his etmiş ve Allah'ın emrine ve Peygamberin hadisine ittiba' iderek zulme karşı harekete başlamış ve zalimlerle her türlü münasebetini kat' etmiştir. Büyük bir iman ve kuvvetli bir vahdet-i ma'neviye ile harekatı tanzim edip teşkilatı ikmal etmiş olan Anadolu ahalisi, her türlü hukuk-u mülkiye ve milliyesinin her türlü ihtimale karşı mahfuziyetini te'min idecek bir seviye-i *** ihraz etmiştir. Şimdiye kadar mukadderatımızı payitaht idare idiyor ve millet ve memleketimizi kurtaracak teşebbüsler Anadolu'dan değil hemen daima İstanbul'dan sudur idiyordu. Payitahtın bugün ma'ruz olduğu mehaliki nazar-ı itibara alan Anadolu şerait-i hazıra altında İstanbul'dan halas-ı ümit etmek imkanı olmadığını gördüğünden mevcudiyet-i umumiyemizle hukuk-u meşru'amızın müdafa'ası kendi uhdesine terettüb ettiğini takdir edip vazifesini ifaya başlamıştır. Bugün işte bu hizmet ve bu mahiyetle payitahta isal-ı selam eden umum Anadolu mevadd-ı atiyeyi İstanbul ahalisinin ıttıla'ına arzetmek vazifesiyle mütehassisdir: 1- Harekat-ı milliye müttehid ve muntazam teşkilata merbut olarak bütün Anadolu vilayetlerini ihtiva etmiş ve ta payitahtın kapısına kadar dayanmıştır! 2- Bu suretle cihan efkar-ı umumiye ve mahafil-i resmiyesi milletimizin hakk-ı hayata malik olduğunu ve hiçbir zaman esir olamayacağını idrak etmiş ve bu idraka müstenid kararını, harekat-ı milliyemize karşı tamamıyla bi-taraf ve hayırhah olacağını te'min etmekle izhar etmiştir. 3- Anadolu'da sakin olub her türlü hukuk-u meşru'alarının en mutlak bir emniyet içinde bulunduğunu gören bilcümle anasır-ı gayr-ı Müslime de amal-i milliyenin meşru'iyetine tamamıyla kani' olmuşlardır. 4- Anadolu'da ikamet veya seyahat eden tekmil ecnebiler de aynı kanaata mütehassis olarak mensub oldukları devletleri tenver etmekdedirler. 5- Binnetice gayrımeşru' olduğu bütün cihan nezdinde sabit olan Ferid Paşa kabinesinin bu memleketde hiçbir nokta-yı istinadı kalmamıştır. Bu hakikatleri payitaht ahalisine arz etmekle bahtiyar olan Anadolu bugün İstanbul'un da bir vazife-i milliyesi bulunduğu kanaatindedir. Ve bu vazifede payitahtın her tarafında teşkilat-ı milliye merakizi ihdas iderek maddeten ve ma'nen Anadolu harekat-ı milliyesine iltihak etmek ve bir baykuş edasıyla milletin mukadderatı üstünde durmakda olan hükümet-i hazırayı, artık bu milletin başından gitmeye her suretle davet etmekdir. Dünyada her milletin icra'atına tahammül ettiği bir hükümetin mes'uliyetinde müşterek add idileceğini mösyö Klemanso Ferid Paşa'ya tevdi' ettiği cevabi notada tasrih etmişti; idareyi sakıtanın mezalimine ancak muharebe sebebiyle tahammül etmiş olan bu millet eğer hükümet-i hazıranın mes'uliyet ve cinayetine hiçbir sebeb-i mücbir olmaksızın iştirak etmek istemiyorsa bu hükümete karşı olan hissiyatını artık izhar itmelidir! Eğer bu vazife bugün ifa edilmeyecek olursa yarın Ferid Paşa kabinesinin amal-i milliyemize mugayir olarak kabul idebileceği şerait-i sulhiye karşısında Avrupa'ya karşı hiçbir hakk-ı i'tirazınız kalmaz; o zaman bize cihan efkar-ı umumiyesi "vaktiyle bu hakk-ı i'tiraziyemizi neden kendi hükümetimize karşı isti'mal itmediniz?" diyecek ve bunu derken de herhalde pek haklı bir söz söylemiş olacakdır. Çünkü peygamber: "Kema tekunu en yüvella aleykum" yani "Siz ne mahiyetde olursanız evliya-yı umurunuz da o mahiyetde olur" buyurmuşlardır. Anadolu ve Rumeli Müdafa'a-ı Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi ☲☲☲☲☲☲☲☲☲☲☲☲☲☲☲ Hakpay-ı hümayun cenab-ı mülukaneye milletin amal-i şuune-i ubudiyetkaranesini muhtevi olarak takdim kılınmak istenilen ve sabık sadrazam Ferid Paşa tarafından mumana'at idildiği halde hamiyet ve faziletkarlığı ile vicdan-ı milletde bir mevki-i hürmeti bulunan Elena kahramanı ayan-ı aza- yı kiramından ve müşiran-ı fehhamdan Fuad Paşa hazretleri vasıtasıyla ahiren huzur-ı şahaneye arz olunan ariza-i telgrafiyedir ki zat-ı hazret-i mülukaneye hakaik-i ahvali tamamen izah ettiği vukuatın delaletiyle anlaşılmıştır. Zat-ı Akdes Hazret-i Hilafetpenahi Birkaç gün mukaddem zat-ı akdes cenab-ı hilafetpenahileriyle saltanat-ı seniyelerine bir ubudiyet-i müebbede ile merbut olan millet namına ve layezal olan sadakat-i ebediyemize istinaden ma'ruzat-ı atiyemizin ref'ine cür'etyab olmuştur: Saltanat-ı seniyelerinin bugün ma'ruz olduğu müdhiş mehalik her şeyden evvel tarihimizin kayd etmiş olduğu büyük mağlubiyetin en tabi' netayicinden olmakla beraber, mevcudiyetimize nihayet verecek bir mahiyet alan mehalik-i ma'ruzanın münhasıran mağlubiyetimizden mütevellid olmadığı da herhalde muhat-ı ilm-i hilafetpenahileridir. Almanya ve Bulgaristan gibi harb-i umumide bizimle beraber aynı mukadderatı takip edip ayn-ı encama ma'ruz olan sabık müttefiklerimizin bugünkü vaziyetleri saltanat-ı seniyelerinin mahkum olduğu şeraitle mukayese idilecek olursa, sade bir mağlubiyetin bu kadar büyük bir felaket-i milliye tevlidine kafi gelmeyeceği pek kolay tezahür ider. Mütarekenin zaman-ı akdindeki vaziyeti umumiyemizle bugünkü halimizin mukayesesi de bu feci'anın ne büyük bir hakikat olduğunu lüzumundan fazla isbat ider i'tikadındayız. Bugün milletin nazarında felaketimizin bu derece ittisa'ına tesir eden en büyük amil mazinin bırakmış olduğu esbab-ı hariciye ve harbiyeden ziyade halin teraküm ettirmekde bulunduğu müessirat-ı dahiliyede yani mütarekeden beri te'akub eden hükümetlerin ve bilhassa Sadrazam Ferid Paşa kullarının riyaseti altında teselsül edip geden kabinelerin irtikab etmiş oldukları teseyyüblerde mündemiçdir. Filhakika mütarekenamenin her türlü ahkamı hilafına olarak tezahür eden bir Aydın feci'ası karşısında sadr-ı lahik bile artık birinci hadise-i sadaretine nihayet vermek suretiyle istifa iderek sebeb olduğu cinayet-i siyasiyeden doğrudan doğruya mes'ul olduğunu zımmen i'tiraf etmiş ve bu hareket üzerine millet bu mes'uliyetin herhalde bir divan-ı ali huzurunda tayin idileceğini ümit itmeye başlamıştı. Fakat Ferid Paşa kulları bu hale rağmen ikinci bir kabine daha teşkilinden ictinab itmedi. Muşarun ileyhin Paris Kongresi'nde haysiyeti milliyemizi rehnedar idecek suretde Dersa'adet'e i'adesi bu ikinci vak'a-i sadaret esnasında vuku'a gelerek milletin emniyetine istinad itmeyen bu hükümetin her türlü ehliyetden de mahrumiyeti bugün cihan nazarında sabit oldu. Fakat Ferid Paşa kulları mevcudiyet-i milliyemize iras ettiği bu ikinci zarardan mütenebbih olmayıb Paris'den mucib-i i'adesi olan muhaberat-ı siyasiyeyi mahza muhafaza-ı mevki endişesiyle tahrifen tercüme iderek sedde-i seniyelerine ve efkar-ı umumiyemize arz etti. Bu suretle hem zat-ı hümayun-ı mülukanelerini, hem mukadderatıyla oynadığı millet-i mazlumeyi iğfal etmiş oluyordu. Çünkü muhaberat-ı ma'ruzanın metn-i aslileri muşarun ileyhin İstanbul'daki neşriyat-ı kazibesinden evvel Avrupa matbuatında intişar etmiş ve Ferid Paşa'nın harekat-ı milliyemizi ittihadçılık şeklinde göstererek Anadolu'ya müdahale-i ecnebiye davet ettiği kainata malum olmuştu. Halbuki İzmir havalisinde namusuyla mukaddesatını müdafa'adan başka bir şey yapmayan ve bunu yaparken de irade-i merhamet-ade-i mülukanelerine istinad eden evlad-ı vatanı, takip ettikleri maksad-ı mukaddesi mükereren hakpay-ı seniyelerine arzetmiş oldukları gibi umum Anadolu galeyan-ı millisindeki meşru'iyetde saltanat-ı seniyelerinin cihan-ı erba'adan ma'ruz olduğu sabit olmuştu. İrade-i Milliyesini payitaht-ı seniyelerinde izhara imkan bulamayan milletin alamına tercüman olmak üzere Anadolu'da in'ıkad eden Şarki Anadolu Vilayetleri Erzurum Kongresiyle bu def'a Sivas'da mün'akid umumi kongremizi de gayr-ı meşru' ilan eden sadr-ı lahik kulları, makarr-ı hilafet-i seniyelerinde akd-i ictima eden Ermeni ve Rum kongreleri mukarreratının İstanbul matbuatıyla ilanında hiçbir mahzur tasavvur idemiyorlar! Aynı zamanda bir tarafdan meşruiyet ve kanuniyet esasına isnad etmek isterken diğer cihetden meclis-i milliyenin feshinden beri yedi sekiz ay geçdiği halde kanun-i esasi ahkamını tatbik edip intihabata mübaşeret mecburiyetini de hala hiss itmiyorlar. Ve bu tarz-ı hareketle beraber kudret-i milliyemizi de ecanib nazarında ke-en lem-yekun göstererek makasıd-ı ecnebiyeyi teshil idiyorlar. Maksad-ı ihanetkaranelerinde muvaffak olmak için milletin ruhundan doğan teşkilat-ı milliyeyi dağıtmak, devletin hakk-ı kazasını ecnebi ihtirasatına baziçe etmek, ordunun kuvvetini tenkis için mukdedir erkan-ı askeriyemizi azl ve düşmana teslim etmek, şifreli muharebat-ı askeriyenin çaldırılmasına Posta ve Telgraf müdüriyet-i umumiyesini selahiyatdar kılmak, bir takım düşman zabitlerinin memleket dahilinde dolaşarak vahdet-i mülkiyemizi ihlal idecek tahrikat-ı siyasiyede bulunmalarına muzaheret etmek, memleketi ihtilal içinde gösterüb müdahale-i ecnebiyeyi davet eylemek ve ordunun şifre muhaberatını men' ile esrar-ı askeriyeyi ifşa cür'etinde bulunmak gibi her biri belli başlı bir cinayet-i milliye ve bir hıyanet-i vataniye teşkil eden ahval-ı gayr-ı kanuniyeye tasaddi etmekten de bir türlü sarf-ı nazar idemiyorlar. Devleti bu hale getiren mağlubiyetden mütevellid felaketimizi bu kadar tevsi' eden en büyük saikin hükümet-i hazıraca irtikab edilip duran bu ihanetler olduğu herhalde artık nezd-i şevket-i vefd-i hümayunlarınca da teeyyüd etmiştir. Bu vaziyeti nazar-ı itibara alan heyet-i memlukanemiz vatanı kurtaracak son bir çare olmak üzere hiçbir fırka-ı siyasiyeye mensub olmayacak ve irade-i milliyeyi tamamıyla izhar iderek millete istinad idecek bir heyet-i vükelanın re's-kare getirilmesini tazarru' ve niyaz ile böyle bir kabine teşekkül itmediği takdirde milletin teşebbüsat ve icra'at-ı zaruriyesini tevkife imkan olamayacağı hakikatini de birkaç gün evvel takdim etmek istediğimiz ariza-i telgrafiye ile nazar-gah-ı şahanelerine arz etmiştik. Fakat ariza-i mezkurun sedde-i hilafetpenahilerine ref'inden tevellüd idecek neticenin kendi aleyhinde zuhur ideceğini nazar-ı itibara alan Ferid Paşa kabinesi! her neye mal olursa olsun mevkinden ayrılmamak kaygısına düşerek milletin padişah ile, ehl-i islamın Halife-i İslamla ve evladın baba ile temasına mani olmuş ve bu suretle saray-ı hümayun-ı mülukaneleri hattını Anadolu hattıyla birleştirmekten imtina' etmişti! Bunun üzerine doğrudan doğruya mabeyn-i hümayun ile muhabere etmekle pek haklı ve pek meşru' olarak ısrar eden efrad-ı millet kulları telgrafhaneden bir türlü ayrılmak istemiyor ve bu esnada dahiliye ve hariciye Nazırlarının Harput Valisi Ali Galib Bey'e keşide ettikleri talimat-ı mahsusaya destres oluyorlardı. Üç Eylül tarihinde tertib edilmiş olan talimat-ı mezkure Harput valisinin ma'iyetine Kürd atlıları alub gizlice