Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— 4 —— KO BAA NLĞN v0 Ka Tarihin Düyük davalar Biyanka DAT olumu Kapello- Venedikte Kapella sarayının bdkonundc baslıyan osk moverası larihin ve adaletin esrarımı cözemediği bir < ölümle neticelendi Toplıyan : Muzaffer Esen A4. iakat Biyanka bu düşmandan kork müuyor, genç grandüşes bir erkek vavrüuya sahip olmak için her ça * reye baş vurdu; büyücülere büyü - İer yaptırdı, lüliselerde dualar o « Kutta, adaklar astırdı. - İtalyanın bütün doktorlarma, falcılarına, bü yücüler'ne sarayının kamlarmı ar, tı, kantlisine tevcih edilen her ilâcı WE Va bu yüzden sıhhalini tehli - keye koydu, hattâ bir iki defa isi aha Her; söltürerek yalancıktan sebelik sayiaları çıkardı, Fakat Venedit!; hismetçilerinin sadakn - tHne ve alim'a satmın almmış dot , torlara rafımen bü şayialarm YA , tan olduğu anburak meydana t'ık a H, Biyanta artık mesnt — değildi. zira toli kendisine bir erket evlüt vermiyordu. Şimdiye kadar her hu sSusta kendisine yür olan bahtı bu sefer onu canevinden vuran bir ok olmuştu, LAŞ TARİHİN VE ADALItrıN AVDINLATAMADIĞI NOKTA Ou andan sonra bir esrar perdes', ne bürünüyor.., Zamanın âadaleti bu sarrı çözemediği, tarih de bugst, ne kadar bu hususta — müsbet hır şey söylememiştir. Ö zaman tarih hükümetlerin ar” zusima göre yazılırdı, müverrikler Ve vakanüvisler, hükümdarın İşi - ne gelmi'yen vakaları kayıtlara ge, çirenezlerdi; hattâ tarihe kayde , dilmesin diye birtakım ve-ı'kalar ortadan kaldırılır Ve uydurma ve sikalar meydana çıkarılır; hüküm - dara bağ'ı ve yahut vesikaları u « zen uzadlrya tetkike vakti olmıyan müverrihler hâdiseleti olduğu gibi üeğil, hükümdarın veya uydurma vesikaltarm gösterdiği şekilde kay, dederler, Fakat günün efendî!en nin âldığı bu tedbirlere halkın da bunlara karsılık veren — vasıtaları vardır; Döülden dile dolaşan dedi - kadular heakikatin bir — parçasını Şajr Şirinde, hikâyeci masalında, aşık dastanmda vakayı oldufundan daha kötü bir sekilde nakloder., Saklanmınak İsteyen bir hakikat, o!, duğa giki değil, olduğundan daha Kötü ve daha möydann. çıkar'lır. , Dihaşsa İtamyada birbirinc ra, kip bir çok hükümetlerin kum gi' Gi kaynastığı bu devirlere ait ta, rihi vesikaların yarsı uydurmn' dü, Bu uydürmü mektuplara, hatır. ictin yazlimış - kitaplara, dayak altrmda Yorin alınmış — ve sonra derhal teksip edilmiş — iti. raflar, raomleket hudutlarının dı” sarmında bin hir garaza dayatıa, raği yazılmış yazılar tarihi haki' katler; cak acınacak bir sekile kor, Zaman teçer ve âdemoğlunun u, nuşğma kaâbil'reti sayesinde vaka, lar Ve şüphelerle — örtülür, Vaka zamanına yahkın günlerde “henüz bu isi' bilenler” vardır. Ranlar ihtiyatlı adamlar oldulkları - İçin susmuşlardır. Fakat günün birin. de söyüyebilirler, Aradan on se" ne, yırmi sene vakit geçince bu | adamların dü; çözülür, —ağızları açılır. ftlafş ön sSene, yirmi sene içerisinde yalanlar kafalara Wice ll yerleşmişlir. Vakhka gahitlerinin dağru sözüne halk “yalan!" diye moknabele eder, Ve mihayet vüz setle sonra mMmizaç Ve muhitin te, Sirille tabi, hakikatleri şahsi — ve siyasi bakımdan tetkik eden dal' gıin ve ühmalci müverrikler de ise karısır, Vaziyet bötbüfüin anlası! maz bir hale gelir. İşte bunun içindir ki Biyanko Kapello'nun ve Gran Dük belki feci âlubaterinin içyüzünü biç bir zaman öğrenemiyeceğir. 1587 yılı sonbaharında karı hn_' ca Floransa civarımda * Kajanoda Pogyo villâsma gitnişlerdi, Bura" &i tarıhi bir binadır, Bügün bura, yYı an altmer âsırdaki Sanrzallonun yaptığı şelikda görmek müntkün” dür, Bir tepecik üzerine yapılmış olan bu villâânm manzarası çok güzeldir. Mükemmel hahçe içeri, sindedir, Buraya geldikleri vakit Gran Düşes bâlâ eski müsrif kadım dır. Fakat Gran Dük eski İsrafını urülmüş, hasaa olmuştur. YFakat Baray haratı bâlA — mnukteşemdir. Zancsn geşitli eğlengeler arasında | | » ıâ Ka n İ H F ö <a a srü— ei , Fransuva, bir göl kenarında din, iğrenç bir şekilde J mahkümlara, bu dinit A lemiş, birinci — Fransuvanm j Ü ya göndermeğe her zaman muktedi. çok güzel geçiyor; villânın uçsuz bucaksız ormanlarında sık sık sü, rek avı yapiyorlar, Gran Dük, kardeşi Kardinal Ferdinand Tle dargın gibidir, Bu dargınlığa sebep Kardinaldan a detâ nefret eden Biyanlıadır, Kar, dinal da - Biyankayı kendisine en büyük düşman bilir, Fakat Gran Dük . kendisinden — sontra Floransa tahtma gececek olan bu kardeşiyle barışmağa kurar ver, miştir, Onun için kardeşi Fransu va sonbakarı Pogyo — villâsında geçirmesini rica etti, Her vakit Romada oturan Kardinal eylül so, nuna doğru kalabalık maiyetiyle beraber Pogyo villâsma geldi. Karanlıklar içerisinde İraisn bir devirden bildiklerimiz şundan i' baret kalıyor 8 ilktesrinde iki kardeş evdeydiler, Bir Trivayete göre evde terleyen Gran Dük lenirken soğukaldı, ve bu so,; Bğukalma neticesi olarak hastalan” d, Takat Fransuavnin — hastalığı soğukalmaya, benzemiyordu, mi, desinin sancılarından sikâyet edi' yor ve sık sık kusuyordu, Gran Dük'9 Hlktesrinde yatağa girdi ve bir daha kalkmadı, işin asıl gari , bi, Grandükün hastalığına tesadüf eden bugünlerde Biyankanın da ansızın hastalanışıdır. İki — hasta” | dan iİlk olarak 19—-20 ilkteşrin Kecesi Grandük öldü ve ölüm ha, beri bitişik odada canvermek üze” Fe olan karısmdan gizli — tutuldu. Fakat yanma gelenlerin yüzlerin de gördüğü teessür alâmetleri, koridora girip cıkanların müte” madi ayak Sesleri, villâ etrafında beygirlerin ve arabaların çıkardı, Bi gürültü hasta kadına hakikati anlattı, Biyanka o vakit uzun u' zatlıya ağladı, ve kocasının — ölü, münden sanra, azrailin kendi ca" nıhr akması İçin de can ve yürek, ten Üta etti, : (Devamı var) Mahpuasların talim ve tedris' İspanya hükümeti, devlet hapis, hanclerindeki ağır Geza Mmalıküımla - rınımn nası) talim ve lderbiye edildik. lerini ve bundan ne gibi neliceler almdığın_ı gösteren bir kilap neş- retmişlir.Bu eserden anlşıklığına Aöre, mahpuslara, esaslhı bir şekil, de, dinl ve ahlâki dersler veriliyor. Manevi hisleri harekete — gelirilen ve ahlâki derslerden sonra ilim, edebiyat ve &üzel san'atler öğretiliyor. Kitap, hapishanelerde — verilen koönfleransların on bini geçtiğini ve ahlâklarını düzeltmiş olan r>-' kümlardan 1500 nün evlendirildi- Bini ve ölenlerden yüzde &86 sının şon nefeslerinde panas istedikler', Ni ve günahlarına Allahlan rahmet dilediklerini kaydediyor. Kitapta, mahpuslann yaplıkları resimlerden ve oyma İşlerşzden dikkale şayan nümüneler vudır, — Dönmiyeceğinden eminsin de mek?! — Evet.. evet.. bundan gontra mogol tehlikesi kalmamıştır. — velinlmetim! VAkkuş) öldüklen sonra, Cengiz han: “Eyvah, sağ elimi — kaybeltim!.. diye ağlayacaktır, — (Akkuş) Cengizin sajş eli miydi * — Evet. Bir gün Rarakurumda top, lanan kurultay üyelerins büyle söy . — YVa sol kolu ne olacak? Onu ©. nutüyor musun ? — (Cöbe) den bahsediyorsunuz ve Hnirnetim ? — Hvet. O yaman — ükmcdan da korkuyorum, — Kolunuz onu ik! hıldın emlak arap genci ile pek çabuk öbür dünya. rim, velinimetim! Hem osan yolu ba raya düşmerz. O, Türkistan üzerine yürlüyaor. ; — Şu halde mogol tehlikesini envuş turduk demektir, Artık kendi işleri. mizle uğraşabiliriz. — Kulunuz zaten böyle bir tehlike görmüyordum, Bağdadı — zaptedecek bir kahraman dünyaya — doğmamış- tir ve efendimiz.. “makamı muallâyı Bir daha Kir izahı neşredecekler mi?.. basar, geçiyorlar, &il mi” mi bakın ! EVVELK! gün, gene bir yavru tramvay tekerleklerinin al. Unda can vertdi. Arabanım basamak kismı başına çarparak ü, len çocuk, teş yaşında bir mini miniydi, Bu bir kaza mıdır? Vatmanın hatası mıdir?.. verdiği malümata göre zabıta ve müddeijumumtik tahkikata başla. mış, Demek oluyor ki, tahkjkatm sonunda bünun bir kaza veya hata yüzünden olup olmadığını anlayacağız. Fakat tahkikat ne zZaman bitecek?.. Öğreveceğiz? Alâkalı makamlar, falan gün, filân yeriz basamakları başına çarpmak surotile ölen çocuk kaza netjcasi ölmüş. tür, yahut bunda vatmanm taksiri görülmüştür, diye, birkaç satırlık Reki şimşirdir zinet dehij şirazej devlet! SİE K'T""'R!N — 1942 çalarlar Bizim — gazetenin Belti değil! Bitse ae, biz ne pamvayın Ben şimdiye kadar böyle bir şeye rastlamadım. Bu gib! vakaları, bizim gâazeleci arkadaşlar, takip edip, neticeyi öğrenmeseler halk bir şey Öğrenemez. Sormadan, malümat varmek, alâkalı makamlarca bir Kü'fet savılryor, Fakar, işlerine gelmiyen bir şey öldü mu, gelsin tek, Zzip, ver yanem edip duüyanıyorlar! Perarülâs önündeki vakanın henüz bir kaza veya hata eseri olup öolmadığını bilmiyoruzu; Bunun hakkında bir şey ıüyleı'neğe hakkımı yok., Fakat, bu vesile ile mühim bir noktayı belirtmek isterim: Bizim vatmanlarla şoförler, ötedenbari vatandam hayatımma eheam, miyet vecmezler, Ha bir köpeği çiğnemişler, ha bir insanı, unlarca hir farkı yoklur. Meselâ şaför, yolun ortasından geçen, kendi güzergâhın. da yürüyen bir adam gördü mü, uzaktan korna çalmaz, üç öört adım kala, çalmeya başlar, O zaman yolcu ne tarafa gideceğini şaçırır, sağa ru, sola mı gitsin, bir karar veremez, Veremeyince, ya otomcobilin al tımda kalır, yahut güçlükle, zar zor bir kenara kendini ata-! ve oza. man şoölför, pencereye yaklaşır, şaşkım şaşkın kenara kaçan adama müzstelizi hir nazarla bakar, arsız, arsız güler, eğlenir, yahut küfürü Vatmanlar da böyle., anlar da şoförler gibi.. böyle vaziyetlerde ölen veya kazaya uğrıyan olursa vatmana, şoföre verilen ceza nedir? diye sormaymız, Ya, işte kaza var, diye hberaaş; ediyorlar, yahut bir kaç ayla kurtuluyorlar, Yani ne olursa sakat kalana, ölete olüyor. Ve bunun jiçindir ki, şaförler ve vatmanlar vatandaşın haya'lsa ehem. mi'yet vermiyorlar, firen yapmayı hatırlarına getirmiyorlar, basıp “Kaza oldu, kazaya kurban gitti!,, diye Glümlerinden acı ve esef düyduğumuz yurtdaşların yüzde doksanı, şöförlerin alaylarına, vat. manların dikkatsizliklerine kurban gitmişlerdir. 'Tüyler Ürperten tramvay ve öotomobil vakaları öldü, bunlara se- beb olanların, ön âğır cezalara çarpıldığımnı işlttiniz mi?,.. Cezarın ağ. ' rmmnt Bir turafa bıirakınız, hafifine bile çarpıldıklarını hatırlayamıyorum Fikrimizce, otomobil ve tramyay vakalarında, suçlu oldukları an. laşılan şoför ve vatmanlara verilen cezalar çok hafiflir. Cezayı ağır- laştırmak lâzımdır. Nasil, bir adamı öldüremne ağır cezâlar veriliyor, burnlara Gâ ayni cezayi vermek lâzımdır. Ha, tabanca ile, boçukla &. dürmüşsür, ha otomabilin, tramvayın altıma alrp, kafasını parçalıya rak ölümüne sebeb olmuşsun? Ne farkı var bunun? İkisi de can de- Birkaç dır—ııurııı. bakınız, bir daha tramvay, ötomobil ka, zası öolür mu?., şoför ensenizde alaylı alayir korna çalar mı?.. LÂEDEİ Yüksek dağlarda kümes hayvanları 'Tuvük, horoz, kaz, ördek, hinci | gibi kümes hayvanları, yüksek dağ- larda yaşayamazlar, Bazı mütehas, sıslar, bü halin sebebini araştırıi- yorlar ve bu gibi hayvanların dağ, lurda da yaşamaları çaresini arıyor- lar, Bazı memleketlerde, bu hu, susta, tecrübelere girişilmiştir, Bi- yapılıyor. Şimdiya küadar, iyi bir netice elde edilememiştir. 3004 metre yüksek yerlere çıkarılan kü- mes hayvanları, derhal — yumurllke- maktan kesiliyorlar ve bütün dik, katlere rağmen, haılalanmalarmıu ve sonra da ölmelerinin önüne ge- çilemiyor, İlim ve fen, tuhufur ki, hassa İtalyada, bir çok tecrübeler bu işte bir kudret gösteremiyor. —— Yirmi bin litre şarap Fransada, Vensan Debroil ismin de bir ayyaş, gecenin karanlığın- dan istifade ederek, Aras — garTına tabi bulunan marşandiz islasyonu na- sokulmuş, Orada, en nefis bir şarapla dolu bir sarnıçlı vağgöon du- ruyormuş, Ayyaş, iki fıçı İle bir çok — şişe ledarik elliklen sonra vagona yu, nasmış; Tokat musluğu açacağı yer- | de, daha çok akaım diye, bir bölme kapağımı açımış. Birdenbire de, ©. zerine şaraplar boşanmış ve kendi- sinâi yerc yuvarlamış, Korkusundan - — Koşun, kapayın! Diye bağırınca, bekçiler — yetis, mişler ve Ayyaşı ,yürükoyun, şar raplar içinde yüzer gürmüşler. mutfasıl, yerdeki şarapları içiyor. Totış, Ayyaş, üç gün ayılmamış, düncü gün de delirmiş, dör, TARIHI <Ala YAZAN: Hulifenin hoşuna giden bu sözleri | Reşit hergün tekrarlayıp — duürurdu. Halifenin veziri, elendisinin nabzına Böre şerbet vermesini çok iyl — bilen kurnar, dessta, şeyftan ve ayni za, manda da hilekâr bir adamdı. Üç yıl. danberi halife Nâsırı avucunun içinc O gün verzjirin bütün şaklabanlığı Üzerindeydi. Halifeyi güzel — sözlerle avutarak g kadar neşelendirmişti Ki Bir aralık havuz başma — gelen bir haremağası: — Bir kadın geldi.. sizj görmek iİs. tiyor.. Dediği zaman, Reşit cevap bile ver, memişti. Haremağası biraz sonra aymi sörz. OYV UA ROMAN ISKENDER F. SERTELLı 1 Hilâfet, te kaldıkça doğmuyacaktır da | leri tekrarlayınca, Reşi; yavaşça Bör- du: — Beni söoran kadın gerç mi? — Evet,, çok genç,, — Güzel mi? — Çok gürzel.. Reşit elinin tersile harem ağusınm | yüzüne vurdu: — A mendebur.. bunu bana vakti. le neden süylemedin? Reşit bir aratık halifeden müsaade alarak bahçeden saraya girdi .. kaprya doğru yürüdü ve ayakta ıhıııgıç kadını görünce şaşırdı: — Hacer,, sen misin? nerden çÇık. tım böyle birdenbire? Hacer vezirin eljnj öptü: — Mogaolistandan yeni geldim. Çıınde Nasıl evlenirler Bütün misafirler, gelinin, evin kapısında ikram ettiği cayları içlikten sonra, gelin odasına girdiler ve birer defa gelinin yatağı içinde yuvarlandılar Bir Avrupalı, birkaş Sene evvel, Çinde bulunduğu zaman, bu'un: duğu bir evlenme — merasimini şöyle hikâye etmektedir: EN BÜYÜK DERT ısagmmdg “Pekin" de bu. | lunuyordum, Orada Vang isminde Çinli bir çay — tüccarı ailesiyle ııibı.ıp oldum, Bu vesile Mle, Çin'i nın. yalnız — kıziyle tanışmakı:ı Iııılmıdm, biz Avrupalılarca anla ] şilmaz şeyler olan bütün Ç'n â, d Hü detlerini dea Öğrenmiye imkân buldüm, — - Çin — tüccüriyle tanısşmamdan çok geçmemişti ki, kızın evlenmek Üüzere olduğunu, yakmda. düğünü yapılacağını öğrendim, — İhtiyar Vang, şaşkma Gdönmüştü, gün geçtikçe düşüncesi, dalgmlığı ar, Üyordu. Hattâ, bütün nile, büyük meşguliyet içindeydi; çünkü Çin” Blerce çevlenire pek mühim bir işti ve bir çok merasime tabi bu. benüyordu, Bunun itin kızın alle” si, büyük masraflara, zahmetlere | Ve Câan sıkmtılarma katlanmaya mecburdu, Kıiz evlendiren aile, böyle ha. zırlık günlerinde, o kadar meşgul hulunuyorlardı ki, Psanımızı bi' lenleri ve medeniyetimizi tanımış yolanları bile değişirler, konusula maz hale gelirlerdi; çünkü mera simin kusursuz olmasını, her şe, yin noksansız hazırlanmasını iste” dikleri için, akılları fikirleri, ken, di işlerindeydi. Bundan. dolayı, 'düğün zamanı yaklaştırlıça, Cinli dostumla, uzun uzun konuşmaya imkân bulamıyordum, Aile içinde, tuhaftır ki, en sakin ve düşünce” siz bulunanı, nisanlı lazdı, Çinli dostum, bu kadar meşsga, le arasında, bbni unutmadı ve pek , takzik kelimelerle düğüne davet ' ekti, GELİN ALAYI . İHAYET, o mühim düğün günü geldi. Ben de, nla” ya lııtılmaya ve bütün merasimi görmiye imkân buldum, Gelin şsabalurn İlk saatlerinde, | birlkaş kadın tarafından, tarandı, yüzü düzgünlendi, yeni elbiseler giyerek hazırlandı. Giyinme, ku, sanma İşleri bittiği zaman, gelin, Çinde saadet alâmeti — olan, kır” makii tenkli bir tahtırsvane otur, ' tuldu. Dört kişğ'nin — amuzlarında, ı kapmın önüne götürüldü, Burada, ır.ı.—.!in güveyin gelmesini b—z'—'ı':ıfe cekti. Bu bekleme girasında, qeluun |etralfında dalaşan kadımlar, tuva., ' Jetİine dikkat ediyotlar, bir sürü | gevezelikler arasında, — kusuzlar bulun düzeltip duruyorlardı. Bu saat kadar sonra, güvery, Çin udetine göre, eski bir zraba ltîı, Nuh zamanından kalmışa ben. balar. yalnız düğünlere mahsustüü. Güvey, arabadan indi, Yanın. | da, evlenmiye vasıta olar adam bulunuyordu, O, sSağına, Soluna O, bakınadan yürlüyordu. Evin, icer, | Kek Vr yeri olan ve Vang ailesi'” mnin bulunduğu bir odaya götürül, dü. Gelin de, mııı iııııiııdı, şonu takip etti; fakat güvey, ne Reşit bhirden kaşlarımı çatfı: — Ne dedin, — Mogaoliktandan t? Halbuki biz seni oraya göndermemiş- tik. Hacer güldü: gezip dolaştığım - yerler ılıııil Mogolistan oldu da Atabek'e, rin, cenep eyaletleri, Gürcistan, Tür. klaşan.. hattâ pek yakında da ermens: tan magalların olacak, — Ne diyorsun, Hacer? Bütün bu saydığın yerleri mogollar mt aldı? — Evet, Haberiniz yok mu? Fakat Siz her şeyden haberdars'mız sanıya rum, Efendimizce meçhü! kalan ne 9. labilir ? — Doğru, Ben her şeyi biliyorum a. ma, balifenin bir şeyden haberi yak, tür, Saken önü büyle tehlikeli ve (0 sı. kıcr şeylerden bahsetme,. neşesimi ka Çirırsın! Hacter vezire fazla bir gey söyleme- di, Fakat Reşit Hacerin — gelişinden Toeranun kalmadı. Kendi kendine: kimabilir neler anlatacak, — Ben anun döneceğini hiç de ummuyordum. içcinde gekli, Bu, öyle bir arahbay” ziyortlu, Bu modası geçmiş ara” kapıda na de odada, gözlerini kaldırıp nişanlısına bakmadı, Odada, evlenmiye vasıta — olan adam, bir mutüuk irad ett! ve kızın meziyetlerini, faziletlerini — sayıp döktü, Bundan sonra khafif bir kahvaltı edildi, çay içildi, Sonra güvey İle beraberinle — gelenler, çıkap gittiler, GÜVEY EVİNDE ÜVEY, çekilip gittiketu sonta, kızın — tahtarevanı emuzlandı. Büyük bir. cemnatle evden çıkarıldı.. Önde çalgıcılar çalgı çalıyor, arkasında tahtirevan bulunuyor, bunu da davetliler ta kip ediyordu. Sokaklardan geçer. ken, alaya katrlanlar çoğalıyordu Gelin, güveyin evinin —önünde tahtiırevandan imdi: hastan aşağı kırimızı örtüler itinde — bulunduğu | için, hiç bir tatafı görülmüyordu. Acele bir yürüyüsle cve girdi. E vitt kaptsında ihtiyar erkekler, ih, tyar kadınlar duruyordu. Kız. güveyin evinde, enün ha zırladığı « gelinliklerini giydi ve böylece tam gelin hakhne geldi. Merasimin en ehemitmiyetl; safha sı, Şşimdi, cereyan edivordu, Güvey çeve dave! edlâdi ve an cak, 0 zuman, evlendiği kızım yü, zünü gürdü. Delikanlıya, karısını beğenin beğenmediğimni soran yok ta: çünkü Cinlilerce, evlenme, çocuk yetistirmekten baska bir imesele değildi. Güvey, gel'nlea karşılaşınca, o, na, bir şeker çubuğu takdim etti ve birkaç defa, bu şekerii hoşu” na pidin zitmediğini sordu, Gelin, alçak sesle, smallerin bazıına e, vet, bazısma da hayır diyordu, Güvey, gelinle bu konuşmasın' dan Memntn olsrak avluyu çıktı Ve orada. baekayen — misatirlere, Ultiyardığı bi'dirdi Bundarn son, ra tekrar ivteri Zirdi ve gelinle baş Yemekten sonra, geliule güvey, evden avlhıya çıktıdar, Yavaş bir yürüyüşle, iİkj sıra duran misafir” ler arasından geçtiler, Gelin, da, vetliletin her birinin önünde, bir an duruyur, baş eğiyordu. —Bu iş İnttikten gonra, bir Buda papası, iki gencin nikâhlarını Fıydı, Bu merasin bittikten sonra, hep beraber ,yemek odası halin2 geti” Tilmiş olan. büyük saleca girildi. Saloctun — düşemesi mozayıki ve çcok mükemmel süslenmişli. Du. vul_auıg Çin Hâhlarını gösteren levhalar vardı. Bu levhalarda, üç buşlı balıklar, fenalısla mücadele eden ejderler, “Konfücyüs" e dağr tesimler sörülüyordu, Sofraya, bütün yemek sahanla rı, birden getirildi. Tabii, yertde yemek yeniliyordu. Damad adlesi, yemeklerin &n çörülmemiş — şeyler olmasına dixkat etmişti. İlk defa olarak, burada, “kırlangıç yuva, sı” denilen, Çinin meşhur yeme. Bini yedim, Bu yemek, bir nevi nadir deniz otundan yapıldığı için pahalıya mal oluyordu, YVemekler arasında, tavuk, ya, bani damuzeti, köpekbalktı kana” dr gibi geyler de vardı. Yemek, hirkaç sast sürdü, Vemektean san, ra, tekrar yola düzüldük ve geli' nin evile gitbtik, — Şimdi bu fettan kadın, halifeye Gelin, tahtirevanından indl ve evin kapısında durarak, hepimize birer bardak çay ikrtam etti. Çayı, pt İçen, içeri piriyor Ve gel'nin yolağı Ünerinde, birer defa yur varlandıktan — somra — orkıyordu. Bundan sonra da merasim bitmiş oluyor, delikanlı da güvey — giri, yordu, M, RASİM ÖZGĞEN İngilterede son badın çorapları İngiliz gazeteleri, iaşe narzırını. bir beyannamesini neşretliler, No, zır, bu beyannamesinde. son — bir gayrefle temin ettiği kadın çorap" larından birer çiftinin kadınlara dağılıkmakta olduğunu ve. — Hatp bitinceye kadar, bir daha çora» dağılılmıyacağını bildirmektedir. Buna bakılırsa İngiliz kadınları harp bitinceye kadar çorap yüzü göremiyecekler demektir, İkinci dünya harbinin gelişimi- ni takibederken, havada kuvvetli olmanın milletlerin M Diye söylendi, Sonra birden Hacere | derin tesirleri hepimizin dikkatine | döndü: l. ır | İ