1 Aralık 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

1 Aralık 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

selin başı kesik oldur Si bir iki dakika ka - #mdaki zeminin kan kaldığına — bakılırsa, disini giddetle mü . yerd i İlrarilerin izleri kaybolmaktaydı. » İalarken Jan'la Şeldon “ilerden birine tes - «Kan İzlerini takip ede” y“ Böylece Balesu- , Kenarındaki bataklığı İ kan izleri bir tim iie karışıyordu. , da oradaydı. fireriler timsahı gü. bulmuşlar, ve öl - ira €n İyi parçalarını kesip yanlarında gö” firarilerden yara- Ve arkadaşlarının Sini beklemişti, m Uzakta kanlı izler bir yerine dalıyor ve enn b beraber izi ta - it müddet sonra ikisi de kıza dedi ki: ul cesedini bulduk. 8 evvel onu hakla * yarasile sürük. i, siz bizimle bera- etmek niyetim” İhtimal ki pek uzuk - 8. Yollar berbat, Şar iy,» bayır! Ben de gele “ sonra meyille . İkea, ayni yere geli - İş Yol, firariler tükirle - bir , ve adam or - İtifagin aramaktan ek daa Balesuna neh” anlaşılıyor” Benç kız Şeldona hari — R'in bulmacası bulmacamızmı halli , 2 — Af, İman, Re VK. 4 — An, Eceribi, hk ALI, An, 7 — * — Amerika, ak, 9 — Wi Kü Al, (oJeTreTet! İİ e 0 DE A Sm anlaşılmış” 'urada patriğin asileri kaşkı:ttığınt Siman, padişat bu har mişt, Fakat, dördün Ka li emareler elde ber, bir gün kıyafetini e meye kadar Mü Fener kilisesinde Uraarma Unamiete O Şâraviris Yazan Cek London kulâde cesim bir kelebek gösterdi, Bu kadife kanatlı mahlük sössiz ve sakin bir hava içinde yanlarından geçiyordu, Kanatlarım açıklığı on iki parmak kadar vardı, Derken, silâh sesleri işitildi, Jan saydı: — Aynı tüfek, sekiz defa ateş etti... dedi, Ateg eden (Dapehra) olacak... Filhakika iz dönüp dolaşıp, Ta hitiliyi hayvanların başmda birak tıklamı yere kadar geliyordu, Hay” vanlar bodur bir ağuca bağlı uslu vslu duruyorlardı, Dapeharaya ge" Hince sanki biç bir çev geçmemiş gİbİ, bağdaş kurmuş, piposunu çe" kiztirivordu. Jan Tabhitiii gemiciyi bu halde ' bulunca kendi kendine göyle düşün dü: — Aldanmışım ! Silâhı atan o de" ğümiş... Fakat tam bu osnada gelenlerin ayaklarına bir kadavra dolaştı; bir adım ötede bir ceset daha, Jan Lakland bu ikinci cesedi ta" nımakta müşkülât çekme guminin hemşehrisi Kosi idi, Domuzu kes'p de Şeytanm önü ne atmayı Üstüne alan zenci, Tahiti gemici gelenleri görünce | ayağa kalktı, Başımı sallıyarak, me” yus bir tavırla; — Şansımız yokmuş, Mis Lak land! dedi, Yanıbaşımdan geçtiler ve sekiz el silâh attım, ancak ikisi ni vurabildim, Gogumiye isabet et tiremedim, Jan, tektirkâr bir sosia dadi ki: — 0! Öldürmemeliydin! Diri di" ri tutacaktın. 'Tahitili gemici gülümsedi: — İmkân yoktu ki... dedi, Ben oturmuş pipo içiyordum, Tahitiyi, anavatanımı düşünmeye başladım. Ekmek ağtcı meyvasını ve meme” ketimin diğer güzel geylerinin ta" bayyül ettim, Birdenbire, bambu” ların arasından on genci çıkıp da Üstüme saldırmasın mı? Hepsinin de elinde bilyük bir bambu bıçağı vardı, Gogumi ise fazla olarak di ger elinde (Kvak) ın kesik başını tutuyordu, (Devamı var) Yukardan aşağıya 1 — Bir vilâyetimiz, aptallığa mi anl olan bir mahlök, 2 — Manas, bir muharririmizin ik adı, 3 — Yap rak, büyük, 4 — Bleşgul etmek, 5 — Kür değil, “işte,nin kabası, 6 — A rapça su, hayvanların eyi, 7 — Sans, $ — Yapılması mahzurlu, o bir nevi çamaşır, $ — Takdim etme, erkek m ÖL, 10 — Anadaluda “yavru, manası Ba gelir, kuvvetli ziya, Soldan sağa: 1 — Yoğurtünması Anadoluda çök yenen bir ot, 2 — Masal hayvanı, si- nir, 3 — Eğe denizinde bir adamız. bir nevi iplik, 4 — Hâkimiyetini kay betmiş başka bir millete tabi zümre, Müslümanlar okur, 5 — Şarkıda tek rarianan kısım, mazinin sonu, 6 — Bir uzvumuz, Avrupada meşhar bir gehir, 7 — Su yolu, 5 — Ayakta, 9 — Biribirlerine uygun olanlara © dinir Biyaha çok yakın, 10 — Tatma hissi bir nevi meyva, İZİN SELE E Gid eyy AM gün patrik Kirilosun âyini bizzat kendisi idare edeceği © söyleniyor du. (Kirilos) o gün vaazda kimbiilr neler söyliyecekti, Padişahı hiç kimse tanımamıştı. O yerli tacirler kılığına girmişti mubhafızlarından dört kişi kilise dışında * onlar da kılıklarını değiş" tirerek - bekliyordu . Patrik Kirilos, ilk önce tahtma oturdu. Ön sırada ( bulunanlar e öptüler. Muganniler duaya başla" dı. Arada bir çan tarakaları duyu" İuunr Sultan Mirat marasimin 50” Bu Ge" | ATAK Ere RR YUM Yazan Fethi Kardeş Bütün gün, köyden, istilâya uğırayan Belçikanm imdadına koşan kıtalar geçmişlerdi. Ak şam yaklaşmış ve uzaktan top sealeri görülmeğe başlanmıştı. Baba Düranın artık aklı fikri işinde değildi. Sabahtanberi €- linde bir dürbün çiftliğinin ö. nünde durmakta ve tozlu yollar, da ilerleyen motörlü kıtaları seyretmekte idi, Umumi harp hatıraları ys. vaş yavaş kendisinde canlanı. yor, dürbünü gözlerinden indirip ara sıra mırıldanıyordu: — Zavallı karım bu halde ol. masaydı gönüllü yazılırdım. Ta- limle insan eski kuvvetini gene lde edebilir ve düşmanm da İhtiyarlığnı unu, Saatte bir çiftlik binasma dö. nüyor, mefluç karısın yatağı, rup ona gördüklerini an. Jatıyor, kadın her defasmda ay. nı sözleri tekrarlıyordu: — Viktor sağ olsaydı bu gi- denler arasında bulunacaktı... Viktor onlarm, hepsi evli ve Fransanın ayrı bir tarafma git- miş olan üç kızları arasında, biricik oğulları idi; bir kaza ne, ticesinde nüştü. Kadıncağız bir aralık Vikto. run üniformasını bir daha gör. imek istemiş, baba Dürantu talebin kendisinin de arzusuna cevap verdiğini gösteren bir te. halükle gidip şık teğmen ünifor. | masını getirmiş, hastanm yata ğı üstine sermişti. Kadın bunu kemikleri çıkmış parmaldariyle okşayarak mırıldanmıştı; — Mademki ölecekti, bari fpcande uğrunda ölseydi! aba Düran verecek cevap | bulamamış, aynı süsleri tekrar. Jlamiştı: — Evet, mademki ölecekti... Gün böylece, tanklarm, tay- Yarelerin ve toplerm gürültüsü, »€ rağınen onlar için sakin geç- mişti. Çünkü kendilerini çok ih- tıyar hissediyorlardı, harple doğ rudan d:'ruya alâkaları yoktu va vatanları icin vereb leri yeşüne şey ölün oğullarını onlar daha evvolüza Yez-nlg. ; vuluntıu. yorlardı. Akşam yemeğinden sonra komşular çiftlikte göründüler. Bun'ar, gerer askere gittikle, ri için yaşlı erkeklerle kadın ve çocuklardı. — Baba Düran! Haberin var mı? — Neden? — Haberler çok fena... Bura- lardan uzaklaşmak lâzım... İhtiyar köylü, vaziyetin bu kadar fen. olduğuna inarma, yınca yolu işaret ettiler. Fia, kika yollarda yaya olarak, ara, ba veya otomc'ille, bisikletle Fransanın dahiline kaçan kafi, İeler gürülmeğe başlamıştı. Bu, paniğe tutulan milyonlarca 'nsa- nr, yolları kaplayan, ordunun harekâtma mani olan ve mağlü, biyetin sebeplerinden birini teş, kil eden o inanılmaz muhaceret akmmın başlangıcı idi, Fakat bu hazin manzarada baba Düranı ikna etmedi: — Ben kalıyorum, dedi, Bura- dan bir yere gitmem! Komşular anlattılar; — Muhacirlerin o söylediğine göre muharebe sahnesine henüz yetişen crdularımız şimdiden ricate başlamışlar. Motörlü düş, nunu sükünetle bekliyordü. O güne kadar yalnız padişah'ar dan değil, büyük rütbeli (odevlet adamlarından bile - kıyafetini de Bişlirerek * kiliselere, halk arasına giren olmamıştı. Murat gençliğin ve tecesstieiin verdiği heyecanla, ayakta habır sızlanıyordu. Nihayet vaazlar başlamıştı. İlk önce orta yaşlı bir papaz uzun bi duadan sonra, mutad kilise nasi hatierini tekrarladı. Bundan sonra patrik ayağa kalk tı ve minbere çıktı: “.— Ey cemaat! dedi * Memle ketin ne kadar karıştığını, insan İarın nasıl biribirini yediğini gö rüyorsunuz! Bu arada siz.we dü şen mühim bir vazile vardır: Bizi ber husüsla koruyan yeniçeri ağası nâ yardım etmek. Padişah, dün ge ce en değerli vezirini idam ettirdi. Birtakım beylerin de idam edildi” Eini görüyoruz. İsyanı kanla, Şi Muhacirler man kıtaları hatlarımızı yara, rak Lüksemburg üzerinden iler, lemeğa başlamışlar. — Dedikodulara siz ne bakı, yorsunuz! Bu muhacirler kor, kak adamlarmış herhalde! Israr beyhude oldu, baba Dü- Tanı düşmanım ilerlediğine inan- dıramadılar, — Siz gidin, dedi. Ben burada kârimla bersber kalıyorum. Ka, rım yürüyemez. Bu eziyetli yol, culuk orun ölümüne sebep olur. Çiftliğe döndü ve komşular sessizce uzaklaştılar. Gece, mağmum, uzaktan gelen tayyare ve top seslerile dolu bir ge bu gece de ses. Bizlik yoktu, bilâkis saatler iler- ledikçe gürültüler deyaklaşıyor ve fazialaşıyordu. Düran yatmamıştı. Karanlık odada oturmuş, iki elile başmı tutmuş, düşünüyordu. Hasta ka, dım da uyumamıgtı: — Dinle, top sesleri ne kadar fa Hem git gide yaklası. yor... Gidip bir baksı a... Çok korkuyorum! Düran dısarı çıktı. Ne kor. kunç gece! Cehennemi bir gü. rültü her dakika biraz daha va- kından geliyordu. Yola doğru ilerledi. Heyecan içinde, felâket. haberleri getiren lar soğuktan '* korkudan titre, unluktan bitap bir skine çalışıyorlar, N r bombardıman edilen, yakılan ve bir sant İcin. de yerle bir edilen gehirlerden, köylerden bahsediyorlardı. Düş, man ordusunun $iddetli hücumu ve kuvveti karşısında Fransız Ordr“'ı ric'st etmekte idi, Düran anlatılanları #es gıkar- ki bir yeis mu dretini mahvediyor, o zaman& 'kadar sağlam kalmış olan Ümi, dini kırıyordu. Demek ilk muha, cir kafilelerinin sözleri doğru idi? Fransa! Zavallı Fransa! Düşlünmeğe gayri muktedir, kendisinin de muhacir kafilesine katılması lâzım gelip gelmediği, ni tayinden âciz, bu sözleri bir otomat gibi tekrarlıyordu. Çiftliğe döndü. Karısı onu çi- Zırmakta idi .Yanma gitti. Mef. Juç kadm onu görünce: — Geldin mi? dedi. Ben seni... Gitti sanıyordum! — Bu sözler ihtiyar adamm suratma bir kamçı dar.ssi gibi indi, onu doğrulttu: — Ben mi? Seni burada Yal. nız birakarak gideceğime demek insnabiliyorsım? Hasta kadın, sessiz sessiz ağ, lamağa basladı ve müthiş bir gayret sarfederek uzun uzun konusmağa muvaffak oldu: — Beni dinle Düran... Benim için kurtult; yok. Bu yataktan ancak mezarı sötürülmek üzere ayrılacağım... Beni burada bırak ve sen pit. Eeni unut... Kızları, mizi bul onları benim için de öp ve kendilerine öldüğümü söyle... Sözüml dinle Düran, yar'la- cak en muvafık iş budur. “On. detle bastırmak istiyen bir padisa" ha biz hiç bir zaman yardım ede meyiz., Sultan Murat bu sözleri hüyük bir soğukkanlılıkla ve (o sükünetir dinliyordu. Artık, kendisine, patrik hakkında verilen malüâmatın ve ve sikaların tamamiyle hakikat oldu Kuna inanmıştı. Gözleri, kilisede o* * iup bitenleri, görüyor, kulakları da kendi aleyhinde söylenenleri du yuyordu. kaca ne şahide lüzum vardı. Ne de hâkime., Murat, ce mat arasında dururken, kendi kendine hükmünü vermişti: Bunun habis ruhunu da Recep pa" şanın yanına göndermeliyim.. #* Ayin biter bitine?, cemaat pad” şah aleyhinde atıp tutarak, kilise den çıkmağa başlamıştı. o Sultan Murat da kalabalık arasmda çıktı. Fener iskelesi civarında bekliyen * adamlarına hemen şu emri verdi: lar” gelirlerse burada bir hasta kadın b Top sesleri yak ın geçenlerin y inu gü rmeden de anlayorum. Sen de git, Yorularak sustu ve Düren ka. rısına bir âzizeye bakarmış gibi bakarak yatağın yanıbaşında diz çöktü. Bu esnada muharebe gürültü. sü daha yaklaşmış, cehennemi bir hal olmıstı. Düran ne oldu- ğunu anlamak üzere diparı çık. tığı vakıt ufkun alevler içinde olduğunu gördü. Rüzgâr, yan. gmların korkuna nefesini ve ko, kusunu orava kadar getirmekte idi. Döşündü: — Burada kalmak, toprağım. dan ayrılmamak, kendisini mü- dafan edebilecek benim gibi bir adam İcin mertçe bir hareket... Fakat çiftlik de yangın bomba- larma hedef olursa zavallı karım ne yapar? Onun da gitmesi, hasta karı, ri diri yanmağa mahküm 14 t Zamanda, Şobatna dığı bir aşkın idi ve Düran #eneleri Soma Karlar çif ite ka mak güzel bir jest olabilirdi. Fakst bu gözel fest karısını iskenceye maruz bırak, mak demekti, Arsbalığa gitti ve en büyük el arabasını dışarı çıkardı. Ev. yi Yordu. / aa kocası hakikaten gidecek miydi? Runa şüphe yok- i bunu tavsiy> i biraz evvelki ce- mıstı, Ağlama, ru düşünme, Lâkin kendisi, nin Hee sonra bu cehennemi muhit içinde yapayalnız kalaca- ğını düşününce korkusuna ha- kim olamıyordu. Düran yeniden içeri girdi ve karısına ses çıkarmadan baktı, Kadm titredi, fakat . .Tettiği fevka'beşer cehidle gözlerinden bir damla bile yaş ak ıdı. Yal, nız dudaklarında, kendisinin farketmediği mahzun bir gülüş belirdi. Düran nihayet konuştu; — Biraz canm yabâcak ama gok sürmiyecek... Yatağın zerine eğildi, hasta, yı yorganiyle kucaklava-ik av, luya götürdü ve hazırladığı el arabasma yavasca bıraktı. Yas, üzere tekrar eğ rıst onu, hararetten yanan du- daklarin, alnından ö Topların ve bombaların alev, Teri binav! Arna esra avdınl “ Hain Kirilocu (o yasalayıp Topkapı sarayına getirin!,, Baltacılar derhal o patrikhaneyi bastılar.. Kirilosu makamından 2 İp Topkapı sarayına (o getirdiler Sultan Murat onlardan ön& ge mişti,. Murat hiddetinden ne yapacağir 8$ bilmiyordu. — Meğer bizi yıllarca içimizden vurmuşlar da haberimiz olmumış' diyordu. Fever kilisesinde kulağile diklezini ilk önce anası Kösem sul tana anlat — Kiliseye tebdili kıyafet ede rek girdim. ve o habisin aleyhim” de söylediklerini kulağımla duy dum. Böyle bir hainin cezası idam değil de nedir? Valde sultan birdenbire şaşırmış” tı. Patriğin idamına rey verse, bel ki de papayı ve hristiyanlık âlemi" ni olacaktı. Ayini söyiese, her a ortalığa korkunç bir manzara Hasta yalvardı: — Bir dakika... hi! İyi ki aklıma getir, Odaya koştu ve tniformayı getirerek İhtiyar kadının üstüne örttü, > Şimdi yola ç El aratasmı önünde iterek yürümeğe basladı. O civarı mü- kemmelen biliyordu. Bu & le, kalabalık goseye çık patika, fakat kestirme yoller, dan ilerlivor, felâket mintaka, smdan mümkün mertebe çabuk uzaklaşmak istivordu. “” Cehennemi bir harp gecesi... dehşet verici sşrklorr altnda yarı aydmlanan yol şan ve meyüs kaçanlar... Tayya,, relerin oOmotör homurtulart... Bomba tarrakaları, feryadlar, ağlamalar, istikbalden endişe, terkedilenlere teessüf... iliriz. Ertesi sabah, harpten kaçan ve sakin bir yer arayan bu pe, rişan siviller kafilesi için feci bir gün basladı. Zavallılar ta Fransız kıtalariyle karşılaşarak, yolları trkamış bulundukları isin onların ilerlemesine mani olup orduya kiymetli zamanlar kay, nede kâh arkalarmdan an motörlü kıtaları yetiş, ? dağılıp ormanlara ka rahut yol kenarlarındaki şukurlara sığmıp oralarda ça mur İçinde aç ve #ususz saatler, ce beklesiyorlardı. Serseri kur, şunlar ara sıra çocukları, anna, lerinden, kadınları ihtiyar baba» larından ebediyen uzaklaştır» yordu, Diran fevkalbeşer bir avret, le yürüyor, el aratasımı tarla- lardan, ormanlardan, yılmayan tir cesaretle, önünde itiyordu. Bazan hasta kadm onun bu bali karşısmda duyduğu üzüntüyü açığa vuruyordu: — Zavallı kocacığım! Çok.ye- ruldun değil mi? İkliyar adam daha 1 ir yürü. mek suretiyle karısına endişe, sinin yerinde olmadığını göster, meğe çalışiyordu. Fakat artık iradesi de kuvveti gibi zayıfla, mağa başlamıştı. Ancak, mefluç kadmın bir tek hamlesi ona es. ki kuvvetini inde etmeğe kâfi geliyordu: 2. — Beni Brakmalısm! Böyle yaparsan senin İçin kurtulmak ümidi vardır. Benim şaten kaş günlük ömrüm kaldı ki! Kuvvetten kesilmemek ve 80 luk soluğa olduğunu belli etme, mek için konuşmiyordu, lâkin adımlarmdaki kuvvet, ihtiyar kadma, kocasının zannettiği ka, dar mecalsiz düşmediğini anlat, mağa kâfi geliyordu. Her geçen gün muhacir kafile sinin ıztırabını arttırıyorde. Ba- Zan görünmeyen mitralyözlerin serseri kurşunları bütün bir al, leyi biciyordu. Yollar cesetlerle ve battâ yaralılarla doluvdu ve kimsenin bunlarla meşgul ol, mağ vakti yoktu, berkes kaçı, yordu. Düran, önünde ittiği el ara, (Lâtfen #ay çevirini oğlunu w teskin gdecekti? — Hele bir kere tahkikat yapı sa da, al izap eder sunradar pişmanlık hasıl olmasa. dediyse de Sultan Murat anasının özüne Cevap vermeden, cellâllara: — Şu melânu karşıma getirin orna bir çit sözüm var. Demiş ve Kirilosu * başı vuruk madan * huzuruna çağırmıştı. Sultan Murat hiddetinden tri yordu. Baltacılar derhal Kirilosu saraya getirdiler, Patrik korkudan tirtir titriyor ve etrafta dolaşın ye niçerilerden şefaat umarak; — Padişah beni idam etmeden, yeniçeri ağasına haber veriniz., di” yordu. Cellâtlardan biri: — Güvendiğin dallara çokta kar yağdı, diyerek, yanı başında duran bir sepetin örtüsünü açtı: — Sen Şaban ağayı tanır m. sın?

Bu sayıdan diğer sayfalar: