Dedi. Armando yapılacak işe dair Niko- ya yagi eri söylemek için Loreda" nodan n eti a ikizi anla! Armando söze başla, — Ateş kayığına bir şeyler koydu. Zumuzu gördün Ne eğ isim « lerini her halde — Bazılarını Di e, hepsi- ni değil. İyözetlirkün sen de at. Buraya kükürt, güherçele, a zift ve barut gibi yanıcı ve patlayı şeyler aldık. Böylece meli üstüne ye Ona kanca ataca - ve an ii a başlıya, ek evler le Kari ara Kartalı kii Eğ saniye çe aym ğız. ii Siz de beraber mi ya. ME — ek kayığı görüyor mu- tu! At yığnı utuşturur tutuş- turmaz biz kendimizi denize ak ol m /eçeceğiz ve Ni e? — Geriye, yle ise Memi b iyi bel- leyin... Yoksa ele get Loredano söze gti ; ? Kara Kari time SONA ele geçsek de yal, mam, Niko nede olsa, bu işlere eğil kafasile ve kazan: ıç için giren hir geni ti. Loredanonun son sözlerine sg çi kadar aklı yatmadı Armandoya du: — Eğer sizin atacağınız ka ra Kartaldaki Mini söküp aile vii anız ve bütün cağız. ç altına ve dümen girirtisine e mi hepsinden iyi — “Güç iş. Kadıköyü'nün aw Romanı! GA yeye kimse selâm vermiyor. Kimse © kaldırmı; nu dansa kaldırmıyor: dıkları e geliyorlar. asal mŞU ye yer ki aları mt Gerli nlar, 23 Tonun bir köşesin de çıplak bir sahada Sadi kalmış - lar. Gençleri en çok Mi nokta: i disi yk çi Ea bahsetmi: u kada; sapsarı lun- ki: “Hele beklesi il dı - o köyün kırtipil kopilleri ona ne oyun de — Sonra balo - sunda mesele patlak vermiş. Bedriye dursun, bu balo # © hikâyesi dura e hâdise daha olmuş. Malüm bo; ğın © Bölem: 6 : Safiye Erol farkma bile varmamış, o kadar dal- li iğ Yazan: Sa Yı m ve mahzunmuş ki... Önündeki bar- Orhan, kadınların nankörlüğünden ve | Burhana rastlamak korkusundan bir ıktan damla damla şarap içiyor - daima kendilerini bedbâht eden er -| yerlere gitmiyor. Fakat ae Ne muş, müzik dinle uş. P: ii tmiş” ea, şirk duruyormuş, Bur- han le arar Necdet: iv en manzara ile karşılaştnca erhal kaçmak ala b ri EO asılmışlar, tepişmede Necdetin paltosu zı olmuş. kasını, şalını selrde bırakar. | in dışarı fırlai Derken Burhan EN iken sa - edet, son zamanlarda, Bedriye He lona çıkmışlar. Fakat hayret! Bedri - na lâmbalar Mae gitmiş, çünkü Bedri; si görmemiş bile. Yalnız Burhan işi pi Bera kendi arkadaşlarına te in fon iş. Modadan ikisi İngiliz, ikisi e “ört genç avci İçi Bedriyeyi, dansla, sohbetle mükem mel eğlendirmişler. Kadıköylüler bis bütün kızmış. Meseleyi adeta bir mil. bileri rdr iddiasın- bul Ha ksör Rasim, rhanm na ap götüren garsonu geri çevirmi €ğe kalkmış. Or - mış. Çünkü ona a Gi ki: O ka. dını see sa kaldırırsan seni döveriz, a, kaderi İle rken şaş - kın mm başını sallıyor — Bunlar ne eler Ne rel diyor- du. — Bereket resmi bir balo idi. Ço - cuklar, klüp saygısı İle daha İleri gi - demediler. F: , ahi olsun, ; yorlar, onu yıldırâcağız: Mademki bi. zi bu kadar hakir gö biz de bu köyde barındırmayız. Alacağı ol- Sun. — Fırtma kepenkleri sarsıyor, rüz gâr ıslık çalarak aralıklardan UN - yor, önde camlarda şakli İşimi son yağ si ire Pen erin in - ki Le rüzgâr, Yi r şakır. tısı, sobanın oğultusu ve e bölün bun - lara katı öi bir saat tıkırtısı, — Oh. Bahacığım, ne ün! huzur, ne sü* Orhan elini ye üzerinden gesiraği alnma estane renk- li perçimleri geri ale Gözleri ka - palı düşünüyordu. Birdenbire doğ - > e şkına, bunlar hepsi sıhhatli, genç, güzel, zengin, ha- yatta her cihetçe parlak insanlar. Zorları nedir, neye m olamı - yorlar. Aşkta muvaffakıyetsizlik bü: tün diğer zaferlerin kıymetini hiçe mi indiriyor. İsan sevdiği gibi sevil - K mezse, dünya kendisine zindan mı 0“ > ki: “Gençlikte öyledir. ğu ilk ür bir küp için de turfanda leylâklar vardır. Bu de- kor aşkın zevkini de elemini de dev aynasında göstermek için birebirdir. B rım. Lokma ve hırka derdi malüm y& Bu patırdıda aşkın felsefesini yap “ mağa vakti Imiyor, anca tatbi katına yetişiyorum, o kıt kana * at. t bahti; için de baş” ka çare yok. Çok çalışmalı az düşün meli, istirahat ne gü * zellik v r bir vasıta t€ lâkki etmeli. Aşktan uluhiyet bekle yip de bu ca ince tahay ş re kalkarsak, bizde bu aşırı 2 sevmek ve incinmek istidadi yet, bu Tail ni halimiz haraptır. — ir