Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
? ' R ı .__ AN — 1940 —e N n 1'.“&!.. kelimesi hoşuma yE varmadan söyle- Wik, Tin de elbisesinin pek N inağletli olduğundan bah ş _._ Uzaklaşmak için bir ça Yalvarır — bir tavırla g, Oldü. Güzel — Necibin, l'ktiığuma ve çekin- M tmesini istemezdim. ? f' korku falan — hisset: Böğin, Ça kalınız, dışarda daha İ Vi siniz? Ben sizi Vi ııyağ“’î'dum. Bayan Remi Ü t yapmakla şiddetli DAĞ Ni bilmeden yardım etmiş 4 _et sizi 'gördüm. Eski: WWT a.. SOlgun, daha ince ve Ü. “iz. Ah, küçük Feride,. aP hç bakışla kendisini süz a hu BAN aç dYan Kunt diye hitap ,, Ozu ediyorsunuz? Vi Feride diye hitap etme , bir zaman müsaade F, Evet, bayan Kunt B“nu evvelce bilseydim. K türlü düşünmüş: ÇN "“_itayım: Servetim ol- y |A Tzi maddi darlık için- b ’f İsStemedim, | '"'Gt%mı ben her âdi Dpk'», * ederim. Fakat darlık GA Stlıktan ibaret midir? dazlığa geldi: İş? dedi. Evlendiğinizden G Mek ihtiyacı — bende ' bi bir şekil aldı> Bun , Tiyordum. âçarak yüzüne bak #İ Sizde evli değil misi- # Saç L Silkti: , .!.'_" * eğlenmeyiniz. Be- l ç © hisse dayanan bir ni | Makul bir izdivaç.. ben mi? h €denmeniz de mi ma- K /| W a , bf ı&'ğz gitmişti kahka Yi VN ;&ü biz Allah bilir ki Çılgın — evlenmesini y K içinde yaşamak kar W & diğiniz izdivaclar da ;j x &k iyi ve parlak bir W bten dolayı reddet- W N n Ü . 3lz Zevcinizi seviyorsu ” NN !"ü. fakat ben ahvali h Ü, beni son derece a“'mll'lı bütün kalbim- Rlaş SOk seviyorum. Dizden hunun doğru hlk m’edeoeğîm geliyor. hi j b ! P| ' jh Esasen tayyarecile "i * Nİ î;îî'l bir kızla evlen: n €t edecek bir şey : Sizin — tarafınızdan N *> karip, hakikaten Olan nedir? — değil, sizinle meş” u bunu farketme- Üa A benimle — meşgul p, *“Smiş günler ne gür ğ , D h) Ben şimdiki günle- *. umm, | ei N Kunt, öyle mi? Ne | İ y tar saadet bir adam | Sevdiğinizin hiç far | ben o adamı sevmiyorum, Biliyo- Üa BURHAN BURÇAK — 47 — — Oo, bu pek fazla, bu kadarı da fazla... Daha ciddi bir tavırla ilâve et tim: — Fazla değil, Bay Necip Na- dir... Zevcim İlerime son derece- de hürmetim var., Dünyada en çok onuü seviyorum. Çocukken de onu severdim, Şimdi büyüdüm, gene onu seviyorum. Bu — pek sade ve tabil bir şey-. Onun zevcesi oldu- ğum için çok mağrur ve mesudum. Şimdi bırakınız, içeri — gideyim. Geç kalmak istemiyorum. Çünkü Kerim İzmirden daha bu- akşam döndü. Yorgundur. Kendisini yalnız bırakarak w zaklaştım. Dudaklarında müstehzi bir tebessüm vardı. — Fakat bana biraz kızdığını anladım. Ben hay- retler içinde kalmıştım. Yaptıkla- rıma ben bile şaştım. Sarhoş gibi başım dönüyordu. Salona döndüğüm zaman Kerimin sert ve biraz mahzun bakış'arile karşılaştım.Yani (kahraman dev)in birçok şeyler ifade eden bakışları vardı. Fakat ben ruhiyat mütehas sısı olmadığım için manasını pek iyi anlayamıyorum, Geceyarısı olmuştu. Ev sahiple- rine veda ettik ve ayrıldık. Herkes de bizimle beraber gitmek — üzere kalktı. Kerim hizmetçinin elinden benim paltomu aldı. Ben de tıpkı Beyruttaki genç çiftin yaptığı gibi mesut âşık rolünü oynamak arzu" suna kapıldım. Necip Nadir zevcer sine bakmadan paltosunu giyiyor du. Küçük sultanın kahraman de- vi ise ihtimam ve nezaket ile onu kalım kürküne sarıyor, Üşümesin diye itina gösteriyor ve hal ve tavs ” eli yordu: — Kiıymetli incimi size biran gösterdim: Onu güzel bulduğunu- za eminim. Fakat o benim, yalnız benimdir. Otomobilimize binerken Necip ıladir kulağıma şunları fısıldadı; — Kerimin sizi böyle kaçırması hiç hoşuma gitmedi, bunu siz de anlıyorsunuz ya! İşitmemez!'ğe , geldim. Bireket versin Keriri de işitmedi. Bugün onun biraz Beyruttaki hali var dı, Otomobile biner binmez soldu ve yüzüme bile bakmadı. Ben pek müteessir oldum. Ağ- lâyacak derecede sinirliydim. Ke rime şunları söylemek istiyordum: « — Kerim elimi tutunuz, beni tollarınızın arasına almız. Yalnız olmadığımı, yanımda o'duğunuzu- zu hissetme': istiyorum. Fakat Kerim arabanın bir köşe- sinde gölgede benden kabil olduğu kadar uzak oturuyordu. Düşün düklerimi söylemeğe dünyada ce" saret edemezdim. Eve geldiğimiz zaman — Kerime başının elân ağrıyıp ağrımadığını sordum. Başını elleri arasında sr karak cevâap verdi: — Müthiş surette ağrıyor. A lah rahatlık versin. Ben biraz soe kağa çıkacağım başım — ateş gibi yanıyor. Paltosunu çıkarmamıştı. Tek rar kapıyı açıp dışarı çıkmağa ha- zırlanırken sordum: — Kerim, bana — dargın misı* nız? — Hayır, — Müteessir misiniz? — Hayır dedim ya... başım ağ- rıyor. Allah rahatlık versin. Kapıyı açmıştı: Gidiyordu. Hiç düşünmeden söylemeğe karar ver dim, Söylemek lâzımdı. Muhak- kak lâzımdı, bu dakikada hemen: — Kerim, sizi temin ederim ki rum ve buna eminim artık... ÂAl lah rahatlık versin. (Devamı var) HABER — Akşam Postan DON ÖRÜN) Yazan : Kenan Hulüsi 16 Ömer akşama kadar onları bek- ledi. Anbarlının şimal kapısından gözükecek ilk yardımcıları... Âde ta, altı aydanberi, vücudunu, baş- tanbaşa, garip bir maskenin kapa- dığını hissediyordu. Bu maskeyi yırtmak ve atmak... Onu bir elbise gibi çıkarmak.., Eskimiş ve yırtıl- mış bir elbise... Yahut hiçbir ta' rafında bir şey yoktu, Yalnız, yü- zünde, az sonra çekeceği takma bir bıyık, birkaç alın çizgisi; garip bir boya gibi buluyordu . Fakat düşündüklerini — hiç bir zaman yapamadı, Anbarlı köyü, şimal kapısında, — jandarmaların geleceği yerden birdenbire ateşlen- mişti. Alevler bir hudut boyunda koşan bir müfreze gibi Akvirana kadar uzıyor; iki dağ arasındaki köy, ancak bir su istilâsile kurtula- cak gibi, yahut bir ocak gibi, yal" nız alev ve duman çıkarıyordu. XITI Bu sırada Akviranda başka- bir hâdise oldu. Çetenin aylardır im- ha edilmediğini gören — hükümet bir karar çıkardı. Çete efradının ailelerine ait malları müsadereye karar verdi. Bu arada akrabalarır nı rehin olarak tutmak için de bü- tün vilâyetlere emirler yaydı. Yeni karar Akviran — jandarma kumandanlığına geldiği zaman va' kit geceydi. Kumandan muhtarı alelâcele u- yandırdı: — Yeni bir haber! dedi. * Akviranda ilk yaz ve ilk Tlık- lık.. Kurtlarmı yerine şimdi çitler üzerinde sincapların dolaştığı işiti" liyor. Uğursuz sincaplar.. Dubtar bu gea yarmı siyare tirden hiç de memnun olmamıştı. “—— Diyiver hele!,, diyerek kü- mandanı içeri çekti. Jandarma kumandanı: —— — Yazık oldu çocuğa muhtar; dedi; Anbarlıya yardımcı jandar- malar gönderebilseydik. Muhtar eğeri hazırlanmış bit at gibi sabrısızlık ediyor; âdeta ayak- larının sesi işitiliyordu: “ — A caba Ömeri ele vermiş olmasınlar!,, Kumandan bir nefeste: — Hayır! dedi; hükümet — yeni bir karar almış... Çetede bulunan- larım malları müsadere — edilecek, Eğer aileleri varsa onları da vilâ- yette rehin tutacağız.. Muhtar: — İyi ya, dedi; belki aman e* derler o vakit.., — Ya Oğlak Ömerin muhtar? Müuhtar: — Tuhaf konuşuyorsun, diye a- cele acele söyledi. Ömer bir eşki- ya mı ki? İ — Değil ama bütün Akviran or nu eşkiya biliyor. Anbarlı köyün” de geçen panayır hep öonü konüş tular, Oğlak Ömer jandarmalara si- lâh çekti, dediler, Muhtar: — Biırak, birak; dedi, şu Âmr barlı delikanlıları bir iş yapama- dılar gitti. Eh, şimdi ne iş ederiz? Kumandan: — Hiç! dedi. Hiç bir şeyl Öme rin eşkiya olmadığını bilen yalnız biziz. Karısını rehin olarak vilâ- yete göndermiyecek olursak.. — Tuh, çocuğu yaktık mı, Haber Akvirana bir gün içinde yayıldı. Kızılcadan — Armutlu — ve Kaleciğe kadar davullar çıkarak, eğer eşkiya aileleri varsa, hüküme tin bunları rehin tutacağı bildiri!- di. Bütün kasabada Oğlak Ömer rin bir eşkiya olduğu konuşuldu. Çiçekli tepelerinde — beyaz bir kuşluk sökerken, muhtar iki jan' darma ile çiftlik voluna çıktığı vâs karısı kit gene Ömeri düşünüyordu: Son gece, Bir teşrinievvel gece- Si.. Kurtların samanlığı çevirme- ge çalıştığı dakikalarda içerde yal- nız jandarma kumandanı, nahiye müdürü, Oğlak Ömer, bir de ken- disi... burnuna tulhaf bir odün kör kusu geliyordu. Kulaklarında kış geceleri işittiği ve burnu — kapıda sürünen yırtıcı bir hayvan uluması vardı. Halbuki Akviranda toprak- lar uyanalı bir &y olmuştu. Sıcak toprak, Akviranm toprağı.. Çift likler Tercana kadar yeşil — çitli kapılarile uzıyor. Uyanan toprak âdeta kımıldıyor. Yahut garip bir huceyre gibi oynuyor. — Sanki ne yağmur, ne kar. Üç aydır Akvira- na hiçbiri uğramamıştı. Akviran üzerinde tohumları büyütecek ne bir beyazlık, ne dondurucu bir yel. Ömerin tarlası Akvirandan ya- rım saat ötedeydi. Tarlanın sınırı> nı bir sıra kavak ağaçları çeviri" yor; cenup kapısından ayrılan bir yol Akviran değirmenine doğru çı- kıyordu. Muhtar iki kavak ağacı arası na uzatılmış gürgen kapıyı — açık buldu. Tarlanınm üzerinden ilk sa- bah aydınlığı henüz kalkıyordu. Bir bulut gibiydi. Adeta beyaz ve hafif bir bulut.. Sonra birdenbire dağılıp havada kaybolacak. Muhtar kapıyı itip içeri girdi. Yanyana iki ayak izi geçecek ka- dar düz bir patika.. Patikanın T ki tarafı da ekilmişti. Sağında sığ bir karık içinde dibi gözüken ber- rak bir su akıryör; ara sıra yenmiş taşlar üzerinde küçük bir çağlayan minyatürü fışkırıyordu. Muhtar hızlı hızlı yürüdü; ve küçük bir çardağın altını boş bül- du. Fakat bu hiç de garip bir şey değildi. Muhtar, eğer — yolda eğ- lenmiş, yahut ısa bir kuşluk uy kusuna dalmışsa birçok defalar çardağı aynı şekilde boş bulur; İe çeri seslenirdi. Fakat hiç birinde de ses alamaz; bazı kereler çar- dak altındaki tahta sedire — yahut uçları yırtık bir hasıra uzanır; bir çok defalar da sol bacağımı sürüye- rek, Gümüşü tarlada, hasad yerin de bulmaya çıkardı . Bu sabah bunlarım hiç — birini yapamadı. Daha doğrusu çardağı gene boş buldu; kapılar gene açık- tı. Fakat içeri seslenemedi. Hayır, bunu yapmak istedi; fakat — sesi çıkmadı. Bir rüyada konuşur gibi dudaklarını açıyor; belki de söy- tediklerini kendisi düyuyor; fakat kendisi bunları başka birisinin i- şitmesine imkân olmadığını anlr yordu, Açıkçası Akviran muhtarı bundan memnun oldu. Her nedense kendisini merhame- t sevkeden bu "iisleri duymamaz" lığı tercih etti. Sonra birdenbire yanındaki jandarmaların farkına vardı: — “Yapılacak — işlerimiz çok! dedi; hay aksi şeytan!,, Hakikaten Akviran muhtarmın üzerine aldığı bu işlerden — sonra yapılacak çok şeyleri — vardı. Bir kere —Oğlak Ömerin — eşkiya ol- duğunu karısına söylemek... Sonra ahırdaki öküzleri saymak. Onları alrp Akvirana getirmek, Ahırı mü” hürlemek. Samanlığı kapamak; Ömerin malını mülkünü bir araha-, ya yükliyerek vilâyete göndermek; ve hasad yerini olduğu gibi brrak- mak. Muhtar, işte bu iki şeye en çok üzülüyordu: Ömerin karısına vaziyeti söylemekle hasat — yerini yağmura terketmeğe, — Kendi kendine tekrar küfretti; ve yürüdü. Muhtar yanmdaki iki jandar ma ile beraber Gümüşü bir yağ mür gibi tarlada yakaladığı zaman gün öğleye yaklaşıyordu. (Devamı var) Garip bir mücadele Ağustosta hatti istivanın göbe ğinde insanm en çok arzu edecefi şey çadırına çekilip derin, -<tatlı bir uyku çekmek. Daha yatağıma uzanmamıştım ki doktor Tomson beni Misline en- der rastlanan bir hâdiseyi görmeye çağırdı. Ormanın kesif bir yeri - ne gelince: — Geliniz, dedi, burada otura> lım. Şu karşıki ağacı görüyor mu' sunuz? Dikkat edin... Dürbünle a- ğacın gövdesine dikkatle baktım. Yerden bir metre kadar yüksekte bir kuş yuvası var. Şimdi, yuva" nın altında ne görüyorsunuz? Hayretimi gizliyemedim.: — Kocaman bir — örümcek! Ö- rümcek bu kadar büyük bir ö rümcek görmedim. Kıllı, simsiyah iri ayaklı tam bir canavar! — Hakikaten! Zehirli, korkunç bir örümcek.! Kuşlara bile hücum eder, onları zehirile bayılttıktan sonra yavaş yavaş kanlarını emer. Görüyor musun? Kuşun — yuvaya dönmesini bekliyor. 'Tomson susuverdi. O dakikada yeşil, sarı ve kırmızı — kanatlı bir kuş yuvasına inip yumurtaları - nın üzerine oturmuştu. Örümcek hareketsiz kaldı. Hücuma geçmek istermiş gibi sık sık neles alıyordu. Sonra, kararını vererek ihtiyatla yemine doğru yürüdü. Sekiz gözü, büyük bir dikkatle, kıllı çirkin se- kiz ayağına yol gösteriyordu. Yu vaya bir karış mesafeye yaklaşınca kuvvetini toplamak ve — yapacağı hücumu kestirmek için durakladı. Kuş bu sırada bir böceği yakala' mak üzere uçtu. Yuvasına tekrar dönünce düşmanı gördü. Taş kesil di. Gözlerinde bir korku — ifadesi belirmişti. İki şıktan birini kabul etmeğe mecbur olduğunu anladım. Ya derhal kaçıp bir müddet sonra içinden sevimli yayrular çikacak olan dört yumurtasını — düşmanı- nın'eline bırakmak yahut ölümü göze alarak var kuvvetile kendisi- ni müdafaa etmek. Fakat gitmek isteseydi de gide- mezdi ki. Korku, bütün kuvvetini paralize etmişti. Onun bu kararsız liğı örümceğe cesaret — verdi; bir hamlede yuvanın kenarına çıktı.. Kuş ta sevkitabil ile yuvanın mu' kabil tarafına atladı. — Rakibini dövüşmeye davet eden bir — pehli- van gibi ayakları sinirli hareketle- re başladı. Örümcek, kısa bir te reddütten sonra tehditkâr bir ta vır takmarak yuvanın ucuna doğ- ru ilerlemeye başladı. Kuş bir zıpr layışta yerini değiştirerek örüm” ceğe geriden saldırmak - istedi. O, derhal tehlikeyi hissederek hücu mu karşılamak için birdenbire ar- kaya döndü. Kuş artık cesaret bul- muş gagasile örümceğe - taarruz etmeye hazırlanıyordu. Düşman, oyunu kaybettiğini, — bunun için çarpışmadan vazgeçebilmek çare- lerini arar gibi oldu. Fakat bu da kolay değildi. Bunun üzerine bü tün tehlikeleri göze alarak döğüş- meye karar verdi. Yıldırım sürati- le atılarak kuşu ayağından yaka: ladı, Kuş, boğuk bir sesle yere yI kıldı; yuvanın dışında — başaşağı asılı kaldı. Örümcek ise — sıkı bir sürette yerine tutunmuş hiç kımı!- damamıştı. Her ikisinin göğsü he 'yecanla inip çıkıyordu. Sonra kü çük Canavar kuşu ısırmağa teşeh- büs edince o, çırpına çırpına yeni: den yuvanın kenarına çıkabildi. Nakleden: he İ | Fakat bu hareleti ile büyük bir hata yapmıştı. Ürümcek şimdi se- kiz ayağı ile onu kucakladı, sonra başını eğerek karnından — isırdı. iğuş gağasından istilade edemiyor" du. Ümitsiz bir halde kanatlarım çırparak beyhude yere ölümün pen çesinden kurtulmaya — çabaladı, Onu ağlarile sıkı sıkıya saran düş. man yemini kolaylıkla ısırabilmek için iki ayağı ile karnındaki tüyle- ri açıyordu. Kuş can havlile çır- pınmakta devam ediyor, düşma" nınin zehirli dişlerinden — uzaklaşı maya çalışıyordu. Dramatik, vahşt korkunç bir boğuşma... Bir aralık kuş küvvetli bir sar- sıntı ile yuvasını devirmeğe mu- v_aı'ıak oldu. Fakat ağacın gövde" sine tutunmuş olan örümcek yu- va ile birlikte sürüklenmekten kur tulmuştu. Hattâ hayvanı daha kuv vetli sıkarak feci bir vahşetle onu bir, iki, üç defa üstüste ısırdı. Kuş dayanamadı; gözlerini ka- padı; başını tüylü göğsü üzerine iğdi. Bu vaziyet karşısında örüm" cek hemen ayaklarını açtı; kuş yas rı baygın bir halde harap slrmuş, yuvasının yanıbaşına düştü. Doktor Tomson iki hamlede a: ğacın yanma vardı. Elinde hazır bulundurduğu uzunca bir iğne ile örümceği, gıdasını yemeğe meydan vermeden ağaca mıhladı. — Sonra kuşu eline alarak okşadı. Bu ara- da ben yuvayı düzeltmiş eski ye" rine yerleştirmiştim, Kuş ta biraz sonra kendine gelmişti; onu ihti- mamla yuvasına yerleştirdik. Diğer taraftan örümcek — sekiz gözünü bize dikmiş, varkuvvetile iğneden kurtulmaya çalışıyordu. g.)ktor Tomson heyecanla fısılda- — Hakikaten canavarmış! -Kuş şimdi yuvasında hareket e- diyordu. Yarım saat sonra eskisi gibi yuşnurtalarmm üzerine otur muş istirahat ediyordu. Herhalde başından geçen faclayı unutmuş olacaktı!. - ıılıı-;— Bizi de çağıracaklar mı der- — Evet, hurda demirler meya- umda: — Fransız karikatürü — Satılık Apartıman araniyor Taksim, Beyoğlu, Tarlabaşı, ToZz« koparan, Harbiye, Maçka, Şişli semt. lerinde iki veya üç — katlı üçer dör“ der odalı tesisatı tam bir apartıman aranıyor, —Ana caddede — veya ana caddeye yakmım olmalıdır. Satılık malr olanların İstanbul Postanesi — Posta kutusu 214 M, F, adresine ve sön fl- yatlarını süratle bildirmeleri, Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum idaresi ilânları ,Muhammen bedeli (1140) lira olan (3000) kg, Transformatör yağı (10.6.040) pazartesi günü saat (Il) on birde Haydarpaşada gar binası dahi- tündeki komilsyon tarafından açık ekelltme usulila alınacaktir. Bu işe girmek istiyenlerin (85) lira (50) kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesalkle birlikte eksiltme günü saatine kadar kü- misyona müracaatları lâzımdır. Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (4206) : & ** & Muhammen bedeli (772) lra (50) kuruş olan beheri 30 gramlık 10,000 şişe, beheri 250 gramlık 500 şişe vaya teneke, beheri 500 gramlık 100 şişe veya teneke maden parlatıcı mayi (19. 6. 940) çarşamba günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşada gar binası dahilindeki komisyon tarafmdan açık eksilime usulile satm almacaktlır. Bu İşe girmek isteyenlerin (57) lira (94) kuürüşlük muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte ek- Biltme günü saatine kadar komlsyona müracaatları lâzımdır. Bu işe alt şart nameler komlsyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (4533)