ga h | 5 — 140 “ “Abi, kelimesi hoşuma kana varmadan söyle İ nin de elbisesinin pek a» kiye etli olduğundan bah Memiştim, el uzaklaşmak için bir Rün Yalvarır bir tavırla “du. Güzel © Necibin, tuğuma ve çekin- ini istemezdim. korku falan hisset " Uzaktım, A Sa kalınız, dışarda daha ksiniz? Ben sizi a Bayan Remi e yapmakla şiddetli yümeden yardım etmiş *t sizi gördüm. Eski * solgun, daha ince ve SA gi ee e SA ve LİR 5 S > i 5 ki N Bn kendisini süz” ten çok münasedet- bayan Kunt diye hitap 3rzu ediyorsunuz? A Feride diye hitap etme e Aç bir zaman müsaade | © Evet, bayan Kunt ZE mem a kl kn Kunt, öyle mi? Ne ei evvelce bilseydim. Düşka türlü düşünmüş kin Satayım: Servetim ol N *izİ maddi darlık için- en İstemedim. mz, ben her âdi| ie ee rim. Fakat darlık iktan ibaret midir? İN zlığa geldi: We dedi. Evlendiğinizden ihtiyacı (Obende Mahi bir şekik aldı. Bun YİD olacağımı bildiğim Miyordum. Açarak yüzüne bak ep ZN “iz de evli değil misi- Üye sikti: . ie eğlenmeyiniz. Be hisse dayanan bir Set e il bir izdi nh. Den mai> *lenmeniz de mi ma- rd İİ aa gitmişti kahka Yil biz Allah bilir ki ba Sign © evlenmesini İk İçinde yasamak ka" iliniz izdivaclarda 1 iyi ve parlak bir biten dolayı reddet* ki tiz Zevcinizi seviyorsu İy, İZ. fakat ben ahvali a olduğum için e beni son derece Km. bütün kalbim. *$ok seviyorum. İş Xlen bunun doğru edeceğim geliyor. © saadet bir adam da | gösler a Esüsen tayyarecile iz bir kızla evlem iy let edecek bir şey ri Li Nizin © tarafımızdan a *- garip, hakikaten Man KS edir? İnn hiç far , b deği, sizinle meş d k kin bunu farketme ' * benimle meşgul im günler ne gir e ? Ben şimdiki günle NAKLEDEN:” BURHAN BURÇAK eedhi Dev GV ari — Oo, bu pek fazla, bu kadarı da fazla... Daha ciddi bir tavırla ilâve et tm: — Fazla değil, Bay Ne dir... Zevcin > de bürmetim var. Dünyada en çok onu seviyorum. Çocukken de onu severdim, Şimdi büyüdüm, gene onu seviyorum. Bu (pek sade ve tabii bir şey.. Onun zevcesi oldu- Zum için çok mağrur ve mesudum. Şimdi bırakınız, içeri (o gideyim. Geç kalmak istemiyorum. Çünkü Kerim İzmirden daha bu âkşım döndü. Yorgundur. Kendisini yalnız zaklaştım. Dudakl ıştım. Yaptıklar ım. Sarhoş gibi retler içinde ki nma ben bile şa aşım dönüyordu. Salona döndüğüm zaman Kerimin sert ve biraz mahzun bakışarile | ka şılaştım. Yani (kahraman dev)in birçok şeyler ilade eden bakışları vardı. Fak ruhiyat mütehas” sısı olmac için manasını pek iyi anlayamıyorum. Geceyarısı olmuştu. Ev sahiple- rine veda etlik ve ayrıldık. Herkes de bizimle beraber gitmek (o Üzere kalktı. Kerim hizmetçinin elinden benim paltomu aldı. Ben de tıpla Beyruttaki genç çiftin yaptığı gibi mesut âşık rolünü oynamak arar suna kapıldım, Necip Nadir zevce" sine bakmadan paltosunu giyiyor du. Küçük sultanın kahraman de- vi ise ihtimam ve nezaket ile onu kalın kürküne sarıyor, üşümesin diye itina gözteriyor ve hal ve tavs rile şühü demek. ister gibi görünü yordu: — Kıymetli incimi size biran İm» Onu güzel bulduğunu” za eminim. Fakat o benim, yalnız benimdir. Otomobilimize binerken Necip iladir kulağıma şunları fısıldadı: — Kerimin sizi böyle kaçırması hiç hoşuma gitriedi, bunu siz de anlıyorsunuz yal İşitmemez!'ğe . geldim. Bireket versin Keriri de işitmedi. Bugün onun biraz Beyruttaki bali var dı. Otomobile biner binmez soldu ve yüzüme bile bakmadı. Ben pek müteessir oldum. Ağ- lâyacak derecede sinirliydim. Ke rime şunları söylemek istiyordum: *.- Kerim elimi tutunuz, beni *ollarınızm alınız. Yalnız olmadığı ımda olduğunuzu” vü hissetme” istiyorum. Fakat Kerim arabanın bir köşe- sinde gölgede berxden kabil olduğu kadar uzak oturuyordu. Düşün- düklerimi “söylemeğe dünyada ce saret edemezdim; Eve geldiğimiz zaman (Kerime başmın ağrıyıp ağrımadığını sordum. Başını elleri arasında Sr karak cevap verdi: — Müthiş surette ağrıyor. Ak lah rahatlık versin. Ben biraz 80- kağa çıkacağım başım (ateş gibi yanıyor, Paltosunu çıkarmamıştı. Tek rar kapıyı açıp dışarı çıkmağa ha- zırlanırken sordum; — Kerim, bana (dargın mis nız? — Hayır, — Müteessir misiniz? — Hayır dedim ya... başım ağ- rıyor. Allah rahatlık versin. Kapıyı açmıştı. Gidivordu. Hiç meden LZ karar ver din lemek lâzımdı. Muhak kak Yzmd, bii dakikada hemen: — Kerim, sizi temin ederim ki ben o adamı sevmiyorum, Biliyo- rum ve buna eminim artık... Al lah rahatlık versin. (Devamı var) “ldığını hisse i | koşun bir müfreze gibi Yazan : Kenan Hulüsi Ömer akşama kadar onları bek- ledi, Anarlının şimal kapısından gözükecek ilk yardımcıları... Ade ta, altı aydanberi, vücudumu, baş- tanbasa, garip bir maskenin kapa" rdu, Bu maskeyi yırtmak ve atı Onu bir elbise gibi çıkarmak... Eskimiş ve yırtıl- mış bir elbise... Yahut hiçbir ta ralında bir şey yoktu. Yalnız, yü- zünde, az sonra çekeceği takma bir bıyık, birkaç alın çizgisi; garip bir boya &ibi buluyordu . Fakat düşündüklerini o hiç bir zaman yapamadı. Anbarlı köyü, şimal kapısında, (jandarmaların geleceği yerden birdenbire ateşlem- mişti. Alevler bir hudut boyunda Akvirana kadar uzıyor; iki dağ arasındaki köy, ancak bir su istilâsile kurtula” cak gibi, yahut bir ocak gibi, yal nız alev ve duman çıkarıyordu. xın Bu sirada Akviranda başka bir hâdise oldu. Çetenin aylardır im- ha edilmediğini gören (hükümet bir karar çıkardı. Çete efradının ailelerine ait malları müsadereye karar verdi. Bu arada akrabalar tu rehin olarak tutmak için de bü" tün vilâyetlere emirler yaydı. Yeni karar Akviran Ojandarma kumandanlığına geldiği zaman va” kit geceydi. Kumandan muhtarı alelâcele ü- yandırdı: — Yeni bir haber! dedi, Akviranda ilk yaz ve ilk ılık lık.. Kurtların yerine şimdi çitler üzerinde sincapların dolaştığı işiti- tiyor. Uğursuz sincaplar. Mubtar bu gede yarısı giyare tiden hiç de memnun olmamıştı. “.— Diyiver helel,, diyerek ku- mandanı içeri çekti, Jandarına kumandanı: Yazık oldu çocuğa muhtar; deği; Anbarlıya yardımcı jandar- malar gönderebilseydik. Muhtar eğeri hazırlanmış bir at gibi sabrısızlık ediyor; âdeta ayak” yordu: * —A cabe Ömeri ele vermiş olmasınlar!,, Kumandan bir nefeste: — Hayır! dedi; hükümet (yeni bir karar almış... Çetede bulunan. larıri malları müsadere (edilecek. Eğer aileleri varsa onları da vilâ” yette rehin tutacağız. Muhtar: — İyi ya, dedi; belki aman e derler o vakit. — Ya Oğlak Ömerin muhtar? Muhtar; — Tuhaf konuşuyorsun, diye 2 dele acele söyledi. Ömer bir eşki- ya mı ki? — Değil ama bütün Akviran © nu eşkiya biliyor, Anbarlı köyün” de geçen panayır hep onu konuş tular, Oğlak Ömer jandarmalara si. 1âh çekti, dediler, Muhtar: — Bırak, bırak; dedi, şi Am barlı delikanlıları bir iş yapama" dılar gitti. Eh, şimdi ne iş ederiz? Kumandan: — Hiç! dedi. Hiç bir şey! Öme rin eşkiya olmadığını bilen yalnız biziz. Karısını rehin olarak vilğ- karısı Haber Akinci bir gün içinde yayıldı. Kızılcadan oOArmuttu ve Kaleciğe kadar davullar çıkarak, eğer eşkiya aileleri varsa, hüküme tin bunları rehin tutacağı bildiril di. Bütün kasabada Oğlak Öme tin bir eşkiya olduğu konuşuldu. Çiçekli tepelerinde (o beyaz bir kuşluk sökerken, muhtar iki jan darma ile çiftlik yoluna çıktığı va kit gene Ömeri düşünüyordu: Son gece. Bir teşrinievvel gece- ji, Kurtların samanlığı çevirme ğe çalıştığı dakika'arda içerde yat mız jandarma kumandanı, mat müdürü, Oğlak Ömer, bir de ken. .. burnuna tuhaf bir odun kö aklarında kış geceleri işittiği ve burnu sürünen yırtıcı bir hayvan ulumasi vardı. Halbuki Akviranda toprak- lar uyanalı bir zy olmuştu. Sıcak toprak. Akviranm toprağı. Çilt likler Tercana kadar yeşil oo çitli kapılarile uzıyor. Uyanan toprak Adeta kımıldıyor. Yahut garip bir huceyre gibi oynuyor. o Sankine yağmur, ne kar. Üç aydır Akvir bir beyazlık, ne dondurucu bir yel. Ömerin tarlası Akvirandan ya" rım saat ötedeydi. Tarlanm smiri- nı bir sıra kavak ağaçları çeviri yor; cenup kapısından ayrılan bir yol Akviran değirmenine doğru çı kıyordu. Muhtar iki kavak ağacı arası na uzatılmış gürgen kapıyı (açık buldu. Tarlanın üzerinden ilk sa- bah aydınlığı henüz kalkıyordu. Bir bulut gibiydi. Adeta beyaz ve hafif bir bulut. Sonra birdenbire dağılıp havada kaybolacak. Muhtar kapıyı itip içeri girdi. Yanyana iki ayak izi geçecek ka” dar düz bir patika. Patikanm ki tarafı da ekilmişti, Sağında sığ bir karık içinde dibi gözüken ber- rak bir su akıyor; ara sıra yenmiş taşlar üzerinde küçük bir çağlayan minyatürü fışkırıyordu. Muhtar hızlı tuzlı yürüdü; ve küçük bir çardağın a'tını boş bül du. Fakat bu hiç de garip bir şey değildi. Muhtar, eğer oyolda eğ lenmiş, yahut Isa bir kuşluk uy” kusuna dalmışsa birçok defalar çardağı aynı şekilde boş bulur; i- çeri seslenirdi. Fakat hiç birinde de ses alamaz; bazı kereler çar- dak altındaki tahta sedire (yahut uçları yırtık bir hasra uzanır; bir çok defalar da sol bacağını sürüye” rek, Gümüşü tarlada, hasad yerin de bulmaya çıkardı . Bu sabah bunlarm hiç (birini yapamadı. Daha doğrusu çardağı gene boş buldu; kapılar gene açık- tı. Fakat içeri seslenemedi. Hayır, bunu yapmak istedi; fakat (o sesi çıkmadı. Bir rüyada konuşur gibi dudaklarını açıyor; belki de söy- lediklerini kendisi duyuyor; fakat kendisi bunları başka birisinin i- şitmesine imkân olmadığını anir yordu. Açıkçası Akviran muhtarı bundan memnun oldu. Her nedense kendisini merhame. t. sevkeden bu "isleri duymamaz lığı tercih etti. Sonra birdenbire yanındaki jandarmaların farkına vardı: — “Yapılacık (işlerimiz çok! dedi; hay aksi şeytanl,, Hakikaten Akviran muhtarın üzerine aldığı bu işlerden sonra yapılacak çok şeyleri (o vardı. Bir kere Oğlak Ömerin eşkiyaol- duğunu karısına söylemek... Sonra ahırdaki öküzleri saymak. Onları alıp Akvirana getirmek, Ahırı mü" hürlemek. oSamanlığı kapamak; Ömerin malını mülkünü bir arahâ- ya yükliyerek vilâyete göndermek; ve hasad yerini olduğu gibi bırak- mak. Muhtar, işte bu iki şeye en çok üzülüyordu: Ömerin karısma vaziyeti söylemekle hasat (o yerini yağmura terketmeğe, Kendi kendine tekrar küfretti; ve yürüdü, Muhtar yanmdeki iki jandar ma İle beraber Gümüşü yağ sr gi)İ tarlada yakaladığı zaman gün öğleye yaklaşıyordu. (Devamı var) ye |ğ kpmla | #5 Garip hi mücadele Ağustosta hatti istivanın göbe e İncanm en çok arzu edeceğ kilip derin, tatlı na 4 uzammamıştır i misline en i görmeye çağırdı. Ormanın kesil bir yeri - ne gelince: — Geliniz, dedi, burada otura” kım, Şu karşıki ağacı görüyor mu sunuz? Dikkat edin.. Dürbünle &- Zacın gövdesine dikkatle baktım. Yerden bir metre kadar yüksekte bir kuş yuvası var. Şimdi, yuva” nin altında ne görüyorsunuz? rümcek bi ini Büyük bir ö rümcek görmedim. Kıllı, simsiyah iri ayaklı tam bir canavar! — Hakikaten! Zehirli, korkunç bir örümcek,! Kuşlara bile hücum eder, onları zehirile bayılttıktan sonra yavaş yavaş kanlarını emer, Görüyor musun? Kuşun (yuvaya dönmesini bekliyor. Tomson susuverdi, O dakikada yeşil, sarı ve kırmızı (kanatlı bir kuş yuvasına inip yumurtaları - nın üzerine oturmuştu. Örümcek hareketsiz kaldı. Hücuma geçmek istermiş gibi sık sık neles alıyordu. Sonra, kararını vererek ihtiyatla yemine doğru yürüdü. Sekiz gözü, büyük bir dikkatle, kıllı çirkin se kiz ayağına yol gösteriyordu. Yu vaya bir karış mesaleye yaklaşınca kuvvetini toplamak ve (yapacağı hücumu kestirmek için durakladı. Kuş bu sirada bir böceği yakala mak üzere uçtu, Yuvasına tekrar dönünce düşmanı gördü. Taş kesil di. Gözlerinde bir korku ifadesi belirmişti. İki şıktan birini kabul etmeğe mecbur olduğunu anladım. Ya derhal kaçıp bir müddet sonra içinden sevimli yavrular çikacak olan dört yumurtasını — düşmanı nm' eline bırakmak yahut ölümü göze alarak var kuvvetile kendisi” ni müdafaa etmek, Fakat gitmek isteseydi de gide mezdi ki, Korku, bütün kuvvetini paralize etmişti. Onun bu s İı örümceğe cesaret (o verdi; bir hamlede yuvanın kenarına çıktı. Kuş ta sevkitabil ile yuvanın mu kabil tarafına atladı. £ Rakibini dövüşmeye davet eden bir pehli- van gibi ayakları sinirli hareketle re başladı. Örümcek, kısa bir te reddütten sonra tehditkâr bir ta vir takınarak yuvanın ucuna doğ» ru ilerlemeye. başladı. Kuş bir zıp layışta yerini değiştirerek örüm ceğe geriden saldırmak istedi, O, derhal tehlikeyi hissederek hücu mu karşılamak için birdenbire ar» kaya döndü, Kuş artık cesaret bul muş gayasile örümceğe taarruz etmeye hazırlanıyordu. Düşman, oyunu kaybettiğini, (bunun için çarpışmadan vazgeçebilmek çare” lerini arar gibi oldu. kat buda kolay değildi. Bunun üzerine bü tün tehlikeleri göze alarak döğüş meye karar verdi. Yıldırım sürati İe atılarak kuşu ayağından yaka tadı, Kuş, boğuk bir sesle yere yı kıldı; yuvanın dışında başaşağı asılı kaldı. Örümcek ise sıkı bir surette yerine tutunmuş hiç kır. damamıştı. Her ikisinin göğsü he yecanla inip çıkıyordu. Sonra kü çük canavar kuşu rurmağa teşe> büs edince o, çırpına çırpına yeni» den yuvanın kenarına çıkabildi. Nakleden: L. L. istilade edemiyor bir halde kanatlarını yırparak beyhude yere ölümün pen çesinden kurtulmaya (çabaladı, Onu ağlarile sıkı sıkıya saran düş. man yemini kolaylıkla ısırabilmek için iki ayağı ile karnındaki tüyle- ri açıyordu. Kuş can havlile ır pınmakta devam ediyor, düşme” nınin zehirli dişlerinden uzaklaş. maya çalışıyordu. Dramatik, vahşt bir boğuşma... e kuş kuvvetli bir sar valiak oldi va ile birlikte sürüklenmekten kur tulmuştu. Hattâ hayvanı daha kuv vetli sıkarak feci bir vahşetle onu bir, iki, üç defa Üstüste ısırdı. Kuş dayanamadı; gözlerini ka- padı; başını tüylü göğsü üzerine iğdi. Bu vaziyet karşısında örüm” cek bemen ayaklarını açtı; kuş yö rı baygın bir halde harap »irmuş, yuvasının yanibaşına düştü, Doktor Tomson iki hamlede a* ğacın yanma vardı. Elinde hazır bulundurduğu uzunca bir iğne ile örümceği, gıdasım yemeğe meydan vermeden ağaca muıhladı. Sonra kuşu eline alarak okşadı. Bu ara da ben yuvayı düzeltmiş eski ye" rine yerleştirmiştim. Kuş ta biraz sonra kendine gelmişti; onu ihti. mamla yuvasına yerleştirdik, Diğer taraftan örümcek (sekiz gözünü bize dikmiş, varkuvvetile iğneden kurtulmaya çalışıyordu. hn Tomson heyecanla fısılda" — Hakikaten canavarmış! Kuş şimdi yuvasında hareket e- diyordu. Yarım sazt sonra eskisi gibi yumurtalarının üzerine otur muş istirahat ediyordu. Herhalde başından geçen faciayı unutmuş olacaktı!, ti Bizi de çağırmcaklar mı der. — Evet, hurda demirler meya- amda — Fransız karikatürü — Satılık Apartıman aranıyor Taksim, Beyoğlu, Tarlabaşı, Töğ- koparan, Harbiye, Maçka, Şişli semt, lerinde iki veya Oç (o katlı üçer dör der odalı tesisatı tam bir uparlıman Aranıyor, OAna caddede ovaya ana enddeye yakm olmalıdır. Satirk mai olanların İstanbul Postanesi (OPost& kutusu 214 M. F. nüresine ve son £i- yatlarını süratle bildirmeleri, Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum idaresi ilânları Muhammen bedeli (1160) ira olan (3090) kg, Transformatör yağı (10.6940) pazartesi günü saat (11) on birde Haydarpaşada gar biras dahi. #ndeki komisyon tarafından açık eksiltme usul'le alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin (85) lira (50) kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesa'kle birlikte eksfitme günü saatine kadar ko- misyona müracaatları lâzımdır. Bü iye alt gartnameler komlayondan parüsız olarak dağıtılmaktadır. (4206) ş . * » Muhammen bedeti (772) tra (80) kuruş olan beher 30 gramlık 10,000 şişe, baheri 200 gramlık 600 şişe veya teneke, beberi 500 gramlık 100 gişe veya teneke madeh parlatıcı mayi (19. 6. 849) çırşamba günü saat (10,30) en buçukta Haydarpaşadı gar hinası dahilindeki! komisyon tarafından açık öksilime urullle satın almacaltır. Bu Işe girmek isteyenlerin (57) lira (94) kuruştuk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettigi vesiikle birlikte ele Bilime günü ssatine kadar komisyona müzacaslları lâzımdır. Bu işe alt gart Bameler komlayondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (4533)