13 Mayıs 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

13 Mayıs 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eni h“n Edib* Size ras tgeldi- %&m yetnekten %inmu Kızlarına fena Söyliyerek beni hlh €vine Bayan Zeh- ettığını de %nmedı Wn[ WWCI reddettığı- , anladığmı ve #şıiklarıma kızları ı,&:ndgw verdiğimi pek he ğ&qğâ:î! haykırdı. "j* yerinden sıç- Çok hak Oldu.. dedi. Uqh_ var, çok oldu. Bı, ben de içimdekileri Te n a n P * Çünkü bayan Zeh:- * Fakat iş işten , kaçmak ı%ıva Saf ve temiz bir f ' istiyordum, | t nereye? Ba- © İ bir daha evine kar ihsas etmişti. Şe- *qam'hek hatırrma geldi. U Üf etmek iste- 5 S% 'gSörmek ilıtima: B bir yere gi> a“lhumı arabaya Vej SOnran soföre adresi ' Vi * & geldim Kerim.. İYİ ettiniz, yavru- %h ya, Ke- korkamn Ba: Dtelde yalnız kaldı- hErhalce memnün "? emanet * ederdi; Size ederdi, de* düşen Feride arasına saklır aglryordu "ji beu O AM "wrvııı“'tfî"'ııî taiml'l—m Ferideci- hMPtUuz Artık ağ- ıt%l: Sıletek şapkası; B y ben m“nsrnız Kcrim, amak - is M*î Bı&a bir yer ara & tahkır edecek di N tır %Y&ı ar Di kim evine kar 'Çok fena ve al- i ıh%îîbîlden ümitliy- ' Mau“wpek çılgınca *R diğim - halde, “:ğt Şimdi? Artık ya- " Yapamıryacağım. W%“denm Kerim.. €&diniz, Arkada: Vînmda ka!abıle— lşlerımze bak — Artık buna î%îiî% a A F EEE f __r %h dürüyor ve zayıf Yavasca onun sa: e%Yüttlu. Beçtikten sor "nxıi NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK —3j . VA _yoruny nız kaldım. Artık tahammül ede- cek hiç kuvvetim yok. Hiç, — hiç, Hiç,. : — Bir çaresini buluruz. Size söz veriyorum. Her şey düzelir. Yarın konuşuruz, Ferideciğim. Herhalde bir çaresini buluruz. Buna şüphe etmeyiniz. Bu gece sakin olmalısr nız, asabiyetiniz. — geçmeli. Artık ağlamayınız. Feride birdenbire sordu: — Bu akşam burada kalabilir miyim? — Tabit kalacaksınız. Size başka bir yer bulmak isterdim, fa kat bu saatte kadil değil. Fatmaya söyliyeyim de size annemin oda- sını hazırlasın, Evimin en — güze! odası odur. Uslu bir çocuk gibi ur yursunuz, yarma kadar Allah ke rim, Elbet bir açresini buluruz. Genç mühendisin çok müşlik ve sakin bir tavrı vardı. Genç — kızı teslin edecek sözler — söylüyordu. Feridenin gözleri doldu. Fakat ter bessümünü kaybetmemeye çÇazıştı. — Size tabi olmak ne — iyi şey Kerim... Burada müsterihim, Fat- ma ağladığımın farkma varmış da acıdı. Çok iyi kadın galiba.. — İnsanların en iyisidir. Bura: ya ilk geldiğiniz zaman hoşuna git- tiniz. Bana sizin için şunları söy” ledi: “Böyle küçük ve sevimli bir çocuğun kendi hizmetkârları — bile olmağa lâyık olmıyan bay ağı İm- sanlara hizmet etmesi ne acı şey'.. | bu akşam bana misafir kalacağını- rı soyliyeceğım şuraya ateşe yakın bir yere oturup dinleniniz. Feride itaat etti. Sobanın önüne, büyük bir koltuğa oturdu Sarp derhal teklifsizce kucağma sıçradı: — Al... bu sokakta bulduğunuz küçük köpek mi, Ketim? , Sarpı kucağından f_ ırakmadx ve küçük siyah başını 'öperek: — Zavallı Sarp, dedi, © da, be- nim gidi hayatta yapayalmzdı Onu himaye ettiniz, değil mi Ke rim? O sizin yanmızda kalabiliyor. Ne kadar talii varmış.. Sesinde öyle ümitsiz bir hal his- sediliyordu ki Kerimin gözleri dol- du. Feride yatacağı güzel odayı çok beğendi: — A ne güerl... yatak © kadar büyük ki.. Çok hoşuma gitti teşek- kür ederim, Kerim, — Üşümez misiniz, Feride? Sor ba henüz yandı, daha oda ısınma” d, -— Hayır, üşümem. Kalbim sr- cak, dostum. İyi ve rahat uyuya” cağım. İçime, beni anneniz bekli- yecekmiş gibi bir his geldi. Belki iyi bir fikir de verir. (Devıum var) HIILERIN* ANLATAN; HİTLERİN ESRİ HİZMETÇİSİ PAULİNE KOHLER Bu suretle, bütün muameleler bittikten sonra beni tekrar bir öto- mobile koydular ve yanıma da u- fak bir bavul verdiler: Geldiğim- den daha hafif gidiyordum. Otomobilde yanıma bir Gestapo memuru oturdu. Şoförün yanma da yine bunlardan iki kişi geçti. Yola koyulduk. Berhtesgaden'e gidiyor- duk-.. Yanmndaki adamdan bana Hitler ben yapay'al hakkmda biraz uınlümn.t vermesini * â ? — Akşam PFostas SanRemo'dan MAYDAN S an%oya Aanlal'an : Vahideddir'in Tüküncubağısı Kavserli SUKRU. İ AAF ZARA — eli — Vakia burada yiyor, içiyoruz, büyük bir masrallmız da yok ama, İstanbula çoluk çocuğa para gön dermek meoburiyeti var! Padişahı: — Ne'diye üzerine almıyorsun Senin aylığmı kesen kim. Sen ken: dini ötekilerle bir mi tutuyorsun. Merak etme, aylığından on para kesecek değilim; dedi ama, ben gü nün birinae bu işin tahakkuk ede- ceğini, hattâ büsbütün parasız ka: lacağımızı düşünerek Atinada bur- lunan işkembeci Âdile bir mektup yazmış, o tarafıara gitmek istedi- ğim için bana bir pasaport ve giriş müsaadesi almasını rica etmiştim. Paristen, nişanların satılan mü- cevheratından kaç para geldiğini hatırlayamıyorum. Ancak bu para tediyesi zarurf olan müstacel borç larmım bir kısmını ancak odiyebıldı Anlryorsurluz ya padişah borç İ- çindeydi. Alışmış olduğu için ya- nındakilerden kimseye de yol vere- miyordu. Hattâ villâya yeni misa: firler de geliyordu. Prens Sabar haddinin valdesi Seniha sultan bu meyandaydı. Sultan Vahidettinin hemşiresi olat Seniha sultan Pa riste oğlu Lütfullah beyle — oturu: yordu ama, Lütfullah beyin kendi- ne bakacak mecali yoktu. Âlıp a nasını San Remoya getirmiş; Sultan Vahidettinin belbağladı- ğı sön iki ümid; biraz evvel anlat- tığım gibi, Grandükten gelecek pa- ra ile Türkiye haricindeki hane- dan emlâkinin getireceği meblâğdı, onları bekliyordu. 4 & «& Gümülcünelinin İsviçreye — son müsait haberi getirişinden bir haf ta sonraydı. Bermutad deniz kıyr sında akşam gezintisini — yapınış, sant onda villâya dönmüştüm. İçeri girerken “kahve ocağına uğrıyayam, bakalım bizimkiler ne yapqo.lan,, dedim. Ayağlmı içe- | ri atar atmaz arkadaşları pek mü> teessir, meyus bir halde buldum. Berberbaşı Mahmut bey; — Efendimiz gitti! dedi. İsviçre, Roma 'aklıma geldi; — Nereye gitti? diye sordum. Elleriye işaretler yaptılar: —— Hüvelbakl!.. dediler. Meğer, âdeti veçhile akşam ye | meğini haremde yemiş, kahvesini içmiş, saat dokuz buçuğa kadar oturmuş, konuşmuş, ve birdenbire Nimete: # Midem bozuldu, fena oluyo- rüum, bana çabuk bir leğen getiri- niz! demiş. Getirilen leğene gasyan — etmiş ve (doktör yok mu?..) diye sırt: üstü düşmüş. Öylece sönüp gitmiş. Bilâhare gelen doktorlar “beynim de damar çatlamış,, dediler. Vılla matem içindeydi. istedim. Zira, glmğ!m yerde ya « bancı kalmamak ve işimde hatâ etmemek için Hitlerin huyunu, su- yunu biraz bilmek lâzımdı. Bere- ket versin nazik .bir adammış:- Gizli polis teşkilâtinda memur bu- lunmakla beraber, suya sabuna dokunmaz bazı malümat vermek , ten çekinmedi. Hitlerin dağ başındaki meşhur Berhstesgaden köşküne dar bir yoldan giriliyor. Otomobil bütün süratiyle dik yola tırmanıyordu. İkide bir “hücum kıtası,, efradın- dan nöbatçilere rasgeliyordu. Her iki yüz, üç yüz metrede bir karşi- laştığımız bu nöbetçilerden bazıları bizi durduruyorlar ve elimizdeki İ- zin kâğıdıma bakrıyorlardı. Bu kâ- gıtta Himlerin imzasınım bulunma, sıma rağmen bizi dikkatle gözden geçirdiklerini de farkediyordum: Nihayet, uzaktan köşkün sivri kuleleri göründü. Otomobil sürati. ni kesti. Dış kapmın önüne gelince durduk. Yanımdaki adam evrakı « mızı kaptda bekliyen nöbetçiyi gösterdi. O bizi içeri aldı, muhafız memurluğu odasma götürdü. Bura- da beş dakika bekledik. Kâğrtlar Naaşını, kendimiz becerebildiği- miz gibi techiz ve teklin — ederek, alelâcele yaptırdığımız bir tabuta koymüuş, onu da aşağı odaya indir- Maış, mumlar yakmış, başında nö Detleşe beklemefe başlamıştık. Evrakı — arasında vasiyetname falan çıkmamıştı. Yalnız çantasın- da 120 altın bulundu. Müuhtelif vesi:elerle, — söz arala: rınca “ölürsem beni buralarda bı: rakmayınız,, demesi düşünülerek, cenazenin Şama götürülerek, ora- ya delnedilmzsi kararlaştırıldı. Bu sebeble de tabut tekrar — açılarak naaşı tahnit edildi. Fakat bu işe lâziım olan — para mevcut olmadığından her tarala, kattâ Kıbrısta bulunan — Melik Hüseyine telğgraflar çekildi. Günr ler geçiyor, hiçbir taraftan ses çık- mıryordu. O hengâmede Gümülcüneli gene gelmiş: — Grandük birinci — mülâkatı- mızda bana kırk bin frank hediye etmek istemişti de ben — “padişa- hımdan alırım!,, diye — nezaketle reddetmiştim. Onun bu kadar ça- buk göçüp gideceğini bilseydim bu fırsatı kaçırır mıydım, şimdi ben nasıl yanmıyayım.., diye dövünü- yordu. 4 k ' (Devamı var) BN YESREÇ “EERR Y*) Doğrudan doğruya Vahidet- tinin tülüncübaşısı Kayserili Şük- rünün ifjadeleri mahsulü — olan bu yazıda, geçen bazı isimleri yakınen | tamdığımız için, Kayserili Şükrür nün orlaya allığı ijadelerin doğru olup olmadığında şüpheye düştük ve meselâ bugün aramızda — yaşır yan Seccadecibaşı İbrahimin oğlu Nedime taallük eden satırların har kikate ne derece tevafuk — ettiğini kendisinden — öğrenmek arzusuna kapıldık. Kayserili Şükrü, 24 üncü tcffileada bay Nedimden — bahset- | mehte ve onun hem Nimdt sullan” ve hem de kizkardeşi — Nesrtinle alâkadar — olduğunu Vahidettinin bildiği halde saray terbiyesi icabı skandaldan korktuğu - için ses çe karmadığını söylemekleydi. Bay Nedimden bunu sorduk. Aldığımız cevap, bu kikâyenin Kayserlinin bir kayali olduğunu, kendisinin ne Nimet sultanla, ne de kizkardeşile hkiçbir alâkası olmamış bulunduğu gibi, bunların kendilerini bilir, iç- timai vaziyetlerini tanır ve takdir eder kimseler — olarak tamdığımı söyledi. Hakikaten biz de muhtelif yerlere başvuruşumuzda Bay Ne- dimin bir hakikati ifade — ettiğimi tespit etlik ve Kayserili Şükrünün hikâyesine neden böyle hayal mah- sulü bir parça ilâve etmek lüzumu: nu duyduğunu anlayamadık. —Haber— doğru mu, yoksa uydurma mı diye Ausburg'a — telefonla — sordular. Doğru olduğunu anlayınca yanımı- za iki memur daha vererek içeri geçmemize müsaade ettiler. Şimdi geniş yoldan gidiyorduk. Yolun iki tarafma mitralyözler di. zilmişti. Elli metrede bir durmaya mecbur oluyorduk. Yoldaki çelik mânialar kaldırılryor, bize yol ve- riliyordu. İçeri girince beni, köşkün hade- meler şefi Şlibene teslim ettiler. Köşkte bütün hademelere, uşakla- ra hep bu adam karışır- Köşkün ev sahibi asıl, Hitlerin kız kardeşi Pavladır: Fakat bu gibi işlerle hiç uğraşmaz. Yalnız, köşklün müdire- si sıfatmı taşır- Şliben Hitlerin eski arkadaşla, rındandır. 1914 de orduda silâh arkadaşlığı etmişler. Bu muhare. bede Şliberin alt çenesinin bir kıs- mını şarapnel almış götürmüş ve bütün ameliyatlara rağmen ada - min yüzü sakat kalmış. Bununla beraber, ilk bekısta adam bana çok cana yakm ve Lyl bir insan gi« bi göründü: İmparatoriçe iltinci Katerinanm asıl ricacılâıı için hazırlatlığı bü- yük ve sıcak kabul salonunda, genç, güzel ve parlak güözlü bir kız im- paratoriçtenin önünde, böyün bü- kerek diz çökmüştü. Bu genç kızı, kızağmı kapi önünde bıraklırarak, bU güzel Balonda seyahat elbisele. rile bulunduran sebep hiç şüphesiz mühimdi- Bu mühim sebep, Liçin. kaya, bu genç kıza salona girince- ye kadar nice memurların müma- naatlarına göğüs gerdirmiş ve işte azmi sayesinde Katerinaya kalbi- ni boşaltabilecek bir fmsatı ver. mişti. Biraz evvel, odasında gezlongu- na uzanarak Fransiz sairi Didero ile felsedve münakaşalarıma dalan ve bir nazariyeden diğerine atla- yan Katerina dışarıdan çağırılmış. tı. Katerina şalre: — Şimdi hayata geçiyorum, â. ciz ve kimsesizleri dinlemek lâ- zim. Affet büyük şair!. Diye Dideroyu bıraktı ve bu ge- biş, sıcak salona girince, nice in. sBanları titretebilecek, erkek sada. sına yakın bir sesle: — Ne İstiyorsun? dedi. : Bu genç, parlak gözlü güzel kız, karşısında bir taş gibi duruyor ve bu Katerinanm canını sıkryordu- İm paratoriçenin kuvvetli sualleri ken- disini canlandırır gibi oldu: Eğile- rek eteğini öperken: — Ben bir caniyim, beni as.. Öldür!. diye yalvarıyordu: Beni dinle- Anne!. Beni dinle. İçimde. ki yük, beni eziyor- Öldü-ü-rüyor! Dedi ve hıçkırıklar içinda ye- re yuvarlandı. Katerina yumuşak bir sesle: — Sen ,dedi, gençsin, güzelsin, acab: bir aşk azabı mı çekiyorsun? — Nnneciğim, sen Novgorot ta- raflarını altüst eden fect havadisi bilmiyor musun ? Kraliçe güldü-. Çünkü nereden bilecekti. Yalnız nazırlarından biri- nin anlattığı yirmi kişinin hayatma mel olan bir yangını hatırladı. Lâ, ikin bu yangınla bu genç, güzel, parlak gözlü kızım ne alâkası ola. Fakat ilâve etti: — Bir yangın olduğunu duy- dum, şüphesiz, müsebbiplerini bu- lüp ceralandıracağız: Aklımnı oynatan bir bakış bu kudretli kadımnım —Üzerine çevrildi. Damla damla şunları söyledi: — Mücrimi aramaym! O, be, nim, oralarını ben yaktım-. Katerina bu genç, güzel, ince kızı, bir deli olup olmadığını anla. mak için, sözdü ve sonra onu, bir anne şefkatile okşadı: — Korkma, kızım, dedi.. Anlat! — Anne- Sen oraya Fedorlefski adlı genç ve güzel bir süvari ku- mandanı göndermietin. — Fedorlefski?. Evet!. onu mu seviyordun? Liçinka: — Onu, dedi, bütün kalbimle, bütün ihtirasımla seviyordum. Bu söz, Katerinanım göğsünde bi- le bir bıçkırık uyandırdı.-. — BSana ,baban mani olmadı mı? Yoksa — Evet. Evet.. hattâ evimize Şliber bana safa geldiniz dedik. ten sonra ilâve etti: — Burada hizmetçi olarak çalı- gacaksmız. Size haftada yüz mark verilecek. (Bu para, hizmetçilik gibi bir işe —mukabil görülmemiş bir Ücret teşkil ediyordu): Yalnız, işinizde hata etmemek ve müna- sebetsiz hareketlerde bulunmamak lâzımdır. Meselâ, hariçten kimsey- le hiçbir temasmız olmıyacak. Bu- rada görüp öğrendikleriniz hakkın. da başka birisine bir şey söyler de sır verdiğiniz Aanlaşılırsa — cezası mutlaka idamdır. Bunu bilmiş o- lun! Bunları söyledikten sonra zile bastı. Oldukça güzel genç bir hiz- metçi kız geldi. Şliber beni ona ta- nıttı ve: — Odasma götür, dedi. 'Odam, köşkün kulesinde küçük bir tavanarasıydı. İçinde eşya ola- rak bir karyola, bir sandalye, bir tuvalet masası, bir de çay masası vardı. Üzerinde bir kitab gördüm, açtım baktım nedir diye- ; Kitabın serlevhası: “Nizamna, me,, idi ve bu köşkte neler yapı!. ması, neler yapılmaması yazılıydı- Hulâsası gu: (Devamı var) lL ıtmımî Nakleden : C. E ziyarete gelmesini bile- Şu halde gizlice birleştiniz — Evat.. Katerina kalbini başkasına ve. ren genç kıza derin bir merhamet. le bağlandı. Güzel, şuh, mahzun Liçinka devam etti: — Fedoör bu kış hemen her gün, haldarla süslenmiş odama gelirdi. Son defa gelişinde başmı dizlerime koydu ve ayaklarımın ucunda yat- t Babamm ağır adımlarla odama yaklaştığımı duydum.- Fedor kaça- mazdı- Bu kabil değildi. O oda ka, pisini açarken öteki bir yıldırım gibi halrların arasına kaydı. Ben Ğ de y dîîlî_ll!î Üzerine bir çocuk çe. vikliğile yığdım. Babam: — Aziz Liçtinka bana yastıklar- dan bir dağ mrı hazırladın? Dedi ve üzerine oturdu: Ben bir: İşittim. Babam: Bir şey duymadı. Piposunu ge- tirtti. Votkasını içti. Bana gençlik hikâyelerini anlatırken daldı kal. di Uyuduğuna kanaat getirdikten sonra uşağımız Vasili çağırdım. İkimiz horuldayan ihtiyarı çektik, odasma götürdük. Halılarım altın. da hiç bir hareket yoktu. Onları kaldırdım.. ve« ve. anne! Fedoru Ölü buldum. Liçinka sallandı ve düştü- Aşkı çok kereler içinde bulan Katerina genç, güzel ve parlak gözlü kızı saçlarımdan okşadı ve e- Hle şezlonga uzattı. O devam etti: — Gece idi. Soğuk çoktu, oda- mızdan çıkamıyorduk. Vasil, her şeyden evvel ölünün yanımızdaki nehre atılmasmımı söyledi. Aklım ba. şimda değildi, her geye başımı sallıyordum. Son defa sevdiğimin soğuk ağzından öptüm- Vasille be. raber onu taşkm nehre fırlattık. Soğuk mehtabm, soğuk ışığında sevgilimi yutan korkunç sulardaki kıvrmtıları seyrettim. Artık Vasil- le eve dönmek istiyordum. ' Genç, güzel, parlak gözlü kızın. parlak gözleri büyüdü. Onların kar şısında kraliçe bile Ürperdi. — Vasil benden süküt hakkı is- tedi. Bu dağ adamı ricalarrma ku. lak asmadı, israr ediyordu.: “Bak şu kargıdaki kahvöoye- Orada hem ısınır, hem süküt hakkımı alırım.,, dedi ve kuvyvetli kollarile belimi bir kıskaç gibi sıkarak sarıldı. Bana —gösterdiği — kahvede— kendisi gibi bir kaç vahşi ile bütün denaeti yaptılar. Kendimden geçmişim..- Gözleri. mi açtığım zaman ikinci bir hü- cum karşısında olduğumu gördüm- Sıçradım. Odadaki lâümbayı aldım. Fırlattım. Kapıyı kilitledim. Ken. dimi dışarıda buldum- Biraz sonra arkamdan kıvılermlarm yükseldi- ğini büyük bir zevkle seyrettim. — Anne!. beni öldür- Beni öl. dür onları ben yaktım. Katerina kendini büyük ve âdil bir hâkim vaziyetinde buldu, içi merhamet hislerile sarsıldı. Yanmdaki gümüş çıngrrağın için- de canhıraş sesler —duyuldu- İçeri giren uşağa Sent anne manastırm- dan valde Çirayakayı getirmelerini emretti. Eli, genç, güzel, ıslak göz. ü kızm saçlarını okşadı: — Manatırında istirahat ve sü. küna kavuş- dedi. LERLAR.. Odasına döndüğü zaman Didero- yu kitaba dalmış buldu. — BSiz, dedi, yazılmış, ben de yaşanmış birer kitap okuduk.- Siz, gözlerinizden anladığıma göre ese- ri hırlapamakla meşgulsünüz. Ben ise Jütfettim. * * * Didero, Fedorla Liçinkanm hi. kâyesini Merkür dö Frans'ta neş. retti. Kraliçe bunu okurken dudakla- rından : — Siz filozoflar ne garip insan- larsmız. Sizin için her şey ödebi. yattır. Cümleleri döküldü. g5Dr Kemâl Özsan idrar yolları hastalık- & — Jları mütehassısı Beyoğlu İstiklâl! caddesi No j: 880 Bursa Pazarı üstü Ohonyan apartman: Tol. 41235 .m--nın"”_::: v *.

Bu sayıdan diğer sayfalar: