» HAZİRAN IM (AN . 14 . Sömestr tatilinde, kızı mek. a geldi, Genç kızımın. ha, Patta daima refah ve rahatlık ile arsılasarak büyümüş insanlara us mesut bir prrltı ile ışıl önün #ülen gözlerine, penbe Yünaktarma, temiz hayatlarmiın mağ neredeyse düşmek üzere “lan bu kara lekeyi hatırlama. din bakamayor ve onun karşı, oğada ıztirap, korkusu daha deh- ayarda. |, Bir gece, kızıyla beraber, mak. “am bulunduğu sokağın civa. İ inan geçerken adetâ asabi bir Wan geçirmişti. Ve o gece kiz yattıktan sonra, saatlerce yanık kaldı. Cevadı, iki hafta Ne beri görmemişti. Neredeydi ? ile meşguldü? Hiç bir haber hayordu. Bulanık dimağında bilir neler kuruyordu. Acaba Peri 17 Belki de se. hat e Birden içinde yine, eski ağa, “lik hissi, himaye etmek duy- U Canlandı. |, Kuru soğuk, pırıl piril yil. ht bir gecesdi. Sokakta ve Ağu bahçelerinde arife egcele- il 8 mahsus bir uyanıklık farke. Yordu. Ferit, — paltosunu, , «asını giydi, sokağa çıktı. ğ zı taksiden, birkaç daki. ; #ohra Cevadın oturduğu pan- 4 “wn önünde indi. Pencereler. | Işik yoktu, Kapı da “kiralık b levhası asılıydı. Acaba ni İı <t kaçmış mrydi? Parasız na. kapabilirdi? Ya kız? Onu de Seber mi götürmüştü? m, Başkalarınm işledikleri cü- > Merden dolayı, hayatımda ş ik bir suçum bile olmadı. a alda Izdırap er ne müt » nal. goz! İ tekrar bir taksiye lir Ki , oturduğu semtte uydurma İ > verdi, İsa uzaklaşıpta, (etrafta isini görecek kimsenin bu- ,, idığına Okansat ettikten ği, ,* eve yaklaştı. Kapı kapa. Ni Kapalı perdenin aralığın. ? sokağa sızan ince bir işik, In boş olmadığımı anlatıyor. i a kere daha etrafıma bakı- 1 X. ayakların ucunda yük. » Pendenin aralığına gözünü k içerisini gözellemeğe du, elektrik o yanmayordu. daki-masanm üzerinde, çift lü bir samdan vardı. Kız. gecelik entarisiyle yere 2 Sökmüştü. Basında Yeyaz bir , ni #etülüydü. Avukat Ferit ân kızın odada yalnız olduğu Kğ Sandı, Fakat, mum ışığına a. İn sözlerini odada. perde ara i müsaade ettiği kadar do. “nca, kardeşinin biraz öte k Ünvara yaslanıp. gözlerini i “© dum eden kiza dikmiş ol. Emi gördü. Aile gecesi! Demek bu. günahkâr odada İ tinayetin işlendiği bu meş , Odada bile, dua ediyorlardı. Gk lamaları içinde, olduğundın aa İh Yudırım üç koldan yür: ; üp, ği ra nda düşmanı kuşattı ve ii ittefik ordularını gafil avla. gd Ma arp meydanındaki yaralı - amme bir Venedik şöval. “< Bize yazık oldu, Fran. uyduk da buralara gel. Ben Türklerin bu derece | vvetli ve döğüşçü bir nüilet ğunu bilmiyordum., | Dive — bağırıyor. imcsdina Mseler geliniyor, acin ak inliyordu. diğer yaralılar: biraz sabredelim. uz Jan) neredeyse i püskürtecek ve um ” y i ii adi ar) KAT iLHAN TANAR daha genç, hattâ çocuk görünen kardeşine bir defa daha baktı. Bü yüzün ifadesini, hasreti, ar. zuyu, aşkı, yeisi, istihzayı, bütün biribirine zıt ve benzer duygu ları toplayan bu garip ifadeyi, Ferit havatmın sonuna kadar i İ umutamadı. Yüzüne, aşağıdan yukarı doğ. ru vuran mum ışığı da, bu ifa denin adetâ gayri beşeri denecek kadar maddiyetten uzaklaşması. na yardım ediyordu. Dudakları: nm hareketsiz duruşuna rağ men, kızm duasma bütün ru hiyle iştirak ettiği, “evet, dua st, sevgilim, bizi kurtar, bir halâs yolu gösteri!” diye için için haykırdığı belliydi. Birden kızım mumların alevine diktiği gözlerini kapayarak, elle- rini yüzüne götürdüğünü, sonra yukarı doğru kaldıdığını gördü. Aynı dakikada Cevadda hareket, sizlikten birdenbire kurtularak, süratle kiza doğru atılmıştı, Avukat, gözetleyici mevkiinde yakalanmaktan korkmasa, dahâ bakacaktı. Fakat ne kadar geç olsa, sokaktan bir geçen olurdu. Süratle yürüyerek evin civarm- dan uzaklaştı. Kardeşini gördüğüne meranun olmüştu. Demek artık beraber oturuyorlarâ. Lüzumu olunca, gider orada bulurdu. Evine girmeden evvel, beş dakika kadar, evin önündeki te- rasda durarak. yıldızlı göke, sahil tâmbalarınm sarı ışıkları ile yüksekten bakılınca yağlı gi- bi parlayan boğaz sularına baktı; ve ruhunun derin'iklerin- de, düşüncelerinin, ekimin ve iradesinin gerisinde müphem bir sızı duydu. Gördüğü, k inandığı geylerden daha mühü bazı vakiaların ilk defa sezer gibi oldu. Açik hava. pek ayazdı. Soğuk hislerini fazla tahlil etmesine imkân bırakmadı. Sessizce içeri girerek odasına çıktı. Dort Âtıf Haşmet zamanımın meş hur dedikleri gairlerindedi... O kumakta olduğu gazeteyi hiddet” le bükerek yere attı, Arkadaş komisyoncu aVhit Turgut güldü: — Hayrola üstad, dedi, Yine ne oldu? Yoksa son yazdığın © meşhur şiirini mi tenkit ediyor” lar?. Atıf Haşmetin gözleri daldı! — Romantizm artık mahvol- du. mahv.. diye cevap verdi. Hat- ta sen bile Vahit, bu kadar mo dern fikirli biri olduğun halde bunu #en bile takdir edebilirsin Şu buruşturarak yere attığım gazete bir edebiyat mecmuası” dır, Biliyor musun münderecatı peden ibaret?. Söyliyen: kömür kralın hayatı hakkında bir ma” kale.. Kadınlara mutfak tavsiye” keri, Filorinalıya mersiye, otomo- billerden, goförlerden bahseden bir hikâye ve kadın, moda sayfa” Evet Vahit bu mecmualar ii birer vasıtadan başka bir gey değil... Vahit pencerenin yanıma otur” muş ağaçlar arasından karşıki konağm pencerelerini seyredi" yordu. Bsasen haftada iki üç da” kika muhakkak Atıf Haşmete gelir, daima pencerenin kenarma oturur ve karşfki büyük konağı dalardı. Atıf Haşmet İle arkadaşlıkları da beraber çıkarmakta oldukları edebiyat mecmuasından idi. Ama Vahit. öyle şiirden, musiköder, lirizmden falan anlamaz. yalnız a püra sesiyle heyecana gelirdi. İseiyar mecmuasinı da kârlı bir iş gördüğünden sermaye koy” muştu, Âtıf Haşmetin kendileri- ne rakip bir mecmuayı bu şekil .de tenkit etmesiyle yakından alâ- İ kadar oldu ise de, bundan dostu İ ma kizdırmak için de bir hisse gır vu Cinayeti takip eden altı haf- ta, avukat Feridin hayatınm, intizar ve korku, şüphe, merha- met hislerinin birleşerek getir dikleri kâbusla zehirlenen en fe- na devri, Cevat ile, belki pek kücük yaşındanberi geçirdiği en mesut günlerdi. Cevat, işlediği cürmün ağırlı, ğını Üzerinden atmağa ne 'cçed- büs Ne de gayret etmediği gibi aşkla sersemlemişte değildi, Ru, hü ve hissi bil felce uğramış gibiydi. İradesine göre cok kud retli ve hâkim olan kaderin ö. nünde, endiselerin, isyanlarm, ül mitleri hattâ asabiyeti bile yok öluvermişti. Günleri “mukadder re ise, olur,, imaniyle mesut bir sava İçinde geçiyordu. Bazan, bu unutkanlık ve sandı inin haricim çıka rak, karanlık sularda boculadı, di da vakidi Arife gecsinde de yine böyle buhraa' bir heteti ruhiye içindeydi. | (Devami var) da iza yetişecek, Uzvorlardı. Fakat, Türk at. hıları sırtlarından çiğneyip ge- çince, muherebe meydanında yatar. yaralılar birden ümitsiz. liğe düsüyorlar, hattâ birok. lan alarm, altında can veriyor Tari. Dağılan düşmanın garp cep. hesinden de hevır kalınanuştı, Yaralı ve esir gövalyeler ümitlerini kesmemirlerdi: ”— Haniya, kral Sikizmüund nsred-? Haniya Korkusuz Jan diye Urvkirıyorlardı. “USUZ JAN KAÇIYOR MU? Yıldırımın merkez fırkasile lâ kardı. — Hiddetinin sebebini anlıyo- Tum, Atıf.. dedi. Muhakkak yine senin o meşhur şürlerinden biri le eğlenmiş olacaklar. Âtıf Haşmet modem bir se kilde kükredi: — Ne münasebet monşer, dedi ben öyle tenkitlere aldırış edecek ademmyın.. Bilâkis benden bah | settikleri, beni meşhur etmiye çalıştıkları için teşekkür eğerim. Hayır bu kerre beni tenkit etmi” yerlar, bilâkis son şörimden hay ranirkla bahsediyorlar. Bak oku. — Yok yok, sen okuda ben dinliyeyim. Ve Atıf Haşmet şiirlerini oku miya beşiadi: Sarı saçisrıma taktım bir karınısı gül. ““nmiyen hislerimi” nişanesi, Sonra göğtüne koydum bir beyaz gül İlâhi safiyetin nişanesi, Gül Yazan: MUZAFFER ACAR Ve senin #linde vardı bir ilçüncü gül Pembe gül, güzelliğinm nişanesi Nihayet hana verdiğin bir akşom o emsalsiz konca gül Benim bütün ümidimin vişanesi,. Vahit: — Milfkemmel. Enfes birşey bu., Diye alkışladı. cesaret alârak: — Bu birinci kısım! Daha bu: num gibi on dört kısım var. Döyince Vahit dayanamadı: — Şiirinin kudretine hayran Âtf Haşmet . hım, fakat yalvarırım, devam et me, çünkü kendime hâkim ola, mıyacağım.. Diyb bahsi kapattı ve bu ta hammül edilmez şiirden kurtul. mak için bir randevu bahane ede- rek dışarıya fırladı. Ertesi gön Atıf Haşmet bal, konde çiçeklerden ilham alırken karşrki konağın penceresinde rü" yalarının meleğini gördü. Bu $9. irlerin anlatamadığı, ressamlarm çizemediği kadar güzel bir krzdı. Genç kiz Ataf Hagmeti görün ce birden tereddüt etti, Sonra şarkı söyliyerek içeriye girdi. Haşmet olduğu yerde miblanıp kalmıştı. Çünkü genç koan içe, riye girmesile bir melek kalbini çalmış götürmüştü. Artık Âtıf Haşmet kendisinin aşk ve şiir dolu başka bir âleme intikal et- tiğini zannediyordu. Hayalinde eğuç kızın bir melek ve kendisini de meleğini müdafaaya hazir bir göveiye olarak çelandırıyopdı O gün öğleden : te Âtıf Haşmet tekrar pencereye çıktığı zaman gayri ihtiyari na, | zarları karşiki konağa giti ve titredi, Karşıki konağın penoe- resi içine konan dört saksmın içinde dört açmış gül vardı. Bir an için rüyalarmın birisi yeniden göründü, gülleri kokladı, sonra Âtıf Haşmetin bulunduğu pencereye doğru (baktı ve aşkı- nm nişanesini pencerede bıraka” rak iğeriye girdi. Evet gi âşıkının nişa, nesini bırakmıştı. Aşkı Made için gülden güzel vasıta olamaz. Bu genç kızda herhalde “dört gül,, İsimli şiirini okumuş, hay. ran olmuş, şairin resmini gazete” lerdâ görmüş âşık olmuş ve âş. kını ifade için bu şekli seçmişti, Atıf o Haşmet Dana emindi. Dört gül saksısının yanmda bir de ıtır çiçeği vardı. Derhal “çi, çeklerin dili, Migatini açti ve itır çiçeğinin: “seni görmek istiyo" rum. manasmı İfade ettiğini se, vinçle gördü. Artık Atıf Haşmetin sevincine payan yoktu: — İşte somantizm.. Tam ma nâsile romantizm.., Yazan: Yalar F. SERTELLİ - 48 - döğüsen (Korkusuz Jan, Türk lere bir hayli telefat ve esir ve. rsrek geri rekiliyordu. Ücüne'i'Tuna kolunda Firuz bey de İsra döğüşüyor ve mütem - İiven düşmandan esir alıyor, “eri hatta gönderiyor ve bütün atllarmı ileri sürerek (Korkusuz Jan): çevirmeğe. bir düşman kumandanını ya. kalayıp Yıldırıma hediye et. mekti. Acaba Firuz bey, Korkusuz Janı yakalıyabilecek miydi? Bu sırada Firuz beyin atinın dibine bir Fransız şövalyesi 80. kuldu. Bu adam ağır yaralıydı.. yerde sürünüyordu. Yem ba. şında snpsar: olmuş, beygm bsr haldir ehrron bir gşreenen a. “damı saklamağa çalışıyordu. Dedi ve güldü.. Erkek âşıklar kendilerini muzaffer zannettik, leri zaman gülerler. Seven kadın lar ise muvaffak olduktan sonra tebessümü keserler, Âtıf Haşmet böyle tatlı hayal, ler içindeyken birdenbire Vahit Turgut pürlelâş İçeriye girdi, pencere yahında her zaman otur duğu koltuğa çöktü, karşı kona, ğa bir göz attı ve kol saatine ba- karak yerinden firladı. — Vay canına, dedi. Saat dör. dü yirmi geçiyor.. Artik bir daki- ka daha kalamam dostum. Saat tam dört buçukta randevum var, — Peki birader mademki öyle idi, neden geldin? diye Âtıf müs, tehzi bir tavırla sordu. Senin gibi bir iş adamı dakikalarını nasi ziyan eder. Vahit Turgut bir an tereddüt etti, sonra tam kapıdan ekar ken döndü ve tebessüm ederek: — Künkü, dedi, buraya gelin, ösye kadar randevum olduğunu bilmiyordum. Bak sana anlata” yım dostum, Şu karerki konak yok mu, işte orada güzel bir kız Çılgınca sevişiyoruz. oturuyor, Serbestçe buluşabilmek için usu, len nışanlandık.., Fakat ihtiyar babası bunu rağmen kızının sik sik çıkmasına müsaade etmiyor. Biz de gizli gizli buluşuyor ve randevu saatimizi tayin etmek için senin pencerenden İstifade ediyoruz. Büyün randevu saat tamı dört bucukta, Bunu nasıl am ladığımı sana sonra anlatırım. — Hayır hayır simdi anlat... — Güllerle... Vahidin cevabı bu kadar kısa olmuştu. Sonra devam etti: — Meselâ buzün dört gül var değil mi? Randevu saat dörtte parkm arkasındaki çamlıkta de, mektir. — Peki ya'rtır, onun manası ne?... Diye Atıf Haşmet ısrar etti. Artık merdivenleri inmiye başla” muş olan Vahit döndü: — O da yarımsaat demek... Diye bağımdı ve basamakları dörder dörder atlıyarak eolağu. caddede aldı. Muzajfer ACAR | Pena İRAA er Kuruluş tarihi: 1888, — Sermayesi: 100,000 LOU Türk Liram Şube ve Ajans adedi; 265. Zirat ve ticari ker nevi banka muameleleri, Arası Bankasında Kumbarab ve ihbara LASAPYUI Memi GE Hrm vulunaniara senede 4 defB “ekilecek icur'n Tie aşagıdaki ons çöre ürnmiye dağrtılmesirter. * med DÜ irmik 4000 dre Mg 2.006 , Lİ 100 “. “0 —. ©. 191 DIKKAT: Hesaplarmdakı paralar bir sebe içinde 50 Uradan aşağı Mişmiyenlere veramiye Çıktığı cekdirde < 20 Carlasiy'e Kuşi “e: 1) Mari 1) Haziran rinde yapılır. Firuz bey atın üstünden kı. lıcımı savurarak: —Kimdir o 'arkandaki a. dam? Diye bağırdı. Yaralı Fransız şövalyesi: — Onu kurtarmız, yalvarı. rım size « dedi . o, Fransız kra. Imın berberbaşısıdır. Çok zarar sız bir asilzadedir. Ne kılıç kul. lanmasımı bilir; ne de kendisi. ni korumasmı... a leş EYY 11 #Wa, vi Birineikânun tarihle üzere - cepheye göndermişti Bunu herkes biliyordu. Firuz bey bu sahne karşısın da kendini tutamadı... - güldü ve şövalye ile beraber berber başıyı esir alarak cephe gerisi ne gönderdi. Berberbaşmın göğsünde, bi kadın gibi, çok kıymetli mü cevherler vardı, O derece süs lenmiş, o kadar kadınlaşmış bi adamdı ki... kendisini Yıldır mın huzuruna çıkardıkları 78 man, padişeh bile vehleten © nun bir kadm olduğuns bük me »— Bu kahpeyi amda ef aray Dre sormuger. ,