10 Mayıs 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı_' V asli. * !ı A B —— 196 İİAZON MEYVA TUZU Müferrih ve midevidir HABER— Akçım Postası 5 İnkibaz, hazımsızlık mide bulantı ve bozukluğunda, barsak temhellıgında mide ekşilik ve yanmalarında emnmivetle kullanılabilir. MİDE ve BARSAKLARI temizler alıştırmaz ve yormaz. MAZON isim ve HOROS markasma dikkat, N ııno cv __yorum/ b" şey yazma tanmmm Aldığı kızı, Hiç güzel de hı,,_ B he boylu, akıllı da Mi YO F da kibar veasfl hr ahat elli bin lira M lira da miras h *A kaşı Parası var. Ona değil mi? Şarak anlatı . Mqâ:m bir sesle teessü - | ? Çalı ir evleniyor” duyar duymaz urduğ'uı'n sandal - İi derin bir uçu. Ormuşum gibi bir O gece rahatsız yemek yeme- şüphelen - Na qqaul Ferideciğim .. ğ:k Tni> bir dostunuz bile ıî : x%" Necıpten ümidi. f: % ıubana söyle . ssediyordum,. ğ kl hw IÇlu'ıch: öyle bir y 'Wdlğme her şe- w Pi *leülne inanı - " | hb bü kadar sah. j İYor, I, ğîn düze VX Sesini kesti. ; hu lâyık değildi, Fe. açıkça söyle- bu şekilde ko ir —etmekten ya , bu olmadıktan de değ- ığğ%w Feride 'DE ” Üi ) Em Ketim. Bir %Uz size Ne - düştüğü —günden İt " .%iünomı sevmek 'ı Mh Söylemiştim. Ve Üşüm_ Böyle bir Tuhumdan - bir Necip Nadiri sev . Böyle Eüldurdu. mdı size 5"&: değil, A . wlîânıa on dokuz k“dlrarak cevap sonra da tamanla unuta. Nıtbu ıuııı"*mnaz. sanılan kt% tedavı olür hı% ki bütün equkularıma Ü tize arlm oldu ki Betirecektim. 4ı"'_l h | gülerek ilâve etti: NAKLEDEN: BÜRHAN BURÇAK — İ — Kerim cevap verdi: — Çoök cesur olduğunuzu görü- yorum, Feride. Feride acısını ve sırrını gizle - mek için gözlerini kapadı. Bir da . kika sonra hemen neşelenmiş gibi — Kerim, şayet romanlarda ol. duğu gibi inadına evlenmek iste- seydim, biriyle izdivaç edebilirdim ve evet deseydim bu olacaktı. Ha- beriniz var mı? — Bana bunu anlatmadıniz? — Başıma gelen şey, hiç de höş bir şey olmamakla beraber beni eğlendirmekten de geri kalmadı. Birkaç gün evvel Edibe bana ken. | disine bir talip çıktığını mağrura- ne anlatmıştı. Otuz sekiz, kırk ya- şındaki bu adam onları bir misalir likte görmüş ve en küçüğünü son derecede beyendiğini ve muhak - kak almak istediğini söylemiş. Bu. nu haber alan Bayan Münire der hal tiyatroda bir loca tutarak kız. larını götürmeğe karar verdi.  - dam da orada bulunacak, hemen söz kesilecekti. Edibe bana geldi. Kendisini süslemem ricasında bu - lundu. Ben de elimden geldiği ka- dar çalıştım. Tiyatroya gittiler. Fakat bir daha bu meseleye dair konuşulmadı. Ben de bir şey sor - madım. Küçük hanımlarla baya - | nm yüzleri o kadar asıktı ki, bun- dan muhakkak bir şey olduğunu tahmin ettim: Nihayet Geçen gün hemşiresinin inkisarı hayalini ve vak'ayı olduğu gibi anlattı. Me. ğer adamcağız küçük hanımlar . dan en küçüğünü istediğini söyle - miş, ÂAyrıca zayıf ve sarışın ola - nınt beğendiğini de ilâve etmiş. Şiş man olduğunun farkında olmıyan ve kendini sarışın farzeden Edibe bunu benimsemiş. Meğer adamın kasdettiği benmişim. Sonradan bir mürebbiyeyi beeğndiğinin ve iste. diğinin farkıma varınca fikrinden vazgeçmemiş ve “zarar yok, ben beğendim, onu alacağım eğer beni kabul ederse... Lüzumu kadar da zenginim.” demiş. Buna ne dersi. niz Kerim?. — Akıllı bir adammış muhak- kak... Belki iyi kalplidir de. An - lattığınıza göre cevabınızı daha söylemeden tahmin ettim... — Ben sade evlenmek istemedi. ğimi söyledim. Garibi şu ki, Edibe ile Bayan Münire bundan mem - nun olacak yerde fena halde kız * dılar. — Bu pek tabil bir şey.. O ada mı beyenmediniz mi? — Hayrır... Allah bilir ya, elim ayağım tit. remeğe başlamıştı. Böyle perişan bir halde huzura çıktım. Sultan Hamidin ilk sözü şu oldu: — Hani neden Esat gelmedi? Esat, Vahidettin Efendinin lâ- lâsı, yani bizim kâhyamızdı. Lâzımgelen cevabı verdim. Bu- nun üzerine Sultan Hamit beni bir istintaka çekti: Babam, anam, memleketim, ailem, ebeveynim ne yaparlar, ne kazanırlar, neden tekaüt olmuşlar, niçin İstanbula gelmiyorlar... Bir sürü ahret sua. li vesselâm! Bu iş bittikten sonra zatı şaha. ne bana bir zarf uzatt: — Al bunu da, senindir! dedi. Döndüm yalrya geldim. Vahi - dettin Efendi zaten merakla beni bekliyormuş. Olanı biteni anlattım. “Ayrılırken bu zarfı da verdi. Aç madım korkumdan” dedim. Efen. di gülümsiyerek zarfı açtı: 20 adet Bankı Osmani kaymesi ki yüz al- tın lira eder. Vahidettin Efendi kaymeleri yanında alıkoyarak: — Şükrü, dedi, Sen bunları kaş- la göz arasında yer bitirirsin, Ya- rın vereyim de götür bankaya ko. Bir gün belki lâzım olur. Ertesi sabah Sultan Hamit gi. diş müdürü Mahmut Beyi Vahi - dettin Elendiye göndermişti. Bu zat bir müddet efendi ile görüştük ten sonra (Mizan) gazetelerinin bulunduğu kapı ve pencereleri u - zün uzadıya tetkik etti, kilerci İs. maili bir temiz sorgudan geçirdi, ı Vahidettin Efendiye de 1000 altın bıraktıktan sonra döndü Yıldıza Vahidettin Efendi bizim akşam. ki İhsana elli âltın da kendi ekli. yerek bana 150 altın verdi ve “bu- nu, santimine dokunmadan götü * rüp namına bankaya yatıracak ve makbuzunu da getirip bana gös. tereceksin!.. dedi. Şimdi San Remoda, bunca yıl evvele ait olan bu hatırayı yade - derken padişah gülümsedi: — Fena mrı etmişim Şükrü? de- di. — Efendimiz, dedim, para cepr te gerek, onun sıcaklığını koynum. da duymadıktan sonra - tadı kalır mı? Maamafih bendeniz... — Ete?.. — Vâdesi gelirgelmez o yüz elli lirayı yine hemen oracıktan almış, icabına bakrvermiştim efendimiz, — Bak saklamış olsaydın, şim. di... Nasıl boş bulundum, hâlâ şaşa- rım, Ağzımdan şu lâf kaçıvermişti: — Evet şimdi Gümülcüneli İs- maile verir, deve yaptırırdım! Söylediğime söyliyeceğime bir (Devamr var) HİTLERİN YANINDA ODA HIZMETCISI IDIM | ANLATAN: HİTLERİN ESKİ HİZMETÇİSİ -| PAULİNE KOHLER — a — Ne! dememle, elimdeki ta- bağm yere düşüp bin parça olma- sı bir oldu- Adetâ kendimi' — kaybetmiştim. Zihnim alt Üst olmuş, başım dön- meye, gözlerim kararmaya başla- Müştr Burada da mı bir kapana sürük- lenmiştim ? f anda pişman olmuştum. Padişahm Kastnerin Alman gizli polis teş- / kilâtına mensub —olduğunu öğre- nince aklıma ilk gelen şüphe bu oldu. Olabilirdi. Beni daha yakmdan tetkik etmek ve nazi aleyhtarı olup olmadığımı daha iyi anlamak için, beni belki böyle birinin yanma hizmetci olarak göndermişlerdi. Fakat sonra, şüphem zail oldu- Evde mevkiim iyi idi- Kadımla pek iyi geçinemiyordum ama, pek âlâ kam da yok gibiydi- Gece, gündüz vaktini dışarda geçiriyordu. Her Kastneri belki ondan cok görüyor. dum- Bir gece madam sinemaya mı, tiyatroya mı, bir yere gitmişti- » Mösyö evde yalnızdı. Fakat her zamanki gibi yazı odasma kapan- madı- Yatak odasma gitti. Biraz sonra zil çalıp beni çağırdı ve: — Bana, dedi, bir sütlü kahve yap- — Peki efendim, dedim, çıktım. SARAY'DAN SanRemo'a SanRemo'dan AALE FZARA Anlatar : Vahideddin'in Tülüncubaşısı Karserli ŞÜKRÜL | İ el dn ei Biş gazaba geleceğinden ödüm kopu - yordu. Fakat hiç de tahmin etti . ğim gibi olmadı. O, nasılsa, işit - memiş gihi davrandı. xo akt Bizim villâdaki sultanlarla kız. iar sakin bir hayat geçiriyorlardı. Zaten dediğim gibi Nimet Sultan. dan başkasının ehemmiyeti yoktu. Diğerleri sessiz sadasız yerler, içer- ler, yatarlar kalkarlar ve birer göl- ge gibi dolaşırlardı. Yegâne eğlen. celeri akşam üzerleri deniz kena - rına inmekti. Orada kanapelere o- tururlar, piyasa edenleri seyrede . rek, bazan nadir tanıdıklarla üç beş lâf ederler, sonra ağır ağır vil- lâya dönerlerdi. Bu tanırdıklar arasında mahlü Mehmet Ali Şah da vardı. Ara sıra villâya gelip Sultan Vahidettin ile de görüşen, tavla partileri yapan Mehmet Ali Şah Sultanlara rast - gelince, hal hatır sorar, Âzerbay - can türkçesile güzel güzel konu - şur bir hemdertti: “Özüm de vatan cidayem, hüda cümlemize sabır ve sıhhat vire. Özüne bir şey dilemek akıl ve fikrimden geçmiyor.” derdi. Sultan Vahidettin San Remoda ilk defa Mehmet Ali Şahın cena: ze merasimine iştirak için sokağa “çıkmıştı. Orada da cenazenin ar . kasında şahın evinden kapıya ka. dar yürümüş, nihayete kadar takip etmiyerek villâsma dönmüştü. Padişah ikinci defa da, İtalya Kralı San Remoya-Musolini ile be raber geldiği zaman - onu belediye dairesinde ziyaret için dışarı çık- mıştı. Bu kısa mülâkatta Damad Ferid Paşanın üvey oğlu Sami ter. cümanlık etmişti. Sultan Vahidet. tin İtalya Kralmın iadei ziyaret için villâya geleceğini ummuş ve hazırlık yaparak bir hayli bekle - mişse de, Kral bir türlü gelmemiş- ti. * k & Romada Rus kontlarından biri peyda olmuştu. Şimdi ismini ha. tırlıyamadığım bu zengin adam Bolşevikleri devirerek Çarlığı iade etmek için çalışryordu. Bu işi se « zen bizim Gümülcüneli İsmail so. luğu derhal Romada aldı. O sırada bu konttan da Sultan Vahidettine mahrem bir mektup geldi: "Teşriki mesai edelim, bir - likte çalışalım, evvelâ siz Türki . yede muvaffaık olun, İstanbula gi- dip tahtınıza oturun, biz de oraya gidip teşkilâtımızı yapalım. Bu şe- kilde daha 'solay ve çabuk emeli - mize kavuşabiliriz.” Mealinde idi bu gizli mektup. (Devamı var) Kahveyi götürüp masanm Üzeri- ne bırakarak çıkacağım sırada: — Buraya bak, Pavü.ııa,' dedi. Gel şöyle otur, seninle biraz konu- gacağım- Evvelâ, aklımdan hiçbir fenalık , geçmedi. Adamı, ellisini geçmiş, altmışma merdiven dayamış bir ihtiyar sayıyordum. Onunla ah- bablığı daha fazla arttırıp, diğer Nazi şefleriyle tanışmak ve bu su. retle kocamı kurtarmak yolunu a- ramak o zamanlar tek emelimdi. Önun için, adamın arzularma da fazla mümanaat etmedim. Fakat, bu iş benim Kastnerlerin evinden koğulmamla neticelendi: Bir iki gün Ssonraydı: Mösyö ile madam müthiş bir kavgâ ettiler. Seslerini içerki odadan işitiyordum ve neye dair olduğunu anlamıyor değildim: İkidebir. benim ismim geçiyor ve kadm bana atıp tutar- ken adam müdafaaya çalıstyordu- Fakat, karı koca kavgalarımda Piyan koda kazanırsak Nakleden : Baki BAŞAK Şefik Kara sofradan kalkar kalkmaz doğru kanapeye çöktü. Bataklarını biribiri üzerine ata:- rak o günkü gazeteyi açtı, göz gezdirmeye başladı. Karısı sofra' yı toplayordu. Şefifin gazete o” kuduğunu görünce seslendi: — Piyango numaraları mı? Ay sen bu sefer de bilet aldın mı? —Aldım ya, geçen salı aldım. — Aklına şaşayım, paran çok galiba! Numarası kaç? — 9499, — Dur hele, bir bakayım. Şefik Karayı talihe inanır bir adam zannetmeyin. Metelik ver. mez o böyle şeylere, Karısı altı aydanberi piyango bileti aldığı halde şimdiye kadar bir kere bile numaralara bakmamas ionun alâ: kasızlığını mükemmelen isbat €© der, değil mi? Fakat bugün gazetede okuna' cak havadis mi yokmuydu, ne her zamanki gibi omuz silkerek çekmedi. Üçüncü sayfayı ehem. miyetle açtı, cetveli buldu. Par- mağı rakamlar üzerinde gezdir” meğe başladı. —A.. İğ 94098 var. — Yalan, — Vallahi billâhi tallahi iki gö züm çıksin ki var, İkinci sütunun hem de başında, — Ama benimki 9499. — Canım acele etmesene sen de.. Ananın karnımnda dokuz ay nasıl durdun? Elbet o da vardır, Şefik Kara eline güzel bir o. yuncak verilen kundakta bir ço cuk gibi sevinmişti. Vücudunda tatlı bir. ürperme — dolaşıyordu. Gazeteyi — ellerinden dizlerinin üstüne bıraktı. Kafasını kaldırdı. Karısına güldü. Karısı da ona güldü. Gülüştüler., Biletlerinin numarasına yakın bir numara te! Hişt Nazire görmek onları nedense sevindir” | mişti. Şefik uzun bir süküttan sonra sözünü tekrarladı: — Şu muhakkak ki, bu numara bizim numaraya — Of be Şefik bak kuzum şu numaralara. — Azıcık sabret yavrum. Yok yere neden telâş ediyorsun?. Ya yoksa.. Bırak da birkaç dakika vardır ümidile oyanalım., Bak bu biletin ikramiyesi kaç, biliyor musun? 75,000 lira. Nazire, karır cığım ya biz kazanmış isek... Ne dersin, ha? Karr koca yine ,gülüştüler ve sonra tekrar uzun bir süküt oldu. Artık Nazirenin aklına da numa” ralara bakmak gelmiyordu. y Eğer biz kazarnımış isek, Na. zire... Eh gel keyfim gel, Düşün bir kere öyle ya 75,000 lira az pâra mı? sat anasını be harp zenginleri gibi tıkır tıkır yeriz. Yok öyle pek har vurup harman savurmak da akıl kârı değil. Muktasidane harcarız karıcığım, muktasidane, Ha bak azkalsın unutuyordum, Bilet senin. Eğer o benim olsaydı ilk işim.., İlk ekseriya olduğu gibi, partiyi ma- . dam kazandı ve mösyö dışarı çıka- rak! — Pavlina, dedi, bugünden iti. baren bizim evde artık işin yok.. Ne yapabilirdim? Pılrmı pırtımı topliyarak — arabayı çekmekten başka yapacak bir şey yoktu. Yine sokak ortasımnda yapayal- nız kalmıştım. Bereket — versin, Kastner bana karısından gizli bir- kaç para vermişti. Onlarla orta halli bir öda tutup bir müddet ya- gıyabilirdim. Arası çok geçmedi. Bir gün Kastner beni yazıhanesine çağırttı. Evvelâ, gideyim mi gitmiyeyim m! diye düşündüm. Sonra kararı- mr verdim: Gidecektim va beni i. şimden ettiği için kendisinden baş- ka bir işe koymasını istiyecektim. Bunu ben söylemeden evvel © açtı: (Devamı var) işim ne olurdu.. Durbakayım.; Buldum. Evvelâ 25,000 lira verir, bir apartman satın alırdım. Sonra 10,000 İirayı da fevkalâde mas- raflar için ayırırım, Öyle ya bu" raya eşya lâzım değil mi? Der" ken bir seyahat, borçlarımızın te, diyesi falan. Kaldımı geri 40,000 lira onu da doğru bir bankaya yatırıveririm, olur biter. — Vallahi fena düşünmeyor sun, hani, Evet evvelâ bir apart" man satın almalı, Bir apartman ama şöyle münasip bir yerde ol" sun, Yazın tekrar sayfiyeye çık. mağa lüzum görmeyelim, Şehrin eteğinde falan. İkisi de düşünceye daldılar. Evet böyle bir apartman satm almalı. Hava ne sıcak ne de s0- ğuk, ılıkca olacak, Şefik Kara bu kâşânede her gün kendisine şiş kebabı, rakı, mezelerle güzel bir ziyafet çekecek. Sonra deniz ke* narına gidecek. Ha ya iyi ki hatırına geldi. A. partman mutlak deniz kenarında olmalr,. Şefik burada bir ihlamur afactı- nın altına oturacak, çocukları et rafında koşuşacaklar, arılar vızıl. dayacak, kuşlar ötecek, kelebek- ler uçuşacak ve bütün bunlar a" rasında Şefik Kara yavaş yavaş, aheste beste uykuya dalacak, ne. fis bir şekerleme, Ne bugünü, ne yarını, ne öbür günü düşünme- den — apartmanda, yazıhanede, tozlu sokaklarda çalışmadan ge" çecek rahat, endişesiz, kaygısız bir ömür, darısı dostlar başına, Bu rhlamur ağacı altındaki uy. ku faslı bittimi bitti. Şefik hemen kalacak. Güneş guruba yaklaşmış,. Haydi ondan sonra ya ormanda mantar toplamaya, yahut da de- niz hamamına, Gurup kızıllığının aksi ile penbeleşen suların içinde küçük balık sürülerini kovalar mak, sonra yıkanmak, yıkanmak, Şefik Karanın içi bir tuhaf ol. müuştu, Giıcıklanır gibi bir şey. Bulaşıklı ellerini bitâb bir vazi- yette dizlerine bırakarak yanma çöken karısına yaklaştı, kolunu boynuna doladı. Sonra yutkuna yutkuna: — Neiyi olacak biliyor musun, Nazire, dedi. Seninle şöyle bir Ayvrupa seyahati de yaparız. Fran saya, İtalyaya, hattâ niçin gitmi” yelim Hindistana gideriz. — Hindistana değil ama Avru” paya giderim. Fakat Şefik Kara bak canım sen şu numaralara... — VBiraz müsaade gülüm şimdi, Şefik Kara ayağa kalktı. Elle. rini arkasına bağlayarak odanın içinde bir aşağı bir yukarı gezin meğfe başladı. Demek ki o ÂAvrupaya giderse karısı da arkasından gelecek. Ne yapışkan şey Allahım, Ne olur bıraksa da ©o bu seyahati rahat bir nefes ala ala, gönlünün çek” tiği yosmalarla birlikte yapsa.. Karısı karısı. Eh ne olacak? Haydi diyelim ki beraber seyaha” te çıktılar. Rahat edecekler mi, iyi eğlenebilecekler mi? Yooo. | Ne gezer. Ay aman çok para sar. fettik, ay aman çocuklar kaybol- du, Şefik şu pencereyi kapat, al şu çıkınları elimden ve daha bil- mem neler de neler. İstasyonlar” da haydi yallah aşağı, Ne o ha. nımm başı ağrıyor, sıcak su getir, çocukların karnı acıktı simit al. Hay geri kalsın, yerin dibine bat- sin böyle seyahat. Gönül eğlen ” dirmek mi, işkence çekmek mi bu? ama abe kadıncağızım sen kırk paralık bir şey alsan kesenin ağ zımı açarken yüreğin tir tir tit. rer! Ö mükellef otellerin ücreti- ni, tiyatro, gazino paralarını na" sıl verirsin? Şefik bundan sonra, hayatında ilk defa olarak karısının artık ih” tiyarladığını, çirkinleştiğini, ye. mek koktuğunu velhasıl kendisi- ne münasip olmadığını da düşün” dü. Evet o ihtiyarlamıştı. Halbu” ki kendisi daha on beş sene ev. (Lütfen sayfayı çeviriniz) â v Üa lümir üü ZCi Azl$V MA dd SS F VÜN R nsiaidi A

Bu sayıdan diğer sayfalar: