” 1 Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT e haç İ k N A | 1 bi Wa | | ğ i “ RİN — 1941 ) Si, Zimankinden re e ileri. P MDüreket ede. talimatını ver. Ye VW Udadır.. Üzül, ! iç götasiyie — md ç > lim, Fa- i teselli de bir Ki yet Ve tümiği baş. 5 ak #irrı ka. ON Bu aciyi 2 e £ masasın. ayle betik edilen ve starı kurtul »ir korkulu kendimi te- a, y AGİ KE SRUNDA İ İYük Mili Roman “Taşhan” hu hareket dünyası nın merkezi, Sokaklarda insan, lar yürümüyor adetâ koşuyor'ar, Kağnı katarları Ankara kalesine askerden yağsız tekerlek gıcırtı- lariy'e bu yeni ve jamani âlemin en tipik, en orijini tarafını teşkil ediyor. Bunlar nereye gidiyor? Götür. dük'eri şey nedir? Ve bu insan kalabalığı niçin bu kadar ha. reketlidir, Bunu düşünmek ve böyle bir sorruyu akıldan geçir mek bile abes, Türk milleti bir inkılâp yapı, yor,, Ve bu inkilâpta da muhak. kak muvaffak olacaktır, İnkâ. bin geniş münasını bir formül ve nazarive halinde değil, acı bir ıztrapla o; nelesinde duymuş ve anlamış bir varlıktır, Sıska öküzünün sürüklediği bir tahta parçası Üzerinde dört cephane sandığını yirmi gün bir namus titizliğiyle taşıyan köylü kadını yorgunluk bilmeyen bir tahammülle kocasının harbettiği cepheye götürürken orun bildiği bir tek şey kendi hizmetinin ka. tığiyle köyünün ve namusunun kurtulacağı hakkındaki biricik ve masum duygusudur O; ninesinden bunu duymuş, annesinden bunu işitmiş kedisi de onların yaptığını yapıyordu, Ninesi ona, sundurmada kırk örgülü saçını tararken dedesinir, Dömeke, masallarını anlatmış, annesi, sira düştükce i vetin vedi günde nasıl , İar elinm geçiverdiğini 8öy'emiş ve o dört yıl süren büyük harbin &n amansız acılarını yakmdan tatmış; kahrını, voksulluğunu çekmiş ve sonundada işin ne kadar kötüye ve sarpa #ardığını gözleriyle görmüş anlamıştı. “Kazovasıfdam" bir demir yolu gibi ufuklara uzanan kağnı araba arı bu maksadın olumu jen kendilerinden beklenen. vazileyi vanmağı ' “konarlarkön!'6'khtar ve kafile arasında ben de var. âzm. Sinsi bir yağmurun ilikle. re kadar işleyen nemli, rutubetli ve soğutucu başlığın ğt kıymetli eşya için zararlı ol. duğunu hisseden Türk köylü ka. dımı sirtmdeki tek hirka tek şal ve tek entarisini çıkartıp onların Üzerine önleri korumak ve ıslatmamak maksadiyle örte. cek ve kuru bağrını rüzgârlara açık tutacak kadar da ferağat Müzayed Yazan: A. AVERÇENKO (Dünkü sayıdan devam) O, bir dakika kadar Vücudunu doğrutlu v hiç te bek'emediğim bir ve azametle; gurur n ettim,.. i yok, siz bana rusça ,, Ben bu lisanı yalnız konuşmamak değil, t onu anlamamak iç ye Ah, zavallı memleketim! Bu sözlerden müteessir O'an Mariya Nikolayevna, şefkat do, la bir sesle: — Siz Rusyayı bu kadar çok mu seviyorsunuz? diye sordu ve onun zarif eli sevgi ile ötekinin “.— Var mı?" diye bağıriyor. du, Lâkin bende arttırmak için metelik kilmamıştı, Ben tama men züğürtlemiştim. Bu esnada, havada motör s€si | işitildi, ve fevkalâde güzel, zarif, çekirgeye benzer bir tayyare, önümüzdeki yola hafif bir gölge bıraktı, (Ah, tam zamanında irodadıma yetişen sevrili tayya- recik!,, Eğer senin dudakların olsaydı öperdim)... Biz, hepimiz başlarımızı hava- ya kaldırdık ve hafif kenet çekirzenin uçuşumı merak ve a, lâka ile seyretmeğe baş'adık. Mariya Nikolayevna, tabit o na, hitaben: — Siz hiç uçtunuz mu? dedi. — Ben mi? Alman -Euz har- binin devamı müddetince uçtum, | Ben pilotum. , Sahi an?! Ah, bu ne kadar meraklı! Peki . havada dilgmen tayvaresiyle de karşılaştınız mı? — Ben mi? Bir cok defa, Hat- tâ muharebeye bile tutuştum | — Anlatır mısınız? Bu o kadar ! meraklı Ki,,, ŞElni onun koca, ! en elinin #stünde öylece unut. | u — Na anlatayım ki? Biliyor musunuz, insanm kendi kahra. mManirkariyle öğünmesi ,vakısık a'maz. Lâkin kendi kendine vaptığı bu methiye onu anlatmaktan ve yüksekliği göstermekte teroğ. düt etmemişti. (Devamt var) Diye sordu. Ahmet paşa bahsi açtı: N — Şevketlim! Bizanslılar bize karşı daima sinmiş bir ha'dedirler,- Onlardan bir korkum yok. Fakat, Niğbolu muzafferiyetinden sonra, hâ lâ Kostantaniyeden uzaklaş. mamış olan prens (Mirçe) . nin aleyhimizde tahrikât ve terkibatla mesgul olduğunu söylüyorlar. Ba adamın - Kostantaniyede iken - başı - nı ezmenin bir çaresini bul - malıyız. “Yıldırım bunu hiddetlendi: ' — Mirçenin kalâ Bizansta kalması ve memleketine dön memesi beni $- çoktanberi şüpheye düşürmektedir. Bu adamın Kostantaniyede boş durmadığından ben de emi- nim. Fakat, Bizans bizim €- yaletimiz değil ki, emredip herifi buraya çetirteyim! — Bunun kolayı var a şev” ketlim! Böyle hain ve müzır bir mahlükun vücudunu or - tadan kaldırmakla mersle - keti onun serri5den kurtar * mış ve korumuş oluruz. Kos- tantaniyeye gid, tüccar ka- fileleri arasma bir beçerikli yiğit katıp ora göndermek le, bu hahisin vücudunu or - tadan kaldırır ermek üm - ir? Yıldırım Oo gülümsedi ve memnuniyet ifade eden bir duyunca menedemedi — Bir gün düşmanm gerilerim de kesi? uğvsu yapmak için emir Rusçadan çevireu SERVET LÜNEL almışlım,.. Alâ,,, Usulen karbü, me benzin doldurdum, roarşa sım, pervaneyi ocevirdim, mere ztladım ve sirra kadem ü Bir #sat Birden. iyle bir Al. tabancamr çektim, şakağına da- | ! yadım ve: “Teslim ol bakayım, pis herif seni!” dx» gürledim. O, güm, diyediz üstü düştü, “Merhamet ediniz, beyefendi," dedi, Fakat yağma #r var, Ben, hemencecik herifin yâkasma ya, ıstım, sürükliyerek tayyareme setirdim, Onun Blerio'sunun da kendi otayyaremin kuyruğuna bağladım ve böylece hem Almâ- DI hem de onun sapasağlam ma. kinesin: bizim (mevzilere getir. dim, O, hikâyesini anlatırken bizira vaziyet te berbatlaşıyordu, Da, ha doğrusu berbat'aşan benim vazivetimdi, çünkü Mariya Niko. nan'm gözleti heyecan ki. vılcımı sacıyordu, — Yarabbi, siz ne kadar kah- ramansınız! Söyleyiniz, beni tay, yare ile gezdirebilir misiniz?.. Bu cesur cengâver, pervâsiz. ca: — İstediğiniz kadar, diye es. vap verdi, — Beni vere düşürüp parçala- maz mrsimz? — Hiç merak etmeyiniz, ken, dinizi salıncakta gibi hisseder. siniz! — Maamafih, sizinle olduktan sonra ihsan korkmaz, Siz, öyle,.. Cssursunuz ki! Peki beni ne va. kit gezdireceksiniz? — İsterseniz yarım Ancak yazık ki Gözlevede tayyarem yak, . Ben, Dülüm dikkatimi, tepee 'mizledönön tayyareye “vefmi" gibi görünerek, kayıtsızlıkla sor. dum: — Siz harci sistem tayyareyle uçabilirsiniz? — Ah. hangisi olursa olsun, fakat Blerio'yu tercih ederim, Bu eski dostun üstünde kendimi daha faz'â emniyetle hissed'yo, Tum, Ben, elimi hâvaya kaldırarak muzaffer bir sesle: — Eh, şu halde. efendiler, ta- Winiz varmış, dedim, Gözlevede sahsr ait iki tane gayet mun- r bir vaziyette ve daha Yazan: İskender F. SERTELLİ - 152. tavırla vezirine döndü: — Ben onunla harp mey - danında boy ölçüşmek ister dim. Ne yazık ki, felek mü - saade etmedi —O,k dan vurmakta mahir bir hi - lekârdır. Cesareti, su üstün. de yapılan nakışlara benzer. Esen rüzgürdar bile çekinir Bizansia vaptığı hakkaktır. Se b ves vücudunu ortad dırmakla yurdumuz bulacaktır, Korkaklığı v den kaçmış olmasaydı. şüp - hesiz, Niğbolu muhar: de ona da dübhyanın cak olduğunu niz! Şimdi kahpece bizi arka mızdan ve i ğa çalışan bu hınzırın biran evvel canını cehenneme gön- dermek bizim için en büyük bir vazife olmuştur. Hemen tereddütsüz Kostantaniyeye Ba işi becerecek bir aslan gönd iyiz şevketlim! Padişah, Ahmet pasanın sözlerini makul buldu: — Pei. bu işi kim yapa - bilir? Ahmet paşa Yıldırımı kan iy ğ im? de. gibi bir yiğit var- İszis düşünme abestir, Rüstem bu işi mu” vaffakiyele beserebilir. Ve gülerek ilâve etti: — Prens Mirçenin Kolayca canını almak ıçin, Rüstem - den daha mahi- bir azrail bu lamay»z kethim! Yıldırım bir çakika dü dü, fakat tereddüdü bi zail oldu: — Evet, bu iş: ondan baş ka bir kimse beceremez. Rüs temi hemen Bizansa gönde - relim... ve bu meseleyi çok sıkı tutalım, Rüstemin Kos . tantaniyeye gittiğini bile kim ürkiye sumuuriyet: ZiRAAT BANKASI nuruluş tari. ISS — sermayesi 100 0YU.YOC Türk Lurası Sube ve Ajans adedi: 265. Zirai ve ücari ver nev banka muzmeleleri, Para biriktireniere 24806 Ürn Ucramişe veriyor Araat Hanlramnda kumbaran »e (bars tasATTUİ hessm'- ön G5 AE S0 Uram bulunanlara senede 4 ders <exilecek Icur'a Ge aşağıdaki pllns göre Urramiye öngrtaciirtır, * sed 1,000 Üretin 4.000 ire ww, 0. , ie. “© . 10 , e . 100 sded Gö Hrnirk 5,000 we, 4 , «sw. —., © . 5. OUKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene İçinde 50 Bradan aşağ şüşmiyenlere Keş * File yapılır. üzramiye U Mart vi Haziran neden gecirimiş Blerio tayyare- si var, Arabncı! Gözleveye ne zaman geleceğiz? Saat ikide mi? Alâ! Dörde kadar yıkanır, eibi, seletimizi değistirir, kendimize çekidüzen verir, yemeklerimizi yeriz, Sant beşe doğruda ben Bizi tayyare meydanma götürü. rüm, O, sisi, Mariya Nikölavev. ne. hemen Dügün gezdirir Bu bedbaht Golubtsov kadar perişan bir insana hiç bir zaman tesadüf ettiğimi hatırlsmıyo. Tum O, ya'nız Nobel firmasının. benziniyle uctuğunu mırıldandı, Ben, onu teselli ederek bendeki benzinin Nobel — olduğunu söyle, dim, O, bılndan maâda, bugünkü lesbit etmeğe garda “man. ugabilmek çi, saadeyo lüzum olduğunu söyledi, Ben, böy'e bir müsaadeys ma, < bulunduğumu anlatarak onu toprağın üç metre derinliğe sok» tum, Bundan #onra o, öteki Alman ribi, dizçöktü, teslim oldu ve siradi oOGözleveye gelir gelmez bir çok işlerin kendisini bekle. e ancak üç yahut sonra, o da iki saat kadar bi Ve belki di o, ayaklarımın. altını seye sezi sk lâzımdır. Ahmet paşa © gün padişah tan bu mesele hakkıda icap ede talimatı alarak sevigle huzurda çıktı... RÜSTEM, BİZAS YOLUNDA Rüstem üç gün sonra vezi» riazamdan talimat alarak Bi zans kafilesile yola çıkmıştı. Rüstem, Gülbeyazı bulama « dığma üzülüp dururken, E . dirneden ayrnışmdan dört saat sonra, ilk konak yerinde öğle üzeri aklını oynatırcası" na sevindiği bir hâdise ile karşılaştı. Yüzü örtülü bir ka dm attan inerek Rüstemin yanma sokuldu. Ve ona sor. — Nereve giniyorsum — Bizansa... — Beni tanımıdınız mı? — Hayir. Yüzünüz kapalı. Nerden tanıyayım” — Sesi çabuk umut - tun, Rüşte Bu sırada meçbül kadın yüzünü seti ve yavaşça P temin kulağına 175 konuş. herkes duymasın. Ben senin bugün Bizansa hareket ed ini — Yavas seviyorum hayatma bir tü mıştım, Bizanse döst | da | takdirde $ 20 tazlasiyir verilecektir 11 Eşya. VW Birinelkinmn tavihle gerilmiş yatıyordu... Ben de is, tediğim gibi onun sırtında gezi. yor, onun vücudunu topuklarım. İa çiğniyor, yalancı ağını çizme. lerimin burnuyis tekme'iyor. dum, ve artık Marya Nikolayev: na'rın eli, güzel bir kertenkele ibi sürünerek onun elinden be. im elimi üstüne geçiriyor, ve artık Marya Niko'ayevna yalnız bana bakıyor hatti hafifçe soku. luyordu, Tepemizde ine beri böyle fevkalâde bir şekilde kur. taran kudretli kuş, süzülerek © cuyor ve üzerimizde gerilen ge. niş kanatları sanki bizi — beni ve Marya Niko'ayevna'yı, Mar. ya Nikolayevna'yı ve beni takdis ediyordu. Golubisova gelince ©, şimdi tayyareden düşme ve vero çarp, ma neticesi şeklini kaybeden bir İ cuval kemikten. başks'bir. geye benzemiyordu, Nihayet dellâln o görünmiyö çekici benim 'ehime yere indi, ve bön, kazandığım kartvizit vazo. #uğu rakibimin elinden alın mu- yafferane götürebilirdim. Maamafih işin icinde müzaye. de olmasaydı onun bana lüzumu da voktu va! (SON) GÖZ HEKİMİ Dr. Murat R. Aydın Beyoğlu Parmakkapı, İmam seknk Ne 2, Tel: 4158 sevindim bilsen... Rüstem, Yıldırımın gözde. si Martayı birdenbire karşı - sında görünce, dizlerinin ba. ğı kesildi.. şaşkınlıkla ne ya» pacağını, ne söyliyeceğini bil miyordu. — Demek beni hâlâ sevi - yorsun, öyle mi? diye mırıl- dandı: Etrafta dolaşan yolculara kendini tanıtmamak için der hal yüzünü örten Martadan hiç kimse süphelenmemişti O güya Bizansta bulunan ko- casının yanımı gidi; . Bir müslüman kadmı gibi yüzünü örkmüştü. : Biraz sonra atlarına bin * Ker, Kervan Bizans yolunu Rüstem, Yıldırımın (Tuna yıldızı; adını verdiği Martaya tam zamanmda ka. vusmuştu. Bizansa geldikten kısa bir müddet sonra, Ah » met paşanın bir gece kendi konağında padişah tarafın * dan boğduruiduğunu Yıldırım, o yılın ilkbaharm - da Anadoluya sarkan lo len'de conketmek üzere or * dusile beraber Apadoluya geçmişti. Rüstem bu fırsat « tan istifade derek, uzun müd det (Tuna yıldızı) ile Bizans ia keldı ve Martadan ölün - kadar şefakt ve sadakat gördü. ĞDNE.