19 Ekim 1942 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b H A B ER — Akşam Postası - b —e ST e HAFTA SOHBET! Tamburatı Usman Pehlivan Hocasız yetişen bir sanatkâr — Bir yıl süren dersten sonra — “bu işi kandimiz ilerlettik, — MIN! havaları öğrenmek üğründâ — Erzürüm yo, iaada — Rumeli boylarmda — Kahvede oturürken — Arabacının söyledi. #ütürkü — Bir köşklü gibi — Bekçinin sesf — Bir türkü öğrenmek için Edirneye yuyan giden sanatkâr — Haydi mezada — Nüktedanlığı, teker, temeleri — Yürt acısı — İzmire ait türküler — Ahmet Rasimin bir fılırası ' YER I . Yazan: Miğmir IM&I mılıonlıı SMAN Pehlivanın tmusikidle ' gstası, hocase yoktur., O kendi kehdinin hocasl Ve ustası - lar, 67 yıllık ömrüü içinde Ali adın” da birinden dara almıştir. Ah, ibağlama) calanı bir saz sniri idi. Pehlivan bu adamdan ancak bir sene kadar derö almiış, Kendisi bundan bühsederken: “Üstam çü « buk öldü, bu işi kendimiz lerlet - Hkl!” derdi, On üç yaşında başlıyan sâz çal, mak merakı, yıllar geçtikte, daha şiddetli bir ibtilâ haltaş aldlı, Ar * tk sazını elinden bırakmıyor, isit Üği bir köy türküsünü, —duyduğu bir halk havası öğnenmek için ge- ce gündüz titiz bir dikkatle çlaşı. yordu, Bu merak, önu öyle bir şe * kilde şarmıştır ki, duyduğu bir tür- küyü geçmek, öğrenmek için, İs . tanbuldan kalkıyor, meselâ EKdir . Neye, Bursaya, Erxaruma kadar gidiyordu, Bunları kendisi bana söyle amr katmıştı: “—- Milii havaları, köy türkü . kerini Öğrenmek, toplamak merakı kalbim; sarmıştı. Hem de nasıl, bir alev gibi.., Bunun için Rumelinin, Anadolumun birçok köylerini, $e « Mrlerini, kasabalarımı — dolaştırm. Scnin anlryacağın milli tikkü av. cılığı yaptan, Netöde güzel bir halk havası işitihnse hemen öğren dim, Hoşuma giden bir havanın, bir türkünün pesinden koştum, Yanık bir milli hava beni, mecnun gibi, zavallı bir âşık gibi arkasım” dan kosturdu, O türküniln doğdu- ğu yere kadar gittim, Bundan ü. şenmedim, bilâkis zevk ve haz duy dum," *“Bu şarkıları öyle nota ile fa - lan öğrenip geçmedim, Mesk falanı da etmedim, Kulaktan geçtim, Ku lağtın plâk gibidir. türküyü he - Smencecik zapteder, Bir bahçede, O bağyırda, edüda, karşıki evin oda « smda biri bir türlü söylese, bir ha. va çalsa derhal kaparım, bir sani. ye sonra, hem çalar, hem okurum, Fakat bunun bir şart; var: Türkü hoşuma gider, zevkim; okşarsa,.”, Osman Pehlkvanm hâfızası cid- den kuüvvetliydi. Bir şarkıyı he men öğrendiği gibi, Tuna boyun « dan Fizana, Erzurumdan Edirne - ye kadar, maşerin Meçhul sanat - kârlarmın yarattığı binlerce ve binlerce türkü ve beste hâfızasm- da yeretmiş, taht kurmuştu, O, bir türlüü öğrenmek için Edir. neye kadar nasıl gittiğini anlatır. iken, gözleri hâlâ o günkü keyecan 'a parıl parmıl parkrvordu. Onun özlerini olduğu ribi yazıyorum: — Üzküdarda çarşı boyunda bir kahvede oturuvordum, Cadde” den, iki beygirli bir yük arabası Becti, Arabacı bir taraftan kamçk sımr saklatıp beyeirleri haylıyor, İbir taraftan da türkü söylüyordu. İTürkü pek güzeldi, hoşuma gitti, İzülte incelenip İçime gömülüyor « " (ğm, Sarhosş gibi oldum. Bir müddet Şyle kaldım, Araba uraklasınca, arabacmmın Sesi UZAktan gelmiye 'başlayımca, kendime geldim, Ken. li kendime: “Osman nt duruyor” ııın? Koş pesinden arabanm... Bu taraftan Kotuyor, bir taraftan da 'bağırıyordum, Bir talambacı giln 'kostuğum, bir köşlü, yangın habe- 'i veren bir mahülle bekçisi gibi | »bğm!ıbm halde sesimi duyura - maadirm arabacıya.., Uzaklaştı gitti. “Ne kadar üzüldüm bilsen ev - Tât... Hırçın Bir çocuğa döndüm, Ttanmasam yolun ortasma çöme. | Ep büngür hüngür ağlıyacaktem, Meyus, perişan, rahatı kaçmış bir kalde, dönerken, Aaklıma bir fikir geldi: Arabacılar kahves'ne git. mek,., Orada türkü söyliyen ara - hııeıyı muhakkak bileceklerdi, “Kosa koşa kahveye gittim, A rabacıyı tarif ettim, Beygirlerinin rengini söyledim, Güzel türkü söy lediğini de eklemeyi unutmadım sözlerima, Tanıdılar. Fakat aldı- Zım cevap pek #zdü beni,.. Kâhya ğ Ağa, çuzmn çubuğunu çeke . rek; “— Çocağa dünyaya gelmiş, oçağırdılar, bu akşam memleketirte - gidiyor, Ketlilisi Edirnelidir. Orta, lıır köyüntle oturur? Adı Mestan” Vermistim, Rühvanın verdiği ce » '; Vap aklrmı oynatmakla — beraber, .ghe gittim, Kendisini 'Üsküdarda isittiğim tHirktiyü süy « kararımdan caymadım, Edirneye gitmek için hazırlıklara başladım, Param yoktu, Parasız, pulstm ne. Teye gidebilirdim ve hangi vasıta ile temti makgsuda ulaşabilirdim ?. Kendi kendime: “Mevsim yaz, Ne çekiniyorsun Osman?., Yaya da gidebilirsin ?" dedim, Eski bir pan tolonum vardi önü, sırtımdaki cer keti mezada — verdim. — Kisbetimi vurdüm omuüzünin, Edirnenin yo -« hanu tuttum, “Yolda konakladığım kasabalar. da, köylerde güleşe tutuştum, & Pey pehlivin da yendim ha!., Bu şüzden haylice de para aldım, Kahvede falan otuürürken, mllli türlüler hakkında malümat toplu. yor, hoşuma gidenleri öğreniyor . dum, Böylece ve galiba bir ayda Edimeye vardım, Arabacının kö” buldum, letlim, İkinci okuyuşüunda öğren . dim, onu susturarak, okudum, He. rifçi oğlunun hayretten ağrı açık kaldı," Bu türkünün güftesini pehliva" na sormustum, Söylediğini hatir - hyorum, Hem de tanburatlle çalıp okuyarak, Fakat Maalesef notla | emın arnamda tamamrı yazılı de « ğil, ancak şu iki beyit yazılı: Ne gezersin bu dağlarda, Bu dağlar bizim güzellerin da“ gıdır! y * * » ANBURACI Osman Pehiliva. nin böyle birçok hikâyeleri | olduğu gihi nükteleri, fıkraları, * tekerlemeleri de vardır, Onun sa. zı kadar, hikâyeleri de meşhurdua, Saza fasıla verdiğii zaman, dostla. rı, onu muhakkak konuşturmak is- terlerdi. Ve o, coşkun bir neşe için- de güzel fıkralar, hikâyeler anla., tır, tekerlemeler savururdu. Vel - hnsıl çok şen, neşeli bir adamdı o! Vatanm, uğradığı acılar, mem- teketim ymdıh kara günler, Os - man Pehlivanım Truhunda derin yarnlar açmıştı. Mütarekenin acı ve uğursuz günlerinde, buluştuğu. muz günler, bu acılara uygun ha. valar çalrp okurdu, İzmirin düşman ayakları altın - da çiğnendiği uğursuz. günlerdey- di, Bir alı$am Kadıköyünde üsta . dım Ahmet Rasimin evinde topları mıştık, Osman Pehlivan o akşam, hep İzmire ait havalar çalıp oku. du, Rahmetli Ahmet Rasim, o gece Osman Pehlivanmnm okuduğu havar Tardan bühsederken şunları yazı « yordu: “Kehaneti şajrane olur da ke, haneti bestekârane olmaz mı? | Dün akşam yegâne Tanburacr | mız (Osman Pehlivan)ın kema” li süzisle çalıp söylediği: İzmirin içinde top dolu iken, Kör olsun dikeni buraya diken: Ayrılık değil mi boynumu büken Afğlarım sızlarım vay benim balam, Vay benim paşam vay! Seni de alıp gitmeğe iktidarım var, Hem de şanım var, türküsü vak'a"i gasinane dolar | $ mMmuhacerete harzırlanırken — gzürel havadis! Peti Durdan şu kelimelerle Wnamukiumhmıdegü_ zel bir gece geçirdik, Burası köy kokan zengin ve güzel bir şehir. dir.” Zavallı Pegi! Durdanın sakin muhitinin ne halde olduğunu bir görse, SŞimdi dilber, Kosnadiyeye bir odada; Maryon ve Gabi başka Bir odada, Misters A ve yanımdak:. Bu üç saatlik uyku biza çok pnha. İyaşmal oluyor, santi yüz frant - tan biraz aşağıya geliyor, fakat ne | yapabilirsiniz! Jilber uyuyutcaya kadar' bir sa- at yatağında dönmüş, ben — güzel uyudum, Kalktığım <zaman Hraş olacak kadar vakit bulahildim. Sa. at dört buçuktâa her şey hazırlandı. Bir gece evvel, ötelin salonun- da Leton garzeteleri için çalışan bu kapkara traşer İlea karsılaşmıştım, Bu adam esiç Alman musiki hoöca. harma pek benziyor, ve Rica ak - sanile Ayrupanm biltün Hsanları - m lmnnşuyımîu Saloıdı., olacak « Yüksek tahsil müesseselerinde Bir kısmı ay başınıdan evvel tedrisata başlıyor Mühend s Mextebi üzrinde uçuş yapıldı Umumüyetle ikinciteşrinin ikin- ci gününde tesrisata başlıyacak o ian yüksek mekteplerden bazıları- nın vâaziyetleri ve dera proğramla- rı balımmdan derhal tedrisata başlamalerı takarrür etmiştir. İlk olarak yüksek mühendis mektebi Bu sabahtan itibaren ted- risata başlamıştır. Bu münasebet le bu sabah yüksek Mühendis mek tebinde rekttörün riyaseti altında merasim yapilmıştır. Güzel Sanat'ar Akademisinin mimari şubesine bu sene lise me zunları arasından — talip olanı 170 genç arasından 39 genç imtihan- la kabul edilmiştir. Yüksek iktisat ve ticaret mekte bi ile yükgek öorman mMmektebi an « cak ikinc; tetrin başında, üniversi te fakültelerile beraber tedrisata buşlıyacaklardır, Ereğli limanında 3 gemi çıkarıldı —— — —— Diğer gemi leşleri de dinamitle parçalanıyor Münakalât Vekâleti tarafından Ereğli llmanmın tomizlenmes; İçin burada muhtelif zamanlarda batr mış olan teknelerin parçalanıp | ibracma memur edilmiş — bulunan | Devlet Limanları İşletmesi Umum Müdürlüğü işe geç başlamış ol" makla berzber kış gelmeden evvel ' bu limanma gemiler için büyük teh like teşkil eden ve şimdiye kadar bircok kazalara sebebiyet veren üz tekneyi parçalıryarak çıkartmış- ur, Bu tekneler Bababurnu açığın Ca bulunan teknelerdir. Bunlar yalnız camur içinde gömülü tavas lâarı kaldığığından bunlar üzerine konulmuş olan tehlike fenerleri de kaldırılmıştır. Bundan sonra Bababurmnu civarı demir yeri ola" bilecektir. Devlet Limanları İşletmesi E, reğli Emanmdaki diğer batık ge- milerin dinamitle atrimasına ve parcalarm çıkarılmasnıa devam et mektedir. — Bakırköyde yeni bir meydan Belediye Bakırköyünde halkevi ö | nünün açılarak burasının bir meydan hallne getirilmesi ve caddeye refüjler yapılmasına karar vermiştir. yısile insana ne kadar hüzün veriyor, Kendimi bildim bileli bu seve seve dinlediğim bu sa- de nağfamat o akşam dilâzar bir mersiye parçası gibi tesir etti. Güye terennümden saza intikal eden her paârtası, bir Türk ağzıyla gönlünün bu cüz'ü vatana şiddeti irtibatımı hikâye ediyordu, Malüm değil mi”? Tar rihin aksamı müzmelesi, ekse. riyetle türkülerden, —destanlar» dân terennüm etmiştir.” (Gü- Hüp ağladıklarım, sayfa: 83), — Üşçüncü yazı yarın — Tivatrodan vergi alınmamalıdır Yazan FİKRET ADİL ANATIN ve bu arada tiyalro sanatının halk üzerindeki bayırlı tesirini bilmiyön kalmadı, Hattâ “Misırdaki sağır sultan” bi le, Bu eski tabirin nereden goldı ğini bilmiyorum, fakat burada onu bir tabirden ziyade başka bir mâ. nada alacağım, O da şu, Misir iç. timaj işler nezareti tiyatro ve sine” manın kalkımnması için — 20.000 Mı, sır İiralık bir tahsisat kabul etmiş. Buna mukabil biz ne yaptık? Ma- lüm, .Biz de tedbirler aldık, tiyat. Toyu, sinemayı eğlence yerleri sırasında sayarâk Ve şimdiye ka . dar almanlar yetmiyörmuş gibi, vergilerin? yüzde elli artırdık, Doğrusunu söylemek lâzımge lirse, bizde sinema sanayli diye bir Şey oımaması, sinemaların da yal nız para kazanmak gayesile hare, ket etmelen, bu sube hakkında bir himaye icap ettirmez, Lâkin ti- yatro öyle mi? Hayır, Tiyatro, biz. ce, başta otuz senedenberi hemen hemen hasbi bir Şşekilde çalışan fedakâr unsurlar ve kısa bir müd. dettir maarif vekâletinin sayesin” de milli bir varlık haline gelinek için hamleler yapmaktadır, Bu va. dide, devletten yardım görmesi | muhık iken iş tamümen akşine oluyor. Onu, vergilerle körletiyo ruz, Herhangi bir bakkal istediği kadar rakı satabiliyor. Doktorlar, içtimaiyatçılar bu İçkinin halkın maddi ve manevi mevcudiyeti İçin rararlı olduğunu söylemekte mlt. tefiktir. Fakat bakkaldan rakı sat tığı için ayrıca bir vergi istemiyo. ruz, Buna karsılık, halkın Mtenlar atina olduğunda dünyanm ittifak ettiği tHyatro sanatından vergi İs. tiyoruz, Albıyoruz, ve üstelik artk riyoruz da, Bu artırmanım pratik bir netjce. si olsa, kimsenin içi yanmaz, Basit bir şekilde yapılacak he . saplara göre, bugzün tiyatrolardan alınması lâ rtmgelen vergilerle,fi ilen, hiçbir tiyatro heyetinin ya. şıyamaması Jüzmdir. Buna rağ- | men yine her tarafta tiyatro var. dir, Anadolu türneleri olayor, Na. sıl ohyır? Bu ciheti araştırmak maliye müfettişlerine aittir, bize düşmez, Yalnrz şa kadarmı söyli * yelim ki, eğer vüziyet böyle devam edecek olursa, resmi veya yarı res mi tiyatrolar, eğer ayrıca bir yar. dme görmezlerse, Hcari mânasile, yaşıyamaz, kapanmağa — meebur- | dur, Bu takdirde, devlet tiyatrosu. na ve konservatuarınn ne hacet vardır?, Onları şimdiden kapat. Mmak, tiyatrodan vergi ulmak zih- niyetine de uygun olmaz mı? Ta. bit olur, Böylece iktısat temin & dilir. Tiyatrolardan ne kadar vergi a- İmıyor? Memlekette bu vadide bir istatistik —olmadığı için, kati bir şey söyliyemiyoceğiz, — Yalnız, İs. tanbul Şehir Tiyatrosundan ne Verzi almdığrm “Türk Tiyatrosu”. mecmuasımdan naklen söyliyebilir riz, Bakmız: Şehir Tiyatrosu ge. Çen Mevsim, dram, komedi kısım« larında çocuk temı'neı'ı ve tarihi matineler dahil 109892 Hralık ha. sılat yapmasile, bu paranın 31278 lirasmı vergi diye vermiş, Yani yüzde otuz beşini, Halen bu vergi nisbeti de artmıştır ve yine aynı mecmnaya nazaran aynı hasılat miktarı Şehir Tiyatrosunda bu se. ne de elde edilebilirse, verilen Yazan: Aleksander Vert ları evveklen haber vererek fikir. leri zehirliyor, Böyle adamlar çok tur, Buna rüğmen ben bu adama acıdım, Adameağız çok bitkin bir halde, Nereye gittiğini bilmiyen sıkıştırdmış bir hayvan gibi elli, altmış kilometrelik yolu yürüyerek almıştı. Arabamızda bir yer iste” di, Bu adam için bir sey yapamam dilberin de elinden bir Sey gelmez zira © arabadaki; boş yeri Tan Za- zetesinin müuhabirine ve karısmma vaadetti. Jilber bu traşçınım insan- ların benliği hakkmda söylediği sikâyetk sözleri canı srkılmış bir tavırla dinliyor, Bu sabah onu son Gdefa olarak salanda koltuklarım - Gan birisi üzerinde kıyrılma, mısıl Ücüncüsü kırk yaşlarında gört - Çevirent l Muzalfer Esen masil ıy'urken gördüm, Tuhaf şey! İnsan bu garip zamanlarda tanr dıklarma, hıttl. sevdiklerine, bir daha söyliyerek ne kadar kolay allaharsmarladık diyebiliyor. İnsan bunları düşüne cek olsa hemen Nnevrasteniye tu. tulacak; fazla heyecanla otomatik müukavemet bundan ileri geliyor. Son Zece miydi, yoksa bir gece daüha evvel mi? İylee bilmiyorum. Koridorda üç asker vardı, Hilber onlara İngilitlerin Sen — #zerine ehemmiyeti; kuvvetler gönderdik - lerini söyledi ve! “Yalmız ön gün dayaamız yetisir” dedi, Askerler. den Ezisinin bu haber hoşmna gitti. vergiye yirmi, yirmi beş bin İira kadar bir zam ilâve etmek icap e" decektir, Yani, yuvarlak hesap 110.000 Hiralık kasılata 55.000 |. ralik vergi verilecektir, Tiyatrodan vergi meselesinin halli, zannedildiğinden fazla mü- him ve müstaceldir. Eski Yunan kültürünün ve sanatmın tiyatroya neler borçlu olduğu malümdüur, Bu bakımtdan sanat ve binnetice ah . lâk endişesile hareket eden tiyat. ro kurtarılmazsa, halk başka ce“ reyatılara kapılacaktır. Bunun en bafifi de, cazibesi ile esasen bu. gündern hükümran olan sinema il- tilâsmın artması olacaktır. O sine. ma ki, buğünkü Iıaîiyle körnpe di mağlara yanlış, sahte — hayali bir hayat, bir âlem telâkkisi aşılamak lta, ve bu zavallıları, hazmedilme" miş göreneklerle felâketlere sürük. lemektedir, FİKRET ÂDİL MiLLi ŞEF At koşularını şereilendirdiler Ankara, 19 (Hususi) — Reisi- cümlüurumuz'Malli! Şef İsmet İnönü dün, ipodroamu şereflendirerek at koşulanm seyretmişlerdir. Millt Şef, bir ara, localarından inerek sahaya gelmişler ve koşacak atları yakmdan görmüşlerdir. Bir hitabet müsabakası yapılacak Üsküdar Halkevi Cümhuriyet bayramı için bir hitabet müsaba kası hazırlamıştır. Müsabakaya lise gencleri girecektir. Birinciye Halide Edibin Türk harflerile ç- kan bütün kitapları, ikinciye meş hur adamlar ansiklopedisi, üçün- cüye bir mürekkepli kalem hediye edilecektir. Ticaret müsteşarı Ankaraye vav <— vedöndü Bir müddet evvel şehrimize - gelen ticaret vekâleti müsteşarı Cahit Za mangil, Ankaraya dönmüştür. Müs. teşâar buradaki tetkiklerinin netlce . sini tcaret vekiline bildirecektir. Kasapların deri şirketi sermayesini arttırdı Bundan altı ay kadar evve! ser - mayesini — G00 bin Ijradan — 1,000Ü.000 Türk Hrasma çıkartmış olan ve hls . sedarlarının en büyük kısmını İstan, bul kaszsapları teşkil eden şark deri Türk anönim şirketi iş hacmi sürat. le genişlediğinden şimdi sermayesini bir misli daha arttırarak — iki milyon Türk lirasına çıkartmağa — teşebbüs etmiştir. Şirket heyeti — umumiyesi bunun için fevkalâde bir toplantı ya. pacaktır, Şimdiye kadar şark deri şirketinin beheri 20 Ijralrk hamiline muharrer eli bin hissesi mevcutta. — Şiimdi bu hisseler yüz bine çıkarılmaktadır, Küçük bir hırsız mahküm oldu Ali Toycan adında küçük bir hırıız çocuk, Edirnekapı Bahçekapı tram, vaylarından birinde doöktor Hilmi Öz. demin arkacebindeki cüzdanını çal mış, yakalanmıştır. Çocuk, verildiği cürmümeşhut mahkemesi — İstanbul yedinci asliye cezada 20 ıuıı hıpse - çin şehirden oldakça uzaklarda iyerleşmislerdi. Reji Sir Evelini zi- bizimle beraber seyahat ediyor; bahse öeğıvbun'bir karı köca, Er- mahküm olmuştur. Aşmal nen dazlak başlr bir adam lâükayıt bi rtavırla cevap verdi: — ÂArtık iş işten geçti!. Daha sonra Bordoda Reji bana Sir Evelin Copa dalr bir fıkra an. alttı. Bu ihtiyar Tur öivarında bir şatöda ötgrüyormus, zâten resmi adamlar, her hülde hava hicumlar rma karşı emniyette bulunmak |- yarete gittiği zaman — odasını boş bulmus, ve masası üzerinde yazılı bir mektap varmış. “Sayın vüli ve Aziz dostum: “İngiliz — Franerz Hhirliğ, dai * TYesini Turda kurmak Üüzere sire bildirmelde haz duyarmm, Aynı 7a- manda... Evdlin mektubunu bitirmeğe ve geldiğini valiye haber vermeden Turdan ipi kırmış, Sinıdi o da öte. kiler gibi Bordo yolurda... Biz de Turdan ayrıldık, Stbah enat dört bucuk, Sokaklar, yollarr da duran arabalar müstesna ol | mak Üzere boş gibi, Tatim eski Kopenhas muhabiri ve karısı da | kitlere kadar calışmağfa 19 !LKTESRİN — 1942 i (İHADİŞELER TYARA baman aa n A T b K n geee ll noktor, esnalf olmamalıdır ! İR fabrikanm, yüz lira ka' dar maaş alan muhasibi an lattı: — ÖOn dört yaşındakij kızım sık sık bademcikletinden — hastalanır, Aldırmıya karar verdik; anmesi bu işin Mmeşhur ve usta bir dokto: ra yaptırılmasınt istedi, bir isim üzerinde durdu; ben de götürdüm. Muayeneden sonra ameliyata ka- rar verildi; ücret hakkında konur şulmadan evvel doktor benim ne iş yaptığımı, kazancırım miktarı nı, maaşımdan başka gelirim bu: lunup bulunmadığını üzün — uzün Bordu; bunları mânasız ve yersiz bulmakla beraber cevapsız birak- madım, Sonra birkaç dakika için de ayakta ve gayet kolay yapılan basit bir bademcik ameliyatına ne istese beğfenirsiniz? Tam iki yüz lira,.. Ricalarım boşa gitti, bir ku. rus bile inmedi. Karım da başka doktora gitmeme aslâ razı olmu- yordu; sanki bu doktorla anlaş- miış Ve ondan komisyon alacak!.. Bir bankada şef oları bir arka" dağım da derd yandı: — Karım hastalandı; vakit va kit aynı rahatgızlık oluyordu, Bu Befer evvelkilerden tehlikeli görü: nüyordu, Esaslı bir teşhis ve teda- vi için çabuk tedbir almak lâzımdı. Şişlide oturan tanmm'z bir dakto ru sağlık verdiler, Akgsam geç va mecbur olduğum ve iş saatlerinde ayrı- mağa imkân bulamadığım için bir öğle tatilinde evine gittim. Evim yaya olarak ancak ön dakikalık yerde bulunmasına râağmen kapıya bir de taksi getirmiştim, Beş da- bikada gelip görebilirdi; rica et tim Gelmedi; ricalarımız arası ke &ilince de kızdı: “Ben mahalle doöktoru değilim zart, zurt gide mem; akşam yediden sonra gelir siniz!"” dedi. Adeta — kovtldum. Hattâ ona gelmiş ayak hastalar- nin müsyenesine de başlamamıştı. Hastam da bekliyecek halde de. Pildi; tedbiri geciktirmek hıyatr 'na ma)l ölabilirdi. Bu hâdiseler iki tateden baret değildir; vakit vakit daha ağır ve ehemmiyetli olanlara da tetadür ediliyor, Esnaf bile müşterinin vaziyetine göre davranmağa mec burdur; kanun yok, fakat değeri. nin hiçbir zaman kanundan aşağı düşmemesi lüzmmgelen viedan var dır, Doktorlar — diplomalarmı alır- ken mehnfaati viedanlarından ür tün tutmryacakları hakkmda ye min ederler, Bir mah beş kuruş 'fazlaya satan işportacı muhtekir Bayılem ve ceza görsün de nicin birkac dakikalık basit bir barlem Cik ameliyatına iki yüz Hra iate: yen hekim Mmuhtekir sayılmasın? Böyle bir hekime yalnız muhtekir değil daha ağır bir sıfat takmak da haksızlık olmaz, Hastalarının derdlerini uzun tUzun dinlemekten bıkmryan, ilâcr nr vermediği zamanda hiç olmazsa tesellisini esirgemiyen Marko Pa. ga buğgün bir tarihtir. "Eskiden yoksul hastaları tedavi için üste Nâç parasr veren hekimler vardı. Simdi öy'eleri yok mu? Elbet var; fakat safitrrm ki pek azalmısflar dir. Hekimler bu kadar maddi ol mamahdırlar ve “apartrman” de nilince evvelâ onları hatırlamak modasmna son verilmelidir. KADIRCAN KAFLI G'ıreıonda bir kaıwn devrildi ! okemmwmm_ resondan Şibinkarahlsara gitmekte o, ian bir kamyon devrilmiş, yolcular . dan birkaçr ağır surette yaralanmış tir. Yaralılar, şehre getirilerek teda, vi altına almmışlardır. Tahkikata de. vam olunmaktadır, sRasloele. Zamane çocuğa —Kx OĞAZI tıkalı doğan, dön yasşmdanberi yudum yar düm atatdan iki kilo sütle besle Resmint de görtdük, Maşaflakhı var, Dört yaşma ulaşabilmesi alk. mışma kadar da çıkmayı göze al, miış bulunduğuna delil, Hem zamanım çocuğu, Sütten başka boğaz M Oİ'

Bu sayıdan diğer sayfalar: