? TEMMUZ — 1841 Büyük Milli sicim “16 - geldik beybaba ü, , baba Beşiktaşa niçin bile unutmuştu. in o kadar gerile. alar içerisine dalmıştı k Pur iskelesine doğru yi. Ni güzeldi. Deniz sakindi “in $ıra dizilmiş kömür İk, “iklardan bir sürü çoluk e, nize atılıyorlardı. İş. İş © insanların tereddisi A, “gününü geçirecek ve İş, “ dertleşecek bir arkadaş «#ftyordu, Aklima, Osman ninde Arnavutköyünde v n meslek arkadaşı gel- men bir sandala bine ir ağır Amavutköyüne dm dedi, $ bey, tekaüt olduktan İl einde küçük #âtm alarak İendi başı. “e Yaşamağa başlamış. 4 , *vde hemen hiç otur. Tig lüt balık meraklısıv. bazan sabahlara kadar " âvma çıktığı olurdu. 4,“ baba tahmin ettiği gibi ii, evde değil, belik av. İk. Amavutkoş koyunda 0 ih, 59 bey. Rüştü babayı gö- in MK çok sevindi. ık ve bir yandan da ol toplayarak: bar yalıya gidelim N M, 9k. Azizim. Ben çatı al pile doldurmağa gelme- almak için sabahleyin Yollara düştüm baksa. i, â2la oltan varsa bir ta a alin ver biz. gittiği olan insanlarlan de. Kendi azığımızı kendimiz İş kendimiz yeriz.. #rkadaş bir zaman eski yediye zevklendiler Eğlendiler. Vakit bir Ne İemişti Kartnları acık- i ti alıya dönelim dediler ni ikisi birden hayretle rini a iy n yüzlerine baktılar. dara düşmüşüz", b küreklere sarıldılar. İn kurtulmak için olanca Ni krak çekiyorlardı. e yaşında yenilecek İİ bu mirim deği bey daha idmanlı gö NN an suhane odasına » Safasında bir gizli cefa 9 bey, yeğeni Rüstemi İtmen faciasını hazır. Tânsız şövslyesinin Ryu İduğu zaman Rüs » Mk ormundü, yatıyor « padişahın çadırı Mir yolda şövalye - başını ( görünce, NI tutamadı : e bizi değirmen taş bea attıran Kızıl yda? budur, Onun başını Ben ondan öc Ni Söylendi, Nöbetçiler. Ngi a lişaha karşı geldi. ;* küstah bir adam e rletm etmediler, başını NM mı emretti? Sa Yıldırımın em- © O vurdu onun başı Ne Yazan: MAHMUT ATTİLÂ AYKUT! saklıdır. Diye şakalaştı ve ilâve | etti — Aman mirim. yoruldum. di- ye daha şunun şurasında iki o- tuzuna yeni basmış delikanlıla. riz. Bu esnada arkalarından sert bir ses duyuldu. — Sandal dur! Gayri kürekleri bıra. karak sesin geldiği tarafa bak- tlar Çifte kürek bir sandal üzerle- rine doğru süra'tle geliyordu. Ortada sandalı durdurmak i çin hiç bir sebep yoktu. Tekrar küreklere davranmıslardı ki larmdan gelen sandallardan ynt kumanda tekrar edildi. — Sandal dur!. Osman bey söylendi. — Ve minelgraip. Bu da nesi. Ne diye duracakmışız?! Bu zamana kadarda, arkalarından yetişmişti, İçinle bir İngiliz polisiyle İki "Türk memuru vardı. Memurlar. dan biri kayığa ranpa ettikten sonra sordu: — Nereden geliyorsunu — Avlanıyorduk. Bir kâğıt kalem çıkarttı, — İkametgâhımızı ve hüviye- tinizi söyleyiniz dedi. Rüştü baba memura: — Affedersiniz oğlum dedi Hüviyetimizi niçin soruyorsus htiyar sandal iz? balık tutuyor ve eğlen. yoruz. Yoksa avlanmak yasak mıdır. Hani böyle bir karar var. sa, Bundan da höberimiz yok . «Kusura bakmayın. “Kanına karşı gelecek değiliz ya. Bir daha avlanmayız? — Bize ders verme moruk! Ne reden geliyorsunuz? Onu söyle, — Avlanıyorduk dedik a. — Tabancauız var mı?.. Osman bey — Ne münasebet efendim. Ta. bancayla bıçakla ne işimiz var ki,. dedi. Fakat, Rüştü baba da. yanamağdı: —Olaa ne çi ne zarar gelir? — Vay! demek yanınd ca var ha Ve bir şey bulmuş »gibi arka. sındaki memüra dönerek: — Ben demedim mi bu sandal. şüphe ediyorum diye.. Sizi krakola götüreceğiz. İfadenizi orada verirsiniz. Rüştü baba; tekrar söylenmek istedi. Osman efendi. müdahale etti: — Canım efendim. Ne üzülür durursun. Yaralı değiliz ki go cunalım. Çiy yemedik ki karnı. miz ağrısın. Aldirma, (Devamı var) çal ar evlât, Bizden la taban. dan Bu sırada Rüstem padişa. hin çadırına gelmişti, Yıldırım, Rüstemi görün - ce sordu: — Kızıl Şövalyenin mez - bahaya çevirdiği değirmen - de neler gördün?.. Anlat bakalım? Doğan Bey padisahın ya. nmda ayakta duruyordu. Rüstem, padişahı selâmla. dıktan sonra: — Şevketlüm, dedi, bu a. dam yolda pusu kurmuştu. Bizi yakalatınca değirmene götürdü. Değirmende Türk akıncılarından ve (köylüle. rinden birer ikişer esir aldık ları kimseleri buraya doldur muşlardı. İlkönce bu hain şövalye kızgın şişle birkaç kişinin gözlerini söndürdü, Bunların karşısına geçip şa- rap içti: “. İşte, sizin padişahını. zı böyle yakalıyacağım.. Tu. İ çok müşkül MASOR Akım postam Gözlerinde Nakleden : Bana birisi “Lütfiyi ne kadar zamandanberi diye bir sorsa cevap . verme I olur. Zira, Lütfi tanıyorsun” Sual İ nim için genç kızlık hulyalz | | Ailelerimizde ve resimleri ! j derhal nuz? Görüyorsunuz ki denize a. | ene, ifadesidir. Ondan hatırıma bile Lütfi hayatımı parçadır. Ç Yperamyle denberi, me duğu gibi, âil çocukça sevi ça ele getirmiyordum:; tamamlayan bir k günlerir erimizi paylaşış komşuydu lip giderlerdi. Gere bam, gereks annesi ve babası ğan ve büyü memnun ol Babam ölür tanınmış bir avukat olan Lütfinin babası aile. mizin miras işleriyle meşgul ol- du ve kederinden her seyi unut. muş olan zavallı armemi lâtten kurtardı, Günler, seneler geçti. Bir mes lek sahibi olmamı istiyen annem beri liseye gönderdi, Lütfi ben. den iki sınıf yukarıdaydı. Deli. kanlı daha tahsilini bitirmeden istikbaline dair bin bir hulya ku ruyurdu. Lütfi mimar olmak 6 melindedir, Lütfinin kitapları, defterleri plânlarla doludur Beraber gezinirken yapılmak ü. zere olan bir ev görür görmez ustaların yaptığı işlerle alâkadar olur, uzun uzun fikirler söylerdi, Onun izahatın. dan bazan hiç bir gey anlamaz. dım, o vakit Lütfi nazarımda dünyanm en yüksek bir san'at. kârı olarak yükselir ve bu kadar büvük birisile arkadas olm derin bir grur ardım. Tiseyi bitirdiğim yıl, Bostan. cıya taşınmıştık. Yazı orada ge cirecektik. Lâtfinin ailesi de be- raberdi, Orada sayfiyeye gelmiş bir çok gençlerle tanıştım. Bun. lardan birisi Vecihe bir gür bana: Yarın, dedi, hiz erken erken balığa çıkıyoruz. Sen de beraber #ilir misin? — Bu davete teşekkür ederim Memnuniyetle gelirim. Fakat şimdiye kadar hiç balığı çıkma. dığım itiraf edeyim. aramızda do. en arkadaşlıktân Neş'em deni bütün arkadaşla. rıma sevdirmisti. Vecihe: — Maksat eğlenceden ibaret olunca acemiliğin zararı yok, de. di. Yarm sen bulunmazsan bu eğlence çök neşesiz olur. Sonra durdu' ve birdenbire — Sahi, dedi. Sen niçin bu ka. dar res elisin? — Neden neş'eli olmayayım? mdaki insanlar beni can ian seviyorlar. Bügün güzel, ya- rm bugünden daha parlak- bir gölge Muzaffer Esen Lis bitirdim. Hayatta yürü. yolu çizdim. Ressam o Bu suretle L k imkânlarını. elde edece zeçen gün seninle beraber o gördüğü i mı Evet k &rke benim çocuk ida be W cen tefek kumra kız olan Vecihe çok zeki, çok sevimli bir aradaştı “ramızda doğan arkadaşlık, yal rwx bir tatil süren etsa > dost. luk değildi İstanbula dönünce yeniden iş erimize başladık Resim k 1 gök hoşuma gi. diyor ve beni Lütfiyeıyak! agtırı- yordu. Şimdi onun bana veri izahatı, çizdiği plânları, yaptığı projeleri daha iyi anlayordum. — Göreceksin Güzin, ne gü. rler yapacağım. Göklere kselen daracık binalar »8 pencereleri geniş ışık ve hava içinde yilzen binalar, heps nin birer bahçesi olacak. Çocuk. ların neş'e ile oynayacakları bir bahçe... Hele bir defa diplomamı alayım, Seninle beraber başka memleketlere de gider. Oradaki ı da tetkik ederiz. ifi, bu mevzuda konuşmağa dımı Saatlerce söylerdi. O- stikbaline ait her tasavvurs İ karıştırması hoşuma gider zevkle heyecanla dinlerdim. ie çabuk ns. ı dikkati çelbetti. Fakat hay- ret dakikaları -geçtikten sonra buna da alışıldı. Fakat Sabihanm etrafında . çekinmeden, bi. razda lâkaydiden doğan garip bir hava belirdi. Kimse bu çok boyalı kızla arkadaş olmak İs. temiyordu. Bu yalnızlıktarı gruru kırılan Sabiha yavaş yavaş bana yana. şıyor, benimle arkrdaş olmak İs» tiyardu Lütfi ile akademiden her gön bergber çıkardık. Ekseriya Lütfi akşama kadar bizde kalır ve biz de Lütfi ile beraber ne tatlı gec seçirmiştik. An. örgüsünü örer. yahut gaze kurken biz uzun uzun ge vezelikler eder, geçen günü en u. fak hâdiselerine kadar biribiri- nize anlatır, sonra beraber re. sim yapardık. Bir akşam akademiden çıkar. ken Lütfiyi bulamadım. Gözle- ramle delikanlıyıaradığı. Yazan: İskender F. SERTELLİ -70- na attırdı. Bunlar çok büyük taşlardı. Değirmenin içinde otuzdan fazla taş var dı. Bir kaçını böylece ezdir. dikten sonra, sıra bize geldi. zağa düşüreceğim ve bir gö. zünü söndüreceğim,, dedi. Yıldırım bu sözleri duyun ca fena halde hiddetlenmiş. ti: — Vay köpek vay.. Keş. ke bunları önce duymuş ol. saydım. Mel'unun gözlerini ben söndürürdüm. Rüstem sözüne devam et. tü: — Şövalye sarhoş olmağa başlamıştı, Ben en geride duruyordum. Önde duran a. kıncılarımızdan bir kaç ki- şinin elini ayağını bağlattı.. Ve değirmen taşlarının altı. ği zaman iyice sarhoş ol- muştu, Bizi de değirmen taş- larmın altına attırdı, fakat taşların altına birer tuğla parçası koydurdu. Taşlar bu kuğlalara dayanarak vücu- dumuzu ötekiler gibi ezmi. yordu. Bu işkenceye dayan. mak kabil değildi. işte bu. rada bu vaziyette günlerce kaldık. Ölenler * öldü. Ben ve bir arkadaşım (yaşadık. mı sezen arkadaşlarından birisi: — TAtfi, dedi. Bugün birden. bire hastalandı. Bvine gönderdi- ler, giderken akşam size haber verme mi de rica etti, Meraktan sop sarı kesilmiş bi halde sordum. Hasta mı? Lötfi hasta mı? Arkadaşı bara teminat ve riyordu — Ağır bir şey değil... emeyiniz, Derhal Lâtfinin evine koştum. Bana kapıyı acan annesi oldu: — Senmisin vavrum? Kapı ça. imınca doktor geldi sandım. — Lütfinin nesi var? Ağır bir hastalık mı? — Ne kâdar heyecanlısın Gü. zin, İnşaallah geçici bir hasta. lıktır, Lütfinin odasşna koştum. Lüt. fi uyuyordu. Ses çıkarmadan baş ucuna oturdum. Birkaç dakika sonra kapı bir daha çalındı, Bu sefer gelen doktordu. Armesiyle berâber içeriye girdiler Doktor hastayı muayene etti Reçetesini yazıp verdi, dişarıya çıkarken: — Merak edilecek bir sey de ğil diyordu.. Üç gün sonra bir seyi kalmaz. Böyle sağlam vü. cuda hastalık mı dayanır? , Saat altıya doğru hastanm ya. nından ayrıldım. Annemin beni merak «dçosğini evde beklediğini düşünerek hızı'bıdlı yürürken birisinin beni çağırdığmı işit tim. — Bu ne hızlı yürüyüş. Güzin. — Eve gidiyordum... Sabiha, biraz geç kaldım da.« .».» Merak Lütfi günden güne iyileşiyor- Kurtulacağımdan emindim.. Allafa yalvarıp ( duruyor. dum. Nihayet Sarıca Bey değirmene geldi, bizi kur. tardı. Yıldırım yerinden fırla. dı, Rüstemin alnından öpe. rek: — Fedakâr çocuk! Tali. hin varmış... Kurtuldun, de- di, bundan sonra seni yanım dan ayırmıyacağım Rüstem 6 günden | itiba. ren Yıldırımın ümerası sıra. sında ve yanında kaldı. “” istem, Martay' arıyor Rüstem, padişahın yanın - dan ayrıldıktan sonra,sam casımın yanma geldi: » — Padişah bana iltifat etti. Bundan sonra yanından ayırmıyacağını söyledi. du. Her gün ikindi üzeri uğrayor, onunla iki sant geçiri. Bu müddet içerisinde dolaşıp hava alı- Lüttiye yordum annesi biraz yordu. Lâtfiye Sabiha ile başlayan arkadaşlığımızdan bahsettim. Onu evine kadar götürdüğümü anlattım, Bu haber adetâ Lütfi. nin canını sıktı: — O kadınla körüşmeni iste- miyorum, Güzin. Bu hükme itiraz ettim: — İşin ie yüzünü bilmeden söylüyorsun. Sabiha de fena bir kadın değil. Sevemediği bir adamla evlenmek mecburiyetin. de kalmış, şimdi ayrı Yaşayor. lar... Düşün bir kere ne fena bir vaziyet. Şimdi zavallı Sabiha, istediği gibi yaşamak hürriyetin. den mahrum, Azaplı günler geçi- riyor — Bu çocukça bir düşünüş, Güzin... Asıl sen hödiseleri tek taraflı görüyorsun. İşittiklerime göm Sabiha tasavvur ettiğin gibi yalnız yaşayan bir kadın değilmiş. Zavallı faz ettim — Bunlar aslı olmayan bir ta» kım. dediködulardır. Omuzlarını «ilkti — Hele bir defa ayağa kalka. yım. O vakit zaten Sabiha ile konuşacak boş vaktin kalmaz. Geçen gün annemlede k nuştum zaten, Artık istikbalimizle,uğ. raşmak sırası geldi Heyecanla kekeledim: f£ ne söylüyorsun? (Devamı var) kadını, şiddetle mida Dedi ve sevinçle sordu: — Şehirde açlıktan eser kalmadı, değil mi? — Hayır, oğul. Hamdel. sun herkesin karnı tok. — O halde ben kale içi- ne gidiyorum. Marta kimbi. lir ne kadar merak etmiştir beni. Doğan Bey Rüstemin €- linden çekti: — Nereye gidiyorsun? — Eve.. Martaya. Doğan hakikati medi: Biz seni öldü sanmış» tık, oğul! Padişah Martayi üsera kafilesiyle beraber E. dirneye gönderdi. Rüstem birdenbire sende - ledi: — Fakat, siz benim gele. ceğimi bilmiyor muydunuz? Marlayi nasıl bıraktmız?.. (Devamı var) gizliys.