Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
, !Jir tayırla gülerken a- d | n dibinde yatanı Sarpı ok” ' im bahçemizdeki güller em, zannetmiyorum, , Aaikatisöylemek icap et- ( Oları söylemesi lâzımgele- ) ?“Riz bu sene çiçek görü” 1 M W her ikisi de sustu- “ANŞ,va Feride ayağa kalktı. üriıJ'ere:lc dönmek için oto- ün ÖÜ teri gönderdim... Bana eve 04 “Üllar, Bir müddet sonra "îhcup bir tavırla: “Bezmeğe götürür müsünüz, Vaziyette beraber gezme- aet Sasıma gavetliyim. my*M'a.. Pekâlâ, dedi. tuk Ve Güzel yüzü sert ve haşin aati Side, dedi. Şu dakikada KS İ Sünüz şey pek yanlış, stl ğ A ve hayretle karışık bir | k s < *l dakikada düşündüğümü ahileoeğinizi sanmıyo - » 8Ğ “len her zaman da böyle yısliğI Ydi? Düşündüklerimin han rarı lll 1 DŞ a da Kerim soğuk bir vi 88778 Cevap verdi: W *tin evine yaklaşmışlar « “e0k © Ferideden bu tarzda ay yenif iateıniycn-du. İçinde, bir .- “; Kö'du, Kaç defa, böyle kapt #İk, d gizlice ve süratle öpü- .. Ü .ıı KİtT İi fakat mesut çiftlere mü Mi İendine düşündü: mibl fuhaf, Feride benim karım. fi &Ye rağmen benim. Fakat İA Sinin zevki bile yok.” - h. bir otomobilde kendisine bille mahcuüp: — kızarmış #h * tözü önüne geldi. Tit - Yk 3at kendisinden kaçmağa ” tatlr dudakları elân'u « NEHe, Kerimin uzattığı eli Sadece: Alaharsmarladık, Kerim, di Ü ÜN de müteessirdiler. Fe “İi, * düşünüyordu: 00 İ *kşam o kadınla beraber t iYecek, Onun için beni is- 'HİN,, d şöyle düşündü: p her zamanki serbest ve Ü,, YOktu? Bana karşı ni - » M hiç hatırlamıyordu. k , “Sima serbest ve tabif bir a dnde kaklığı için Feride- İ .. oluyordu. “akla zaman — Feride kw almağa mecbur —-' köpek tasma ve zin- Mmuhakkak Kerimle uh& K4 Üa b S iglam otomobile binerek Vbiş GÜL Yo'da bhatırrıa tü * MKST gekii; “Feride benim t “Tiyenin evine gitmem h “]d“ğlmı bir lâhza olsun aç ttlürir mi? Bundan acaba .. BURHAN BURÇAK — Ğ3 — forum/ gazetesini okumağa başladı. Ga - zete zarif v kıymetli sanatkâr Kadriyenin daha yüksek bir vazi- yete geçtiğini yazıyordu. Kerim, bunu yeni öğrenmiş olmuyordu. Hattâ bunun için kendisi de uğ . raşmıştı. Şimdi bu akşam Kadri- ye yeni bir piyes temsil edecekti. Birkaf ay evvelki bir oyu- nunda Kerim onu Ferideye o ka- dar benzetmişti ki, o zamandanbe. ri bu müşabeheti unutmamış ken- disini muztarip etmiş, düşündür . müş, hattâ biraz da başını dön - dürmüştü. « Artık Kadriyeden ümidini kes - mişti. Çünkü güzel kadın, daha parlak bir istikbal temin ettiği za- man kendisinden- ayrılacağını a. çıkça söylemişti. Kerim bundan müteessir değildi. Esasen bu rabı- tanın devam edemiyeceğini bili - yordu. Hem Kadriyeden bıkmıştı artık... “— Kimbilir, diyordu. Belki de Kadriyeyi, Ferideye benzetti - Fakat şimdi bu muğlâk ve aynı zamanda bariz müşabeheti unut - mak, ondan kaçmak istiyordu. — ğ v Ertesi gün Feride mahkemeye müracaat ederek ayrılma isteğinde bulunacaktı. Nuriye, akşani eve döndüğü za. man Feridenin ağlamış olduğunu farketti. Bununla beraber bir şey soramadı, Fakât Feride hıçkırık - larla ağlıyarak boynuna sarıldı: — Çok asabi idim, Nuriye de. di. Hem öyle fena şeyler söyledim — Fena şeyleri siz mi söyledi- niz, Feride? Siz, siz ki Kerime kız gın görünememekten korkuyor - dunuz?. Feride gözyaşları arasında an - latmağa başladı: , — Nuriye., Sebep hep o mek - tuplar.. Hâkimle de kavga ettim. Bana: “Bir kadının en kibar hareket alifetmektir; bu mek tupları sebep tutuyorsunuz. Fakat bunlar eski ve uzun bir maziye ait, Böyle insafsız olmayınız. Bu ancak geçici bir hevesten ibaret.” Fakat o menhus mektupları ha« tırladım. Yüzüne bağırarak sözü - nü kestim: “Size göre bir şey yok. Tabit dedim. Hem siz erkeksiniz. Fakat ben kadınım. Bu mektup - lardan dolayı kocamı affetmeme imkân yok,..” Fazla kızgın görü « nemiyeceğim diye beyhüude yere korkmuşum. O dakikada o kadar müteheyyiçtim ki, Nuriye _daha fena şeyler söylediğimi şimdi ha- tırlıyantıyorum, Belki haksızdım, Kerimin evinde bulamadığı llı?_îl d a aramağa hakkı vardı. Fa- k:îardt;en bunu düşünemedim ve söyledim. Nüuriye gayriihtiyari tebessüm ediyordu: " — Size çok kızdı mı? _ — Hayır.. Gelecek pazartesiye l;irlktı. Hâlâ barışacağımızdan e - Feride yeniden ağlamağa başla- dı. Nuriye çocuk gibi severek ve öperek teskine çalıştı. Nuriye için« den: i : “.. Kerime bu çocuğun,kendi - sini sevdiğini söylesem bilmem ne der. Belki de yine fikrinde ısrar e- decek. Fakat Ferideye, Kerimin kendisi hakkında söylediklerini an | , latsam on beş dakika sonra Keri - min kolları arasındadır.” dedi. Fakat acaba Kerim Feı:ideyı ğe> viyor muydu? O buna dair Kerim açıkça itiraf etmediği için bir şey bilmiyordu. Nuriye düşüncelerinden şu neti ceyi çıkardı: ; " Feride bir gün gelir unutur. Ötekini de unutmadı mı? Her hal« de Kerimin mesleği ve istikbali i- çin yalnız ve serbest yaşaması da- mu?” Eve varınca/ ha iyi.” , (Devamı var) HABER — Akşam Fostam NAKLEDEN: | İçinde bulunma Hocafa bir gün sormüşlar: — Hocam, cenaze giderken tabu- tün önünde mi bulunmalı, ardında mı? Hoca hiç düşünmeden cevap ver- miş: — İçinde bulunma da nerede bu" luünursan bulun!. Yenisini alırım Metin Pülala izahat veriyordu: — Atladığım zaman ipi çekerim. Paraşüt açılır ve inerim. — Ya açılmazsa? — Ü Zaman çarşıya gider yeni-" sini alırım. ' ” DOKTÜORÜN KIZI — Sizi biran evvel kucaklıyabil. mek arzusile yanıp tutuşuyorum- — Hararetiniz var sanırım! He- k bir dilinizi çıkarım da bakayım: İki misli Sayfiyedeki otelin sahibine sor- dum: — Burada günler kırk sekiz saat mi? — Şaka mı ediyorsunuz? — Hayır, ciddi söylüyorum. Çünkü şehirde bir günlük otel par ftası İki liradır, siz dört lira isti" Şorsunuz. AŞK VE SİLÂH — Hiç bir mukavemet gösterme- den teslim olmana bir türlü akıl er. diremiyorum- — Ne yapayım: Bilmediğim ye- ni bir silâh kullandı. > Öyle ise sana ne demiş ki: ) — Hocam, demin gördüm. Bir Hoca: — Bana ne?! Cevabıfıı vermiş, Fakat ahbabı: — Lâkin lenger sizin eve gitti! Deyince Hoca: — Öyleyse sana ne? demiş. Hiç durma ye girer ve bir şişe uzaltarak: — Eczactıbaşı, der, hu doldursana! — Kabil değil, mem, Müşteri kızar: muyum ? Eczacıbaşı cevap verir: bir dakika bile terâddüt etmezdim. SAFDİL — Saatim dalma ileri gittiği için arka cebimde taşmmağa başladım! Yeni bir paraşüt icat eden Bay' Bir gün hocaya bir ahbabı gelip lengerde hindi dolması gidiyordu. Gayet çirkin adamın biri cczane" şuna afyonru- reçilesiz — vere" — Bana -bak, der; ben hiç ken- disini öldürecek adama benziyor — Ben senin yerinde olsaydım, Koca mı, eşek mi? Bir kadın parasız eşek :arıyoör” muş, — Eşeği nideceksin? diye soran- İara: — Fakirim, kimsem yok. Dağdan odun, değirmenden un, çeşmeden sıt gelirir geçinirim! deyince: — Kadın, şuna bir koca ariyo" rüm, desene! demişler. Yılanın başını bülsün * İki palavracı bir gün konuşur" larken biri: ; — Dedem « der - bir gün bir ormandan geçerken bir yilanın kuyruğunu görür, merak eder. Baş tarafını aramağa kalkar. Ömrünün sonuna kadar arar bulamaz. Ülür" ken babama bu yılanın başını bul: masını vasiyet eder. k'ımğı:ı- arkadaşı söz alarak der — Bir gün dört arkadaş sandalla Kâğıthaneye gittik, Sandalımız de- re kenarına yanaşarak yiyecek ve içeceklerimizi sahile çıkarırken 1li- monalta esansile dolu olan ufak bir şişe arkadaşımın elinden kaydı ve dereye düştü. Biz bunu taybettiği- Mmizden mültecssir olmakla beraber o gün zevkimize devam ettik. Ak şam üstü kayığımıza döndük, de" reden tesltisini dolduran gidiyor. Kayığımız Eyüp önlerine açıldı, | Orada da birçök sandal ve sahilde" ki insanların koövalarını dereden doldurduklarını gördük. Bu mera kımızı mucip oldu. Velhasıl Hlerle" | dik. Kayığımız Unkapanı, Yemiş tarikiyle Karaköy köprüsünden ge" çerek Sarayburnuna geldiğimiz za- man aynı vaziyelin devam eltliğini Bördük. Sarayburnuna — yaklaşarak ellerinde koövalar bulunan insanla- ra denizden ne aldıklarını sorduk. Bunlar İimoönata doldurduklarını söylediler. Meğer bizim — limonata esansı Kâğılhanede dereye düşünce Sarayburnuna kadar denizi limona' ta yapmış. ) Birincisi buna dayanamıyarak: — Ama yaptın hal! demiş. İkinci ise: — Babana söyle, ya yılanın ba-, şını bulsun, yahut Marmarayı limo" nataya boğacağım, demiş. $Ş. Esmer — Bay hâkim.. O gece evde ya- payalnızdım: Bunu yeminle isbat edecek iki şahidim vari Melihanm gözleri çok güzel, kal. bi pek iyi, aklı, zekâsı da çok kes- kindi- Bir senedir kimi — gözlerine vurulup, kimi de kalbinin iyiliğine bakarak onunla evlenmek istediler. Fakat o meseleyi aklına, keskin zekâsına danışmca şu cevabı ali « yordu: — Sakın ha, hiç birine muvafa- kat cevabı verme! Anası, babası ölünce kendisini yanlarına alrp evlâtları gibi büyüt- müş ihtiyar teyzesinin, eniştesi - nin yanlarından ayrılmak istemi . Yordu.- | Bazmları bunu kendilerine göre lardı: — Tabil evlenemez ya Teyzem ölsün de mirasa konayım, ondan sBönra evleneyim! diye bekliyor a. ma, gün gectikçe de kartlaşıyor, aptal farkında değil!.. Halbuki birinci isnatları ne ka - dar yanlışsa ikinci düşünceleri de o kadar yalandı. Meliha hâm yü- zünün ve vücudunun hem de ruhu. nun tazeliğini muhafaza ediyor, yanakları - gittikçe pembeleşiyor, gözleri günden güne daha parlak- laşıyor, dudakları zaman ilerledik. çe daha guh tebessümlerle kıvrı- liyordu. Çünkü mesuttu-. Çünkü onu her- kesten gizli bir seven vardı: Hala zadesi Fazıl.-. larma gelir. on beş yirmi gün ka., lrrdr. ) niştesiyle teyzesinin yanımdan ayrı. lamamamı biraz da buna hamledi- yordu. Yoksa bu ev bir gün bile istiye istiye, seve Beve oturulacak bir yer değildi. — Teyzesila eniştesi öotuz beş so - nelik evlilik hayatlarmda hâlâ bir- birlerini anlryamamışlardı. Sabalhtan akşama kadar biribiri. nin zıdâma gidecek şeyler yanar * nm ne havaya, ne yemeklere, ne ©lbiseye daltr fikirleri biribirina uy- iskambil partileri hrrtltmın, zırıltı- nm sunturlusuna mükemmel bir sa. bep teşkil ederdi. yanardı: — Ben yanlarma gelmezden ev. vel nasıl yaşıyorlardı bilmem. Şim- di bana öyle geliyor ki, bugün on. ları brrakıp gitsem yarın biribirle- rtinin kafalarını yarâarlar yok&a ba- na kargşt mr şımarıklık yapıyorlar? .. Nihayet Melihanm teyzesile & niştesi Üç gün aralıkla aynı hafta içinde şiddetli bir zatürreeden ölüp gittiler: İhtizar saatlerinde bile uyuşama. mışlar, kavga ede ede ruhlarını teslim etmişlerdi- Fazıl bu acıklı haberi almca Me- lihayı koca evde yalnız bırakma. mak için koşup geldi. Birkaç gün Melihayı teselli etti. Sonra muallim olduğu mektebe, Anadoluya vazi- fesi başma giderken: — Meliha, dedi, her zamân em- rine âmadöyim, kaleminden çıka . cak tek kelimeyi bekliyorum- Ne vakıt istersen yaz, gelip seni ala- ymFazlasmı söyliyemedi. Çühnkü Meliha tuhaf bir kızdı- Eğer onun. la evlenmiye niyeti yoksa fena halde tersler, izzeti nefsini kıra- bilirdi. Meliha bu söze ne müspet ve ne FHde menfi bir cevap vermemiş, yal- nız başmı önüne eymekle iktifa et. mişti. Fazıl bunu teklifini kabul mâna- Bma aldı, Melihanım hayatmı şen. lendireceği dakikaları tahayyül e- derek kıymetli mektubu beklemi - ye başladı- İntizar devresi çok uzun sürme. di. Postact adresi Melihanm yazısı- ile yazılmış bir zarfı Fazıla teslim etti. Genç adam zarfı elleri titriyerek yırttı. Kâğıdı çekti ve okumrya baş ladı: “Sevgili Fadıl, "Küçüktenberi ne kadar doğru sözlü, doğru özlü isem Bugün de o tabiatimden ayrılmıyacağım. tefsir edip göyle dedikodu yapıyor-' Bu genç her sene tatilde yan « | Meliha ruhunu tahlil edince e - | Onların Aşkı Nakleden: G, E. Veda ederken söylediğin son sözlere karşı süküt etmekle şüp. hesiz sana ümit vermiştim. Bunun yanlış bir hareket olduğunu şimdi anlıyorum- Fazıl, biliyorum, beni mesut et- meğe hazırsın. Yoksa ben hayat- ta bu saadete inanmıyacak kadar fazla tecrübe gördüm, : Teyzemle eniştemin uzun zaman pek yakmdan şahidi olduğum cehen nemi hayatlarma sen de vakıfam. Onlar öldükten sonra tesadüfen elime gençliklerinde birbirlerine |yazdıkları mektuplar geçti. Ne aşk, ne sevgi, okumadan tahmin ede - mezsin.. Halbuki ben onların son zaman- dâki geçimsizliğine bakarak gö . rüşmeden, tanışmadan evlenmiş soydan zannediyordum. Şimdi onların gençliğindeki ateş- li zamanları andıran sevgimizi dü - şünerek ihtiyar halimizde da tıpkt onlar gibi biribirimize düşman ola, cağımizı anlıyorum- Onun için Fazıl beni unut. Sen de, ben de hayatımızı onlarınkine benzetmiyecek birer eş bulmıya çalışalım!” Bu haftaki milli küme maçları * İstanbul fatbol ajanlığından: 1 — Aşağıda gösterllen mill! kü- me maçları bu pazar Fenerbâliçe Galatasaray ««« Velfa saat — 15,18 hakem Tarık Özerengin, yan ha, Fenerbahçe — Beşiktaş saat 17,15 hakem Ahmet Adem, Yan hakemleri Sami Açıköney, Samih Duransoy. 2 — Saat 13,30 da Fenerbahçe «« Beşiktaş (B) takımları karşılaşa. scaklardır. Bu maçı Selâmi Akal ida, re edecektir. Yan hakemleri Halit Üzer, Neşet Şarmandır. — ü KONGRE İleri Bozkurt klübü başkaânlı. gmdan: Beden terbiyesi genel direktör- lüğü İstanbul bölgesi başkanlığı- nın 6-6.9d0 — tarih ve 9üt Bsayılı emri mucibince beden terbiyesi kanununa intıbak kararı vermek için 23-6-940 pazar günü bir fev-s kalâde kongre yapacağımızdan bi. tün âzülarm gelmeleri rita ölü- nur: 21.6.940 Cuma 12.80: Prograzn ve memleket Saât ayarr, 12,35: Aajen ve 'meteoroloji ha. berleri, 12.50: Müzik: Muhtelif şarlkı- lar (PLy 18.30/14.00: Müzik: Karışık program (Pl.) 18.00: Program ve memleket saat ayarı, 18.05: Müzik: Üvertürler ve sair senfonik plâklar, 18.380: Müzik karışık program, (PL) 19.10: Müzik: Okuyan: Semahat Öz- denses, Okuyan: Azize Şenses, 19.45 Memleket saat ayarı, ajana, 20.00 Müzik Okuyan: Radife Erten, Oku- yan: Mustafa Çağlar, 2080 Konuş. ma, 20:45 Müzik: Fasıl heyeti, 21.10 Konuşma (Bibliografyay 21.30 Mü. zik: Küçük örkestra, 22.30 Memleket saat ayarı, ajans haberleri; Ziraat, Esham . Tahvilât, Kambiyo - Nukut borsası (Fiyât), 22.50 Mürzik: Caz-« band (PL.) 23.25/23.30 Yarmki prog. rara, ve kapanış. â