© NAKLEDEN: < hi Kardeş M$k, Istırap ve hisromanı | ar dila A Koca bir ağızdan, hakiki #lduğu beli olmıyan müs biz hayret esöri göster « Met o mu ölmüş? Vah za - ? devam etti: Rahmetli, biliyorsunuz ki, b Banuni varisi yoktur, yetname bırakmış ve be. ,, Ykkdaşlığı dolayısiyle tat- »* beni memur etmiş, Vasi. &n mühim maddesi elinde doğup büyüyen uzu variş gösteriyor. Werin hayreti o kadar “Mi ki söyliyecek kelime . » Evvelâ Leylâ heye » K ,#lebe çalarak murildendr: iy ih Ethem! Aman ya. ha! © sessiz ağlayışile y, damılaları belirdi. “e ölüden ziyade müjde - kirası düşünüyor, fakat va- kı, nin şartlarını ve serve- nr sormağa cesaret 8 - İk Asıl mühim meseleye « <abilmek için başka bir a , Ethem neden ölmüş? yaz Bildiklerim bi. #öylediklermden başka İbaret: Bıraktığı servet eli bin lira kadar iha, Oğlunuz varleliği kabul > takdirde servet, gene iy 8 mucibince, Kızılaya Oğlumuz kabul et açrde adliyedeki muamele Tv ile yorulacak değildir. ,, Sk sürmiyöcek olan bu 90 mesgul olacağım, Yal. ,, sinin bana vekâletnâme i iş İlzımgelmektedir. a Motenini gizlemeğe muvaf. söylendi: Etheme! Dostluk de. i ni istifade ederek | Ordusu teskiline ve i İnemeğı, karar vermişler - Tunaya inince, ilk z bolu kalesini mu , ve ei Bunu, müt Kont dö La- “yenen söylüyor: kin gezi Tuna boylarından bom yoruz, İlk hedefi. — İyi bir adamdı. Kardeşimle beni sik sık yemeğe çağırır, bizim» 15 saatlerce meşgul olurdu. Küçük kardeşi Tarık dn iki defa zömin ve saman uygun bir cümle söylemek için dudaklarını oynattı, Nihayet epey düşündükten sonra; -— Evet, dedi, beni çok sevor di, Ziyaretine gittiğim zamanlar beni göfkatle öpör, severdi, Raifin aklı fikri ise müjdelenen bü mirasm, kapının önünde bekli. yen ve yakında bir kabul kelime. silo içeri girecek olan paranm et. rafmda dansediyordu, Sordu; — Dava, itiraz falan gibi miş küller çıkmasın? — Hayır «efendim, Baske, miras cı yok. Mahkemn meseleyi ise sa. dece bir formaliteden iharet, Bana vekâlet verilince ben muamelele. ri süratle intaç ederim, — Sonm merhumun alacaklıla. rı çikar da başıma derd çıkarma? — O cihetten, de endiscye ma. bal yek. — Oh çok iyi! Çok iyi! Sabık tuhufiyeci birden utandı; öğrenmek hususunda gösterdiği seeleden doğan müphem, insiyaki ve geçici bir utanma... — Size bütün bunları sorugu * mun sebebi oğlumun evvelden kestiremiyeceği gallelerden kur * tarmak arzusundan ileri geldiğini tabii anlıyorsunuz. Mirasa konan ben değilim ama kücüğü düşünü - Yorum, Tarık, ağabeyisinden daha İri yarı olduğu halde aile arasmda o. na elân “küçük” diyorlardı. unutulmuş pek eski bir şeyi ha * tırlamız gibi: — Zavallı Ethem Beyin serve tini Tarıkçığıma bıraktığmı söy - Temiştiniz değil mi? dedi, (o, — Evet efendim, r — Bu fşe pek sevindim, vasiyet. namesile bizi hakikaten sevdiğini - isbat etmiş oldu. Vekâletname meselesi için er. tesi gün saat ikide yazıhanesinde buluşmak üzere randevu aldıktan sonra giden avukatın hareketini oldukça uzun bir süküt takip etti, Sonra Raif, iki eliyle küçük oğlu” nun omuzlarına vurarak: — Koca talili! dedi, kucakliş” miyor muyuz? 'Tarık gülümsedi; — Peki baha, sen bilirsin, Oğlunu iki yanağından öptü, Key finden kendini tutamıyordu. Sa - Tonda dolaşıp duruyor, şerlalar mrldanıyor ve İkide bir tekrarii. Yordu: (Devamı var) ihtimale karşı - bir senelik erzak yığıyor ve kapıları kapatıyor. Al- çak burçları derhal yeni duvarlar ördürerek yükseltiyor. Doğan Be. yin Kaleyi muhafaza ve müdafaa edecek kadar maiyeti ve nişancı. ları vardı. Doğan Bey bu arada Niğbolu - da bulunan yeğeni Rüstem Beve de güvenmekteydi. Rüstem çok yakışıklı, çok cesur ve atılgan bir gençti. Firuz Bey maiyetinde bir müddet Geliholuya giderek do - nanmanm mlahına çalışmıs, sonra Yıldırımın takdirine mazhar ola * rak Tunaya gönderilmişti, Rüstem Bey Eflâk voyvodası Prens Mirçe ile görüşüp dönerken, Niğbaya uğramış, ve kendisine orada kalması, Doğan Beye yar- dım etmesi padişah tarafından emrolunmuştu. Ka'e kapıları kapandığı zaman Rüstem Bey, kasabadan çıkmak isteyen bir Macar kızını da orada Mahir Parkor, diler vibi, bir koltuğa oturdu. Elinde lirnizı maruker Kaplı mini gini bir not defteri tutuyor, banun açık du. ran bir saylasıma ikide bir gz kın ve sersera gersem bakıyor du. Bu sayfada karısının ine line geçmisti. O gün öğle yeme. inden sonra karısı sokağa çık. muş, oda işine gitmek Üzerey- ken fena halde başi ağrıdığı için evds aspirin aramıştı. Aspirin tübü Üreilet masasrım bir gö zünde idi ve kırmızı kâpli not defterinin yanında duruyordu. Mahir tüble beraber defteri de almıştı. Mehir Aspirin aldıktan sonra defteri mesut bir gülümseme ile açmıştı, Cahide, sevgili karsı, intizamperverliğin o mükemmel ve canlı bir timsali gibiydi Defterin (osayfaları (o düzgün birer çizgi ile ortalarmdan ay- rılmıştı. Çizginin bir tarafına Cahide o günkü yemek listesini, öte tarafına da yaptığı alışveri- 3İ, ziyaretlerini, kocasiyle bera. ber yaptıkları gezintileri, hattâ gittikleri sinemalarda gördükle, ri filmlerin isimlerini ve oyna yan artistlerin isimlerile beraber not etmiş, randevuları bile yaz meği unutmamıştı. Şimdi Mahiri meşgul eden not da bir randevuya dairdi: Saat Ti de randevum. Masum bir tecessüsle defterin sayfalarını (o karıştırırken bu cilmle gözlerine çarptı. Evvelâ buna ehemmiyet” vermemiş, fa kat “bu saat beş randevuları” na dair notların tekerrürüü. zerine içini bir endişe kaplamış. bu endişe defterin dünkü tarih. li sayfasmda da 2 yerini korkunç bir şüpheye br rakmıştı. Cahide her gün öğle yemeği esnasında kocasına, o gün öğle- Jüklarını unutturan bu tatlı ge- vezeliği zevkle dinlerdi. Cahide o gün arkadaşı Süheylâ ile bera. ber terziye gideceklerini, Sühey- lânın ısmarladığı robun rehigine, düğmelerinin kaç tane olduğunu varmcaya (Okadar tafsilâli, anlatmış, terziden sonra — santi de tasrih ederek — dönüşte bir - yere gideceğini söylemişti ve burlar esasen defterde de not edilmişti. Fakat saat beş rande, vusundan bir tek kelime ile dahi bahsetmemişti. Yalnız bu gizleyiş bile onur aleyhinde ve Mahirin şüpheleri- mİ takviye edecek mahiyette bir deli değil miydi? Mahirin o zamana kadar görmediği bu gizli not defteri de gene bir de... Not defteri Nakleden: Fethi Kardeş <y teşkil etmiyor muydu? Gözü tekrar defterin açık duran &ay- fasma ilişti ve orada yalnız o zalim cümleyi seçebildi: Saat 17 de yandevum. Ne yüpacağını şaşırmıştı. zihni karmakarışıktı. Zihni 0 radan oraya atlayor; aklma ge. lenler hep karısma müteallik © tuyordu. Ah! Evet, dikkatli dav, ranmamakla büyük budalalık et- mişti: Karısı kendisinden cok gençti ve evlendiği zamanlar yakın dostları bu nokta üzerin de onun kulağını bilkmtişlerdi.. Fakat bu nasihatlar ona hep gizli bir kıskançlık mahsu'li gö- rünmüştü, Karısı nazarın'ı dünyada mevcut kadmların en masum gözlerin sahibi oyle va” lan söyliyemez!” diye düşünür, yorsun?” “Zâhninden geçenleri münasip. bulmayarak suali ”hig!” hir bir istihza ve istihfaf değil bir muhabbet ve samimiyet ife- desi sezerdi, Meğer Cahide ne müthiş bir komadyacı imisi Kocasmı kıs- kanıyormuş gibi görünür, evine biraz geç kalsa, onu; belli etme- meğe çalıştığı zannını vermeğe muvaffak olduğu bir tarzda is tintak ederdi. Zavallı Mahir bütün bu oyun, lara aldanmıştı! Hayatmda ilk defa olarak ka- rısma karsı içinde müthiş bir hiddet ve isyanın O kabardığını hissetti, Oturduğu koltuğa eliyle şiddetle vurdu: — O da diğer kadınlar gibiy- miş meğer! Kalktı, odadan çıktı. İsine dönmek zamanı çoktan geçmişti, Fakat şimdi iş saatini falan dü. sündüğü yoktu; onun İçin şimdi yalnız"sanat on yedi” intikam saati mevzuubahisti. Babadan ka'nia evin çatı ara“ sında Kirik dökük bir konsolun gözünü açtı. Burada bir ayak. BPğler “ğin ayak tekerleklerile bu ara" vinde görmüş, beğenmiş, kızın annesinden önce kendisiyle an- laşmıstı. Evlenmeleri bir aşk mahsulü idi. İçini çekti: Ne budala adam. dı! Hiç bir güzelliği ve cazibesi olmayan kendisi gibi bir adamın aşktan bahsetmesi ne sersem likti! Yakışıklı bir adam değildi ve bunu bizzat kabul edecek derecede iddiasızdı.. Evvelâ kı, saca boylu İdi, halbuki Karısmın uzam boylu erkeklerden hoşlan- dığını &ylendikten sonra farket- mişli. Sonra yakın bir istikbel- de sayanı hürmet bir cesamet peyda etmek istidadını gösteren bir göbeği vardı we Saçları ba. şında bir hayl! seyrekleşmişti. Göbeği kıvamma geldiği zaman başının da tam mânasiyle cas- cavlak o olacağı riyazi bir kat” iwetle muhakkaktı. Fakat bütün bunlara rağmın Cahide omu sever görünmüştü. Kocasını ara sira “beberubici, ğim!” diye çağırışında bile me- KALE İÇİNDE BİR AŞ£ MACERAS alrkoymuştu. Marta Mirçe, Eflâk prensinin ukrabasımdandı, hatt aynı aile ismini taşıyordu. Marta gözünün renğini Tuna - nm mavi sularından almıştı. Bü - tün çocukluğu ve gençliği Tunada geçmiş olan bu güzel kız, Rüstemi görmek bahanesile Niğboluya çel” miş, kale kapıları kapanınca kale Onun kale içinde mahsur kalma smda Rüstemin rolü vardı, Rüs - tem, o cüne kadar: “Seninle bera” ber kaçacağım!” diyerek, Martayr “ AVUtMUŞtU, Marta 6 tarihte ön sekiz, Rüs- tem de yirmi sekiz yaşında idi. Aralarında on yaş fark vardı. Martanın babası ölmüştü, Marta Tuna boylarında ihtiyar balasınm yanında otururken, Rüstem onu görmüş, Niğboluya davet etmişti. Rüstem Bey o güne kadar baş. ka bir kadın sevmiş veyahut her. hangi bir kadın peşinde koşmuş değildi. O da amcası Doğan Bey gibi ağırbaşlı bir erkekti. Doğan Bey, Martanm kale içinde kaldr ğını duyunca Rüstemi çağırdı: — Bu kızı san mi alikeydun bu- rada? diye sordu, . da, bir tabanca ve kurşunları duruyordü. Bu, eski sistem, kocaman bir tabanca idi ve baş- ka herhangi bir vesile ile eline geçse ona ancak gülme ârzusu veriyordu; fakat o gün tabanca. yı intikam kırsmın şiddetile mü Bütün “aşk yüzünden cinayet” vakalarmın müstakbel kâhra, manlar: gibi “maksadım onü #2- dece korkutmı”"” dive düşüne rek vevsiveri d”ldurdu. Sokan işleyen soğuk bir vafmır sura tin kargeiamordu. Mebip bupa aldırış demeği bile a9 eleme dt. Eli erhimde ve koc bancadı id TTerzinin 4“”5 bing önünde. biribi ıma diyara içerek. utun müdle bekledi Mverklam ölmyets, Ras eğ, dik samanın Yenarından Rüstem eği: — Evet ame 1 Onu sevi vorum, Benim onun!a beraber git. mem doğru olamazdı, Onu burada alıkoymayı < im, Bir hatam varsa, bu düşüncemden seni vak tünde haberdar etmeyisimdir. Deli ve amcasına yalvardı: — Marta cok gözü açılmaz yarın müslüman olur. Yanımızda kalır. Ben her halde onunla ev . lenmek istiyorum, Onü bana bü #rla! * — Peki ama, o, bize düşmanlığı- NI resmen ilân eden EfAk prensi nin ekrahasmdandır. Böyle bir kısdan insana hayır gelir mi? — Bu kızın ne suçu var, amca? Eflâx prensi Mirçe Türklere karşı baş kuldırdısa, onun cezasıru ver. mek gerektir. Bu kızın bize karşı daima başı iyikdir. Çok masum. temiz kalbi ve bana çok bağlı o - lan bu kızdan ben de uyrılamaih, 7 ril şırıl sular böşanıyordu. Pai- tosunun yakasını. kaldırmış ok masina rağmen Yakası dasu içindeydi, Kravatı ipe benzemiş. ti. İçinden ağlamak arzuları ge- liyor ,kendisini güç zaptedebili, yordu. Cahide, arkadaşiyle #eraber terziden çıktığı vakit, onu, uzak- tan, uzun uzadıya ve kendisini yabanet bir kadınmış gibi sey- retti ve her zamankinden daha güzel bulduğunu mahzunâne #i- raf etti. Karısının yanmda srka. daşı olmasaydı muhakkak koşa" cak, Cahideyi alıp bulacağı her zamanki bir behane ile eve gö. türecek, saat on yedide baska yerde bulunmasına imkân bırak- mıyaçaktı. Vakat kendisini top- ladı, Hayır! Böyle yaparsa süp- heden ilelebet kurtulamazdı. Sab retmeli ve şüphelerinin yerinde «lup olmadığımı anlamak içir saat beşi beklemeliydi. Berberin karşı sırasında bir sinemanın antresinde yarım “a” ötten fazla bekledi. Soğuktan sırtına sancılar girmis, ayakları yarı donmuştu. Simdi o meş, um not defteri önünde olmadığı için, yavaş yavaş ümide düşme. ğe başlıyordu. Acaba haksız ye" re şüpheye mi düşmüştü? Karı- sı belki şimdi berberden çıkınca doğru evine dönecek, müşterek hayatları tatlı ve yeknasaklıkla eskisi gibi devam edip gidecek. ti. Adak adar gibi içinden taah, hütlere girişiyordu: Eğer karısı böyle yaparsa ona fevkalâde bir hediye alacaktı. Mesdâ bir... Hulyasına (o birdenbire (o fasıla evrdi. Cahide berberden çıkmıştı. Bir an düzünür gibi kaldırımda durakladı ve sonra hızlı hızı yürümeğe başladı. Mabir kendi- sini belli etmeden onu takip et- mekte müskülât çekiyordu. Kadın * nihayet büyük bir &- partmandan içeri daldı. Mahir onun izin; kaybetmek korkusuy- la ihtiyatlı hareketti Vazgeçe,, rek koştu. Apartmandan girdiği a sansör hareket etmisti Asansörün üçü katta dur- duğunu, sonra aşağı inmeğe başladığını gördü. Beklemeden merdivenlere koştu, basamakla” rı üçer dörder atlayarak üçüncü kata çıktı, Zili kırar gibi çaldık- tan başka osabırsızlığından ka. pıyı yumrukladı. Bir hizmetci kadın bu telâşlı kapıyı hiç telâşsız ir onu İterek İçeri mini bir salonda fze, ri gazete ve meçmialarla dolu sayı çarpıp devirerek ka, i- heyvan gibi nden. gelen hiz * perde ile ay- smmı muhafza etmeğe ca © İstikamete atıldı. cekmek isterken kopar- dı ve iceri girdi Karısı orada bir koltuğa sart çil uzanmıştı. Arkasından gür. düğü bir erkek bası ucunu. durmus ona doğru eğilmişti. O (Lütfen sayfayı ceviri) ziy Eğer kaleden çıkmasını emreder; en de onum'a beraber çikar gid Rüstem son sözünü öylemişti Eğer Doğan Bey tecrübesiz ve dü sünorsız bir adam olsaydı, vani: ş t. gözüm görmesin seni" * Rüstem gitmeğe hazırdı; i alıp gidecekti. Beket versin ki, Doğan Bey bu *e.hirsiziği yapmadı. Omuz? ülkerek: — Pekâlâ, dedi, takat Marta ne de alan sizim düşmanımız olan bir adama mensuptur. Onu iyice göz hamsine almalısın! Ve hiç kim se-ile temas ettirmemelisin! — Sen merak etme, amca! Ben onu ka'e içinde, kale kadar muh- kem ve mahfuz bir evde âdete bapsetmis gibiyim, O burada hiç kimseyi tanımaz ve hiç kimse ile Rörüşmez, Sen onu burade vok bil ve müsterih ol? (Sonu yarın)