- L Zei aber Nor- ileceşa İçinde be- ş Bİni söylemiş VBu kadar çabuk ve k lîyîı_e'niştî:e“ Hi Bİ ile Finlândiya ,Mart tarihli di hakkında- ; Finlândiya îştg:smda Mos- görülmemiş Ve 25 büyük ai- rilen mevsi- * Küzel filmi R İT rr e) i..'r_—ı—ı—__—ı NUARLA & — KkA Dü SATA II Londra, 1 Müttefiklerin Norveçteki vaziyetleri gittikçe salâh bulmaktadır. Üç taraflı Al. man ileri hareketi de durdurul - müuştur. Müttefikler ihraç hare - ketine devam etmektedirler. Ye. ni ihraç olunan kıtalar arasında Çekoslovakyalı ve Polonyalı as- kerler de vardır. İNGİLİZ TEBLİĞİ İngiliz harbiye nezareti dün harekât hakkında şu tebliği neş- retmiştir: “Gudsbrandal vadisinde pazar günü vukua gelen çarpışmalar esnasında, tanklar ve alçaktan u. çan tayyarelerin müzahereti ile, düşman kuvvetli hücumlar yap - mıştır. Bütün bu hücumlar, ağır zayiat verdirilerek geri püskür- tülmüştür. Orta büyüklükte üç tank tahrip edilmiştir. Gece, kıtalarımız, Dombası — muhafaza eden bir mevzi Üzerinde hafif bir geri çekilme yapmışlardır. Bütün gün Andalsnes ve Mol. de üzerine hava hücumları de - vam etmiştir. Namsos ve Narvik mıntakala - rında, vaziyette bir — değişiklik yoktur.” İNGİLİZ TAYYARELERİNİN FAALİYETİ İngiliz hava nezareti de şu tebliği vermiştir: “Pazartesi günü İngiliz tay - yareleri Fornebu tayyare mey - danma müteaddit hücumlar yap- maıaşlardır. Hücumlara -gece yarla sından biraz sonra başlanmış ve bir saatten fazla sürmüştür. Bir İngiliz tayyaresi geri dön- memiştir.” Fornebu tayyare üssü bundan evvel 22 ve 23 nisan tarihlerinde de bombardıman edilmiştir. Son 24 saat zarfında İngiliz hava kuvvetlerine mensup tay - yareler, Norveç sahilleri boyun . ca uçuşlar yapmışlar ve ÂAlman bombardıman tayyarelerini hır — palamışlardır. KARA HAREKATI Diğer taraftan İngiliz Röyter ajansı da Norveçteki vaziyet et « wi KU L ROBENSON - MİŞİKO TANAKA - POL AZAİS' gibi 5 büyük yıldızla çevirdiği HABER — Akşam Postasmr KAETELERNERADYON itefiklerin Norveçte vaziyeti düzeldi Almanların Trondheyme Oslodan takviye kıtaları göndermeleri imkânsızlaştı rafında şu malümatı vermiştir: “Trondhaymın — cenubundaki mıntakada, müttefikler, mükem - mel bir şekilde mukavemet et - mişler, düşman hücumunu tar - deylemişlerdir. Orta büyüklükte birkaç tank tahrip etmişlerdir. , Müttefikler bu mıntakada şgid - detli bir tazyike maruz kalmış ol- duklarını gizlememektedir. Teey yüd etmeyen haberlere göre, Al. manlar, Rörosu ve Störni almış- lardır. Yine söylendiğine göre, müttefikler Pjerkinni işgal eyle- mişlerdir. Almanların, cenup sahillerinde Gudvangene de vardıkları söy - lenmektedir. Namsos mıntakasmda, mütte - fik kuvvetler, mevzilerini muha- faza etmektedir. Bu mıntakada, ancak keşif kolları faaliyeti kay. dedilmektedir.” Dün Londrada askeri mahafil- de alınmış olan haberlerin en mühimleri Stören — istasyonuna ait olan haberlerdir. Stören, ce- nubunda Trondheymle olan de . miryolu münakalâtıma hâkimdir ve bu istasyonun müttefikler ta- rafından kati olarak işgali, Al- man kumanda heyetinin Osloya çıkarılmış olan takviye kıtaatını Trondheyme doağru sevketmesine imkân bırakmıyacaktır. Halbuki İngiliz kıtaatı, ilerleyebilecek . lerdir, İSVEÇ MENBALARINDAN GELEN HABERLER Paris, 1 — İsveç menabiinden alınan haberlere göre müttefikler yeniden iki noktaya asker çıkar- mışlardır: Nordsfjord, Sundalsf- jord. Nordsfjord, iyi bir yolla Dom- baas'a merbuttur: Diğer bir yol da Sudalsfjord'u Stoerene bağlamak- tadır: Diğer taraftan, Alman kıtaları da Norveçe -- gelmekte berdevam- dır. Fakat, bu geliş, Sanıldığına göre, müttefiklerin ihracatı ile ay- ni mikyasta değildir. Zira Alman kıtalarmın ekserisi, tayyarelerle gelmektedir. Her tayyarede 30 ilâ âwmb Ülkeleri saran... Şehirleri uçurtan... İnsanları şaşırtan... Büyük fırtma şehrimize doğru geliyor. m “Cebelüttarık,, filminin yılmaz casusu “Don Kazaklarının,, ROGER DÜCHESNE — € ğ KONRAP VAYD - SESSU HAYAKAVA - MADLEN KOPAN FIRTINA İsmini şerefle yazan bir yıldız, dünyaları hayran eden bir halüâskâr olmuştur. Heyecan... Aşk.. Avantur kaynağı olan bu süper Fransız filmi MYARIN AKŞAM LALE BU AKŞAM MELEK Sinemasında 40 kişi bulunmaktadır. Denizden asker nakliyatı için kullandıkları küçük vapurlar da 50 ilâ 100 kişi- den fazla insan almamaktadır: Alman kuvvetleri, Narvik etra- fmdaki dağlıklardaki —mevzilerini terketmişler ve müttefik kuvvetle- rin ihracma mâni olmak için ma- kinelitüfeklerle sahile çekilmişler- dir- İngiliz filosu, bütün büyük çaptaki Alman toplarını susturmuş bulunmaktadır- Namsos dün 14 saat zarfında ye- di defa bombardıman edilmiştir: Bilhassa, ihraç noktalarını hedef ittihaz eden Almanlar müttefikle - rin hava dafi — bataryalarının ve muharebe tayyarelerinin şiddetd mukavemeti ile karşılaşmışlardır. HASTANE GEMİLERİNE TAARRUZ Londra, 1 — Norveç ajansı Al- man tayyarelerinin Norveçe ait İ- ki hastane gemisini dün Aalesund açıklarında bombardıman ettikleri- ni haber vermektedir. Beş ölü ve birçok yaralı vardır. Alman tayyareleri, iki Norveç | hastane gemisine yaptıkları hü- cumlardan başka, Stenkjer mınta- kasımda, çok alçaktan uçtukları halde, sarih işaretleri bulunan bir kızılhaç kafilesine de hücum et- mişlerdir: DENİZDE Stokholm, 30 (A- A-) — Gote- borgdan bildirildiğine göre, son günlerde Skajerakda mühim deniz çarpışmaları vukua gelmiştir. Bir İsveç köyü halkından bir grup, on iki vapurdan mürekkep bir kafile- nin dağıtılmış olduğunu görmüştür. ALMANYADA MEMNUNİYETSİZLİK Londra, 30 (A- A.) — Londra- daki Çekoslovak mahfellerinin öğ- rendiğine göre, Almanyada birçok şehirlerde ezcümle Avusturyada ve Südet mmtakasımnda, Almanyanın Narveçteki kayıpları bilânçosunun henüz neşredilmemiş olmasından dolayı tezahürler vukua gelmiştir. Asker nakliye gemilerinin battığı haberleri yayıldığı zaman, bü te- zahürler daha ziyade genişlemiş - tir. sevimli prensl ilminde HGA EZİ SİNEMASINDA <<< VAA M CEBELÜTTARIK FİLMİNİN unutulmaz yıldızı VIVİANE ROMANCE &a GEORGES FLAMANT wa DALİ0 tarafından nefis bir surette temsil edilen YARI GECEDEN SONRA : Fransız filmi takdim edilecektir. - İlâve olarak: METRO JURNAL, en son harp ve dünya havadisleri NORVEÇTE iNGiLiZ - ALMAN DENİZ MUHAREBESİ Numaralı yerlerin evvelden aldırılması rica olunur. HİHIWHMJMHWJII[IIIIIIIIII[HIIINIIIHH[IİWWMHMHMWWğ İ-—İ HLAİA IA AAA KRKARARKDKAA ES ARİHLERİMİZDE bile bir- liğe gelemiyoruz!. İkilik- ten, üçlükten, hattâ dörtlükten kurtulamıyoruz. Ne darmadağın | kimseleriz, ne perişaa taliimiz var, Hicret senesini, otuz bilmem kaç senede bir sene yiyor diye terkederek sıvıştırdık: Rumi ayla- rı yaptık.: Yapmaz olaydıx!.. Bir müddet bu sahte, düzenbaz, eksik, aylarınm ismi türlü —türlü İlsan- lardan müstear sene ile kendimizi, maliyemizi hırpaladık!. Şimdi de efrenci tarihe uyduk- (Nevruz) u, (Hidrellez) i, (1 Mayıs) 1, (Ka- sım) I yerinden oynattık!... Bundan böyle de dört beş sene kadar ne rumi Nisanın yirmi üçün- de (Ruzuhızır), kuzu dolması, pey- nirli pide, irmik helvası yiyeceğiz, Ne de rumi Mayısın birinde süt içip çiçek toplıyacak veya bula- cağız!«. Kimbilir? Belki bugünleri de bizden eskilerin âdetlerinden olan (sülük tutunma), (kan aldırma) yı unuttuğumuz — gibi — unuturuz!.. (Lokman) hekimin: — Haftada bir, ayda bir, sene- de bir! Dediğini şimdi yapan kim? (1 - Mayıs) bizim mamadadıla- rın da (Arab bayramı) na rastlar. Bugün (Bodoöngo) (1) dan sesler çıkardı! Vaktiyle görürdük,-- Şehrimizde. ki siyahilerin hemen ekserisi (god- ya) larını ziyaret ederek 1 Mayıs düğünü hazırlıklarını görürlerdi. (Godya), hiç ehemmiyet verme- diğimiz bir (kolbaşı) dır ama, or- fta Afrikanın kabile reisleri kadar hükmü vardır- İstanbulda zencilik hemen hemen bunların ruhani ida- resi altındadır: (Godya) hanesinde oturur, bü- tün siyah cins ona hariçten hiz- metkârdır. Muhterem, vakur, mü- tâdır. Evinde hususi odası vardır. Orada (Venedik) sepetleri ile büs yük bebekler, sepetlerde türlü şe- kerler, turfanda meyvalar bulunur En mühim nezri beneksiz kara ta- vüktur. Böyle bir tavuğu bulup Godyaya götüren, orada kurban e- den meramına nail olur! Bir zamanlar Veliefendi tarafm- daki Yılanlıayazma 1 Mayıs düğü- nünün en meşhur yeriydi. Sonrala«- ri Çobançeşmesi'ne indi idi- Kâğrt- hane köyü de buradan aşağıya kal. maz, Bir Mayıs sabahı beyaz yeldir- melerle yola çıkan bu neşeli kafi- lenin yollardaki şirinliğine takat gelmez. Ben her nedense siyahile- ri pek severim. Nasıl sevmiyeyim ? Kara annem, süt ninem, dadım hep onlardandı. Kara annem yüz elli yüz Aaltmış kiloluktu: Onun kocaman üzeri — ayrık iri çizgili, takriben üç okka su alacak bü- yüklükte düz meşin bir kırbayı an- dıran memeleri arasıma başımı sı- kıştıra sıkıştıra çocukluğumu ge- çirdim! Onun yanında bulundukça yemişim, yiyeceğim, yaramazlığım temin edilmiş olurdu! Fakat görmeliydiniz?. Kara an- nem o cesametile beraber nekadar kgüzeldi!. Saçları kıvır kıvırdı... Yüzü enli, alnı düz, gözleri şaha- ne iri, akları az bulanık-. Burnu pat.» Yanakları çizik, kulakları et- li, gerdanı löp löp idi- Oturdu mu tıpkı (Buda) heykellerinin kaide- sine indirilmişlerini andırırdı. Pek ziyade halim, selim, rahimdi! Bunlar düğün yerine takım tak- lavatla giderler. İlk kafile ateşi yakar, tencereleri kurar. Etin, dol- manm, asidenin âlâsı pişmeğe baş- lar: (Godongo) gelen kafileyi karşı- lar: “Kalan kova, tata,, (Tamiçi çi maka” Kimbilir, zenciler diyarınm şair- leri bununla ne demek isterler? Bakın parmak hesabımın tabii bir ölçü olduğu bununla da sabit olu- yor! “Dan dan dan kolaça “Kolaça kada, ki göorgonya “Dahi dahi boza “Namazaki çin karya “Dudu, doçinaaa (Gödongo) inler, bütün bir he- ce, bir ses, bir nağme! Fakat ön- ları yerlerinde oturtmaz hale geti- rir. Hele (kabse) nevinden küçük davulla def, zil, zilli maşa da ara- ya girecek olursa (raksızencâzenç) bütün endamile görünür- Bir ta - raftan: “(Kaçıba, kaçıba, Allah)! diye (mamadadılar) bağırırlar: Diğer taraftan “Kozönzoön Ko- zöonzon,, diye (Godongo) tınlar: Hoza: "(Yaz ka binbaşı ruhana) diye mamadadılar okurlar, kozon- z 'ıD——————. zon, kozonzon diye (Godongo) a henk tutar en sonra: - “Avkdede gâ gâ vava “Avkdede gâ gâ vava nakaratı devam eder durur- Musikinin ruha tesirinde de ipti- datlik olduğunu anlatmak istiyen bir müellif vaktiyle: “İki sahan kapağı koca orta Afrikaya saatler- ce göbek attırır,, demişti- Burada Tfazla gelir!.- Bu ahenk arasında sahan kapağı şangırtısı, tencere patırtısı hoş kaçmaz!« Bakınız ağır ağır köpürenler var. Hem gözleri dönüklerin adedi artı- yor-- Ben demedim mi7-. İşte!.. Babası tuttu!. Doktorlar istedikleri kadar iş- kenbei kübradan bu hal Cihtinakı rahim), (kendi kendisini telkin) den ileri geliyor desinler: Kabil de- gil, nanmam!- Hangi isteri? Han- gi telkin? Bakmız (Matayiska) SI (2) soruyor, o gaipten haber ve« riyor!- Sinir hastalığı neredefe«w Gizli ve unutulmuş şeyleri haber verme nerede? Ben de sinirliyim! Ne akşam yediğimi biliyorum, ne de sabah yiyeceğimi tahmin edebi. lirim, Bunda bir marifet: (Çal.. ey mutrip havayı yârdan bir nefes söyle!) oh!.. Mükerrer olacak!.. “Yar- binanana,, (3) “Ya Abdülkadir Geylâna,, Şimdiki sosyalistlerde din, iman yok diyarlar: Bu ak sadeler giy- miş, kara talili vatanmdan ayrıl- mışlarsa — mütedeyyin, dervişlea Hem şarkı, hem zikir bir arada!.« “Yâr binanana,,, “Ya Abdülkadir Geylâna,, Bu hallere türlü türlü haller daha ilâve edin- Onlardan masus« mane bir coşkunluk tasavvur eyle- yin: Onu da akşama kadar sürdü- rün. Düğün görmüş olursunuz. Babası azgm tutanları ekseriya mıhlarlar!!! Bu bir ıstılahtır. Mıh- landı mı bir daha babası tutamaz!, Bizim — doktorların isterilerinde böyle mıhlama var mı?-« Küçüklüğümde Tophaneli (Ali- ye) hanım derlerdi. Beyaz bir kas«s dm, karşıki komşu Hacı nineye misafir olurdu. Kuluçkaya yata« cak zamanı gelince tavuk nasıl guürguür ederse, o da babası tuta- cak zamanı gelince gur gur eder- di. Hacı nine dikkatli-. Misafiri gurgura 'başladı mı, derhal mutfa- ğa iner, sahanları, kapakları da « virir, atardı!. Bir meded! Gözler döner, saçlar dimdik olur, burun delikleri şişer-- Ağız köpürür, el- ler büzülüp açılır- Vücut şedid ta. kallüslar ve ihtilâçlar içinde kalır« Biraz sonra nohut tanesi gibi ter- ler dökmeğe başlar. Galiba (Hacr nine) nin bir çıkarı olacak ki kadı- nim o halinde öte beri Sorar, galp-s ten haber alırdı- Ne fayda ki ben, körkudan on on beş gün rahatsız olurdum!!! Hidrellezi bir hafta sonra takip eden bu bayam günü de şehrin manzarası değişirdi. O zaman €v- lerde gizli kapaklı duran güzellik Jerin hepsi çayır, çimenler üzeri- ne, bahçeler içersine, dereler ke « narma, dağ yamaçlarmma, tepelere öbek öbek yayılırdı. Onun içindi ki 1 Mayıs sabahı, büyük bir seyirle gelip geçerdi!. Sütler, sütlâçlar, mahallebi gibi baharın gelincikle- rinden, güllerinden, erguvani, ef « lâtuni renklere karışık parlak sarı- Irklarmdan, göz alıcı altım, gümüş şaşaalarından demet demet, kucak kucak, top top, yürür, durur dö- ner, koşar, yoncaları, yabani hüs- nüyusufları, hardalları, kekikleri, kaşık otlarmı, eğrelti filizlerini, boya gelmiş buğday arpa taşkmla- rını yolup götürenlerin dudakların- da gezinen nağmelere, çığlıklara karışır başka bir Aatlılık hâsıl o« lurdu!.. Hattâ benim mamadadıla- ra bile (iki kavrulmuş!) derdik-., Ahmet Rasim (1) Kabak denilen saz: (2) Mahut (dost) mukabilidir. (3) (Ya rabbena) olacak! Danzigi Karadenize bağlıyan kanal Moskova, 30 (A-A.) — Dnieper nehir yoluna dahil bulunan ve Danzig'i Karadenize bağlamak üze. re ahiren genişletilen kanal ya- kında seyrisefaine açılacaktır: Vapurlar bu yolla Brestlitovska gitmek üzere Pinskden hareket et- miş bulunuyorlar: Kanalm genişletilmesi için 15 bin amele çalıştırılmıştır.