z HAZIRAN — 1941 «KAT Nakleden: ILHAN TANAR "17 Gelişi güzel konuştuğunun kendi de farkındaydı. Şimdi zne ele, bunlurm ilk vasıta 1le teslim yacakları bir yere hare, erini temin etmekti, — Yarım sabah. ben seni gör Weden, hiç bir şey yapamayaca, Bı, bir yere gitmiyeceğini bana Vaadet, Cevat, Cevat, yine başmı sallamakla Mukabele etti, Kız, gözlerini sev BÜsinden ayırmayordu. Acaba, taciayı önlemekte ne dereceye dar faydalı olabilecekti? Fe, İİK, fazla sözün hiç tesiri olma- Yacağını anlayarak, gitmeğe hazırlanırken tekrarladı: — Vaat et bana, Cevat. — Vaat ediyorum. Gülümsüyordu. Ferit nete, süümden ne de kızın yüzünde- İki garip ifadeden bir mâna çıka. nadir, — Sözüne itimat ediyorum. Diyerek çiktr. — $ Xx Seven kadınm, erkeklik heleti Miyesini anlamasma mâri ol “AS miusikinin kalplere tesir mesinin önüne geçmek kadar “işküldür. Şayet bu kadınn âYatı ıztırap içinde geçmiş ve m huzurunu ilk defa tadıyor. © zaman imkânsızdır. Erkek Mi Weuların istediği kadar giz- emeğe çalışsın, faydası olmaz. t ahlâkmın bir hususiyetile, din bu bilgisini ondan gizle, 9ğe ekseriya muvaffak olur. | * Avukat odalarından çıkma, İl kadın haykırmadan, ağla alan, bir şey sormadan, his ettiklerini Cevaddan gizlemeğe Mivzffak oldu. Bütün akşam, İLan dimağında hazırlanan, şe, Si alan düşiincelerden bihaber- “2 ibi hareket etti. iler gey, sözleri, . nüvazişleri, Rk ziyafet solrasmı hazırla Sakla gösterdiği alâka, getirdiği "çekler, içmesi için ısrar ettiği arap, hepsi ona vaziyeti açıkça öy y . Neşesi ve sevgisi bek taşgındı. Her söz ve ber | 86, onun için bir ayrılık, veda Ü ve busesi kadar yeis verici "Muğu hâlde, hislerini mükem, len gizliyerk aynı hararetle 1 bele ediyordu. Yüz misli ila olsa, yine kabul ederdi. Sarap içmek istemediği . halde, hayata atılan kadınlara mah- uygallıkla, reddetmeyordu €n Cövadım hiç bir arzusunu *Sddetmemişti vat. çok içiyordu. Sarap, iş Zevk caatlerini duy kolay eri a Merhs- ij duygusunu da uyuşturuyor. a: e, korktuğu şey, merhn» Kendine ve bu kıza acı. tan korkuyordu. Sefil odala- İM, penbe beyaz sünbüllerle. Tüküt renkli şarapla, sobenm VE bu Yıldırım bunu o gün öğle ü- *eri haber alınca gizliden gizli- tertibat aldı, Aynca Firuz *Y koluna da talimat gör-e- "srex berzahm şimalini hasını, kendisi de aşağıda" Tüyeceğini bildirdi. Padişahın maksadı düşmanı w kıskaç arasında sıkıştırıp, Buradaki kuvvetler: ve gövol- Yeleri de esir almaktı... Türk akıncılar, o gün hiçbir Milletin tarihinde sre İĞlmemiş cesaret ve kahra- bnliklar görüeerek dü ru V cepheden de bozmağa ve © “in akşama doğru binlerce € NİF almağa muvaffak olmuştu. Ele geçen esirler arasında alt tan fazla şövalye ve asilzö. ?» vardı. Yalım, büyük sılemtilar. dn sonra ardı sıra iki serefli Mizefferiyet'temin etmişti. Yıldır Beyazıt, Doğan te- siz gil, karşı evlerden birinde çalı nan bir akordiyorun nağmeleri, perde psrde yükselip alçalarak, güh neş'e için coşgun, gâh ma, temli gibi hüzünlü biribirine sarılarak titreyen odün alevleri veya mumların Işiginda daha efsaneleşen sünbüller gibi, ken. dilerine mahsus bir iç hayatları olduğunu ihsas ettiren'uzayış, larla, bu basit ziyafete iştirak ediyordu. Cevat bu hafif müziği dinliyerek ve tıpkı bir çocuk gi» bi kızm beyaz göğsündeki ince marları iyle tak alarak, yalıyordu. Veda” Yok tbaym! Yalnız uyku, alevler s8, nince uyuyan ateş gibi, piyano nun tuşlarında veya tellerde w, yuyan musiki gibi! Kız İse, sade onu seyrediyote du. l Cevat, sevgili yalmasını söylediği zaman, saatona geli, yordu. O. bu emre itaat, ederek yatak odasma geçince, sobanm başma kâğıt ve mürekkep hok, kasını, kalemri getirdi. Serseri, hiç bir işe yaramayan, İşsiz, parasız ,Cevat, artık kat'i kara, rmı vermişti. Tam bu noktaya gelince, yapamayacağını, cayü- cağımı sanarak çok düşünmüş. çok korkmuştu. Fakat artıka, detâ bir tek hırsla projesini iler- letiyordu. Hayatta kalıp teslim olsa, hapsedecekler, en kıymetli bildiği bir varlıktan uzaklaştıra. caklar, çöldeki yegâne kuyusu. nu da kumla dolduracaklardı. Mumluârın ve alevlerin olgun ışığında, yazıyordu. Ve genç | kadın, gecelik entarisi arkasın- da, soğuğun hiç farkına varma, dan, iki odayı biribirinden ayr. ran kadife perdenin arkasına gizlenerek, ona bakiyordu. Boğulan bir adam, mazisini hatırlar. Cevadm dimağından ise. her şey uçup İgtmisti. Het. talarea, şuuri veya gayri şuuri bir târzda mültereddit kaldıktan sonra, artık tereddüdün imkân. sız olduğu raddeye gelmişti. Korkuluk kılıklı zayıf adamın hâkimlere bakışı , hayır. artık tereddüt bitmişti. Simdi yazısı bitmiş, sobanm âteşlerine dalmıştı. Alev değil, ateş, uykuya" hazırlansın! Ve kadife perdenin arkasında, kız hep ora bakıyordu. Xx Avukat, Ferit, kardeşinin oda, smıdan çikımer. evine değil, her zıman toplandıkları bir kıraste haneye gitti. Orada tenha bir köşeye oturarak o mühâkemenin kararı münasebetiyle rin verdikleri mufassal malü. matı tekrar gözden gecirdi. pesinden etrafı seyrediydrdu. Karargâh merkezine götürülen esirler kafile halinde uzaktan görün iyordu. Sövalvelerin arkasından yüz İevew çonç ve kadın sürüsü ge. liyordu. : Padişah, bu kadmların ner. den geldiğini sordu.. çavuşlar Yıldınma şu cevabı ve.diler: — Şevketlim! — şövalyeler, harpte muzaffer olacıklarm. day 5 kadar eminmişler, cephe gerisinde öyle «sfahate dalmış. lar Wi..: har şövalye istilâ etti. ği yerlerden birer kadın k buraya kadar bu kadın şürüle. rini ds birlikte getirn. şler. Yıldırım bunu duyunca gül. dü: — Kemla, sefahatle harbe girsin âkıbeti bövle olur, O kadınları kahraman akmeıla. rm paylaşsm.., dedi Fakat, Firuz bey daha önceden ted. gazetele, İ FETHİ KARDEŞ Pakize titredi, hayret ve endi, ş6 ile kızma baktı: — Cedi mi söylüyorsun Ley- lâ? Buna nelüzum var? O za. man sen dâha çocuk denilebile- cek bir yaşta idin. Aradan bu kadar zaman geçti. Hemoço, cukluğun ne ehemmiyeti vardr ki?.. — Çök ehemmiyeti vardı an- Lal — Fakat söylemek lüzumlu ve doğru bir hareket mi? Fark seni ciddi bir aşkla seviyor ama yapmağı tasarladığın ifşaat onu sarsabilir ve itirafını eheinmi, yet derecesi üzerinde mübalâğa- ya düşebilir. İvi düşün kızım. Pakize oturduğu koltuktan kalkmış ve radyonun yanında &. yakta duran kızma yaklaşmıştı. İkisi de uzun boylu ve esmer idiler. El'an vücudunun zarafe. tini az çok muhafaza eden Pa kizenin gençliğinde güzel olduğu besbelliydi; fakat o, hiç bir za» man kızı kağar güzel olmamıştı. Leyiâ: — Hâdiseleri kimiz aynı zavi, yeden görmüyoruz, Anne, dedi. Ben Farukla evlenmeğe razı oldum. O otuz dokuz yaşında a mâ yaşlı sayılmaz, ben de pek ufak değilim, yirmi dört yaşın, dayım. Bundan başka bebamm artağıydı, babam onunla evlen memi, ölmeden evvel benden istedi. Sen de bu evlenmeği ar. zu ediyorsun. Farukun beni gitten sevdiğine de eminim. Ken disini mes'ut edeceğime inanı, yoruma, Fakat ben. biliyorsun ki yalan: tımda saadeti bir yalan üzerine istinat ettirmek istemiyorum. — Ne büyük kelimeler kızım. — Israr etme anne... Ben ka rarımı verdim. Bilirsin ki ben... Pakize, kızarım sözünü. kesti: kuvvetlidir. Hem yan kapı çalını, kak odur. Söyliyeceklerini bi. tirdiğin zaman beni çağırırsın. Biraz sonra salona uzun boylu, geniş omuzlu, kibar tavırlı bir adam girdi. Genç kıza doğru ilerledi, onun ellerini tutarak: — İşte geldim Leylâ, dedi. Beni çağırtmışsın. Ne söyliye cektir? Sasi boğuklaşarak ilâve etti: — Yoksa fikrini mi değiştir. din? Genç kıza bakan (gözlerinde öyle derin ve kuvvetli bir aşk ifatlesi vardı ki Leylâ müteessir oldu: i — Hayır Faruk, dedi. Ben hereai mizaç bir kadın değilim ve dürüstlükten ayfılmak iste İ mem. Dürüst olduğum için de evlenmeden evvel sana bir itiraf. ta bulunacağım. Faruk sarardı: — Bir itiraf mı? Sen mi iti Yazan: İskender F. illiRAF rafta bulunacaksın? — Evet, Yapacığım itiraf bir çök kızlar nazarmda budalalık tm. Fakat benöe Mizumludur si- Zin de lüzumlu göreceğinizden Şimâ! beni dinleyin: Faruk ben, vaktiyle, daha on yedi yağında iken birini sevdim. — Birini mi sevdin? — Bırakın da her şeyi anlata, yım. Sevdiğim, on dokuz yaşm- da, annemin ahbaplarından bi, rinin oğluydu. Biribirimizi gerek İstanbulda, gerekse Yazın Eren- köyünde sık sık görüyorduk. E- renköylinde köşkümüzün bahçe, İeri biribirine bitişikti. Nasil oldu bimem biribirimizi sevdik. Lâkin aşkımız o yaştaki gençlerin çoğunda olduğu gibi değildi, saf ve temizdi, Belki ar zularımız itibariyle masum de, ğüdik, fakst hareket tarzımız bakımından anadan doğduğumuz zamanki kadar temiz ve masum- duk. Biribirimiz için varatıldığımı, za iİnanıyorduk. (o Evlenmeğe karar vermiştik. Bu karar geçici bir: hevesin mahsulü değildi, kuvvetli bir ihtirasın eseriydi. Kararımmı ailemize bildirdi- ğimiz zaman şiddetli bir itiraz ve redle karşılaştık. Çok genç olduğumuzu, böyle kararların ancak birkaç sene sonra verilebi,, leceğini söylediler. Bizi biribiri- mizden ayırdılar. o" Kederden az kaldı ölüyordum. Açlık grevi bile yaptım. Şiddet, | li bir hastalık geçirdim. Humma | nöbetleri arasında yatağımdan | fırlamak ve Kadri ile beraber ; kaamik istiyordum. İ © İyileştiğim zaman” Kadri orta dan kaybolmuştu. Onu bir daha Farukla Leylâ arasmda uzun bir süküt oldu. Nihayet Faruk sordu: -—- Ne olmuş. öğrendiniz mi? — Öğrenemedim ve el'an bil, miyorum. Armasi duldu, oğlu üzerinde tam mânasiyle hâkim- di. Bu nüfuzunu, onu benden a, yırmak hususunda da kullandı. Oğluyla Oberaber İstanbuldan başka bir gehre gittiğini sanr yorum. Kadın sonradan ölmüş, annem bunu bana haber verdi. Fakat Kedrinin ne olduğu hak, | kında malümatı varsa bile bana söylemek istemedi. Oda her halde ölmüş olmulıdır, Ölmesey- | di, annesi ölünce muhakkak bo. | na dönerdi. | İşte Faruk sana söyliyecekler | rim bunlardı ve itirafı kendim | için mecburi'sayıyordüm. Karar, vermek sana Mit... Faruk birkaç saniye cevap mtırap çekmekteydi. Rıv sual sormaktan kendisin! alamadı: — Onu el'n Leylâ — Kaörinin seviyo” hatası benim için sizir Fakat 9a hat bir ölünün zatırası; Böyle v.. ssuy dı *sizl.ile evlermeğe muvafakat etmazi'.n. — Affedersin Leylâ. Bana gelince, benim hiç bir hatam yok. Sizi görüp sevinceve kadar yalnız işlerim için yaşadım. Her geyi açıkça anlattığın için sana teşekkür ederim. Maziyi unuta, lum. Bu nikbin ifadeye rağmen ara, larında bahsi hiç açmadrkları bu mazi hatırası, üç senelik evlilik” hayatlarının mesut simasını ka, rartan yegâne bulut oldu. Ley- lâ artık kocasını samimi bir aşkla seviyor ve onun bu masum mazi İçin kıskançlık hissettiğini biliyordu, — Leylâ sen misin? Görüş. meyeli kaç sene oldu? Seni tekrar gördüğüme pek memram oldum... Yoksa beni tanımadm mi? Ben Kadri... Leylâ, Kızılay balosunda, bü feye doğru giderken koluna gi, riveren Kadriyi derhal tanımış ve sapsarı kesilmişti. Evet, bu Kadri. onun senelerce mtirap 7 çekmesine sebep olan gençti, Kadri devam ediyordu: —ana ara sıra mektup yan, malıydım ama bende öyle bir ihmalelik varki yazmak bir türiğ kısmet olmadı. Dur sana karımı takdim edeyim... İşte © da büfedeymiş... Süheylâ, sans çocukluk ve genclik arkadaşım Levlâyr takdim ederim. Bahset- miştim, gıyaben tanirsım. Kızıla yakım sarı saçlı, yeşil gözlü güzel bir genç kadm gü. iümsiyerek Leylâya elini uzattı: mıza pek sevin in duğunuzda Kocamla âşık maşuk rolü yaparmışsinız değil mi? Ne hoş şey! Kocam a, ra sıra anlatır da gülüşürüz... duymuştum Leylâ, Kocan burada değil mi? Kendisiyle tanışsaydık, Ben bir ay kadar daha İstanbuldayım. Tekrar görüşelim olmaz mı? Leylâ kekeledi: — Evet, evet... Görüşelim ta bii. Gidip kocamı bulayım. Salona doğru kaçar gibi uzak. İaştı. Kocası orada birkaç ahba- biyle lâfa dalmıştı. Leylâ onun koluna girerek fısıldadı: — Gitsek çok iyi olacak Fa, ruk. Kendimdebir rahatsızlık hissediyorum. Aklıma gelmişken söyliyeyim: Beraberce Bursaya gitmemizi teklif ediyordun, kâ- bul. Hemen yarın gidelim olmaz mı? Leylâ, şairane büyük aşk hul, yasmı kaybetmeğe rıza göster» mişti, fakat hayal olduğunu am cak şimdi anladığı bu aşkın hiç, liğini kocasına hissettirmek is- temiyordu.. Faruk, onu, ilk aşkı dolayısiyle ölünceye kadar kıs, kanmalıydı. Türkiye Cumüuriyeti ZIRAAT BANKASI Kuruluş tarihi: 1888, — Sermayesi: 100.000,000 Türk Lirası Şübe ve Ajans adedi: 265. Zirai #4 töari her nevi banko muamelelefi, a Kem ile DIKKAT: flesapiarındaki paralar bir sens içinde 80 urudan aşağ Müşmiyenlere Ürümiye çıktığı cakdirde OS 70 tezlasiyie verilecekrir Kuç!?-'ori 11 Mart, 1i Haziran 3) Heyldi rinle yapılır. 1) Birineikânun tarihle, veremedi, Garip bir kıçkanclıkla MEAL MEK SAR GN ERTELLİ bir almış ve kadınlar akıncılara hediye edilse bile, herkes hak. kını ancak Edirnede alacaktır, demişti, Herkes de buna razı olmuştu. Yıldırım bu tedbirden mem. nun kaldı: $ i — Firuz doğru düşünmüş. Akıncılasımız burada kadınla. ra sarılirsa, sonra bizde düş. mana benzeriz, dedi. Yıldırım Korkusuz Janı ele geçiremediği için, düşmandan hmemi alamıyordu. Xi — Bu kadar küstah şövslye lere ne ceza verilse yeridir. Diyerek, ileri gelenlerinden bir kısmmı Edimeye, Bursaya gönderilmek, bir kısmıda zafer nişanesi olarak dost kral. lara hediye etmek üzere bir ta. rafa aymıyordu. Diğer on bin esirin de kılıçtan “geçirilmesini emretmisti. Çünkü, onlar da Türkleri kılıçtan geçirmeğe an. diçmişlerdi.. ti Akmecılar kılıçlarını çektil » ler... ve yeni bir harbe girişir gibi, hepsini cenk meydanmda doğradılar. « Yeldırım bundan sonra, Do. ğan tepesinden ordu karargâhı na inmişti. Karargâhtan harp meydanma gitti ve burada bin. lerce Türk yaralısı ve şehidi gördü; bu sahne padişahın büs bütün teessür ve hiddetini mu. cip oldu. Yıldırım ne kader ağır ve şiddetli davransa yeriydi. Ehli. salip kumandanları Türklere o, derece Zulüm ve işkence etmiş. lerdi ki... dereleri, hendekleri müslüman cesetleril doldurup üzerinden geçmişler, ölülerin gözlerini oymuşlardı. Yıldırım bunu duydukça hiddetinden köpürüyordu. Padişah (Korkusuz Jan)ı e. le geçiremediğine esef ediyor. du. —Şu on bin kisinin kanı döküleceğine, yalnız onu yaka. lasaydım, çok memnun olacak tım, diyordu. Bir fırkayı Janm peşinden Macar iline kadar göndermiş. * ti. Yıldırım, o akşam, ancak geceyarısma doğru Niğbolu kalesine girebildi. Yıldırım ertesi gün karar. gâhına döndü. Yeni gelen esirler arasındaki şövalyeleri görmek istedi, Şö. valyeleri padişahm çadırı önü. nene getirdiler, Bu arada, Fransız kralının berberbaşısı padişaha haber göndermiş, serbest bırakılması için yalvermiztı. Padişah, berberbaşıyı çağırt. tu: —Sen ne diye harbe girdin? Burası mubariplere yaraşır. Jül, Yıldırımm ayaklarını kapandı; (Devam: var)