şk, Istırap ve hisromanı -19 - İle Yanılıyordu, o da aldâ di ir koca olarak değil, ğa, K&rsı duyduğu dinda. iş Bürmette aldatılmıştı. Ley İ nazarında bütün an l *vlâtlarma karşı olduğu <kesiz olmağa mecburdu. * hildetinin bir kin derece" Bilmesi, annesini kendisine n ma karşi olduğun. yda #uçlu görmesi yüzün |» P, j nazarında erkekle yu 0 Aşkı, soğuyan tarafin yi efaszlvikla itham edilebi- bir pakttı. Fakat e İM âşk dolayısiyle anne o Vazifesi büytümekte ve ih, £ göstermesi icabet. &, © Eğer harici tahriklere et göstermeyen kadm Ni 99 © alçak ve re bir SEğİni bitirmiş olan Ralf höplrdetirken bir di, am ufak bir serveti o- 4, Yasamak için çalışmağa kalmamısı ne zevkli gey! PM, m bize sık sik ziya, EİN, teceğini umarım. Mide a, tehlikesi de olsa bu #8,“ pek hoşuma gidecek! <p karısma dörli & du fotoğrafı arayrver ks. a, Onu görmek beni de #decek, i kalktı, yemek odasın. iile, Ve üç dakikadan fazla ka e olmasına rağmen Fa- en Uzun gelen bir kavbu fircanlarmı Jüzumundan fazla bir yavaşlıkla dolaba yerleştir meğe başlaması oldu. Demek Leylâ onun hakikati bildiğini ve. ya şüphelendiğini anlamıştı. Raif resmi istedi: — Ver bakaytın. Faruk fotoğrafı uzattı, Babası iyice görmek icin gözlüğünü taktı. Sonra müteessir bir ta virla: — Zavallı! diye mırıldandı, Onu tanıdığımız zaman su resimde gördüğümüz kadar genç. Sene ler he çabuk-geçiyor!.. Ne yakı. şıklı ve sevimli bir gençti değil mi Leylâ? Karısı cevap vermedi, o de vam etti: — Ahlâkı da çok iyi idi. Onu hiç bir zaman asabi görmemiş. | tim. Bu kadar iyi biradamdan bak şirndi hiç bir şey kalmadı, 'Tarıka, bıraktığı servetten baş ka... Vefakür ve sadık dostlar da bulunduğunu insan onun mi, salinden sonra idöla edebilir. .Zavallı ölürken bile bizi düştin. müş! Tarık da resmi aldı. Baktı ve teessüfle:; — Ben onun bu resimdeki gi" bi gençliğini o halırlamıyorum, dedi, Onu tanıdığım zamanlar da saçları beyazlanmıştı. Fotoğrafı annesine verdi. Ley" lâ resme adetâ korkarak, söyle bir göz attı. Bununla beraber tabii görünerek: — Sakallı karı olur mu be? — Yalan söylüyorsam eğerle yim, aah iki gözüm de aksın şurx cıkta,. — Nasıl şeymiş o öyle? — Fistanı Güllü ablamın bay * ramlığının tıpkısı. günese karsı geldikçe ışıl ışıl yanıyor. Yaşma. Zını Habbenem (Habibe ninem) gibi başının tepesine dolamış. Bi- zim tekeninkinden seyrek ve uzun sakalı var diyorum size be... — Nerede şimdi? — Tosun dayımm misafir oda" sında. — Hadi görelim şu sakallı karı Yı öyleyse. — Hadi, hadi... 8 . 10 yaşlarında 8 - 10 köy ço Cuğu dizgine alışmamış taylar gi b: çığlıklar frletarak tabanları kaldırlılar. Tosun dayınm odası penceresi ne üşüştüler. Hayretlerini: — Yay anasını! Nâratarile izhar edip arkasindan dil alışkanlığı ile bir hayli de kü- für n çocuklardan birinin kulağı iri bir elin baş ve şahadet parmakları arasında uzadı, Bir ihtiyar: — Hadi defolun burâdan tipa. tart. Diye çikistr: — © karı değil, hacca gidecek” lerin yol göstericisi. Köy. delikanlılarından biri ya * nındakine: — Herif kerestenin bol yerinde onarılmış; baksana şundaki gübe- ğe, kelleye kulağı.. Şeytan kula. ğrma “hemen baltayı kavra, şu herifteki fazlalıkları adamakıllı bir yongala!” diye fısıldıyor. Delikanlı haklıydı. Çünkü “de Wil” adı verilen bu fistanlı erkek tıpkı iri ağaç gövdelerinin üstüs te ve yanyana getirilmesile kurul. muş bazı hantal köy samanlıkları nı ardırıyordu. 4O-yağlarında bit gün görmüş, Sam Hacısı Sualine cevap almağa lüzum görmeden: — Ben bukadar sıkıya gelemem bak karaoğlan.. burada en az bir hafta dinleneceğim. Diye delile dayatmiş ve hemer mefruşatı tek hasırdan ibaret o - dalardan birine girerek pabuçları nı başınm altına yastık edip de - rin bir uykuya dalmiştı. Uyandığı tan güneş değil, İsli şişesi bir lâmbanın zayri ışığı idi. Yarının .hacılarından o birkacı tesbih çekiyör,. birkaçı kollarım stvayorlardı. — Akşam namazına mı? Sualine — Hayır, yatsı... Cevabı verilince hemen doğrul. Gu. Ağrı; yunurtu hızla sağa yemi Cerindi. O'da kollar rını sıvamağa başladı. On dakika sonra birkaç arkada- şr.ile beraber sokaktaydılar, Delil: —Yatsıya daha hayli vakıt var, size biraz Şamı göstereyim. Diya önlerine dişmüştü. vakıt odayı aydmla" kırık — Ulan Karaoğlan, yolu şaşırar asi biziz galiba?! Üç gün evvel hana inmesi itiba rile kendisine nazaran daha kt demli ve üç günlük Şamlı sayılan bir yarmın hacısı duvara dayadığı hurinin bembeyaz gerdanı gıdık | lâyarak soruyrdu: — Bv kimin? — Senin. Hacnm parmakları biraz dah: indi ve tırmaladı: — Ya bunlar? — Sennin! Hacının eli mütemadiyen hare. ket ediyor, dili mütemadiyen ağ! nın içinde yuvarlanıyor, titrek 3€- sile soruyordu: — Ya bu? — O da sennnnniiilin!. Bü sahneyi yangözle seyregölen | Tsun Dâymın içi, damarları, $i nirleri gıcıklandı. Bir kodi gibi göğsüne tırmanmağa savaşan hu. riyi omuzladı: — Öyleyse, bu da benim! ... Tosun dayı ne Vuranolu tanışmış le olduğu halde, gündüz elinde tes bih ve dilinde sakslınr bıyığını Kadınlar İçin Tavsiyeler Kahvesiz sütlü kahve Bir çorba kaşığı kristalize ge- İ keri bir kap içerisine koyarak | #teşte karamel yapınız. Seker j icine hiç bir sey ilâve edilmeden | ateşe konursa sulanır ve yana, rak piser. Açık kahverengi olun- ca ateşten indiriniz. İnce bir çay fincanı sıcak süt ilâve edi" niz Sütü kahveden farkı olmaz. Kışa domates nasıl saklanır Uzun sene yenilen bir sebase varsa o da domatestir. Domates yaz, kış hemen her zaman yeme- ge kullanılır. Bundan başka çiy | olarak salata halinde yenir ve i kokteyl olarak da suyu içilir; | Domatesin en bol vitaminli sebze olduğu anlaşıldıktan sonra çiy olarak kışa saklamak usul leri de bulunmuştur. Kışm taze domatesten salata «bilmek, yemeklere taze do“ es kullanabilmek bir zevktir. Bunları bütün ve sağlam olarak muhafaza edebilmek için kolay bir kaç usul vardır, fakat bunlar | ve o kadar umumileşmiş değil ir, Kışa saklanacak domatesler daima şu suretle intihap edilme. ne de önün iklarından tatmıştı.Böy | lidir: Fazla olgun olmayan sert çe domatesler ayrılmalıdır. Bun. lar sağlam, vuruksuz, Ahlak suratlı ay kertiksiz bir S* giteeten dualarla cemaatin ön sa | beneksiz ve tepelerinde yeşil rive benzemese ve gökyüzü hafit dumanlarla bulanık olsaydı eğer, ne delil Şamı gösterebilirdi; ne de yarının hacıları Şamı görebilirler fına ve imamın sağına çökmüş bu 65 lik kişinin damar ve sinirlerin. de akşafn karanlığı sihirkâr bir te sir icra ediyor. Senelerinin 45 ini sapları olmalıdır. 1 — Domatesleri küçük gaz tanelerine istif etmeli, üzerini örtünceye kadar kuyu suyu ile yapılmış salamura ile doldur. di. Çünkü berbatlıktan yana tam bir çırpıda fırçalayıp kendisini O | malı, Tenekelerin ağzını lehimle” zaitli 10 numaraya elyak sokaklar © kadar dar, evlerin çıkıntıları 0. kadar biribirinin içindeydi ki. Tosun Dayı cebi tok olanlar gi” bi tok konuşuyordu: — Ulan Karaoğlan, bize ahret- te cennet vaadederken dünyada cehennemi bovlattın galiba? berbatlıktan yana tam numarayı eselden haketmiş çıkıntıları biri - birinin içinde gömülü sokakalara atıyordu. Delilin: — Hac yolunda günahlar sapır sapır dökülür. Demekle ne-akdar doğrula! et Tosun Dayı kabuklanmaş terek sncak kışta açmalı, Bu domatesler kullanılacağı zaman iki saat kadar tatlı suda durmalı ve bu su bir kaç defa değiştirilmelidir. Bu suretle sa. nogu İçine dizmeli, Üzerine bir kağ “saât “es vel fıkır frkir kaynatılmış ve zam dos a el resim imdi senindir Tarıkçığım, dedi. Yeni apartmanmda müna. sip bir vere koyarsın. AŞMAMAK rev rae, ll geye “ Bünun tohumu her halde çok Teri KAİ > ihtiraslarının. teskininden sonra | soğutulmuş kuyu suyu dökerek e Şi icen. , eli odasına dönürce vücudunda duy ” | kavanozu ağzımdan iki sulak bir vahada atılmış delikan Hayir ği dedi izi dün ik > lar. a md ei a duğu gevşeklikten anlıyor, her ker a kadar az Diye gülümelyerek geçti, gitti, , ,,?ed2 iken cennete iokacağım. van kalkısında hareketini'bir son. — : ak Dedik v. cebi tok olanın yüre- raya bırakıyordu. Hem sonraki | Orme MM A ği dilindedir. Yatsıya abdesi To yeryana kalan yalnız Tosun dayı yila Mim tsiz yerde e değikli ki... Daba birçok hacılar | 3 — Domatesin suyunu sakla" — Hani ya hurilerin?.. kemerlerinin ağızlarını açmışlar, | mak için şu usul iyidir: — Şimdi görünürler ağa. coşkun bir hovardalıkla sarıkızla| Avm suretle imthap eğilen çö- Ve birkaç adım sonra... Yerden Sam dilberlerile trampa ediyor” çabuk buldum. x hemen elini uzattı, v Ve biraz uzaktan tu ü, OXU. Sonra oönnesinin N baktığını hissederek, 4. 'Gin, gözlerini karde i i Az kaldı “bakm 96 kadar benziyor!” di ki Bu mmlik sözleri söyle Bu sırada oturma odasına geçtikleri icin resmi konsolun üstüne, aynanın önüe koydu, Raif bir cıgara sardı, Farukla Tarik du birer cıgara yaktılar, Arabın hac hakkında döktüğü diller yabana gitmemişti. Bir gün... Yedisinden yetmişi. ne kadar değil, beşiktekinden eşik ik de düşinceşini resme 8 bakmasiyle az çok > Ethemle Tarıkın benzer vardı. Bilhassa alm ve #0: benziyordu. Bununla A iş ilk görüşte muhakkak baba oğul” ice derecede kuvvet. * Bu daha ziyade aynı uğalandırdığı bir aile mü- bir fizyonomi akrabe e Faruk için şüphe m, A Kk e v eden en kuvvetli noktalardan in ayağa kalkıp Söstermemek makandiy- bularak kahve h A A İN Ayn N a ba. Allahtan ümitlerimizi eşi bekliyeceğiz. Başka e a, bir yandan içi sz Ka, di kendine: Si, Sinde bir bölük atlımız deki düşmam bir ht yarıp geçer ve Yıl- rm gider, vaziye he b niyordu. Bunu yap» yoktu, Kale üç cep sara edilmişti. © gün Doğan beyden ta âhmen, odasma döndü. Ptarıycı, ne zel, Yüz Rüstemi bu halde görün- Meyus görünüyorsun? N elesin; ık Si ini sırtından çıkar erin kenarma uzandı. ein İŞ Xİ derdini söylemek ister Doktor her zaman olduğu gibi odada dolaşıyor, Tarik ise bir koltuğu gömülmüş bulunuyordu. Leviâ, üzerinde küçük bir a” bajur bulunan masanm önünde oturmuş, örgü yapıyordu. Zoren bir işti, yeni de başlamış bulun. duğu için bütün dikkefini elin deki işe vermişti. Bununla be, raber ara sira gözü konsolun ü zerindeki resme kayıyordu. Ei- leri arkasında ve cıgrarası dudak- larmda olarak, bir aşağı bir yu. karı dolaşan Faruk annesinin bu bakışlarmı her defasında yakalı" yordu. (Devamı ver) — Taş üstünde dolaşmaktan diz lerime ağrı girdi, Martaf bu göre çok stirap çektim. De Martâ-yemek Hazırlamış» nı, Rüstemin sözlerine Bir “türlü inanamıyosdı. Aylardânberi"' de vam eden muhasara' İmüddetince her geceyi burçlarda möbet bekle. mekle geçiren Rüstem şimdiye ka- dar ne diz ağrısından şikâyet ets misti. Ne de uykusuzluktan... * Halbuki simdi, Rüstem, geceleri uyuyamadığından da şikâyet edi yor ve: Gözlerimin içi uykusuzluktan yanıyor, Marta''divodu - Bonus soru vereye varacak? o Ne #aman kadar bekliyeceğiz. bilmem? Birkaç lokma yemek yediler. Marta sık Sik Rüstemin gözüne bakıyor, ve yüzündeki çizgilerden manalar çıkarmağa çalışıyor: — Sen yalan söylüyorsun, Rüs- tem! Senin gizli bir oderdin var. Bana hakikati söylemiyorsun! Ben tekine kadar bütün köy erkenden ayaklandı, Sandıklar karıştı. Her kes düğünlük, bayramlık elbiseler rini giyindi. Güneş doğmazdan ev- vel Tosun dayınm evi (o avlusuna toplandılar. Beş on dakiku sonra gözyaşları Ve; — Darısı başımıza. Temennileri arasında . kemeri ne 100 tanecik sarıkız Oyerlestir miş - Tosun Dayı uğurlandı. ... Zorlu bir yolculuktan sonra Şa” mın fi tarihinden kalma kışlayı andıran bir hanma indikleri gün Tosun Dayı: — Hâlâ gidecek miyiz? Yazan: biter, duvarlardan fırlar gibi beli riveren hurilerle etrafları çevril miş yarının hacıları kelimei şaha. det zetirmeğe başladılar. Fakat... Tık kollar boyur'urma dolanma ğa, tlik nefesler kulaklarına ülle- race ve şapşal ayın çiy ışğr al - unda kara elmaslar gibi ışıldıyan gözler sakallarma sürünmeğe baş layınca... Tosun Daymın diz ve del batları çözüldü: — Kara oğlan be!, « — Emret ağam! — Bunlar kim? lardı. Günler geçti, Haltalar geçti. Aylar yeçti. Son hac kervanı da kalktı. Fa - kat, içlerinde Tosun Dayının da bulunduğu oldukça kalabairk bir grup: — Niyetimiz sahihti kısmete ne denir? 4 Diye postları Şamlı delilin evi. ne adamakıllı serdiler. Bir gün... Hacı Tosun ağanın — Vandettiğim cennetin huri. köyü vedisinden yetmişine, beşik- leri? — Hani ulan onlar öteki dünya- daydı ya!? iskender F. SERTELLİ Halbuki Marta ona dert ortağı Ki Ben de senin sözlerinin tesi artık yabancı değilim. Senin müs” takbel zevcenim... Yarn hayatımı 21 birleştireceğiz. Haniya o geçen gün bana, Edirnede kirk gün, kırk gec: düğün yapacağız, diyen sen değil miydin? Bunları ne çabuk u- nuttun? Benden niçin hakiki isti taplarını saklıyorsun? Yoksa.benim için gene yeni kararlar mr verildi? Aleyhimde yeni tuzaklar mı hazır» hamiyor? Rüstemin yediği yemekler boğür zina diziliyordu. Gözcü Alinin Doğan beye getir diği harp haberlerini Rüstem sev- gilisine nasıl söyliyebilirdi? olmak istiyordu: zaktan bir haber almakla yeise kapılmamalı. Sen, Yıldır mın ordusundan o kadar emindir. tekinden eşiktekine kadar yine # yaklandi. Sandıklar yine açıldı. Bayramlıklar vine giyildi. Günes — Yollarını şaşırmışlar ağam, o doğmadan yine herkes yol boyle” sıkı bağlamalı, Serin ve rütubet” siz yerde muhafaza etmelidir. aaa a rma döküldüler. Hıçkırklar kulak- tarı trmalarken; — Darısı başımızal.. Temennileri gök yüzüne vüksel- di, Tosun Dayı Hacdan geliyordu! Bursa BEDRİ AKBULUT ziyette. Yıldırımın kuvvetleri pe» lüp olmıyan Yıldırım gibi meşhur rişan olmuş. Ve içini çekerek ilâve etti: — Anladın mı şimdi . teessüirü. mü sebebini?... — Hakkın var! Lâkin, insan v- derhal ri altımda kalarak ümide düşmüş. — Sen binini yaramı serdin.. tü, Şimdi sen bu haberi verirken, Beni iyileştiren sensin. Rüstem! Eğer benden ıstırabının o sebebini saklayacak olursan, benden hâlâ emin olamadığına, benden şüphes ye düştüğüne inanacağım. Haydı yüşi eden gülmü: çin muz taripsin? Bunun sebebini o söyle bana! Rüstem dayanamadı: — Söyliyeceğim, - dedi * fakat hakikat çok acıdır: Padişahın or- ben içimden bir ses duyar gibi olü- yorum, — Bir ses mi dedin? — Evet, “İnanmal,, Se8... — Sahi wi söylüyorsun, Marta? Bende yeni ümitler uyandırıyor sun! Acaba bunlerr düşman mi uy diyen bir durdu dersin? — Orasını bilmim. Fakat, ben Yıldırımın mağlüp olacağına inan dusu le düşmari orduları çarpı mıiyorum, Babası Sultan Marat mışlar. Simdilik haçlılar galip ver zamanındanberi hiçbir harpte mağ hükümdar, Niğbolu önünde nasıl venllebilir? — Fakat, harp çok defa bir tali işidir, Marta! Bir pehlivan on kisi ile güreşir, onunu da yener. On birincisi zorlu çıkar? ve ona yeni» lebilir. y — Böyle düşünürsen, seni haklı bulmamak kabil değil. Fakat, bir devletin ordusuyla, bir peblivanm bazularındaki kuvvet ( ölçülemez, Rüstem! Yıldırım çek tedbirli, v- zağı görür ve gerçekten Yıldırım gibi Ner yere vaktinden evvel ye» tişen, her yerde kendi ordusunun kendi zekâsının harikalarını gös- teren bir adamdır. Babem, onun «kçularının attığı bir okla yara- lanmıstı. Ölürken söylediği o özü hiç unutmam. Rüstem, sevgilisini dikkatle din- Tiyordu: — Baban ne söyledi? (Devamı wer)