EĞLENCE © Bir Daha Öpmem ; Pansiyon sahibinin çirkin ol - | zünü sildi, Namıkın dudak do - duğu nisbette sevimsiz ve ab - dal bir kızı vardı. Bu iyo - nun bir odasma yerleşen Namık, günün birinde nasıl mi ise ol - du, bu kızı öptü siyon sahibi trafından görüldü. İriyarı, göbekli bir adam olan pansiyon sahibi, âdeta gözlerine uu. Bu çirkin, sevim- kız, ona nisbetle kat kat yakışıklı bir delikanlı tara - fından öpülsün!.. Olur şey de- gildi doğrusu!.. Adamcağız, büyük bir ümide kapıldı. Olur ya, bu delikanlı kı- zradan hoşlanmıştı işte!.. Gönül bahsinde, sırasına göre akıl ve aş, meğa, delikanlınm gönül heve « sinin geçmesine zaman bırakma- ğa gelmez Raşel ismindeki Yahudi kızı- nın MS Mo Kabağı olansa parası ği ie araştırmağa lü- zum görmedi. Bu kızı paralı bir adama a'dırabileceğini aklı kes - miyordu. Dolayısile, kızın mas - rafından kurtulması, kâfi dere - cede bir kârdı! kündurduğu yeri! İ Kız dışarı çıktıktan sönra, Mo- iz, ellerini uğuşturarak; Namika yaklaşi Bu sefa lâkırdıya na- sıl k geleceğini ta- sarliyordu. Namıka gelince, 'o, köşede durüyor, kizin babasının hiddetle kendisini payliyacağını sanıp, bu hiddeti nasıl yatıştıra - cağını araştırıyordu. Halbuki, pansiyon sahibi, bii de hiddet göstermedi. Hattâ | lışarak, delikanlıyı şaşırtan bir | pişkinlikle Sese — Bu yece, akşam yemeyini beraber serveri Nasil?.. Bu davetim hoşunuza yitti mi? amik, mütereddid bir tavır- la, mırıldandı: — Beni yemeğe mi davet edi- yy — Elbette ya, canim!.. Demin yordum sizi Kiper yozlerimle bi- « Sofra başında konuşalim bundan otesini !: Şim- diden soyleyin bana lâkin, ne - ye karar verdiniz? amık, o zaman kgk ktı. Bir öpücük sı bebile sikin sevimsiz, a bir Yahudi kızının kocası olmak, işine gelir işlerden değildi. Der - hal Nm bildirdi: e mi karar ee Kı- ZE daha öpmemeğe | Yenge, evine misafir gelen genç kızla delikanlının pi, ka- ranlığında baş başa verdikleri odaya ansızın giriyor ve elektrik düğ- mesini çevirirken, şöyle diyor: avrularım, vah!.. Sizi şimdiye kadar karanlıkta bı- ah, yı raktığıma üzüldüm doğrusu! Farketmesin, Diye | (isimin sokaklarınd: l ağzili obil, asili Hil mek. Erkek di- reksiyonda, kadın da onun yanın- da oturuyordu. Otomobil kullanmakta acemi olan erkek, iyor, bir sağa, bir sola kırıyor, bir ile- riye bir geriye sürüyor, otomobi- li bir türlü dört yol ağzı meydan- lıktan geçiremiyordu. Bu sırada karısı kendisine talimat veriyor, onun söyledikleri erkeği bir kat daha şaşırtıyordu. Bir aralık, alnından buram ter dökülen erkek, sıkın - dan bunalmış bir halde” soluya- Mesud, evini oda odâ veren yaşlıca bir kadının © pi M—, > tutmuyor. gençlik arzularını yenemiyo. laywsile borçlanıyor! Birkaç aydır boyuna söy” ev sahibi kadınn sabrı, Dil büsbütün tükendi ve geçen genç kiracısına ültimatomü 13 gençtir. Elie Şit para P i ir yekün — Delikanlı! Daha fa rak, yanındaki güzel kadına yal- vardı: rerek, aldığım ei, ile geçiniyorum. Delikanlı, yi salladı? -— Gevezelikten vaz geç, ku - um, da bana yardım et. Bili. yorsun ki, otomobil kullanmakta acemiyim. Bir kazaya sebeb ol- — Biliyorum, biliyo: adan, bu işteki ehliyetsizliği - — Eh; biliyorsan daha iy mi seyrüsefer memuruna çaktır - te. Ona göre hareket et , şu dört yol ağzından | üzmekten bir an evvel vaz kurtulalım! Peki, ne yapayım? — Ya birikmiş parayi veri hud'da a an evvel odayi vi evimden çi Mesu dun ağzı ben sana nasıl yardım edebilirim canım? Erkek, güzel kadının sualine şu a vererek yardım yolunu göre vardı. Ne mutlu ev sahibi i — Sey rüsefer memuruna g Ev m Nâzifeye; şöyle © süz, gülümse biraz > sözlerin vü çevirsin. za — mami Siz ne iyi kadı benim seen far Hazlstna her niz Böyle. Sizden bim e! halde! hiplerim, böyle sizin gibi 1 e , düşünen ba bir tee Kizma seslendi: kti. ra göğsündeki önlüğün ucuna si | Mademki Bedava! | ği İyilik etmekten hoşlanan bir ' doktorun fakir hastalarına beda- va baktığını yazan bir gazetede bu haberi ağ bir hasis, karı- sma seslendi: n, a bana.. Bir | Bir İngiliz karikatürü. Camb PA at kalıbı altına girerek İnumara yapan iki kişiden biri oyu Mun başlamasına beş dakika kala, direktöre inle mi evde unutmuşum. Halbuki şakır şakir mr ya-| nim için dah ü Si den birini deği ismi birde | Hanşisi Kârit?'©enera Fransız edibine en akademiye iliği için namzetliğinizi koymuyorsi nuz?. Edil, şu cevabi verm ye aza seçildiğimi araştıracak, bu ırma, birçok söze ve ya- zıya vesile teşkil edecek. i şimdi?. Hem girmek Gece rika iki saat! ra zile basarak nöbetçi albuki uyandıran müşteri, nane'i. İstediğini ortaya zy dağ - | Eczacı hiddetle soruyor: ti : , iğna göstermiş vaziyetteyim, he; — Böni gecenin bu saali” de kri sonsuz dedi kodu - ilg N bunun için mi uyandırdın? lara vesile vermiyor! d Müşteri, şöyle cevab » İki miz bu sonuncusu be- i i — Zarar yok, o halde kârlı değil mi?... yormuş. Haydi, çağıralım şunu. | ğıyor. Bu Fbml gidib almamıza müsaade eder misiniz. Bence öyle! sabah gelib alırım! Karısı, hayretle, kocasına dön- dü: » . o Ni i tar! — Biz Hasta değiliz ki şimdi! Karısı Çirkinmiş We Optamome sd Hasis kocasından şu cevabı Amerikada bir zenci, bir göz- ü dü önü durdu.. zi Cabirin cebitide daima elek - | İrdıt, kanaatindeyim. Çünlei, Hat e aliyi Zarar yok, canım! Madem trik feneri bulunurdu. Daima de- | ranlıkta çirkin kadın, güzel sa - BAN a ki e ei reçeteyi yap- tırma; eririz! e Ka mm m Akşamcının Biri! Her akşam Balıkpazarı ei - hanelerinden birinde toplana; birkaç akşamcıdan biri, bir “Bi şam meyhaneye ayak basınca et- rafma baktı, arkadaşlarını göre- medi, a ge akşamcı, garso - na 4 Bizim budala irem Aki hiçbiri güliedi “ itmiilii şu cevabı aldı: — Hayır!,, Bu akşam ilk ge - ri,,. karanlıkta! değil mi?.. Fakat, arkadası Sabir -her nedense buna şaştı ve sor - du: dsi alma bal ye Beyoğ- lunun göbeğinde oturuyorsun. E - vine giden yol sabahlara kadar $in ki ben ki İeştiğim bir kadma giderken, ce- İen sizsiniz! mekle gündüz de fener taşırdı, demiş olmıyalım. Tabii gecele - Bünda şaşılacak bir şey yok, !. Ne diye cebinde ,. Fakat, bilir - — Hovardalıkla fenerin alâ- sı ne? ece buluşmak üzere söz - imde mutlaka fener bulunma - nılır. Her randevü verdiğim ka - dınla buluştuğum sokak da ap - aydıknlık değil, ya.. Sabir, dudak büktü: — Bu düşüncen, bana mantıksızca bir iğ gibi sela doğrusu.. Halbuki meden az, çok reka eder - dim. Aydınlık sokakta olduğu kadar, karanlık sokakta buluştu- dınlar da vardı. Cebime fener koyduğumu ve karşılaşın- ca yüzlerine tuttuğumu, hiç mi hiç hağtırlamıyorum! — İnanırım! Zaten karını ilk gördüğüm gün, senin bir kadınla buluşmağa giderken cebinde e - lektrik feneri bulundurmak âde - tin olmadığını anlamıştım! öyle geliyordu. i Bu, biçimi aca yip bir âletti. Bilhassa zenciye Nihayet, merakını yenemiyen zenci, dükkâna girdi. Dükkân sahibine sordu: — Şu Ni v adı ne? Pek merak ettim Dükkâncı, a LE i EN Şöyle e a w Avrupada Kazak or! ler. nın taklitleri türemiş. Bö! Zenci, âlete uzün uzun baktık- | orkestra id me ş a — Buna “Optamometer,, der- tan ve bir hayli düşündükten son: | sinda konu 1. râ, mırıldandı ve ba 5 gelir terilerden biri, mutlaka bir garht söylememisi 1819? 'n de böyle acayip bir şey olduğundan korkuyordum işte!