22 Ağustos 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—a Stü — Vat « het 51.VUk M Almumu cib kîcuk dudaâîgı- | #dehi ha b eya OA gö ' ç Çı a K istediğini — ——— idlal UNDA ——— li Roman Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT dur . Bizi çoktan unutmuşlardı. Yemek masasının yanındaki si. gara sehpasında iki büyük evrak zarfı duruyordu. Tomas'ın elin- de de bir mektup vardı. Adi bir kâğıt parçası gibi büzerek cebi. ne koydu, — Affedersiniz. Sizi rahatsız etim. Yüzbaşı Tomas ayağa yalka: rak: — Buyurunuz Necmiye hanım dedi, Ş Canip Bey: — Ânnen nasıl oldu Necmiye? diye sordu. ; Annem için özür diledim. Ben de biraz rahatsızım diyerek yan” larımndan ayrildım. Canip Bey benimle beraber dı. Şarıya çıktı: — Bu hareketimiz pek ayıp oldu. değil mi? Ama, kabahat yine sizde. Alışık — olmadığımız halde bize mütemadiyen icki ik * ram ettiniz. — Hayır, yavrucuğum. Beri kendilerine vaziveti anlattım. Şereflerine bu gece ilk defa icki kullandı&'nızı söyledim. Sen na * sılsın bakayım ? t L — Basım dönüyor. Müthiş bir halsizlik hiasediyorum. — ÖGel sana biraz ilâç vereyim. İçin açılır, ferahlık duyar, gece” yi rahatca gecirirsin. Verdiği ilâctan biraz da anne. me götürdüm. Odama qekildığiıgı zaman vücudum eziliyor gibiydi. Göz kapaklarım kımnr::oşdu. Kendimi yatağa bir külce gibi at tım. Derhal uyumuşum. Uykum arasında bir aralık bir ses duyar gibi oldum. Gözlerimi acmağa muktedir olıııu_şwdum Birisinin beni kucakladığını, kol larmın arasında sıktığını ve dur daklarımdan öptüğüü hissediyor. dum. Fakat bu öyle bir hbti_ ki, daha ziyade bir rüyaya benziyor du. Sanki yanımda birisi yatıyor ve iszmimi söyliyerek' hömürdanı yor gibi bir rüya idi bu... * Çok geç kalktığım halde, içim” hâlâ uyuyordu. Annem gelip dırmasaydı belki de akşama dar uyuyacaktım. Kıhuıdüım görünce merak etmiş odama gel mişti. — Nasılam Necmiye? — Hiç iyi değilim anne! — — Ben de senin gibiyim. Göz. lerimi uykudan — açamıyorum. Dün aksam pek fena idim. Hâlâ da öyleyim. Kıza limonlu çay ge tirmesini söyledim. Haydi kalk da beraber içelim. Belki biraz bizi acar. — Amcam gitti mi? — Erkenden, mühim bir :şim var diye gitmiş bir de kâğıt br rakmız. ; K — Yeni bir misaf'r listesi mi” — Hayır. Bizimle “acemi sar” hoşlarım” diye alay ediyor. — Ne yapalım. onun kadar an. trenmanımız olsaydı biz de ma sa baş'nda sabahlardık!. Cayımı içerken Hayriye hanı ma; (Devamı ver) rek Rüstemin evine uğramış” tı. Halil, o güne kadar, Rüs- temin * güzelliği dillerde do- laşan - karısının yüzünü gör- memişti. | Rüstemir atı bahçede kiş" neyip duruyordu. Halil, bahçe kapısından bağırdı: — Rüstem,.. — neredesin? seni almağa geldim. Rüstem heyecanla bahçe * ye indi: — Daha vaktimiz var, He- le attan in de hahçede sana bir ayran ikram edeyim. Halil atından indi... bah” çeye girdi.. dııBü ağacın dibinde otur * :.. — Meşhur koşucuları ta - nıyor musun ? — Hepsini tanıyorum.. İç lerinde kendine ve hayvanr na güvenenler de var, Fakat kal | hı PERDEYİ AÇCIYORUM: —İj — AGOP, ÖLÜMLE KARŞI KARŞIYA ç Ağgop, Zeç vakit randevu verdi' ği kahveye geldi. Kahveci ile fazla konuşmaması için ben hemen: — Bir bahçed, oturalim,, » de, dim ve onu bahçeli bir gazinoya götürdüm, Yayvaş sesle konuşmağa başladı: aç Telefon ettinse hıp diye yü reğim oynadı, Seni içerde zanne" dordum, Yine oda isteorsun; ne İS teorsun? Başıma açtığın belâlar yetmedi de biraz daha iş saracak. sm ahbar? Ceplerimi kabarık görünce ren” gi sarardı: he Yine müsellâh gezorsun?.. Böyle saatli bombalar taşımır hiç? Hayatıma acrmorsun?, Ya birden patlar İse,., “Ah Agop sen söyle" din idi ama, ben kulak arkası et tîm idi sözünü,, deyi can verecek. Bin, Agobun lafmm kıymetini o kemte ağnayacaksm ama kaç para eder, Senini, beraber — oturanlar da paramparta olacak! Fena değildi. Cebimdeki kaba' rık kâğıtları yine bomba zannet” mişti. Ciddiyetle kaşlarımı çattım: — Yalnız bu kadar mı? / dedim, (Belimdeki isi kâğıt parçaları dö” hu tabanca kılıfmı göstererek) bir üe Brovning var, Zavallı Agobun rengi büsbütün kül oldu: — Ne olor. Çanakkalesine mu. harebeye gidorsun? Yoksam Sir. kecide otelleri basacaksın,, ne ya” pacaksın ahbar ? — No olursa bu akşam olacak,. Esasen-ben canmmidan bıktım: Ün, ce sehden başlıyacağım ! Agop büsbüfün hitti: B — Zo ne başlıyacaksın.. Ben sana ne yaptım? Oda istedin de |bir tefa yok dedim, Masa, sandal- ye istedin,, Sana kızdılar, benim masalarımı, sandalyelerimi param parça ettiler sana bir laf ettim? Acep bir gün kılmı kırdım? Me- ramın nedir? On beş, yirmi üc, kırk dört numaralı odalar boştur, Zaten ya o han yıkrlacak senin e“ linden kurtulacağım, ya — Kudüse kagacağım senin elinden kurtula, cağım,, Yarm sabah gel de.. kon turatoyu yapalım, Masa da, san - dalye de isteorsun yine (çika) demem, — Hayır., Bü sefer elimden o da ile, sandalye ile, masa İle kur tulamıyacaksın! Mi v Ya ne verelim? Hanı vere, lim? Aksşamada Madam Agopyanı koynuna yollayalım? N İsteor" sun * j — Ağgopsuğum; benim canım senin elinde,, seninki de benim e- limde, — Biribirimizi öldüreceğiz? — Yok, — Ya ne? Nüfus kâğıdını bana vereceksin de senin yerine deliğe gireceğim ?? 3 Y azan: Meal ü Yazan ve oynıyan: nedamet eden meşhur dolandırıcı ben oynatacak, SALONZ / İBER ve MAHMDUD SAİMŞ — Mahmuüt Saim ALTINDAĞ Başrollerde: Mediha, Zeynep, Mahmut Saim, Komihk Hasan efendi. Agop, Meddah Kâzim vesaire Agobun teşhisi doğruydu: kadınlara karşı bende bir Zafiyeti umumiye vardı. Bu yüzcendir ki Agobu o benim için çalış Agobu patiskalarile şekerlerini haber vereceğim diye tehdit etmiştim, O, para sarfetmeye yanaşmıyordu: tımız maalesef münkati bu işi yapamam Pi ',! Mediha için cebinden “Münaseba- olmustur. dostum, ben deyip kesti. Ü — Değil,, o da değil, Bana bir hizmet edeceksin, Büyük bir iyilik yapacaksın ? — Sana şimdiye kadar hangi hizmette kusur ettik! Oda tuttun, üç ayda bir aylık verdin. Ağzımı" zi açtık? Başımız senin yüzünden kırk bin derde girdi.. ağaımızı aç. tık ? — Şimdi sana bir rol oynatar cağım ? — Nasıl ol? tiyatrocu olaca' ğım? Altmışmdan sonra şanoya gıkacağım ? | — Hayır!., Bir aşk rolü oynıya' taksın, — Ben oynıyacağım ? — Evet! Bir iki saniye beni süzdü: — Min gayrihaddin —anla « dığime göre sen bü - ile e fa da — karıları kafese ko.,- yacaksın — galiba — amma, maale. sef ben böyle işe hiç giremiyece'” ğim, Kadmlar papazla hoca gibi hanır kahvesinde oturup bekle . mezler. Tak kapı, tak kapı, doğru bizim eve! Senin zaten evin belli değil, hamamım belli değil, külha: nn belli değil.. ne gelirse abdüâci lerine,.. kadınlar doğru Madam A* gobyanım başma, Zaten zavallı karı yarı hastadır. Na olursa ol. şun., İsterisen tabancanı çek tak diyem beni öldür. Ben bu işi ya pamam! Karınm birinden dört ta' Ne tavuk ahmış idim- Yüz kırk dört'tefa eve gelmiş,.. Kâvyı milleti Ven ben başa çıkabilirim ? — Pöki öyle olsun... Yazık ki benim sana iyiliklerim hep boaşa gitmiş!, — Ben bana ne iyflikler ettin ki ahbar? — Şeker, patiska depolarmı kaç gündür kimseye haber vermi” yorum, ııâgop ağanın yüzü kıpkırmızı ke. sSİ * — Önü da duymuşsun? * diye” bildi. Önündeki bandağa su dol - durdu, içti, Bir iki saniye düsündü. Sonra: — Ne isteorsun? , dedi. Ağnat bakalım,, meramm ne olacak? — BSen Şişli güzeli Medihayı bi liyor musun? — Tanszmam ama, işitmişim,. — İşta seni ona karşı çıkaraca' EZım! , — Ne yapacağım ben onunlarn ? — Korte yapacaksın! Güya ona sevdalanmışsın ! Ağop efendi gülmeğe başladı: — BSahiden — sana son şnorti dedikleri kadar da var.. Bende yas altmış bes, altmış yedi. Bana Şişlinin tak -ortalık yerind, karr dan bir dayak yedireceksin? Ya Madam —Agopyan bir duyar ise. Sen handa oda tutuncas haydi handa öoturamorum da korkudan eve kaçorum.. Medihanm arkasın. dan gittiğimi Madam duyar ise ev den nereye kaçacağım ? n benim isşimi yapmazsan simdi gider * patiskaları, şekerleri haber veririm,. Patiska, basma sözl olunca A- gop efendi hapi yutuyordu. Birkaç defa yutkundu, yutkuna du: — Mega asvas.. Mega asvaa,, dedi., yapmam demeorum ama, bu işi benim yapabileceğim gibi bir iş göremürüm, — Seni ben idara edeteğim! — Ahbar sen kendini idare ede- morsun, Üç günde bir gemiyi kas raya oturtuorsun, Beni nasıl idare edeceksin? Evvelem sen kendini Bir an düşündü: — Agop efendi derlerse yedi devleile dosttur, Ağnat — bakalım. Na yapacağım ben? — Mediha ile., — Evet. Mediha ile müthiş bir maceraya tutulduk, O bana hü. cum ediyor, ben ona hücum ediyor rum, Tekme tekmeye müthiş bir mücadele, — He,. ağnaorum., ben de ara” 'ya gireceğim.. atlar tepişecek ara" da eşek yiyecek sopayı, Ben bu işi yapamam ahbar, — ÜÖyle ise alaharsmarladık, Agop efendi.. — Dur., Nereye gidiorsun? Yapamam dedim jse henuz müna, sebeti kesmiş değilim a, Btlki bir çarei hal buluruz, Söyle bakalım.. — Seni ben ona,, bir (mirasyer di) olarak takdim ettireceğim, A- çacaksın keşenin ağzını.,.. Onunla bir gezmek sanâ yüz liraya patlr yacak ! İ — Beni patiskaları, şekerleri haber vermiyeceksin ama, sattırıp paralarını karıya- verdireceksin ? Beni kül edeceksin? Münasebeti. miz maalesef münakti olmuştur dostum,,, Ben bu İşi yapamam... Madam Agopyanı gezmeğegötü - rünces ya seksen kuruş para har carım ya sekşen beş kuruş,, Ağna” dm mı? ba — Bu paraları ben vereceğim. — Sen mi vereceksin? ha,, bak ona âklım erer, Benim gibi Mah. müutpasanm ortasında ayna tarak satarak işe başlamış değilsin a,, Haydan gelen huya gider. Sen pa> raları verdikten sonram bir karr :—i-nı—ır 5 ME V ea z acaktı nm değil otuz bes karınm arkağ&ın dan gitmesizen bana da menşur Agop Efendi demesinler... — Hah şöyle, Şimdi uyuştuk mu ? —- Masarifi zatjaliyenizden olduk tan sonram neden uyuşmuıyalım. Bu akşam gideceğiz? — Öyle kolay kolay değil, Lâa, kal on beş gün uğraşacağız, Gör yaşı dökeceğiz? -— Ön beş gün uğraşacağız? Bir zim küçük sana ne deor bilirsin? vi ğ Ne diyor? —- Hent (aptal) Mahmut deor.. Meğer sen sahiden hent Mahmut” bilem senin ne olduğunu ağnamış, On beş gün uğraşacağız, Gözyaşı dökeceğiz? Sonram ne olacak? Kâğıthane kâhyası olacağız? Ne. dir bu karı? Pırlantadır. yoksam yakuttur? Mademki — masarifleri evine gidelim, Bak, ne pırlantalar var, kaldık. Maaraflar benden ne der sem onu yapacaksın ? — Ne dersen onu pacağım ? Şirket vapurundan hıpyadiye keıı'- dini denize at desen, denize ata” cağım ? gin bir mirasyedi olacaksın,, Söz de büyük bir bankermissin. İstan: bula gezmek için gelmişsin, Paris te fabrikan varmış, — Beni de yavaş yavaş alıştı rıyorsun ? İ : — Neye? — Do Bu sefer ben ge haşladım — Hakikaten Agsop efendi, mahkemei — gşer'iyesinin v döndü. — Dinle Agonpcçuğum: Bu kadım gayet fettandır, — Beni tanmmaz"? —- Tanır,, bunu sen benim ğ diğim yer. düşüreceksin! - — Gelir ise iyi! — Elbette gelecek, Şimdi a: na kısaca anlatayım: Ben bu ka: dmr ilk defa olarak dört ıeîıa ev. vel köprüde gördüm, O vakit da. ha böyle Şişli yıldızı falan değildi, Fakat yine az çok şöhreti — vandı. Bana fımdık Fatma ile berabher te" sadüf ettiler ve benim gafletim - - den istifade ederek beni soydular. — Dava etmedin? — Yok., — Babanın parası Sen de kimbilir kimden d*ıhng : sonram.,.. — BSonra aradan epey bir müki, det geçti. Ben bunu birkaç defa Osmanbeyde — tiyatroda — gördüm. Blirsin ya, Ben sakalıma çaşit çe- Şit şekiller veririm, Bazan şeyh, (Lütfen sayfam çevirimizi, İskender F. SERTELLİ ben, birinci geleceğim, — O kadar yüksekten at - ma, Rüstem! Belki ben kaza" nırdım birinciliği.., — Sen kazanırsan, gam yemem, Bir arkadaşım ka * zandı, derim sevinirim, Bu sırada Gülbevyaz elinde iki tas ayranla bahçe kapı * sında görünmüştü. Rüstem: — İşte, dedi. Yardımınla kavuştuğum sevgilim, Rüstem hiçbir erkeğe ka * rısının yüzünü göstermek is- temezken, bu bir emrivaki ol muştu. Halil, biribirini seven bir çiftin saadetini çalacak ka * dar bayağı bir delikanlı de - ğildi. — Allah ikinizi de mesut etsin. : Diyerek, Macar dilberinin sunduğu ayranı aldı, bir yu" dumda içti. Rüstem de ayranı aldı, yu" dum yudum içmeğe başladı. Halil gülerek sordu: — Hangimiz kazanaca * ğız,., Rüstem mi, ben mi? Gülbeyaz Rüstemi göster di: — Kocamın kazanması i: çin dündenberi dua ediyo - rum. Allah ona yardım et - sin. Sonra misafirini memnun etmek için güldü: — Siz de ikinci gelirseniz, memnun olmaz mısınız? — Hayır, Ben birinci gel - mek istiyorum. Ri'-*tem lâfa karıstı: — Ak koc, kara koç geçit yerinde belli olur. Simdi ne- desek boştur, Bundan sonra çok konuş * madılar. Gülbevaz kocasının arkası nt okşadı: ; — Allah seninl- beraber” dir, Rüstem! Sakın merak etme., En büyük mükâfatı sen alacaksın! Halil yerinden <alktı; ' — Tali kuşu kimin omuzu- na konarsa, onun yüzü güle” cek, , Halil bunu söylerken, içim - den dişlerini gıcırdatıyordu. - - Macar dilberinin bu derece emniyetle kocasına itimat tel kin etmesine âdeta hiddet- İenmişti. ğ Halilin kızmağa hakkı var mıydı? Rüstem atmı oksıyordu. Atın bu sırada fazlaca kiş" nemesi de Halili âdeta sinir- lendirmişti, Rüstem: — Bak, kenim hayvanım bile bana koşuda galip gele- ceğimi söylüyor. Diyerek atının üstüne at- ladı, : : Halil de atına bindi ve yan gözle Rüstemin karısma ba* akı kaı Allahaısmarladık... Dedi. Bahçeden çıktılar. Yolda yanyana konuşa - rak gidiyorlardı. Ş (Devamı var | - AAA ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: